Bir gün Süleyman Peygamber (a.s) bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar. Karınca da, Bir buğday tanesi yerim diye cevap verir. Cevabın doğru olup olmadığını kontrol etmek isteyen Süleyman Peygamber (a.s) karıncayı bir şişeye koyar. Yanına da bir buğday tanesi koyarak hava alacak şekilde şişeyi kapatır. Ondan sonra da bir yıl bekler. Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki karınca buğday tanesinin yarısını yemiş, yarısını da bırakmıştır. Kendi kendine meraklanır.

Bu konu 7399 kez görüntülendi 32 yorum aldı ...
öykü ve hikayeler.. 7399 Reviews

    Konuyu değerlendir: öykü ve hikayeler..

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 7399 kez incelendi.

Sayfa 1 Toplam 4 Sayfadan 123 ... Sonuncu
  1. #1
    aybala__@ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    654
    Konular
    66
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    620
    @aybala__@

    Standart öykü ve hikayeler..

    Bir gün Süleyman Peygamber (a.s) bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar. Karınca da,

    Bir buğday tanesi yerim diye cevap verir.

    Cevabın doğru olup olmadığını kontrol etmek isteyen Süleyman Peygamber (a.s) karıncayı bir şişeye koyar. Yanına da bir buğday tanesi koyarak hava alacak şekilde şişeyi kapatır. Ondan sonra da bir yıl bekler.

    Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki karınca buğday tanesinin yarısını yemiş, yarısını da bırakmıştır. Kendi kendine meraklanır.

    Acaba neden yemedi?

    Bunun üzerine Hz. Süleyman (a.s) karıncaya buğday tanesini tamamen neden yemediğini sorar.

    Karınca da, Daha önce benim yiyeceğimi yüce Allah(c.c) verirdi. Ben de O' na güvenerek bir buğday tanesini tamam olarak yerdim. Çünkü O beni asla unutmaz ve ihmal etmezdi. Fakat bu işi sen üzerine alınca doğrusu nihayet bu aciz bir insandır diye sana pek güvenemedim.

    Belki beni unutup yiyeceğimi ihmal edebilirsin. O yüzden de bir yıllık yiyeceğimin yarısını yiyerek,diğer yarısını da ertesi yıla bıraktım" diye cevap verdi.

    Allah (c.c) cümlemizi kul kapısına baktırmasın...


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: öykü ve hikayeler..

          Kategori: Atış Serbest

          Konuyu Baslatan: aybala__@

          Cevaplar: 32

          Görüntüleme: 7399


  2. #2
    Emine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.08.2008
    Mesajlar
    20.276
    Konular
    10681
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    13
    Tecrübe Puanı
    100
    @Emine

    Standart

    eline saglik canim benim

  3. #3
    aybala__@ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    654
    Konular
    66
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    620
    @aybala__@

    Standart



    İnsan bir yolcudur. Sabâvetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder...






    Bu yol öyle çetin ki;
    Yokuşların olacak...
    Belki zaman zaman hızın azalacak..
    Yada önüne konulan setler seni zorlayacak...
    Ama sen imanınla öyle bir eseceksin ki;
    Düzergâhın hep ileriye doğru olacak..!
    Ve göreceksin ki yolun seni hiç yanıltmayacak..







    ''Benim adım güneşin doğup battığı heryere ulaşacaktır'' -Hadis-i şerif-






    Senin adını götürmek için çıkacağız yollara...

  4. #4
    aybala__@ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    654
    Konular
    66
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    620
    @aybala__@

    Standart

    Alıntı Emine Rumuzlu Üyeden Alıntı
    eline saglik canim benim

    rica ederim canımcım hos geldin

  5. #5
    aybala__@ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    654
    Konular
    66
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    620
    @aybala__@

    Standart

    BENİM GÜCÜM BU KADAR
    Bir gün Nemrut, İbrahim aleyhisselamı ateşe atmaya karar verir. O kadar büyük bir ateş yakar ki bu sefer kendisi ateşe yaklaşamaz. Bir mübarek zat, bakmış bir karınca ağzına su alıyor, uzaktan getiriyor ateşi söndürmek için. Fakat yaklaşamıyor, yakın bir yere bırakıyor. Evliya zat sormuş:
    - Ne yapıyorsun sen?
    Karınca, demiş ki:
    - Sorma, Allah'ın Peygamberini yakacaklar. Ateşi söndürmeye çalışıyorum.
    O zat sormuş:
    - Senin bu küçük cüssenle taşıdığın bir damla su ile bu koca ateş söner mi?
    - Vallahi Cenab-ı Allah herkese gücüne göre hesap sorar. Benim gücüm bu kadar.




    Öbür taraftan bir yılan da devamlı ateşi körüklüyor. Demiş ki :
    - Böyle ne yapıyorsun?
    Yılan demiş ki :
    - Bugün bayram! Bir Peygamber yanacak.
    Bu da gücü nispetinde elinden gelen kötülüğü yapmaya çalışıyor.


    Demek ki yüce Allah hayvanları nasıl iki grupta yaratmışsa, insanları da iki grupta yaratmış :
    Birisi ateşi körükleyenler, diğeri ateşi söndürenler.



    Cenab-ı Hak bizi ateşi söndürenlerden eylesin!(amin)...

  6. #6
    aybala__@ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    654
    Konular
    66
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    620
    @aybala__@

    Standart

    Sarhoşun biri elinde şarap şişesi yolda yalpalayarak giderken, bir cami önünden geçiyor. Tam bu sırada vakit namazını kılmış halk camiden dağılıyor, içlerinden biri sarhoşun haline görüp hayıflanıyor.
    Bu da ALLAH ımın bir kulu mutlaka kalbinde ALLAH sevgisi vardır dur şuna bir ders vereyim diye içinden geçiriyor ve hemen uygulamaya geçiyor.
    Sarhoşun yanına varıyor
    -Ya birader şu elindeki şarap şişesini bana versene.
    Sarhoş kendime içki arkadaşı buldum zannediyor ama bir taraftanda düşünüyor bu adam biraz önce camiden çıkmıştı diye düşünüp.

    - Ne yapacaksın sen şarabı biraz önce camiden çıkan sen değilmisin.

    - Elindeki şarabı c*****n içine dökücem versene şarap şişesini bana.

    Sarhoş hiddetleniyor.

    -Sen nasıl ALLAH ın evine şarap dökersin, bu nasıl müslümanlık, bu nasıl namaz kılmak.

    Feryad figan içinde olan sarhoş, adamı linç edecek, o halinde müslüman olduğu hatırına geliyor.

    Şarap şişesini isteyenden okkalı bir ders şarhoşa

    -Be mübarek adam, sen şu kulun yaptığı cami adını vediğimiz ibadet ettiğimiz taştan topraktan olan bu binanın içine şarap döktürmezken, her gün nasıl olurda ALLAH c.c. sana Rahmeti olan bu bedenin içine şarap dökersin.!

  7. #7
    aybala__@ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    654
    Konular
    66
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    620
    @aybala__@

    Standart

    TERZİNİN TÖVBESİ



    Bir terzi ALLAH dostlarından birine sorar:
    -Peygamberimizin, "ALLAHü teâlâ, günahkâr kulunun tövbesini, canı gargaraya gelmeden kabul eder" hadis-i şerifi hakkında ne buyurursunuz?
    Cevap vermeden o kimseye sorar mubarek zat.
    - Mesleğin nedir?
    -Terziyim, elbise dikerim.
    -Terzilikte en kolay şey nedir?
    -Makası tutup, kumaş kesmektir.
    -Kaç senedir, bu işi yaparsın?
    -Otuz senedir.
    -Canın gargaraya geldiği zaman kumaş kesebilir misin?
    -Hayır, kesemem!
    -Bir müddet zahmet çekip, öğrendiğin ve otuz sene kolaylıkla yaptığın bir işi, o zaman yapamazsan, ömründe hiç yapmadığın tövbeyi o zaman nasıl yapabilirsin? Bugün gücün yerinde iken tövbe et! O zaman belki yapamazsın, buyurdu.

    ... ve tövbe...

  8. #8
    aybala__@ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    654
    Konular
    66
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    620
    @aybala__@

    Standart

    Hz.Ömer (r.a) arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç gelir. Derler ki :

    - "Ey halife, bu aramizdaki arkadaş bizim babamizi öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin."

    Bu söz üzerine Hz.Ömer (r.a) suçlanan gence dönerek:

    - "Söyledikleri doğru mu?" diye sorar. Suçlanan genç derki:
    - "Evet doğru."

    Bu söz üzerine Hz.Ömer (r.a):

    - "Anlat bakalım nasıl oldu?"

    Bunun üzerine genç anlatmaya başlar:

    - "Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım. Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Afedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor. Hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyva koparmasına engel olamadım. Arkadaşların babası içerden hışımla çıktı ve atıma bir taş attı, atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi ve ben de bir taş attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı. Durum bundan ibarettir."

    Bu söz üzerine Hz.Ömer (r.a): "Söyleyecek birşey yok, bu suçun cezası idamdır. Madem suçunuda kabul ettin."

    Bu sözden sonra ****kanlı söz alarak konuşmaya başladı:

    - "Efendim bir özrüm var. Ben memleketinde zengin bir insanım. Babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için ALLAH (c.c) indinde sorumlu olursunuz. Bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim. Bu üç gün içinde yerime birini bulurum."

    Hz.Ömer (r.a) dayanamaz derki:

    - "Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?!"

    Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar ve derki:

    - "Bu zat benim yerime kalır."

    O zat Hz.Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) en iyi arkadaşlarından daha yaşarken cennetle müjdelenen Amr İbni As'dan başkası değildir. Hz.Ömer (r.a) Amr'a dönerek:

    - "Ey Amr, ****kanlıyı duydun" der. O büyük sahabi:

    - "Evet, ben kefilim." der ve genç adam serbest bırakılır.

    Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medine'nin ileri gelenleri Hz.Ömer'e (r.a) çıkarak gencin gelmeyeceğini, dolayısıyla Amr İbni As'a verilecek idam cezası yerine maktülün diyetini vermeyi teklif ederler. Fakat gençler razı olmaz ve "Babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz" derler.

    Hz.Ömer (r.a) kendinden beklenen cevabı verir ve derki:

    - "Bu kefil babam olsa farketmez cezayı infaz ederim."

    Hz.Amr İbni As ise tam bir teslimiyet içerisinde derki:

    - "Biz de sözümün arkasındayız."

    Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür. Hz.Ömer (r.a) gence dönerek derki:

    - "Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı, neden geldin?"

    Genç vakurla başını kaldırır ve (günümüz insanı için pek de önemli olmayan):

    - "AHDE VEFASIZLIK ETTİ demeyesiniz diye geldim." der.

    Hz.Ömer (r.a) başını bu defa Amr İbni As'a çevirir ve derki:

    - "Ey Amr, sen bu ****kanlıyı tanımıyorsun, nasıl oldu da onun yerine kefil oldun?"

    Amr İbni As'ta (ALLAH (c.c) kendisinden ebediyyen razı olsun) vakurla kanımızı donduracak bir cevap verir:

    - "Bu kadar insanın içerisinden beni seçti. 'İNSANLIK **DÜ' demesinler diye kabul ettim." der.

    Sıra gençlere gelir, derler ki:

    - "Biz bu davadan vazgeçiyoruz." Bu söz üzerine Hz.Ömer (r.a) :

    - "Ne oldu, biraz evvel 'Babamızın kanı yerde kalmasın' diyordunuz, ne oldu da vaz geçiyor sunuz?" der.

    Gençlerin cevabı da dehşetlidir:

    - "MERHAMETLİ İNSAN KALMADI" demeyesiniz diye...


    Bende siz Değerli Kardeşlerimle bunu paylaşıyorum. "Hayırlı Paylaşımlarda Bulunan Kalmadı" demeyesiniz diye...

    Selametle, GÖNÜLLERİN SAHİBİNE Emanet Olunuz...

  9. #9
    aybala__@ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    654
    Konular
    66
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    620
    @aybala__@

    Standart

    Saliha bir kadının, münafık ve cahil bir kocası vardı. Bu kadın ” Bismillahirrahmanirrahim ” diye besmele çekmeden, hiçbir işine başlamazdı. Kocası,onun bu haline kızar, kadıncağıza yapmadığı eziyeti bırakmazdı. O saliha kadın ise, kocasının eza ve cefalarına sabreder ve onun doğru yola gelmesi için Allah’a dua ederdi.
    Birgün,kadının kocası iyice öfkelenmişti..Karısına yapacağı eziyet ve kötülük için bir bahane arıyor ve kendi kendine :
    ” Şuna bir oyun çevireyimde görsün ; bakalım onu rezil olmaktan kim kurtaracak ? ” diye söylenip duruyordu. Başkalarına açıkça söyleyemediği inkarcılığı,artık bütün çirkinliğiyle,içinde dolup taşmıştı.
    Hanımını çağırdı,ona bir kese altın vererek :
    - Bunu iyi sakla !!! diye tenbih etti. Kadında kocasının emri üzerine hemen gitti,besmeleyi çekerek keseyi iyice sakladı. Bu arada kocasıda onu gizlice takip ediyordu. Sonra karısının haberi olmadan keseyi, karısının sakladığı yerden aldı. İçindeki altınları boşaltarak, keseyi derin bir kuyuya attı. Aradan çok geçmeden karısını çağırdı ve :
    - Sana verdiğim bir kese altını hemen getir. dedi.
    Kadın koştu ; keseyi sakladığı yere,
    ” Bismillahirrahmanirrahim ” diyerek elini uzattı.
    Tam o anda, Allahu Tealanın emriyle, kese kadının sakladığı yerde içindeki altınlarla beraber aynen duruyordu. Islanan keseden suları damlıyordu. Kadın kesenin neden ıslak olduğunu anlayamadı ve keseyi kocasına getirdi. Adam içi altınla dolu keseyi görünce çok şaşırdı ve karısının söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu anladı.
    Sonra karısına ;
    - Sana çok zulmettim,çok canını yaktım,beni affet. diye yalvarmaya başladı. Allah’a tevbe ve istiğfar etti. İbadetlerine bağlı bir insan oldu. O günden sonra dua ve yakarışlarında hep şöyle derdi ;
    - Ya Rabbi ! Bana dünyam ve ahiretim için hayırlı, Saliha bir kadını eş olarak verdiğin için,sana hakkıyle şükretmekten acizdim,beni affet Alah’ım…
    O saliha kadın ise ;
    - Ya Rabbi ! Sana şükürler olsun ki,duamı kabul edip kocamı salihlerden eyledin,diye dua ediyordu.
    Bu hikayeden alınacak ibretler ve çıkarılacak hikmetler çoktur.Büyükler demişlerki ; ” Sabrın kendisi acıdır,lakin meyvesi tatlıdır.”

  10. #10
    aybala__@ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    654
    Konular
    66
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    620
    @aybala__@

    Standart

    İmam Kazım (a.s) kendi tarlasında çalışmakla meşguldü. Fazla faaliyet İmamdın bütün vücundan terler akıtmıştı bu arada Ali ibni Ebi Hamza-i Bata ini geldi imamın yanına, ve o manzarayı görünce:
    - Kurban olayım, niçin bu işi başkalarına bırak mıyorsun? diye sordu.
    - Niçin başkalarına bırakayım? Halbuki benden daha üstün kişiler bile, daima bu gibi işlerle meşgul olmuşlardır.
    - Allah'ın elçisi, Emirülmü'minin ve bütün ecdadım. Esasen tarlada çalışmak ve ziraatla meşgul olmak Peygamberlerin, peygamber vasilerinin ve Allah'ın seçkin kullarının başta gelen, en önemli adetlerinden biridir.

    __________________

Sayfa 1 Toplam 4 Sayfadan 123 ... Sonuncu

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş