Evlat sevgisine bir de böyle bakın
¼br /> Evlat sevgisine farklı bir zaviyeden de şöyle yaklaşılabilir: Hissî olan meselelerden dolayı insan sorgulanmayabilir. Ancak o, dinî duygu ve düşüncesi ile fıtratındaki duygularını iyiye dönüştürmekle mükelleftir. Mesela insan, aşırı yeme, içme arzusu duyabilir ve lüks bir yaşayış isteyebilir. Hatta bu hususlarda şiddetli hırs gösterip, işin önünü-sonunu düşünmeden hareket de edebilir. Zira insan, fıtratı itibariyle arzularına düşkün, cimri ve aceleci olarak yaratılmıştır. Yani bunlar onun fıtratında mevcuttur. Ayrıca onda hem kin, nefret ve adavet gibi hususlar hem de sevgi, muhabbet ve insanlık gibi hasletler vardır. İşte bunlar insanda, iyiye ve kötüye açılan birer koridor hükmündedirler. Bu itibarla da o, mahiyetindeki kötülüklere açılan kapıları kapamalı ve kötü duygularını, tutkularını mutlaka dinî düşünce ve dinî duygu ile zabt u rabt altına almalıdır ki -biz buna dindeki ifadesiyle, fıtrat-ı sâniye kazanma diyoruz- kendisi için mukadder olan kemâlatı idrak edebilsin. Yani her şey olmaya müsait olan fıtratını, tek bir şey olmaya ve Allah’la münasebete tevcih edebilsin.
İşte bunun gibi, evlat sevgisi de insanın fıtratında vardır. Bu sevgi olmazsa çocuklara bakılmaz, okutulmaz ve neticede de ülke ve insanlık yükselemez. Evet etrafımızda bir sürü asi evlat var; ama yine de ana-babaları onlara bakıyor. İşte eğer bu tabiî sevgi ve alaka olmasaydı, sokaklar terk edilmiş insanlarla dolar, taşardı. Ne var ki, diğer duygularda olduğu gibi bu alakada da, kalbler Allah sevgisiyle ta’dil edilmelidir ki, istikamet elde edilebilsin. Evet hayat, Allah’la irtibat yörüngeli olmazsa inhiraf kaçınılmazdır. Onun için evvela, her vicdanda Allah sevgisi gelişip kökleşmelidir. Bu ise bir egzersize bağlıdır. Yani bir insan, ruhî hayatında hiç egzersiz yapmadan “Ben mal ve evladımı sana feda ediyorum Allah’ım” dese, bu bazen riya, hatta yalan da olabilir. Bütün kötü huyların ruhtan kovulması ve bütün güzel hasletlerin tekrar ber tekrar yaşanması lazımdır ki, İslam benliğimizin derinliklerine sinsin, tabiatımızın bir parçası haline gelsin ve davranışlarımızı tabiileştirsin…
¼br /> Ailem Dergisi