İstanbul Türkiye'nin en kalabalık, iktisadi açıdan önde gelen şehri, kültür ve finans merkezi. Belediye sınırları göz önüne alınarak yapılan sıralamaya göre, 13.8 milyonluk nüfusuyla, nüfus sıralamasında Avrupa'da 1. dünyada ise 5. büyük şehridir Marmara kıyısı ve İstanbul Boğazı boyunca, Haliç'i de çevreleyecek şekilde Türkiye'nin kuzeybatısında kuruldu. İstanbul kıtalararası bir şehir olup, Avrupa'daki bölümüne Avrupa Yakası veya Rumeli Yakası, Asya'daki bölümüne ise Anadolu Yakası

Bu konu 3149 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
İstanbul 3149 Reviews

    Konuyu değerlendir: İstanbul

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 3149 kez incelendi.

Konu: İstanbul

  1. #1
    ŦєŁєรмє - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    539
    Konular
    168
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    100
    @ŦєŁєรмє

    Standart İstanbul

    İstanbul Türkiye'nin en kalabalık, iktisadi açıdan önde gelen şehri, kültür ve finans merkezi. Belediye sınırları göz önüne alınarak yapılan sıralamaya göre, 13.8 milyonluk nüfusuyla, nüfus sıralamasında Avrupa'da 1. dünyada ise 5. büyük şehridir

    Marmara kıyısı ve İstanbul Boğazı boyunca, Haliç'i de çevreleyecek şekilde Türkiye'nin kuzeybatısında kuruldu. İstanbul kıtalararası bir şehir olup, Avrupa'daki bölümüne Avrupa Yakası veya Rumeli Yakası, Asya'daki bölümüne ise Anadolu Yakası denmekteydi. Tarihte ilk olarak üç tarafı Marmara Denizi, Boğaziçi ve Haliç'in sardığı bir yarım ada üzerinde kurulan İstanbul'un batıdaki sınırını İstanbul Surları oluşturmaktaydı. Gelişme ve büyüme sürecinde surların her seferinde daha batıya ilerletilerek inşa edilmesiyle 4 defa genişletilen şehrin 40 ilçesi vardır. Sınırları içerisinde ise büyükşehir belediyesi ile birlikte toplam 40 belediye bulunmaktadır. 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olacak olan şehirde , bu bağlamda hazırlıklar, çalışmalar ve projeler devam etmektedir.

    Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan İstanbul, 330 - 395 yılları arasında Roma İmparatorluğu, 395 - 1204 ile 1261 - 1453 yılları arasında Doğu Roma İmparatorluğu, 1204 - 1261 arasında Latin İmparatorluğu ve son olarak 1453 - 1922 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu'na başkentlik yaptı. Ayrıca, hilafetin Osmanlı Devleti'ne geçtiği 1517'den, kaldırıldığı 1924'e kadar, İstanbul İslam Dini'nin de merkezi oldu.

    İstanbul adı, kentin Doğu Roma İmparatorluğu zamanındaki adı olan Konstantinopolísin yerlileri tarafından sadece 'şehir' anlamına gelen 'Pólis' olarak anılması ve bu adın önüne Rumca 'şehiriçi' anlamını veren stin eki getirilerek stin Póli'nin Türkçeye dönüştürme kurallarına göre İstinbol halini almasıyla oluşmuştur.

    Kuruluş dönemi ve Byzantion

    2008 yılında İstanbul metrosu için yapılan Marmaray tüp geçidi kazıları sırasında Cilalı Taş Devri'nin sürdüğü M.Ö. 6500'lü yıllara ait kalıntılara rastlanan şehrin, [13][14][15] Anadolu Yakası'ndaki Fikirtepe'de yapılan kazılarda ise Bakır Çağı'nın sürdüğü M.Ö. 5500–3500 yıllarına ait kalıntılar bulundu.[16] Bunun yanında Kadıköy'de Fenikelilere ait kalıntılar bulundu. M.Ö. 685'te Megara'dan gelen Yunanlar burada bir koloni kurdu, Kral Byzas'ın hükümsürdüğü M.Ö. 667 yılında ise Byzantion kuruldu.[17] Traklar, kentin yakınlarına M.Ö. 13 ve 11. yüzyıllarda Semistra kentini kurdu.[18] Kral Lygos zamanında Sarayburnu'na, bugünkü Topkapı Sarayı'nın bulunduğu yerde bir Akropolis kuruldu. Kente Roma İmparatorluğu hakim olunca, kentin adı Septimius Severus tarafından kısa süreliğine oğlunun adı Augusta Antonina kondu,[19] ardından İmparator I. Konstantin zamanında kent Roma İmparatorluğu'nun başkenti ilan edildi. Bu sırada Nova Roma olarak değiştirilen kentin adı benimsendi ve 337 yılında İmparator I. Konstantin'in ölümüyle Konstantinopolis'e çevrildi.

    Bizans İmparatorluğu dönemi

    Bu dönem 324 - 1453 yılları arasını kapsadı. I. Konstantinus şehri ele geçirip Roma İmparatorluğu'nun başkenti yaptıktan sonra, şehir ayrıca Roma'nın doğusunun yönetim merkezi oldu. Romalı nüfusu bu dönemde, Romalı soyluların göçü de dahil olmak üzere önemli boyutta arttı. Bu dönemde; yeni bir mimari yapıyla şehir oldukça genişledi. 100 kişilik bir hipodromun (Sultanahmet Meydanı) yanı sıra, limanlar ve su tesisleri yapıldı.

    Konstantinus'un döneminde şehre Nova Roma dese de; 11 Mayıs 330 da şehrin ismi Konstantinopolis oldu. Döneminde Dünya'nın en büyük katedrali olan Ayasofya'yı 360'da kuran Konstantin; böylece Roma İmparatorluğu'nun dinini de Hıristiyanlık olarak değiştirdi. Pagan Roma dinine inanan batı ile ilk kopuş da bu dönemde başladı. Her ne kadar; Bizans İmparatorluğu I. Theodosius'un ölümü ile başlasa da; Bizans İmparatorluğu Konstantinus Hristiyanlığı getirmesine duyduğu saygıdan kendisini hep bir Bizans İmparatoru olarak gördü; 1453'deki çöküşüne kadar da 10 İmparatorunun daha ismi Konstantinus oldu. Bu dönemde İstanbul'un rolü oldukça stratejikti; Avrupa ve Asya arasında bir kapı oldu. Bu vesile ile, ticaret, kültür ve diplomasinin yapıldığı bir merkezdi. Bu dönemde şehrin ismi "Poli" (şehir) de oldu.

    476'da Batı Roma'nın yıkılması sonrasında da; Batı Roma İmparatorluğu'ndaki Romalıların büyük bir çoğunluğu buraya göç etti, ve Bizans İmparatorluğu'nun da başkenti İstanbul oldu. 543'de nüfusun yarısının ölümüne sebebiyet veren veba salgınından sonra; şehir İmparator I. Jüstinyen döneminde yeniden inşa edildi.

    700lü yıllarda Sasaniler ve Avarlar'ın saldırısına uğrayan şehir; 800lü yıllarda Bulgarlar ve Arapların, 900lü yıllarda ise Ruslar ve Bulgarların saldırısına uğradı.

    Ancak; saldırılar arasında en yıkıcı olanı 1204 yılında oldu. Haçlılar tarafından; 4. Haçlı Seferi'nde 1204 yılında ele geçirilen şehir yağmalandı; halkın büyük bir çoğunluğu şehirden kaçtı; yoksul ve enkaz içinde bir kente dönüştü. Bunun sebebi Batı Roma'da büyüyen Latinlerin; Katolik Hristiyanlık anlayışı ile Bizans'daki Ortodoks Hristiyanlık inanışı arasındaki farklılıklar ve uyumsuzluklardır. Bu dönem sonrasında, 1261 yılında Palailogos Hanedanından; Michael VIII Palaeologus şehri tekrar ele geçirmiş ve Latin'lerin dönemini sona erdirdi.

