Yeryüzünün Yıkıma Uğraması Dünya üzerindeki yaşam öyle uygun dengeler ile yaratılmıştır ki doğal afetler çok büyük alanlarda etkili olmaz. İnsanlar da dahil olmak üzere tüm canlılar için adeta özel bir koruma mevcuttur. Ama bu korumanın yanısıra Allah zaman zaman insanlara yaşadıkları mekanın ne derece güvensiz olabileceğini de göstermektedir. Üzerinde yaşadığımız dünya biz hiç farkında olmasak da içerden ve dışardan pek çok doğal tehdit unsuruyla doludur. Göktaşları karadelikler

Bu konu 1094 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Yeryüzünün Yıkıma Uğraması 1094 Reviews

    Konuyu değerlendir: Yeryüzünün Yıkıma Uğraması

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1094 kez incelendi.

  1. #1
    Emine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.08.2008
    Mesajlar
    20.276
    Konular
    10681
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    13
    Tecrübe Puanı
    100
    @Emine

    Standart Yeryüzünün Yıkıma Uğraması

    Yeryüzünün Yıkıma Uğraması

    Dünya üzerindeki yaşam öyle uygun dengeler ile yaratılmıştır ki doğal afetler çok büyük alanlarda etkili olmaz. İnsanlar da dahil olmak üzere tüm canlılar için adeta özel bir koruma mevcuttur. Ama bu korumanın yanısıra Allah zaman zaman insanlara yaşadıkları mekanın ne derece güvensiz olabileceğini de göstermektedir.

    Üzerinde yaşadığımız dünya biz hiç farkında olmasak da içerden ve dışardan pek çok doğal tehdit unsuruyla doludur. Göktaşları karadelikler kuyruklu yıldızlar dıştaki tehlikelerden sadece bir bölümüdür. Diğer yandan dünyanın derinliklerine doğru inildikçe binlerce derece sıcaklıktaki sıvı tabakaya rastlanır. Öyle ki dünyayı "ayağımızın altında içi kaynayan bir küre" olarak tanımlamak hiç de yanlış olmaz. Bunların dışında dünyayı çepeçevre kuşatan koruyucu bir atmosfer vardır. Ancak atmosferin koruyuculuğunun yanında bir de son derece kuvvetli etkileri olan atmosfer olayları mevcuttur; rüzgarlar fırtınalar tayfunlar…

    Tüm bu unsurlar zaman zaman etkili olmakta; bunların sonucunda da can ve mal kaybıyla sonuçlanan ve doğal afetler olarak adlandırılan olaylar gerçekleşmektedir. Başta depremler olmak üzere volkan patlamaları seller dev dalgalar hortumlar fırtınalar büyük yangınlar birbirlerinden farklı şiddet ve etkilere sahiptirler. Ortak yönleri ise oldukça kısa bir zaman içinde bir şehri orada yaşayan insanları ve diğer tüm canlıları yok edebilmeleri ve büyük hasarlara yol açabilmeleridir. En önemlisi de insanların bu zararları engellemeye kesinlikle güç yetirememeleridir.

    Bu felaketlerin tümü insanların çok iyi bildikleri ama karşılaşmadıkları sürece akıllarına getirmek istemedikleri gerçeklerdir. Dünya üzerindeki yaşam öyle uygun dengeler ile yaratılmıştır ki bu tarz olaylar çok büyük alanlarda etkili olmaz. İnsanlar da dahil olmak üzere tüm canlılar için adeta özel bir koruma mevcuttur. Ama bu korumanın yanısıra Allah zaman zaman insanlara yaşadıkları mekanın ne derece güvensiz olabileceğini de göstermektedir. Bahsettiğimiz afetleri meydana getirerek üzerinde yaşadıkları gezegene hiçbir hakimiyetleri olmadığını onlara hatırlatmaktadır. Kendi acizliklerini kendilerine göstermekte ve bütün bunlar öğüt alıp aklını kullanabilenler için birer düşünme nedeni olmaktadır.

    Önemli olan insanların bu olaylardan almaları gereken dersi kavrayabilmeleridir. Çünkü Allah'ın insanlara maddi ve manevi zarar veren olaylarla hatırlatmalar yapması o insanların bulundukları sapkın durumdan kurtulmaları Allah'ın dosdoğru yoluna girmeleri için kendilerine verilen bir mesajdır. Allah insanlara yaşatılan bu felaketlerin de dünya üzerindeki hiçbir şey gibi boşuna yaratılmadığını bunların insanlar için birer "hatırlatıcı" olduklarını göstermektedir. Allah Kuran'da hiçbir olayın kendi izni olmadan gerçekleşemeyeceğini bize şöyle bildirmiştir: "Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmez..." (Teğabün Suresi 11)

    Şimdi Allah'ın çeşitli hikmetlerle yarattığı bazı afetlerin oluşumunu bilimsel olarak inceleyelim ve bu konulardaki Allah'ın ayetlerine şahit olalım.

    Deprem

    Dünyanın iç yapısı konusunda jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin desteklediği bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70-100 km. kalınlığında oluşmuş bir taşküre (Litosfer) vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürede yer alır. Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuşağa da Manto adı verilir. Bu tabakadaki ısı akımlarının yükselmesiyle taş kabuk parçalanmakta ve birçok "Levha"lara bölünmektedir. İşte yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri birbirlerini sıkıştırdıkları birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarındaki dar kuşaklar üzerinde oluşmaktadır.

    İtilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen sarsıntı dalgaları ortaya çıkar. Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır.

    Depremin oluşumu hakkında verdiğimiz bu özet bilgiden sonra bir hususu özellikle belirtmekte fayda vardır. Depremlerin şiddetinin dünyada hissedilen en büyük depremden çok daha şiddetli olarak oluşmasını engelleyen Allah'ın tasarladığı mükemmel bir sistem vardır. Bu sistem sayesinde aynı zamanda oluşan depremlerin çok daha büyük bir alan içinde hissedilmesi de engellenmekte ve depremlerin bölgesel özellik taşıması sağlanmaktadır. Yine bu sistem sayesinde meydana gelen depremlerin sayısı da son derece sınırlı kalmaktadır.

    Allah'ın yarattığı bu sistem dağların fonksiyonudur. Dağlar levhaların bulunduğu manto tabakasına derinlemesine saplanır ve burada adeta birer kazık görevi görür. Dağların bu sabitleyici özelliği bilimsel literatürde "izostasi" olarak adlandırılır. Ancak işin en ilginç yönü jeoloji diye bir bilim dalı dahi yokken Allah'ın bunları yüzyıllar önce Kuran'da haber vermiş almasıdır. Allah Kuran'da dağları depreme karşı bizi korumak için yarattığını şu ayetlerle haber vermiştir: "Yeryüzünde onları sarsmasın diye sabit dağlar yarattık..." (Enbiya Suresi 31)

    Tornado (Hortum)

    Tornadolar çok sayıda can kaybına ve maddi zarara neden olan en tehlikeli hava olaylarından biridir. Yalnız ABD'de her yıl ortalama 800 kadar tornado olduğu ve bu olaylarda yaklaşık 80 kişinin hayatını kaybederek 1500 kişinin de yaralandığı rapor edilmektedir. Tornadonun güçlü rüzgarları 483 km/saat'e ulaşabilmektedir. Genellikle kuzey yarım kürede saat ibresinin ters yönünde güney yarım kürede ise saat ibresi yönünde dönerler. Bunun aksi yönünde olanlara çok nadir rastlanır. Tornadolar genellikle bir saatten daha az sürerler ve yaklaşık 32 km yol alırlar. Ancak bir kaç dakika sürerek 7 km yol alan veya saatlerce sürerek 100 km'den fazla yol alanları da gözlenmiştir. Tornadoların yaşam süreçlerinde dört ana aşama vardır. Bunlar organizasyon olgunlaşma zayıflama ve bozulma aşamalarıdır. Organizasyonda huni şekli ortaya çıkar ve yere kadar ulaşır. Olgunlaşma tornadoların en büyük oldukları zamandır. Daha sonraki zayıflama aşamasında yavaş yavaş küçülmeye başlarlar ve son olarak parçalanarak bozulurlar ancak bu durumlarında dahi halen yıkıcı etkileri vardır.

    Tornadolar havadaki ısı akımının çok güçlü bir şekilde yükselmesi sonucunda doğan girdaplardan birisidir. Bunlar tropikal siklonlara oranla çok daha küçük ve yerel olmakla birlikte dünyada bilinen en güçlü ve yıkıcı fırtınalardır. Tornadoların ılık sular üzerinde daha zayıf şiddette olanlarına da waterspout adı verilir. Genellikle ABD'nin güneydoğu sahillerinde sonbahar ve kış sonuna doğru oluşur ki bu mevsimler tornadoların en az görüldüğü zamanlardır. (Harun Yahya Dünya Hayatının Gerçeği)

    Tornadodaki ısı akımının artması hava kütlelerinin alttan ısınması ile değil nemli-sıcak (maritim-tropikal) bir hava kütlesi üzerine kuru-soğuk (kıtasal-poler) bir havanın çıkması ile oluşur. Sıcak havanın üzerinde soğuk havanın bulunması kararsızlık oluşturur. Zaten tornadoların gelişmesi için kararsız havanın şart olduğu ve şiddetli fırtınalı havaların tornado oluşumu için uygun olduğu bilinmektedir. Bu durum en çok yükseklerde çıkıntı gösteren bir soğuk cephede olabilir. Son derece büyük bir hızla yükselen hava içinde çok güçlü girdap meydana gelir ve nemli hava hızlı bir şekilde soğuk havanın içine çekilir kısa zamanda kararsız hava ve şiddetli fırtınalar doğar. Rüzgarın yükseklikle hızının artması yani düşey rüzgar şiddeti ve yönünün değişmesi etrafındaki havanın yatay olarak dönmesine neden olur. Bu yatay hava sütunu yukarı yönde kuvvetli bir akımla karşılaştığı zaman dönerek yükselmeye başlar. Bu dönen hava kütlesi mezosiklon olarak adlandırılır. Tornadolar genellikle mezosiklonların içinde oluşur ancak bu her mezosiklonun tornado üreteceği anlamına gelmez.

    Havanın hızla yükselmesi ile basınç düşerek sıcaklık azalır. Böylece bu hava içindeki su buharı yoğunlaşır ve kararsızlık daha da artarak tornadoların olağanüstü enerjisini doğurur. Yoğunlaşan su buharı orta kısmın beyaz-gri renkli huni şeklinde bir bulut gibi görünmesini sağlar. Huni bulutun altındaki hava merkeze doğru çekilirken hızlı bir şekilde soğuyarak yoğunlaşır ve bulutun tabanından yere uzanmaya başlar. Bu yere ulaştığı andan itibaren tornado olarak adlandırılır ve büyük bir yıkım başlar. Bundan sonra su toz ve diğer yabancı maddeler gibi rastladığı her şeyi içine alır ve böylece koyu renkli siyaha yakın bir sütun halini alır. Tornadoların büyüklükleri çok farklıdır. Genellikle çapları 1500 metreyi geçmez ancak bir iki metre alanlarında da rastlanabilir ve kimi zaman saatte 483 km hıza sahip rüzgarlar oluştururlar.

    Şüphesiz her şeyi kontrol eden Allah tornadoları da kendi kontrolünde tutmaktadır. Allah bize bu gerçeği bir Kuran ayetinde şöyle haber vermiştir: "Gece ile gündüzün ardarda gelişinde (veya aykırılığında) Allah'ın gökten rızık indirip ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve rüzgarları (belli bir düzen içinde) yönetmesinde aklını kullanan bir kavim için ayetler vardır." (Casiye Suresi 5)

    Erozyon

    Erozyon (toprak aşınımı) toprağın aşınmasını önleyen bitki örtüsünün yok edilmesi sonucu koruyucu örtüden yoksun kalan toprağın su ve rüzgarın etkisiyle aşınması ve taşınması olayıdır. Erozyonun başlıca nedeni toprağı koruyan bitki örtüsünün yok olmasıdır. Erozyon toplumsal sorunların artmasına da yol açmaktadır. Yanlış arazi kullanımı tarım alanlarının verimini azaltmaktadır. Doğduğu ve büyüdüğü yerde geçim şansı ortadan kalkan insanların kentlere göçmekten başka seçeneği kalmamaktadır. Köyden kente göç ise alt yapının yetersiz olduğu kentlerdeki ekonomik ve toplumsal sorunları daha da ağırlaştırmaktadır. Barajlar ve yeraltı suları da erozyonun etkilerinden nasibini almaktadır. Yerinden kopup giden topraklar baraj göllerini doldurarak su depolama hacimlerini azaltmakta ve barajların ömrünün kısalmasına neden olmaktadır. Erozyon sonucunda toprağın altındaki cansız tabaka (ana kaya) ortaya çıkmaktadır. Faydalı toprak katmanlarını kaybeden arazilerde çölleşme başlamaktadır. Toprakları çölleşen bir ülkenin temel sorunları açlık susuzluk işsizlik ve iç göç olacaktır. Bitki örtüsünün yok olması erozyonun yanı sıra toprak kayması taşkın ve çığ felaketlerini de artırır. Ve bütün bu felaketler pek çok insanın yaralanmasına canlarını kaybetmesine ve çok ciddi maddi zararlara yol açmaktadır. Bu yüzden bir bölgenin bitki örtüsünün korunması o bölgenin güvenliği açısından çok önemlidir. Güçlü bir bitki örtüsüne sahip bir arazide çığ felaketi ve toprak kayması gibi insanların hayatını tehlikeye sokabilecek doğal afetlerin oluşma ihtimali daha azdır.

    Dünyamızı bir elmaya benzetirsek yer kabuğunun kalınlığı elma kabuğu kadardır. Bu elma kabuğu kalınlığındaki Dünya'nın içi magma ile yani ateşle kaynamaktadır. Çok ince bir kalınlığı olan yer kabuğunun dışını çevreleyen ve canlılığın oluşmasını sağlayan toprak tabakasının da yer kabuğuna oranla çok küçük bir kalınlığı vardır. Allah dilese bu çok çok küçük orandaki kalınlıkta yaşama elverişli kıldığı toprağı yaratmazdı. Yahut oluşan toprağı çeşitli doğal afetlerle bütünüyle ortadan kaldırırdı. Ancak Allah rahmeti gereği bunlar olmamakta sadece insanlara hatalı davranışlarından vazgeçmeleri için bir hatırlatma olarak zaman zaman küçük bölgesel erozyonlara maruz bırakmaktadır. Allah tabiatın ve düzenin tek koruyucusudur. Allah istediği anda her yeri çöl benzeri bir ortama dönüştürebilir. Aynı zamanda Allah toprağı yaratan onu dirilten ve insanlar için ondan nimetler meydana getirendir. Allah bu gerçekleri bir ayetinde şöyle bildirir:

    "Ölü toprak kendileri için bir ayettir; biz onu dirilttik ondan taneler çıkarttık böylelikle ondan yemektedirler." (Yasin Suresi 33)

    "Biz yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık?" (Nebe Suresi 6-7)

    "Biz gerçekten (yeryüzü) üzerinde olanları kupkuru-çorak bir toprak yapabiliriz." (Kehf Suresi 89)
    (makale harun yahya)


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Yeryüzünün Yıkıma Uğraması

          Kategori: Coğrafya

          Konuyu Baslatan: Emine

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1094


Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş