Qiz adları Aba Açangül Aday Adıgül Ağba Ağbatan Ağbeniz Ağbuxaq Ağgün

Bu konu 261534 kez görüntülendi 22 yorum aldı ...
Azeri Kız İsimleri 261534 Reviews

    Konuyu değerlendir: Azeri Kız İsimleri

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 261534 kez incelendi.

  1. #1
    Azeribalasi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    9.712
    Konular
    3529
    Beğendikleri
    131
    Beğenileri
    32
    Tecrübe Puanı
    100
    @Azeribalasi

    Standart Azeri Kız İsimleri

    Qiz adları
    A
    ba
    Açangül
    Aday
    Adıgül
    Ağba
    Ağbatan
    Ağbeniz
    Ağbuxaq
    Ağgün
    Ağsu
    Alagöz
    Alaquş
    Algül
    Algün
    Alma
    Almas
    Almaz
    Altın
    Altınay
    Alyanaq
    Ana
    Anadolu
    Aşgın
    Arı
    Arısu
    Aybeniz
    Ayca
    Aycan
    Aycıl
    Ayça
    Ayçiçek
    Ayçin
    Ayçıl
    Ayda
    Aydan
    Aydeniz
    Aydoğmuş
    Aygül
    Aygüler
    Aygün
    Ayışıq
    Ayla
    Aylar
    Aylı
    Aylın
    Aylısel
    Ayman
    Ayna
    Aynar
    Aynur
    Aypara
    Ayqaş
    Aysan
    Aysel
    Aysevim
    Aysoy
    Aysu
    Aysuda
    Ayşen
    Ayşin
    Aytay
    Aytek
    Aytekin
    Ayten
    Ayulduz
    Ayüz
    Azer
    B
    aldan
    Balım
    Ballı
    Balsan
    Balqız
    Başaran
    Bayan
    Benzer
    Besti
    Beyim
    Bezek
    Bezer
    Birce
    Bilgin
    Bilen
    Bulaq
    Burla
    Burçin
    C
    eyran
    Cici
    Coşar
    Ç
    ağala
    Çağlar
    Çemen
    Çiçek
    Çilen
    Çileye
    Çileyek
    Çimnaz
    Çıldıran
    Çılğın
    Çınar
    Çolpan
    D
    adlı
    Dalğa
    Damla
    Dan
    Dangülü
    Dansu
    Danulduzu
    Deniz
    Derçin
    Diler
    Dilek
    Dilderen
    Dilğem
    Dilman
    Dilmanc
    Durna
    Durnagöz
    Duru
    Duyğu
    Duyğun
    E
    lbezer
    Eldegül
    Elçiçek
    Elister
    Elnar
    Elnaz
    Elqız
    E
    rdoğan
    Ergün
    Erknaz
    Ersoy
    Ertel
    Esengül
    Esin
    Ferik
    G
    elin
    Gursel
    Gül
    Gülara
    Gülay
    Gülebatan
    Gülen
    Gülengül
    Güler
    Gülerüz
    Gülbadam
    Gülbeniz
    Gülbuta
    Gülçiçek
    Güldeniz
    Güldüren
    Gülgez
    Gülgün
    Güliz
    Güller
    Gülman
    Gülnar
    Gülnaz
    Gülsan
    Gülseher
    Gülserer
    Gülses
    Gülseven
    Gülsever
    Gülsona
    Gülsüm
    Gülşen
    Gültamam
    Gültekin
    Gülü
    Güllü
    Güllüce
    Gülüm
    Gülüş
    Gülüz
    Gülyanaq
    Gülyanar
    Gülyaz
    Gümüştel
    Gün
    Günay
    Güner
    Güneş
    Günel
    Güney
    Gündeş
    Gündeyaz
    Günüz
    Göyerçin
    Göyçek
    Gözel
    Gözde
    H
    emersin
    Hulu
    İ
    lay
    İlqar
    İncebel
    İncegül
    İncetel
    İnci
    İnciqız
    İnciqöz
    İpek
    İstek
    İzigül
    İzinaz
    İzler
    İzli
    Işıq
    K
    ehlik
    Kepenek
    Keskin
    Könül
    Küsen
    Küsmez
    L
    açın
    Lale
    Lilpar
    M
    aral
    Maraq
    Mingül
    Mingöl
    Minnaz
    N
    ane
    Nardana
    Nargile
    Nargül
    Narış
    Nazlı
    Nazlıgül
    Naztamam
    Nergiz
    Neriman
    Nuşabe
    O
    del
    Odman
    Odsan
    Olcay
    Olmaz
    Orman
    Ö
    ngül
    Özgür
    Özlem
    P
    arla
    Parlaq
    Parlar
    Qanad
    Qaragile
    Qaragöz
    Qaraşın
    Qaraqaş
    Qaratel
    Qeşeng
    Qelemqaş
    Qumral
    Qumru
    Ququş
    Qılbaş
    Qırmızıgül
    Qızbes
    Qıztamam
    Qızxanım
    Qızgelin
    Qızılgül
    Qızıllı
    Qızıltel
    Qızyeter
    S
    açlı
    Sanaz
    Sara
    Sargon
    Sayın
    Seher
    Seçgin
    Sel
    Selcan
    Selin
    Seven
    Sever
    Sevda
    Sevgi
    Sevginaz
    Sevgül
    Sevgün
    Sevil
    Sevim
    Sevimgül
    Sevin
    Sevinc
    Sevingül
    Sevnaz
    Sevtap
    Sezen
    Solmaz
    Sona
    Sonay
    Soner
    Songül
    Sonya
    Sibel
    Sırdaş
    Su
    Suay
    Susan
    Sünbül
    Süzen
    Sönmez
    Sözen
    Ş
    aylan
    şenay
    Şenel
    Şengül
    Şenlik
    Şennaz
    Şenyaz
    Şenüz
    Şirin
    T
    aysız
    Tekgül
    Tergül
    Terlan
    Telli
    Telnaz
    Tovuz
    Toygün
    Toyğun
    Tumrus
    Turan
    Türkan
    U
    lcay
    Ulduz
    Ü
    lker
    Üstün
    Üzgün
    Varlıq
    X
    anım
    Xanımana
    Xanımbala
    Xatın
    Xatun
    Xumar
    Y
    ahı
    Yağış
    Yağmur
    Yanargül
    Yapraq
    Yaraşıq
    Yarcan
    Yargül
    Yarpız
    Yaşıl
    Yayqaş
    Yazgül
    Yenigül
    Yeter
    Yüksel


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Azeri Kız İsimleri

          Kategori: Azerbaycan

          Konuyu Baslatan: Azeribalasi

          Cevaplar: 22

          Görüntüleme: 261534

    Dünyanin En Büyük Azeri Mp3 Arsivi. www.azeribalasi.com

  2. #2
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1050
    @Dygsuz

    Standart

    Çok ilginç isimler mevcut.Teşekkürler Özer.

  3. #3
    S€®C€
    S€®C€ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart

    Yapraq = ıyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy...

  4. #4
    Yaver ARANCI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    25.10.2008
    Mesajlar
    298
    Konular
    108
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    593
    @Yaver ARANCI

    Standart Öztürkçe Adların Manaları

    ABA: Saygıdeğer, saygıya layık kişi. Bazı Türk boylarında “ana’’,’’abla’’ ,
    bazılarında ise baba anlamında da kullanılmaktadır.

    ABADAN: 1- Cömert, verici 2- Bağışlayıcı, gönül yapıcı

    ABAK: Temiz, iffetli, namuslu kişi

    ABAKA: Yakın akraba, amca çocuğu

    ABAKAN: Alicenap

    ABAKAY: 1- Yakın akraba, yeğen, amca çocuğu 2- Sibirya’da saygın ve sözü geçen
    hanımlara verilen bir unvan

    ABALA: Abla

    ABAR: (Avar): 1- Gösteriş, heybetlilik 2- Baş eğmez, dirençli

    ABAŞ: Hanım yürüyüşü (Küçük narin adım)

    ABAY: 1- Aydınlık, aydınlık verici 2- Hayret uyandıran, hayret verici

    ABAKIYMIŞ: Gönül kırıcı, can yakıcı

    ABÇAR-(Avşar): 1- İşin ehli kişi, iş bitirici 2- Uyumlu, itaatkar

    ABI: 1- Can, ruh 2- Soyluluk

    ABIÇ: Gönüllü

    ABIDAN: İçli, gönül insanı

    ABIK: İçli, gönüllü

    ABIKAN: Mec.Soylu

    ABIL: Gönüllü, İstekli

    ABINAK: Sakinleşmiş gönül rahatlığı içinde olan

    ABINÇ(Avunç): Avunç, teselli

    ABIŞ(Apış): Bacağın diz kapağından yukarısı

    ABIŞKA : İçten, içtenlikle çalışan

    ABIZ: Ruhsal, ruhlarla ilgili

    ABİKE: Alicenap, yüksek gönüllü

    ABİN: Mutlu, memnun, hoşnut

    ACAR: 1-Gayretli,Hareketli 2- Gözü pek, yırtıcı

    ACLAN: Açık,Açılan

    ACU-(Acı,Açığ): 1- Açık 2-Keskin, sert 3- Açı,aralık

    ACUN: Dünya, yeryüzü

    ACUNAL: birl. Acun/Al (Almak’tan)

    ACUNAY: birl. Acun/Ay/Mec.”Dünya güzeli”

    ACUNLUK: Dünya malı,dünyalık

    ACUNSUZ: Dünya malında gözü olmayan

    AÇA: 1- Toplum içinde saygınlığı olan kişi 2-Analık derecesinde saygıya layık
    hanım

    AÇAN: Açma eylemi içinde olan (Çiçek gibi)

    AÇIĞ: 1-Açık,dürüst 2- Bahşiş bey yada hanların verdiği bahşiş

    AÇIK: (Açığ) Büyük kardeş

    AÇIL: Açık, açılmış

    AÇUK: (Açık) İyi huylu,mülayim

    ADAK: 1-Söz,nişan 2-Bağış,sungu

    ADAL: Sadık, güvenilir

    ADALAN: Ünlü, şöhretli

    ADALDI: Ünlü

    ADALIR: Ünlü

    ADALMIŞ: Ünlü

    ADAN: Uygunluk, liyakat

    ADANIR: Ünlü

    ADANMIŞ: Adaklı,adak olmuş

    ADAR: Adama eyleminde bulunan

    ADAY: Memnunluk,hoşnutluk

    ABDAN: Ünlü

    ADBERİLGEN: Adına layık ve ününü hak etmiş kişi

    ADIKTI: Ünlü

    ADIN: Ünlü,adı anılan

    ADINÇIĞ: 1-Seçkin,mümtaz 2- Olağanüstü, fevkalade, bambaşka

    ADIÖTE: birl. Adı/Öte Mec. Temiz bir üne sahip

    ADIVAR: Ünlü,tanınmış

    ADIYAKŞI: birl. Adı/Yakşı(Adı güzel)

    ADIYAMAN: birl. Adı/Yaman Mec. Ürkütücü bir üne sahip kişi

    ADIYEKE: birl. Adı/Yeke(yeğ) Mec. Saygıyla anılan kişi, adı yeğlenen kişi

    ADKIR: Aygır,erkek at

    ADMIŞ: Ün almış, tanınmış

    ADSAY: birl. Ad/Say Mec. Adına saygı duyulan kişi

    ADSIZ: 1- Fakir,kimsesiz

    AFŞAR (Abçar)

    AFŞIN: Apçın,(Opçın) Zırh,demir örgülü savaş giysisi

    AFTABA: Su ibriği

    AGA (Ağa,Aka): 1-Saygıdeğer, ulu kişi 2- Cömert,koruyucu 3-Büyük erkek
    kardeş,ağabey

    AGOLA: Yönetici,amir

    AGUN: Tatmin,avuntu

    AGUNMUŞ: Avunmuş,sakin

    AĞAÇA: Akça, beyazca, alımlı

    AĞALAK: Oğlak

    AĞALBAY: Muhterem,saygıdeğer

    AĞAN: 1-Yüksek,yukarıda,yukarılara çıkan 2- Geceleri gökten hızla geçen, ışıklı
    nokta

    AĞAR: 1- Ağı ağırbaşlı, oturaklı 2- Gönül ferahlığı 3- Göğe yükseliş

    AĞARTMIŞ: 1- Namuslu,dürüst 2- Alçak gönüllü, mütevazı

    AĞAT (Akat): Namuslu, gönüllü, iffetli

    AĞAYA: Makul,geçerli,uygun

    AĞDUK: Kutsal,muhterem

    AĞICI: Ağcı, Akçı, Akıcı, Hazinedar, Hazine sorumlusu

    AĞIÇ: Varlık, hazine,servet

    AĞILGAT: 1-Saygıdeğer 2- Yıldız,gezegen

    AĞIM: Yükseliş

    AĞIR: 1- Ağırbaşlı,olgun 2- Ünlü,saygın

    AĞIRBAŞ: birl. Ağır/baş, olgun, alçak gönüllü

    AĞIŞ: (Ağıç) Hazine, servet

    AĞIT: Mersiye,ölüm Türküsü,göğe yükselen feryat

    AĞLAMIŞ: Çileli,çile çeken

    AĞMIK: 1- Ünlü,tanınmış 2- Yüksek rütbeli

    AĞRAK: Yükselen,ilerleyen

    AĞRITMIŞ: Mec. Acı kuvvete sahip kişi

    AĞUL: 1- Ay’ın halesi 2- Oba, köy

    AĞUTUR: Yükselten,yukarı çıkaran

    AĞZUKARA: birl. Ağzı/Kara. Mec. Sert konuşan, acımasız ve hükmedici konuşan kişi

    AK: 1- Beyaz 2- Doğuş, doğum 3- Yükseliş 4-Parlaklık 5-Devinim,hareketlilik 6-Mec.Namusluluk,iffet
    ve güvenirliğin sembolü

    AKA: Büyük,ulu kişi,saygıdeğer kişi

    AKABA: Yokuş,meyil

    AKAÇ: Akıcı

    AKALIN: bir. Ak/Alın mec. Dürüst,namuslu

    AKAN: 1- Akıcı 2- Yükselen

    AKARCA: Dere,ırmak

    AKAR: Dere,akarsu

    AKARSU: Dere,ırmak

    AKAŞ: birl. Ak/Aş mec.Helal rızk

    AKAY: birl. Ak/Ay 1- Ayın en güzel anı 2- Yenisey Türklerinde “hanımefendi”
    anlamında kullanılır.

    AKBAŞ: birl. Ak/Baş mec. Dürüst,namuslu

    AKBEL: Dürüst,sözüne güvenilir kişi

    AKBERGÜ: birl. Ak/Vergi fıtrat,huy mec.iyi huylu

    AKÇA: 1-Beyaza kaçan 2-İpekli dokuma 3-Para,maliye,hazine

    AKÇALAR: birl.Ak/çalar mec.Ak tenli hanım

    AKÇALI: Zengin,mal sahibi

    AKÇALMAZ: birl. Ak/Çalmaz mec.Yanık tenli hanım

    AKÇIL: 1-Ak tenli, akça yüzlü 2- Ağarmış, aklaşmış

    AKÇIN: Sözüne güvenilen,sağlam kişilikli

    AKÇORA: birl. Ak/Çura 1- Şamanist gelenekte iyi ruh ve iyilik perisi

    AKEL: birl. Ak/El mec.Dürüst,namuslu

    AKGÜN: birl. Ak/Gün mec. Gelecek,istikbal

    AKHAN: birl. Ak/Han Şamanist gelenekte “İyilik Tanrısı”

    AKI: Eli açık,cömert,zengin gönüllü

    AKIM: 1-Yönelim,yükseliş 2- Akmaktan, akıcı,yayılıcı

    AKIN: 1-Saldırı,hücum 2-Kazak ve Kırgızlarda, ozan ve müzisyenlere verilen ad

    AKINAY: birl. Akın/Ay Türkistan’da hanım ozanlara verilen ad

    AKINCI: 1- Akın eden,saldıran 2- Osmanlılar dönemindeki, öncü birliklere ve bu
    birliklere dahil olan kişilere verilen unvan

    AKIŞ: 1-Yükseliş 2-Akmaktan akış 3-Servet,hazine

    AKKARA: birl. Ak/Kara mec.Zıtların bütünlüğü

    AKMAN: birl. 1-Temiz,iffetli 2-Apak,bembeyaz

    AKOBA: birl. Ak/Oba mec.soylu

    AKSAK: 1-Aksayan,seken 2-Yükselen,çıkan

    AKSOY: birl. Ak/Soy mec.Soylu

    AKŞAMAN: birl. Ak/Şaman Şamanist gelenekte,iyi ruhlarla ilgilenen ve ilişkiye
    giren kam

    AKŞİT: Yürekli,gözükara

    AKTAN: birl. Ak/Tan seher vakti,şafak

    AKUZ: birl. Ak/Uz (Uzman,usta)

    AKÜN: birl. Ak/Ün mec.Temiz,şöhretli

    AKYOL: birl. Ak/Yol mec.Dürüst,namuslu

    AKYÖN: birl. Ak/Yön mec.Dürüst,namuslu

    AKYÜZ: birl. Ak/yüz mec.Dürüst

    AL: 1-Bayrak kumaşı 2-Kızarmış,kızarık 3-El,kolun bilekten aşağı kısmı 4-
    Ala,alaca 5-Almaktan al

    ALA: Karışık renkli,benekli

    ALABAN (Alban)Timsah

    ALACA: Karışık renkli

    ALAÇUK: Kulübe,baraka,Altay Türklerinde,oda,(Çadırın iç bölmesi)

    ALAGAN: (Algan)Fatih

    ALAGAŞ: Ender rastlanan,nadir

    ALAGÜN: birl. Ala/Gün Gün ortası

    ALAK: Yok edici,öldürücü,alıcı,avlayıcı

    ALAN: 1-Işık,nur 2-Orman içindeki açık ve düzlük bölge 3- algan

    ALANÇA: Bahçelerdeki ağaç aralarında bulunan çimenlik bölge

    ALANGUVA: birl. Ala/Geyik

    Cengiz Kaan’ın onuncu göbekten büyük anası 2- Ergenekon destanında adı geçen
    Uldız Han’ın kızı

    3-Türk mitolojisinde yer alan ünlü kadın ki, efsaneye göre, bir nevi Türklerin
    ’’Meryem Ana” sı gibidir.

    ALAR: Yalancı karanlık(Gündüz vaktinde)

    ALAS (Alaz) Şamanist gelenekte “Ateş Tanrısı’’

    ALASAYVAN: Şafak vakti,Güneşin doğuşu

    ALASI: Erek,amaç,sahip olunması istenen nesne

    ALATAŞ: birl. Ala/Taş Köz,ateş parçası

    ALAYUNT: birl. Ala/Yunt Altay Türklerinde “kısrak” anlamında kullanılmaktadır.

    ALBA: Yükümlülük,hizmet yükümlülüğü

    ALBAGA: Hasılat,savaş yada av ganimeti

    ALBAN: Haraç,ganimet

    ALBATU: Bürokrat, hizmetle yükümlü kişi

    ALBENİ: Çekim,cazibe,sempati

    ALCU (Alçu)Alıcı,avcı

    ALÇİÇEK: birl. Al/Çiçek (Gül’ün Türkçe karşılığı)

    ALÇİN: Kızıl renkli bir çalı kuşu

    ALÇU (Alcu)1-Algan,Fatih,2-Alcı,Avcı

    ALDI: 1-Öncü,öndeki,selef 2-Algan,Fatih

    ALDUR: Ok atışı,oklayış

    ALEV (Yalav...Yal kökünden)Ateşten çıkan ışık

    ALGAN: Fatih,Fetheden

    ALGAZIN: Yabani vahşi hayvan

    ALGI: 1-Fetih,Almaktan... alım 2- Fehim,algılama

    ALGIN: 1- Serap 2-Yüksek yer 3- Bitiricilik,bitiriş

    ALGIŞ (Alkış): Dua,yakarış,niyaz

    ALGU: 1-Tüm,hepsi 2-Toplum,topluluk 3-Silah 4-Alıcı,avcı

    ALGUR: Sakin,kendi halinde,kendinden emin

    ALGÜN: birl. Al/Gün”...Kazak ve Kırgızlarda,doğum sırasında yaşanan dikkat
    çekici,unutulmaz günleri mecz eder.

    ALICI: Alcu,Avcı

    ALIK: Alıngan,Kırgın

    ALIM: 1-Çekim,Cazibe 2-Vergi,Haraç

    ALIMGA: Yazıcı,(Han ve Kaanların buyruk ve fermanlarını yazan görevli kişi)

    ALIMLI: Çekici,Cazibeli

    ALINAK: birl. Alın/Ak mec.dürüst,namuslu

    ALINCAHAN (Alınçak Han) Oğuzname’ye göre,Türk’ün oğullarından

    ALINÇAK: 1-Çekici,cazip 2- Alıngan,nazik

    ALINGAN: Alınan,incinen,gücenen

    ALK: Bitirmek,yok etmek,sona erdirmek,bitiricilik

    ALKA: 1-Bitirici,yok edici 2-İleri,ilerici

    ALKABÖLÜK: birl. Alka/Bölük..Vurucu Tim

    ALKAN: Alkan,Fatih

    ALKAR: Bitirici,yok edici

    ALKAŞ: Bitirici,yok edici

    ALKI: Pervasız,vurdumduymaz

    ALKIM: 1-Gökkuşağı 2-Gerdan

    ALKIR: Tamamlayıcı,bitirici

    ALKIŞ: Algış,dua,övme,yüceltme

    ALMA: Elma

    ALMAKAY: Elma yanaklı

    ALMALUK: 1-Alınması gerekli olan 2-Elma bahçesi

    ALMAS: Almaz,nazlı

    ALMILA: Elma

    ALMIŞ: Algan,Fatih

    ALP: Bu sözcük birçok erdemi içinde barındırır. Bilgelik, yiğitlik, fedakarlık,
    kahramanlık,

    gözükaralık, toplumculuk, vb. ile birlikte tüm bunlar arasındaki uyumu da
    içerir.

    ALPAGU: Düşmanına tek başına saldıran kişi

    ALPAGUT: 1-Alplik gösteren kişi 2-Kurt soyundan 3- Seçkin ve saygın kişi

    ALPEREN: birl.Alp/Eren (Gazi, Derviş) Toplumun sayıp sevdiği, örnek aldığı
    savaşçı kişilerin genel adı

    ALPMAN: Alp gibi Alpçe yaşayan

    ALTAÇU (Altaç): Aldatıcı taktik sahibi

    ALTAMIŞ: Aldatıcı,hileci

    ALTAN: 1-Altın 2-Güneşin doğuş anı,Şafak

    ALTANURUG: (Altın Uruk) Cengiz Kagan ve oğullarının soyuna verilen unvanlardan

    ALTAY: 1-Al/Ala/Tay 2-Altın 3-Ormanlarla kaplı yüksek dağ

    ALTINDAĞ: birl. Altın/Dağ/Altay dağlarının,diğer adı.

    ALTU (Aldu): 1-İlk,Birinci 2-Algan,Fatih

    ALTUN: Altın

    ALTUNSABAK: birl. Altun/Sabak(sopa,değnek)

    ALUÇ: 1-Alıcı(Alçu) 2-Kayın cinsi bir ağaç

    ALUNGAN: Alıngan,nazlı

    ALUNUR: Nazlı

    ALYU: (Algu)

    T..Çağatay Han’ın torunu

    AMAÇ: (Umaç)Gaye, hedef, beklenti

    AMAN: (YAMAN) Sertlik

    AMGAK: Emek/Zahmet

    ANAÇ: 1-Anacık 2-Analık duygusu çok gelişmiş 3-Anaya çeken 4-Doğurgan, üretken

    ANAGAY: Anaya çekmiş, anaya benzer

    ANASIOĞLU: birl. Anası(nın)Oğlu (Babası erken ölmüş ve özellikle anası
    tarafından bin bir güçlüklerle yetiştirilip büyütülmüş, yetim çocuklar için
    kullanılmış olduğu anlaşılan Türk adlarından)

    ANAT: 1-Anı,Anılan 2- Yakın,hısım

    ANAZ: Yeğrek, evla, eftal

    AND (ANT) 1-Yemin,söz 2- Yakın akraba

    ANDA: Birlikte ant içmiş(kan kardeşi) (Anda’lık Türklerin en eski
    geleneklerinden biridir. Andalar birbirlerini kardeşlerinden daha ileride korur,
    sayar ve kayırmaya çalışırlar.)

    ANDAÇ: Hatıra, anı olsun diye verilip,alınan hediye

    ANDARIMAN: Anılara değer veren ve saygı gösteren kişi

    ANDIR: Anısı ola hatıra

    ANGAY: Anılarına bağlı olan kişi

    ANGI: 1-Anı,hatıra,2-Yetki, yeterlilik

    ANGIM: Mamur, hakim

    ANGIN: Ünlü, anılan, adı duyulan

    ANGIŞ: Ünlü, meşhur

    ANGIT: Yaban ördeği

    ANIK: 1-Anlayış, yetenek, fehim 2- Hafıza, bellek 3- Hazır, mevcutlu

    ANLI: 1-Sakin, ağırbaşlı 2- Bellek, hafıza

    ANIT: Anı olsun diye yapılan yapı

    ANITGAN: Anıt yapan

    ANLI: Ünlü, tanınan

    ANNAK: Yadigar, hatıra

    ANT: And, Yemin

    ANTLIĞ: And içmiş, Yeminli

    ANUÇUR: Övülmüş, övülmeye layık

    ANUK: Yadigar, hatıra

    ANUŞ: Anış, anma eylemi, anı

    APA: Ulu, büyük, saygıyı ve hürmeti hak etmiş kişi (Bazı Türk bölgelerinde
    “baba” anlamına da kullanılmaktadır.

    APAĞ: Apak, temiz

    APAK: Temiz, namuslu,iffetli

    APATEG: (Apatek)birl. Apa/Tegtek(gibi,benzer)

    ARA: Orta yer, ortalık, boşluk, orta

    ARAL: 1-Ada 2- Aralık,orta, ortalık

    ARAS: 1- At kılı 2- Kalın yün 3- Talih,baht

    ARASLAN: Arslan (Çuvaşlarca söylenişi)

    ARAT: Cesaret, yüreklilik

    ARBIŞ: Büyü,efsun

    ARBUZ: Büyü, sihir

    ARCA: 1-Arıca, saf, temiz 2- Çam ağacı, çamdan yapılmış kutu

    ARDA: 1-Uzun değnek 2- Artçı, halife, ardı sıra giden

    ARDALI: (Ardalu) Yönetici, amir

    ARDIÇ: 1- Halife, artçı 2- Bir ağaç türü

    ARGA: Zeki, akıllı

    ARGAN : (Arkan) Kement, kement bağı

    ARGATU: Yaban koyunu

    ARGIÇ: 1- Kır, mera 2- Gurur

    ARGIN: 1-Yavaş, sakin 2- Gelecek yıl

    ARGUN: Pars cinsinden avcı bir hayvan

    ARGUŞ: (Arkuş)1- Edepli, terbiyeli 2- Haberci, haber veren

    ARGÜDEN: birl. Ar/Güden, Arlı, edepli

    ARI: (Arık) 1- Saf, arı, arınmış 2- Irmak, dere

    ARICA: Soylu, temiz, iyi huylu

    ARIÇ: Barış, sulh

    ARIĞ (Arı, Arık)

    ARIK: 1- Arı, arınmış, temiz 2- Narin, ince yapılı

    ARIL: Arınmış, temiz, pak

    ARIN: Saf, arınmış

    ARINÇ: 1-Barış, kurtuluş 2- Temizlik, saflık, günahsızlık

    ARINIK: Saf, şeffaf, billur

    ARINMIŞ: Temiz, gönüllü

    ARKIN: 1-Argın, yavaş, sakin 2- Halef, ardıç

    ARKIŞ: 1-Ulak, haberci 2- Kervan, kafile

    ARKUN: Halef, geriden gelen, takipçi

    ARKUY: Siper, mevzi

    ARKUZ: (Arguz) Edepli, iyi huylu

    ARLAĞ: Arlı, edepli

    ARLAT: Biricik oğul, anaların en çok üstüne düştükleri oğul

    ARMAGUN: Armağan, hediye

    ARMAĞAN (Yarmagun-Yarmagan)- Hediye

    ARMAN: 1- Onurlu, arlı, edepli 2- Dilek, istek 3- Hayal, fantezi

    ARPA: 1- Büyü, tılsım, Şamanist gelenekte, Kamların okuduğu dua 2- Tahıl

    ARPAD (Arpa)

    ARSİN: (Ersin) Kurtuluş, istiklal

    ARSALAN: Arslan

    ARSLAN: Yırtıcı hayvan Mec. Cesaret, atılganlık ve gözü pekliği sembolize eder.

    ARSLANBALA: birl. Arslan/Bala..Arslan yavrusu

    ARSLANCIK: Küçük arslan..Arslan yavrusu

    ARSLANÇA: Arslan gibi, arslan özelliklerine sahip

    ARSU: birl. Ar/Su mec. Namuslu, dürüst

    ARSUN: 1- Efendi, ağırbaşlı 2- Rahata ermiş, huzurlu

    ARTAGAN: Bereket, artuk, fazlalık, bolluk

    ARTAM (Erdem)

    ARTIM: Bereket, bolluk

    ARTUÇ: Mızrak, mızrak ucu

    ARTUK: Fazlalık, üstünlük, bereket mec. Varlık, zenginlik

    ARTUKDOĞAN: birl. Artuk/Doğan

    Kırgızlarda, olağanüstü vasıflara sahip kişilere verilen bir unvan

    ARTUN: Vakarlı, ölçülü

    ARTUR: Cazibeli, çekici, işveli, fettan

    ARTURU: 1- Ekstrem, uç noktalarda 2- Bereket, bolluk

    ARTUT: Armağan, hediye

    ARVIŞ: Sihir, büyü, tılsım

    ARZIK: Fanatik, bağnaz, sofu

    ASAN: 1- Sağlıklı, zinde 2- Asma eyleminde olan

    ASENA: Efsanevi dişi kurtun adı. Yakın, Yakınlık duyulan

    ASIGLI: Faydalı,Gerekli

    ASIĞ (Ası,Asık) 1- Fayda, Çıkar 2-Kar,temettü

    ASPAR (Asbar) Faydalı, işe yarayan

    ASRAK: Himaye, Koruma

    AŞAN: Aşmak’dan ...mec. Azimli, engel tanımaz

    AŞIT: 1- Aşılacak, aşılması gerekli olan 2- İşitmekten...İşit, kulak ver

    AŞKAR: 1- Savaş atı 2- Kuyruk ve yelesi kara, vücudu kula renginde olan at

    AŞKIN: 1- Aşmış, üstün, faik,akranlarından ileride olan 2- Melodi,nağme

    AŞUK: 1-Aşık,aşmış, geçmiş 2- Tolga

    AŞULA: Yılmaz irade sahibi

    AŞUR: Aşırmaktan... mec. Yılmaz, gayretli

    ATA: 1- Ulu, saygıdeğer kişi 2- Baba, dede, ced 3- Adın ve soyun bağlı olduğu
    kök

    ATABAY: birl. Ata/Bay lala, beybaba. Han, Kağan ve padişah çocuklarını eğitip
    yetiştiren kişilere verilen bir unvan

    ATAÇ: 1- Atasına bağlı, Atasının yolunda 2- Atadan intikal eden 3- Büyüklük
    gösteren çocuk

    ATADAN: Miras, manevi miras

    ATAERİ: birl. Ata/Eri mec.Atalarına ve geçmişine saygılı

    ATAGÜÇ: birl. Ata/Güç mec. Gücünü atalarından almış

    ATAĞ: (Atak) 1- Ün, nam, şöhret 2- Atılgan 3- Dağ yolu 4- Çağlayan 5- Bir şahin
    türü

    ATAHAN: birl. Ata/Han mec. Devletin ilk kurucu büyüğü, devlete ad veren kişi

    ATALA: Tanınmış, ünlü ve zengin

    ATALAN: Ünlü, Meşhur

    ATALAY: Ad almış, ün almış, meşhur kişi (Atila’nın asıl adının bu ve bundan
    bozulup çevrilmiş hali olduğunu söyleyen bazı tarihçilerimiz de var.)

    ATALIK: Miras

    ATALMIŞ: Ünlü, meşhur

    ATAMAN: Ulu, Saygıdeğer kişi

    Bir kısım tarihçilere göre, Osmanlının, kurucusu olan Osman bey’in asıl adı
    budur. Bir kısmı

    Atman, bir kısmı Otman der.

    ATASAGUN: birl. Ata/Sagun Hekimlerin en ulusu başhekim Şamanist gelenekte de
    aynı ad, en iyi kamlar için kullanılmaktadır.

    ATAY: 1- Ünlü, tanınmış 2- Akın, hücum

    ATIGAY: Ünlü, tanınmış

    ATIĞ: Adı sanı belli, ününü arttırmış kişi

    ATIL: Ünlü, meşhur

    ATILGAN: Atak, gözüpek,cesur

    ATILMIŞ: Atılgan, gözüpek

    ATIŞ: Ünlü, meşhur

    ATİLAY: Türk tarihinin en önemli kişilerinden,Batı Hun imparatoru, Bu kişinin
    adı üzerinde tarihçi ve dilciler pek de anlaşamamışlardır. Benim görüşüm de göç
    sırasında İtil ırmağı kıyısında doğmuş olmasından dolayı “İtil/Ay”dır. Ancak
    bununla birlikte bu kişi için bazı adlar söylenmekte (Atila,Atilla,Atılay,Atilay,Atalay,Atlıhan
    vb.) Anlamlar:1- Atacık,babacık 2- İtil ırmağı kenarında doğduğundan ve
    Türklerdeki eski bir gelenekten dolayı “İtil” çocuğu anlamında verilen İtilay’ın
    zamanla Atilay’a dönüşümü 3- Atlı/Ay 4- Atlı/Han 5- Macar dilinde çelik anlamına
    gelen “Atzel” den

    ATLIĞ: Ünlü,zengin

    ATMACA: Yırtıcı bir avcı kuş

    ATMAN: Ünlü, saygın

    ATMIŞ: Atma eyleminde bulunmuş (ok,kargı vb.)

    ATSAK: Ünlü, adı duyulan

    ATUK: Bolluk, bereket

    AVAR (Abar) 1- Heybet, büyüklük(Abartı) 2- Dirençlilik, dayanıklılık

    AVAZ: Nara, yüksek perdeli ses, çığlık

    AVCI: Av yapan, avlayan

    AVCIL: Avlayıcı, av işinin uzmanı

    AVGAN: Avuntu

    AVINÇ: Avuntu, teselli

    AVINÇA: Avunç

    AVINGU: Avunç,teselli

    AVLAK: Av yeri, av olanı

    AVKAR: Bozkır bıldırcını

    AVUNÇ: Teselli, avuntu

    AVUÇU: Avunç

    AVUNDUK: Avuntu, teselli

    AVUTMUŞ: Teselli eden

    AY: Dünyamızın uydusu olan gezegen. Ancak Türk kültüründe bu ad güzellik,
    temizlik, ahlaklılık vb. değerleri de içeren birçok öğeyi içinde barındıran bir
    sembol ve mecaz olarak kullanılmıştır. Çok önceleri erkeklerde kullanılmasına
    karşın, zamanla kız çocuklarına ad olarak verilmiş, gerek başta, gerekse de son
    da, birleşik ad olarak değerlendirilmiştir. Bununla birlikte bazen geçmiş
    örneklerde de görüleceği gibi hem erkeklerde hem de kızlarda kullanılmıştır.
    Ancak yine de ağırlık kız adlarındadır.Ve kız adlarında önemli bir konumdadır.

    AYAĞ (Ayak) 1-Uğur, şeref, şan 2- Devinim, hareket (ayaklanma sözü) buradan
    gelir.

    AYANA: birl. Ay/Ana Altay Türklerinin eski tanrıçalarından

    AYAS: Ay ışığı, mehtap, gece aydınlığı

    Altay, Tuva, Çuvaş Türklerinde Tanrı sıfatı olarak kullanılan bir ad

    AYATA: birl. Ay/Ata Şamanist gelenekte, göğün altıncı katına bakan Tanrı

    AYAZ: 1- Ay ışığı 2- saf, berrak hava 3- Kuru soğuk

    AYBAKIM: birl. Ay/Bakım, bakmaktan, bakış

    AYBAN: birl. Ay/Ban mec. Debdebe, şaşa

    AYBANDI: birl. Ay/Bandı (Banmak)

    AYBAR: 1-Ay gibi parlak 2- Heybet,heybetlilik

    AYBI: İmdat, medet

    AYBIN: Onur,şeref

    AYÇIL: Ay ışığı, ay pırıltısı

    AYDA: 1- Ay’a eş değer güzellikte 2- Dere kenarlarında yetişen hoş kokulu bir
    çiçek

    AYDABOLDI: birl. Ayda/Oldu mec. Ay parçası

    AYDAN: Ay parçası

    AYDAR: (Aydar Han) saç perçemi, kakül

    AYDIN: 1- Aydınlık, ışık yoğunluğu 2- Açık, aşikar 3- Entelektüel , münevver

    AYGAN: İçten, samimi, yaren

    AYGAY: Nara, bağırtı

    AYGIN: Sınırsız, uçsuz, geniş

    AYGIR: Erkek at

    AYGIRAG : 1-Dağ keçisi 2- Bir geyik türü

    AYGUÇI: Yönetici, devlet görevlisi, danışman, yarıcı

    AYIM: Çekicilik, sempati

    AYIMÇA: Ay parçası

    AYINTAP: Mehtap, ay ışığı

    AYIR: Değişik, farklı, başka, fark

    AYIRBAŞ: birl. Ayır/Baş..Değişim, mübadele

    AYIRT: Fark, farklılık, ayırım

    AYITGU: Temyiz

    AYISIG: birl. Ay/Isıg..Ay ısısı, sıcaklığı

    AYIT: Söylemek, anlatmak

    AYITMIŞ: Söyleyen, bildiren, uyaran

    AYKAÇ: Konuşkan, Konuşmacı, Hatip

    AYKIN: Geniş, ferah, aydınlık

    AYKOYUN: birl. Ay/Koyun

    Yakut destanlarında adı geçen, eski dönem güç tanrısı

    AYLA: 1-Ayın çevresindeki ışık halesi 2- Devir, dönüşüm

    AYLU (Aylı): Aydan

    AYMA: Duyarsız, başıboş vurdum duymaz

    AYMAN: Aya eş değerde

    AYMAZ: Vurdumduymaz, başına buyruk

    AYRAL: Kuraldışı, istisna

    AYRI: Başka, değişik, farklı

    AYRIÇ: Bölüşüm, taksimat

    AYRIKÇA (Ayıkşa): Derviş, mecnun

    AYRUK: 1- Farklı, değişik 2- Varlıklı, zengin

    AYSELİG (Aysiliğ) birl. Ay/Silig, dürüst, namuslu

    AYTAK: Konuşmacı, hatip

    AYTAR: Haberci, muhbir

    AYTEK: Konuşmacı, hatip

    AYTIN: Aydın, aydınlık

    AYTIŞ: Nutuk, anlatım, hitabet

    AYTIŞAN: Hatip, konuşmacı

    AYTUK: Hatip, konuşmacı

    AYUK: Söz söylenebilen ve sözün değer gördüğü yer

    AYUR: Konu, bahis, bahse konu olan

    AYÜN: birl. Ay/Ün Karahanlılar ve Uygurlar döneminde, han ve kağanların
    analarına verilen bir unvan

    AYZIT: Şamanist gelenekte “ Ay Tanrıçası”

    AZBOY: Heyecan

    AZGIN: Zapt edilmesi zor, sınırı aşmış, tahrik olmuş

    AZLAĞ. Nadir, az rastlanır.

    AZRAK: Nadir, az rastlanır.

    AZUK: (Azuka, Azık): Geçimlik, yiyecek

    BABAT:Cins, Tür

    BABRAK: Hızlı, çevik, atletik

    BABÜR: Kaplan cinsi, yırtıcı bir hayvan

    BACI: Kız kardeş

    BAÇAK: Bir çeşit zırh (Dize geçirilen bir zırh)

    BAÇMAN: Başlık, Tolga

    BADAN: Batan (Batmaktan...Güneşin batışı)

    BADUR: Batur, bagatur, kahraman

    BADURUK: (Badruk) 1- Sadık, güvenilir 2- Batur, kahraman

    BAGA: 1- Alt, küçük, küçük rütbeli yönetici 2- Boğa

    BAGATUR: Kahraman, Batur, Bahadır

    BAGAY: Afacan, yaramaz, ele avuca sığmaz

    BAGRI: Kararlılık, azim

    BAĞAM: Destek,arka, kuvvet

    BAĞAN: Anıt, abide

    BAĞATUR: Bagatur, batur, bahadır, kahraman

    BAĞDAŞUK: Uyumlu, ahenkli, uzlaşmacı

    BAĞDU: Işık, şua, ışın

    BAĞI: Büyü, efsun, bağlılık

    BAĞIM: Bağlı, bağlılık

    BAĞIMSIZ: Bağlı olmayan, özgür

    BAĞIR: 1- Sine, göğüs, kucak 2- Kalp, gönül

    BAĞIRLAK: İri bir kırlangıç türü

    BAĞIŞ: 1- Veriş, ikram 2- Af, af ediş,3- Nezaret

    BAĞLAN: 1- Demet, deste 2- Bağlılık 3- Kızıl renkli bir su kuşu

    BAĞRI: Kararlı, azimli

    BAĞŞI: (Baksı) Kam, doktor

    BAHADIR: Bagatur, Batur, kahraman

    BAHŞİ: Baksı, doktor, bilgin, büyücü, hoca

    BAKAÇ: Bakıcı, bakan, nazır

    BAKAN (Bağan): 1- Anıt, abide 2- Bağlayıcı, birleştirici 3- Haşarı, afacan

    BAKAY: Haşarı, ele avuca sığmayan

    BAKIM: Bakma eylemi, nazar, bakış

    BAKIR: Bakır madeni

    BAKIRSOKUM:birl. Bakır/Sokum (Kuzey Türklerinde, Merih yıldızı

    anlamına kullanılmaktadır.)

    BAKIŞ:1- Bakış, nazar 2- İkram 3- af

    BAKSI (Bakşı): Bahşı,doktor, bilgin, büyücü

    BAKTI: Bakan, nazır

    BAKUY: Ulu, saygıdeğer kişi, tecrübeli, bilge kişi

    BAL: 1- Yapışkan sıvı 2- Arı balı 3- Çamur, balçık

    BALA: Yavru, çocuk

    BALABAN (Balıban): 1-Bala bandırılmış 2- İri başlı bir doğan türü

    Ayrıca mecaz olarak “ mahzun ve baygın bakış” anlamını içerir.

    BALACA: Yavrucak, ufaklık

    BALAK (Balak): manda yavrusu

    BALAMAN: Cüsseli, iri kıyım

    BALAMİR: (Balabir) Biricik yavru

    BALANDI: İri yarı, gösterişli

    BALASAGUN: birl. Bala/Sagun Özlenen, beklenen yavru (çocuk)

    BALBAL: 1- Heykel, anıt 2- Mezar taşı (Eskiden mezarlara dikilen ve

    üzerlerine öldürülen düşman sayılarının ve kimliklerinin yazıldığı mezar taşı)

    BALÇAK: Kabza, kılıç kabzasındaki siperlik

    BALDU: Balta

    BALDUK: Balta

    BALGAY: Ünlü, meşhur

    BALI: Değerli, yüksek, ulu kişi

    BALKAN: Ormanlarla kaplı, dağlık bölge

    BALKIN: Parlak, gözalıcı

    BALKIR: 1- Yağmur arasında çıkan güneş 2- Yağmurun hemen ardından

    çıkan güneş

    BALTA: Ağaç ve odun kesmek için kullanılan alet

    BALTEG: Çamur, çamurlu

    BALUG (Balık) 1- Balçık çamur 2- Ev, köy 3- Suda yaşayan balık

    BAMSI: 1- Yüksek, ulu, ulaşılmaz 2- Baksı, kam

    BANAR: Demet, tutam, deste

    BANGU: (Mengü, Bengü) Sonsuz, sonsuzluk, ebedi

    BANIÇİÇEK: birl. Banı/Çiçek...çiçeğe bandırılmış

    BANLAK: Çağrı, davet, ezan

    BARADAN: 1- Boradan, bora parçası 2- Nara, yüksek ses, bağırtı

    BARAK: Türk mitolojisinde adı geçen çok tüylü, iri başlı köpek

    BARBOL: Varol

    BARÇA: 1- Parça 2- Tüm, tamam, eksiksiz

    BARÇIN: İpekli kumaş, kadife

    BARÇUK (Barçık) Tahta ve keçeden yapılan küçük heykel

    BARÇUK ART TİGİN: birl. Barçuk/Art/Tigin (Art,ardçı,halef)

    BARDAM: Varlık, ganimet, bolluk

    BARGAN: Varan

    BARDI: Vardı (Varmak...dan)

    BARGAN: Varan, ulaşan

    BARGI: Kadife

    BARGIT: Kadife

    BARGU: Nimet, ganimet

    BARGUŞ: Ganimet

    BARIK(Barı) : Esas, esas olan, mahfuz

    BARIM: Varım, servet, varlık

    BARIN: 1- Güç, kuvvet 2- Barınak

    BARUNDUK: Sığınılacak yer, barınak

    BARIŞ: 1-Varış, gidiş, gidişat 2- Sukunet, sulh 3- Servet, hazine

    BARK: (Barka) baraka, ev çok önceleri saray anlamına kullanılan

    bu sözcük, Uygurların kentleşmeye ağırlık vermesinden sonra,

    “taştan yapılan ev” anlamında kullanılmıştır.

    BARKANynak toprak, bataklık

    BARKAT: Heykel, büst

    BARKIN: 1- Gezgin, seyyah 2- Kararlı, azimli

    BARKUK: Servet, varlık

    BARLA: Parlak, göz alıcı

    BARLAK: Parlak

    BARLAS: 1- Çekici, cazip 2- Varlık, servet 3- Temiz, temizlik

    BARLI: Varlıklı, zengin

    BARLIK: Varlık

    BARMAK : (Varmak)

    BARMAKLAK: 1- Varıcı, ulaşıcı 2- Eldiven 3- Varlık

    BARMAN: Varlıklılık, mevcudiyet

    BARS: Pars, leopar

    BARSUK: Porsuk

    BARTIK: Heykel, büst

    BARTU:1- Varlık, servet 2- Menzil, varılacak yer

    BARUG: Mesned, dayanak

    BASAGAR: Ağırbaşlı, mütevazi

    BASAK(Basa)1- Cesur, gözükara 2- Baskın 3- Farklılık, ayırım

    BASAN: 1- Baskın yapan 2- Ölünün ardından verilen yemek 3- Yayan, yayıcı

    BASAR: Baskın, baskıncı

    BASAT:1- Mühür, 2- Yardım, muavenet 3- Busat, pusat,silah 4- başat

    BASGAN: Basan, baskıncı

    BASIK: 1- Gece baskını 2- Basınç, tazyik, baskı

    BASILGAN: Baskıncı

    BASIM: Enerji, güç

    BASIR: Basar

    BASKAK: Basak, cesur, farklı, Çengiz Kaan döneminde askeri valiler için

    kullanılan ünvanlardan

    BASKIN:1- Galp, muzaffer 2- Ani yapılan saldırı 3- Basık, yaygın genişlemiş

    BASMIL:1- Baskıncı 2- yardımcı, muavin

    BASRUK: Baskı, tazyik

    BASSIZ: Başsız, başına buyruk

    BASTI: Bastıran, baskın yapan

    BASTIK: Basdı, Baskıncı

    BASU (Basut) Tokmak

    BASUÇ: Baskı, tazyik

    BASUT: 1-Yardım, yardımcı 2- Demir tokmak 3- Baskın yapan

    BAŞ: Oluş, doğuş, ortaya çıkış, uç nokta, doruk, birinci sıra gibi anlamların

    hepsini içeren bir söz

    BAŞACI: Reis, lider, öncü

    BAŞAD(Başat)

    BAŞAGUT:Önde gelen, önde bulunan, sevilen

    BAŞAK:1- Buğday başı 2- Ok ucu...okun ucuna takılan sivri demir 3- Sümbül çiçeği

    BAŞALMIŞ:1- Öncü,önder 2- Düşmanını yenip, yoketmiş

    BAŞAR: Başarı, kazanç

    BAŞARAN: Başarılı, muvaffak

    BAŞARI: Muvaffakıyet

    BAŞAT:1- Emsalleri arasında en üstün ve en önde gelen 2- Hanlık yapan

    bir soya mensup kişi

    BAŞA: (Paşa) Bazı tarihçilerimize göre ..Baş-ağa, bazılarına göre

    ise Baş-şad sözcüklerinin değişime uğramasıyla bu biçime gelmiş ve sözcük,

    bugünkü anlamıyla General ordu komutanı

    BAŞBAĞ:1- Başı bağlı, özgürlüğü kısıtlı 2- Gözde, sevgili, en değerli

    BAŞBUĞ: Ordu komutanı, orgeneral

    BAŞÇIL: Şef, lider, önde gelen

    BAŞDAŞ: Denk, akran

    BAŞDU: Başta olan, önde giden

    BAŞEL: birl. Baş/İl..yol gösterici,mihmandar

    BAŞGAK: 1- Başkan,şef 2- Bir tatlı su balığı

    BAŞGÖZ: birl. Baş/Göz 1-Birleşik, ayrılmaz 2- Mec. Evlilik

    BAŞGU: Alnında beyaz lekesi olan at

    BAŞIL: Önde giden, şef

    BAŞKAL: Emir, ferman

    BAŞKAN: Yönetici, şef, başta giden

    BAŞKARA: birl. Baş/Kara...mec. Sert, acımasız,bir kişiliğe sahip olan kişi

    BAŞKIR: Başarı, muvaffakıyet

    BAŞLADAÇU: Başlatıcı, yönetici, hakem

    BAŞLAG: Başlangıç, ilk

    BAŞLAK:1- Başıboş, salınmış 2- Başlangıç

    BAŞLAMIŞ: 1- Kararlı, çalışkan 2-Lider, lider olmuş

    BAŞLIĞ: Başı dik gururlu

    BAŞLIK: Yönetici, şef

    BAŞNAK: Başlıksız, tulgasız

    BAŞŞAD: (Paşa) Ordu komutanı, general

    BAŞTIN: Selef, önceki

    BAŞTINKİ: Baştaki, öndeki, önder

    BAŞVEREN: Fedai

    BAŞVERMİŞ: Kurban, fedai

    BATAK:1- Çamur, bataklık 2- Gizli, gömülü

    BATIŞAD: birl. Batı/Şad

    T...Göktürk ve Uygur ordularında, batı kanadının komutanlarına verilen unvan

    BATIM:1- Batma boyu, boy, derinlik 2- Sivri bir aletin saplanması

    BATIR: Batur’un şive farkıyla söylenmiş biçimi

    BATMAZ: 1-Diri, mücadeleci 2- Vücuduna sivri ve kesici aletler işlemez

    BATRAK: (Batırak) Mızrak, kargı

    BATSIK: 1- Bastıran, yanaştıran 2- Gün batısı, batı

    BATU: 1-Güçlü, yenilmez, gücüne dayanılmaz 2- Dayanıklı, metin 3- Gün batısı

    BATUGA: 1- Batu, kahraman 2- Gizli, gizlenmiş

    BATUR: Bagatur, Kahraman

    BATURGAN: 1- Saklayan, gizleyen, gizli 2- Batıran,saplayan

    BATUT: Gizli, saklı

    BAVIRGAN: 1- Şefkatli, koruyucu 2- Bağıran, nara atan

    BAY: Varlık, zenginlik, egemenlik, erklik, üstünlük, bolluk sözcüklerinin tümünü

    içeren önemli bir ad. Türk adlarının önemli birleşiklerinden başka sözcüklerle

    kullanılabilen, kullanılan sözcüğü bütünleyip, güçlendiren, hem başa gelerek hem
    de

    sona gelerek kullanılabilen bir ad.

    BAYA: Bay,baylanmış, zenginleşmiş

    BAYAK: Selef, daha önceki

    BAYAN: (Muyan, buyan) 1- Kalıcılık,sonsuzluk 2- Baht, mutluluk 3- Zenginlik,

    güçlülük,erklik 4- eski dönem Tanrı sıfatlarından 5- Uygur kağanlarının
    unvanlarından

    BAYAR: Ulu, yüce, kudretli, celil...Tanrı sıfatlarından

    Bulgar hanlığı dönemi,soyluluk ve üstün vasıflı yöneticiler için verilen bir
    unvan

    BAYAT: Tanrı sıfatlarından ,..1- Devletli, kısmetli 2- Kadim, ezeli

    BAYATLI: Devletli, bahtı açık, muktedir

    BAYATLUĞ: (Bayatlı)

    BAYAVUT (Bayagut) Varlıklı, muktedir

    BAYÇA: Varlıklı, muktedir

    BAYÇU (Baycu): Varlıklı, devletli

    BAYDAK: 1- Bağımsız, hür 2- Bekar

    BAYDAN: 1- Cömert, eli açık 2- Şık, yakışıklı

    BAYDAR: Varlıklı, muktedir, egemen

    BAYGIN: Kendinden geçmiş

    BAYIK: 1- Varlıklı, egemen 2- Usta, eli yatkın 3- Doğru sözlü, saygılı,
    güvenilir

    BAYIN: Çekici, güzel, yakışıklı

    BAYINDIR: Güçlü,varlıklı, egemen

    BAYIR: Yamaç

    BAYITMIŞ: Zengin, kudret sahibi

    BAYLA: Varlıklı, refah içinde olan

    BAYLAK: Rahat, refah içinde

    BAYLAM: 1- Azim, kararlılık 2- Demet, bağ

    BAYLAMIŞ: Varlıklı, güçlü olmuş

    BAYLAN: Nazlı, şımarık

    BAYLANIŞ: İlişki, münasebet

    BAYLIK: 1- Varlık, Varlıklılık, güçlülük 2- Ganimet

    BAYMAZ: Mala mülke ilgi duymayan kişi

    BAYRAÇ: Varlıklı, zengin

    BAYRAK: Varlık, varoluş, erklik, güç, ve bağımsızlık

    BAYRAM: Güzellik, mutluluk, sevinç, bolluk

    BAYRI: 1- Ezeli, kadim 2- Emektar, tecrübe sahibi 3- Sonradan zapt edilip, yurda
    dahil edilen toprak

    BAYRIN: Kadim, ezeli, eskiye dayalı

    BAYSA: Madalya

    BAYSAL:1- birl.Bay/Sal 2- Bolluk, rahatlık 3- Asayiş, sükunet

    BAYSAN: Yakışıklı, levent, gösterişli

    BAYSİN: Zengillik, kudret

    BAYTAG: Bolluk, çokluk, kalabalık

    BAYUK: Hazır, amade

    BAYUR: Cesur, gözükara

    BAYUTMUŞ: birl. Bay/Utmuş (yenmiş, muzaffer)

    BAYÜLGEN: birl. Bay/Ülgen

    Şamanist gelenekte insanlar arası ilişkilerle ilgilenen “mükafat tanrısı”

    BAYÜLKEN: (Bayülgen)

    BAZ: 1- Emin, güvenilir 2- Merkeze bağlanmış, sonradan katılmış

    BAZDA: Hoş, latif, çekici

    BAZIR: Basar, baskıncı

    BAZMAN: Tabi, bağlı, muti

    BECERİ: (Beceriklik) Hüner, marifet, yeterlilik

    BECET: Süs, makyaj, tezniyat

    BEÇİRİK: Becerik, beceri, marifet

    BEÇKAN: İpekten yapılmış sancak

    BEDER: Ziynet, mücevher

    BEDİZ: 1- Resim, heykel, nakış, bezek 2- Taşlara yontularak yapılan süsleme

    BEDİZCİ: Ressam , heykeltıraş, nakışçı

    BEDÜK: Büyük, iri, cesim, ulu

    BEGEÇ: Beyliğe uygun olan

    BEGEN: 1- Beğeni, hoşluk 2- Şehzade, prens

    BEGENÇE: Şehzade, prens

    BEGESİN: Doğruluk, sevap, hayr

    BEGİ: 1- Yiğit, güçlü, 2- Eş- koca

    BEGİSİ:1- Doğru, sevap 2- Beğenilen, imrenilen

    BEGÜM: Hanımefendi, bayan, saygı duyulan hanım, eski Türkçe’de “beğ”’in

    tam olarak dişi karşılığı

    BEĞ: Bey, varlık, erklik, güç, yöneticili toparlayıcılık, liderlik, soyluluk vb.
    anlamları içerir

    BEĞCEĞİZ: Beycik, Küçük bey

    BEĞÇE: Küçük bey

    BEĞÇEK: Küçük bey

    BEĞDAŞ: Akran,eş,denk

    BEĞDE:1- Aziz, saygıdeğer 2- Adil, adaletli

    BEĞDEŞ: Nazir,benzer

    BEĞDİ: Aziz,muterem, saygıdeğer

    BEĞDÜZ EMEN: birl. Beğdüz/Emen (ruh,can)

    BEĞEÇ:1- Beğliğe layık 2- Beğ çocuğu, küçük bey

    BEĞENDİK: Beğenilen

    BEĞENİ: Hoşa giden, beğenilen

    BEĞENMİŞ: Hoşuna gitmiş

    BEĞER: Beyoğlu, prens, şehzade

    BEĞLEN: Bey soyundan olan

    BEĞLİK: Beylik, beyliğe uygun olan

    BEĞREK: Beyrek, bey çocuğu, küçük bey

    BEK: 1- Bey, beğ 2- Pek, sıkı

    BEKEM: Bey, beyim

    BEKEN: Dayanıklı, metin

    BEKET: Kuvvet, dayanıklılık

    BEKİ: 1- Yiğit,güçlü 2- Eş, koca 3- Şaman, baş şaman

    BEKİK: Güvenli, iyi korunan

    BEKİM: Azimli, kararlılık

    BEL: 1- Bilgi, bilim 2- Belirti,iz, damga 3- Tarlanın orta yeri 4- İki dağın
    arasındaki geçit

    BELÇİN: Belirti, iz, damga

    BELDEK: İz, işaret, emare

    BELEK:1- Kılavuz, rehber 2- hediye, 3-Kundak bezi

    BELEN:1- Bilen, alim 2- Geçit 3- Sırt, tepe, dağ yolu

    BELET: Belge, delil

    BELGE: Belge, doküman, delil

    BELGİ:1- Belge 2- Bilgi 3- Fark, farklılık, ayırt, alamet

    BELGİN: Belirgin, net, açık

    BELGÜ:1- Belge 2- Sınır taşı, sınır toprağı 3- Yüzük taşı, nişane

    BELİK:1- Doruk, zirve, şahika 2- Saç örgüsü

    BELLEK: Hafıza

    BENEK: 1- Armağan, hediye 2- Bakır para 3- İşlemeli kumaş

    BENGİ: Bengü, mengü sonsuz, sonsuzluk, ebediyet, ebedi

    BENGİLİK: Sonsuzluk

    BENGÜ: Bengi, mengü

    BENİCE: Sonsuzluk, sonsuzluğa giden

    BENK: Muhkem, iyi korunan

    BENLİ: Yüzünde ben olan

    BERDİ: Verdi,Kutsal güçler tarafından yollanan

    BEREGEN: Eli açık, cömert, verici

    BERGE: 1- Vergi 2- Berke, kamçı, değnek

    BERGİ: 1- Vergi 2- Eli açık, cömert

    BERGİLİK: Doğal, tabi

    BERİK: 1-Berk, sağlam, gürbüz, dayanıklı 2- Cömert, eli açık

    BERİL: Verici, cömert, eli açık, fedakar

    BERİN: Veren, cömert

    BERİŞ: Veriş, hibe

    BERK: 1- Katı, sıkı, sağlam, dayanıklı 2- Şiddet, şiddetlilik 3- Korunan, muhkem
    4- Yıldırım

    BERKANT: birl. Berk/Ant Altay dağları cıvarında bir başka dağın adı

    BERKE:1- Kamçı, değnek 2- Dövme 3- Naz, işve

    BERKEM: Düşmana karşı iyi korunan yer, müstahkem mevki

    BERKİN: Güçlü, güçlendirilmiş

    BERKİT: Güçlü, güçlendirilmiş, muhkem

    BERKLİĞ: Berkli, güçlü, dayanıklı

    BERKUK: Sert,cesur, dayanıklı

    BERMEK: Vermek, veriş

    BERŞE: Odun kömürü, kül

    BESEN: Bezen,süs, makyaj, gösteriş

    BETİK: (Bitiğ, bitik) Yazılı kağıt, mektup

    BEYBUT: Barış, sulh

    BEYGE: Bike, küçük hanım

    BEYGU: Bir şahin türü

    BEYLEM: Buket, demet, çiçek demeti

    BEYLEN: Beyli, beye bağlı

    BEYNEN: Beğenen

    BEYREK: 1- Tim, müfreze 2- Merkez ordu, ordugah

    BEYRU (Bayrı) 1- Ezeli, başlangıçsız 2- Emektar, tecrübeli

    BEZEK: Süs, takı, piraye

    BEZEN: Süs, makyaj

    BEZENMİŞ: Süslü

    BEZGİN: Bez...mekden. Sarsılmış, bıkmış

    BIÇAK: Biçme aracı

    BIÇGIN: Kesen, biçen

    BIÇKAS: Kağan ve Hanlara yapılan bağlılık andı

    BIÇKI: Bıçak bileme aracı

    BİBİ: Kibar, eğitimli, sayıdeğer hanım

    (Anadolu’da birçok bölgemizde “hala” anlamında da kullanılır)

    BİÇEK: Bıçak, biçici

    BİÇİK: Biçilmiş, biçimlenmiş

    BİÇİM: Şekil, format, örnek, biçilmiş gibi

    BİÇİN: 1- Biçilmiş,biçime girmiş 2- Ekin, tahıl 3- Biçen, doğrayan

    BİGE: 1- Bakire, temiz kız 2- Bey kız saygıdeğer kız

    BİGEM: Sevilen, el üstünde tutulan kız

    BİGEN: Beğenilen

    BİGENDİK: Beğenilen, ilgi duyulan

    BİKE: Bige

    BİKET: Beylik, beyliğe uygun

    BİL: Bilgi, bilim

    BİLDİK: Bilinen, tanınan, ünlü

    BİLECEN: Bilgiç,çok bilmiş

    BİLEDA: Balta

    BİLGE: Bilgili, filozof, alim, bilgin, ulu kişi

    BİLGEKAĞAN: Bilge/Kağan (Aslı, Türk Bilge Kağan’dır)

    T...Türk tarihinin, bir çok nedenlerle en önde gelen kişilerinden. Türk
    Milliyetçiliğini devlet siyasetine sokan, ona sosyal, ve siyasal bir kimlik
    vererek, devlet-millet bütünleşmesini sağlayan, milliyetçiliğe “zaman boyutu”nu
    kazandırıp, onu çağlar ötesine götürebilmeyi amaçlayan ve ilk defa “ Birleşik
    Türk Devletleri” fikrini ortaya çıkarıp bunu milli politika biçimine
    getiren,yönetimi döneminde sık sık kurultaylar toplayarak milletine “hesap
    veren” ve tüm bunları kardeşi Kül Tigin’in ölümünden sonra yazdırttığı
    “mengütaş’larda(Orkun anıtları) da bizzat anlatan ve son olarak da gerek Türk
    dili, gerek de edebiyatı ve içeriği açısından, dünyada bir eşi daha bulunmayan
    yazıları yazdırtan ulu kişi...İlteriş Kutluk Kağan’ın büyük oğlu, Kül Tigin’in
    ağabeyi.

    BİLGE TAMGAÇU: birl. Bilge/Tamgacı

    T...Göktürkler ve Uygurlar döneminde yüksek dereceli memurlara verilen bir unvan

    BİLGE TONYUKUK: birl. Bilge/Tonyukuk

    T...Göktürkler dönemi, ünlü, devlet adamı, siyaset bilimci ve tarihçisi...II
    Göktürk kağanlığının kuruluşunda önemli rolü olan, hem İlteriş Kutluğ Kağan’ın
    yakın yoldaşı ve başkanlığını, hem de Bilge Kağan’ın başbakanlığını yapan ve
    kendi adına da yazıtlara yazı yazdıran ulu kişi

    BİLGEN: Bilen, bilgin, alim

    BİLGİN: Bilim adamı

    BİLGÜ: Bilgi

    BİLİG: Bilgiler, bilim, bilim dalı (orj)

    BİLİK: Bilen, bilgili

    BİLUN: Esir, tutsak, (gönül ve akıl esiri, aşık)

    BİNİT: Binilecek nitelikteki, soylu at

    BİRBEN: birl. Bir/Ben Ben mec. Kendini beğenmiş

    BİRÇE: Biricik, yegane

    BİRÇEK: 1- Biricik 2- Saçın ortadan ayrılıp yana dökülmüş hali

    BİREBİN: Yegane, tek, biricik

    BİRGE: 1- Beraber, birlikte 2- Biricik 3-Berke

    BİRGEN: İçine kapanık, münzevi

    BİRİCİK: Tek, yegane, bir tane

    BİRİÇİM: birl. Bir/İçim mec. İmrenilecek güzellik ve çekicilik

    BİRİDİN: Güneyli, güney bölgesinden

    BİRKİT: Birleşik, birleşmiş

    BİŞÜK: Nesil,soy-sop, kavim, kardeş

    BİTERGE: Gerek, hacet, ihtiyaç

    BİTEV: (Bidev) 1- Soylu, soylu at 2- El değmemiş bakir

    BİTİG: Yazı, yazıt

    BİTİGÇİ: Katip, yazıcı

    BİTİGEN: Anıt, yazıt, yazılı taş

    BİTİM: Gaye, hedef, ülkü

    BİTKİ (Bütkü) yerden biten

    BİYAN: (Bayan) (Buyan) Varlıklı, cömert ,Eski Tanrı sıfatlarından

    BİYUM: Cömert, eli açık

    BOD: Boy,uruk

    BOGA: Boğa

    BOĞ: Hediye, armağan

    BOĞA: Boğa

    BOĞACA: Boğa gibi güçlü

    BOĞACI: Boğa deviren

    BOĞAÇUK: Küçük boğa, genç boğa

    BOĞAR: Boğucu, güçlü, kuvvetli

    BOĞARCIK: Güçlü, boğucu

    BOĞTAG: Şapka, başlık, hanım başlığı

    BOLCAL: Vade, müddet

    BOLÇAK: Gürz, topuz

    BOLDUÇAĞ: Uygun zaman, olan çağ

    BOLGAN: 1- Soylu at 2-Keşşaf, mucit 3- Olgun, olmuş, ermiş

    BOLGU (Bolgi): Orijinal, özgün

    BONCUK: Mücevher, takı

    BOR: Bora, fırtına

    BORA: Fırtına

    BORDAK: Semiz, şişman, balık etli

    BORDU: Üzüm, asma

    BORKA: Baraka,ev

    BORLA: Burla, üzüm, üzüm salkımı

    BOSUM: Endam, zerafet

    BOSUT (Basat) anlayış, izan, hidayet

    BOŞGUR: Eğitmen, öğretmen, talimci

    BOŞGUT: Öğrenci, şakirt

    BOY: 1- Uruk, uyruk, oymaklar birliği 2- Eda, endam

    BOYDA(Ğ): Soyut, mücerred

    BOYDAŞ: Aynı boyun mensubu

    BOYLA: Unvan veren kişi

    BOYLA BAĞA TARKAN: birl. Boyla/Bağa/Tarkan

    Bilge Tonyukuk’un öteki adı

    BOYLAN: Adına ve soyuna layık

    BOYLUĞ: 1- Soylu 2- Yakışıklı

    BOYSAN: Yakışıklı, heybetli

    BOZ:1- Sert, şiddetli2- Alaca renk,füme rengi3- Toprak rengi

    BOZAN: Bozmak...dan düşmanı yenip dağıtan

    BOZCA:1- Cesur, gözükara 2- Boz rengine kaçan

    BOZCAK: Cesur

    BOZÇİN: Dürüst, güvenilir

    BOZDOĞAN: birl. Boz/Doğan Bir doğan türü

    BOZKIR: Step, çöl, vaha

    BOZKURT: birl. Boz/Kurt

    T...Oğuz Kağan destanında, Oğuz’a yol gösteren efsane kurt. Genel olarak Türk
    boylarının hemen tamamında, Türklerin karakteristik özelliklerini üzerinde
    taşıdığına inanılan “Milli sembol” pozisyonundaki hayvan (Önceleri “Gökbörü”
    olarak kullanılan bu ad, Selçuklular döneminden sonra, daha yaygın olarak
    “Bozkurt” olmuştur.)

    BOZLAK: 1- Boz ve kül renginde olan 2- Otlak, mera

    BÖBÜLÜK: Koca, gül

    BÖÇKE:1- Canavar 2- Böcek

    BÖDGE: Çağ, zaman

    BÖG(Bök): Kısmet, nasip

    BÖGÜ:1- Filozof, hikmet sahibi kişi 2- Büyü, sihir 3- Ejderha, canavar 4-
    Zehirli bir böcek

    BÖGÜR: 1- Ordunun kanatlarından her biri, cenah 2-Kaburga ile kalça arasındaki
    bölge

    BÖĞDÜN: Bürokrat, yüksek dereceli memur

    BÖĞREK: Ordugah, merkez ordu, merkez ordunun savaş pozisyonu

    BÖĞÜRMÜŞ: Şamatacı, gürültücü

    BÖĞÜŞ: Zeka

    BÖKEN: Ahu, ceylan

    BÖKEVUL: Aşçı, iyi yemek yapan

    BÖKLİ: Yakışıklı,Şık, iyi giyimli

    BÖKLİCE: Şık giyimli

    BÖLE: Pay, nasip, kısmet

    BÖLEN: Bölüm, pay

    BÖLEK: Hediye, armağan

    BÖLÜK: 1- Kısım, ekip, bölüm 2- Pay, nasip

    BÖLÜN: Yönetici, şef

    BÖNGE: Tekme

    BÖNGER: Tekmeleyici, iyi tekme atan

    BÖRÇE: Zülüf

    BÖRÇEK: Zülüf

    BÖRİ: Kurt

    Göktürkler ve Uygurlar dönemlerinde Kağan muhafızlarına verilen genel bir ad.

    BÖRİTEÇİNE (Börteçine) Benekli bozkurt

    Ergenekon destanlarının çeşitli versiyonlarından birinde, Ergenekon’dan çıkışı
    gösteren dişi kurt,bir diğerinde ise bu addaki demirci ustası olarak geçer.

    BÖRK: Başlık, tüylü hayvan derilerinden yapılan başlık

    BÖRKLÜ(Ğ) Saygıdeğer

    BÖRKLÜCE: Saygıdeğer, saygı gösterilen

    BÖRTE: Benek

    BÖRÜ: (Böri) Kurt

    BUBİK: Konca,gül

    BUCAK: 1-Gizli bölge 2- Uzak yer

    BUCUGA: (Buğucu, ceylan avcısı)

    BUDAK: Sert dal parçası mec. Güç, sertlik, dayanıklılığı sembolize eder.

    BUDAN: (budun)

    BUDAY: Buğday

    BUDRAÇ: Gözü pek, cesur

    BUDULGAN: Yürekli,cesur

    BUDUN: Bütün, Ulu, millet “ Siyasi ve dini yapıları ne olursa olsun soy,dil,
    töre, kültür, tarihsel yapıları bir olup, psikolojik olarak birbirine bağlı
    insan topluluğu.Türkçe’de kullanılan millet ve ulus sözcükleri tam olarak bu
    anlamı içermektedir. Millet, din ortaklıklarını daha ön planda tutan bir anlam
    içerirken Ulus ise, daha çok boy ve uruk anlamlarını içerir.Buna rağmen yakın
    zamana kadar millet, son zamanlarda ise ulus sözcükleri dilimize yer etmiştir.
    Oysa gerek günlük dilimizde gerek yazı dilimizde bu sözcüğün bir an önce
    kullanıma girmesi gerekmektedir.”

    BUDUNÇAR (Budunçu-Yir) Sözcüğünün tam anlamıyla” Ulusçu”, “milletçi”

    “Oğuz Töresi”’ni yeniden gündeme getirip, yürürlüğe koyan kişi

    BUDUNÇİ: Buduncu, Ulusçu

    BUDUNÇİYİR: birl. Buduncu/Yir,yer toprak

    BUGA: Boğa

    BUGAN: 1- Boğan 2- Alamet, işaret, iz

    BUGATEG: Boğa gibi güçlü

    BUGAY: 1-Afacan, ele avuca sığmayan 2- Buğu, ceylan

    BUGU: 1- Buğu, ceylan 2- Böcek, örümcek 3- Canavar

    BUGUR: Sürekli,devamlı, devamlılığı olan

    BUGA: Boğa

    BUĞRA: 1- Genç aygır 2- Genç erkek deve

    BUĞU:1- Ceylan, 2- Yavru geyik 3- Buhar

    BUĞUÇAN: Boğucu, boğaç

    BUKA: Boğa

    BUKAĞI: Kelepçe, atların ayağına takılan bir çeşit köstek

    BURAK: Güçlü, yenilmez

    BUKAN: (Mokan, Büken) Güçlü, yenilmez

    BUKUK: Tomurcuk, filiz

    BULAÇ: Bulucu, keşşaf, mucit

    BULAGAN: 1- Olgun, kamil 2- Bulan, bulucu

    BULAK: Göze, kaynak, pınar

    BULAR: Bulur, mucit

    BULASI: Ülkü, bulunması istenen

    BULÇA: 1- Bolluk, ganimet, bereket 2- Bulucu, mucit

    BULÇU: Bulucu, mucit

    BULÇUM: Keşif, buluş

    BULDAN: Bolluk, refah

    BULDU: Önemli, değerli, az rastlanan

    BULDUR: 1-İri su damlası 2- Gözyaşı

    BULDAK: 1- Bulanık, karışık, karma 2- Kıyı, sahil

    BULGAN: 1- Olgun,kamil 2- Bulucu, mucit

    BULGANÇ: Karma, kırma, karışık

    BULGAR: Karışık, bulanık, karışmış, içiçe girmiş

    BULGAŞ: Karışıklık, karmaşa

    BULMAZ: 1- olgunlaşmamış 2- Sakin, tembel

    BULMUŞ: 1- Olgun, erdemli, oturaklı 2- Keşşaf, mucit

    BULU: Anlayış, idrak, izan

    BULUÇ: 1-Bulucu 2- anlayış, fehim

    BULUG: 1- Keşif bölgesi, keşfedilen yer, bölge 2- Fidye, haraç

    BULUGAN: Bulan, bulucu

    BULUM: İrfan

    BULUNG: Bulunulan yer, yön, taraf

    BULUŞ: 1-Feraset, buluculuk 2- Manevi destek

    BULUŞGAN: Maharetli, becerikli

    BUMİN: 1- Merkez ordu, çekirdek ordu 2- Puhu kuşu

    BUN: Üzüntü, keder, bunalım, kendinden geçiş

    BUNAK: Bunlu, üzüntülü, kendinden geçmiş

    BUNALMIŞ: Üzgün, mahzun

    BUNG: Bun, keder

    BUNLUĞ: Bunlu, kederli

    BUNSUZ: Mutlu, huzurlu

    BURAN: Burmaktan...Burucu

    BURCU: 1- Buruk, burucu 2- Güzel ve keskin koku 3- Biber

    BURÇAK: 1- Nohutgillerden bir tahıl 2- İrmiklik buğday

    BURÇİGEN: Böü/Tigin Moğol ağzındaki söylenişi (Türk ağızlarında Kuzey’e
    çıkıldıkça T ”ler Ç’ ye dönüşür. Çigin, Tigin, Çengiz Tengiz vb.)

    Çengiz Kagan’ın aile adı. Uygur kökenli olup, sonraları kuzeye göç ederek,Moğol
    oymaklarının

    arasına karışmış bir oymak

    BURÇİN: Dişi geyik

    BURÇUGİN: Özü sözü bir, güvenilir

    BURÇUK: 1- Tahta veya keçeden yapılmış küçük heykel 2- Varlık, servet 3- Çiçek,
    gül

    BURKA: Yüz örtüsü, fular (Tozdan ve fırtınadan korunmak için yüze takılan örtü)

    BURKAN: 1- Totem, heykelcilik 2- Hüzün, iç burkuntusu

    BURKE: 1-Burka 2- Berke, kamçı

    BURLA(Hatun): Üzüm, üzüm salkımı

    BURTA: 1- Benek, ben 2- Altın tozu

    BURTAG: Burtak çakıllı, taşlı toprak

    BURUK: Kırgın, alıngan, mahzun

    BURUL: İçli, içten, samimi

    BURUNÇUK: Burulmuş, buruşuk

    BURUNDU: Atların terbiyesi için burunlarına takılan kıskaç

    BURUNGU: Geçmiş, mazi, hatıra

    BUŞKU:Telaş, heyecan

    BUYAN: (Bayan, Muyan) 1- Kut, baht, mutluluk 2- Sevap,hayır 3- Dayanıklılık,
    mukavemet

    BUYANDI: Kutlu, bahtı açık

    BUYRA: Kıvırcık, kıvrılmış, bürülmüş

    BUYRAÇ: Amir, buyuran

    BUYRAT: Engebe, engel

    BUYRUK: 1- Emir, buyruk, buyurma 2- Göktürkler döneminde vezir, (bakan) anlamına
    da

    kullanılmıştır.

    BUYURUK: Buyruk, emir

    BUZAÇ: Bozucu, bozguna uğratan

    BUZAN: Bozan, düşman birliğini dağıtan

    BÜBÜLÜK: Gül, konca

    BÜDENE: Bir bıldırcın türü

    BÜGÜ : 1- Büyü, sihir 2- Felsefe 3- ejderha

    BÜK: Kıyı, sahil

    BÜKE: 1- Genç kız, küçük hanım (Bike) 2- Bükü, ejderha

    BÜKE BADRAÇ: birl. Büke/Badraç Mitolojideki, yedi başlı ejderha

    BÜKEÇ: Güçlü, bükücü

    BÜKEY: Büken, bükücü, güçlü

    BÜKİN: Hanımcık, küçük hanım

    BÜKLÜM: Kıvrım, büküntü, saçak

    BÜKÜ: Ejderha

    BÜKÜŞ: Bükme eylemi, bükmek

    BÜLEK: Bilek

    T...Kırgızların, Mürti oymağı beylerinden

    BÜLTE: Demet, deste, top

    BÜNGÜ: Tos atmak, kafa vurmak

    BÜR: Gonca; gonca gül

    BÜRÇE: Kurt yavrusu

    BÜRÇEK: 1- Kurt yavrusu 2- Saç kıvrımı

    BÜRGE: 1- Kellik 2- Bahşiş, hediye

    BÜRKEV: Himaye,vesayet

    BÜRKÜT: 1- Bahşiş, hediye 2-Bir kartal türü

    BÜRÜM: Bürülmüş, katlanmış

    BÜRÜNCÜK: İpekten yapılmış, şal, fular

    BÜTE: 1- Fidan 2- Bütünlük

    BÜVET: Baraj, set, su seti

    BÜYÜ: Sihir, gizliyi bilme işi, bilgelik

    BÜYÜK: 1- Olgun, saygıdeğer 2- Bilge 3- Büyü, büyücü

    CABADAK: Hayret, şaşma

    CABALAK: Yabalak, yaygın

    CAĞIMDA: Yaratıcı, üretken

    CAĞIMDI: Lütufkar, iltifat eden

    CAĞLI: Namuslu, dürüst

    CAKŞI: Yakşı, yakışıklı, güzel

    CALMAN: Yalman

    CAMAN: 1- Yaman, 2- Kam, büyücü

    CAMANBAY: birl. Caman/Bay..Şamanist gelenekte, obanın büyücüsü,doktoru, kötü
    ruhları kovan kişi

    CAMUGA (Camuka) Kızgın, asabi

    CANİK: Tüccar, ticaret erbabı

    CANKU: Meşveret

    CARIP: Yakın, dost, çok yakın arkadaş

    CARLIK: Yarlık, emir, ferman

    CARTI: Şık, alımlı

    CARUZ: Heyecan

    CATUK: Halim, haluk

    CAV: Gösteriş, afi, fiyaka

    CAVANKUL: Uygurlar döneminde ordunun sol cenahını ve oradaki askerlerin tümüne
    verilen ad

    CAVILDAK: Neşeli, şen şakrak

    CAVLI: Gösterişli, cafcaflı

    CAYMAZ: Cesur, kararlı

    CAYNAK: Pençe, Doğan pençesi

    CEBE: 1- Silah,ok, cephane 2- Zırh

    CEBEN: Gayretli, çalışkan

    CEBENOYAN: Cebe/Noyan

    Çengiz Kagan’ın dünyaca ünlü komutanı ve yakın arkadaşı.(Çengiz’in bütün
    Türkleri bir bayrak altında toplama fikrinin mimarı bu ulu kişidir.)

    CELASUN: (Çalasun) 1- Delikanlı 2- Cesur, savaşçı 3- Becerikli, eli tez.

    CELAYIR: (Çalayır) 1- Bilgin, gün görmüş, tecrübeli 2- savaşçı

    CELDEN: Yel, yel parçası

    CELME: Çalım, fiyaka, gösteriş

    CENGEL: Hafif, ince

    CENGİZ: Çengiz, Tengiz, Deniz

    CEREN: Ceylan, ahu, gazel

    CERKİN: Hısım, yakın

    CERKUDAY: birl. Yer/Kutay Eski dönem yer tanrısı

    CETİK: Yetkin, uzman, olgun

    CETİZ: Yetkin, becerikli

    CEYRAN: Ceren

    CIDA: Mızrak, kısa saplı mızrak

    CIGI: Şamanist gelenekte ,iyi ruh. Boy ve oymakları kötülüklerden koruduğuna
    inanılan ruh

    CILDUZ: Yıldız

    CILIMGA: Kağan ve Han’ların mektuplarını yazmakla görevli kişi

    CİBELİK: Sonsuz, sonsuzluk

    CİCİ: (Cicik, cicek) 1- Çiçek, gül 2- Konuk 3- Sevim, sevimlilik

    CİDAGU: Yetkin, yetenekli, becerikli

    CİDE: İri, uzun bir ağaç türü

    CİGA: Taç, gelin başı

    CİĞİL: Hafif, yeğni, kolay

    CİLMAYA: Türk mitolojisindeki efsanevi kanatlı at

    CİNGİL: 1- Galip, utkan 2- Güvenilir,sadık

    CİNGÜ: Zafer, utku

    CİVİL: İyi ruh, temiz , arınmış ruh

    COLAY: (Yolay) birl. Yol/Ay...Kazaklarda “ayağı uğurlu” kişiler için kullanılır.

    COLDA: Yolcu, yola çıkan

    CUCİ: 1- Cici, çiçi, cicik, çiçek, çuçu, çuçi 2- Konuk..Bu ad daha çok,
    beklenmeyen doğumlar sonrası kullanılır ve bu yüzden “konuk” anlamını içerir

    CULUM: Narin, nazik, hassas

    CUMUK: Yumuk, yumulmuş

    CUPAR: Parfüm, güzel koku

    DADAKeğme, dokunma, tatma

    DADAL: Tat alan, sezen, farkına varan

    DAĞ: (Tağ,tağ,tak,tav) Dağ...mec. genişlik, büyüklük, ululuk,heybet

    DAĞAÇA: Dağ gibi heybetli

    DAKAK: Ucu ataşli ok

    DAL: 1-Ayrı, bölünmüş 2- saldırı, büyüme, yayılma 3- batma, çıkma 4- yalınlık,
    çıplaklık

    DALAN: koridor, dehliz

    DALAŞ: Döğüş, karşılıklı saldırı

    DALAY: (Talay) Genişlik, ululuk, sonsuzluk mecaz eden, asıl anlamı , büyük
    deniz, okyanus

    DALBAY: 1- Vasi, ardına sığınılan kişi 2- Çuhadan yapılmış şapka

    Kırgızlarda- 3- avcı kuşları yakalamak için, tuzaklara bağlanarak bırakılan
    küçük kuş

    DALBOY: Vasi, ardına sığınılan kişi

    DALKILIÇ: birl. Dal/Kılıç mec. Zırhsız ve korunmasız

    DALKIRAN: Kırıcı, ayırıcı

    DAMLA: Su damlası , tane

    DANA: İnek yavrusu, iki yaşındaki genç inek

    DANİŞMAN: Müşavir, bilgi ve tecrübesine danışılan kişi

    DANSIK: (Tansık) Olağanüstü, fevkalade

    DARGA: Vali, üst düzey, bürokrat

    DARGUN: Alıngan, kırılan, narin

    DARI : 1- Bir tahıl türü 2- sıkı, sıkıntı, zorluk

    DARICA: 1- Darı gibi, darı niteliğinde mec. Bereketli 2- sıkı, sıkıcı, zorlu

    DARSIK: Öfkeli, hiddetli

    DARUKA : (Darga) Vali, yönetici, bürokrat

    DARULGAN: alıngan, nazlı

    DAŞKI: Taşkı, taşmış, dışarı çıkmış, dışarıda olan

    DAYAK: Değnek, baston, dayanılan nesne

    DAYANÇ: 1- Dayanak, destek, güven 2- Dayanma gücü tahammül

    DAYANGAN: Dayanıklı, metin

    DAYANGI: Köşe minderi

    DAYAR: Hazır, hazırlıklı

    DEBRET: Kımıldayış, devinim

    DAĞER: Kıymet, para, nafız

    DEĞERBİLİR: birl. Değer/Bilir Kadirşinas, vefalı

    DEĞERLÜ: Değerli, kıymetli

    DEĞİRMİ: Çevreli, yuvarlak, toparlak

    DEĞNEK: Dayanak, dayanılacak nesne

    DELİ: Usu gitmiş, azmış, dellenen, mec.gözü kara, yiğit

    DEMİR: Demir madeni

    DEMİRAĞ: Zırh, örgülü göğüslük birl. Demir/Ağ

    DEMİRDEN: Demir parçası

    DEMİRDÖĞEN: birl. Demir/Döğen mec. Acı kuvvet sahibi

    DEMİRGEN: 1- Demir, ham demir 2- temren, okun ucundaki demir parçası

    DEMİRHAN: birl. Demir/Han

    Şamanist gelenekte “ Maden Tanrısı”

    DENERİ. Dikkat, itina

    DENGİZİK: Denizcik, küçük deniz, göl

    DENİZ: Deniz, büyük göl

    DENLİ: Edepli, terbiyeli

    DEPEGEN: Tekmeleyen, iyi tekme atan

    DEPREM: Zelzele, sarsılma, kımıldama (Kişisel görüşüme göre bu ad çocuklara
    deprem sırasında yada deprem felaketi sonrası yaşanan, çileli günler sırasında
    doğan ve o günlerin anısına verilen bir addır.)

    DERİN: Derinlik...den mec. Olgunluk, bilgelik

    DERMEK: Dirilik, canlılık, bir arada tutmak

    DERNEK: Eğlence, toy, birliktelik

    DEVİN: Hareket, kımıldanış, davranış

    DEVRİM: Devirme, yıkma, devirip yerine geçme,..ihtilal

    DEYİM: Söyleniş, darbımesel

    DEYİŞ: Söyleyiş, şiirsel anlatım, ozan dili

    DIVRAK: Yakışıklı, alımlı, civan

    DİBEK: 1- Ağaçtan oyulmuş büyük havan 2- Yayık ağaç

    DİK: 1-Yükseklik, yükseliş 2- kararlılık, yıkılmazlık, caymazlık 3- inat

    DİKEÇ: Sütun, dikil, dikilmiş

    DİKMEN: İnatçı, kararlı

    DİLEK: Dil ile istenen, dile getirilen istek, arzu, murat, dilek

    DİLER: Dileyen, dileyici

    DİLİM: kesik, bölüm, bölünmüş, biçimlenmiş

    DİNÇ: Zinde, sağlam, dirençli

    DİNLER: Terbiyeli, munis, muti

    DİP. Baht, talih

    DİPÇİN: 1- Bahtı açık 2- Sağlam, dayanıklı

    DİREK: 1- Dirilik, sağlamlık, ayakta kalmak 2- Temel, dayanak 3- Vezir,bakan

    DİREN: Direnç, karşı koyuş, dirilik

    DİRENÇ: Direnme gücü

    DİRENGEÇ: Destek, dayanak

    DİRGEN: 1-Dirilik,2- harmanda kullanılan demir çatal

    DİRİ: (diri, dirik, Tiri, tirik) Can, ruh, canlılık, canlı

    DİRİL: Can, ruh, tin

    DİRİM: Yaşam, sağlık, canlılık

    DİRLİG: Yaşam, hayat

    DİRSE: Derse, söylerse, konuşkan

    DİZİK: (dizi) Kolye, takı

    DİZLEK: Hazır cevap, konuşkan

    DODURGA: 1- Dolgun, doyumlu 2- doyuran, doyurucu 3- açık, net, berrak

    DOĞA: 1- Tabiat,doğallık, ortaya çıkış 2- Huy, yaradılış, fıtrat

    DOĞAN: 1- Soylu bir av kuşu 2- Doğmuş, olmuş, ortaya çıkan

    DOĞRU: Dürüst, yalansız, sözüne güvenilen

    DOĞRUL: 1-Doğruluk, dürüstlük 2- Ayakta duran, dirençli

    DOĞU: Güneşin doğuş yönü

    DOĞUÇ: Doğuş,doğma, ortaya çıkış

    DOĞUDAN: Doğulu, doğu yönünden gelen

    DOĞUŞ: Doğma, ortaya çıkış

    DOKUNAK: Dokunuş, değiş, mec. Ağır, mahsun,yürek sızlatan, yüreğe dokunan

    DOKUNÇ: Dokunak, hüzün

    DOKUZ: Dokuz sayısı, Türklerin en çok eskilerden beri uğurlu sayılarındandır

    DOKUZ ARKA: Dokuz/Arka (...Eski dönemlerde soyluluk gösterme ve belli etmesi
    açısından, bir kişinin babasından itibaren geriye doğru dokuz atasının sayılıp
    açıklanması..)

    DOLANDI: Dolanan, gezgin

    DOLU: 1-Bilgin, tecrübeli, öğretmen 2- Bütün, tam, eksiksiz 3, Şamanist
    gelenekte ve Alevi_Bektaşi gelenekte, içki, şarap 4- kısa süren, iri taneli
    yağmur

    DOLUN: Tam, bütün, eksiksiz

    Yakut Türklerinin eski bereket Tanrılarından

    DOLUNAY: Ayın on dördü, ayın en güzel hali

    DOMANİÇ: 1-Dumanlı bölge 2- Tümsek, engebeli arazi

    DONAT: Giyim, kuşam, zenginlik, cömertlik

    DOMURCUK: Gül, tomurcuk

    DONATMIŞ: Giydirip, kuşatmış, sevindirmiş, cömertlik göstermiş

    DONATUR: Cömert, eli açık, bağışlayıcı

    DONSUZ: Çıplak, fakir, varlıksız

    DORA: Doruk, zirve, şahika

    DORAN: (Duran) Diri, canlı, yaşayan

    DORU: 1- Doruk, zirve 2- Kara ile kızıl arası renk (At rengi)

    DORUK: Zirve, uç, şahika

    DOYMADUK: Doyumsuz, sevilmeye doymayan, doyulmayan

    DOYUM: 1- Doymak, tatmin 2- Ganimet, bereket

    DOYURAN: mec. Cömert, hayr sahibi, iyilik sever

    DÖĞEN: 1- Dövüşçü,döven 2- Ekin saplarını ezmeye yarayan, altında çakmaktaşı
    bulunan geniş tahta

    DÖĞER: 1- Döver 2- değer, kıymet 3- Kalın, enli bir ağaç

    DÖĞERLİ: Değerli

    DÖĞÜŞ: Dövüş, savaş, kavga

    DÖĞÜŞGEN: Kavgacı, savaşçı

    DÖKÜMHAN: birl. Böküm/Han 1- Dökmekten döküm 2- Düğüm, bağ

    DÖLEK: 1- Çok döl veren 2- Koyunun kuzuladığı yer 3- İtibarlı, saygıdeğer,
    maharetli

    DÖLEN: Muti, sevgi gösteren

    DÖNDER: (Döne, döndü gibi “dönmek” fiilinden türetilmiş, çocukları
    ölen ailelerin, yeni çocukları olduğunda kullandıkları adlardan)

    DÖNDÜ: Dönüş yapan (Reenkarnasyon) çocukları ölen ailelerin verdiği adlardan

    DÖNGEL: Saat

    DÖNGÜ: Dönüşüm, başa dönüş

    DÖNGÜN: Dargın, gönlü kırık

    DÖNMEZ: Kararlı, cesur, azimli

    DULAK: Dolu, olgun, tecrübeli

    DUMAN: 1- Sis, kırağı 2- ateşten çıkan gaz

    DUMLU: 1- dumanlı, sisli bölge 2- Soğuk ve ayaz alan yer

    DUMRUL : 1- Okun sivri ucu 2- Başı dumanlı, efkarlı

    DURA: (Durak) 1- yaşam, hayat 2- Sağlamlık, dayanıklılık, kalıcılık 3- ev,
    yaşanılan yer, barınak (Bu ad, çocukları ölmüş ailelerin yeni çocukları
    olduğunda yaşamda kalıp uzun yaşaması ve sağlıklı olması dileğini içeren
    adlardandır ve çok eskilere dayanan bir gelenekle bu gün de
    sürdürülmektedir.Durak, Dursun, Durmuş, Durdu, Yaşar, Tokta, Tok, Toka,
    Toktamış, Turan vb. adlar da hep aynı psikoloji ve geleneğin ürünüdür.

    DURAK: (Dura) Yaşam, hayat

    DURAN: (Turan) Durucu, kalıcı, yaşayan, canlı

    DURCU: Durucu, kalıcı canlı

    DURDU: 1- Duran, kalıcı, canlı, yaşayan 2- Yaşam, hayat

    DURGAÇ: Durak, durulan, yaşanılan yer

    DURGUN: 1- Durulmuş, süzülmüş, arınmış 2- Sakin, sükuna ermiş, kendi halinde

    DURMUŞ: 1- Duran, yaşayan, canlı 2- Yaşam, hayat

    DURSUN: Durması, yaşaması istenen

    DURU: 1- saf, sade, berrak 2- Duran, durgun

    DURUK: Duru, durucu

    DURUL: 1- Sükun bulmak, huzura kavuşmak 2- Günahsızlık, arınmışlık

    DURULCA: Masum, günahsız

    DURULMAZ: Afacan, yaramaz

    DURULMUŞ: Tatminkar, sakin

    DURUM: Yaşam, hayat, süreğenlik, duruş

    DUVA: (Düve)

    DUVAK: Örtül kapanmış, gelin başı

    DUVAN: (Doğan)

    DUYAN: Duyucu, hissedici

    DUYAR: Duyarlı, hisli, duygulu

    DUYARI: Duyarlılık, hislilik

    DUYGU: His, duyum

    DUYUŞ: Duyum, hissediş, duyarlılık

    DUYUŞAN: Duyan, hisseden

    DÜĞÜN: (Töğün, Toygün) Toy günü, yemekli eğlence

    DÜŞ: Rüya, aniden ortaya çıkış

    DÜŞELGE: Pay, hisse

    DÜŞERGE: Miras, pay

    DÜŞÜNGÜ: Düşünerek üzülme, kafaya takma, üzülme, teessür

    DÜVE:1- Genç inek, dananın büyüğü 2- Döven, dövüşçü

    DÜVECİ: Dövücü, dövüşçü

    DÜVEHAN: birl. Düve/Han

    DÜVEN: (Döven)

    DÜYECİ: Dövüşçü, döğüşçü

    DÜZ: (Tüz) 1- Doğru, doğruluk, gerçek 2- Soy, kök, döl 3- Kural,kaide

    DÜZE: Düzen, uslup, tarz

    DÜZEN: Kural, kurallar bütünü

    DÜZGE: Süs, makyaj

    DÜZGÜN: 1- Düzülü, düzenli, muntazam 2- Gidişat, teamül

    EBİNEvin) Tane, öz

    EBİNÇ: Refah, huzur

    EBİRİ: Erim, erdem, fazilet

    EBREK: Dayanıklı, sebatkar

    EBREN: 1- Evren, kainat 2- Felek, talih

    EBRET: Ayrılım, ihtilaf

    EBRÜK: Dayanıklı, sebatkar

    ECE: (Eçe)

    ECEVİT: 1- Çalışkan ,, aktif 2- haşarı, yaramaz

    EÇE: 1- Dahi, çok akıllı, çok zeki 2- Saygıdeğer, görgülü hanım

    EÇİNE: Doğru sözlü, sözüne güvenilir

    EDE: (Edi, Ata) Atalık, hatırı sayılan, sözü dinlenen kişi

    EDERKON: birl. Ede/Kon (Konmaktan can, ruh)

    EDGÜ: 1- İyi, güzel, hoş 2- Adil, adaletli 3- Eğitmen, öğretmen

    EDGÜDİ: 1- Eğitici, öğretici 2- İyi, ala

    EDİ: Eda, ata, saygıdeğer ulu kişi

    EDİGE: 1- İyi, iyi kalpli 2- öğretmen

    EDİK: Kısa konçlu çizme

    EDİL: (İdil,etil, atil) iyilik, güzellik

    EDİZ: 1- Kıymet, kıymetli 2- Yüksek, Yükselmiş

    EGE: (Eke,Öke)1- Dahi, çok akıllı 2- Egemen, sahip 3- Bakıcı, eğitici

    EGEMEN: 1- Hakim, sahip, kendinden başkasını dinlemeyen, buyrukçu 2- bilge kişi,
    dahi

    3- ağa, ağabey

    EGİT: Göz değmesi ve nazara karşı göz kenarlarına sürülen bir ot

    EĞBER: Eğri, eğrilmiş

    EĞİLMEZ: Gururlu, mağrur, dik başlı

    EĞİN: Eğirilmiş

    EĞİR: 1- Sarış, çeviriş, kuşatma 2- bükme, kıvırma

    EĞNEZ: Narin, zayıf, ince

    EĞREK: Sık, bol

    EĞRİ: Eğik, bükük mec. Saygılı, alçak gönüllü

    EĞRİM: Pınar, göze, küçük çağlayan

    EKE:1- Dahi, çok akıllı 2- Sahip, egemen 3- bakıcı, eğitici

    EKEÇ: Cana yakın ve çekici kız

    EKELİK: Deha, kıymet

    EKİM: 1- Ekin ekme eylemi 2- Yarım, ziraat

    EKİN: 1- Mahsul, tarla ürünü 2- tarlaya ekilip olması beklenen her türlü bitki

    EKİNCİ: 1-İkinci (erkek, ya da kız) 2- Rençber, çiftçi

    EKSÜK: Azlık, yokluk, yoksulluk

    EKŞİ: Eksi,eksik, azlık, yokluk

    EL: 1- İl, Ülke, Memleket 2- İlgi, bağlantı 3- Barış, Sukunet 4- Kolun, bilekten
    aşağısı

    ELA: (Ala) Renkli alacalı

    ELBAN: (İlban) Devletçi, devletine bağlı, sadık

    ELBİR: birl. El/Bir mec. Elbirliği, işbirliği, imece

    ELCEK: 1- Ekin biçme aracı 2- Munis, sessiz

    ELÇİK: Eldiven

    ELÇİ: 1- Devletine bağlı, devletçi 2- Devleti adına aracılık eden, haberci,
    temsilci

    ELÇİM: Demet, tutam

    ELÇİN: 1- Demet, bağ, buket 2- Ekin biçerken kullanılan bir alet 3- Devlet
    görevlisi, devletine bağlı

    ELDEK: 1- basiret, kabiliyet, eylem gücü 2- Yedek, elde bulunan

    ELDEM: 1-Alışkın, yetişkin 2- Sevimli, cana yakın 3- evcil koyun

    ELDÜZ: birl. El/Düz Yurtsever

    ELEZ: (Eliz)Arı,duru, temiz, munis, uyumlu

    Yakut destanlarında bekaret tanrıçası (Ulu Tuyun’un kızı)

    ELGAY: Yurtsever

    ELGİN: 1- Konuk, öncelik verilen kişi 2- Gurbetçi, yurdundan uzak

    ELGÖRMÜŞ: Gezgin, seyyah

    ELGÜN: Halk, avam, halktan kişi

    ELİBOL: Cömert, eli açık, sahi

    ELİK: Usta, eli yatkın

    ELİŞ: Usta, maharetli

    ELİTAŞ: Cimri, eli sıkı

    ELİTEZ: Becerikli

    ELKATMIŞ: birl. El/Katmış Ülke fethetmiş, algan

    ELKİN: 1- konuk 2- Yolcu

    ELÖVER: Yurtsever

    ELTUTAR: birl. 1- El/Tutar mec. Yardımsever, hayırşinas 2- Fatih, Algan

    ELVEREN: Olgunlaşan, yeterlilik kazanan

    EMÇİ: Doktor,eczacı

    EMEÇ: Amaç, gaye

    EMEK: 1- Gayret, cehd, zahmet 2- Güç, enerji

    EMEN: 1-Can, ruh, hayat 2- Ağaç dikmek için açılan çukur 3- meşe ağacı

    EMET: Sınır, mesafe

    EMGEK: Emek, zahmet, güçlük

    EMLEK: Duygulu, merhametli

    EMRE: (İmre) Düşkün, aşık, hayallerle yaşayan

    EN: (Yen)1- Derinlik, genişlik 2- Av 3-Kıyı 4- Arka

    ENÇU: Sükun,huzur,ruh derinliği

    ENDEŞ: Eşit, müsavi

    ENEÇ: Meyil, meyilli

    ENİK: (enük, enek)Genişçe, yayık

    ENGİN: 1- Genişlik, derinlik, yayıklık 2- ufuk, ufuk çizgisi

    ENİCUK: Hısım, kavim- kardeş

    ENİŞ: (Enuş) 1- İniş, yokuşun karşılığı mec. Rahata ve huzura erme 2- Uçlarda,
    ekstrem

    ENKİŞ: Tecrübeli, deneyimli, olgun

    ER: 1- Olgun,olmuş, ergin, yetişkin erkek 2- Asker, çeri

    ERÇE: birl. Er/Çe...Erkeğe yakışır biçimde

    ERÇİN: Ülkenin idari bölümlerinden her biri (İl, ilçe, kasaba vb.)

    ERDEM: ( Ertem) Fazilet, bilgelik, yücelik, hünerlilik

    ERDEMÇİ: Erdem sahibi

    ERDEMLÜ: Erdem sahibi

    ERDEN: Er parçası, erden olma

    ERDİN: Ermiş, olgun

    EREK: Erişilmek istenen, ülkü, hedef

    EREKLİ: (Ereğli) Ereği olan

    EREM: Müjde, iyi haber

    EREN: 1- Olgun, 2- Hür, bağımsız 3- Din ile bütünleşmiş

    ERENTÜZ: birl. Eren/Düz

    T...Tuva ve Çuvaş Türklerinde, “Terazi Yıldızı”

    EREZ: 1- Erişilen, mutlu olunan 2- Cesur, gözü kara, dayanıklı

    ERGEN: Olgun, deneyimli

    ERGENE: 1- Güçlülük, egemenlik 2- Maden dağı 3- Dağlar arasındaki geçit

    ERGENEKON: 1- Maden dağı 2- Dağlar arasındaki yurt

    ERGİ: Eriş, olgunluk, deneyim

    ERGİL: 1- Bilgili, deneyimli, yetişkin 2- Savaşçı, cengaver

    ERGİN: 1- Ermiş, olgun, irfan sahibi 2- Savaşçı, cengaver

    ERGUN: 1- Yumuşak huylu kişi 2- Hızlı koşan at 3- Argun

    ERİK: Ermiş, olgun, bilge, filozof, becerikli

    ERİKEN: Ermiş, olgun, bilge

    ERİM: 1- Müjde, iyi haber 2- Felsefe, derin bilgi 3- Vade, zaman

    ERİNCİK: Mahçup, utangaç

    ERİNÇ: 1- Olacak, olması gereken, kaçınılmaz sonuç 2- Nimet, bolluk

    ERİŞ: Gaye, erişilmesi istenen

    ERİŞEK: Ülkü, gaye

    ERİŞEN: Ulaşan, vasıl olan

    ERİŞKİN: Olgun, kamil, ermiş

    ERK: 1- Güç, kudret 2- İktidar, erklik, hükümranlık 3- Bağımsızlık,egemenlik

    ERKE: 1- Egemen, güç 2- İşve, naz, cilve 3- Çekicilik, çekiciliği kullanma istek
    ve yeteneği

    Türk mitolojisinde, Ülgen’in dokuz kızından biri ve namus tanrıçası

    ERKELİ: Egemen

    ERKEM: Nazlım, işvelim, edalım

    ERKİ: 1- Güçlü, egemen, erke 2- Atik, çevik

    ERKİN: 1- Bağımsız, otorite tanımaz 2- Başına bıuruk, kendi bildiğini okuyan 3-
    Sürekli, süreklilik

    ERKİNDİK: Erkinlik, bağımsızlık, hürriyet

    ERKLİG: Egemen, kuvvetli, şevkatli

    ERKMEN: 1- Bağımsız, başına buyruk 2- Bekar, evlenmemiş

    ERLİK HAN: birl. Erlik/Han

    Şamanist gelenekte “Cezalandırma Tanrısı”

    ERMAN: 1- Erdemli, güç, mert 2- Kutsal, mukaddes

    ERMİŞ: Olgun, müdrik

    ERNEK: Küçük parmak, serçe parmağı

    ERSE: Ermesi, olgunlaşması istenen

    ERSİN: 1- Uzun ömürlülük dileği 2- Olgunluk, bilgelik dileği

    ERSÜ: Fazla, çok fazlalık

    ERTE: 1- Seher, şafak 2- Yarın, gelecek, sonraki, halef

    ERTEGİ: Destan, lejant

    ERTEN: Tan, şafak

    ERTİK: Meslek, sanat

    ERTİM: Olgun, erişkin, bilge

    ERTİN: 1- Mahsun, hüzünlü 2- Kendine yeten

    ERTİNGÜ: 1- Olağanüstü, fevkalade 2- Efsane, mit

    ERZENE: Doruk, zirve, en üst

    ERZİ: Veli, vasi, yönetici

    ERZİK: 1- Asıl, ana, temel 2- Soylu ve yiğit

    ESBOL: birl. Es/Bol ...Çok zeki, çok akıllı (Usu-bol)

    ESE: 1- Mutluluk, sağlık 2- Yel, esinti

    ESELİK: Selam, selamet

    ESEN: 1- Sağlık, selamet 2- Yel, yumuşak yel

    ESENLÜ: Esenli, sağlıklı

    ESER: Esinti, yel

    ESİ: Yel, esinti

    ESİM: Esinti

    ESİN: 1- Esinti, yel 2- soluk, sağlık, nefes 3- İlham

    ESİNTİ: Yel, hafif yel

    ESİRGEN: 1- Arkadaş, dost, yaren 2- korunan, yakınlık duyulan

    ESİRGENÇ: Nazlı, nazenin

    ESİRKİŞ: Merhamet, acıma duygusu

    ESKİN: Yel, yel alan

    ESLEK: 1- Yumuşak başlı, uysal 2- Selam, selamet

    ESNEK: Uzayan, genişleyen, esen

    ESRİGÜN: birl. Esri/Gün...fırtına

    ESRİK: Mecnun, kendinden geçmiş

    ESRİMİŞ: Kendinden geçmiş

    ESTELİK: Yadigar, hatıra

    ESTİ: Yel, esinti

    EŞİM: Çalışkan, becerikli

    EŞİNGEN: 1- Çalışkan 2- Eşit, müsavi

    EŞİTGEN: İşitken, işiten, dikkatli

    EŞKİN: 1- Hızlı, atik 2- Dayanıklı, metin 3- Rüzgarlı bölge, rüzgar alan bölge

    EŞLİK: Dost, yaren, refik

    ETGÜ: 1- İyi, iyilik 2- Etki, şiddet

    ETİGE: Öğretmen, mürebbiye

    ETİL: İtil- idil

    ETİNGÜ: Olağanüstü, fevkalade

    ETİZ: Yüksek, ulu

    EVCİL: Evine bağlı, evcimen

    EVCİM: 1- Evcimen, evcil 2- İşgüzar, hamarat

    EVCİMEN: Evine bağlı

    EVCİMİK: Ekonomist, muktesit

    EVDEŞ: Hanım, erkeğin eşi

    EVGİ: İvedi, acele

    EVGİN: 1- Aceleci, telaşlı 2- Evcil, evine bağlı

    EVİN: Cevher, öz, nüve

    EVİRGEN: 1- Tedbir, tedbirli 2- Dönüşüm, çevirim

    EVREN: 1- Kainat 2- Ejderha, canavar 3- Baht, talih

    EVRENSEL: Evreni kaplayan, evreni içine alan

    EYGİ: İyi, salih, temiz

    EYGİŞ: İyi kişi, iyi insan

    EYGÜ: İyi, iyice

    EYİN: Vücut

    EYİNÇ: Refah, mutluluk

    EYLEM: 1- İş, iş görme, çalışma 2- Etkileyici davranış 3- Durdurma, önünü kesme

    EYLETMEZ: Amansız, aman vermez

    EYLETÜR: İyilik sahibi, cömert

    EYLİK: İyilik, yardım, iane

    EYMEN : 1- Alçak gönüllü, mütevazı 2- Yardımsever, hayırşinas

    EYMÜR: (Eymir) İyilik sahibi, hayırşinas

    EYTEMİŞ: Güzel konuşan, tatlı dilli, hatip

    EYÜGE: İyi,iyice

    EZDİ: Ezen, ezici, baskıcı

    EZGİ: 1- İyi, iyilik, 2- Uyum, ahenk 3- Acı, üzüntü 4- Name, hoş sada

    EZGİN: Ezik, ezilmiş, acı çekmiş, mahzun

    EZİLGEN: Mazlum, zulüm görmüş

    EZİM: 1- Belirti, iz 2- Zorunluluk, mecburiyet

    EZİNÇ: 1- Belirti, iz 2- Ezginlik, mahzunluk

    Türkçe'de h harfi yoktur. Ancak zamanla "K" harfi ile başlıyan bazı kelimeler
    H harfi ile başlamıştır.



    HAN:1- Devlet başkanı 2- Kağana bağlı, özerk devlet başkanı 3- beylik
    başkanı, yönetici

    HANIM: 1- Han’ın dişisi 2- Soylu kadın 3- Han’ın evdeşi (Hatun) 4- Türk
    töresinde, kadınlara

    olan saygıyı ifade eden genel bir sıfat

    HANLI: Yurttaş, Bir Han’a bağlı kişi, Bağımsız bir devletin mensubu

    HATUN: (Katun) 1- Kağan’ın evdeşi, kraliçe 2- Saygı duyulan, görgülü hanım

    Türkçe’deki, kadın sözcüğü buradan gelir.

    HOMAR: (Humar) Yakışıklı, çekici, güzel, süslü, fiyakalı

    HUN: (Kul) Koyun, koyunlu

    HUŞ: Bir çam ağacı türü

    KAANKagan) Kagan sözcüğünün Moğol ağzındaki söylenişi

    KABA: Büyük, iri, şişkin

    KABAK: 1- Kapalı, kabuklu 2- Kabarık

    KABAL: Kapalı, zindan, mahpus

    KABAMIŞ: Kapalı, güçlü, mahfuz

    KABAN: 1- Kapan, kapıcı 2- Kabarık, asi, isyankar 3- Dik yokuş

    KABAR: 1- Kabarık, asi, kabadayı 2- Kapan

    KABARTU: Şişik, kabarık, kabarcık

    KABIŞ: Kavuş, kavuşma, birleşme, toplanma

    KACIR: Kaçır, kaçırıcı, korkutucu, ürkütücü

    KAÇ: (Kaçı, kaş) Kaçan, koşan

    KAÇAĞLI: Kaçaklı, kaçıcı, koşucu

    KAÇAN: 1- koşan, kaçan 2- Vakit, saat, vade

    KAÇGAR: (Koçgar,kaşgar) 1- Koç gibi, koç yiğit 2- koç başı

    KAÇIR: Kaçıran, kaçırtıcı

    KAÇIRA: (Kaçır) 1- Kaçıran, ürküten 2- Çalışkan, aktif

    KAÇMAS: 1- Kaçmaz, ürkmez, korkmaz 2- Evcil, munis

    KAÇUT: 1- Savaş, dövüş 2- Kısa mızrak, kargı

    KADAGAN: Buyruk, ser, emir, komut

    KADAK: (Katak,Katık) 1- Katı, sert 2- Mıh, çivi 3- Armağan, hediye

    KADAŞ: Arkadaş, yaren, yakın

    KADIR: (Katır) mec. Güçlü, dayanıklı, metin, inatçı

    KADIRCA: Katır gibi

    KAGI : (KAKI) Öfke, şiddet

    KAĞAN: İmparator, hanların hanı

    KAĞANLI(G) : İmparatorluk, imparatorluğa mensup olma

    KAĞBA: Koruyucu, muhafız

    KAKIĞAN: Öfkeli, gözü kara

    KAKINÇ: 1- Kılıç ve kargı hamlesi 2- İhtar, ikaz 3- Hiddet, öfke

    KAKIZ: Gözü pek, hiddetli

    KAKŞA: Seri, aceleci, hızlı

    KAKUMAKLU: Gazaplı,şiddetli

    KAL: Ulu, saygıdeğer, hatırı sayılır

    KALABA: 1- Ulu, saygıdeğer 2- Sayıca çok, kalabalık, bolluk

    KALAKLI: Ulu, yüksekte

    KALANÇA: Bakiye, arta kalan, artık

    KALÇAV: Şakacı, nüktedan

    KALDUN: Kalan, artan, bakiye

    KALGAN: (Kalkan) Ok, kargı, kılıç gibi savaş aletlerine karşı koruma sağlayan
    siperlik

    KALGAY: Veliaht, şehzade

    KALIN: 1- Sert, dayanıklı 2- Mal, servet, varlık 3- Çeyiz 4- Yararlılık, fayda

    KALINGU: (Kalın) Kalıng, güçlü, dayanıklı

    KALISIZ: Şüphesiz, kararlı

    KALMUK: Güç gösterisi, güçlülük, kabadayılık

    KAM: Şamanist gelenekte, ulu kişi (Hekimlik, filozofluk, büyücülük, duacılık
    dahil olmak üzere, oba ya da oymakların, her türlü sorunuyla ilgilenen kişi)

    KAMALAG: Sedir ağacı

    KAMAN: 1- Kuman, kumanlı 2- Gözü kara, cesur, aman vermeyen

    KAMAŞIG: Melez, karışmış

    KAMAZ: Sarsıcı, sallayıcı,ürkütücü

    KAMÇI: Kırbaç

    KAMDU: Para yerine geçen eşya, emanet

    KAMŞAT: Şaşırtıcı, ürkütücü

    KAMU(Ğ): 1- Bütün, tam, hep 2- Halk, ahali 3- Destek, dayanışma

    KAN: 1- Soy, sop, kaynak, can, canlılık, soyluluk 2- Damarlardaki sıvı 3- Kağan,
    han

    KANAT: 1- Tüy, telek 2- Taraf, yön, cenah

    KANCI: 1- Kan güden soylu 2- Kanıcı, kanmış, inanıcı

    KANDI: İnançlı, kanık

    KANDUK: (Kanduk) Kandı, kanık

    KANDUKYURT: birl. Kanduk/Yurt Gurbet

    KANG: (Kang, kan) Kan, soy, ata

    KANGSIK: 1- Kardeş gibi..kardeş yakınlığında 2- Üvey kardeş

    KAYNAK: (Kanak) mec. Soylu

    KANIĞ: 1- Kanmış, kanık 2- Sevinç, neşe

    KANIK: 1- Kanma, inanma, kabul, ermek 2- Sevinç, neşe

    KANIŞ: Kandırış, cilve, işve

    KANITGAN: Şevk veren, kan kaynatan

    KANK: 1- Kan, soy 2- Ata, baba

    KANKLI: Soylu, soyu sopu belli, kanlı

    KANLI: Soylu

    KANTIK: 1- Kandırıcı, işveli 2- Uzakta, gurbette olan

    KANYUMAZ: birl. Kan/Yumaz (Yumak, yıkamak...dan)

    KAPALAN: Kaplan

    KAPAR: 1- Akıl, can, ruh 2- Kalkan, zırh 3- Kapan, tuzak

    KAPGAN: 1- Kanlı, soylu 2- Kalkan, zırh 3- Algan, fatih 4- Kaplan 5- Kapan,
    tuzak

    KAPGIŞAY: Saf, sade, halis

    KAPKIR: Hassas, imtizaçlı

    KAPLAN: Kapan, kedigillerden bir yırtıcı hayvan

    KAPURTU: Kabartı, kabarık, kabadayı

    KAR: Kar tanesi

    KARA: Siyah renk, ak’ın karşıtı Ancak...Bu sözcükte de Türkçe ad ve sıfatlar
    arasında özel bir yere sahiptir. Çünkü birçok mecaz anlamı içinde barındırması
    ilgi çekicidir. Birçok birleşik adın, başında ya da sonunda
    kullanılabildiğinden, çeşitli anlam değişiklikleri de ortaya çıkabilmektedir. Bu
    yüzden, içerdiği tüm anlamları açıklamakta yarar vardır. Bu durum,ayrıca
    Türklerin, sosyal yaşamlarında, renklere ne derece önem verip, ne derece zengin
    anlamlarla bezediğinin de önemli ipuçlarını verecektir. Örneğin: Ak:Temizlik,
    güzellik, soyluluk, merkez. Gök(mavi): Kutsallık, özgürlük, Kızıl(kırmızı):
    Dikkat, özen,tedbir, değişiklik, devrim, şiddet. Yeşil: Doğum, tazelik, huzur,
    sükun anlamlarını içinde barındırmaktadır. Renklerle yönler de anlatılabilir.
    Ak: güney, Kızıl: Doğu, Sarı: Batı, Kara: Kuzey yönlerini anlatır. Kara’nın
    öteki anlamlarına gelince:

    1- Güç, şiddet

    2- Olağanüstülük, harikuladelik

    3- Ululuk, büyüklük, ulaşılmazlık

    4- Cesaret, atılganlık, yiğitlik

    5- Yas, keder, üzüntü, ölüm

    6- Fakirlik, sıradanlık, (soylu olmamak)

    7- Kötülük, bela, uğursuzluk

    8- Esmer ten, yanık ten

    9- Aşırı soğuk, kış

    KARAALMAZ: birl. Kara/Almaz..Namuslu

    KARABAŞ: birl. Kara/Baş 1- Evlatlık 2- Kul, köle

    KARABATAK: birl. Kara/Batak...Bir deniz kuşu

    KARACA: 1- Karaya çalan, esmer 2- Gözü kara, cesur, şiddetli 3- Bir ceylan türü

    4- Halktan soylu olmayan

    KARACIK: 1- Esmer, kar tenli 2- Gözbebeği

    KARAÇIL: Kumral, karaya çalan

    KARAGA: Karga, kuzgun

    KARAĞLI: 1- Yaslı, matemli 2- Bakışları etkileyici

    KARAHAN: birl. Kara/Han

    1- Türk mitolojisinde “Tanrılar Tanrısı” 2-Devletlerinde, soylu

    olmayıp, kara budundan (halktan) biri olarak devlet kuran kişilerin takındığı
    unvanlardan

    KARAK: 1- Kara/Ak 2- Gözbebeği 3- Bakış, nazar

    KARAKÇI: 1- Gözlemci, bakıcı 2- Karakeçi

    KARAKIRK: birl. Kara/Kırk (..Kırk sayısı da, üç ve dokuz gibi, Türklerin uğurlu
    sayılarındandır.)

    KARAKITAY: birl. Kara/Kıtay (Çinliye benzeyen, Çinlilerle kanı karışıp, melez
    olmuş)

    KARAKOL: birl. 1- Kara el 2- Gözetleme yeri, gözetim alanı

    KARAKUŞ: birl. Kara/Kuş (Mizan Yıldızı)

    KARAKÜNE: Kara gün

    KARAL: Vade, müddet

    KARAMIŞ: Bakmış, görmüş, açık göz

    KARAMAN: 1- Kara tenli 2- Yiğit, gözü kara

    KARANÇI: Bakıcı, gözlemci

    KARAOTAĞ: birl. Kara/Otağ

    Eski dönem, toy ve şölenlerde, çocuğu olmayan beylerin oturduğu kısım, tribün
    (...oğlu olanlar,Ak otağa, kızı olanlar kızıl otağa, konuk edilirlerdi.)

    KARAOZAN: birl. Kara/ozan (halk ozanı)

    KARASAGU: ağıt, mersiye

    KARASÜYÜK: birl. Kara/Süyük (kemik) (avam, halktan)

    KARAŞAMAN: birl. Kara/Şaman

    T...Şamanist gelenekte, kötü ruhlarla uğraşan şamanlar

    KARAŞIN: Esmer, karaya çalan

    KARAUL: Bakış, gözlem yeri (Karakol sözcüğü buradan gelir)

    KARAÜREK: birl. Kara/Yürek Cesur, korkusuz

    KARAV: Bakış, nazar, bakan

    KARAVUL: (Karaul) 1- Gözcü, keşif kolu 2- Muhafız

    KARAY: yardımcı, yararlı, yardımsever

    KARAYIŞ: bakış, bakan

    KARAYİR: birl. Kara/Yer (kara toprak)

    KARÇAK: 1- Pençe 2- Büst, yarım heykel

    KARÇIGA: Bir şahin türü

    KARDAŞ: Kardeş, kardeş yakınlığı

    KARGI: Mızrak

    KARGIN: Meşbu

    KARGUY: 1- Bir atmaca türü 2- Gözetleme kulesi, dağ başlarına yapılan yüksek
    yapı

    KARIK: Karışık, melez

    KARIKSIZ: Saf, temiz, karışık olmayan

    KARIMIŞ: karışık, karışmış

    KARINÇIK: Bakış, nazar, göz kaçamağı

    KARINDAŞ: 1- Kardeş, kardeşlik 2- Kız kardeş, bacı (Kazak ve Kırgızlarda)

    KARLIGAN: karlar eriyince açan bir dağ çiçeği

    KARLIK: Karlı arazi, karlı dağ

    KARLU: Karlı, kar almış

    KARLUGAÇ: Kar çiçeği

    KARMAS: Karıştırmaz (Soyunu, neslini)

    KARŞI: Karşıt, zıt

    KARŞIT: Karşı

    Türk mitolojisinde, Ülgen’in yedi oğlundan biri ve Temizlik Tanrısı

    KARTAL: İri kanatlı avcı kuş (Karatal)

    KARUÇ: 1- Karış, karışık 2- Kara uç

    KARYAĞDI: birl. Kar/Yağdı (...Doğumu, kar yağdığı sırada olan)

    KASAR: 1- Keser 2- kasıntı, afili 3- Fırtına

    KASMIŞ: Afili, fiyakalı, kasıntı

    KAŞ: Kaş, korkusuzluk, cesaret

    KAŞGAR: Cesur, üstün vasıflı

    KAŞKA: 1- Yiğitlik, mertlik 2- Üstün vasıflılık 3- Dayanıklılık, metanet

    KAŞUK: Dayanıklı, metin

    KATAK: Katı, sert

    KATAN: 1- Sert, katı 2- Saplayan, (Kargı, ok) 3- Ekleyen, artıran

    KATGI (katkı): 1- Katı, sert, haşin 2- Yarar, yararlılık 3- Neşe, şenlik

    KATGIÇ: Katı, sert, dayanıklı, haşin

    KATI: sert, dayanıklı, haşin, güvenli, adamakıllı, etraf

    KATLICAK: Katıca,sertçe,şiddetli

    KATIGU: Çalışkan, gayretli, azimli

    KATIĞDI: Çok katı, şiddetli, kuvvetli

    KATIK: 1- Katı, sert, güçlük, şiddet 2- Katılan, katılım 3- Ekmek, yemek

    KATILGAN: Dayanıklı, metin, sert

    KATILIK: Güçlük, sertlik, dayanıklılık, haşinlik

    KATIRAK: Katıca, haşince

    KATIYEL: birl. Katı/Yel (Kuru rüzgar)

    KATIZ: 1- Ağaç kabuğu 2- Tarçın

    KATLAV: Zırh, siper

    KATLIG: Katılık, sertlik

    KATMIŞ: 1- Saplamış 2- Katılaşmış 3- Eklemiş

    KATUN: (Hatun) İmparatoriçe, Kağan eşlerine verilen bir unvan. (Kadın sözcüğü
    buradan gelir)

    KAVAN: Kovucu, defedici

    KAVÇIN: Konuk, kısa süreli misafir

    KAVŞIT: 1- Kavuşma, vuslat, kavuşulan yer

    KAVURT: 1- Kurt 2- Haşmet, ihtişam 3- Dayanıklılık, kalıcılık

    KAVUŞ: 1- Menzil, kavuşulacak yer 2- Buluşma, buluşma yeri

    KAY: 1- Tipi, kar fırtınası 2- Masal, hikaye

    KAYA: Taş bloğu mec. 1- Sertlik, sağlamlık, yıkılmazlık, dayanıklılık 2- İhsan,
    inayet

    KAYAK: Kayık, sandal

    KAYALAK: 1- Kayık, sandal 2- kaya, kayalık

    KAYAN: 1- Çığ, çığ kümesi 2- Sel, sel suyu

    KAYAR: 1- Sel, sel suyu 2- Gurur, onur

    KAYAŞ: Hısım, akraba, kavim kardeş

    KAYÇI: Masalcı, destancı

    KAYDU: 1- Katı, sert, şiddetli 2- Kaygı, hüzün 3- Sel, sel suyu

    KAYGAÇ: Kayık, sandal

    KAYGAŞ: Mucize, olağanüstülük

    KAYGIN: 1- Üzgün, kaygılı 2- İsyankar, isyan halinde

    KAYGU: Kaygı, endişe, titizlik

    KAYGULU: Kaygılı, mahzun

    KAYGUN: Mahzun, üzgün, müteessir

    KAYGUSUZ: Vurdumduymaz, gailesiz, umursamaz

    KAYI: 1- Sel 2- Kar fırtınası 3- Muhkem, iyi korunan

    KAYIR: 1- Kayırma, hamilik, destek 2- Heybet, gösteriş 3- Azim, kararlılık

    KAYIRGAŞ: 1- Deste, demet 2- Kayırıcı, koruyucu

    KAYIRMIŞ: Kayıran, kayırıcı, destekçi

    KAYIRŞI: 1- İçli, merhametli 2- Karşı, muhalif, hizip

    KAYITGAN: Dik başlı, boyun eğmeyen

    KAYITMAS: Adil, adaletli

    KAYMAS: Adaletli, düzenli

    KAYNAK: Pınar, göze

    KAYNAR: 1- Pınar, göze 2- Ateşli, kızgın

    KAYNARCA: 1- Kaynak, pınar, menbaa 2- Ilıca, banyo

    KAYRA: Yardım, inayet

    KAYRAL: Yardım, destek

    KAYRALDIĞ: 1- Destekli, torpilli 2- Eli açık, cömert

    KAYRIM: Arka, destek, inayet

    KAYRU: Geri, arka, destek

    KAYTAG: Aldatıcı, adaletsiz, hilebaz

    KAYTBAY: Adil, adaletli, hakkaniyetli

    KAYTMAZ: Adil

    KAYTUN: Yardımsever

    KAYURTAR: Kurtarıcı, yardımsever

    KAZAK: 1- merkezden uzak kalan 2- Otoriteye bağlı olmayan,başına buyruk 3-
    Gezgin

    KAZAN: 1- Kazanç, kazanım, birikim, artı değer, bolluk 2- Kızan, kızgın

    KAZANCUK: 1- Kazanç, kar, getiri 2- Yemek kazanı, tencere

    KAZANÇ: Gelir, kar, artı değer, getiri

    KAZGAN: Kazan, kazanç

    KAZILIK: 1- Kazık 2- Kazma aleti 3- Kızgın, celalli

    KAZIRGAN: Şamanist gelenekte, kötü ruhların, doğruluğa gelmesi için,geçici bir
    süre için kaldığı ateş çukuru. Bir nevi cehennem

    KAZU: Nimet, kazanç

    KAZUK: (Kozu, Kazık) 1- Kazma 2- Kazık, sırık

    KEBEK: Kabuk, ağaç kabuğu

    KEBENÇ: İtimat, güven, hoşnutluk

    KEBENÇÜ: Hoşnut, bahtiyar

    KEÇİG: 1- Geçit, köprü 2- Mutlu, sevinçli

    KEÇİKLİĞ: Mutlu, sevinçli

    KEÇİR: Bağışlayıcı, affedici

    KEÇÜRGEN: Bağışlayıcı, affedici

    KEDİMLİG: 1- Zırh, demir ağ 2- Giyimlik, giysi

    KEKMEN: Olgun, ergin, ermiş

    KELEŞ: Alımlı, yakışıklı, cıvan

    KELEZTİ: Hayal, serap

    KELGİN: Gelgin, suyu kabaran ırmak

    KELİŞTÜ: Olgunluk, gelişim, suhulet

    KELTEÇİ: Gelici, gelecek olan, halef

    KEMEÇ: Asker, askeri görevli

    KENÇEK: (Gençık, Genç)

    KENÇLİYÜ: Oğuz beylerinin, özellikle güz kurultayların dan sonraki toy ve
    şölenlerde, kendi mallarını yağmalatıp, halka dağıtılması için kurdukları büyük
    sofra. Yağma sofrası

    KENDÜZ: Nefs, can, ruh

    KENEŞ: İstişare, müşavere

    LENGEŞ: Keneş

    KENGEŞLÜ: Danışık, anlaşık, dayanışmalı

    KENDİL: Gönül, gönüllü, temiz yürekli

    KENİ: (Kuni) Adaletli, adil, dengeli

    KEPKE: Örnek, numune

    KEPTİK: 1- Latif, şakacı 2- Eşit, müsavi

    KERAMUN: Karaman, esmer tenli

    KERAYET: Sahil, kıyı, plaj

    KEREGÜ: Ev, çadır, barınak

    KEREKLİ: Gerekli, elzem, ihtiyaç

    KEREKTÜ: İhtiyaç, lüzum, zaruret

    KEREKÜLÜG: Çadırlı, göçebe

    KERELTİ: Tanıklık, şehadet

    KEREN: Ulu, kebir, kadir

    KEREŞ: Kiriş, yay kirişi

    KERİ: 1- Eski, kadim, geride kalan 2- Germekten, gerilmiş, gergin

    KERİNÇSİZ: Eşsiz,emsalsiz

    KERKİ: Balta, nacak

    KERKİT: Nacak

    KERTÜK: (Kertik) 1- Ağaca bıçakla çizilen çizgi 2- yapay, suni

    KESEN: 1- keskin, kesici 2- Bölüm, ara

    KESİ: Keskin, kesen, kesici, sert

    KESİK: Kesi, keskin

    KESKİN: 1- Sert mizaçlı, asabi 2- Uç, ekstrem 3- Kesici

    KEŞİKÇE: 1- Muhafız, koruyucu 2- Defa, sıra, adet

    KEŞİKÇİ: 1- Israrlı 2- Nöbetçi

    KET: 1- Darbe 2- Yılmaz, azimli, kararlı

    KETÇİK: Darbecik

    KETE: Ulu, büyük

    KEYİK: Baht, mutluluk

    KEZEGEN: Gezgin, çapkın

    KEZGEN: Gezgin, çapkın

    KEZGİÇ: Gezgin

    KEZİK: Cesaret, atılganlık, cüret

    KEZİR: (Kizir, keser) Cesur, cüretkar

    KIBI: Keşif, buluş

    KICIR: Öç duygusu, intikam

    KICURGAN: Gösterişli, mağrur

    KIDIK: Gedik, güdük

    KIĞILCIM: Kıvılcım, şerare

    KIĞITDUK: Davet, ikram

    KILAĞI: Kılıç ve bıçakların bilendikten sonra ağız kısmında meydana gelen çizgi

    KILAĞUZ: Kılavuz, rehber

    KILAVUN: Düğün hediyesi

    KILDI: 1- Yaratıcı, yapıcı 2- Etken, amil

    KILGI: 1- İstem, irade 2- Yaratılmış, kılınmış

    KILICI:Yaratıcı, yapıcı, halik, kadim

    KILIÇ: (Kıl-Uç) Silah

    KILIG: 1- yaradılış, huy, karakter 2- Beceri, iş, yapıcılık

    KILIGLI: 1- İyi huylu, ahlaklı, görgülü 2- Becerikli, çalışkan, işgüzar

    KILIN: 1- Huy, yaradılış 2- Naz, işve

    KILINÇ:Kılınış, huy, karakter

    KILIVAN: Hediye, bahşiş, ödül

    KILUÇ: Kılıç

    KIMAÇA: Engel, mania

    KIMAR: Komar, homar, yakışıklı, cezb edici

    KIMIRTU: Kıpırdanış, devinim, jest

    KIMIZ: Ekşi, mayhoş anlamına gelen ve kısrak sütünden yapılan bir içki

    KIMNA: Sürekli, daima, her zaman

    KIN: 1- Silah muhafazası 2- Gayret, çalışma 3- Suç, cürüm, ayıp

    KINAGU: 1- Ceza, cezalandırma 2- Çalışma, aktivite

    KINAY: Aktif, çalışkan

    KINCAL: İnce, narin, zayıf

    KINÇAK: Bıçak kılıfı

    KINGAL: İnce, narin

    KINGIR: Metin, dayanıklı, sebatkar

    KINIK: 1- Gayret, gayretli, çalışkan 2- Muhterem, şerefli, hakim

    KIP: Baht, talih

    KIPÇAK: 1- Merkezde kaçmış, uzaklaşmış ve bir otoriteye bağlı bulunmayan 2-
    Çayırlık, geniş toprak,sahipsiz boş ve geniş arazi 3- Ağaç kovuğu 4- Bahtı açık,
    talihli

    KIR: 1- Kırmak...dan Kırış, kesiş, kırma, yarma eylemleri 2- Ak’a yakın kirli
    beyaz renk 3- mec. Olgunluk, tecrübe

    KIRAÇ: 1- Kırlaşmış, kıra çalan, kır gibi 2- Kırıcı, kırık, yarık 3- Verimsiz
    toprak, yaşlı toprak

    KIRAN: 1- Bozgun yapan, düşmanı yok eden 2- Dağ yamacı 3- Yön, kenar, kıyı

    KIRAY: 1- Genç, delikanlı 2- Kıran, kan dökücü, vurguncu

    KIRCA: Kıra çalan, ,kırlaşmış mec. Olgun, bilge

    KIRCI: 1- Kırıcı, sert mizaçlı 2- Kenar, uç, sahil

    KIRGI: 1- Kırım 2- Bir atmaca türü

    KIRGIL: Kırık, üzgün, kırgın

    KIRGIN: 1- Gönül kırgınlığı 2- Bozgun

    KIRGIZ: 1- Kırgıncı, bozguncu, geçimsiz 2- Kırk/Uz 3- Numune, örnek

    KIRICI: 1- Kıran, bölen, yaran mec. Sert mizaçlı, gönül kırıcı 2- Kenar, sahil

    KIRIK: Kırılmış, bölünmüş

    KIRIM: 1- Kırış, bozgun, katliam 2- Kırgınlık, küskünlük 3- Uç nokta, kenar

    KIRIY: Sahil, kenar

    KIRKIN: Bahşiş, hediye

    KIRKLI: Eski, Şamanist gelenekten, bazı değişiklikler yada dinsel motiflerin de
    eklenmesiyle,

    bugünlere kadar gelen bir inanca göre; gerçek anlamı “kırk ünlü ata ruhunun
    koruması altındaki kişi”

    KIRMAN: Kırma yeri, Kırman, harman

    KISIG: 1- Hapis, dar yer 2- Kısıtlı, bağımlı

    KISIGLU: Hapis, mahpus, kıstırılmış

    KISRIK: Utangaç, mahçup

    KISTAVUL: Acele, aceleci, telaşlı

    KIŞIL: Kışlık, kış için ayrılmış

    KIŞLAK: Kışın kalınan yer, ez, kışlık ev

    KITAY: 1- Çinliye benzeyen , Çinliye karışmış 2- Kutay

    KIVANÇ: Gurur, kıvanma, sevinme, öğünme, mutlu olma, kendine güvenerek ve
    öğünerek

    sevinme hali

    KIVAM: Olgunluk,yeterlilik

    KIVANDUK: Kıvançlı, mutlu

    KIVIK: Ara, fasıla

    KIVILCIM: Ateş parçası, şerare

    KIVLIK: Kıvanç ve mutluluk nedeni

    KIVRAK: 1- Kıvançlı 2- Hareketli, dayanıklı

    KIVRIM: Hare, iltiva

    KIYAK: 1- gaddar, acımasız 2- Kayak, kaydıraç 3- Çekicilik, cazibe

    KIYAL: İmge

    KIYAN: 1- Dağdan hızla akan sel suyu 2- Gaddar, acımasız, kıyıcı

    KIYAT: Çekici, cazibeli

    KIYGA: Zeki, çok akıllı

    KIYGI: Zeka, deha

    KIYIK: 1- Zeka, dahi 2- Çekici 3- Kaçak, kapçak

    KIYIKSIZ: Kaçmaz, sözünden dönmez, düz

    KIYIN: 1- Akit, sözleşme, anlaşma 2- Güç, kudret, otorite

    KIYIŞKAN: 1- Sözünün eri, sözünde duran 2- Cesur, gözü pek

    KIYMAÇ: Gamze

    KIYNAK: 1- Ünlü, meşhur 2- pençe, kartal pençesi

    KIYUK: 1- Mutluluk 2- Geyik

    KIZARIK: 1- Kızıl, kızıllaşmış 2- kızgın

    KIZGAN: Kızgın, kızışmış

    KIZGIN: Kızıllaşmış, asabi

    KIZI: Şiddet, asabiyet, kızama, kızgınlık

    KIZIK: 1- Kızgın, asabi 2- Kısık, hapis

    KIZIL: 1- Kırmızı, al 2- Altın 3- Kızmış, kızarmış, kızgın

    KIZILALMA: birl. Kızıl/Elma

    Olgun, kızarık elma anlamı, bir sembol ve imgedir. Ülkü’yü motivasyonu içerir.
    Bazen,

    fethedilmesi gereken illeri ifade eder, çoğu kez ise bütün Türklerin, tek bayrak
    altında toplandığı devletin, “Birleşik Türk devletleri”nin imgesi

    KIZILGU: Kızarmış, kızgın

    T... Kırgızların, Mürdi oymağı, dip dedelerinden.

    KIZILHAN: birl. Kızıl/Han

    Şamanist gelenekte Tanrı sıfatlarından

    KIZILOTAĞ: birl. Kızıl/Otağ

    Kağan ya da Han’ların verdikleri, toy ve şölenlerde, kız çocuk sahiplerinin
    oturduğu, şeref tribünü

    KIZIMTAY: birl. Kızım/Tay (Kızmaktan kızgınlık) Tay

    KIZIRAK: (kızarık, kızrak) Nadir, ender rastlanan

    KİÇİ: 1- Kişi, adam, insan 2- Küçük, minyon 3- Geçmiş, geçik, eski 4- Keçi

    KİÇİCİK: 1- Kişicik, insancık 2- Küçük, minyon

    KİÇİK: 1- Küçük, minyon, Geçik, geçmiş

    KİÇİN: Zincir

    KİÇKİ: 1- Eski, kadim 2- Kişi, insan

    KİÇKİNE: (Giçgine) Geçkin, geçmiş kadim

    KİDGÜ: Giyim, giysi, elbise

    KİLÜKEN: Gülen, güleç, güleryüzlü, mütebessim

    KİNDİK: Orta, odak, merkez

    KİNEŞ: Şura, meşveret, kongre

    KİRİŞ: Sinirden ve bağırsaktan yapılan sicim. Ok yayı olarak da kullanılır.

    KİRTİ: Doğruluk, gerçekçilik

    KİŞİLİK: Karakter, şahsiyet, insan olma özelliği

    KİŞKEN: (Kiçgen) 1- Küçük, minyon 2- Geçen, geçmiş

    KİÇKENTAY: birl. Kiçken/Tay ...minyon, minik

    KİYE: Kut, talih, ululuk

    KİYELİ: Mübarek, saygıdeğer, ulu

    KİZEK: 1- Kesik 2- Nöbet 3- Seyran, gezinti

    KİZİR: 1- Keser, kesici 2- Gever, gezgin 3- Atılgan, cesur

    KOBRAT: (Kubrat) Derlemek, toparlamak, örgütlemek

    KOBU: (Kovu) Buket, demet

    KOBURCUK: Kabarcık, kabarık, kabadayı

    KOCA: 1- Ulu, saygıdeğer, hürmete layık 2- Bilgili, tecrübeli, görüp geçirmiş 3-
    Gösterişli, azametli 4- Mert, düz, koç gibi

    KOCABAŞ: birl. Koca/Baş ...Koruyucu, muhafız

    KOCAMAN: 1- Akıllı, bilge 2- İriyarı, cüsseli, heybetli

    KOÇ: Erkek koyun mec. Düz, mert, yüz yüze dövüşen, hilesiz, yiğit, dayanıklı,
    yılmaz

    KOÇA: 1- Koç gibi..2- Kibar, centilmen

    KOÇAK: Koç gibi, cesur yürekli

    KOÇAN: 1- Centilmen, kibar 2- Koşan, koşucu

    KOÇAŞ: Rehber, yol gösteren, önde giden

    KOÇGAR: (Kaçgar,kaşgar) 1- Koç başı 2- Koç gibi, koç yiğit

    KOÇİ: Koç gibi, koç yürekli

    KOÇLUĞ Koçluk) Koç olacak kuzu

    KOÇO: Kibar, mert

    KOÇU: 1- Koç gibi 2- Kibar, centilmen

    KOÇUM: 1- Yiğit, mert 2- Koşum, koşma

    KOÇUN: Düz, hilesiz, temiz yürekli

    KOÇUGAR: Mert, yiğit, özü sözü bir

    KODAR: Mağrur

    KODAZ: Mağrur

    KOKLUĞ: Koku, parfüm

    KOKULUG: Koku, Parfüm

    KOKUM: Parfüm

    KOKUŞ: Dalları, ok yapımına elverişli bir ağaç türü

    KOLAN: 1- Hediye, bahşiş 2- Kollayan, koruyan 3- At, eşek,katır gibi
    hayvanların, eyerini

    bağlamaya yarayan kemer

    KOLBAG: Kadınların, aksesuar olarak bileklerine taktıkları, boncuklu halka

    KOLBAŞ: Askeri birlik başı, komutan, askeri koruyup kollayan kişi

    KOLBAY: Askeri danışman

    KOLCUK: Kolcu, muhafız, koruyucu

    KOLÇAK: Kolcu, koruyucu, kollayıcı

    KOLÇU: Muhafız, bekçi

    KOLDAGÜÇ: Hami, koruyucu, şefkatli, merhametli, yardımsever

    KOLDAŞ: 1- Silah arkadaşı 2- Arkadaş, birbirini kollayan

    KOLGAK: İstek, heves, talep

    KOLGAY: Veliaht, şehzade (Kırım ve Kazan hanlıkları döneminde kullanılan bir
    aksesuar

    KOLKA: 1- Kolgu, kol takısı 2- Refika, hanım, eş

    KOLTAG: Arka, himaye, destek

    KOLUÇ: Kolcu, kolbaşı, komutan

    KOLUNÇUĞ: Yakarış, niyaz

    KOMAN: (Kaman,kuman) 1- Yurduna yabancı sokmayan 2- Aman vermeyen 3- Kumral

    KOMAS: Komayan, bırakmayan, aman vermeyen

    KOMUK: 1- Kabuk, ağaç kabuğu 2- Hazine, define

    KOMUR: Cesur, gözüpek

    KON: 1- Yurt, vatan 2- Konak, yerleşim, mekan

    KONAÇ: Aşiyan

    KONAG: 1- Konuk, misafir 2- Konuk ağırlanan ev

    KONALGA: 1- Konuk yeri, baş köşe 2- Menzil, konulacak, varılacak yer

    KONAT: 1- Cana yakın, munis, sokulgan 2- konuk ağırlayıcı, konuksever

    3- Birlikte göç eden oba birliği

    KONCA: 1- Armağan, bahşiş 2, Gül

    KONÇUK: 1-Aşina, tanıdık 2- Konuk

    KONÇUY: Kağan kızı, prenses, soylu kız

    KONDU: Yerleşik, yerli

    KONDUR: Konuksever, cömert

    KONGAR: 1- Koyu kırmızı renkteki at 2- Kızıla yakın renk tonu

    KONIK: Can, ruh, yaşam

    KONŞUK: 1- Konşu, komşu 2- Yerleşim yeri 3- konuşma, laf

    KONUK: 1- Misafir 2- Can, ruh 3- Varılacak yer, menzil

    KONUL: 1-Kerevetlerin altındaki, yük konan boşluk, yüklük

    KONULGA: 1- Konuk yeri, baş köşe 2- Konuğa verilen yemek, değerli yemek

    KONUR: 1- Yakışıklı, civan 2- Gururlu, onurlu, mağrur 3- Kara ve kızıl karışımı
    renk,

    at rengi, doru at

    KONUŞ: 1- Yerleşim, karargah 2- Menzil, varılacak yer

    KOPAN: 1- Galip, utkan 2- Ulu, yüksek

    KOPTURU: Saygı duruşu, tören duruşu

    KOPU: Kop, çok, çokluk

    KOPUN: Çoklu, bereket, bütünlük

    KOPUZ: Saz, bağlama (Kop_Uz)

    KOR: 1- Öz, maya, asıl 2- Ateş parçası, ateş

    KORBA: Filiz

    KORCU: Korucu

    KORGAN: Korunan yer, kale, kurgan

    KORGAVUŞ: Savunucu, müdafi

    KORIÇI: Korucu, koruyucu, bekçi, yasak bölgeleri bekleyen ve koruyan kişi

    KORIG: 1- Koru, ağaçlık, yeşil bölge 2- korunan, yasak bölge

    KORKMAZ: Korkusuz, cesur

    KORKUNÇ: Korkutucu, ürkütücü

    KORKUT: 1- Heybetli, korkutucu, korku salan

    KORUĞ: 1- koru, koruluk, ağaçlıklı bölge 2- Koruma bölgesi 3- Yasak bölge,
    askeri bölge

    KORUKÇU: Koruyucu, korucu, muhafız

    KOŞ: 1- Koç 2- Dizi, sıra, dize

    KOŞAK: 1- Koşulan, koşturan 2- Neşide, destansı şiir

    KOŞAR: 1- Emredici, buyurucu 2- Koşucu, çalışkan, hareketli 3- Dizen, düzenleyen

    KOŞMA: Ölçülü, uyaklı söz

    KOŞUK: 1- Yan yana, birlikte, yaren, dost 2- Koşma, şiir

    KOŞUL: Hüküm, şart

    KOŞULGAN: Koşul koyan, buyurucu

    KOŞUM: 1- Koçum 2- Bağlı, yan yana 3- Atın, eyer, kulan, üzengi vb.
    malzemelerinin tümü

    KOŞUN: 1- Asker, savaş birliği 2- Halk, ahali 3- Dizi, dize

    KOTKU: Alçak gönüllü, mütevazı

    KOY: 1- Koyun 2- Merhamet, acıma duygusu

    KOYLU: 1- Merhametli 2- İstikamet, yön, yönünü bilen 3- Koyunlu

    KOYU: Merhamet

    KOYULDAR: 1- Merhametli 2- Hürmetli

    KOYULMUŞ: 1- Merhametli 2- Çalışkan

    KOYUNLU:Merhametli

    KOYURGA: 1- Hürmet, lütuf 2- Acıma duygusu, merhamet

    KOYURTANG: Özgürlük, Hürriyet

    KOZAN: Kozalak

    KOZALAK: Çam, selvi gibi ağaçların sert çiçeği

    KOZAN: Kazan

    KOZGAV: Kıyam, isyan, başkaldırma

    KÖPÜRGE: 1- Köprü, geçit 2- Savaş davulu

    KÖÇET: Filiz, sürgün

    KÖÇMEN: Göçmen, göçücü

    KÖDÜRGÜ: Kurban, adak

    KÖGMEN: (Gökmen) 1- Tanrısal, ilahi 2- Sayın, saygıdeğer 3- Gücünü Tanrıdan alan

    KÖĞÜZ: 1- Göksel, Tanrısal 2- Göğüs, sine

    KÖK: 1- Gök 2- Aile, soy

    KÖKDAŞ: Emsal, örnek

    KÖKEN: Göğen, gelen, 2- Köken, soy, aile

    KÖKİM: 1- Göğüm 2- Soyum, ailem

    KÖKLÜ: 1- Tanrıdan gelen 2- Soylu

    KÖKTEM: 1- Bahar 2- Gençlik 3- Deha, akıl

    KÖL: Göl mec. Ululuk, sonsuzluk, derinlik, bilgelik

    KÖLMÜK: Halk, ahali

    KÖLÜK: Yük hayvanı

    KÖMEK: 1- Yardım, arka, destek, inayet 2- Ahali, halk

    KÖMEN: 1- Hayal, düş 2- Irk, soy 3- Cevher, damar

    KÖMEY: Gerdan, döş

    KÖMÜÇ: Hazine, define

    KÖNG: (Könk) Cariye, odalık

    KÖNGÜL: Gönül, can

    KÖNİLİK : Adalet, doğruluk

    KÖNKAŞ: Künkaş, kenkeş, meşveret

    KÖNÜ: Adalet, doğruluk

    KÖNÜL : Gönül , can

    KÖP: Çok, gür, çokluk, bolluk

    KÖPTÜK: 1- Bereket, bolluk 2- Kalabalık

    KÖPÜK: Kabarcık, köpürcük, çoklu, artış

    KÖREGEN : Gören, görücü

    KÖREM: 1- Körpe, taze 2- Görgülü, terbiyeli

    KÖRGEN: Gören, görücü

    KÖRGÜZ: Görgülü, centilmen, beyefendi

    KÖRKE: Ağaçtan yapılmış tabak

    KÖRKEM: 1- Görkem, ihtişam 2- Hoş, güzel, latif

    KÖRKLÜĞ: Güzel, alımlı, cemile

    KÖRPE: Taze, cıvan

    KÖRÜ: (körüg) Gözcü, haberci, casus, gözlemci

    KÖRÜM: 1-Bakış, nazar, gözlem 2- Düş, rüya 3- Zeka, fehm

    KÖRÜMÇİ: Astronom, rasat, gözlemci, yıldızları inceleyen kişi.

    KÖRÜMDÜK: Bakıcı, nezaretçi

    KÖRÜNÇ: 1- Görgü, muaşeret 2- Bakan, nazır

    KÖSEMEN: Tas artan koç.

    KÖŞÜK: Dilek, temenni

    KÖTÜZ: Kıymetli

    KÖVENÇ: 1- Güvenç, güvence, teminat 2- Azamet, gurur

    KÖVEZ: Afi, çalım, fiyakalı.

    KÖYMEN: 1- Yanıcı, yanık 2- Hayal

    KÖYMEZ: Yanmaz, ateş almaz.

    KÖZLÜK: At kuyruğundan yapılan, göz kamaşması ve göz ağrılarının tedavisinde
    kullanılan bir dokuma.

    KUANÇ: Kıvanç, sevinçli gurur

    KUANÇI: Kıvanç

    KUBAL: Gürz, demir topuz.

    KUBAN: Kapan

    KUBAT: Kapalı, gizli

    KUBAY: birl. Kubi/Ay

    Yakutların eski dönem “Temizlik Tanrıçası”

    KUBİ: (Kubil) Gökyüzü, feza, sema. Mec. Başsızlık ve sonsuzluk.

    KUCAN: Göçen, göçer

    KUCAR: Göçer, göçücü

    KUÇAM: Deste, demet, bağ

    KUÇAR: Göçer, göçmen

    KUDA: Sihir, büyü

    KUDAGAÇI: Büyücü, doktor

    KUDAK: Kadak, katı, sert

    KUDEKAN: Buyruk, sert, emir, azar

    KUKUN:kıvılcım, ateş parçası

    KUKUŞ: 1- Gonca, gül 2- Şaka, latife

    KUL: Bağımlı, bağlı, köle mec. Bağlılık, sadakat

    KULA: 1- Kızıl ve karışımı renk, doru, bordo 2- Yelesi, ve kuyruğu kara, gövdesi
    kızıla çalan at 3-Yabani at 4- Gözü kara,atılgan

    KULAÇ: 1- Açıklık, mesafe 2- İki kol arasındaki ara

    KULAGU: 1- Yaratıcı, kılıcı, hükmedici 2- Kula gibi 3- Korkusuz, gözü kara

    KULAN: 1- Galip, utkan 2- Vahşi at 3- Yaban eşeği

    KULANŞI: 1- At terbiyecisi 2- Musikişinas, müzisyen

    KULBAK: Merhametli, yardımsever

    KULDAM: Sadık kul

    KULGA: Güvercin

    KULGU: 1- Müfettiş, murakıp 2- Güvercin

    KULİ: (kulıg) Cesur, gözü kara

    KULPU: 1- Kilit 2- kulluk, kulluk eden

    KULUGA: Güvercin

    KULUN: Tay, süt emen çağdaki at yavrusu

    KUMAÇ: Solgun, soluk

    KUMAK: 1- Yardım, kömek 2- Sevda, aşk

    KUMAN: 1- Solgun 2- Kumral, sarı ile kahverengi arası renk 3- Aman vermeyen,
    dirayetli

    KUMANDI: Mutlu, sevinçli

    KUMARAL: Kumral, buğday tenli

    KUMARGA: Kuşatma, muhasara

    KUMRAL: Buğday tenli

    KUL: 1- Koyun 2- Can, ruh 3- Uçurum 4- Adalet

    KUNAN: 1- İki yaşına gelmiş kısrak 2- Adaletli, adil

    KUNAR: Bereket, bolluk

    KUNARLI: Bereketli, münbit

    KUNDUZ: Dere kenarlarında yaşayan, kürkünden börk yapılan bir hayvan

    KUNİ: Adalet, hakkaniyet, adaletlilik

    KUNT: 1- Dayanıklı, metin 2- Sade, gösterişsiz

    KUNUK: 1- Mahzun, elemli 2- Konuk

    KUPÇI: İnce, zarif

    KUPTAN: Niyaz, dua, yakarış

    KUR: Düzen, sıra, hiyerarşi, düzenleme

    KURAL: Düzen, düzenlilik, kaide

    KURALAY: Ceylan, ahu

    KURAR: Organizatör, düzenleyici

    KURAY: Bir çeşit bozkır bitkisi ot

    KURÇ: (kuruç) Kılıç yapımında kullanılan, iyi bir çelik türü

    KURÇAK: Heykel, yontma taş

    KURÇI: 1- Kürçü 2- Kurucu

    KURÇIK: Kurum, kuruluş, yapılanma

    KURGA: 1- Tecrübeli, bilge 2- İnce, narin

    KURGAN: 1- İstihkam, kale 2- Anıt, anıt mezar

    KURIDIN: Batılı, batı bölgesinden

    KURUM: Figür, dans

    KURIMLAK: Cilveli, hareketli, kıvrak

    KURIKAN: 1- Kürkan, damat 2- Hisar, kale 3- Ağaçlık bölge

    KURLAS: Düzen, işleyiş, ahenk

    KURMAN: Düzgün, düzenli, düzenleyici

    KURMUŞ: Planlı, düzenli, örgütlü

    KURT: Bağımsızlığına olan düşkünlüğü, evcilleşmeyen tek hayvan oluşu,
    mücadeleciliği, hareketliliği,gururlu ve zeki oluşu, özellikle de sosyal ve
    örgütçü oluşu ve daha bir çok özellikleriyle, Türklere benzeyen ve Türklerin de
    çok eskiden beri kutsayarak, sembolleştirdiği hayvan

    KURTAK: Kurulu, ayarlı

    KURTAR: Kurtarıcı

    KURTARAN: Kurtarıcı

    KURTGA: Tecrübeli, gün görmüş

    KURTUL: Haraç, vergi, cizye

    KURTULGU: 1- Vergi, haraç 2- Kurtuluş, istiklal

    KURTULMUŞ: Özgür, bağımsız, azade

    KURTUN: Batılı, batıdan

    KURUĞÇIN: Kurşun

    KURUK: Koru, park, koruluk

    KURULTAY: birl. Kurul/Tay Kongre, divan, oturum

    Gerek seçim, gerekse devlet için önemli kararların alındığı seçkinler meclisi

    KURUM: 1- Kuruluş, düzen, düzenleme 2- Çalım, jest, afi 3- Kaya parçası

    KURUT:1- Kurt 2- Kale burcu 3- Kurutulup, suyu alınmış peynir topağı

    KUSKUN: Atın kuyruğundan geçirilip, eyere bağlanan kayış

    KUŞ: Kuş

    KUŞÇAK: Kuşçu, kuş eğiticisi

    KUŞÇU: Kuş eğiticisi

    KUT: 1- Uğur, talih, baht 2- Tanrısal, mübarek 3- Can, ruh, dirilik, yaşam
    kaynağı, yaşam gücü 4- kader, yazgı 5- Erk, iktidar 6- Bereket, nasip

    KUTADGU: Kutsanmış, kutlu, değerli, yararlı

    KUTALAN: birl. Kut/Alan mübarek

    KUTALDI: birl. Kut/Aldı kutlu, mübarek

    KUTALMIŞ: birl. Kut/Almış kutlu, mübarek, kutsanmış

    KUTAMIŞ: Kutsamış, değer vermiş, mübarek eylemiş.

    KUTAN: 1- Dua, yakarış, niyaz 2- Bir avcı kuş 3- Saban, pulluk

    KUTAR: Kutsar, kutsayan, kut veren

    KUTAŞ: Kutlu, mübarek

    KUTAY: birl. Kut/Ay T... 1- Ateş parçası,ateş 2- Şamanist gelenekte,” Ateş
    Tanrısı” 3- İpek, ipekli kumaş 4- Tanrıça 5-Paha biçilmez, değerli

    T... İlhanlı hanlarından, Argun Han’ın evdeşi ve Keykatu Han’ın anası.

    KUTGARU: Buyruk, fermen

    KUTKU: Ağırbaşlı, alçak ,gönüllü

    KUTLU: 1- Mübarek, Tanrısal 2- Bahtiyar 3- Kabul görmüş, saygıdeğer

    KUTLUCA: Uğurlu, bahtı açık

    KUTLUĞ: Kutlu, mübarek

    KUTLUĞ İNANÇ: (Kutluk İnanç) Kutlu/İnanç

    KUTLUK: Kutlu

    KUTLUK : (Kutluğ) Kutlu, mübarek

    KUTSANDI: Kutlu, mübarek

    KUTUN: 1- Mesut, mutlu, nurlu 2- Mukaddes, kutsal

    KUTUNMUŞ: Kutlu, mübarek

    KUTUR: Kutlu, mübarek

    KUTUZ: birl. 1- Kut/Uz 2- Yaban öküzü

    KUVANÇ: Kıvanç, gurur, mutluluk, iftihar

    KUVANDUK: Kıvanç, mutluluk, iftihar, gurur verici

    KUVART: 1- Kurt 2- Dayanıklı, kavi, metin

    KUVAT: Sevinç, mutluluk

    KUVRAG: Toplum, toplumcu

    KUYAK: Zırh, demirağ

    KUYAN: Tavşan, bozkır tavşanı

    KUYAŞ: Güneş ışığı

    KUYDUNG: Beden, vücut

    KUYMU: Sevinç, neşe

    KUYTAK: Mahfuz, siper

    KUYTURKA: Bağış, ihsan, lütuf

    KUYULDAR: Saygıdeğer, saygıya layık

    KUYUM: Aksesuar, küpe, bilezik

    KUZ: Dağın, güneş görmeyen yamacı

    KUZAY: Kuzey yönü, güneşin az olduğu yer,Karanlık ve soğuk yer

    KUZLAK: Bebe, yavru

    KUZU: 1- Koyun yavrusu 2- Yavru, bebe

    KÜÇ: Güç, dirayet, kudret

    KÜÇKARA: birl. Küç/Kara (Acı kuvvet)

    KÜÇEM: 1- Güç, kudret 2- zorba

    KÜÇEY: Güçlü, gücü yeten

    KÜÇİ: Güç, güçlük, zorluk

    KÜÇİN: An, kısa zaman parçası

    KÜÇKEY: Güçlü, zorlu

    KÜÇLÜK: Güç, güçlük, zorluk, kudret

    KÜÇÜK: Ufak, minyon

    KÜÇÜLÜ: Güçlü, zorlu

    KÜÇÜLÜK: Güçlük, güç, zorluk

    KÜÇÜM: Güç, kudret

    KÜKLER: Müneccim, yıldız falcısı

    KÜKREK: 1- Onur, gurur 2- Kükreyiş, kükreyen

    KÜL: 1- Ateş, ateşlilik, yakıcılık, yok edicilik 2- Yenilmezlik 3- Ulu, ünlü 4-
    Cesaret, gözü karalık 5-Göl, göl gibi geniş ve büyük

    KÜL TİGİN: birl. Kül/Tigin Birkaç anlam: 1- Ateş prensi 2, yenilmez prens 3- Ulu
    prens 4- Yok edici prens

    KÜLÇUR: Ululuk, yüksek mevki, saygıdeğerlik.

    KÜLE: 1- Güle , gülüş 2-Demet,bağ, deste

    KÜLEGEÇ: 1-Güleç, güler yüzlü 2-Name, melodi

    KÜLEGEN: Gülen, güler yüzlü

    KÜLEK: 1- Fırtına, kum fırtınası 2-Bakraç, tahtadan yapılmış yoğurt kabı

    KÜLEM: Bereketli, münbit

    KÜLER: birl. Kül/Er ..Ulu, saygın kişi.

    KÜLTEM: Deste, demet, buket

    KÜLÜG: (Külük) 1-Ünlü, meşhur, çok tanınan 3-Hızlı,seri

    KÜLÜNK: Kazma

    KÜMÜŞ: Gümüş

    KÜN: Gün, güneş

    KÜNANA: birl. Gün/Ana

    Şamanist gelenekte, göğün yedinci katına bakan tanrıça

    KÜNÇEK: Güneşlik, şemsiye

    KÜNDEŞ: 1- Gündeş, güneşe eş değerde 2- İzci, takipçi, halef

    KÜNDÜN: Gün ışığı

    KÜNDÜZ: Gündüz

    KÜNEŞ: Güneş

    KÜNGERÜ:Arzu, dilek, temenni

    KÜNG: Cariye, dişi köle

    KÜNİ: 1- Adil, adaletli, hukukçu, yasalara bağlı 2- İtaatkar, muti

    KÜNKAŞ: Danışma, nasihat

    KÜNTEM: Günlük, gündelik

    KÜNÜÇEN: Muti, itaatkar, saygılı

    KÜNÜLÜK: 1- Şemsiye, 2- Günlük, yevmiye

    KÜR: 1- Gür, sık, bol, bolluk 2- Canlı, diri, sağlam, sarsılmaz 3- Gürleyen,
    kükreyen, kabadayı, gözü kara, yürekli 4- Öz, maya, özünü yitirmemezlik 5-
    Düzen, düzenlilik 6- Çare, çözüm, deva

    KÜRÇE: Esas, asıl, maya, öz

    KÜRÇİ: Kabadayı, gözü kara

    KÜRHAN: (Gürhan) birl. Kür/Han

    Türk mitolojisinde, Kara Han’ın oğullarından

    KÜRİ: İç geçiren, imrenen, kıskanç

    KÜRKAN: birl. 1- Kür/Kan (Gür/Kan) 2- Damat (Körekan)

    KÜRMEN: Özlü, soylu

    KÜRÜGEN: 1- Gürgen 2- Köregen, damat

    KÜRÜM: Basiret, meleke

    KÜRÜNÇ: 1- Özlü, soylu 2- Düzen, düzenli 3- Kıskanç

    KÜŞLİK: 1- Güçlük, güç, zorluk 2- Mutlu, mutluluk

    KÜŞÜM: 1- Ar, edep, hicap 2- Güç, güçlülük

    KÜVENÇ: Güvenç

    KÜVENÇİ: Güvence, garanti

    KÜZ: Güz, sonbahar, hazan

    KÜZNEK: Işık kırılması

    MAMAKakin, kendi halinde

    MAMAY: Sakin, munis

    MAMIŞ: 1- Saygılı, söz dinler 2- Saygı

    MANAS: 1- Huy, mizaç 2- Heybet, heybetli

    MANAY: Saha, bölge, mıntıka

    MANÇO: Mengü, sonsuz

    MANÇU: Mengü, sonsuz

    MANGALAY: 1- Alın, yüz, cephe 2-Süvari, iyi ata binen

    MANGU: Mengü, bengü, sonsuz

    MANGUR: Mangır, bakır para

    MANGUT: Ölümsüz, sonsuz

    MARAL: Ceylan, ahu türü bir hayvan

    MAYDA: Narin, ince, ince yapılı

    MENÇİK: Mülkiyet, mal varlığı

    MENDEŞ: (Menteş, mintaş) Acele, aceleci

    MENGİ: Mengü, bengi, bengü

    MENGİLİK: Sonsuzluk

    MENGÜ: Ebedi, sonsuz, sonsuza kalan, sonsuzluk, ölümsüzlük

    MENGÜÇ: Sonsuzluk, sonsuzluğa ulaşmış, ermiş, ulu, saygıdeğer

    MENGÜÇ ATA: birl. Mengüç/Ata

    Bilgi ve tecrübesine başvurulan ulu ve bilge kişi

    MENGEN: 1- Nişancı, iyi ok atan, okçu 2- Becerikli, mahir

    METE: 1- Soylu, saygıdeğer 2- Bütün, bütünlük, bütünlükçü

    METEHAN: birl. Mete/Han

    Hun kağanlarının en ünlüsü. Aynı soy ve kökten gelen boylar arasında, kan
    dökülmesini

    yasaklamış hepsinin tek bir devlet çatısı altında toplanması gerektiğini,bunun
    aynı zamanda Türk Tanrısı’nın bir emri olduğuna inanarak bu yolda mücadele
    etmenin ve bunun getireceği sonuçların,en büyük ve paha biçilmez bir mutluluk
    olduğuna inanmış, bunu da ayrıca,devlet politikası biçimine getirmişti.Türk
    töresine devlet idaresine sokan,ilk düzenli ve sınıflı kara ordusunu
    kuran,”Birleşik Türk Devletleri ülküsünü devlet siyaseti olarak ve bunu
    gerçekleştiren ilk Türk büyüğü.

    MİN: 1-Bin,bin sayısı. 2-ben,gamze

    MİNG:1-Ben,gamze 2-Huzur,refah 3-Bin sayısı

    MİNGAN: Benli,gamzeli

    MİNGİLİK: Rahat,huzur,refah

    MİNGİR: Çok külliyetli.

    MOĞOL:Kaygı,endişe,hüzün

    Oğuz’un amcası ve ilk kayın atası

    MOKAN: Büken, güçlü

    MONGUÇ: Atik, çevik, hamleci

    MOTUN: Bütün, bütünlük ( Mete Han’ın asıl adının bu olduğunu söyleyen tarihçiler
    de var.)

    MUGLU: Üzgün, hüzünlü

    MUNAR: Serap, algın

    MUNCUK: Boncuk, takı, mücevher

    MUNÇUĞ: (Boncuk)

    MUNG: 1- Hüzün, elem, üzüntü 2- Ming, ben, gamze

    MUNGLUĞ: (Mungluk) Üzgün, bunalmış, hüzzam

    MUNGUL: Hüzünlü, elemli

    MUTLU: Mutlu, mesut, bahtiyar

    MÜÇEK: öpücük, buse

    MÜGE: İnci çiçeği

    MÜLDÜZ: Berrak, saf

    MÜREN: Irmak, akarsu

    NATUK:Yurt, avul, yerleşim bölgesi.

    NAYMAN: 1- Soylu, asilzade 2- Kendinden emin

    NİRUN: Saf, katıksız, sade.

    NOGAY: Başıboş, serbest, azade. Çengizliler döneminde, genellikle Uygur asıllı memurlara verilen bir unvan.

    NOYAN: 1- Soyluluk unvanlarından 2- Sükunet,huzur 3- Başkomutanlık, başkomutan

    OBA:1- Yurt, mekan, mesken,diyar, çadır, mahalle 2- kabile, aşiret

    OBAR: Ev, baraka

    OBEN: 1- Genç aygır 2- Erkek deve yavrusu

    OBULAZ: (Oblas, oflas) 1- Gözü pek, atılgan 2- Alicenap, yüce gönüllü.

    OBUT: Şeref, haysiyet

    OBUZ: Kaynak, menba

    OCAK: (Otak, odak) Ateşlik, ateş olan yer, ateş tüten yer. Mec. Ev, yuva, insan
    eğitiminin, başladığı, insanın pişmeye ve biçimlenmeye başladığı yer.

    OCAKLI: Ocak sahibi.

    OD: Ot, ateş

    ODAK: Ocak, yanma, yansıma merkezi

    ODAKAN: Hanım ozan

    ODANA: birl. Od/Ana

    Şamanist gelenekte, “Dişi Melek”

    ODATA: birl. Od/Ata

    Şamanist gelenekte “erkek melek”

    ODÇU: Ateşçi

    ODGURMUŞ: 1- Oturmuş, oturaklı, sakin, kendinden emin 2- Yuva kuran, birlik
    kuran

    ODHAN: birl. Od/Han

    Şamanist gelenekte, “Ateş Tanrısı”

    OG: Ok (Doğma, doğum, yaratılış)

    OGAN: (Okan, Ugan) 1- Tanrı, Tanrılık vasıfları, yaratma, yaratış, doğuş, halik
    2- Anlayış, zeka,bilgelik 3- Eski Türklerde, kan davalarına karşı çıkan, oba ve
    oymaklar arasındaki geçimsizliklerde,arabuluculuk yapan, “Barış Tanrısı” 4-
    Altay ve Tuna Türklerinde “ Ateş Tanrısı”

    OGLAĞU: Körpe, genç kız

    OGRAK: 1- Azim, kararlılık 2- Niyet

    OGRAŞ: Uğraş, mücadele, meşgale

    OGSAT: Benzer, benzerlik, benzeyiş

    OGTADURMUŞ: birl. Okda/Durmuş ( Bu ad, iki anlamda da yorumlanabilir. Akıllı,
    zeki Durmuş. Zor durumda kalan, zor koşullarda olan)

    OGUR: 1- Gizlilik, gizem 2- Uğur, baht, talih, mutluluk

    OGURLU: Uğurlu

    OGURMUŞ: Gizemli, ağzı sıkı

    OGUTUR: Gizli, gizemli

    OGÜN: birl. O/Gün (..Eski bir Türk geleneği olan, tarihin önemli ve özel
    günlerinin anısına verilen, o gün ya da o günlerin yıldönümüne denk düşen
    günlerde doğanlar için kullanılan bir ad.

    OĞÇU: Okçu, haberci, ulak

    OĞIRCIK: Uğurcuk

    OĞLAGU: Körpe kız

    OĞLAK: Keçi yavrusu

    OĞLAMAN: Bir yaşında doğum yapan, koyun ve keçi

    OĞLAN: Oğul, erkek çocuk, genç erkek

    OĞRAMIŞ: Uğurlu

    OĞRUN: 1- Gizli, gizemli 2- Yavaş, ağır

    OĞUL: 1- Oğlan, erkek çocuğu 2- Evlat, genel olarak, kız yada erkek çocuğu

    OĞULÇA: 1- Oğulcuk, biricik oğul, biricik evlat 2- En küçük oğul

    OĞULGANMIŞ: Oğlu olmayan

    OĞUR: 1- Uğur, talih, bahtiyarlık 2- Vakit, zaman, devir

    OĞUŞ: 1- Bolluk, bereket 2- Hısım, akraba, nesil

    OĞUZ: 1- Ok-Uz 2- Ağuz, ağız 3- Olağanüstülük 4- Çağrı, davet, toparlama

    birleştirme, yaratış

    OK: 1- Doğum, doğuş, yaradılış 2- Akıl, us 3- Dokunma, el sürme 4- Söyleyiş,
    çağırış, haber verme 5- Silah, yay ile kullanılan ok 6- Örgüt, teşkilat

    OKAN: 1- Ogan 2- Anlayış, fehim

    OKATMIŞ: (Okutmuş) Haberci, ulak

    OKÇI: 1- Okuyucu, haberci 2- Ok atan, okçu 3- Örgütçü

    OKIÇI: Davetçi, davetkar, çağırıcı

    OKİ: Çağrı, davetiye

    OKLAMIŞ: Ok atmış, savaşçı

    OKLU: 1- Akıllı, zeki 2- Örgütlü

    OKŞAK: Benzeyen, andıran, tanıdık, bildik

    OKŞAN: Benzeyen, okşayan

    OKTA: Akıllı, zeki, dahi

    OKTAR: 1- Okçu, iyi ok atan 2- Bilgili, akıllı, yaratıcı 3- Davetçi, davetkar

    OKUKLU: Alim, bilgin

    OKUMAGAN: Arif, eğitimsiz ama kendini yetiştirmiş, olgunlaşmış

    OKUNÇ: Toy ve düğün davetiyesi

    OKUŞ: 1- Bilgi, bilgelik 2- Bereket

    OKUŞLUĞ: 1- Alim, bilgin 2- Bolluk, bereket, bereketli

    OKUTGAN: Okutan, eğitmen

    OKUTAN: Eğitmen, öğretmen

    OKUV: Okuyuş, kıraat, çağırış

    OLAGAN: Olan, doğal, olumlu

    OLAM: Debdebe, gösteriş, tantana

    OLBAK: Oluş, oluşum

    OLCA: Ganimet, bolluk

    OLCAŞ: Tören, seremoni, tazim

    OLCAY: Tanrı sıfatlarından. Baht, talih, açık talih, ululuk

    OLCAYTU: Açık talih, bahtı açık, bereketli

    OLÇA: Ganimet, bereket

    OLÇAM: Ganimet, nimet, bolluk

    OLÇAR: 1- Saldırı komutu, saldırı 2- haber, havadis 3- Uygun, muvafık

    OLÇUM: 1- Olgunluk, olgun, yetişkin 2- Hüner, marifet

    OLGAÇ: Olgun, olmuş

    OLGUN: Yetişkin, olmuş, kamil

    OLUM: Oluş, doğuş, olmaya elverişli.

    OLUN: 1- Oluş, olgunluk, ağırbaşlılık 2- Genç, taze 3- Soyluluk

    OLUŞ: Oluşum, düzen

    OMAÇ: Amaç, gaye

    OMAK: 1- Soy, kan, soyluluk 2- Aile, akraba

    OMAY: (Umay) Seçkin, güzide

    OMRAK: Sevilen, maşuka

    OMUR: (Umur) 1- İlgi, heves 2- Güç, dayanıklılık, dayanıklı

    OMURCA: Sağlam, dayanıklı

    OMURTAG: Kartal yavrusu

    ONAK: 1- Onanmış, kabul görmüş 2- Sevgili, el üstünde tutulan

    ONAL: 1- Doğuş, ortaya çıkış 2- Sağlam, dayanıklı

    ONANLI: Sağlam, meyin, mütehammil

    ONANMIŞ: Sağlam, bayındır, destekli

    ONAT: 1- Sağlam, dayanıklı 2- Yakışıklı 3- Terbiyeli, iyi davranışlı

    ONATÇA: Makbul, hatırşinas

    ONAY: 1- Sağlam, dayanıklı, uygun 2- Makul, kabul,tasdik

    ONG. 1- Sağlamlılık, kalıcılık, dayanıklılık 2- İyilik, rahmet, bereket, bolluk
    3- Sevinç, neşe, mutluluk

    ONGAN: 1- Uğurlu, mutlu, bahtiyar 2- Verimli, gelişkin 3- Bayrak, simge, totem

    ONGU: 1- Kar, kazanç 2- Set, sütre

    ONGUÇ: Karlı, kazançlı, verimli, uğurlu

    ONGUDAY: Karlı, kazançlı

    ONGUN: 1-Bolluk ve bereket tanrısı. 2- Uğurluluk, verimlilik, kalıcılık 3- Av
    totemi, kutsanmış av hayvanı 4- Totem, sembol, bayrak, flama

    ONGUR: Kurtuluş, salah

    ONGUT: Koruyucu, muhafız, kale muhafızı

    ONUK: 1- Sağlıklı, dayanıklı 2- Uğurlu, aziz, saygıdeğer 3- Usul, yol, teamül 4-
    Yararlı, faydalı

    ONUŞ: 1- Bereket, bolluk, verim 2- Uğur, talih

    OPAK: (Apak) Temiz, bakımlı

    OPAN: Mağara, delhiz

    OPÇIN: (Apçın,afşın) Zırh, demirağ

    OPUR: Obur, iştahlı

    OPUZ: Katı,sert

    OR: 1- Yer, durak, bölge 2- Doğramak, biçmek 3- Mevki, mertebe 4- Düzen, kuruluş

    ORAK: Doğramak, kesmek, doğrayıcı, biçici

    ORAN: 1- Taht, şeref makamı 2- Yüksek mevki, yüksek derece

    ORAY: birl. Or/Ay 1- Aynı, eşit, eş değerde (Kırgızlarda) 2- Fırsat, hamle

    (Kazaklarda)

    ORAZ: (Uraz, uras, ıraz) Şeref, onur, talih

    ORÇUN: 1- Kesici, keskin, doğrayıcı 2- Bölge, vilayet 3- Onurlu, ahlaklı, iyi
    huylu

    ORDA: Orta, merkez (Kağan veya Han otağının bulunduğu yer)

    ORDU: (Orda) 1- Orta, çekirdek, merkez 2- Silahlı ve düzenli topluluk

    ORDUCA: 1- Ordu ile ilgilenen 2- Ortaca, ortanca

    ORGA: Bayrak, flama

    ORGARUN: 1- İstihkam 2- Bayraklı, bayrak sahibi

    ORGİR: Kesici, biçici

    ORGUN: Sırdaş, sır saklayan, ketum

    ORHUN: Sır saklayan, sırdaş, gizli, gizemli

    ORMAG: Doğramak, biçmek

    ORMAN: Ağaçlık, bölge

    ORMUŞ: Doğrayan, biçen

    ORNAK: 1- Taht, tahtırevan 2- yer, yöre

    ORPAG: Menşe, kök, nesep

    ORTAÇ: 1- Ortadaki, ortanca 2- Ilımlı, dengeli

    ORTAÇI: Ilımlı

    ORTAĞ: Ortak, ortalama, ortada buluşma

    ORTUG: Ortak, pay sahibi

    ORUK: 1- Yol, eylem, gidişat 2- Çare, çözüm, imkan, uygunluk

    ORUM: Mera, otlak

    ORUN: 1- Makam, mevki, özel yer, şerefli yer, taht 2- Karargah, görev yeri

    ORUNÇ: Hediye, bahşiş

    ORUNÇAK: 1- Oya, işleme 2- Rehin, emanet

    ORUNDUK: Koltuk, iskemle

    ORUNGULUK: Bayrak, flama

    ORUNLUG: Taht, makam

    ORUNTAG: Yüksek mevki, makam

    ORUS: 1- Talih, uğur, baht, mutluluk 2- Amaç, hedef

    OSKAY: 1- Hamarat, işgüzar 2- Neşeli, şen

    OT: 1- Ateş, ocak, ev 2- Nebat, bitki

    OTACI: (Utacı) 1- Doktor 2- Eczacı, ot ve bitkilerden ilaç yapan kişi 3- kam,
    baksı

    OTAĞ: 1- Oda, içinde ateş yakılarak oturulabilen büyük ve geniş çadır 2- Yeni
    evlenenlere armağan edilen ev, çadır

    OTAĞA: birl. Ot/Ağa ..evin reisi, aile reisi, evde sözü geçen kişi

    OTAK: Yeni evlenenlere armağan edilen ev, çadır, oda

    OTAMIŞ: Doktor, hekim

    OTANCAK: İlaç, merhem, deva

    OTAR: Geçici, fani

    OTÇİGEN: birl. Ot/Çigen (“Ot/Tigin” adının , Moğol ağzındaki söylenişi.)

    OTGUN: Kabadayı.

    OTKUN: Kabadayı.

    OTLUĞ(K): Ateşli

    OTMAN: Ailenin en küçük oğlu .Ocağın ateşini yakıp ısıtacak ve devamlılığı
    sağlayacak olan, Çok eskilerden beri süregelen,Türk töresince çocuklar
    arasındaki paylaşımlarda ev , en küçük çocuğa kalır. Bu yüzden ilerde evin yada
    mülkün idaresi küçük oğlandadır. Yani, ocak,onunla yanmaya devam edecek,aile oba
    yada oymağın yaşamı onun sayesinde sürecektir. Bu çocuklara içeren ”Otman,Ot
    Tigin,Othan” vb. adlar verilir.

    Otmanlı devletinin kurucusu ve ilk hanı. Ertuğrul Beğ’in en küçük oğlu. Daha
    Ertuğrul Bey

    ölmeden,Töreye göre,birçok mal mülk, büyük çocuklara, beylik, en küçük olan
    Otman’a geçmişti.

    OTMAR: Ateşli, ateş saçan

    OVAT: Düzgün, muntazam

    OVLAZ: Gözü pek, atılgan

    OVMAÇ: El ile yoğrularak yapılan yiyecek

    OY: 1- Düşünmek, düşünce, fikir 2- Çukur

    OYA: 1- Oyularak yapılan elişi, işleme 2- Emanet, rehin 3- Sempatik, minyon

    OYAN: 1- İman, inanç 2- Düşünce, efkar

    OYAZ: Çukur, kuyu

    OYBAK: Çukurlu vadi

    OYBAT: Oyuk ve çukurlu yer

    OYGAK: 1-Oya, rehin 2- Uyanık, müteyakkız

    OYGUR: Dere yatağı, dere oyuğu

    OYINLI: Düşünceli, efkarlı

    OYLUM: 1- Çukur, kuyu, boşluk 2- Kurucu, kuruntu, yormak

    OYMAK: Yığın, kitle. Türklerin sosyal birimleri içindeki sıralamada, Obadan büyü
    Boy’dan küçük olan akrabalar topluluğu

    OYMUR: Dere, dere yatağı

    OYNAK: Maral, ceylan, vb. Hayvanların bir arada olup su içtikleri kuyu, su
    birikintisi

    OYRAM: Girdap, anafor

    OYRAT: Derin, oyuk, derinleşmiş

    OYTUN: Kutsanmış, mübarek

    OYUR: Vücut, endam

    OZ: İleri, ön, önde

    OZA: Kadim, eski, ezeli, hep var olan

    OZAĞI: Tecrübeli, bilgili, uzman

    OZAMIŞ: Uzamış, uzman, usta işinin ehli

    OZAN: (Uzan) Öncü, herkesin önünde olup hitap eden, şiir yazan ve okuyan, kopuz
    çalarak şiir okuyan ve yazan. Usta, işinin ehli

    OZAR: Uzman, usta, bilir kişi

    OZGAN: Kademeli, dereceli, öncelikli

    OZMAN: Uzman

    OZMUŞ: Uzmanlaşmış, yetik

    OZUL: Esas, kaide

    OZUT: İkamet, ikametgah

    OZUTGAN: İleride, ilerici

    PARS:Leopar

    PARSAK: 1- Acıma duygusu, merhamet 2- Porsuk

    PAŞA: Baş komutan, general. ( Bu sözcük, bazı dilbilimcilerimize göre, Baş-Şad,
    bazılarına göre de Baş- Ağa birleşimi ve zamanla ağız değişimiyle bu biçime
    gelmiştir.

    PEÇEN: Çayır, çimen, çayırlık, otlak

    PEÇENEK: 1- Otlak, çayırlık 2- Bacanak

    PEK: 1- Berk, katı, sıkı, sert, kuvvetli, dayanıklı 2- Bey sözcüğünün, değişik
    ağız ayrılığı Bek, beg,beğ, bey vb.

    PEKİŞ: Sıklık, sertlik, pekişmişlik

    PELEN: İyi, ehven

    PELİN: Acı ve keskin kokulu bir yayla çiçeği

    PELİT: Meşe ağacının çiçeği

    PERİNÇEK: (Berincek) 1- Sadık, içten bağlı 2- Fedakar

    PINAR: Kaynak, kaynarca, göze

    PIŞGAN: Olgun, pişkin

    PİŞKİN: Olgun, pişmiş

    PUSAT: (Busat, basat) 1- Silah 2- Zırh, koruyucu

    PUSUG: Pusu

    PUSUN: Pusu, pusma, sinme

    PUSUNÇ: İltica, sığınma, sinme, pusma, sığınmış, mülteci

    PÜSKÜL: Sarkık, asılı duran süs, aksesuar

    SABASava) 1- (Sapa, sopa) Sopa, değnek, savma aleti, savaş aleti 2- Söz,
    iddia, hitap

    SABACI: 1- Sopacı, sopayla dövüşen 2- Konuşmacı, hatip

    SABAK: (Savak) 1- Sopa, cop sopa kullanan, dövüşçü, sopa ile dövüşen 2- Kımız
    saklamak için beygir derisinden yapılan tulum

    SABAR: 1- Sapar, savar, döver, sopayla döven 2- Savar, savaşır, savaşçı 3-
    Hatip, konuşmacı

    SABI: 1- Sopa, cop 2- Savaş, dövüş 3- Söz, sohbet

    SABU: 1- Sopa, cop, değnek 2- Savaş, dövüşçü, dövüş ustası, savaşçı

    SAÇA: Saçı, bahşiş, armağan

    SAÇAN: 1- Cömert, dağıtan, harcayan 2- Yayıncı, yayın yapan

    SAÇI: 1- Armağan, bahşiş 2- Adak, inanç gereği dağıtılan nesne

    SAÇILIK: Armağan, hediye, bahşiş

    SAÇUK: 1- Eli açık, cömert 2- Armağan, bahşiş 3- Aleni, saklısız, gizlisiz

    SADAK: Okların, içinde muhafaza edildiği torba ok torbası

    SADU: İyi, çok iyi, ala

    SAGAY: 1- Düşünceli, Düşünen, sakınan 2- Özleyen, özlemiş, özlem oymaklarından

    SAGIM: 1- Emel, arzu, Murat 2- Düşünce, fikir, düşünceli, fikir sahibi 3-
    Sağlamlık,dayanıklılık

    SAGIN: 1- Özlem, hasret 2- Düşünce, plan, tasarım 3- Davet 4- Kıvılcım

    SAGINÇI: Sagınan, düşünen, özleyen, sakınca duyan

    SAGU: Ağıt, mersiye

    SAGUNDU: Özlenen, düşünülen, kollanan

    SAGUNDUK: Özlenen, düşünülen, özlemeye değer

    SAGUNUR: Düşünce, tasarım

    SAĞ: 1- Sağlık, dirilik, canlılık, yeterlilik 2- Akıl, fetanet 3- Doğruluk,
    inanırlık 4- Halis, saf, net

    SAĞ BİLGE: birl. Sağ/Bilge Doktor, sağlık uzmanı

    SAĞAN: Doğan türü, yırtıcı avcı bir kuş

    SAĞANAK: Sağanak, sert ve hızlı yağan yağmur

    SAĞANÇIĞ: Nefs, can, ruh

    SAĞBİLİ: birl. Sağ/Bili (Bilig) Sağduyu, hikmet

    SAĞDAÇ: Sağlıklı günlerin arkadaşı, can yoldaşı

    SAĞDIÇ: Sağdaç “ Damadın en yakın, en güvenilir arkadaşı”

    SAĞIK: 1- Düşünceli, planlı 2- Sağ, diri, uyanık 3- Ateş, kıvılcım, ateşli

    SAĞIM: 1- Yaşam, sağlık 2- Serap, algın

    SAĞIN: 1- Düşünce, tasarım 2- Özlem 3- Ateş, kıvılcım

    SAĞINÇ: 1- Kurgu, hayal 2- Sakınca, mahsur, endişe 3- Özlem

    SAĞIŞ: Hesap, matematik, sayış

    SAĞLAM: Sağlıklı, güçlü, dayanıklı, dirençli

    SAĞLI: (Sağlık) Diri, canlı, sağlıklı

    SAĞLICA(K): Sağlıklı, diri, esenlikli

    SAĞMAN: Sağlıklı, güçlü

    SAĞNAK: (Sağanak)

    SAĞRAK: İçki içilen kap, kupa, kadeh

    SAĞRI: 1- Sağrak 2- Sarı

    SAĞUNÇAK: Ağıt, mersiye

    SAĞUNMUŞ: 1- Özlem içinde olan 2- Düşünen, düşünceli 3- Davet eden, davetkar

    SAKA: 1- Akıllı, arif 2- Düşünceli, kaygılı 3- Sakal 4- Saklı, saklayan, koruyan

    SAKAR: 1- Alnında beyaz lekesi bulunan at 2- Uğursuz, sakıncalı

    SAKÇI: Koruyucu, muhafız

    SAKIK: Çoban yıldızı

    SAKIN: 1- Düşünme, tasarım, kaygılanma, kaygıyı ortadan kaldırma eylemi 2-
    Saklama, koruma,esirgeme 3- Uzaklaşma, ayrılma

    SAKINÇ: Düşünce, kaygı

    SAKIŞ: Kaygı, endişe

    SAKLI: 1- Korunmuş, mahfuz, esirgenen 2- Zinde, dinç, sağlıklı

    SAKLICA: 1- Gizli, örtülü, korunan 2- Hazine, mücevher

    SAKLIÇAK: 1- Gizli, gizlenmiş, örtülü 2- Yaşam, sağlık, esenlik

    SAKMAN: 1- Uyanık, diri, sağlam 2- Sokman, dize kadar çıkan çizme

    SAL: 1- Saldırı, saldırmak 2- Salmak, bırakmak, azat etmek, serbestlik 3-
    göndermek, yaymak,ulaştırmak, uzatmak

    SALAÇAK: Salınan, bırakılan, salınmış

    SALACUK: Saldıran, saldırıcı, gönderici

    SALAMAN: Salınan, bırakılan, azat edilen, serbest, azade

    SALAMIŞ: 1- Saldıran, düşmana karşı hamle ve manevra yapan 2- İyi kılıç
    sallayan, silahşor

    3- Salmış, köle azat etmiş

    SALANÇU: Saldırgan, iyi kılıç kullanan

    SALAR: 1- Ordu sevk eden 2- İyi kılıç kullanan, silahşor

    SALÇI: 1- Salıcı, sevk edici 2- Salan, serbest bırakan 3- Karahanlılar
    döneminde, saray aşçılarının unvanlarından

    SALÇUK: 1- Salınmış, azat edilmiş, saltuk, eski köle 2- Başına buyruk, bağımsız,
    otoriteye karşı çıkan 3- Saldıran 4- Silahşor, iyi silah kullanan 5- Küçük yel,
    esinti 6- Haber salan, mesaj yollayan

    SALDIRAN: Hücum eden, asker sevk eden

    SALDIRGAN: Saldırıcı, hücumcu

    SALDIRI: Hücum, taarruz

    SALDIRMIŞ: Hücum etmiş, taarruz etmiş

    SALDUR: Saldırı

    SALGARA: Salınmış, azade, başına buyruk, otorite tanımaz

    SALGIN: 1- Serbest, bağımsız 2- Serap, hayal

    SALGUR: Atak, tetik, saldırmaya hazır

    SALGUT: Mebus, vekil. Eskiden bir bölgeyi temsilen, Kağan’a (Başkente)
    gönderilen kişilere verilen unvan

    SALIK: 1- Vergi, vergi borcu, haraç 2- Haber, öğüt, tavsiye

    SALIKÇU: Haberci, öğütçü

    SALIM: 1- Serin esen yel, serinlik 2- Ferman, emirname 3- Üzüm demedi, salkım

    SALIN: 1- Serbest, serbestlik, salınma, boy gösterme 2- Jest, eda 3- salıncak

    SALINMIŞ: Serbest, azade, salaman

    SALKIM: Salınmış, sarkık

    SALTUK: 1- Serbest bırakılmış, azade, hürriyetine kavuşmuş eski köle 2- Başına
    buyruk, bağımsız

    SALTIN: Yalnız, yalnızlık içinde, tek kalmış

    SALUK: (Salık) Serbest, azade, hürriyetine kavuşmuş

    SALUM: 1- Özgürlük, azat 2- Kılış, silah

    SALUN: 1- Jest, mimik, eda, cilve 2- Boy gösterme, ortaya çıkma

    SALUNDU: 1- Özgür, hür 2- Edalı, boy gösteren

    SALUR: 1- Saldıran, saldırgan, asker salan 2- Silahşor, iyi silah kullanan 3-
    Saldırma, kılıç,

    silah 4- Serbest, azade

    SAMSA: Baklava türü bir hamur tatlısı

    SAMUKA: İnatçı, dirençli

    SAN: Sanmak, saymak, var kabul etmek

    SANAGA: 1- Serap, hayal 2- Niyet, maksat

    SANAĞ: Hesap, matematik

    SANAK: Matematik

    SANÇAK: Ucu sivri mızrak

    SANÇAR: Saplayan, batıran, dürten, mızrak kullanarak sançan, sançıcı, iyi silah
    kullanan

    SANÇI: 1- Ucu sivri demir, silah 2- Sivri bir aletin, vücuda değince verdiği acı
    3- Acı duymak

    4- Hayalet

    SANÇIĞ: Ucu sivri demir, kargı

    SANÇIŞ: Hamle, kılıç veya kargıyla yapılan dürtüş

    SANDUGAÇ: Bülbül

    SANEK: Hayran, meftun

    SANG: San, düşünce var sayma

    SANGI: Hayal, serap

    SANIR: 1- Hayal 2- Burç

    SANKUR: Hayret, şaşkınlık

    SANLAV: Hürmet, saygı

    SANLI: 1- Sanıcı, düşünücü 2- Şüpheci

    SANSAK: Anlayış, intiba

    SAPA: 1- Sopa, değnek 2- Kılıç sapı, kabza 3- Aykırı, farklı, başka

    SAPAK: 1- Sopa 2-Aykırı, aykırılık

    SAPAR: 1- Sabar, döver, dövücü 2- Aykırı, farklı 3- Kabza

    SAPURLUŞ: Devrim, ihtilal, ayaklanma, ayrılma

    SARAR: Saran, sarıcı, sarma eyleminde olan, ören, örücü

    SARGIN: 1- Sevimli, sempatik, çekici 2- Sargı, sarılı, örülü

    SARGUT: 1- Güneş ışığı 2- Bağış, ihsan

    SARI: 1- Sarı renk, sarışın 2- Sarılı, sarılmış, saran, sarılma

    SARICA: Sarılı, sarı gibi, sarıya çalan

    SARIG: Sarılı, sarılmış, örgülü

    SARIL: Sarılmaktan...sarıl, mec. Sevgili, saygılı, cana yakın

    SARIM: 1- Suyu süzmeye yarayan, ince dokuma 2- Sarma, sarılma

    SARIP: Sarp, dik, sarılı, çıkılması güç, yalçın

    SARMAN: (Sarıman) 1- Sarışın, sarıya çalan 2- Sıcak kanlı, cana yakın

    SARMAŞIK: Sarılı, sarpa sarmış, sarılan

    SARTIK: 1- Sarılı, örgülü, örülmüş 2- Farklı, dikkat çekici

    SARU: 1- Sarı 2- Sıra dışı, farklı, dikkat çekici 3- Batı, batı yönü

    SARUCA: 1- Bir sungur türü avcı kuş 2- Sarıya çalan, sarışın

    SARUL: Sarılı, sarılmış

    SATI: 1- Satık, satuk, satılmışın dişisi 2- Pazar yeri

    (Eski Türk geleneklerine göre, çocukları sık ölen ya da olmayan ailelerin,
    çocuğu olduğunda,

    yaşaması ve uzun ömürlü olması için, onu Tanrı’nın sevdiği, toplumun sevip
    saydığı, bir ulu kişiye ya da onun ruhuna, çocuğu koruması, manevi bir destek
    vermesi bakımından emanet edilmesi eylemine satma-satılma adı verilir. Çocuk
    erkekse, “Satılmış”, kız ise “Satı” adı verilir. )

    SATIÇ: 1- Satıcı, tüccar 2- Mertebe, rütbe

    SATIM: 1- Satıcığım 2- Ticaret

    SATIŞGAN: Satıcı, tüccar

    SATUK: Satı, satık, satılmış

    SATUN: Satın alma, satın alma gücü, paha

    SAV: (Sava) 1- Mesaj, haber, yeni haber 2- İddia- isnat 3- Ün, san 4- Savaş,
    vuruşma, dövüş 5-Öykü, atasözü, darbı mesel

    SAVA: (Sav)

    SAVACI: (Savcı)

    SAVAN: 1- Savıcı, savaşçı, def edici 2- Elçi, arabulucu

    SAVAR: Savaşçı, savıcı, defedici

    SAVARU: 1- Bahşiş, armağan 2- Geçici, muvakkat

    SAVAŞ: Harp, döğüş, vuruşma, savma, defetme

    SAVAŞGAN: Savaşçı, cengaver

    SAVÇISavcı, savacı)1- Elçi, haberci, resul, sözcü 2- Savaşçı, cengaver 3-
    Ünlü, meşhur, ün salmış

    SAVDUK: Uğurlama, veda

    SAVGAT: Armağan, bahşiş

    SAVGU: 1- Haraç, vergi 2- Şifa, derman

    SAVRIN: 1- Armağan, bahşiş 2- Ahd, azim

    SAVRUK: Savrulmuş, derbeder

    SAVTUR: Veda, uğurlama

    SAVUN: 1- Davet, çağrı 2- Savunma, savaş 3- Ağıt, mersiye, ölenlerin yiğitlik ya
    da hayırlı işlerini anlatmak için verilen yemek

    SAVUNDUK: Davetiye

    SAVUNGAN: Savunucu, savaşan, direnen, müdafi

    SAVUR: Eli açık, cömert, hovarda

    SAVURKAÇ: 1- Savurgan, hovarda, eli açık 2- Fırtına, katı yel

    SAVUT: 1- Koruyucu, koruyan, müdafi 2- Zırh, çelik yelek, demirağ

    SAY: (sag, sağ, sak, sayı) 1- Saygı, sayma, geçerli kılma 2- Düşünme, ölçme,
    seçme, tasarım, hesap, ödeşme 3- Taşlık yer 4- Zırh, göğüslük

    SAYAK: Saygılı, hürmetli

    SAYAN: 1- Saygılı, saygıdeğer, saygıya layık 2- saygı gösteren, efendi,
    ağırbaşlı

    SAYDAM: Saf, net, berrak, sayılabilen, açık, temiz, bilinen

    SAYDUR: Saygı duruşu, ihtiram duruşu

    SAYGI: 1- Hürmet, önem, değer, edep 2- Sayı, sayım, matematik

    SAYGIN: İtibarlı, hürmet gören, saygı gören, hatırı sayılır

    SAYIL: Seçilmiş, seçkin, sayılan

    SAYILGAN: Sayılan, saygı gösterilen,muteber

    SAYIM: Saygı, saygı gösteriş

    SAYIN: 1- Seçkin, değerli, muteber, güzide, muhterem 2- Saf, halis, arı 3-
    Güzel, ender rastlanan

    SAYINDI: Saygı duyulan, itibar gören, muhterem, saygın

    SAYIR: İçinden su çıkan mağara

    SAYIŞ: Ödenek

    SAYIT: Saygın, muteber

    SAYLAK: Sayılan, takdir gören, usta, uzman

    SAYLIK: Şeref, haysiyet, onur

    SAYMAN: Sayıcı, hesapçı, hesap ve sayı uzmanı

    SAYRI: Üzgün, mahzun, yorgun ilgisiz

    SAYVAN: Gölgelik, kamelya

    SAZAĞAN: (Sazan) Soğuk yel

    SAZAK: 1- Sazlık, bataklık 2- İnce yağan kar 3- Ak bulut 4- Çok konuşan, geveze
    5-Poyraz, soğuk esen yel 6-Sezgin, sezici, uyanık

    SAZAN: 1- Soğuk esen yel 2- Sazlık, bataklık 3- Sezen, sezici

    SEBE: Sevgi, sevi

    SEBÜK: Sevik, sevilen, sevgi gören

    SEÇEN: 1- Titiz, seçici, ayırıcı 2- Konuşkan, hoş sözlü

    SEÇİL: 1- Seçkin, güzide, seçilmiş 2- Farklı, olağanüstü

    SEÇİLİR: Seçkin, güzide

    SEÇİLMİŞ: Seçkin, güzide

    SEÇKİN: 1- Farklı, göze batan, olağanüstü 2- İtibar gören, muhterem

    SEGREK: Seyrek, ender rastlanan

    SEĞİRTGEN: 1-Koşucu, atlet 2- Afacan, ele avuca sığmaz, tez canlı

    SEĞREK: Seyrek, nadir, az rastlanır

    SEKMEN: Seviye, mertebe

    SELÇİK: (Seligcik) 1- Temiz, pakize, namuslu, bakire 2- Küçük kılıç, bıçak 3-
    Açık,beliğ, fesahatli

    SELEK: Eli açık, cömert

    SELEN: 1- Salınan, sallanan, kıvrılan 2- Temiz, pak, namuslu, zarif, bakire 3-
    Fısıltı, hafif ses 4-Haber, havadis 5- Yılan (Tuva ve Çuvaşlarda)

    SELENGE: Kıvrılan, kıvrık

    SELİG(Silig): 1- Namuslu, temiz, dürüst, pakize 2- Kibar, narin, zarif

    SELİGÇİK: (Selçik) Temiz, namuslu, bakire

    SELİN: 1- Selen, salınan, haber, fısıltı 2- Sülün kuşu

    SEMİZ: 1- İri yarı, şişman 2- Besili, bakımlı

    SENGER: 1- Canavar, ejderha 2- Kale, burç

    SENGİ: Sevgi, sevi

    SENGÜN: Ordu komutanı, general

    SEPİL: 1- Yaygın, yayılmış, bulaşmış 2- Kale, hisar

    SEPİN: 1- Çeyiz, kalın 2- Yaygın, yayık

    SEREDAY: Yüzük, takı, aksesuar

    SERİM: 1- Gösteriş, teşhir 2- Sabır, metanet

    SERİN: 1- Gölge, gölgelik 2- Genişlik, gerilmişlik 3- Soğuğa yakın, hafif soğuk
    4- Sabırlı, dayanıklı

    SERİNGEN: 1- Serince, serinleşmiş 2- Sabırlı, dayanıklı

    SEVEN: Sevmek...den sevgi sahibi, şefkatli, tutkulu

    SEVERGE: 1- Dost, yakın, yaren 2- Aşk, sevgi, tutku

    SEVGİ: Sevme eyleminin nüvesi

    SEVİ: Sevgi, sevgi eğilimi, sevgi yakınlığı

    SEVİGEN: Seven, sevgisini veren

    SEVİK: 1- Sevilen, sevgi gösterilen, sevgiye layık, sevgili 2- Dost, gönüldaş

    SEVİL: Sevilen, el üstünde tutulan

    SEVİLGEN: Sevilen, aşırı ilgi gören

    SEVİM: Sempati, alım, çekicilik- sevgiye yol açan

    SEVİMLİ: Çekici, sempatik

    SEVİN: Sevinç, mutluluk

    SEVİNÇ: Neşe, coşku, sevinme duygusu, mutluluk

    SEVİNÇEK: Sevinilecek şey, sevinç kaynağı

    SEVİNDÜK: Mutluluk, bahtiyarlık (Uzun süren bir çocuksuzluk döneminden sonra,
    çocukları olan ailelerin sık kullandığı, geleneksel adlardan)

    SEVİNMİŞ: Sevinçli, mutlu, mutlu olmuş

    SEVİNTİ: 1- Mutluluk, mutlu olmaya değen 2- Ferahlık, gevşeme, rahatlık, huzur

    SEVÜK: Sevilen, sevgili, canan

    SEYİRTGEN: Afacan, çalışkan, ele avuca sığmaz

    SEYREK: Az rastlanır, sıra dışı

    SEZEK: 1- Hassas, duygulu, ferasetli 2- Sezgi, anlayış, kavrayış, his

    SEZEN: Anlayan, kavrayan, hisseden

    SEZER: Hassas, duygulu, fark edici

    SEZGİ: İdrak, seziş, hissediş, ilham

    SEZGİN: Hassas, sezici

    SEZGİR: Hassas, narin, alıngan

    SEZİGEN: Sezen, sezgin

    SEZİK: Sezgin, içli

    SEZİKLÜ: Tedbirli, sezici

    SEZİM: Hissediş, anlayış

    SEZİMTAL: Hassas, duygulu

    SEZMİŞ: İdrak eden, anlayan

    SIBAK: Sopa, değnek

    SIDAL: Muktedir, güçlü, egemen

    SIGUN: 1- Yabani geyik 2- Emek, zahmet, sıkıntı

    SIĞIN: Erkek geyik, Ala geyik

    SIĞINAK: Sıkı korunan, sığınılacak yer, yoğun ve katı olan yer

    SIĞINDIK: Bağlılık, sadakat

    SIĞLAM: 1- Sağlam, sıkı, yoğun 2- Sine, bağır

    SIK: Katı, yoğun

    SIKI: Katı, sıkılmış, yoğun

    SIKILGAN: Daralmış, daralan, sıkılaşan, utangaç

    SIKIN: 1- Keder, yas, üzüntü, sıkıntı 2- Ala geyik

    SILIV: Temiz, pakize, bakire

    SILKIM: Cesur, gözükara

    SIN: 1- Deney, deneme 2- Endam, gösteriş

    SINAÇI: Hakem, sınayıcı

    SINAĞ: Sınav, imtihan, deneme

    SINAK: Deney, sınav, imtihan

    SINAUVU: Sınav, deney

    SINAYÇI: Hakem, sınayan

    SINÇI: Hakem, sınaçı

    SINDIRAÇ: Bülbül

    SIRAY: Çehre, yüz, beniz

    SIRGA: 1- Küpe, takı, aksesuar 2- Armağan, bahşiş 3- Halka, halkalı

    SIRGALU: Küpeli

    SIRMA: Sırlı, boyalı, gümüş tel

    SIYKIM: Sevgili, canan

    SIYLI: 1- Sevimli, sempatik, muteber 2- Armağan

    SIYLIK: Armağan, bahşiş

    SIYURGAL: Armağan

    SIZGIÇ: Kalem, yazgaç

    SIZIM: Sızı, yakınma, hüzün

    SİBEL: 1- Buluttan ayrılıp henüz yere düşmemiş yağmur tanesi 2- Buğday, buğday
    tanesi

    SİLGİ: Arınma, temizlik, parlaklık

    SİLİG: 1- Temiz, namuslu, dürüst 2- El değmemiş, bakir, bakire 3- Tatlı dilli

    SİNÇE: Çehre, beniz

    SİNGİL: Küçük kız kardeş

    SİNGİN: Mahçup, sıkılgan

    SİNKEL: İmtiyazlı, ayrıcalıklı

    SİNKİL: İmtiyazlı

    SİR: 1- Şeciye, soy, kök 2- Birleşik, birleşmiş

    SİREK: Zeki, akıllı

    SİTACU: Nazlı, narin, alıngan, hassas

    SİYAVUŞ: Sevimli, sempatik, sevgiye layık

    SİYENDİ: Sevilen, sevilmiş, sevgiye layık

    SİYREK: Az rastlanır, seyrek bulunur

    SİYUN: Sevim, sevimlilik, sempati, beğeni

    SİYURAN: Utkan, muzaffer

    SİYURGAL: 1- Ödül, armağan, ödül alma 2- Madalya, askeri nişan

    SİYURGATMIŞ: 1- Düşmanı bozguna uğratmış 2- Başarılı, ödül ve övgü almış

    SİYÜNÇ: Sevinç, mutluluk

    SİZGEK: Zeki, sezgin, müdrik

    SİZÜÇEN: Hassas, zeki, uyanık, akıllı

    SOBAY: 1- Bekar, yalnız, münferit 2- Silahını iyi kullanan, deneyimli asker,
    savaşçı

    SOĞAY: Sağlıklı, zinde, dinç

    SOKMAN: 1- Mert, dürüst 2- Diz kapağına kadar gelen uzun bir tür çizme (Türkmen
    çizmesi)

    SOKULAG: 1- Adak, kurban 2- Sokulgan, munis, cana yakın

    SOKULGAN: Cana yakın, munis

    SOKUM: Kurban, adak

    SOLAGAY: 1- Solak 2- Ters, hiddetli, öfkeli

    SOLAK: 1- Asker yöneten, asker sevk eden (Sulag) 2- Sol el ve ayağını kullanan

    SOLAŞIGLI: Yararlı, çok yararlı, iş bitirici

    SOLGUN: Rengi kaçmış, yıpranmış, hüzünlü

    SOLGUR: (Salgur) Atak, saldırı

    SOLIN: Araştırmacı, meraklı

    SOLMAGAN: Canlı, ölümsüz, solmaz

    SOLMAZ: Canlı, diri, çekici

    SOLTU: Soludu, soluklu

    SOLUK: Nefes, can

    SONGAR: Sungur, şahin

    SONUÇ: 1- Son, bitim, kıyı 2- Uç, sınır, limit

    Otmanlı ve Salçuklular döneminde, sınır karakollarında görev yapan kişiler
    verilen bir ad

    SORGUÇ: Başa takılan çelenk

    SORGUN: Söğüt türü bir ağaç

    SOYÇA: Soylu, soyluca

    SOYDAM: 1- Soylu, soyunu düşünen 2- Ailesine bağlı, yuvasına bağlı

    SOYDAN: 1- Soylu, soylu bir aileden gelen 2- Hanedan, hanedanlık

    SOYDAŞ: Aynı soydan gelen, aynı soyun kişileri

    SOYLAMIŞ: 1- Soyunu çoğaltıp, kutsayan, örgütleyen 2-söz, söyleyen, konuşmacı,
    hatip

    SOYLU: Asil, asalet sahibi

    SOYLUHAN: birl. Soylu/Han

    SOYON: (Sayın)

    SOYSAL: birl. Soy/Sal 1- Ünlü, meşhur 2- Soylu, asil 3- Medeni, uygar

    SOYURGAL: 1- Ödül, askeri ödül,madalya, nişan 2- Armağan, bağış, ihsan

    SOYURGAT: İhsan, bahşiş

    SÖKE: Diz üstü çöküş, çökme

    SÖKMEN: 1- Yiğit, gözü kara, düşmana diz çöktüren, dize getiren, buyruğunu

    dinleten 2- Sokman, uzun çizme

    SÖKÜR: 1- Kızgın, hiddetli, kabarmış 2- Dize getiren, diz çöktüren,buyruğunu
    dinleten

    SÖKÜRMÜŞ: Dize getirmiş, baş eğdirmiş

    SÖN: Güçten kesilme, azalma

    SÖNMEZ: 1- Canlı, enerjik, ateşli, iddialı 2- Parlak, göz alıcı

    SÖNÜ-k- : Sönük, pasif, cansız, heyecansız

    SÖYKEM: Sempati, sevim, sevimlilik

    SÖYLEM: Anlatım, hitap, hitabet, demeç, izah

    SÖYLENCE: Efsane, mit, destan, lejant

    SÖYÜ: 1- Aşk, sevda 2- Sevinç

    SÖYÜÇEN: 1- Aşık, sevdalı 2- Sevinçli, mutlu

    SÖYÜNDÜK: Sevindik

    SÖZBAY: birl. Söz/Bay Söz zengini, hatip, söz cambazı

    SÖZBİR: birl. Söz/Bir mec. Doğruluk, dürüstlük, söz birliği, sadakat

    SÖZEÇEN: (Sözen)

    SÖZEN: Hatip, konuşmacı

    SÖZER: birl. Söz/Er, mert, sözünün eri

    SÖZERİ: birl. Söz/Eri, mert, sözünün eri

    SU: 1- Sıvı 2- Asker, er, erat

    SUBAK: Sopa, değnek, cop

    SUBAY: birl. Su/Bay 1- Bilgili ve deneyimli asker 2- Hafif süvari, atlı asker 3-
    Bekar evlenmemiş (Anadolu ve Azerbaycan’da) 4- Çocuksuz, çocuğu olmayan (
    Kazak ve Kırgızlarda)

    SUGAY: Aya benzer, ay parçası

    SUĞUNÇAK: Sığınak, sığınılacak yer, sine, bağır

    SUKTA: Sıkıcı, ezici, acı kuvvete sahip

    SULAK: 1- Asker sevk eden, sefere çıkan 2- Sulu, verimli

    SUN: 1- Çağrı, davet 2- İncelik, nezaket 3- Vermek, ihsanda bulunmak

    SUNA: 1- Emsalsiz güzellik 2- Yeşilbaş ördeği

    SUNAK: Adak, kurban

    SUNAR: 1- Davetkar 2- Cömert, abadan

    SUNAYAN: Çığırıcı, davetkar

    SUNÇA: Sunak, adak

    SUNÇAK: Adak, kurban

    SUNGU: Bağış, ihsan, ikram

    SUNGUN: 1- Yetenek, yetenekli 2- Sunulan, adak, hibe

    SUNGUR: 1- Kartal 2- Şahin

    SUNGURCA: Sungur yavrusu, küçük sungur

    SUNKA: Sunak

    SUNKAK: Sunak

    SUNKAR: Sungur

    SUNKUR: Sungur

    SUNTAY: birl. Sun/Tay

    SUNU: İkram, davet, bağış, armağan

    SUSKUÇAK: Küçük, körpe

    SUSÜ: Sağlık, şifa

    SUTU BOĞDA: Mübarek, Tanrısal, Tanrıdan gelen (Eski dönem Tanrı sıfatlarından)

    SUVAN: Savaşçı, cengaver

    SUVAR: Bolluk, bereket

    SUVAT: 1- Su kanalı 2- Suyun taksim edildiği yer

    SUYUN: (siyun, sevim) Sevimlilik, sempati, niyet

    SUYUNÇUK: 1- Sevinç, sevimlilik 2- Müjde

    SÜÇÜG: (Süçig) Tatlı, lezzetli, hoşa giden

    SÜDÜN: birl. Süt/Ün, Soylu, temiz

    SÜLEDİ: Saldırgan, akın yapan, akıncı

    SÜLEK: Saldırgan, akıncı

    SÜLEMİŞ: 1- Akıncı, saldırgan, düşman üzerine asker yollayan 2- İyi silah
    kullanan, silahşor

    SÜLÜN: Uzun kuyruklu, renkli bir kuş

    SÜNE: Ruh, can

    SÜNGÜ: (Süngük) 1- Kesici ve delici, uzun bıçak 2- Kemik, kemik parçası, kemikle
    yapılan mızrak 3-Eskiden, mezar başlarına dikilen sırık

    SÜNGÜK: Süngü

    SÜNGÜŞ: Süngü darbesi, süngü hamlesi, süngüleme, savaş

    SÜRÇEK: Yemek, oyun ve eğlence için yapılan, gece toplantısı

    SÜREN: 1- Asker sevk eden, savaşa asker yollayan 2- Haykırış, nara, savaş narası

    SÜRER:Asker sevk eden

    SÜRGİT: 1- Payidar, kalıcı 2- Ulak, postacı

    SÜRÜN: Süs, makyaj, makyaj malzemesi

    SÜSÇEN: Kargı ve kılıç saplamada usta olan kişi

    SÜSMEN: 1- Süslü, süsü ve süslenmeyi seven 2- Tos atan, toslayan

    SÜSÜN: Süslü, işveli, sempatik, çekici

    SÜVERCE: Canan, aşık olunan, maşuka

    SÜYEK: Kemik, soy, sop

    SÜYGEN: Sevgili, canan

    SÜYÜK: Kemik, soy, oymak

    SÜYÜM: 1- Sevim, sempatik 2- Görüş, kanaat

    SÜYÜN: Sevim, sempati

    SÜYÜNÇ: 1- Sevinç,mutluluk 2- Müjde

    SÜYÜNÇÜ: (Süyünç) müjde

    SÜYÜRGE: Toy, şölen, ziyafet

    SÜYÜŞ: Buse, öpücük

    SÜZEM: Diksiyon, söz söyleme ve konuşma ahengi

    SÜZGE: Tarak, çok ince dişli saç tarağı

    SÜZGÜ: 1- Tarak 2- Süzgeç

    SÜZGÜN: 1- Arınmış, süzülmüş 2- Mest, mahmur, kendinden geçmiş 3- Göz alıcı, alımlı

    TABAN:1- Tapan, tapınan 2- Temas, dokunma, vurma 3- Dizi, sıra, kafile

    TABAR: 1- Tapan, tapınan 2- Vuran, döven, dövüşçü

    TABGAÇ: 1, Dövüşçü, kavgacı 2- Ulu, saygıdeğer, muhterem 3- Tapıcı,tapınıcı

    TABIN: (Tapın) İbadet

    TABKI: Vicdan

    TABU: (Tapı, tapu) Kutsanmış, kutlu yapılmış, tapılacak duruma getirilmiş

    TABUK: 1- Tabu 2- İnayet, yardım, hizmet

    TABUN: Tapın, ibadet

    TAÇA: Tasarı, kurgu, plan

    TAÇAM: Tasarı, plan, kurgu, senaryo

    TADIK: Tat, lezzet, damak

    TAG: (Tak, tağ, dağ)

    TAGA: 1- Silah 2- Kural, kaide 3- Saygıdeğer, hürmet edilen

    TAGAY: 1- Saygı duyulan kişi 2- Dayı, ana tarafından gelen akraba

    TAGI: 1- Dindar, inançlı 2- Takı, aksesuar

    TAGUK: Tavuk

    TAĞ: Dağ

    TAĞAN: Üç ayak, saç ayağı

    TAĞAŞAR: birl. Dağ/Aşar mec. Azimli, kararlı

    TAĞLUK: Dağlık, dağlık bölge

    TAĞMA: 1- Dağ eteği 2- Elçi, devlet temsilcisi, devlet görevlisi

    TAĞUDAR: 1- Heybetli, dağ gibi 2- Dağıtıcı, yok edici, yıkıcı, şiddetli 3-
    Kısmet, nasip

    TAKAK: Ucu, ateşli ok

    TAKAY: 1- Dayı, ana tarafından akraba 2- Dolunay

    TAKIĞ: Takı, ziynet, aksesuar, mücevher

    TAKIR: Takı, ziynet

    TAKIŞ: Takı, süs, aksesuar

    TAKİ: Dindar

    TAKSUK: Harika, olağanüstü, anormal

    TALA: 1- İri cüsseli, heybetli 2- Seçkin, güzide

    TALAKAN: Yağmacı, yağmalayan

    TALAN: Yağma, yağmalama, üşüşme, saldırı

    TALAS: 1- At yarışlarındaki, başlangıç ve bitiş çizgisi 2- Fırtına, kum
    fırtınası 3- Dalga

    4- Tartışma, münakaşa

    TALAY: (Taluy, Tulay, Toluy,Tolu) 1- Okyanus, derya, büyük deniz, büyük göl

    mec. Ululuk, büyüklük, sonsuzluk 2- Gelecek, ikbal 3- Seçkin,güzide

    Şamanist gelenekte Deniz ve göllere bakan Tanrı

    TALAZ: Dalga

    TALI: Güzide, seçkin

    TALIKU: Seçkin, güzide, beğenilen

    TALIMAN: Seçkin, güzide

    TALKILIÇ: (Dalkılıç) Zırhsız, korumasız

    TALKAN: Kızartılmış tahıl

    TALPIN: Faal, aktif, çalışkan, himmetli

    TALŞIK: İtimat, teminat, güvence

    TAMAN: Duman, sis

    TAMAR: 1- Damla, damlayan 2- Demir, demir cevheri

    TAMGAÇ: Memur, devlet memuru, damgacı, devlet görevlisi

    TAMIŞ: 1- Demiş, söylemiş, bilgili, deneyimli, sözüne değer verilen, sözüne
    güvenilen 2-Damla

    TAMİR: Temir, demir

    TAMİZ: Damla

    TAMTUK: Büyük ve kuvvetli ateş

    TAMU: (Tamuğ) Yerin dibi, yer altı, cehennem

    Şamanist gelenekte, kötü kişi ve ruhların, öldükten sonra gittikleri yer

    TAN: (Tang) 1- Gün açımı, gün doğumu, şafak 2- İlginç, acayip, şaşkınlık yaratan
    3- Tatlı, tat veren,huzur veren

    TANA: (Dana) dana, iki yaşındaki inek yavrusu

    TANDU: 1- Tan vakti, tan vaktinde doğmuş 2- Alev, alevli büyük ateş

    TANG: 1- Mucize, olağanüstülük 2- Tan vakti 3- Giriş, antre

    TANGAK: Kaygı, endişe

    TANGSUK: Mucize, şaşırtıcı olay, olağanüstülük

    TANGUT: (Tankut) Savaşlarda, mızrak ve tuğların yanına ya da ucuna takılan ipek
    kumaş, flama

    TANIK: 1- Tanuk, şahit, gözlemci 2- Tanıdık, dost, yaren

    TANIL: Ünlü, meşhur, tanınan

    TANIP: Tanınmış, ünlü

    TANIR: Ünlü, tanınmış

    TANIŞ: 1- Tanınan, bilinen, aşina, tanıdık 2- Danışılan, bilgi ve deneyimine
    başvurulan, danışman

    TANIŞIK: Yakından tanınan, tanıdık, bildik, dost, yaren

    TANIŞMAN: (Danışman) Tanış, danışılan, bilgili kişi

    TANIT: Tanınacak nitelikte, belirgin, tanınabilen

    TANJU: (Tanyu) Sonsuz genişlik, ululuk,olağanüstülük, mucize gibi

    Hun imparatorlarının unvanlarından

    TANLA: 1- Şaşılası, ürkütücü, olağanüstü, mucize 2- Suçlayan, yargılayıcı 3-
    Doğuş, tan vakti

    TANLAĞI: Mucize

    TANMAN: Tan vakti doğan

    TANRIDAĞ: birl. Tanrı/Dağ “ Tanrı Dağı”

    Çok eski dönemlerden beri, kutsanarak, Tanrı tarafından yalnızca Türklere tahsis
    edildiğine

    inanılan ve halen kutlu kabul edilen sıradağların genel adı

    TANRIKUT: birl. Tanrı/Kut

    Tanrısal, Tanrıdan gelen, Tanrının Kutunu üzerinde bulunduran, haşmetli, Hun

    imparatoru Mete Han’ın unvanı

    TANSIĞ: (Tansık,Tansu) hayret verici, şaşırtıcı, olağanüstü

    TANSU: 1- Tansık, mucize 2- Yadigar, armağan 3- Birleşik

    TANTIK: 1- Çok konuşan, konuşkan 2- Tanıdık, hısım, ahbap

    TANUĞ: Tanı, teşhis, kanıt, tanınan, tanınmaya yol açan

    TANYU: (Tanju) Ulu, ulaşılmaz, hükümran

    TAP: Dilek, istek, umut, yardım ve bunları içine alan beklentilerle dolu inanç

    TAPAĞ: 1- Tapma, tapınma, saygı 2- Görev, iş

    TAPAR: Tapan, seven, uman

    TAPARLU: 1- Mutlu, umutlu 2- Sofu, dindar

    TAPDUK: 1- Çocuğu uzun süre olmayanların, çocuğu olduğunda verdiği adlardan 2-
    Saygı ve sevgiye layık, saygıdeğer 3- İbadet, tapınma

    TAPI: Tapınma, ibadet

    TAPIK: Önde, önde olan, önde gelen

    TAPIN: Tapınma, umma, beklenti

    TAPINGU: Tapınılacak nitelikte sevilen

    TAPIR: Buluş, yenilik, icat

    TAPKI: Vicdan

    TAPKIR: Ayak altında kalıp, katılaşan toprak

    TAPKUR: Tabur, dizi, topluluk, kafile

    TAPLAK: Rıza, kabul, teyit

    TAPUK: Tapu, Tabu 1- Tapınma, dilek, istek 2- Tabu, kör inanç 3- Hizmet,
    hizmetli

    TAPUKÇI: (Tapıcı) Saray muhafızı, muhafız askeri

    TAPUKSAK: Saygılı, hürmetli

    TAPUN: Kutsama, kutsal bir varlığa yönelme, beklenti, ibadet

    TAPUNMUŞ: Sofu

    TAR: Dar, darlık, zahmet, sıkıntı

    TARA: Ağaç dallarını budamak için kullanılan bıçak

    TARAGAY: Turgay, tarla kuşu, çayır kuşu

    TARAKA: 1- Tarak, eşme, ayırma aleti 2- Saygı gösteren

    TARAMAN: Tarayıcı,rençber, çiftçi

    TARAN: 1- Geniş arazi, ekinlik, ekin yeri 2- Sınır, hudut

    TARANÇI: 1- Sınır muhafızı 2- Ekinci, rençber

    TARANG: Mevki sahibi, imtiyazlı, saygıdeğer

    TARBAN: Gururlu, mağrur

    TARDU: 1- Öncelikli, imtiyazlı 2- Durdu, duran yaşam

    Göktürkler dönemi, üst düzey yöneticilere verilen bir unvan

    TARDUŞ: İmtiyazlı

    TARGAN: Savaşlarda, düşmanın geçeceği yollara, onların gidişini ağırlaştırmak ve
    güçleştirmek için bırakılan, kaya ve kütük parçaları

    TARGUN: Mahçup, sıkılgan

    TARHAN: (Tarkan) İmtiyaz sahibi soylu kişi. Bu kişiler, vergi vermez, suçları
    dokuz kereye kadar bağışlanır, kağan ve hanların huzuruna izinsiz
    girebilirlerdi.

    TARHUN: Güzel kokulu bir yayla çiçeği

    TARIK: Darı, tahıl, ekin

    TARIM: 1- Emek, enerji, zahmet, sıkıntı 2- Ziraat, rençberlik 3- Irmakların
    küçük kolları

    TARINÇ: Sınır, hudut, uç

    TARING: 1- Derin, derinlik 2- Ziraat

    TARKAN: İmtiyazlı ve soylu kişi (Tarhan)

    TARKANÇ: 1- Öfke, gücenme, rahatsızlık, kızgınlık 2- Darılma, sıkılma

    TARKAT: Bakan, nazır, yönetici, bürokrat

    TARKINÇ: 1- Darılma, darlanma, küsme, küskünlük 2- İsyan, başkaldırma

    TARLIG: 1- Güçlük, darlanma, sıkılma 2- Bahşiş, hediye

    TARTA: Terazi

    TARTAGAN: 1- Tartan, terazi 2- Dağınık, derbeder

    TARTIŞ: Armağan, bağış

    TARUG: 1- Darı, ekin 2- Hediye, bağış

    TASAR: Plan, tasarı, tasarım

    TASIM: Gösteriş, afi

    TAŞ: 1- Dış, dışta olan, görünürde olan 2- Kaya parçası mec. Sertlik,
    dayanıklılık

    TAŞAN: Taşmış, dışa vurmuş, coşkun

    TAŞAR: Taşmış, coşkun, ateşli

    TAŞGAN: Taşan, coşan, ateşli

    TAŞGARU: Dışarı, dışarıdan, taşra

    TAŞGIN: Taşmış, dışa vurmuş, coşkulu, ateşli, asabi

    TAŞKI: Dışarıdan, taşralı

    TAŞKIN: Coşkun, ateşli

    TAŞRALU: Dışarıdan, yabancı

    TAŞRIK: Dışarıda, gurbet, gurbetçi, sefere giden.

    TAŞUG: Taşınabilir mal, menkul değer

    TAŞÜREK: birl. Taş/Yürek ( Cesur, gözü kara)

    TAT: 1- Yemek, damak 2- Uzak, uzakta, uzaktan, yabancılaşmış 3- Kılıç pası,
    paslı kılıç

    TATAR: 1- Uzakta kalmış, yabancılaşmış 2- Çayırlık, mera 3- Kent dışında yaşayan

    TATAŞ: (Dadaş) 1- Yakın dost, yaren, arkadaş 2- Uzakta kalmış, aynı uzaklığı
    paylaşan

    TATIG: Tatlı, hoş

    TATIR: Çayırlık, otlak, mera

    TATLI: Tatlı veren, hoşa giden mec. Güler yüzlü, sevimli, cana yakın

    TATU: 1- Barış, sulh 2-Uzağı gören, uzak görüşlü 3- Bakıcı, eğitici 4- Tatlı,
    tat veren

    5- Yaratılış, fıtrat

    TAV: 1- Hız, devinim, çeviklik, koşu, davranmak, harekete geçmek. 2- Dağ

    TAVAR: Hızlı hareket eden, hızlı davranan.

    TAVGAÇ: 1- Hızlı koşan, hızlı davranan, atik 2- Çekici, cezbedici

    TAVIŞGAN: Tavşan

    TAVLI: 1- Hızlı, atik 2- Dağlı

    TAY: 1- Dayak, dayanak, dayanılacak nesne 2- Soy, asalet, soyluluk unvanı 3-
    Ululuk, büyüklük,çokluk 4- Mevki, yer, bölge 5- Ananın erkek kardeşi, dayı 6-
    Süt emen at yavrusu

    TAYAK: Baston, değnek, dayanılacak nesne.

    TAYANÇ: 1- Dayanç, dayanak 2- Hami, koruyucu, sırdaş, güvenilen kişi

    TAYANÇI: Danışman, memur.

    Uygurlar döneminde, küçük dereceli memur unvanlarından

    TAYANG: Dayak, dayanak, destek, dayanak

    TAYANGU: Danışman, aracı, sıra dışı. Han ve kağanların danışmanlarına verilen
    bir unvan

    TAYCU: 1- Hami, destekçi, koruyucu 2- Soylu, seçkin 3- Tay sahibi,tay eğiticisi

    TAYEÇE: birl. Tay/Eçe..Soylu, saygıdeğer hanım. (Teyze, sözcüğünün buradan

    geldiğini söyleyen dilciler var.)

    TAYGA: 1- Kavak, çam, söğüt karışımı ormanlık bölge 2- yoğurtlu sebze çorbası

    TAYGAN: 1- Karışık ağaçlı orman 2- Dayanak, destek

    TAYGANA: Kaygan, kayıcı

    TAYGUN: Yavru, çocuk, torun

    TAYGUR: Kayan, kızakla kayan

    TAYIK: Kibar ve nazik genç

    TAYLAN: 1- Beyefendi, centilmen 2- Yakışıklı, heybetli 3- Düzgün ve etkileyici
    konuşan

    TAYŞI: 1- Mürşit, yol gösteren 2- Hami, koruyucu

    TEBER: Balta, baltalı mızrak

    TECİMEN: İdareli, ekonomist

    TECİMER: Ekonomist, hesaplı

    TEDAN: Tutan, zapt eden, zabit

    TEDİK: (Tetik) 1- Usta, becerikli, bilgili 2- Öğüt, nasihat

    TEGEN: (Değen) Değerli, karşılığı olan

    TEGİN: Tigin, prens, şehzade, bey oğlu. Göktürkler döneminde, vali unvanı olarak
    da kullanılmıştır.

    TEGİNEK: Değnek, baston

    TEGİR: 1- Değer, kıymet, paha 2- Hücum, taarruz 3- Ulaşım, ulaşma

    TEGİŞ: 1- Değişim, değişme 2- Dövüş, temas, çarpışma, hücum

    TEGRE: Daire, çevre, civar, etraf

    TEGREK: 1- Değer, kıymet 2- Tekerlek, değirmi, yuvarlak

    TEĞME: Değme, seçkin, farklı

    TEKER: 1- Değer, kıymet 2- Çevre, yöre, daire 3- Saldırgan, mütecaviz

    TEKEŞ: Döğüş, değiş, temas, savaş, savaşçı

    TEKİN: 1- İyi, güzel, biricik, emsalsiz, uğurlu, uygun 2- Rahat,
    güvenli,güvenilir,

    3- Tigin, prens, bey oğlu 4- Tabi, bağlı, kul, köle 5- Boş, ıssız, toplumdan
    uzak kişi 6- Saldırgan

    TEKİNİK: Güvenilir, iyi, münasip, uygun

    TEKİR: 1- Değer, kıymet, paha 2- kara benli, kara çizgili 3- Hücum, saldırı,
    saldırganlık

    TELA: 1- Delici, delen 2- Tolu, olgun, bilge 3- Armağan, adak, sungu

    TELEK: Armağan, sungu

    TEMİR: Demir

    TEMİR YALUP: birl. Demir/Yalup ...demirci ustası, silah yapımcısı

    TEMİRÇAL: birl. Temir/Çal ( kılıç darbesi, kılıç vuruşu)

    TEMİREN: Ok başlığı, okun ucundaki sivri ve delici demir parçası

    TEMİRHAN: birl. Temir/Han

    Eski dönem, “ Maden Tanrısı”

    TEMİRKIRAN: birl. Temir/Kıran mec. Acı kuvvet, acı kuvvete sahip kişi

    TEMİŞ: Demiş, söylemiş, bilgin, deneyimli

    TEMÜGE: (Temürge) demir, nüvesi

    TEMÜRKAZUK: birl. Temir/Kazık Kutup yıldızı

    TENBE: At koşumu, koşum takımı

    TENEKUR: Boraks madeni

    TENGİZ: Deniz

    TENİK: Azim, kararlılık

    TENŞİ: Eşit, adil, adaletli

    TEOMAN: Sis, duman, tuman

    TEPE: 1- Uç, sınır, doruk, yükseklik, yüksek yer 2- Yığın, kütle 3- Bir nesnenin
    sivri ucu

    TEREÇE: İnce, narin, zarif

    TEREK: Siper, koruyucu

    TEREKEME: Siper, siperlik, sütre

    TERİLGEN: Diri, canlı, hazır, tetik, tetikte

    TERİLGENBUDUN: birl. Terilgen/Budun

    Devletin çekirdeğini oluşturan boy merkez halk Devletin, temel, ulusal askeri
    gücü

    TERİM: 1- Bilim, sanat, bilim ve sanat erbabı 2- Emek, alın teri, zahmet 3-
    soyluluk, şeref, onur,nurlu 4- toplantı, dernek 5- Han soyundan gelen kızlara
    verilen bir soyluluk unvanı

    TERİŞ: Derleme, toparlama, birleştirme, birleştirici, derleyip toparlayıcı

    TERKEN: 1- Süs oku, süslü ok 2- Savaş arabası 3- Soylu, soyluluk unvanı

    TERNEK: Dernek, toplantı

    TESİYEMİ TANYU: (Ululuğun sınırı olmayan, en ulu )

    TETİK: 1- Uyanık, hazır 2- Becerikli, mahir

    TEYENG: Sincap

    TEYMUR: Demir

    TEZ: 1- Hızlı, ivedi, hızlılık 2- Kaçma, ürkme, ürküntü 3- Şiddet, şiddetli

    TEZME. Çabuk kızan, canı ağzında, kızıp çekip giden

    TEZÜREK: birl. Tez/Yürek Heyecanlı, ateşli

    TIBIK: Sakin, asude

    TILSIM: Büyü, efsun, sihir

    TIN: (Tin) Ruh, can, nefes

    TINGI: 1- Tin, can, yaşam 2- Kulağa gelen ses, ses dinleme (Tınlama)

    TINGLAK: Efendi, söz dinleyen

    TINGLAR: Dinler, hürmetkar

    TINGLATUR: Sözü dinlenen, sözü geçer

    TINGLAYU: Munis, söz dinleyen

    TINGLIĞ: Canlı, diri

    TINI: 1- Ruhsal, ruhla ilgili 2- İnanç, iman 3- Tıngırtı, kulağa gelen ses

    TİGİN: Prens, şehzade, han oğlu, bey oğlu

    TİGREK: Çevre, daire

    TİKE: Parça, bölüm, lokma, tıkım

    TİKEN: Dikili, dik, dikmiş

    TİKİM: Parça, lokma

    TİLBE: Dilek, dilenen şey, murat

    TİLBİ: Dilek

    TİLEK: Murat, istek, dilek

    TİLKİ: Tilki, kürkü için avlanan hayvan

    TİLMAÇ: Çevirmen, tercüman

    TİLMEN: (Dilmen) Konuşkan, hatip, çenebaz

    TİLTAY: Etken, amil, neden

    TİLUN: Dolun, tolun, dolu, tam, eksiksiz, kusursuz

    TİMAGUR: Merhametli, vicdanlı

    TİMUÇİN: (Temuçin, temurçin, timurçine)

    Çengiz Kaan’ın ilk adı. Ancak doğrusu, Timurçin’dir. Demir ucu, sivri demir
    anlamındadır.

    TİMUR: Demir

    TİMUR KÜRKAN: birl. Timur/Kürkan

    Türk dünyasının en ünlü simalarından. Yalnızca Türk tarihi değil, dünya
    tarihinin de başta gelen liderlerinden. Çengiz Kaan’dan sonra, dünyanın ikinci
    büyük fatihi. Yaşamı hep çetin mücadelelerle geçmiş, koca bir imparatorluğu
    adeta yoktan var etmiştir. Kürkan (Damat) lakabını, evliliğinin ilk yıllarında,
    kayın eçesi olan Buhara Emir’ in himayesinde oluşu nedeniyle almış, daha
    sonraları,İranlılar ona “ Timurleng”, Otmanlılar “ Aksak Timur” lakabını
    takmışlardır. Bu ulu kişi zamanında,Türk dünyası üçüncü ve son kez olarak, tek
    devlet çatısı altında toplanmış, “ Birleşik Türk devletleri” ideali, bu ulu
    kişinin döneminde son kez gerçek olmuştur.

    TİN: 1- Can, ruh, öz 2- Soluk, nefes, yel 3- Dinmiş, dingin, sakin, bitik 4-
    Gök, göksel, Tanrısal

    TİRGEÇ: Diri, canlı, dirilik veren

    TİRİG: Diri, canlı, güçlü

    TİRİGLİĞ: Dirlik, yaşam, geçim

    TİRİL: 1- Can, ruh, yaşam 2- Dirilik, canlılık, derlenip toparlanma 3- Derlenme,
    derleniş

    TİRİM: Yaşam, geçim, hayat yolu

    TİRKİŞ: Kervan, kafile

    TOGA: 1- Doğa, tabiat, hilkat, yaratılış, huy 2- Kalın, katı, yoğun, doymuş 3-
    Usul, yordam, teamül

    TOGAY: 1- Toga 2- Dolunay 3- Koruluk, küçük orman

    TOGU: 1- Doğu, doğuş 2- Vuruş, darbe

    TOĞAÇ: (tokaç) Topuz, çamaşır yıkarken kullanılan tahta topuz

    TOĞAN: 1- Doğan, doğan kuşu 2- Canlı, doğmuş olan, yaşayan

    TOĞMA: 1- Dokuma, dokumadan yapılan giysi 2- Yerli, yerli halktan olan kişi

    TOĞMAK: (Tokmak)

    TOĞMUŞ: Doğmuş, ortaya çıkmış, canlı, yaşayan

    TOĞRUL: 1- Tuğrul 2- Doğrulmak, ayağa kalkmak

    TOĞRULÇA: Doğan kuşu, doğan yavrusu

    TOĞSIK: Doğuş, doğum, ortaya çıkış

    TOĞUL: 1- Doğulu, doğudan 2- Doğum, doğuş, ortaya çıkış

    TOĞULGA: Tolga, tulga, savaş başlığı, miğfer

    TOK: 1- İrilik, katılık, dayanıklılık, yoğunluk 2- Vuruş, darbe, dövüş, savaş 3-
    Yol, yöntem, yordam

    TOKA: 1- Tok, sert, katı 2- Usul, yol, yordam, teamül 3- Dövüş, vuruş, vuruşma,
    4- Huy, hilkat,yaratılış

    TOKAÇ: (Togaç) Topuz, çamaşır topuzu

    TOKALIG: Tokluk, katılık, sertlik

    TOKAY: 1- dolunay 2- Dere kenarlarında yetişen bir çiçek, çalı

    TOKLU: 1- Yol, yordam, bilen, bilge 2- Bir yaşını geçmiş kuzu 3- İri, dolgun,
    besili

    TOKMAK: Vurma, ezme, dövme aracı

    Kalın, geniş, ağaçtan yapılmış çekiç

    TOKOL: Kuma, ikinci hanım

    TOKTA: 1- Durma, yaşama, direnç, dayanıklılık 2- Tedbir, tedbirlilik

    TOKTAK: Tedbir, tedbirli, temkinli

    TOKTAMIŞ: Durucu, kalıcı, dirençli, dayanıklı, uzun ömürlü, dirayetli

    TOKTAR: Dayanıklı, dirayetli, uzun ömürlü

    TOKU: 1- Doğu 2- Dövüş, temas, savaş

    TOKUM: 1- Doğum, doğuş 2- Yaşam, direnç, dayanıklılık

    TOKUMAK: Tokmak

    TOKUR: 1- Gözü pek, cesur 2- Dokur, dokumacı

    TOKURGAK: Dokuma aleti, dokuma tezgahı

    TOKUŞ: 1- Dövüş, savaş, vuruşma 2- Doğuş, direnç, yaşam, dirayet

    TOKUZ: 1- Dokuz sayısı (..Türklerin uğurlu ve kutlu saydıkları sayılardan) 2-
    sıkça ve kalınca

    dokunmuş bir kumaş

    TOLAN: Eşsiz, emsalsiz

    TOLAY: Bir tavşan türü

    TOLDI: Doldu, dolu, doluluk, bütünlük, olgunluk, irilik, bilgelik, erginlik

    TOLDIKORGAN: Anıt, lahit, abide

    TOLGA: Miğfer, çelik başlık

    TOLGAN: 1- Dolgun, iri, dolu 2- Acı, üzüntü, inleme

    TOLKAN: Dolgun

    TOLMIŞ: Dolmuş, dolu, olgun, bilge

    TOLU: 1- Dolu, olgun, kamil, yetkin, usta 2- İçki, içki kadehi, içki ile dolu
    kadeh 3- Seçkin, güzide

    TOLUHAN: birl. Tolu/Han

    Arap işgalleri sırasında, onlara karşı direniş örgütleyen ve çeşitli savaşlara
    giren bir bey

    TOLUK: 1- Dolu, olgun, yetkin, bilge 2- Tuluk, tulum

    TOLUM: 1- Silah, savaş aleti 2- Olgun, dolgun

    TOLUN: Dolu, tam, bütün, eksiksiz, kusursuz, olgunlaşmış

    TOMAN: Duman,sis

    TOMBAY: Manda, camış

    TOMRİS: (Tomris Hatun) 1-Demir ucu 2- Demir sesi. 3- Demirin özü, nüvesi.4-
    Bereket, bolluk,uğur.

    T... Türk tarihinin ünlü simalarından. Sakalar devletinin katun’u (kraliçesi)
    (İran – Turan savaşları sırasında, zalimliğiyle ünlü, Pers kralı Hüsrev’in, Türk
    topraklarını işgal etmesine karşın yapılan savaşta büyük kahramanlıklar
    göstererek, onu yenmiş, başını kesip kan dolu bir fıçıya atarak, “Hayatın
    boyunca kana doymadın, kan döküp kan içtin. Ben de sana yakışanı yapıp, seni
    bundan mahrum etmeyeceğim.” diyen ulu kişi.)

    TON: Don, giyim, giysi, elbise

    TONA: Giyimli, varlıklı, yakışıklı

    TONAT: Donat, cömert, eli açık, aç doyuran – çıplak giydiren.

    TONATMIŞ: Giydirmiş, hayır hasenatta bulunmuş, cömert ve eli açık.

    TONGA: Kaplan, Asya kaplanı.

    TONGUZ: Domuz

    TONKA: 1- Tunga , kaplan 2- iri,büyük,gösterişli

    TONLU: Giyimli,şık,zengin,varlıklı

    TONSUZ: Yoksul

    TONYUKUK: (Tanyu/Kök,gök) Sonsuzluk ve genişlik,bilgelik ve deneyimlilik.

    TOP: Yığın, topluluk, bütünlük, erk

    TOPAÇ: 1- Top gibi, toparlak, dolgun 2-İbrik 3- Sepet, sele

    TOPAK: Topluca, toplanmış, yığın

    TOPRAK:.. Yer, yurt, arazi

    TOPURGAN: Ayak basıldığında toz çıkaran, yumuşak toprak

    TOPUZ: Toplanıp, kurutulmuş, katılaşmış, topluca ve katıca. Silah, dövme ve ezme
    aracı

    TOR: 1- Mevki, mertebe, şeref, şereflilik 2- Türeme, doğma, soy, gelişme,
    yayılma 3- Ağ, tuzak 4-Giysi 5- Evlat, çocuk, nesil 6- Zayıflık, incelik, hamlık

    TORAMAN: 1- Fahri, onursal, şerefli 2- Kaba, yetişmemiş, acemi 3- İri, dolgun,
    heybetli

    Toran: Turan, duran, yaşayan, dirençli

    TORÇUK: Kozalak

    TORKU: İpekli kumaş

    TORLAK: 1- Eğitilmemiş at 2- Çırak, acemi, ham

    TORMIŞ: Durmuş, yaşayan, yaşar, yaşam

    TORMU: Yaşam süresi, yaşam

    TORU: 1- Duruş, yaşam 2- Bolluk, bereket, fazlalık 3- Doru, doru renk

    TORUG: Doruk, Doru renk

    TORUK: 1- Doruk, zirve 2-İnce, zayıf, ham, olmamış

    TORUM: 1- Aygır, aygır yavrusu 2- Kul, köle, muti, bağlı 3- Deve yavrusu

    TORUN: 1- Evladın, evladı 2- Sevgili, biricik, çok sevilen 3- Acemi, ham,
    yetişmek üzere olan 4-Genç boğa

    TOSUN: 1- Genç boğa, 2- Tos atan, tos vuran, azgın, azmış, saldırgan

    TOY: 1- Şölen, yemekli eğlence, düğün dernek 2- Em, ilaç, doyum, doyumluluk 3-
    Ordu, ordu birliği 4- Çamur bataklık 5- Doğan türü bir avcı kuş 6- Genç,
    gençlik, acemilik, çıraklık

    TOYAK: 1- Atlara giydirilen savaş zırhı 2- Tırnak, at tırnağı

    TOYAN: Toy sahibi, toy veren kişi

    TOYGA: 1- Toy sahibi, toy veren kişi, 2- Toylarda yapılan çorba, ayranlı çorba

    TOYGAN: 1- Kurultay üyesi 2- Bir kuş türü 3- Genç, taze

    TOYGAR: Tarla kuşu, çayır kuşu

    TOYGUN: 1- Genç, taze, deneyimsiz 2- Doymuş

    TOYGUR: Doymuş, gözü tok, olmuş, olgun

    TOYLAK: 1- Toy yeri, toy yapılan yer 2- Karargah, ordunun toplandığı yer.

    TOYLUK: Toy yeri, Toy yapılan yer

    TOYMADUK: 1- Özlenen, özlemi duyulan 2- Hırslı, doyumsuz

    TOYMAGUR: İştahlı, obur

    TOYTİMUR: Ermiş, keramet sahibi, Şaman büyüğü, kam, rahip

    TOZUN: 1- Tosun 2- Düzen, uyumluluk

    TÖGİ: Cömert , eli açık

    TÖGÜN: Çekici, yakışıklı

    TÖKMEN: Çekici, yakışıklı

    TÖKÜ: Eli açık, cömert, müsrif

    TÖKÜŞ: Düğüş, savaş, vuruşma

    TÖLEÇ: Ücret, yevmiye

    TÖLEGEN: Olgun, kamil, yetişkin

    TÖLEK: 1-Ücret, yevmiye 2- Sükunet, sakinlik

    TÖLİS: Bölük, bölünmüş

    TÖLÜK: Tuluk, tulum

    TÖR: 1- Türemek, çoğalmak, yaratılış 2- Makam, mevki, onur yeri, şerefli yer 3-
    Usul, kural, teamül

    TÖRE: 1- Düzen, gelenek, usul, teamül, geleneksel hukuk 2- Türeyiş,yaşayış,
    çoğalma, yaratılış

    TÖRELİ: Töresi olan, töreye bağlı, geleneklerine bağlı

    TÖREMEN: Görgülü, töreye bağlı

    TÖREN: 1- Töreye uygun yapılan, töre gereği yapılan, merasim 2- Soylu, necip,
    seçkin

    TÖRKİN: Kök, menşe, dip, soy

    TÖRÜ: 1- Yasa, devlet düzeni 2- Türeyiş, yaratılış

    TÖRÜCE: Töreye ve yasaya uygun

    TÖRÜİÇİ: Töreye uygun

    TÖRÜLÜG: Töreye bağlılık, Töre bilgisi, Töre uygulaması

    TÖRÜM: 1- Türeyiş, yaratılış 2- Töreye bağlılık

    TÖRÜMÇÜ: Töreye bağlı, soyuna bağlı

    TÖRÜN: 1- Soylu, soyluluk 2- Tören, merasim, ihtiram

    TÖRÜTGEN: Yaratıcı, yaratan, halik

    TÖŞTÜK: Düş, rüya

    TÖZ: Kök, dip, temel, cevher, öz

    TÖZLÜK: Öz, esas, asıl, kök, köklü, özlü

    TÖZÜN: Soylu, temeli sağlam, köklü

    TUNAY: Evlatlık kız çocuğu

    TUDUN: (Tutun) 1- Tutunma, bağlılık, sadakat 2- Destek, güvence, tutunulacak
    nesne

    Hazar kağanlığı döneminde kullanılan “ vali “ unvanlarından

    TUGAN: Doğan

    TUGANA: Özel ok (İçi oyulmuş, içinde evrak gizlenen ok)

    TUGAN: 1- Küçük ırmak, çay, akarsu 2- Togay

    TUĞ: Sancağın tepesine takılan at kuyruğu, kıldan yapılan flama, Uğur ve Kut
    işareti olarak kullanılır olmasına karşın, bundan daha çok savaş isteği,
    başkaldırı ve isyan sembolü olarak kullanılmıştır. 2- Tıkaç,kapak, bent, set

    TUĞANÇI: Doğancı, doğan terbiyecisi, doğan eğitmeni, doğan yetiştiricisi

    TUĞCU: 1- Tuğ taşıyan kişi, alemdar 2- İsyancı, isyankar

    TUĞÇE: Küçük tuğ, tuğcuk

    TUĞLU: Tuğ sahibi, kutlu, uğurlu

    TUĞLUK: Tuğlu, tuğu olan, tuğ taşıyan

    TUĞMA: 1- Doğmuş, ortaya çıkan, boy gösteren 2- Tuğ kaldıran, isyankar

    TUĞRUL: 1- Doğan kuşu, bir doğan türü 2- doğru, doğrulmuş, dik- ayakta 3- Türk
    mitolojisinde, adı geçen, yarı insan, yarı kuş.

    TUĞSAVUL: birl. Tu/Savul

    Eski dönemlerde, ordu içinde tuğ taşıyan ve onu koruyup, önde tutmakla görevi
    olan kişilere

    verilen ad.

    TULA: 1- Tolu, dolu, olgun 2- Ayna

    TULAN: Dolu, olgun, kamil

    TULAY: 1- Talay, taluy, okyanus, deniz 2- Ayna 3- Dolu, dolgun, olgun

    TULGA: Tolga, miğfer

    TULGAR: 1- Azim, kararlılık, inanç, güvenç 2- Gösteriş, heybet, heybetlilik

    TULGAY: Tuga, Tolga, miğfer

    TULİ: 1- Dolu, olgun, kamil 2- Ayna

    TULKİ: Tilki

    TULTAG: Sakin, kendinden emin

    TULU: 1- Dolu, ergin, olgun 2- Ayna

    TULUK: 1- Dolu, olgun, bilge 2- yayık, çömlek

    TULUN: 1- Tolun, dolu 2- Çene kemiği

    TUMA: Yeğen, kuzen

    TUMAÇI: Erkek kuzen, (Amca, hala, dayı, teyze çocuğu)

    TUMAÇIM: Kız kuzen

    TUMAĞAN: 1- Nilüfer çiçeği 2- Duman, sis

    TUMAN: Duman, sis

    TUMAY: Sessiz, sakin, kendi halinde

    TUMGAN: Tuman, sis

    TUMRUL: Dumrul, Demir ucu

    TUNA: (Tona) Varlıklı, zengin, gösterişli, ihtişamlı

    TUNÇ: Bronz, Bakır, kalay karışımı

    TUNG: Nüfus sahibi, kudretli, muktedir

    TUNGA: 1- Kaplan, Asya kaplanı 2- Kudret, ihtişam, fevkaladelik

    TUNGUÇ: Çocuk, evlat, evlatlık

    TUNGUT: Evlatlık

    TUNUÇ: Tunç

    TUR: 1- Durmak, yaşam, canlılık 2- İrade, istek, yargı

    TURA: 1- Dura, durak, ev, mekan 2- Deriden örülen kamçı 3- Sibirya bölgesinin
    eski adı

    TURAK: 1- Durulan yer, yaşanılan yer, mekan 2- Yaşam, ömür

    TURAL: Durma, yaşama, ömür

    TURAM: Olgunluk, kemal

    TURAMUN: 1- Evcil, evcimen 2- Onurlu, onuruna düşkün

    TURAN: Duran, yaşayan, ömür, ömürlü, yaşama direnci (Çocukları sık ölen
    ailelerin, uzun ömür ve kalıcılık dileklerini içeren adlardan.

    TURÇAK: Filiz, fidan

    TURÇİK: 1- Durucu, kalıcı, uzun ömürlü 2- Fidan

    TURDU: Durdu, sağ, salim, yaşar, yaşayan, kalıcı, ömürlü

    TURGAK: Bekçi, muhafız, koruyucu

    TURGAN: Duran, ömürlü

    TURGAY: 1- Tarla kuşu, serçe 2- Türk/Ay

    TURGUT: (Turagut) 1- Ömürlü, durucu, uzun yaşamlı 2- Belde, mekan mesken,
    yaşanılan yer

    TURKAK: Nöbetçi, bekçi

    TURKU: Ateşli, heyecanlı

    TURKUAZ:Rengi mavi ile (Türk mavisi) özdeş olmuş bir süs taşı

    TURMUŞ: Ömür, yaşam, uzun ömürlülük (çocukları sık ölen ailelerin kullandıkları
    adlardan)

    TURNA: Leylek türü, iri ve geniş kanatlı bir kuş

    TURSUN: Dursun, Durdu, duran, durmuş vb. yaşam, ömür, uzun ömür

    TURŞAK : Filiz, sürgün

    TURU: 1- Duru, saf, arık 2- Duran, yaşayan, ömürlü 3- Durgun,sakin

    TURUM: 1- Yaşam, ömür 2- Sükunet, durgunluk

    TURUMTAY: 1- Turum/Tay 2- Doğan türü, avcı bir kuş

    TURUŞKAN: Dayanıklı, metanetli, dirençli, uzun ömürlü

    TURUT: 1- Yer, yurt, durulan, yaşanılan yer 2- Ömür, yaşam

    TUSİT: Göğün ötesi

    Şamanist gelenekte, ulu ruhların gittiği yer. Göğün katlarından

    TUSKAN: Akraba, yakın, hısım

    TUŞGÜL: İşaret, iz, nişan

    TUT: 1- Yakalayış, kavrayış, saklayış 2- Vuruşma, vuruş, yenme, ezme, koparma 3-
    Ordu, ordugah 4- Kılıç ve benzeri silahların üzerindeki kir, pas

    TUTA: Bahşiş, armağan

    TUTAÇ: Komşu, yakın, dost

    TUTAÇI: Komşu, yakın

    TUTAK: 1- Silah kabzası 2- Saldırı, hücum, taarruz 3- Evlatlık

    TUTAM: Demet, buket, deste

    TUTAN: Elinde bulunduran, yönetimi altında bulunduran

    TUTAR: Tutucu, hükmedici

    TUTAŞ: 1- Küçük hanım, evin en küçük kızı 2- Bekar, bakire kız 3- Komşu

    TUTGAK: 1- İnilti, inleyiş, hüzün 2- Geceleri keşfe çıkan savaş birliği

    TUTGAN: Tutucu, fanatik

    TUTGUÇ: kahvaltı, kuşluk vakti yenen yemek

    TUTGUN: Tutsak, esir, hapis,tutulu, tutulmuş, bağlanmış

    TUTKU: Kapama, ele geçirme, bağlama, bağlanma

    TUTGUK: Esir, hapis, tutsak

    TUTNAK: Destek, arka

    TUTNUK: Tutunulacak nesne, dayak, arka,destek

    TUTSU: 1- Vasiyet, öğüt, nasihat 2- Bağımlılık

    TUTSUK: Öğüt, nasihat, vasiyet

    TUTU: Esir, tutsak, rehine 2- Çekici, cazip, güzel 3- Tutuş, savaş, dövüş

    4- Ağırbaşlı,utangaç 5- Yiğit, batur, dövüşçü 6- Bakan, nazır, vali

    TUTUG: Vali, askeri vali

    Göktürkler döneminde kullanılan askeri unvanlardan

    TUTUK: 1- Dövüş, savaş, savaşçı 2- Devlet görevlisi, devlete bağlı 3- Evlatlık
    4- Büyü, sihir

    5-Tutsak, esir, tutulmuş, rehin

    TUTUN: Tutunulacak nesne, destek, arka, güvence

    TUTUNÇ: 1- Evlat, oğul, uşak 2- Tutunulacak nesne, güvence

    TUTUNGU: Öğüt, nasihat, vasiyet

    TUTURGAN: Öğüt, nasihat, vasiyet

    TUTURGU: Öğüt, nasihat, akılda tutulan

    TUTUŞ: 1- Dövüş, savaş 2- Zapt etmek, egemenlik kurmak 3- bağlılık, sadakat 4-
    Orduyu ve devleti düzene sokmak

    TUTUŞUK: Demet, çiçek demeti,buket

    Çengiz Kaan’ın Uygur kökenli danışmanı, oğullarının eğitmen ve atabeyi bu ulu
    kişi,

    imparatorluğun resmi dilinin “Türkçe” oluşunda ve Türk kültürünün egemen
    kılınmasında, önemli etken olmuştur.

    TUYAK: 1- Dayak, destek, değnek 2- Duyan, işiten, işitici, dikkatli, uyanık

    TUYAN: Duyan, işiten

    TUYGU: Duygu, his duyumu

    TUYGUN: Doğan türü bir avcı kuş

    TUYUK: Dayak, destek, arka

    TUYUN: Saygın, muteber

    TUZGU: Yemek, yoldan geçenlere verilen yemek

    TUZAK: Sevgili,sevgili için söylenen söz

    TUZAĞI: Sevgili, aşık, maşuka

    TUZGUN: Armağan, sunu, bahşiş

    TÜBE: 1- Tepe, yüksek yer 2- Siper, sütre

    TÜBEK: Tübe, tepe

    TÜGÜN: 1- Düğün, bağlılık 2- bahşiş, hediye

    TÜGÜZ: Düz, tam, eksiksiz, mükemmel

    TÜKEL: 1- Tüy, saç, kıl 2- Dik, dikili

    Türk mitolojisinde, ağaçtan doğduğuna inanılan kişi

    TÜKÜN: 1- Düğün, dernek, toplantı 2- Bahşiş, armağan

    TÜLEK: 1- Zeki, kurnaz, fettan 2- Tüylü, kıllı

    TÜLGÜ: Alaca, renkli bir karga türü

    TÜLİN: 1- Ayna 2- Ayın çevresindeki ışık halesi

    TÜLÜ: 1- Rica, yakarış 2- Düş, rüya

    TÜLÜŞ: Ücret, değer, emeğin karşılığı alınan karşılık

    TÜMEN: 1- Duman, duman, sis 2- On bin sayısının askeri terminolojideki
    kullanılışı

    TÜN: Gece

    TÜNBAY: birl. Tün/Bay ( Kazak ve Kırgızlarda, yatak, şilte)

    TÜNEK: Gece kalınan yer

    TÜNG: 1- Gece, gece karanlığı 2- Olağanüstülük, fevkaladelik

    TÜNKÜR: Peri, melek

    TÜR: Soy, kök, orjin, çeşit, kan, damar, doğuş, yaratılış, oluş

    TÜRE: 1- Töre 2- Tigin, prens, şehzade

    TÜREL: Türeli, töreye bağlı, töresel, hukuk, hukuki, hukuka uygun

    TÜRELİ: Türe sahibi, töreye bağlı, hukuka bağlı

    TÜREMEN: Töreye bağlı, töreye göre yaşayan

    TÜRENER: Töreye bağlı, töre sahibi

    TÜRETGEN: Yaratıcı, mucit, üretken

    TÜRK: Bu kutlu ad, birçok anlamları içinde barındırır. Türeyiş, doğuş, güç, erk,
    soy, döl, çoğalma, düzen vb. ( Birçok dilbilimci, değişik anlatımlar yapıyormuş
    gibi görünseler de aslında tek bir şey vardır ortada. O da Töreli, Töreye bağlı,
    Töreye göre olmuş, Töre ile özdeş, iyilik, güzellik, doğruluk ve düzenlilik
    içinde yaşayan, bunun için gerektiğinde, mayasından gelen güç ve erkini kullanan
    kişi ya da kişiler topluluğu, anlamlarını net bir biçimde içinde barındırıyor
    olması.)

    TÜRK BİLGE KAĞAN: (Orhun anıtlarında, Bilge kağan kendini böyle tanıtır.)

    TÜRKÜ: Türk dilinde söylenen, melodi

    TÜRÜ: Dürülmüş, derli, toplu, düzenli

    TÜRÜNG: Aktif, faal, çalışkan

    TÜŞ: Düş, rüya

    TÜŞTEMİZ: birl. Tüş/Temiz

    TÜTSÜ: Güzel kokulu ot yakarak ortaya çıkarılan koku

    TÜTSÜK: 1- Tütsü, tüten koku 2- Öfkeli, kinci, öç alıcı

    TÜTÜK: 1- Güzel ve etkileyici koku, duman, tütme kokusu 2- Düdük, savaşlarda ve
    savaş talimlerinde komut vermek için kullanılan düdük

    TÜZ: Düz, düzen, kök, esas, kural, bütünlük, doğruluk, uyum, uyumluluk

    TÜZE: 1- Düz, doğru, düzen, kural, uyum, ahenk 2- İdare, yönetim 3- Ulus,
    topluluk, halk 4- Uyum, uyumluluk, barış, uzlaşı 5- Kusursuzluk

    TÜZBAYKÜÇ: birl. Tüz/Bay/Güç Bütün, hepsi, hepsini içine alan

    TÜZEN: Düzen, uyum, kurallar bütünü

    TÜZLİ: Uyumlu, uygun, düzenli, idareci

    TÜZLÜG: uyum, ahenk, geçim
    TÜZÜK: (Düzük) 1- Düzen, düzülü, sıralı, düzenleme, düzenlenmiş, düzenli, 2-
    Özel durumlara göre biçimlenmiş kurallar bütünü

    TÜZÜL: 1- Düzülü, sıralı, muntazam, disiplinli, hiyerarşik 2- Anlaşmış,anlaşmalı

    TÜZÜM: Düzgünlük, sıra, dizgi

    TÜZÜN: 1- Düzen, kural, teamül, gidişat 2- Öz, kök, soy, soylu, seçkin, egemen 3- Uysal, yumuşak huylu ve davranışlı

    UBUT:Ar, edep, tevazu, alçak gönüllülük

    UC: Uç, sınır

    UCAS: İddia, bahis

    UCUD: Yeryüzü, dünya

    UCUN: Uçta, sınırda, kenarda, uçbeyi

    UÇ: 1- Son, bitim, sınır, kıyı 2- Aşırılık, ekstrem 3- Herhangi bir nesnenin
    sivri kısmı

    4- Ordu kanadı, kol, cenah

    UÇA: 1- Koruma, himaye, arka 2- Uç, sınır, limit 3- Kendini aşmış, yüksek, ulu

    UÇAR: 1- Haber, havadis 2- Kanıt, delil 3- Göğe yakın, Tanrıya yakın, dindar 4-
    Uçarı,

    vurdumduymaz

    UÇBEY: birl. Uç/Bey

    Sınır karakollarında görev yapan askeri birlik komutanı

    UÇGUN: 1- Kam, baksı, kendinden geçmiş, transa girmiş 2- Kıvılcım

    UÇKAN: Uçan, uçucu

    UÇKARA: birl. Uç/Kara ..Sırtı renkli, kanatları kara bir kuş türü

    UÇKUN: Uçuk, kendinden geçmiş, ateşli, heyecanlı

    UÇMAĞ: (Uçmak) Cennet

    UÇSIZ: Sınırsız, geniş, büyük, alabildiğine..

    UÇUK: Uçmuş, kendinden geçen, mest olan kam, baksı

    UÇUMAK: Uçmak, cennet

    UÇUR: Devir, dönem

    UÇURAN: Kam

    UÇURUM: Son, uzak, uzak nokta, uçulan, uzaklaşılan, yüksek ve derin dağ yamacı,
    yar

    UÇUZ: birl. Uç/Uz 1- Alçak gönüllü 2- Basit, kolay

    UD: (Ut) 1- Arka, geri, ardından gitme, takip 2- karşılaşma, çatışma, yenme,
    utku 3- Uyuma, uyku

    UDAR: 1- Takipçi, peşini bırakmayan, kovalayan 2- Yener, galip gelir

    UDU: Uyku

    UDUK: Uyanık, diri

    UDUM: Art arka, arkası sıra

    UDUN: 1- Hüner, beceri 2- Sönmüş, sönük

    UDUZ: 1- Mürşit, yol gösteren, ardından gidilen 2- Yollayan, sevk eden

    UGAN: Kaadir, yaratan ve hükmeden, Ali, yüksek, kudretli

    Çok eski dönemlerden beri, Tanrı ve Tanrı sıfatı olarak kullanılan bu sözcük,
    Türklerin ilk

    Müslüman oldukları dönemlerde de, bir süre Tanrı adı olarak kullanılmıştır.

    UGIN: Fikir, düşünce

    UGIŞ: Zeka, üretkenlik

    UGUZ: Kutlu, mübarek

    UĞRAK: 1- başvurulan kişi, bilge ve deneyimli kişi 2- Savaşa giderken,
    Askerlerin, aile ya da

    eşyalarını topluca bıraktıkları yer 3- Uğranılan yer

    UĞRAŞ: 1- Düşünce, tasarı, iş, çaba, meslek 2- Mücadele, savaşım, savaş,
    Karşılaşma, karşı karşıya gelme

    UĞRAŞI: Meslek, iş, çaba, savaşım, geçim

    UĞRUK: Savaşa giderken, askerlerin eşyalarını bıraktıkları yer

    UĞRUN: Yan bakış, gizlice bakış

    UĞUR: 1- Baht, talih, iyilik, güzellik, kut, bolluk, bereket 2- Süre, zaman

    UĞURAL: Uğurlu, kutlu, bahtı açık

    UĞURÇAL: birl. Uğur/Çal (Sürmek, değdirmek)

    UĞUŞ: Akraba, hısım, kan bağıyla birbirine bağlı kişilerden her biri

    UKUŞ: Zeka, akıl, yetenek

    UL: 1- Temel, esas, kök, oluş, oluşum, doğuş 2- İşaret, nişan, iz

    ULA: Temel, esas, esaslı

    ULAÇ: 1- Ulaştıran, bağlayan, bağlayıcı 2- İsabet 3- Tim, takım, müfreze

    ULAÇLI: Ulaştıran, ulak

    ULAĞ: 1- Soy, nesil 2- Maiyet, bütünlük 3- ulak, haberci 4- Bağ, zincir

    ULAK: 1- Ulaştırıcı, ulaştıran, haberci, bağlantı sahibi

    ULAKÇI: Haberci, ulaştırıcı, bağlayıcı, bağlantı

    ULAM: 1- Eklenmiş, katılmış, tim, müfreze 2- Dizi, dizili, bağlı, dizgi 3-
    yetenek, yetenekli

    4- Ululama, selamlama, temenna

    ULAN: 1- Bağlayan, bağlayıcı, birleştirici, etkileyici 2- Ulu, ululanmış,
    saygıdeğer, söz dinleten 3- Taze, tazelik, gençlik, genç, cıvan

    ULANBATUR: birl. Ulan/Batur Ünlü ve ulu kahraman

    ULANDI: Ululandı, kutsandı, kutlu

    ULANMIŞ: Ulu, kutsal, mübarek, saygıdeğer

    ULAR: 1- Bağlayan, birleştiren, birleştirici 2- Erkek keklik

    ULAŞ: 1- Ululuk, ululaşma, yücelik 2- Oluş, temel, kök, soy, soyluluk 3-
    yetişme, kavuşma

    Ulaşılacak olan, bağlanılacak olan, ülkü, ideal 4- uluyuş, kurt gibi uluma 5-
    Savaş uranı,

    savaş narası 6- Kent, kent arazisi 7- İsabet

    ULAŞLU: 1- Amaçlı, idealist, ne istediğini bilen 2- Ulaşıcı, bağlayıcı,
    birleştirici

    3- Kentli, zengin, varlıklı

    ULAT: Bağlayıcı, birleştirici

    ULCA: 1- Ezeli, eskiden beri var olan 2- Pay, ganimet, savaş ganimeti

    ULCAŞ: 1- Tazim, ululama, büyükleme 2- Bölüşüm, paylaşım, ganimet

    ULDIZ: Yıldız

    ULIÇ: Yavru, yaren, sevilen ve korunan

    ULIÇIM: Yavru, yavrucak

    ULIG: Uluma, yakınma, sızlanma

    ULIŞ: Uluyuş, kurt gibi ulayış

    ULU: (Ulug, Uluğ) Yüce, yüksek, mübarek

    ULUCA: 1- Ululuğa yakın, saygıdeğer, hürmetli 2- Üst düzey yönetici, erk sahibi

    ULUÇ: 1- Temel, esas, oluş, ulaş 2- Bağ, bağlantı, ilişki 3- Uluyuş, uluma

    ULUĞAYGUÇİ: birl. Ulu/Ayguçi

    Göktürkler ve özellikle Uygurlar döneminde başbakan ( sadrazam, baş vezir)
    unvanı olarak

    kullanılmıştır.

    ULUĞNOYAN: birl. Ulu/Noyan

    Çengiz Kagan döneminde “Başkomutanlık” sıfatı olarak kullanılan bir unvan

    ULUKOYUN: birl. Ulu/Koyun

    Yakut destanlarında adı geçen “Ateş Tanrısı”

    ULULA: Yücelt, yükselt, mübarek kıl

    ULUM: Debdebe, şaşa, gösteriş

    ULUN: (Ulan, İlun) Ulu, ululanmış

    ULUNYEGE: birl. Ulun/Yeke Sözü dinlenen, saygı duyulan, bilgi ve deneyimine
    başvurulan hanım

    ULURAK: Ulu, kebir, en büyük

    ULUS: 1- Ul (Temel, kök, esas) dan...Ul/Uz 2- Ülüş, bölüm, kesim, topluluk...dan
    boy, halk, millet,budun (Uygurlarda)

    ULUŞ: Pay, bölüm

    ULUTOYUN: birl. Ulu/Toyun

    Yakut destanlarında, kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen Tanrı

    UMAK: Irk, soy, kemik

    UMAN: Umutlu, bekleyen

    UMANÇ: 1- Umutluluk 2- İntizar

    UMAR: Umutlu

    UMAY: Koruyucu, şefkatli, iyiliksever

    Eski dönem, Tanrıçalarından ( Halen, Altay ve tüm Kuzey Türkleri arasında
    çocukları sevip,

    koruduğuna inanılır)

    UMDI: Arzu, beklenti

    UMDU: Ümit, ümitli

    UMUCA: Umutlu bekleyiş

    UMUÇ: Rica, yakarış, beklenti

    UMUG: 1- Ümit, destek, dayanak 2- Sığınma, iltica

    UMUNÇ: Rica, beklenti

    UMUR: Umar, ümitli

    UMUŞ: Beklenti

    UMUT: Umuş, ümit, beklenti

    UNAT: Doğru, yerinde, uygun, olgun, yeterli

    UNGAN: (Ungan) 1- Bağlı, bağımlı 2- Bahtiyar, doğru yolda olan

    UR: 1- Uğur, baht, mutluluk 2- Vur, vurmak, darbe

    URAGUT: Dişi, üretken, tohum, tohumluk

    URAK: Orak, doğrayıcı, biçici

    URAN: 1- Savaş narası, nara 2- Vuran, vurma eyleminde bulunan, döven 3- parola

    URAS: 1-Kut, baht, mutluluk 2- Ateş bakışlı

    URAZ: Uras, kut, baht

    URAZLI: Mutlu, bahtiyar

    URKU: Uğur, baht, talih

    URPAK: (Urpağ) 1- Evlat, uşak 2- Kibar, nazik

    URUK: 1- Boy, ok, ulus 2- Vuruk, vurgun

    URUL: 1- Tür, cins 2- Örs

    URULU: Cins, soylu

    URUM: 1- Şeref, onur, haysiyet 2- Meleke, beceri, yatkınlık

    URUMDAY: Panzehir ve tedavi için kullanılan bir taş

    URUN: 1- Orun, şeref, itibar 2- Miktar, adet

    URUNÇA: 1- Şerefli, onurlu 2- Emanet, rehin

    URUNGU: 1- Şeref, onur, haysiyet, onurlu davranış 2- Eğitim ve talim kılıcı

    URUS: 1- Orus, uras, uraz) 2- Uruş, kırış, savaş

    URUŞ: Vuruş, döğüş, kırış, savaş

    URUŞKAN: Savaşçı, cengaver

    URUT: 1- Aşama, merhale 2- Amaç, maksat, hedef

    URUZ: 1- Uraz, uras 2-Vuruş, dövüş

    US: Öz, töz, yeti, anlayış gücü, akıl, zeka, uzluk

    USAN: Uslu, akıllı, usta, uzman

    USBOL: birl. Us/Bol ..Dahi, üstün zekalı

    USLU: Akıllı, uzman, üstad

    USLUM: Becerikli, mahir

    USLUY: Deneyimli, tecrübeli

    USUK: Uslu, akıllı, zeki

    USUN: 1- Uzun, uzman, derin, engin, deneyimli 2- Gerçek, sahih

    UŞAK: Çocuk, genç, taze, ufaklık

    UTA: 1- Tedavi, onarım, tamir, iyileştirme 2- Zafer, galibiyet

    UTACI: Doktor, eczacı, iyileştirici

    UTAMAN: 1- Utkan, galip, muzaffer 2- Eczacı, doktor 3- Edepli, mahçup, sıkılgan

    UTAN: 1- Galip, muzaffer 2- Utanma, ar, mahçubiyet

    UTANGAN: Utangaç, mahçup, kendi kendini sıkan

    UTAR: 1- Yener, utkan, galip 2- İyileştirici 3- Kovalayan, takip eden

    UTAŞ. 1- Yardım, imdat 2- Galibiyet, zafer, utku 3- Takip, kovalamaca

    UTGUÇU: Galip, muzaffer

    UTKU: Zafer, galibiyet, yenme, üstün gelme, güçlüklerden sonra ulaşılan mutlu
    son

    UTLU: 1- Galip, muzaffer 2- Sıkılgan, mahçup

    UTUGLU: Galip, muzaffer

    UTUŞ: Yenme, galibiyet, zafer

    UVUT: Utanma duygusu, edep, ar

    UYAN: 1- Dikkat, itina, dikkatlilik, tedbir 2- İman, inanç

    UYANIK: Dikkatli, tedbirli

    UYAR: Uyumlu, uygun

    UYAV: Uyanık, fatin, ferasetli

    UYDAÇI: Mürşid, yol gösteren, öğretmen

    UYGAN: 1- Uyumlu, geçimli, uysal 2- Bağlı, tabi, muti

    UYGAR: (Uygur) çağdaş, uyumlu, uygun, uyarlı, medeni

    UYGU: Ahenk, uyum

    UYGUL: Uyumlu

    UYGUN: 1- Yakışıklı, güzel, elverişli 2- Geçimli, dirlikçi, imtizaçlı

    UYGUR: (uygar)

    Türk boyları içinde, bu günkü anlamda bir kentleşmeye ilk başlayan Türk boyu.
    Kağıdı,

    akapunkturu, matbaayı, tekstil sanayiini ve daha birçok buluşu gerçekleştiren
    Türk boyu

    UYGUT: Uyumlu, ahenkli, uygar

    UYGUTALP: birl. Uygut/Alp

    UYLAŞ: 1- Uyum, geçim, dirlik, düzen 2- Fikir, düşünce, tefekkür

    UYLAŞI: Uyum, geçim, barış

    UYSAL: uyumlu, efendi,yumuşak başlı, halim, selim

    UYTUN: Kutlu, mübarek

    UYUM: Uygunluk, denklik, ahenk, armoni

    UZ: Us, öz, erk, yetme, beceri, başarı, açılma, uzama, genişleme, açılım,
    yayılım

    UZA: 1- uzay, genişlik, uzunluk, yaygınlık 2- Eski, eskiye dayalı, kadim, mazi
    3- Geçiş, geçit

    UZAK. 1- Uzman, usta, sanatkar 2- Güçlü, egemen, başarılı

    UZAM: Uzmanlaşmış, ustalaşmış, usta

    UZAN: Uzman, usta, akıllı, bilgili, sanatçı, pir

    UZAY: Feza, gök boşluğu, uzamış, genişlemiş, geniş

    UZDU: Ezeli, çok eski, kadim

    UZEL: birl. Uz/El Usta, maharetli, becerikli, sanat erbabı

    UZELLİ: Usta, maharetli, elinden iş gelen

    UZLUK: İhtisas, uzmanlık

    UZMA: Kalifiye, uzman, pir

    UZMAN: Usta, pir, otorite

    UZUG: Uyanık, dikkatli, müteyakkız

    UZUN: (Usun) 1- Uzman, pir, becerikli, iş bitirici 2- yaygın, geniş 3- kalıcı,
    daimi

    VARBar) Oluş, ortaya çıkış, doğuş

    VARAK: Menzil, varılacak yer

    VARAN: 1- Varlıklı, zengin 2- Sonuca ulaşan, eren

    VARGI: 1- Varılan yer, sonuç 2- mal, mülk

    VARIM: 1- Servet, mal, mülk 2- Evlilik çağına gelmiş kız

    VARIMLU: Evlilik çağına girmiş kız

    VARIŞ: Menzil, varılacak yer

    VARIŞLI: Menzil

    VARLIG: (Varlık) 1- Mevcudiyet, var olma hali 2- Varlık, servet, zenginlik,
    bütünlük 3- Evren, kainat

    VAROL: birl. Var/Ol Uzun ömür dileği

    VERDİ: Cömert, eli açık, bağışlayıcı, ihsanda bulunan

    VERGİ: (Bergi, birgü) 1- Huy, tabiat, yaratılış, aitlik, özellik 2- Haraç, nüsum,
    verilen, ödenen nesne

    VERİM: Veriş, verme, bolluk, bereket

    VURGUN: 1- Vurulmuş, aşık 2- Baskın, ırgalama, yağmalama

    VURUŞ: Savaş, döğüş, kırış

    YABAYapa, yapu) 1- Yapı, oluşum 2- Alet, edevat

    YABAGU: Yabgu, genel vali

    YABALAK: (Yablak) Dayanıklı, metin, mütehammil

    YABAN: 1- Yabancı, yabani, vahşi 2- Yapan, yapıcı

    YABAY: Yapay, yapan, yapıcı, yapılmış

    YABGU: 1- Üst düzey yönetici, genel vali 2- Merkeze bağlı, özerk, bölge
    yöneticisi

    Göktürkler döneminde kullanılan unvanlardan

    YABIR: 1- Yapıcı, pozitif kişilikli, aktif, çalışkan 2- Güreşçi, dövüşçü

    YABIT: Yapı, yapıt, eser, mamulat

    YAD: Yabancı, el, değişik, farklı

    YADA: 1- Yabancı, yabancılık 2- Büyü, sihir, büyü yapmada kullanılan bir taş

    YADAÇI: 1-Yaya, piyade 2-yada taşını kullanan

    YADEL: birl. Yad/Er Gurbet, yabancı memleket

    YADU: Yadçı, yad edici

    YAGLA: Talan, yağma

    YAĞADUR: Yağış, yağmur, bolluk, bereket

    YAĞAN: (Yagan, yakan) 1- Ucu ateşli ok 2- Yağmur 3- Gökten inen nur 4- Yakın,
    yar, canan

    YAĞDIKAR: birl. Yağdı/Kar (kar yağarken doğan)

    YAĞDIBASAN: birl. Yağdı/Basan Düşmana baskın yapan, düşmanı yok eden

    YAĞISAVAN: birl. Yağı/Savan Düşmanı püskürten, düşmanı kovan, kovalayan

    YAĞISIYAN: birl. Yağı/Sıyan (defeden,kovan)

    YAĞIŞ: (Yakız- Yavuz) Kara, yanarak kararmış, karaya çalan mec. Cesur, gözü pek,
    şiddetli, yaman,yiğit

    YAĞMA: Ganimet, ganimet paylaşımı, bolluk

    YAĞMUR: Yağmur yağışı

    YAĞMURCA: 1- Sessiz ve kısa süren yağmur 2- Bir geyik türü

    YAĞRIK: Yakarış, dilek, niyaz

    YAĞRIKÇI: 1- Yakarıcı, duacı 2- Faydalı, yararlı, işe yarayan

    YAĞUK: (Yavuk) Sevilen, yakınlık duyulan, gönül yakınlığı

    YAKA: 1- Sınır, sınır bölgesi 2- Kıyı, sahil

    YAKACIK: Dağ eteği

    YAKAK: Ucu ateşli ok

    YAKAN: 1- Yakıcı, yok edici 2- yağan

    YAKARCA: Yakan, sıcaklığı artıran

    YAKARI: Dua, temenni, yakarış, dilek

    YAKI: 1- İlaç, em 2- Yakıcı, yakan

    YAKIT: Yakılan, enerji, ısı kaynağı

    YAKŞI: Yakışıklı, güzel, çekici, yakıcı, uygun, yakışan, doğru, iyi

    YAKŞILIK: İyilik, güzellik, uygunluk

    YAKTU: Işık, meşale, aydınlık

    YAKURA: Yakın, yakınlık duygusu

    YAKUŞUK: Yakışıklı, güzel, uygun, uyumlu

    YAKUT: Yakıt, enerji, yakılan

    YAKUZ: (Yağız)

    YALABIR: Parlak, parıldayan

    YALABUK: Parlak, parlayan, ışık saçan

    YALAP: Parlak, ışıltı, ışık saçan

    Eski dönem, Tanrı ad ve sıfatlarından

    YALAV: Alev, yalaz

    YALAVAÇ: (Yalvaç)

    YALAZ: 1- Yalın, çıplak, aleni 2- Yalın, parlak, ışıklı, alev

    YALÇIN: Dik, sarp, yukarıda, ulaşılmaz

    YALDIR: 1- Parlak, parlayan 2- Yıldır, yıldıran,caydırıcı, ürkütücü

    YALDIRAN: 1- Yıldırıcı, caydırıcı, ürkütücü 2- Parlak, parlaklık veren

    YALDIRIM: Yıldırım

    YALDIZ: Yıldız, ışık saçan parlaklık, parlayan, ışıyan

    YALDRUK: (Yaldırık) Parlak, parlatılmış

    YALGIN: Serap, yanıltıcı, görüntü

    YALIM: 1- Ateş, kıvılcım 2- Kılıcın keskin tarafı, ince ağzı 3- Yüksek kayalık

    YALIN: 1- Alev, parlaklık 2- Çıplak, net, açıkta olan, açık 3- Kınsız, kılıfsız
    kılıç

    4- Tek başına, yalnız, korumasız

    YALINCA: Yalnız, tek başına

    YALINÇAK: Fakir, çıplak, garip, korumasız, sahipsiz

    YALMA: Yağmurluk, pelerin

    YALMAN: 1- Kılıcın keskin ağzı, kılıcın uç kısmı 2- Eğimli, dik tepe

    YALTUK: Yalınlık, yalın olma hali

    YALUNMUŞ: Yalın, çıplak, saf, arınmış

    YALUY: Büyü, tılsım, sihir

    YALVAÇ: Elçi, resul, nebi, peygamber

    YAM: 1- Ulak atı 2- At gibi, ata benzeyen 3- Çöl, kıymık

    YAMAÇ: 1- Bayır, dik yokuş, dağ ya da tepenin herhangi bir yanı 2- karşı,
    karşısı, öteki taraf

    YAMAN: 1- Müthiş, dehşetli, etki ve beceri bakımından olağanüstü 2- kötü, fena,
    üzücü

    YAMÇI: 1- Ulak, postacı 2- Ulak atı, postacı atı 3- Yağmurluk 4- Kalın, kolsuz
    yelek, kuzu

    derisiyle kaplı giysi

    YAMI: 1- Ulak atı 2- Çöp, kıymık 3- İtibar, nüfuz

    YAMTAR: 1- Yaman, güçlü, kuvvetli 2- Yağmurluk 3- Obur, iştahlı

    YAMUN: Denetleyici, murakıp, müfettiş

    YANAÇI: (Yanaç) Canip, candan

    YANAĞ: (Yanak) Yanak, kısım, yan

    YANAR: 1- Işıltı, ışık 2- Ateşli, sıcak kanlı, heyecanlı

    YANAŞIK: 1- Ev kızı 2- Evlatlık alınmış, kız çocuğu

    YANBAŞ: Sadık, bağlı, yakın, yanında,yanı başında, vefakar

    YANÇ: (Yanıç) Hilal, yarım ay biçiminde

    YANÇI: At zırhı

    YANÇUK: (Yancık) At zırhı, at örtüsü

    YANDAŞ: Yanında duran, destekleyen, taraftar

    YANDIK: Heybetli, gösterişli, azametli

    YANDU: İnançlı, inanmış, imanlı

    YANGAK: 1- Yanak 2- yanık, sevdalı

    YANGAL: Isı, hararet, ateş, ateşlilik

    YANGIR: Hazin söz, dokunaklı söz, hazin konuşma

    YANI: Cilve, işve, can yakıcılık

    YANIK: Sevdalı, aşık, istekli

    YANIT: 1- Ödül, mükafat 2- Karışık

    YANK: (Yang) Metod, tarz, usul

    YANKU: (Yankı) Aksi seda, eko

    YANKUÇİ: Mübaşir, mahkeme memuru

    YANTIR: Şehla, şehla gözlü

    YANTUK: Gösterişli, azametli

    YANTUT: Bedel, tazminat

    YANUÇ: İnce, zayıf, narin

    YANUK: 1- Esmer tenli, kara 2- Tutkun, aşık, sevdalı

    YANULMAS: Yanılmaz, deneyimli ve bilgili otorite

    YANUT: 1- Yanıt, karşılık 2- Ödül, mükafat

    YAPA: 1- Yaba, yapma, çaba, enerji 2- Bütün, hep, bütünlük 3- Vefa

    YAPAGI: Yapağı

    YAPAN: 1- Yapıcı 2- Yaban, vahşi

    YAPAR: Yapıcı, üretken, olumlu

    YAPARLI: Olumlu, yapıcı

    YAPI: Mamul, yapılmış

    YAPINÇ: (Yapınçak) Yapılmış, mamul, üretilmiş

    YAPRAK: (Yapurgak) Ağaç ve çiçek yaprağı

    YAPSIK: Memnuniyet, neşe, meftunluk

    YAPŞIN: Yapıcı, olumlu, becerikli

    YAPURGAK: (Yaprak)

    YAR: (Yarı) 1- Uçurum, dik bayır 2- Tanzim, tertip, organizasyon

    YARAGU: Yarar, fayda, faydalı, yararlı

    YARAĞ: (Yara, yarag) 1- yarar, fayda, faydalı, yararlı 2- Silah, zırh, kalkan

    YARAŞUK: Uyumlu, ahenkli, barışsever

    YARAŞUR: Uygun, münasip, layık

    YARATGAN: Yaratan, yaratıcı

    YARATU: Yaratma, tertipleme, düzenleme

    YARATUN: Yaratıcı, tertipli, düzenli, örgütlü

    YARATUR: Yaptırır, yaptırımcı, buyurucu, örgütleyici

    YARAY: Usta, ehil, beceri sahibi

    YARAYLI: uygun, münasip, yararlı

    YARÇI: Ortak, şerik, hissedar

    YARDAK: Yardımcı, asistan, muavin, refik

    YARGAN: 1- yararlı, faydalı, güvenilir, yakın 2- Koruyucu, muhafazakar 3-
    Mahkeme,

    yüksek mahkeme

    YARGI: Hukuk, hüküm, mahkeme, adalet

    YARGICI: (yarguçu, yagıçı, yargıç) Yargıç hakim, yargı mercii

    YARGIÇ: Yargıcı, hakim

    YARGIÇU: Yargıç

    YARGIN: (yarkın) 1- Gün ışığı 2- Şimşek, çakın 3- Canan, arkadaş, dost 4- Güler
    yüzlü

    YARGUÇİ: yargıcı, yargıç, hakim

    YARIM: 1- Yapıcı, yaparlı 2- yarış, müsabaka 3- Bölüm, bölünmüş

    YARIP: Yarı, yarım, bölük, bölünmüş

    YARIŞ: 1- Bölüş, bölüm 2- Müsabaka, karşılıklı, ileriye atılma

    YARIZ: Yarıcı, seri, çabuk, hızlı

    YARLIG: 1- Bağışlama, acıma 2- Ferman, buyruk

    YARLIGAÇ: İnayet, yardım, bağış, merhamet

    YARLIGAMAS: Acımasız, acımaz, bağışlamaz

    YARLIGAMIŞ: Bağışlayıcı, merhametli, rahman

    YARLIGAN: Rahman, bağışlayıcı

    YARLIGAR: Bağışlayıcı

    YARLIGASUN: Bağışlayıcı, rahman

    YARLIK: 1- Esirgeme, bağışlama 2- Buyruk, ferman

    YARLUĞ: İrade, istem, buyruk

    YARLUK: Muhtaç, yoksul

    YARLUKA: Bağış, lütuf, koruma

    YARMAKAN: (Yarmayan) Armağan, hediye

    YARP: (yarıp) Durgun, sabit

    YARPAN: (Yarban, yarıban) Sabit, sakin, kendi halinde

    YARŞI: Hissedar, ortak

    YARTIM: 1- Kısım, bölük, fırka 2- yardım, inayet, destek

    YARUK: 1- Işık, ziya, nur 2- Zırh, koruyucu

    YASA: (Yasağ, yasak) Yasa, kanun, nizam, kural, kaide, yasak

    YASAÇU: (Yasacı) 1- Parlamenter, Yasa yapan, yasa koyucu 2- Yasaya bağlı, yasal

    YASAĞ: yasak, yasa

    YASAL: 1- Disiplin, sıra, saf, ordunun yürüyüş düzeni 2- Yasalara uygun, nizami

    YASAN: 1- Tertip, düzen, tasarı, plan 2- İşaret, alamet, karar

    YASAR: (Yasur) yasaya uyan, yasayı uygulayan

    YASATAN: Yasalara saygılı

    YASATUR: birl. Yasa/Tur Yasaya bağlı, yasayı uygulayan

    YASAVUL: Yasayı korumak ve uygulamakla görevli memur. Zabıta, polis

    YASGUÇ: Nikap, gizlilik

    YASUN: (Yisun, İsun) Doğa, tabiat

    YASUT: (yasıt) Onur, şeref, haysiyet

    YASVUL: (Yasavul) 1- Polis, bekçi 2- Mübaşir

    YAŞ: Yaşam, ömür, dirilik, aydınlık, tazelik, ışımak, gelişim, yeşil, yeşillik,
    gençlik

    YAŞAGU: Ömür, yaşam, canlılık

    YAŞAM: Hayat, ömür, dirlik

    YAŞAR: Ömür, yaşam, hayatta kalış.

    YAŞIL: 1- Yeşil renk mec.Tazelik, gençlik, zindelik 2- Yeşillik, çimenlik

    YAŞIN: 1- Gizlilik, gizem 2- Şimşek, çakın

    YAŞIT: 1- Genç, körpe, taze 2- Eş, denk, eşit

    YAŞLAK: Giz, sır, esrar, gizli kalması gereken

    YAŞRU: Giz, gizlilik, gizem

    YAŞUK: 1- Işık, ışın, şua 2- Aşkın, aşık, aşmış

    YAŞURGAN: Ketum, sıkı ağızlı, sır vermez

    YATAĞAN: (yatağan, yatakan) 1- Kama türünde, iki tarafı da kesen bir bıçak 2-
    Tembel, miskin 3-Borcunu ödemeyen, üstüne yatan (Uygurlarda)

    YATI: Yatık, meleke, beceri, el yatkınlığı

    YATKIN: Yatık, yatan, uygun, uygunluk

    YATMAN: Muti, efendi, uyumlu, itaatkar

    YATUK: 1- Yatkın, becerili, meleke sahibi 2- Tembel, ağır kanlı

    YAVÇIN: (Yatçın) Konuk, yatıya gelen konuk

    YAVGA: Soy, sop, nesil

    YAVNIK: Sevinç, neşe

    YAVRİ: Zayıf, güçten düşmüş

    YAVRU: Zayıf, bakıma muhtaç, ilgi ve bakım bekleyen

    YAVUK: Yakın, yakında duran, yakınlık duyulan, sevgili

    YAVUZ: (Yağız) Kara. Mec. Sert, şiddetli, dehşetli, gözü kara, yaman

    YAY: 1- Yaz mevsimi 2- Silah, ok atmaya yarayan, gergin ip, gerginlik

    YAYAK: yaya, piyade

    YAYGARU: Bahar, ilkbahar, yaza doğru giden zaman

    YAYGIN: Yayık, yayılmış

    YAYGIR: (Yaykır) Uzay, sema, yıldızlar alemi

    YAYIK: 1- Yaygın, geniş, genişlemiş 2- Tufan, deprem 3- Altay destanlarında adı
    geçen, Tanrı

    Bayülken’in oğullarından

    YAYIN: Serap, feyezan

    YAYKIRU: Sema, feza, uzay

    YAYLA: Yaz yeri, yazlık. Bahar, yaz aylarını geçirmek için çıkılan, yüksek
    dağlık bölge

    YAYLAERİ: birl. Yayla/Eri Yaylada yada yaylaya çıkarken doğan çocuklar için
    kullanılan adlardan

    YAYLAK: Yayla, yazlık, sayfiye

    YAYLIM: Yayılım, yayılma yeri, otlak, mera

    YAYMUT: birl. Yay/Mut Yaz sevinci

    YAYUÇI: Yayıcı, dağıtıcı, haber yollayan

    YAYUK: 1- Yayvan, yayık, uçsuz bucaksız, geniş 2- Deprem, yer sarsıntısı

    YAZAL: Takı, süs, ziynet, mücevher

    YAZDIÇ: Anıt, kitabe

    YAZGAN: Yazan, yazıcı, yazgıyı tayin eden

    Eski dönem Tanrı ad ve sıfatlarından

    YAZGI: 1- Yazı, kader, mukadderat, alın yazısı 2- Tanrısal, ilahi

    YAZGULU: Talihli, bahtı açık

    YAZIÇU: Yazıcı, katip

    YAZIM: Yazgı, mukadderat

    YAZIN: 1- Yaz vakti, bahar vakti 2- Kader, alın yazısı

    YAZINÇ: Kader, alın yazısı, yazgı

    YAZIR: 1- Çok ülkeler gezmiş, görmüş 2- Çok ülke fethetmiş, fatih 3- yazar,
    yazıcı, katip

    YALIKSUZ: Günahsız

    YEDEN: 1- Yedeği olan, yedeğine alan, tedbirli 2- Yetkin, yeterli, usta

    YEĞ: (Yek, yeke) 1- Yüksek, ala, eftal, iyi, daha iyi 2- Soylu, asil, seçkin,
    güzide, mümtaz

    YEĞEN: 1- Yeğ, üstün tutulan, yeğin, yeğlenmiş 2- Kardeş çocuğu (Babası ya da
    anası

    ölmüş, ya da uzakta olup da yakın akrabaları tarafından yetiştirilen çocuklar
    için kullanılan adlardan) 3- Güveyi, damat

    YEĞİN: 1- Üstün, faik 2- Bereketli 3- Çok güçlü, hızlı, şiddetli

    YEĞİNEK: 1- Yığınak, küme 2- Üstün, faik, daha iyice

    YEĞNİ: 1- hafif 2- Alçak gönüllü, mütevazı

    YEĞREK: (Yekrek) Etfal, evla, iyi, üstün

    YEKREK: Evla, iyi, üstün, daha iyi

    YEKSEK: Tedbirli, ihtiyatkar

    YEKÜL: (Yeğül) Yeğni, faik, üstün, muzaffer

    YEL: Rüzgar, esi

    YELÇİ: Yel gibi, hızlı

    YELEÇ: Havadar, yel alan

    YELEGEN: Hızlı, süratli, yel gibi

    YELEĞİN: Yel alan yer, rüzgarlı yer

    YELEK: 1- yel gibi, hızlı 2- Okun arkasına takılan tüy, denge tüyü 3- Kolsuz ve
    yakasız üst giyeceği

    YELEKİN: (Yeleğin) Rüzgarlı, yel esen yer, yel alan yer

    YELEN: 1- Arzu, istek, dilek 2- Fırtına

    YELES: Yel esintisi, havadar, rüzgarlı

    YELESER: birl. Yel/Eser Esintili, havadar, yel esen..

    YELESEY: birl. Yel/Esey Yel esintisi

    YELİM: Hareket, eylem, devinim

    YELİN: 1- Yel uğrağı, yel alan yer 2- Yel değişi, yel teması

    YELİS: Havalı, havadar, rüzgarlı

    YELİZ: birl. Yel/İz Havadar, rüzgarlı, havalı

    YELKİM: Havadar, havası güzel yer

    YELKİN: 1- Konuk 2- Hızlı, yol gibi

    YELME: Öncü, yol gösteren, mihmandar

    YEN: 1- Yenmek, alt etmek 2- Deri 3- Yeni, yenilik, orijinal

    YENCİLEK: Hafif, yeğin, narin, ince

    YENDÜN: Tercih, seçim, referans

    YENGİ: 1- Yeni, orijinal 2- Zafer, utku

    YENİN: Galip, muzaffer, utkan

    YENİŞ: Galebe, galibiyet, utku

    YENTÜR: Kalender

    YENÜL: Mütevazı, alçak gönüllü

    YEPREM: Aktif, faal, becerikli, çalışkan

    YERÇİ: Başkan, yol gösteren, mürşit.

    YERÇİLİG: İzci, takipçi

    YERGİN: Mahzun, hüzünlü, bitkin, yere bakan, boynu bükük

    YERİNÜR: Durağan, üşengeç, müşkülpesent

    YERÜNMES: Hamarat, çalışkan, vurdumduymaz

    YESUGA: (Yesuge, yasagay) Yasa, yasak, yasaya bağlı, yasadan yana

    YESUKEN: (Yasuga, yasag, yasa) Yasa, yasak, yasalı, yasaya bağlı

    YEŞİL: (Yaşil) 1- Tazelik, taze, körpe 2- Çimen, çimenlik

    YEŞİM: Eski dönemlerde, Türklerce kutsanmış, değerli taş

    YET: (yeti, yete) Kudret, kuvvet, güç, yeterlilik, yetenek, beceri, maharet

    YETEK: Gaye, emel

    YETEN: Yeterli, yetkin, usta

    YETER: Yeterli, yetkin, uzman, usta

    YETGİN: (Yetkin) Çok çocuklu ailelerin, doğan çocuklarının sonuncu olması

    dileği ile verilen adlardan

    YETİ: 1- yetenek, kabiliyet 2- Yetkin, kamil, olgun, becerikli, mükemmel

    2- Etki, etkileyici 3- Yitik, kayıp, harcanmış, zayi olmuş

    YETİŞGİN: (yetişkin) Yetişmiş, olgun, kamil, mükemmel, yetenekli

    YETİZ: Hazır, amade, yeterli, olgunluğa ermiş

    YETKİ: Sorumluluk, maharet, iş bitirme gücü

    YETKİN: 1- yetişkin, ehil, uzman, yeterli 2- Etkileyici, çekici, mükemmel

    YETMEN: Olgun, gelişkin, uzman, yeterli, yetenekli

    YEYGÜ: Armağan, bahşiş, ihsan

    YEYİN: Galip, kavi, üstte olan

    YEYNİ: Ehven, iyi

    YEYREK: Makbul, kabul gören, beğeni toplayan

    YEYTEM: Eski, kadim

    YIBAR: 1- Koku, parfüm 2- Kokulu mum

    YIĞ: Yığılı, toplu, birikim

    YIĞAÇ: 1- Ağaç 2- Erkeklik organı 3-Yığıcı, toplayıcı

    YIĞAN: (Yıkan) 1- Yığıcı 2- Yıkıcı

    YIĞIN: Birikim, kitle, yığılı olma hali, yığılmış, istifli

    YIĞINAK: Toplum, kitle

    YIĞINCA: Genel, teamül, sosyal kural, toplumun benimseyip uyguladığı kurallar

    YIĞLINÇ: (Yığlınçı) İffetli, edepli, namuslu

    YIĞNAK: Yığın, yığınak, toplum, cemaat

    YIĞRIK: Mahçup, utangaç

    YIKIN: (yığın) Afet, yıkım , zarar

    YIKINÇ: Yıkmış, yıkıcı

    YIKMIŞ: Yıkıcı, devirici, güçlü

    YILDIKU: Yıldız, yıldız kümesi

    YILDIR: Yıldırıcı, ürkütücü, heybetli, dehşetli, şiddetli, gözü kara, korkusuz

    YILDIRAN: Ürkütücü, korkutucu, heybetli, gösterişli

    YILDIRGAN: Yıldıran, ürküten, korkutan, şaşalı, gösterişli

    YILDIRIM: (Yaldırım) 1- Berk, yüksek voltajlı elektrik 2- Göz kamaştırıcı, ışık,
    aşırı parlaklık

    YILDIZ: Yaldız, parlak ışık, parlayan, ışıyan

    YILDURU: Berrak, net, temiz, billur

    YILGI: Yılma, dehşet, ürküntü

    YILGIN: Yılmış, ürkek, bezgin

    YILIĞ: Yılgın, yılmış, yılık

    YILKI: 1- At, at yavrusu 2- At sürüsü

    YILMA: 1- Yılmaz, azimli, dayanıklı, cesur, korkusuz 2- Dik yokuş, dağ yamacı

    YILMASIN: Yılmaz, korkusuz

    YILMAZ: Gözü pek, korkusuz, batur, dayanıklı, azimli

    YIRAGU: Yırcı, çalgıcı, enstrüman çalan, müzisyen

    YIRAK: Irak, uzak, mesafeli

    YIRI: Sol, sol taraf, tek taraf, tek taraflı

    YIRIM: 1- Solak 2- Yarım 3- yurt, toprak

    YIŞ: (Yaş, yaşıl) Orman, yeşillik içindeki bölge

    YIŞIK: 1- Tulga, demir örgülü tulga 2- ışık

    YİBEK: Ateşli, hararetli, heyecanlı

    YİGE: Dayanıklı, kavi, metin

    YİĞENEK: 1- Toplum, kitle, cemaat 2- Yeğen, yeğencik

    YİĞİN: Daha iyi, sıkı, dayanıklı, üstün, tercih edilir

    YİĞİT: 1- Yeğ, yiğ, iyi, daha iyi, sıkı, sağlam, güçlü, batur, cesur 2-
    Delikanlı, cıvan, genç 3- Koca, eş

    YİLUN: (Yulun) İri, heybetli, gösterişli, cesim

    YİNÇKE: İnce, zarif, narin

    YİNÇKELÜ: Nazik, anlayışlı, kibar

    YİNÇÜ: 1- İnce, zarif 2- İnci

    YİNDEK: Daimi, ebedi, sürekli, kalıcı

    YİR: Yer, toprak, arazi, arz, yeryüzü, dünya

    YİRÇİ: Kılavuz, izci, rehber, yer bilen, yer bildiren

    YİRDEŞ: Yurttaş, hemşehri, aynı toprağı paylaşan

    YİRDİNÇÜ: (Yirtinçü) Evren, kainat

    YİRGA: Mesut, mutlu, mutluluk dolu

    YİRTİNÇÜ: Evren, kainat

    YİSUN: (yasun, yosun) Doğa, tabiat, yeşillik

    YİTER: Varis, mirasyedi

    YİTİK: 1- Yetik, olgun 2- Keskin 3- Kayıp

    YİTİRMİŞ: Yitik, kayıp, kaybetmiş, yoksul

    YİTÜT: Meziyet, maharet, beceri

    YİZEK: Askeri kılavuz, öncü

    YOĞANAK: Yığınak, kütle

    YOĞÇI: Yuğcu, yuğ yapan, yokluk çeken, yas tutan, yasçı

    YOĞUN: Kalın, gür, iri, sık, sıkı, cüsseli, fazla, fazlalaşmış, katılaşmış

    YOKUŞ: Yukarı, yukarı doğru çıkan, dik yol, bayır

    YOL: Üzerinden gidilen...mec. 1- Kut, mut, baht, yazgı, kader 2- Örf, adet,
    töre, gelenek

    teamül, ilke, tarz, gidişat

    YOLA: 1- Örf, adet, usul, erkan 2- Meşale, kandil

    YOLAÇ: Yol gösterici, mihmandar, rehber, önder, öncü

    YOLAÇAN: birl. Yol/Açan Önder, öncü

    YOLAK: birl. Yol/ak 1- Dürüst, namuslu, temiz 2- Çığır, yenilik, gidişat 3-Kısa
    yol, kestirme yol

    YOLALDI: birl. Yol/Aldı 1- İlerleme kaydeden, gelişen, uzman, profesyonel 2-
    Terbiyeli, yola gelmiş, geleneklerine bağlı

    YOLBAK: (Yolbaka, yolbakan) Konuksever, misafirperver

    YOLBİLİR: birl. Yol/Bilir Görgülü, bilgili, usul erkan sahibi

    YOLÇU: 1- Önder, başkan, şef, lider 2- Peygamber, nebi 3- Gelenekçi, muhafazakar
    4- Yolcu, yola çıkmış, yolunda giden

    YOLDAM: 1- Uysal, yola gelen, yolunda giden 2- Usul, metot, tarz

    YOLDAŞ: Aynı yolun yolcusu, aynı yolu paylaşan, aynı yola gönül vermiş, aynı
    yola baş koymuş,aynı, töre ya da prensipler üzerinde, fikir ve gönül birliği
    eden, çok yakınlaşmış dost, dava arkadaşı

    YOLERİ: birl. Yol/Eri 1- Töreye bağlı, edep erkan sahibi, bilgili, deneyimli

    YOLKULU: birl. Yol/Kulu mec. Töreye ve kurallara bağlı

    YOLLUK: (Yolluğ) 1- Kutlu, mübarek 2- Olgun, ergin 3- Halas bulmuş, huzura
    kavuşmuş, mesut,bahtiyar

    YOLOĞLU: birl. Yol/Oğlu 1- Fedai, serdengeçti 2- Adak, adanmış, kurban 3- Bağlı,
    kendini töreye bağlamış

    YOLUM: Usul, kaide, prensip

    YONAT: Tam, eksiksiz, kusursuz

    YONCA: Sulu yerlerde yetişen bir bitki türü

    YORÇU: 1- Askeri kılavuz, öncü, yol gösteren 2- Yorumcu, yorumlayan, eleştirmen

    YORDAM: 1- Alışkanlık, eğilim, usul, meleke, beceri 2- Jest, eda, işve, naz

    YORGA: (Yurga) Rahvan giden at

    YORNUK: İstirahat, istirahatgah, dinlenme yeri

    YOVAŞ: (Yavaş) Çelebi, efendi, ağırbaşlı, halim

    YÖNDEM: (Yöntem) Usul, tarz, teamül, töreye uygun biçimde olan

    YÖNET: 1- Biçim, tarz, yöntem 2- uygun, uyumlu, uysal, geçimli

    YÖNTEM: (Yöndem)

    YÖNTEN: Uslup, tarz, biçim

    YÖRGENÇ: Dağ dönemeci, dağ yolu

    YÖRTEM: Usul, biçim, tarz

    YÖYEN: Mevsim, sezon

    YUĞAK: Bir su kuşu

    YUĞKA: İnce

    YUĞRUŞ: (Yukruş, Yukruç) Eskiden, halktan biri olmasına rağmen, gösterdiği
    performans ve

    yararlılıklardan sonra, bey mertebesinde değerlendirilerek, devletin üst düzey
    kademelerinde görev alan kişi.

    YULA: 1- Su kaynağı, yerden fışkıran su, göze 2- Işıldak, ışık veren, meşale,
    kandil

    YULU: Adalet

    YULYU: (Yulu, yuluk, Yulug) 1- Yardımcı, yardımsever, fedakar, adil 2- haraç,
    cizye, vergi 3- traş,traşlı, bakımlı 4- Yağma, yağmacı

    YULUĞBİRİM: birl. Yuluğ/Birim

    Uygurlar döneminde alınan mahsul vergisi

    YULUK: 1- Traşlı, matruş, bakımlı 2- Yağmacı

    YULUM: 1- Fedakar, yardımsever 2- Yolcu, yoluna bağlı, töresine bağlı

    YULUN: Yolcu, yola giden

    YUM: Mutluluk, neşe, ferahlık, rahatlık

    YUMLU: Mutlu, kutlu, mübarek, huzurlu

    YUMRU: 1- Yumulu, yumuk, yumruk 2- İri, heybetli, gösterişli

    YUMUK: Gül, goncagül

    YUMUŞ: (Yumuç) 1- Söz, öğüt, nasihat 2- Emir, ferman, buyruk 3- Müjde, müjdeli
    haber 4- Yumuk,yumulmuş, yumruk

    YUMUTGAN: Yapıcı, birleştirici, pozitif kişilik

    YUNAK: Üzerinde çamaşır dövülen ve yıkanan, büyük taş parçası

    YUNMUŞ: Yıkanmış, temiz, titiz, arık

    YUNT: 1- Çadır, oba, ev, yurt, vatan 2- Terbiyesi tamamlanmamış, yarı yabani at
    3- Uygarlık,medeniyet

    YURÇI: 1- Becerikli, mahir 2- Yirçi, yer gösteren, rehber

    YURGA: Rahvan giden at.

    YURT: 1- Vatan, kutsanmış toprak 2- Kaynak, asıl, kök 3- Uygarlık, medeniyet 4-
    Çadır, oba, ev

    YURTLAK: Yurt, vatan, sonradan yurt edinilmiş yer, yurtlaştırılmış yer.

    YUTLUK: Kayıp, zarar

    YUTUM: Yudum, damla, tike, parça

    YUVANÇ: Teselli

    YÜCE: Yüksek, ulu, alicenap, haşmetli

    YÜCEL: Yücelik, ululuk, haşmet.

    YÜĞNEK: Alçak gönüllü, mütevazı.

    YÜĞNÜK: Salih, temiz

    YÜĞRÜK: Yürük.

    YÜĞÜNT: Selam

    YÜKNÜ: Secde, secdede olan

    YÜKSEL: Yükseklik, ululuk, büyüklük

    YÜKSELEN: Ulu, kişi.

    YÜKSELİŞ: Büyüklük, ululuk, ikbal

    YÜKÜN: Baş eğme, saygı duruşu, tazim.

    YÜKÜNÇ: Eğilme, reverans

    YÜKÜNGEN: Eğilen, reverans yapan, saygılı

    YÜKÜNTÜR: Baş eğdirir, diz çöktürür.

    YÜKÜNÜK: Eğilme, reverans

    YÜKÜNÜR: İbadet eden

    YÜLEK: Okun arkasındaki, denge tüyü.

    YÜNKÜL: Hafif, narin

    YÜRE: Daire, helezon, çember

    YÜREĞİR: Yürekli, cesur

    YÜREKLİ: Cesur, korkusuz.

    YÜRİK: Yaşam, hayat,, ömür, geçim.

    YÜRÜM: Yaşam, hayat, ömür

    YÜZAK: birl. Yüz/Ak Masum, günahsız.

    YÜZAKI: birl. Yüz/Akı Masumiyet, temizlik, namus, namusluluk, başarı, beceri

    YÜZLÜG: (Yüzlüg, yüzlük) Soylu, dürüst, namuslu.
    İnsan TEK başına hayal eder, TEK başına acı çeker, TEK Başına Ölür. Henry Frederic Amiel

  5. #5

  6. #6
    Aydın - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    01.11.2009
    Mesajlar
    221
    Konular
    53
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    100
    @Aydın

    Standart

    harika bir liste. kızım olursa buradan isim seçeyim..

  7. #7
    Asya - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    19.08.2008
    Mesajlar
    44
    Konular
    15
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    0
    @Asya

    Standart

    nanemi muhahahh hec duymadim bele isim

    ama benim bi tanidik var turkiyede ismi ordek hatda bide limon var ve hatdaaaaaaa
    zeytin bile var
    oldu olacak peynirde olsaymis kesge heheehehhe
    kabugu kirilan sedef uzuntu vermesin
    sana icinde inci vardir



  8. #8
    yalan_dunya - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    10.03.2010
    Mesajlar
    12
    Konular
    4
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    0
    @yalan_dunya

    Standart

    ellerinize saglik,ama mence burdaki butun adlar azerbaycanli qiz adlari deyil,bezi yanlisliklar var
    Bir gun gelecek(bu gunun geleceyine inaniram) dunyada yalanla dogru ,varli ile kasib ,qadinla kisi ... ve dunyadaki her sey mehv olacaq,bax hemin gun men xosbext olacam...
    YASASIN BUTOV AZERBAYCAN

  9. #9
    eVe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.11.2009
    Yaş;
    34
    Mesajlar
    1.119
    Konular
    315
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    573
    @eVe

    Standart

    benim nickim elbezerdi ya bak burda da varmış anlamı ne biliyomusunuz çok hoşuma gitti kullandım ama başka bi yerde görmüştüm anlamını bilmedim elbezer ne demektir ?

  10. #10
    Emine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.08.2008
    Mesajlar
    20.276
    Konular
    10681
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    13
    Tecrübe Puanı
    100
    @Emine

    Standart

    olsun ha azeri ha turk ne farki varki
    iki devlet bi millet unutdun herhalde kessen kanim azeri akacak be
    o derece yani

Giriş

Giriş