    Bu dönemden sonra giderek küçülen Bizans; Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1391'den sonra kuşatılmaya başlandı; en sonunda 29 Mayıs 1453'de Osmanlı İmparatorluğu'nun himayesine geçti. İstanbul'un fethi, Dünya tarihinde Orta Çağ'ın sonunu simgelemektedir.

    Osmanlı İmparatorluğu dönemi

    Bu dönem 1453 - 1923 yılları arasını kapsadı. 29 Mayıs 1453'de; Osmanlı İmparatorluğu padişahı Fatih Sultan Mehmet'in 53 gün süren kuşatması sonrasında; İstanbul Osmanlı'nın 3'üncü ve son başkenti oldu.

    Osmanlı'da da ilk dönem belgelerinde a-sitan, i-stan (osmanlı alfabesi ile استان) olarak geçti. i-stan güzellikler diyarı anlamına gelir. Son dönem belgelerinde (osmanlı alfabesi ile استانبول) ise a-stan-bol, i-stan-bul olarak geçti.

    Osmanlının ele geçirmesinden sonra; Topkapı Sarayı ve Kapalı Çarşı'nın da kurulması ardından bir çok okul ve hamam açıldı. Dünya'nın ve İmparatorluğun dört bir yanından insanların taşındığı şehirde Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların beraber yaşadığı kozmopolit bir toplum oluştu. Bizans döneminden kalan, eski binalar ve surlar onarıldı. Fetihten 50 yıl sonra; Dünya'nın en büyük şehirlerinden biri haline gelen İstanbul'da "Küçük Kıyamet" olarak da adlandırılan; 14 Eylül 1509 İstanbul Depremi sonrasında (8 şiddetinde olduğu ileri sürülmektedir); 45 gün süren artçı sarsıntılarla binlerce bina yıkıldı ve bir çok insan yaşamını kaybetti.

    1510 yılında; Sultan II. Beyazıd; 80.000 kişinin çalışmasıyla şehri yeniden kurdu. Günümüzde de varolan eserlerin büyük bir çoğunluğu bu dönemden kaldı. Mimar Sinan'ın camileri ve diğer binaları kurduğu Kanuni Sultan Süleyman döneminde; mimari ve sanat konularına önem verildi. Lale Devri döneminde; Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa 1718 yılından itibaren; itfaiye'yi kurdu, ilk matbaayı açtı ve fabrikalar kurdu. 3 Kasım 1839'da ilan edilen Tanzimat Fermanı sonrasında da batılaşma süreci hızlandığı dönemde bir çok alanda yenilikler yaşandı.



    1890lı yıllarda Galata Kulesi'nden manzara.
    Haliç'in üzerine köprü; Karaköy'e tünel, demiryolları, kentin içindeki deniz taşımacılığı, belediye örgütlerinin, hastanelerin kurulmasıyla modern bir şehir halini alan İstanbul, 1894 yılında Üçyüzon Depremi ile birlikte tekrar büyük bir zarar gördü. I. Dünya Savaşı'nın sonlarında ise 13 Kasım 1918'de İtilaf Devletleri donanmasınca da işgal edildi.[26] İstanbul'un 2500 yıllık başkentlik dönemi 29 Ekim 1923'de sona erdi.

    Osmanlı ve Bizans kayıtlarında, 1291 Yıldırım Bayezıd döneminde İstanbul’un alınması amacıyla yapılan kuşatma kaldırılırken, yapılan anlaşma gereği Sirkeci’de bir Türk mahallesi kurulması şartına uygun olarak Göynük ve Taraklı’dan 760 hane Manav İstanbul’a yerleştirildi. Yani İstanbul’a yerleştirilen ilk yerli Türklerin, bu yöreden giden Manavlar olduğu kaynaklarca da doğrulanmaktadır. Özellikle Anadolu Yakası'ndaki Türklerin kökeni manavlardır

    Cumhuriyet dönemi

    Cumhuriyet sonrası 1923-1950 yılları arasında fiziksel atılımlar oldu. 1900'lerin başında 1 milyon olan nüfus, 1927'de 690.000'e düştü, 1935'de 740.000 ve 1945'de tekrar 900.000'e ulaştı.[29] 1950'lerde Balkanlar'dan göç alan şehirde, bu dönemde şehirleşmede gecekondular önplana çıkmaktadır. 1960'larda ise gecekonduların yanında, apartmanlaşma başladı. 1970'lerde ise hızlı nüfus artışı ile konut ve ulaşım sorunları önem kazandı. Bu dönemde otomobil sayısının artması ve sonucunda trafiğin artması Boğaziçi Köprüsü'nün yapılmasında etkili oldu ve ulaşımda önemli bir noktaya varıldı. İstanbul metropoliten alanı 1970-1975 yılları arasında merkezde 50 kilometre yarıçaplı iken 1980'de 60 kilometre yarıçapa ulaştı. 1990'ların nüfus artışı, nüfusun dış taraflara yayılması ile sonuçlandı ve sonucunda İETT'nin yetersiz gelmesi ile dolmuş ve minibüsler bu açığı kapatmaya çalıştılar. 70’li yıllarda eski hızı ile olmasa da imar faaliyetleri canlanan şehirde 1973 yılında Boğaziçi Köprüsü açıldı.[30]

    İstanbul'un tarihi üç yüz bin yıl önceye kadar uzanmaktadır. Küçükçekmece Gölü kenarında bulunan Yarımburgaz mağarasında yapılan kazılarda insan kültürüne ait ilk izlere rastlandı.[31] Bu dönemde gölün çevresinde Neolitik ve Kalkolitik insanların yasadığı sanılmaktadır. Çeşitli dönemlerde yapılan kazılarda, Dudullu yakınlarında Alt Paleolitik Çağ'a, Ağaçlı yakınlarında ise, Orta Paleolitik Çağ ile Üst Paleolitik Çağ'a özgü aletlere rastlandı

    Sanat

    Roma İmparatorluğu

    Kent, çok kez el değiştirip, yıprandığından kentte, Roma İmparatorluğu Dönemine ait fazla yapı kalmadı.Kalanlar içinde en önemlileri: 330 yılında İmparator I. Konstantin onuruna kentin yedi tepesinden birine dikilen anıt. Sütun her biri 3 ton ağırlığında ve 3 metre çapında olan bileziklerle birbirine bağlanmış toplam 8 adet sütun ve bir kaidenin üst üste konulmasıyla oluşturuldu.[33] Bu dönemden günümüze kalan bir başka yapı da Bozdoğan Kemeri'dir. Kentin su rezerv sisteminin inşası İmparator Hadrianus döneminde başladı.[34] I. Konstantin zamanında kentin yeniden yapılanması ve büyümesiyle birlikte hızla artan nüfusun ihtiyacını karşılamak için sistemin daha da genişletilmesine gerek duyuldu.[35] Kemer, suyunu Kağıthane ile Marmara Denizi[36] arasında kalan tepelerin yamaçlarından alan ve Trakya'nın tepelik bölgelerinden kente kadar uzanarak kentin su gereksinimini karşılayan geniş kemerler ve kanallar sisteminin son noktasında yer aldı. O zamanlar kente gelen bu su, toplam kapasitesi 1 milyon metreküpten fazla olan üç açık ve Yerebatan Sarnıcı gibi yüzden fazla yaraltı sarnıcında depolandı.

    Bugün Sultanahmet Meydanı olarak bilinen Hipodrum Meydanı ise Circus Maximus tarafından inşa edildi.

    Doğu Roma İmparatorluğu

    Doğu Roma İmparatorluğu, kentte bin yıl kadar hüküm sürdü ve burayı başkent olarak kullandı. Bu özelliğinden dolayı İstanbul'da çok sayıda Doğu Roma yapısı vardır. Bunların en önemlileri Eminönü'nde toplanmıştır. Bu yapılar içinde en önemlisi, kilise olarak açılan Ayasofya Müzesi'dir. Ayasofya Doğu Roma İmparatoru I. Jüstinyen tarafından M.S. 532 - 537 yılları arasında inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup, 1453 yılında İstanbul'un Türkler tarafından fethedilmesiyle Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürüldü ve günümüzde müze olarak hizmet verir.[38][39] Ayasofya'dan sonra yapılan önemli yapılardan biri Fethiye Camisi'di. Kilise olarak, 13. yüzyıl sonlarında Doğu Roma'nın ileri gelenlerinden Mihail Glabas Tarkaniotes tarafından inşa ettirildi.[40] İstanbul'un fethinden sonra 1454 yılında patrikhane olarak kullanıldı, 1590 yılında İran savaşlarında Gürcistan ve Azerbaycan'ın fethedilmesiyle, fethin hatırası olarak camiye dönüştürüldü. Gene önemli yapılardan Kariye Müzesi, manastır olarak 534 yılında Doğu Roma İmparatoru I. Jüstinyen döneminde Aziz Theodius tarafından yapıldı. 11. yüzyılda I. Aleksios'un kayınvalidesi Maria Doukaina tarafından yeniden inşa ettirildi. 1204-1261 yıllarındaki Latin İmparatorluğu döneminde harap olan manastır, Theodoros Metokhites tarafından 14. yüzyılda onarıldı. Dış narteks ve parekklesion bu dönemde yapıya eklendi.

    Osmanlı İmparatorluğu

    Osmanlı'da sanat mimaride olarak çok ileridedir. İmratorluk devri boyunca sayısız eser yapılmıştır. Yapılar basit, kullanışlı, ince, zarif, vakur ve heybetlidir. Muhteşem saray tipi XIX.asırda Batı'dan gelerek girmiştir. Bununla beraber Allah adına yapılan camiler tamamen abidevîdir. Camiler çevreleri bir sürü sosyal müessese ile örülür ve bir "külliye" teşkil ederler. Osmanlılar fevkalâde imarcıdır. Yapıları kendi medeniyetine ait olmasa bile ihtimamla korur. Bunun en güzel örneklerinden biride Aya İrini Kilisesi'dir. İmar görülmediği hiçbir imparatorluk köşesi yoktur. Bazı mütevazı mahalle zenginleri bile, bir mescid yaptıramadığı takdirde bir çeşme yaptırır veya bir mektep tamir ettirir. Toplum anlayışı fevkalâde güçlüdür. Mimar Sinan'ın dünya tarihinin en büyük mimarlarından biri belki birincisi olduğunda ittifak vardır. Bir asır yaşayan ve son yarım asrını mimarbaşı olarak geçiren Sinan şu eserleri yapmıştır. 81 cami, 50 mescid, 55 medrese,19 türbe, 14 imaret, 3 hastahane, 7 su bendi (baraj), 8 köprü, 16 kervansaray, 33 saray, 32 hamam, 6 mahzen, 7 d'arulkurrâ. Bu 441 eser bütün imparatorluğa dağılmıştır.[41] 1839 yılında Tanzimat Fermanı'nın ilanı Avrupalılaşma yolunda önemli adımlar atılmıştır. Osmanlı, 18. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa tarzını benimsemiş ve bunu mimariye ve sanata yansımıştır. Avrupa'da yaygınlaşan barok stili İstanbul'da da bir çok eserin yapımında uygunlanmıştır. Barok ve rokoko tarzında yapılan Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı ve Ortaköy Camii dünyada bu tür için önemli bir yer teşkil eder.

    Coğrafya

    İstanbul 41° K, 29° D koordinatlarında yer alır. Batıda Çatalca Yarımadası, doğuda Kocaeli Yarımadası'ndan oluşur. Kuzeyde Karadeniz, güneyde Marmara Denizi ve ortada İstanbul Boğazı'ndan oluşan kent, kuzeybatıda Tekirdağ'a bağlı Saray, batıda Tekirdağ'a bağlı Çerkezköy, Tekirdağ, Çorlu, Tekirdağ, güneybatıda Tekirdağ'a bağlı Marmara Ereğlisi, kuzeydoğuda Kocaeli'ne bağlı Kandıra, doğuda Kocaeli'ne bağlı Körfez, güneydoğuda Kocaeli'ne bağlı Gebze ilçeleri ile komşudur.[42] İstanbul'u oluşturan yarımadalardan Çatalca Avrupa, Kocaeli ise Asya anakaralarındadır. Kentin ortasındaki İstanbul Boğazı ise bu iki kıtayı birleştirir. Boğazdaki Fatih Sultan Mehmet ve Boğaziçi Köprüleri kentin iki yakasını birbirine bağlar. İstanbul Boğazı boyunca ve Haliç'i çevreleyecek şekilde Türkiye'nin kuzeybatısında kurulmuştur.

    Jeoloji

    İstanbul'a, yakın yerde bulunan Kuzey Anadolu Fay Hattı, Kuzey Anadolu'dan başlayarak Marmara Denizi'ne kadar uzanır.[43] İki tektonik plaka olan Avrasya ve Afrika birbirlerini iterler ve buda fayın hareket etmesine sebep olur. Bu fay hattı nedeniyle bölgede tarih boyunca çok şiddetli depremler meydana gelmiştir.[44] 1509 yılında meydana gelen Büyük İstanbul Depremi bunun en büyük örneğidir. Bu deprem İstanbul'da, 100 camiinin yıkılmasına ve 10 bin insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. 1766 yılındaki depremde ise, Topkapı Sarayı, Ayasofya, Eyüp Sultan Camii ve Kapalıçarşı gibi yapılar büyük hasar aldı. 1999 Gölcük Depremi'nde de 18 bin insan ölmüş ve birçok insanda evsiz kalmıştır.[45] Sismolojistler, 2025 yılından önce 7 büyüklüğünde bir depreminde olabileceğini belirtmektedirler

    İklim

    İstanbul'un iklimi, Karadeniz iklimi ile Akdeniz iklimi arasında geçiş özelliği gösteren bir iklimdir, dolayısıyla İstanbul'un iklimi ılımandır.[47]

    Istanbul'un yazları sıcak ve nemli; kışları soğuk, yağışlı ve bazen karlıdır. Yıllık yağmur düşüşü 870mm dir. Nem yüzünden, hava sıcak olduğundan daha sıcak; soğuk olduğundan daha soğuk hissedilebilir. Kış aylarındaki ortalama sıcaklık 7°C ile 9°C civarındadır ve genelde yağmur ve karla karışık yağmur görülür. Kar da yağar. Kış aylarında bir iki hafta kar yağabilir.

    En sıcak ay Temmuz (28.5°C), en soğuk ay da Ocak (5.4°C) ayıdır. Şu ana kadar yüksek hava sıcaklığı; Temmuz 2000'de Tuzla'da 43.5°C olarak kaydedilmiştir. En düşük hava sıcaklığı ise; Şubat 1927'de -16.1°C olarak kaydedilmiştir. Şehir biraz rüzgârlıdır; rüzgârın ortalama hızı saatte 17km dir. Yaz en kuru mevsimdir, ama Akdeniz iklimlerinin aksine kurak mevsim yoktur. İstanbul 1994 yılına kadar susuzluk çekmiştir fakat alınan önlemle herhangi bir su sıkıntısı kalmamıştır.

    Doğal Yaşam

    Çok zengin bir bitki topluluğuna sahip olan İstabul yöresinde şimşir, meşe, çınar, kayın, gürgen, akçaağaç, kestane, çam, ladin ve servi gibi 2500 kadar bitki türü yetişir. Bu bitkilerden bir kısımı bu yöreye endemiktir. Genellikle ormanları oluşturan ağaçlar, İstanbul'un kuzeydoğusu, Alemdağ'ın kuzeyi ve Polenezköy çevresinde görülen kayın, kestane ve saplı meşedir. Bitki örtüsüne iklimin etkisinin yanında toprağında etkisi vardır. Kayın ağaç topluluğun bulunduğu alanları kireçsiz kahverengi orman toprakları kaplarken, meşe ve kestane topluluğunda bu topraklar kireçsizdir.[48]
    Hayvan yaşamı yönünden de zengin olan İstanbul'da, geyik, yaban domuzu, yaban kedisi, vaşak, ayı ve tilki gibi nadir bulunan memeli hayvanlar bulunabilir. Bununla beraber önemli bir kuş göç yolu üzerinde yer alan İstanbul'da her ilkbahar ve sonbaharda leylek, kartal, şahin ve atmaca gibi çeşitli kuş türleri gözlemlenebilir. İstanbul'da en yaygın bulunan kuşlar ise serçe, güvercin, kumru, karga ve artık kentin bir simgesi haline gelen martıdır. Bazı yerlerde yurt dışından gelen papağanlar özgürce uçarken görülebilir.

    Şehir manzarası

    İstanbul'un toplam 39 ilçesi vardır. Bu ilçelerin 25'i Avrupa Yakası'nda, 14'ü ise Anadolu Yakası'ndadır. İstanbul'un ilçeleri üç ana bölgeye ayrılmaktadır:

    Eski İstanbul'un tarihi yarımadası olan Fatih ve Eminönü (Eminönü ilçesi 2008 yılında bir yasa ile Fatih ilçesine bağlanmıştır. Günümüzde yarımadayı Fatih ilçesi oluşturmaktadır.) 15. yüzyıl'ın İstanbul'unu oluşturmaktaydı. Bu bölgenin kuzey kıyılarında Haliç bulunmaktaktadır. Batıdaki İstanbul Surları'na kadar uzanır. Güney sınırını Marmara Denizi denizi oluşturur. Doğuda ise Boğaz'ın girişi bulunmaktadır.

    Haliç'in kuzeyinde bulunan Beyoğlu ve Beşiktaş ilçeleri tarih açısından büyük öneme sahiptir. Son Osmanlı Padişahları'nın sarayı Dolmabahçe Sarayı Kabataş'dadır.[50] İstanbul Boğazı kıyıları boyunca Ortaköy ve Bebek gibi eski semtler birbirlerini takip etmektedir. Şehrin her iki yakasındada Boğaz boyu devam eden lüks yalılar mevcuttur.
    Üsküdar (antik Chrysopolis) ve Kadıköy (antik Chalcedon) ilçeleri eski zamanlarda birer şehir iken zamanla değiştirilerek İstanbul'un ilçesi haline gelmişlerdir. İstanbul'un Anadolu Yakası'ndaki en eski ilçeleridir.Günümüzde, birçok çağdaş yerleşim alanlarına ve iş sahası bakımından büyük öneme sahiptir. Şehrin nüfusunun üçte birine ev sahipliği yapmaktadır.



    İstanbul'un tarihi semtlerinden batıya ve kuzeye gidildikçe büyük bir farklılaşma görülür. En yüksek gökdelenler ve ofis binaları Avrupa Yakası'da özellikle Levent, Mecidiyeköy ve Maslak'ta toplanırken, Anadolu Yakası'nda ise Kadıköy ilçesindeki Kozyatağı mahallesi dikkat çeker. 20. yüzyıl'da şehrin hızla büyümesi, doğudan batıya büyük bir göçün başlamasına neden olmuştur.[53] Böylece şehirdeki gecekondulaşma büyük bir hız kazanmıştır. Kaçak olarak hazine veya özel arazilere yapılan bu binalar, kısa sürede ve düşük kalitede yapılır. Türkiye'nin en büyük şehirleri arasında bulunan Ankara ve İzmir'de bu yapılar yaygındır. Gecekondular, çarpık kentleşmeye büyük ölçüde neden olmaktadır

    Kentselleşme

    İstanbul'un şehir yapısı ve şekli sürekli değişmektedir. Yunan, Roma ve Bizans dönemleri boyunca Konstantinopolis'in tarihi yarımadasında, Galata'da (Pera. sonraki adıyla Beyoğlu), Chalcedon (Kadıköy) ve Chrysopolis'te (Üsküdar) önemli derecede yenilenme ve büyümeler yaşanmıştır. Antik zamanlarda şuanki İstanbul'un tüm ilçeleri birer bağımsız şehirdiler. Bugün İstanbul, eski Konstantinopolis'in metropol hali olarak kabul edilebilir. Çünkü şehir o dönemlerden beri genişletilmekte ve yenilenmektedir.

    Son yıllarda inşa edilen çok yüksek yapılar, nüfusun hızlı büyümesi göz önüne alınarak yapılmışlardır. Şehrin hızla genişlemesinden dolayı konutlaşma, genellikle şehir dışına doğru ilerlemektedir. Şehrin sahip olduğu en yüksek çok katlı ofis ve konutlar, Avrupa Yakası'nda bulunan Levent, Mecidiyeköy ve Maslak semtlerinde toplanmıştır. Levent ve Etiler'de çok sayıda alışveriş merkezi toplanmıştır. Türkiye'nin en büyük şirket ve bankalarının önemli bir kısmı bu bölgede bulunmaktadır.

    20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, özellikle Anadolu Yakası'nda denize yakın yazlık konutların ve lüks köşklerin yapımına hız verilmiştir. Kadıköy ilçesindeki Bağdat Caddesi genişliği ve uzunluğuyla birçok alışveriş merkezi ve restoranı barındırmaktadır. Bu gelişmelerde bölgenin gelişimine olumlu katkıda bulunmuştur. Yaka da, son yıllarda gerçekleşen nüfus büyümesinin en büyük faktörü Anadolu'dan gelen göçtür. Günümüzde, İstanbul halkının %66'sı Avrupa Yakası'nda yaşamaktadır.

    Yönetim

    İstanbul'un halen görevde bulunan Belediye başkanı, Kadir Topbaş'tır.[55] Şehrin valisi ise Muammer Güler'dir.[56]

    İstanbul, partili sistem ile başa gelen başkanlar tarafından yönetilir. Bu yönetim şekli 3 Nisan 1930'da İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kurulmasından beri devam etmektedir. Belediye şehrin tüm karar yetkisini elinde bulundurmaktadır. Şehrin yönetimi 3 ana organda toplanmıştır. 1. Belediye Başkanı (her 5 yılda bir seçilir.), 2. Büyükşehir Konseyi, 3. Büyükşehir yönetim kurulu.

    Bugünkü İstanbul Büyükşehir Belediye Binası Fatih ilçesinin Saraçhane adıyla bilinen bölgesinde bulunmaktadır. Bina, 17 Aralık 1953 yılında tamamlanmış, 26 Mayıs 1960 tarihinde belediye binası olarak hizmet vermeye başlamıştır

    Nüfus

    İstanbul'un toplam 39 ilçesi vardır. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) hazırlamış olduğu 2008 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) Nüfus Sayımı Sonuçlarına göre İstanbul'un Toplam Nüfusu 12.697.164 kişidir.

    İstanbul'un 39 ilçesi nüfus sayısı bakımından 2008 yılı verilerine göre incelendiğinde en çok nüfuslu ilçesi Bağcılar, en az nüfuslu ilçesi de Adalar olmuştur.

    İlçe Nüfus
    Adalar 10.460
    Arnavutköy 148.419
    Ataşehir 345.588
    Avcılar 322.190
    Bağcılar 719.267
    Bahçelievler 571.711
    Bakırköy 214.821
    Başakşehir 193.750
    Bayrampaşa 272.196
    Beşiktaş 191.513
    İlçe Nüfus
    Beykoz 241.833
    Beylikdüzü 186.847
    Beyoğlu 247.256
    Büyükçekmece 151.954
    Çatalca 61.566
    Çekmeköy 135.603
    Esenler 468.448
    Esenyurt 335.316
    Eyüp 317.695
    Fatih 455.499
    İlçe Nüfus
    Gaziosmanpaşa 464.109
    Güngören 318.545
    Kadıköy 550.801
    Kağıthane 418.229
    Kartal 427.156
    Küçükçekmece 662.566
    Maltepe 415.117
    Pendik 520.486
    Sancaktepe 223.755
    Sarıyer 276.407
    İlçe Nüfus
    Silivri 118.304
    Sultanbeyli 272.758
    Sultangazi 436.935
    Şile 25.169
    Şişli 314.684
    Tuzla 525.520
    Ümraniye 553.352
    Üsküdar 529.550
    Zeytinburnu 288.743


    Türkiye İstatistik Kurumu Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) Nüfus Sayımı Sonuçları (2008)
    İstanbul'un nüfusu son 25 yılda 4 katına çıkmıştır. İstanbul'da yaşayanların yaklaşık %65'i Rumeli yakasında; %35'si de Anadolu yakasında yaşar. İşsizlik sebebi ile bir çok insan İstanbul'a göç etmiş, genelde şehir etrafında gecekondu mahalleleri oluşturmuştur.

    Din

    İstanbul dünyadaki çoğu metropol gibi birçok insan topluluğu tarafından şekillendirilmiştir. Şehirdeki en büyük mensubu bulunan din İslamiyet'tir. Dini azınlıkları ise Yunan Ortodoks Kilisesi, Ermeni Apostolik Kilisesi, Katolik Levantenler ve Sefarad Yahudiler oluşturmaktadır. 2000 yılı nüfus sayımına göre; 2,691 faal camii, 123 faal kilise, 26 faal sinagog mevcuttur. Ayrıca 109 Müslüman mezalığı, 57'de gayrimüslim mezarlığı bulunmaktadır. Sayıları çok azalmadan önce, belirli ilçelerde bu dini azınlıklar yaşamaktaydı. Örneğin Kumkapı'da Ermeni nüfusu, Balat'da Yahudi nüfusu ve Fener'de ise Rum nüfusu vardı. Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin ruhani lideri I. Bartholomeos, Fatih'in Fener semtinde bulunmaktadır. Bu patrikhane Hıristiyanlık dininin önemli bir kesimini oluşturan Ortodoks mezhebinin merkezidir.

    Müslümanlar

    Şehrin en büyük dini grubunu müslümanlar oluşturmaktadır. Bunların yanı sıra, müslümanların en kalabalık mezhep formunu sunniler, bu mezhebi takibende aleviler nufüsça fazladır. 2007 yılındaki sayıma göre şehirde ki toplam camii sayısı 2,994'tür.[60] İstanbul, İslam Hilafeti'nin son merkezi olmuştur.[61] 1517 yılında Yavuz Sultan Selim ile başlayan halifelik, 3 Mart 1924 yılında Abdülmecit ile sona ermiştir.[62] 2 Eylül 1925 yılında da tekkeler kapatılmış, tarikat yasaklanmıştır. Böylelikle ülkede laik sistem başlamış ve bu değişimden en çok etkilenen il İstanbul olmuştur. Halifeliğin kaldırılmasının hemen ardından Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.[63] Osmanlı Devleti döneminde var olan en yüksek yetkiye sahip Şeyhülislamlarda yerini Diyanet İşleri Başkanına bırakmıştır.

    Hristiyanlar

    Şehir 4. yüzyıl beri Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin merkezi olmuş ve diğer Ortodoks kiliselerinde merkezi olarak hizmet vermeye devam etmektedir. Aynı zamanda şehir, Türk Ortodoks Patrikhanesi ve İstanbul Ermeni Patrikhanesi'ninde merkezidir. Eski yıllarda Bulgar Piskopsluğu ön planda iken bu zamanla yerini Ortodoks Kiliselerine bırakmıştır. İstanbul'da yaşayan özellikle Rumlar ve Ermeniler, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü sırasında Türkler ile zaman zaman çatışmalar yaşamamış fakat Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla düzen yeniden sağlanmıştır. Savaşlar nedeniylede 1914 ve 1927 yılları arasında şehirde bulunan Hristiyan nüfusu hızlı bir düşüş yaşayarak 450,000'den, 240,000'e gerilemiştir.[64] 1923 yılında yapılan Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi'den İstanbul'da yaşayan Yunan Ortodoks toplumu muaf tutulmuştur.[65] Ancak İkinci Dünya Savaşı yılları bu azınlık için bir dizi vergiler getirilmiştir. (bkz. Varlık Vergisi)[66] 1955 yılında meydana gelen Rum azınlıklara yönelik tahrip ve yağma hareketi olan 6-7 Eylül Olayları'ı 11 Rum'un ölümüne ve 30 ile 300 kişinin yaralanmasına neden olmuştur. Bu olay sonucundada İstanbul'dan, Yunanistan'a hızlı bir şekilde göç artmıştır ve 12,000 Rum vatandaşlıktan çıkarılmıştır.[67]

    İstanbul'un fethi ile birlikte bir çok kilise, camiiye çevrilmiştir. Bu camiilerden en büyüğü ve en önemlisi Fatih'in Eminönü semtinde bulunan Ayasofya'dır. Ayasofya Atatürk'ün isteğiyle ibadete kapatılmış ve Bakanlar Kurulu'nunda onayıyla 24 Kasım 1934'te müze olarak hizmet vermeye başlamıştır. Ayrıca Fenari İsa Camisi, Arap Camii, Kocamustafapaşa Sümbül Efendi Camii gibi eski yapılarda fetihden sonra camiiye çevrilen kiliselerdendir

    Museviler

    Sefarad Yahudileri 500 yılı aşkın süredir bu şehirde yaşamaktadırlar. İstanbul'daki Yahudiler'in bugünkü nüfusu 21,000 civarındadır. Aşkenaz Yahudileri, Sefarad Yahudileri'ne nispeten daha yeni ve çok daha küçük bir topluluktur. II. Dünya Savaşı sırasındaki Holokost (Yahudi Soykırımı) kurbanlarının büyük çoğunluğu Aşkenaz Yahudisi'dir. Birleşik Devletler'in de Yahudi nüfusunu çoğunlukla Aşkenaz Yahudileri oluşturur. Museviler'in ibadethaneleri sinangoglardır. Şehirde bulunan aktif sinagog sayısı ise 20'dir.[68]Bu sinagogların içinde en büyük taşıyanı Beyoğlu ilçesinin Karaköy semtinde bulunan Neve Şalom Sinagogu'dur. 1951 yılında ibadete açılan sinagog en büyük cemaatede sahiptir

    Ekonomi

    İstanbul, Türkiye'nin en büyük şehri ve siyasi olarak eski başkentidir. Kara ve deniz ticaret yollarının bir kavşağı olması ve stratejik konumu nedeniyle Türkiye'de ekonomik yaşamın merkezi olmuştur. Şehir aynı zamanda en büyük sanayi merkezidir. Türkiye'deki sanayi istihdamının %20'sini karşılamaktadır. Yaklaşık olarak %38'lik endüstriyel alana sahiptir. İstanbul ve çevre iller bu alanda; meyve, zeytinyağı, İpek, pamuk ve tütün gibi ürünler elde etmektedir. Ayrıca gıda sanayi, tekstil üretimi, petrol ürünleri, kauçuk, metal eşya, deri, kimya, ilaç, elektronik, cam, teknolojik ürünler, makine, otomotiv, ulaşım araçları, kağıt ve kağıt ürünleri ve alkollü içkiler, kentin önemli sanayi ürünleri arasında yer almaktadır. Forbes Dergisi'nin yaptığı araştırmaya göre 2008 yılı
    Finansal merkezlerden Levent ve Maslak'ı birbirine bağlayan Büyükdere Caddesi.Mart itibariyle 35 milyardere sahip şehir dünya sıralamasında dördüncü olmuştur.
    İstanbul'da ilk olarak 1866 yılında hizmete giren Dersaadet Tahvilat Borsası, 1986 yılı başlarında mevcut yapı değiştirilerek bugünkü İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) açılmıştır. 19. ve 20. yüzyıl başlarında Galata semtinde bulunan Bankalar Caddesi Osmanlı İmparatorluğu için finans merkezi olmuştur. Bu bölgede Osmanlı'nın merkez bankası olan Bank-ı Osmanî (1856 yılından sonra yeniden düzenlerek 1863 yılından itibaren Bank-ı Osmanî-i Şahane) ve Osmanlı Borsası bulunurdu. Bankalar Caddesi, 1990 yılına kadar finans ve ekonomi merkezi olmayı korumuş fakat yenileşme hareketi başlaması sonucu modern iş merkezleri Levent ve Maslak bölgeleri olmuştur. 1995 yılında İMKB, Sarıyer'in İstinye semtinde bulunan bugünkü binasına taşınmıştır

    Günümüzde İstanbul, Türkiye'nin %55 üretimine ve %45'lik ticaret hacmine sahiptir. Ülkede Gayrisafi millî hasıla'nın %21.2'lik kısmını oluşturur. 2005 yılında gayri safi yurtiçi hasılada 133 milyar doları bulmuştur. 2005 yılı verilerine göre İstanbul merkezli firmaların yaptığı ihracat rakamı 941,397,000,000 dolar olmuştur. 9,883,000,000 dolar değerinde ise ithalat yapılmıştır.

    Turizm

    İstanbul'un tarihi, anıtlar ve yapıtların fazlalığı, ve Boğaz'a sahip olması nedeniyle gözde turizm merkezlerinden biridir. İstanbul Belediyesi'nin 2000 yılı istatistiklerine göre kente iki milyon turist gelmiştir. Turistler arasında en büyük pay 208.000 kişiyle Almanlara aittir.[77] Almanları Amerikan, İngiliz, Fransız ve Ruslar izler. 2006 yılında kente 5 milyon 346 bin turist gelmiştir. Bu sayı, 2005 yılında gelen turist sayısından yaklaşık yarım milyon fazladır

    Eğitim

    İstanbul'da yedisi devlet yirmi dördü vakıf olmak üzere otuz bir üniversite vardır. Özellikle kamuya ait öğretim kurumları ülkenin en saygın ve en donanımlı üniversitelerindendir. Ancak son yıllarda da özel üniversitelerin sayısında bir yükselme olmuştur. Türkiye'nin en eski 3 devlet üniversitesinden ikisi İstanbul'dadır. İstanbul Üniversitesi 1453 yılında kurulmuştur ve Türkiye'nin en eski üniversitesidir. İstanbul Teknik Üniversitesi (1773) ise dünyanın en eski üçüncü teknik üniversitesidir ve tamamen mühendislik bilimleri adanmıştır. İstanbul'da tanınmış diğer devlet üniversiteleri; Boğaziçi Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi'dir. Ayrıca ülkenin en eski 4 vakıf üniversitesinden üçü bu kenttedir. Bunlar 1992 yılında kurulan İstanbul Ticaret Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi ve Koç Üniversitesi'dir.
    Türkiye'nin en eski teknik üniversitesi İTÜ'nün mimarlık fakültesi binasıİstanbul'da eğitim veren üniversiteler şunlardır:

    Devlet: Boğaziçi Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi,[84] İstanbul Teknik Üniversitesi, Marmara Üniversitesi,[86] Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi.[88]
    Vakıf: Acıbadem Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Beykent Üniversitesi,Doğuş Üniversitesi, Fatih Üniversitesi, Haliç Üniversitesi,Işık Üniversitesi,İstanbul Arel Üniversitesi, İstanbul Aydın Üniversitesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi, İstanbul Bilim Üniversitesi,İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi,İstanbul Kültür Üniversitesi,İstanbul Şehir Üniversitesi, İstanbul Ticaret Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi, Okan Üniversitesi, Özyeğin Üniversitesi, Piri Reis Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi Yeni Yüzyıl Üniversitesi.
    Hemen hemen İstanbul'daki tüm özel lise ve üniversitelerde İngilizce, Fransızca ve Almanca gibi ana yabancı dil veya ikincil yabancı dil eğitimi verilmektedir.Galatasaray Lisesi, 1481 yılında Galata Sarayı Enderun-u Hümayunu adılya kurulmuştur. Daha sonraki adıyla Galatasaray Mekteb-i Sultanisi şehrin en eski lisesi olmakla birlikte, en eski ikinci eğitim veren kurumudur.
    Galatasaray Lisesiİstanbul Lisesi (1884) daha çok bilinen adıyla İstanbul Erkek Lisesi, uluslararası alanda tanınmış en eski liselerden biridir. Üsküdar'ın Çengelköy semtindeki Kuleli Askeri Lisesi ise şehrin tek askeri lisesidir.
    Türkiye'de eğitim veren lise türlerinden biri olan Anadolu Liseleri grubuna giren Kadıköy Anadolu Lisesi Türkiye ve dünya çağında tanınmış liselerden biridir. İstanbul'da çok sayıda yabancı azınlık bulunmasından dolayı 19. yüzyıl'da yabancı liselerde artış görülmüştür. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra birçok yabancı okul Milli Eğitim Bakanlığı idaresine girmiştir. Fakat bazı liseler halen yabancı idaresi altındadır. Özel İtalyan Lisesi, İtalya hükümeti tarafından yönetilmekte ve İtalyan devlet okulu olarak kabul edilmektedir. Ayrıca finansman ve öğretmen ihtiyacı Başkent Roma'dan sağlanmaktadır. 1863 yılında kurulan Robert Koleji ve diğer birçok okul bunların arasında sayılabilir.

    İstanbul, çoğu Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait geniş koleksiyonları içeren çok sayıda kütüphaneye sahiptir.[118] Tarihi belge koleksiyonları açısından en önemli kütüphaneler, Topkapı Sarayı Kütüphanesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi, Beyazıt Devlet Kütüphanesi, Süleymaniye Kütüphanesi, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi ve Atatürk Kütüphanesi'dir.

    Sağlık

    İstanbul çok sayıda hastane, klinik ve laboratuvarla birlikte ülkenin tıbbi araştırma merkezidir. Bu tesislerin çoğu yüksek teknolojik ekipmanlara sahiptir. Bu imkanların tıbbi turizme etkisi vardır ve kent bu alanda çok hızlı ilerlemektedir.[119] Öyleki İngiltere ve Almanya gibi Batı Avrupa ülkeleri dar gelirli hastalarını yüksek teknolojik tıbbi tedavi ve operasyonlar için İstanbul'a göndermektedir.[120] İstanbul özellikle lazer Oftalmoloji (Göz cerrahi) ve plastik cerrahi için küresel bir durak haline gelmiştir.[119]

    Kentte özellikle hava kirliliği sağlık için büyük bir sorun oluşturmaktadır. Özel araçların artması ve kamu ulaşımının yavaş ve yetersiz olması bu sorunu artırmaktadır. Bu sorunla ilgili olarak Ocak 2006'da yalnızca kurşunsuz benzin kullanımı planlanıyordu

    Alt yapı

    Kentin su ihtiyacını karşılamak için yapılan sistemler şehrin kuruluş dönemine kadar uzanmaktadır. İki en önemli su kemeri, Roma döneminde inşa edilmiş Mazul Kemeri ve Bozdoğan Kemeri (Valens Kemeri)'dir. Şehrin Kuruluş dönemlerinde su ihtiyacı, yeraltı kaynaklarından sağlanıyordu. İlk önemli su tesisleri Roma döneminde yapılmıştır.[122] Roma İmparatorları'ndan Valens, Halkalı civarından Beyazıt'a kadar su getirtmiş ve bu su yolu için Mazul Kemer ile Bozdoğan Kemeri'ni inşa ettirmiştir.[123] Ayrıca Valens zamanında Belgrad Ormanları'nda bir bent de yaptırılmıştır. Kağıthane Deresi'nin suları ızgaralarda toplanarak şehrin su ihtiyacını karşılamak için kullanılmıştır. Toplananlar sular şehrin çeşitli sarnıçlarına toplanmıştır. Bu sarnıçların en büyük ve en önemlileri Binbirdirek Sarnıcı (Philoxenos) ve Yerebatan Sarnıcı'dır. Şehirde nüfusun giderek artması sonucu yine su sıkıntıları çekilmeye başlanmış, bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman bu sorunun çözülmesi için "Ser Mimaran-ı Cihan ve Mühendisan-ı Devran" diye ma'ruf Mimar Sinan'ı görevlendirdi. Böylece 1555 yılında Kırkçeşme Su Tesislerinin inşaasına başlanmış oldu.[122] Daha sonraki yıllarda suya olan ihtiyacın ve halkında isteği sonucu, küçük ikmal şebekleriyle halkın kullanımına açık çeşmeler yapılmaya başlandı.

    Bugün, suları klorlama, Atık su arıtma, dezenfekte etme ve dağıtma gibi hizmetler İSKİ (İStanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi) tarafından yürütülmektedir.[124] Ayrıca bazı özel kuruluşlarda temiz su dağıtımı yapmaktadır. İstanbul'da elektrik dağıtımı ve bakımı ise Türkiye Elektrik İletim A.Ş. tarafından yapılmaktadır.[125] Kentin ilk elektrik üretim tesisi ise 1914 yılında kurulan ve 1983 yılına kadar hizmet veren Silahtarağa Elektrik Santrali'dir.[126]

    Osmanlı Devleti'nde ilk Posta ve Telgraf Bakanlığı 23 Ekim 1840 yılında, Tanzimat Fermanı ile yaşanan gelişmelerin sonucu olarak kurulmuştur.[127] İlk postane ofisi olan Postahane-i Amire Yeni Cami avlusu yakınlarındaydı.[127] İlk Uluslararası ise 1876 yılında kurulmuş, 1901 yılında ise havale türü ve kargo gibi işlemlerin kabulüne başlanmıştır.[127] 1847 yılında Samuel Morse tarafından telgrafın patenti alınmıştır. Samuel Morse'un bu yeni buluşu, eski Beylerbeyi Sarayı'nda (Beylerbeyi Sarayı 1861-1865 yıllarında aynı yere yenisi inşa edildi.) bizzat Padişah Abdülmecit tarafından test edilmiştir.[128] Bu başarılı deneme sonrasında, İstanbul ve Edirne arasında ilk telgraf hattı kurulumu 9 Ağustos 1847 yılında başlamıştır. 1855 yılında Telgraf İdaresi kurulmuş,[127] 23 Mayıs 1909 yılındada 50 hat kapasiteli ilk manuel telefon santrali Büyük Postane adıyla Sirkeci'de hizmet vermeye başlamıştır.

    Yapılar

    İstanbul Surları

    İstanbul'un etrafını çeviren surlar tarihte 7. yy.dan başlayarak inşa edilmiş, yıkılmalar ve yeniden yapmalarla dört defa elden geçmiştir. Son yapımı M.S. 408'den sonradır. II. Theodosius (408-450) zamanında İstanbul surları Sarayburnu'ndan Haliç kıyısı boyunca Ayvansaray'a bu taraftan ve Marmara kıyısı boyunca Yedikule'ye, Yedikule'den Topkapı'ya, Topkapı'dan Ayvansaray'a uzanıyordu.[129] Surların uzunluğu 22 km.'dir . Haliç surları 5.5 km., kara 6,5km., Marmara Surları ise 9 km.'dir.

    Kara surları üç bölümden oluşur. Hendek, dış sur,iç sur. Hendekler bugün tarım alanı olmuştur. Sura bitişik ve 50 m. aralıklarla kara surları tarafında, birçoğu yıkılmış, çatlamış durumda 96 burç bulunmaktadır. Bu burçlar, boydan boya uzanan sur duvarlarından 10 metrelik çıkıntıda, çoğunlukla kare planlı ve 25 metre yüksekliğindedir.

    Dolmabahçe Sarayı

    Dolmabahçe Sarayı, Karaköy'den Sarıyer'e uzanan sahil şeridinin Kabataş ile Beşiktaş arasında kalan bölümünde, Marmara Denizi'nden Boğaziçi'ne deniz yoluyla girişte sol sahilde, Üsküdar'ın karşısında yer alan saray. Denizden yer alınıp doldurulmasıyla ortaya çıkan alana yapıldığı için dolmabahçe adını almıştır. Yapımı için dış devletlerden borç alınmıştır.[130] Dolmabahçe Sarayı'nın bugün bulunduğu alan, bundan dört yüzyıl öncesine kadar Osmanlı Kaptan-ı Derya'sının gemileri demirlediği, Boğaziçi'nin büyük bir koy'u idi. Dolmabahçe sarayı hala eski güzelliğini korumaktadır. Geleneksel denizcilik törenlerinin yapıldığı bu koy zamanla bir bataklık hâline geldi. 17. yüzyıl'da doldurulmaya başlanan koy, padişahların dinlenme ve eğlenceleri için düzenlenen bir "hasbahçe"ye dönüştürüldü. Bu bahçede çeşitli dönemlerde yapılan köşkler ve kasırlar topluluğu, uzun süre Beşiktaş Sahilsarayı adıyla anıldı

    Haliç

    Haliç, (batılıların deyişi ile Altın Boynuz) İstanbul'un bir koyudur. Haliç'in kelime anlamı, nehir ağızındaki koy demektir. Yunan efsanesine göre; Megaralılar, kralları Beyaz'ın annesi Keroessa için Altın Boynuz ismini vermişlerdir. Bizans döneminde kolonileşme de burada başlamıştır. Aynı zamanda Bizans İmparatorluğu'nun denizcilik merkeziydi.Sahil boyunca uzanan duvarlar,şehri bir deniz filosu atağından korumak için inşa edilmiştir. Haliç'in girişinde istenmeyen gemilerin girişini engellemek için, şehirden karşıya eski Galata kulesi'nin kuzeydoğu ucuna uzanan geniş bir zincir vardı. Bu kule Latin haçlılarınca 4.Haçlı seferinde 1204 yılında geniş bir şekilde tahrip edildi. Fakat Ceneviz'liler yanına yeni bir kule inşa ettiler. Bu kule meşhur Galata Kulesi 1348 Christea Turris (Tower of Christ:İsa'nın Kulesi) diye adlandırılır. Osmanlı döneminde Yoğun Bektaşi nüfusun yaşadığı bir bölge idi. Karaağaç tekkesi,Karyağdı Baba tekkesi,Giresunlu Tekkesi gibi bir çok Bektaşi tekkesi bu bölgede idi

    Beylerbeyi Sarayı

    Beylerbeyi sarayı 1861-1865 yıllarında, eski ahşap bir sahil sarayının yerinde Sultan Abdülaziz tarafından Sarkis Balyan'a yaptırılmıştır.[132] Yazlık bir saray olarak inşaa edilen Beylerbeyi Sarayı, boğazı izleyebilecek bir yere yerleştirilmiştir. Saray, çok büyük olmamakla beraber, güzel işlemeleri ile göz kamaştırır. Sarayın mimarisi, Avrupa mimarisinden çok etkilenmiş olmakla beraber, Osmanlı'ya özgü süslemeler gayet rahat görülebilir. Sarayın içerisi rengarek çinilerle süslenmiş olup içeride Avrupa'dan getirlen mobilyalar ve değerli eşyalar kullanılmıştır. Sarayın tavanlarında ve duvarlarında özellikle gemi resimleri dikkat çeker.

    Topkapı Sarayı

    Topkapı Sarayı, İstanbul'da yer alan ve dünyada günümüze gelebilmiş sarayların en eskisi ve genişidir.[133] Konumu, Haliç’i, Boğaziçi’ni ve Marmara denizi gören, İstanbul’un ilk kuruluş yeri olan bilinen akropol tepesidir. Tarihi İstanbul üçgen yarımadasının en uç noktasında, 5 km'yi bulan surlarla çevrili, 700.000 m2 özel araziye sahip bir komplekstir. Bu özelliği ile saraydan çok küçük bir şehri andıran Topkapı Sarayı, 500 yılı aşkın bir süredir kullanılmıştır. Sonradan padişah, yeni yapılan Dolmabahçe Sarayı'na taşınınca saray, uzun bir süre bakımsız bırakıldı. Saray, Cumhuriyet Dönemi'nde yapılan restorasyon sayesinde eski görkemine geri kavuştu. Şu an bir müze olarak kullanılan sarayda padişaha ait eşyalar segilenir. Müze kolleksiyonunun en değerli parçaları arasında Muhammed'in hırkası, dişi, ayak izi ve kılıcı sayılabilir. Bu nesneler, Yavuz Sultan Selim döneminde Kahire'den getirlmiştir. Başka bir değerli parça ise dünyaca mşhur Kaşıkçı Elması'dır. Topkapı Hançeri ise müzede sergilenen başka bir değerli eşyadır.

    Yıldız Sarayı

    Yıldız Sarayı ilk kez Sultan III. Selim'in (1789-1807) annesi Mihrişah Sultan için yaptırılmış, özellikle Osmanlı padişahı II. Abdülhamit zamanında Osmanlı Devletinin ana sarayı olarak kullanılmış, günümüzde Beşiktaş İlçesi’nde yer alan bir saraydır.[134][135] Dolmabahçe Sarayı gibi tek bir bina halinde değil, Marmara denizi sahilinden başlayarak kuzeybatıya doğru yükselip sırt çizgisine kadar tüm yamacı kaplayan bir bahçe ve koruluk içine yerleşmiş saraylar, köşkler, yönetim, koruma, servis yapıları ve parklar bütünüdür.

    Çırağan Sarayı

    İstanbul, Beşiktaş ilçesi, Çırağan Caddesi üzerinde bulunan tarihi saray. Haliç ve Boğaziçi’nin en güzel yerleri sultanlar ve önemli kişilere saray ve köşkleri için tahsis edilmişti. Zaman içinde bunların bir çoğu yok olmuştur. Büyük bir saray olan Çırağan da 1910 yılında yanmıştı.[136] Önceki bir ahşap sarayın yerinde 1871 yılında Sultan Abdülaziz tarafından Saray Mimarı Serkis Balyan’a yaptırılmıştı. Dört yılda 4 milyon altına mâl olan yapının ara bölme ve tavanı ahşap, duvarlarda mermer kaplıydı. Taş işçiliğinin üstün örnekleri sütunları zengin döşenmiş, mekânlar tamamlardı. Odalar nadide halılarla, mobilyalar altın yaldızlar ve sedef kalem işleri ile süslüydü. Boğaziçi’nin diğer sarayları gibi Çırağan da birçok önemli toplantıya mekân olmuştu. Renkli mermerle süslenmiş cepheleri, abidevi kapıları vardı ve arka sırtlardaki Yıldız Sarayına bir köprü ile bağlanmıştı. Cadde tarafı yüksek duvarlar ile çevriliydi. Yıllar boyu harabe halinde duran kalıntı büyük tamirler sonunda yeniden ihya olmuş, yanına ilave edilen eklentiler ile beş yıldızlı, güzel bir sahil oteline dönüştürülmüştür. Bahçesinde süs havuzu, bir iskele ve bir helikopter pisti bulunmaktadır. Günümüzde birçok sosyal aktiviteye ev sahipliği yapmaktadır

    Meydanlar

    Taksim Meydanı

    Taksim semti ve meydanı adını, eskiden Galata-Beyoğlu suyunun "taksim edildiği", Taksim Maksemi'nden almıştır.

    Meydan olmadan önce, eski evlerin sıralandığı dar bir bölge olan semt, meydan haline getirilip genişletildikten sonra, zamanla bugünkü görünümünü almıştır. Meydanın ortasındaki Cumhuriyet Anıtı ve çevresi bugün tören yeri olarak kullanılıyor ve buluşma yeri işlevini üstleniyor.[139] Meydan'ın başlangıcından Tünel'e kadar Nostaljik tramvay çalışır.[140]

    Taksim Meydanı’nın simgesi haline gelen Cumhuriyet Anıtı İtalyan heykeltraş Pietro Canonica'ya yaptırılmış, 1928 yılında yerine yerleştirilmiştir. Anıtın yapımı 2,5 yıl sürmüş, anıt taş ve bronz kullanılarak yapılmıştır.[141] Cumhuriyet dönemi anıtlarından ilk defa figüratif bir anlatımla Atatürk'ü ve yeni düzeni anlatan bir heykeldir.[142] Anıt dikilmeden önce Taksim'de alan özelliği yoktu

    Sultanahmet Meydanı

    İstanbul'un en önemli meydanlarından biri. Bizans devrinde Hipodrom olarak bilinirdi. “Hipodrom” Yunanca "hippos" (at) ve "dromos" (yol) sözcüklerinin bileşiminden oluşan ve "atyolu" anlamına gelen bir kelimedir. Osmanlı döneminde buraya At Meydanı denirdi.[143] [144]

    Günümüze çok az kalıntıları kalan Bizans devri önemli yapıları ve abideleri Hipodrom çevresinde inşa edilmişti. “Büyük Saray” diye bilinen İmparatorluk Sarayı Hipodromun yanından başlar, aşağılara, deniz kenarına kadar uzanırdı. Bu Saraydan günümüze bir büyük salonun yer mozaik panosu gelebilmiştir. Şehrin en önemli meydanı Agusteion ve burası ile cadde arasında Milerium zafer takı bulunurdu. Cadde Roma’ya kadar uzanan yolun başlangıcı idi ve ilk kilometre taşı da buradaydı.[145]

    Meydanda bulunan sütunlardan ilki aynı zamanda aralarından en eskisidir. Üzerinde hiyeroglifler bulunan bu taş, firavun I. Tutmosis'in mezarından taşınmıştır. 2000 yıllık tarihi ile bu taş, aslında Bizans İmparatorluğu'ndan bile daha eskidir. İkinci sütun ise "Yılanlı Sütun" ya da "Burmalı Sütun" olarak adlandırlmaktadır. Bu sütun tunçtan yapılmış olup, birbirine sarılan üç yılan şeklinde yapılmıştır. Sütun Delfi'den getirlmiş olup, kente yılan gelmesini önlediği söylenir. Şu an sütundaki yılanları başları olmayıp, sadece birinin üst çenesi İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Eskiden tepesinde altın, gümüş ve bakırdan yapılma bir kazanın olduğu söylense de doğruluğu ıspatlanamamıştır. Üçüncü sütuna ise "Örmeli Sütun" denilir. Bu sütunun taşlarının her biri ayrı bir yerden olmak üzere Anadolu'nun çeşitli yerlerinden geldiği rıvayet edilir. Eskiden üzeri altın yaldızlı levhalarla kaplı iken o levhalar kentin yağmalanmasından sonra çalınmıştır. Bu sütunun içinde bir mıknatıs bulunduğu, kenti depremden koruyacağı ve kıyamete kadar dayanacağı rıvayet edilir.

    Osmanlı zamanında da Yeniçeri isyanları bu bölgede olur, kırk gün kırk gece süren şehzade sünnet düğünleri, şenlikler burada yapılırdı. Halide Edip'in İstanbul'un işgaline karşı konuşma yaptığı Sultanahmet mitingi de burada yapılmıştır.[146] Meydanın orta yerinde Kayzer II. Wilhelm'in ziyaret hatırası olarak yapılmış olan Alman Çeşmesi bulunmaktadır. [147] Meydanın batısında ise İstanbul Adliyesi yer almaktadır. Meydan günümüzde İstanbul'un en önemli turistik merkezidir.

    Beyazıt Meydanı

    İstanbul'un Eminönü ilçesinde bulunan tarihi bir meydandır.İstanbul Üniversitesi ve Tarihi Kapalı Çarşı'ya ev sahipliği yapmaktadır.Beyazıt Camiini de içinde bulunduran meydan turistlerin uğrak noktasıdır.

    Özgürlük Meydanı

    Bakırköy semti istanbulun en kalabalık nufüsuna sahip semttir. Bu semtin en popüler mekanlarından biri de Özgürlük meydanıdır

    Parklar

    Gülhane Parkı

    Gülhane Parkı, İstanbul'un Fatih ilçesinde yer alan bir parktır. Park, eskiden Topkapı Sarayı'nın bir bahçesi idi. Padişahın Dolmabaçe Sarayı'na taşınması ile bahçedeki ağaçlar da saraya taşınmıştır. Bu yüzden bahçe, o zamanlar harap bir halde idi. 2003 yılında park olarak yeniden düzenlenen bahçe, yeniden eski halini alır. Ayrıca parkın Sarayburnu'na doğru olan tarafından, İstanbul'un belki de en güzel manzaralarından biri izlenebilir. Ayrıca parkın tam oratsında Gotlar Sütunu adı verilen bir sütun yer alır.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: İstanbul

          Kategori: Marmara Bölgesi

          Konuyu Baslatan: ŦєŁєรмє

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 3149


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]

    Ŧєℓєรмє

    !!!...υğяαşмα вαвα уσяgυη...!!!




    ßoşver,hep aynı masal..."Hayat ve ßen"işte hepsi bu kadar.....

    Ŧєℓєรмє

    вιяαz ѕєνιηç вιяαz нüzüη.

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş