Anadolu’nun güneyindeki Toros sıradağları, doğu-batı doğrultusunda Akdeniz’e paralel olarak uzanmakta ve böylece kıyıda üç tarafı dağlarla çevrili güneyi denize açık açık dar ovalar meydana getirmektedir.Bazı kıyılarda dağların denize dik olarak indiği yerlerde ise küçük doğal koylar ve yarımadalar oluşmaktadır. Antalya’nın bulunduğu ova da dağların sahilden uzaklaşmasıyla oluşmuş, 35 m. yükseklikte, falezli iki düzlük şeklindedir. Kıyıdaki ilk falezli düzlükte kent merkezi, Kepezüstü

Bu konu 23756 kez görüntülendi 9 yorum aldı ...
Antalya 23756 Reviews

    Konuyu değerlendir: Antalya

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 23756 kez incelendi.

Konu: Antalya

  1. #1
    -
    - - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Antalya

    Anadolu’nun güneyindeki Toros sıradağları, doğu-batı doğrultusunda Akdeniz’e paralel olarak uzanmakta ve böylece kıyıda üç tarafı dağlarla çevrili güneyi denize açık açık dar ovalar meydana getirmektedir.Bazı kıyılarda dağların denize dik olarak indiği yerlerde ise küçük doğal koylar ve yarımadalar oluşmaktadır. Antalya’nın bulunduğu ova da dağların sahilden uzaklaşmasıyla oluşmuş, 35 m. yükseklikte, falezli iki düzlük şeklindedir. Kıyıdaki ilk falezli düzlükte kent merkezi, Kepezüstü olarak adlandırılan arka düzlükte ise küçük yerleşim birimleri kurulmuştur. Sahil uzunluğu 530 km.olup, batıda Eşen, doğuda ise Kaledran çayıyla sınırlandırılmıştır. İlin yüzölçümü 20.820 km2 dir. Ovanın toprak yapısı konglomera, alüvyon ve traverten falezlerdir. Toros dağlarının ise kalker ve serpantin araziden oluşmuş karstik yeryüzü şekillerine sahip olduğundan üzerinde çokca derin vadiler, mağaralar, yarıklar ve kırılmalar oluşmuştur. Kıyıdan 300 m. yükseklikteki sulak yerlerde maki adı verilen oleandar, yabani çilek, sandal, kocayemiş, mersin, tesbih ağacı, defne, hayıt, harnup, katır tırnağı, sütleğen gibi bodur ağaçlar ve ayrıca kekik, adaçayı, safran, çakır dikeni, çirişotu, kuşkonmaz, bögürtlen, krizantem ile seyrek olarak meşe, çınar, ahlat, zeytin ve ıhlamur ağaçlarına rastlanmaktadır. 300 metreden sonra kızılçam ve meşe ormanları ile sulak yerlerde okaliptuslar görülmektedir. 1200 m’den sonra ise sedir, köknar, sarıçam, ardıç ve kayın cinslerinin bulunduğu ormanlar başlamaktadır. Ovalardaki alüvyonlu toprak tarıma elverişli olup, sebze, meyve ve kesme çiçek seracılığı yapılarak, ihraç edilmektedir. Akdenizin ılık rüzgarlarına açık yörelerde, portakal, mandaline, limon ve greyfurt bahçeleri görülmektedir. Antalya ovasının doğusunda muz ve avakoda yetiştirilmektedir. Endüstri bitkisi olarak pamuk ekilmekte olup, pamuk üretimi, çırçır ve tekstil fabrikaları ile Türkiye için önemli bir potansiyele sahiptir. Dağlık platolarda ise elma, armut, ayva, üzüm ve susam yetiştirilmektedir. Yöre faunası av turizmi için çok uygundur. Toroslarda 10.000 hektarlık Düzlerçamı’nda kontrollü olarak alageyik, yaban keçisi ve karaca avlarına izin verilmektedir. Kurt, tilki, bozayı, sansar, yaban domuzu, yaban kedileri ve çakal sık karşılaşılan yabani türlerdir. Yakın zamana kadar Toros Leoparının varlığı bilinmektedir. Keklik, bıldırcın, üveyik, yaban güvercinleri, kara tavuk, çulluk, turaç ve yaban ördeği av kuşları arasında sayılabilir. Yöre grida balığı ile ünlüdür, bunun yanısıra çipura, istavrit, karagöz, izmarit, kefal, kırlangıç, mezgit, palamut, tekir, zargana, torik, mercan, burbunya önemli deniz balıkları olup, pavurya, istakoz, karides, ahtapot ve midye diğer deniz mahsüllerindendir. Ayrıca sahilde altı noktada denizde kafes balıkçılığı yapılarak levrek ve kefal yetiştirilmektedir. Eşen, Dim, Köprüçay, Manavgat, Akçay ve Alara ırmaklarında oltayla tatlısu balıkçılığı yapılmaktadır. Özellikle Dim Çayında su içinde kurulu balık restoranları çok ünlüdür. Tatlısu balıklarının başlıcaları tatlısu kefali, levrek, sazan, aynalı sazan, yılan balığı, gökçe ve karabalıktır. Torosların su ve nehir yataklarına yakın yerlerinde sayısız alabalık üretme çiftlikleri ve restoranları mevcuttur. Antalya ili 36,07º - 37,29º kuzey enlemleri ile 29,20º - 32,35º doğu boylamları arasında bulunmaktadır. Yöre, kuzeyin soğuk rüzgarlarına kapalı olduğu için yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı tipik Akdeniz iklimine sahiptir. Yılın 10 ayı güneşli geçen yörede, temmuz ve ağustos aylarında sıcaklık 45º’ye çıkmaktadır. Denizden esen Meltem ve karadan esen Poyraz rüzgarları yöreyi bu sıcaklık altında rahatlatmaktadır.


    Aylar Ortalama sıcaklık Deniz suyu Sıcaklığı
    Ocak 16,5 17,6
    Şubat 16,6 17
    Mart 18 16,5
    Nisan 20,5 18,5
    Mayıs 24 20,5
    Haziran 29 24,5
    Temmuz 32 28,5
    Ağustos 33 29,5
    Eylül 30 27,5
    Ekim 27 25
    Kasım 22 21
    Aralık 18 18


    Toros dağlarının en yüksek noktası Akdağ olup 3025 metredir. Şehir merkezinin kuzeybatısında ve 50 km uzaklıkta, Beydağları üzerinde Saklıkent kayak ve dinlenme merkezi bulunmaktadır. Burada ocak-nisan aylarında kayak yapılıp daha sonra kıyıya inilerek denize girilebilmektedir. Bu özelliği ile kent Türk rivierası olarak isimlendirilmektedir. Saklıkent’de iki adet telesky ve kayak parkuru mevcut olup yörede villalar ve konaklama tesisleri vardır. Saklıkent’in arkasındaki Bakırlı Tepe üzerinde ise 40 m çaplı ayna teleskop ve 150 cm ayna çaplı teleskopa sahip Antalya Ulusal Uzay Gözlem Evi yer almaktadır. Yılın belirli günlerinde meteor yağmurları ve yıldız kaymaları izlenebilmektedir. Nehirlerde rafting ve kano sporları, Toroslar üzerinde ise jeep safari, av ve trekking turları düzenlenmektedir. Alternatif olarak Geyirbayırında Kaya tırmanışı, Kuş gözlem turizmi, Foto-safari, yayla turizmi, olta balıkçılığı, talasso ve dializ merkezlerine sağlık turizmi yapılmaktadır. Myra, Noel Baba ve Patara’da inanç turizmi etkinlikleri vardır. Kıyıda ise başta Kemer, Çamyuva, Olympos, Adrasan, Kaş, Kalkan, Üçağız, Kekova, Side ve Alanya olmak üzere su altı dalış merkezleri bulunmuktadır. Ayrıca Antalya Limanından Düden Şelalesi-Karpuzkaldıran ve Kemer’e, Side’den Alanya’ya, Demre-Çayağzı’ndan Kekova’ya, Kaş’dan Kekova’ya, Kemer’den Çıralı-Olympos-Adrasan ve Gelidonya Burnuna yat turları yapılmaktadır. Manavgat çayı üzerinde tekne, Xanthos Çayı üzerinde kano turları da vardır. Ayrıca güneybatı Anadolu sahilini kapsayan mavi tur Antalya’da sona ermektedir. Alanya’dan Kıbrıs’a, Antalya’dan ise İtalya’ya feribot seferleri yapılmaktadır. Bugün Antalya eşsiz turistik konaklama tesisleri, doğası ve tarihi güzellikleriyle dünya turizm merkezidir. Antalya ili bir vali ve il meclisi tarafından yönetilmekte olup, bir Büyükşehir ve üç ilçe belediyesine sahiptir. Antalya limanı, Türkiye’nin önemli ihracat ve ithalat limanlarındandır. Limanda bulunan Serbest Ticaret Bölgesi başta tekstil, Madenler ve Tarım ürünleri olmak üzere her türlü ürünün rahatça ihracına hizmet etmektedir.

    TARİHİ Kentin kuzeyinde yer alan Karain mağrasında yapılan araştırmalar neticesinde yörenin prehistorik dönemden beri iskan edildiği anlaşılmaktadır. M.Ö. 3000’li yıllarda Avrasya steplerinden güneye inen Turkuas / Etrüsk boylarının tüm Anadolu gibi Antalya bölgesinede yerleşip kentlerini kurdukları bilinmektedir. Yöre Hitit yazıtlarında Ahhiyava olarak isimlendirilmektedir. Turkuas’ların Luwi ve Lukka boylarının Antalya kent sınırları içerisinde bulunan dağlık Psidia, Likya ve Pamfilya bölgesine de yerleştikleri bilinmektedir. Yöre, 7.yy’da Kimmer , daha sonra Pers, Makedon, Bergama, Roma ve Bizanslıların yönetimine girmiş ve nihayet 1207’de Türklerin eline geçmiştir. Kent adının kökeninin Turkuas/Luwi dilinde “Attala“ yani “Tanrının oğlu Hakan’ın Kenti” olduğu anlaşılmaktadır. Bir süre Karamanoğullarının topraklarında Teke Sancağının merkezi olmuş, 19.yy’da Konya vilayetine bağlanmış ve nihayet 1923’de il olmuştur. Roma ve Bizans döneminde “Adalia” olan kent fonetik bir söylenişle bugün Antalya’ya çevrilmiştir.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Antalya

          Kategori: Akdeniz Bölgesi

          Konuyu Baslatan: -

          Cevaplar: 9

          Görüntüleme: 23756


  2. #2
    aZaT07 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    27.04.2009
    Mesajlar
    1.746
    Konular
    156
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    816
    @aZaT07

    Standart

    TeşekkürLer Leyla kardeşim ELLerine sağLık....
    Ancak anLamadığım konu : Neden 2 kez???????????????
    DeĞeR VeRDiĞiN iNSaN SeNiN DeĞeRiNi BiLMiYoRSa;
    BıRaK KeNDi DeĞeRi iLe KaLSıN !!!!!!!!!!

  3. #3
    aZaT07 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    27.04.2009
    Mesajlar
    1.746
    Konular
    156
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    816
    @aZaT07

    Standart

    Antalya'nın ilçeleri

    Akseki






    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]


    Alanya'dan sonra Antalya ilinin en eski ilçesi olan Akseki Torosların yapısına uygun engebeli ve dağlık bir görünüme sahiptir.

    Tarihi :Eski adı Marla olan Akseki Toroslar üzerinde kurulmuştur. Daha sonra Selçuklu ve Osmanlı yönetimine geçen ilçe de, Roma İmparatorluğu dönemlerinden bu yana toplumların yaşadığı bilinmektedir. 1872'de Alanya'dan ayrılan Akseki, 1901 yılında Antalya Konya Eyaleti dahilinde bağımsız bir sancak olmuştur. Bu arada Akseki ilçesinin sınırları daraltılmış, bazı köyler Seydişehir ilçesine bırakılmıştır. İbradı, önceleri bir kasabayken, 1991 yılında ilçe yapılarak Akseki'den ayrılmıştır.


    Coğrafi konum : Kardelen çiçeğinin ana yurdu olan Akseki ilçesi, Antalya iline bağlı Batı Torosların güneyinde kurulmuş bir ilçedir. Doğusunda Gündoğmuş, Bozkır, batısında Manavgat, İbradı, kuzeyinde Beyşehir, Seydişehir, güneyinde Manavgat ve Gündoğmuş ilçeleri yer alır.

    Yüzölçümü; 2390 kilometrekare, rakımı 1850 m.dir. İlçenin coğrafi yapısı Manavgat Irmağının oluşturduğu büyük bir vadi ile engebeli ve dağlık bir görünüme sahiptir. İlçenin büyük bir çoğ Kartallı Mağara (Bağarcık) KUYUCAK ,Bucakalan Mağarası, Göktepe Yaylası, Çimi Yaylası, Irmak Vadisi ilçenin diğer çekiciliği olan yerlerdir. Akseki'de; Karasal İklim görülür. Ortalama sıcaklık 13.1 derece olup maksimum sıcaklık 36.7 derecedir. Akseki'de kışın sıcaklık -14 dereceye kadar düşebilmektedir.


    Nüfus :İlçenin nüfusu 2007 genel nüfus sayımına göre 42467'dir. Bunun 3100'ü ilçe merkezinde, 31904'i ise kasaba ve köylerde yaşamaktadır.

    Yıllara göre ilçe nüfus verileri
    Yıllar Merkez Köyler Toplam
    2008 3100
    2000 10563 31904 42467
    1997
    1990 11023 25114 36137
    1985


    Ekonomisi :Yöre halkının başlıca geçim kaynakları; ormancılık, ticaret ve hayvancılık olup bağcılık ve badem yetiştiriciliği de fazladır. Oldukça taşlı olan bölgede sulanabilen arazilerde meyvecilik ve sebzecilik de yapılmaktadır.








    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]



    Alanya

    Alanya, geniş plajları, tarihi eserleri, modern otel ve motellerin sayısız balık lokantaları, kafe ve barlarıyla mükemmel bir tatil merkezidir. Gelenleri ilk karşılayan, Alanya Yarımadası'nın üzerinde bir taç gibi..

    Tarihi
    Alanya Tarihi TersanesiAlanya, Antik çağlarda korsanlara, Bizans döneminde derebeylerin ev sahipliği yapmış ve nihayet Anadolu Selçukluları döneminde de başkentliğe yükselmiş ender güzellikteki tarihi bir şehirdir.

    Alanya antik çağda Pamfilya ile Klikya arasında yer almıştır. Heradot'a göre bu bölgenin insanları Truva savaşı sonrası Anadolu'ya dağılan insanların soyundan gelir.

    Yapılan araştırmalarda (Kadıini Mağarası-1957) ilk yerleşimin günümüzden 20 bin yıl öncesine üst paleotik döneme kadar uzandığı anlaşılmıştır.

    Tarihte bilinen ilk adı Coracesium'dur. M.Ö. 4. yüzyılda Persler'in istilası altındadır. Daha sonra korsanların barınağı olmuştur. M.Ö. 139 yılında Seleki kralı kenti istila etse de korsanların barınağı olmaktan kurtulamamıştır. M.Ö. 65 yılında Romalı komutan Magnus Pompeius tarafından Roma İmparatorluğu topraklarına katılan şehir, Roma’nın çöküşü ile Bizans döneminde adı da “güzel dağ” anlamında Kalonoros olur.

    1204 yılında Haçlı orduları'nın İstanbul'da Latin İmparatorluğu'nu kurması üzerine Anadoluda bir otorite boşluğu doğmuştur. Bir derebeyi olan Kyr Vart Kalonoros'ta hakimiyeti sağlamıştır.

    Kent, 1221 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından ele geçirilmiştir. Sultan Alaaddin Keykubat derebeyi Kyr Vart'ın kızıyla evlenerek kenti yeniletmiş ve kışlık başkent yapmıştır. Kentin adını da Alaiye olarak değiştirmiştir. Alaaddin Keykubat döneminde şehir en parlak günlerini yaşar. Bugünkü kale, tersane ve hala ayakta duran yapıların birçoğu o dönemdendir.

    1300 yılında Anadolu Selçukluları'nın dağılması sonucu şehir Karamanoğlu Beyliği'nin egemenliğine girer. Konya merkezli Karamanoğulları, 1427 yılında şehri 5 bin altın karşılığı Mısır Memluk Sultanlığı'na satar.

    Nihayet Anadoluda birliğin sağlanması ve Osmanlı Beyliği’nin öne çıkması ile Alaiye, 1471 yılında Fatih Sultan Mehmet’in komutanlarından Gedik Ahmet Paşa tarafından Osmanlı Devleti topraklarına dahil edilir.

    Osmanlı İmparatorluğu döneminde Alaiye, önce Kıbrıs eyaletine bağlanır(1571), ardından Konya Vilayetinin sancağı yapılır (1864), sonra Antalya sancağına (1868) ve nihayet 1871 yılında da Antalya’nın ilçesi yapılır.

    Cumhuriyetle birlikte Mustafa Kemal’in önerisi ile Alanya adını alır.


    Alanya Görülmesi gereken yerler [değiştir]Alanya Kalesi, Kaleiçi, Süleymaniye Camii ve Kervansaray.
    Kızıl Kule, 33 metre yüksekliğinde kırmızı tuğladan yapılmış bu güzel altıgen Selçuklu yapısı içinde bir de Etnoğrafya müzesi var.
    Selçuklu Tersanesi
    Damlataş Mağrası, ortalama sıcaklık 22°C ve %96 nem oranı.
    Dim Mağarası, 350 metre uzunluğunda.
    Ehmedek, Alanya'yı en net görebileceğiniz yer.
    Fosforlu Mağara
    Korsanlar Mağarası
    Alanya Yaylası
    Andızlı Camii
    Alanya Süleymaniye Camii
    Nüfusu [değiştir]
    Alanya Panoramik Görüntüsü ve Gökkuşağı

    AlanyaAlanya nüfusu her geçen gün artmaktadır. 1980'li yıllarda 30.000 insanın yaşadığı ilçede yoğun yurt içi ve yurt dışı göçler sonucu günümüzde tam olarak 94.022 kişi şehir merkezinde beldelerde toplamda ise

    Avrupa vatandaşlarının gözdesi olan şehirde büyük çoğu yaşlı ve emekli 10.000 Avrupalı yaşamaktadır.

    Bazı istatistiki bilgiler aşağıdadır:

    İlçenin nüfusu 2007 genel nüfus sayımına göre 226.236'dir. Bunun 91.713'ü ilçe merkezinde, 134.523'ü ise kasaba ve köylerde yaşamaktadır.Kentin 2008 nüfusu 94.022'dir. 2007 sayımına göre kentteki erkek sayısı 46.237, kadın sayısı 45.476'dır.

    İlçe bağlısı olarak merkez hariç olmak üzere ilçe merkezine bağlı; Demirtaş, Kargıcak, Mahmutlar, Kestel, Tosmur, Oba, Çıblaklı, Cikcilli, Konaklı, Emişbeleni, Güzelbağ, Payallar, Türkler, Avsallar, İncekum (eski adı: yeşilköy), Okurcalar adında ? köy ve ? mahalleden oluşmaktadır.

    Yıllara göre ilçe nüfus verileri
    Yıllar Kent
    2008 94.022
    2007 91.713
    2000 88.346
    1990 52.460
    1985 30.850
    1980 22.000
    1970 15.000

    Ekonomisi :Alanya Yarımadasının Kaleden Panoramik Görüntüsü. Batıda Kleopatra Plajı, Doğuda Keykubat Plajı
    Şehrin ekonomisi tamamen tarım ve turizme dayalıdır. Hizmet sektörü iyi gelişmiştir.Üretilen hizmet ve malların tamamına yakının tüketimi, çevrede bulunan turistik otellerde gerçekleşmektedir.

    Turizmi
    Kleopatra PlajıAlanya, ülke turizminde önemli paya sahiptir. 1980'li yıllarda başlayan turizm atılımı sayesinde şehir, bugünkü halini almıştır. İlk başlarda apart otellerin yoğun olduğu ilçede, günümüzde 1.000 kişi kapasiteli tesislerden 3.500 kişi kapasiteli devasa tesislere kadar pek çok çeşit ve türde turistik tesis mevcuttur.

    Tarımı
    Seracılık ve narenciye üretimi bölgenin tropikal ikliminden dolayı son derece gelişmiş tekniklerle yapılmaktadır. Üretilen ürünlerin bir kısmı sadece Alanya'ya hastır. Bunların başında avokado ve muz gelir. Alanya muzunun boyutları yaklaşık ithal muzunkiyle aynıdır ve ithal muzdan daha tatlıdır. Alanya Ticaret ve Sanayi Odası'nın 2004 verilerine göre üretilen bazı ürünlerin verileri:

    Yıllık muz üretimi :4.318.365 kilo
    Yıllık portakal üretimi :6.283.114 kilo
    Yıllık malta eriği üretimi :2.060.636 kilo
    Yıllık mandalina üretimi :950.465 kilo
    Yıllık limon üretimi :2.626.988 kilo
    Yıllık domates üretimi :26.500.882 kilo
    Yıllık salatalık üretimi :88.257.721 kilo
    Yıllık sebze-meyve geliri :37.908.836.13 YTL
    Yıllık deniz ürünleri üretimi :260.470 kilo
    Coğrafyası ve iklimi [değiştir]
    Keykubat Caddesi AlanyaAlanya, hemen yanı başında yükselen Batı Toroslar diğer tarafta ise Akdeniz ile çevrilmiş bir yarım ada üzerindedir ve iklimi sıcakiklimdir. Yaz, kış nem oranı yüksektir, kışın 14,15 derceye kadar iner. yazın sıcaklır 41 dereceye kadar çıkar Toroslarda çam ve sedir ağaçları mevcuttur. Bölge her mevsim yeşildir. Portakal ağaçları, muz bahçelerini onlarıda Yeni Dünya bahçeleri takip eder.

    Kent çevresi adeta mağaralarla çevrilidir. Karada Dim mağarası, damlataş mağarası; denizde de korsanlar mağarası ve fosforlu mağaralar insanı cezbeder. Alanya 70 km'lik sahili boyunca denize girilebilen bir yerdir.

    Alanya yerlisi yazları yaylaya çıkarlar. Geçmişte keçi kılından çadırlarda kalınırken günümüzde lüks komutlar yaylada yerlerini almıştır. Alanya'da bir saatlik yolculuktan sonra varılan yaylada kavurucu sıcakların yerini serin ve bol oksijenli hava alır. Bugün yaylalar Alanyalılar ve turistler için bir nefes alma yerleri haline gelmiştir.

    Piknik alanları Dim Çayı
    Söbüçimen Yaylası
    Seyricek Yaylası
    Oba Çayı
    Türbelinans Yaylası
    Gedevet Yaylası
    Söğüt Yaylası
    Dereköy Yaylası
    Sapadere Kanyonu
    Gölbeleni Yaylası(Tosmur'a ait)
    Kozarası Yaylası
    Sedre Camping-piknik alanı
    Çayarası Yaylası
    Sıcaklık verileri [değiştir]Aylar Oca Şub Mar Nis May Haz Tem Ağu Eyl Eki Kas Ara Yıl
    Ort. En Yüksek °C 15 16 17 20 24 27 35 40 29 25 21 17 22
    Ort. En Düşük °C 7 7 9 11 15 18 21 21 19 15 12 9 13



    Sporu
    Yunan ve Ukrayna bayan takımlarının maçı, 2006 Avrupa ŞampiyonasıAlanya’nın spor dünyasındaki en önemli başarılı organizasyonu olan triatlon her yıl Ekim ayında ikinci haftası Keykubat Plajı'nda başlayıp limanda son bulur. Ayrıca diğer bir uluslar arası organizasyonda Avrupa Plaj Voleybol turnuvasıdır. Dünyaca meşhur Kleopatra (Damlataş) Plajında Nestle'nin sponsorluğunda yapılmaktadır.

    Alanya Belediyesi'ne ait bir bayan basketbol takımı vardır. Alanyaspor futbol takımı, TFF 2. Lig'de mücadele etmektedir.

    İlçenin değişik özel ve kamuya açık bölgelerinde amatör olarak futbol, basketbol, tenis, voleybol gibi sporların yapılabileceği açık hava tesisleri mevcuttur. Ayrıca şehir merkezinde iskeleye yakın bölgede kaykay, paten ve BMX sporlarının yapılabileceği geniş ve düzgün zemine sahip festival ve organizasyon alanı mevcuttur.


    Demre

    Akdeniz Bölgesi'nde, Antalya'nın ilçesi olan Demre, Finike ile Kaş arasında, Finike'ye 25, Kaş'a 48 km. uzaklıktadır. İlçe merkezi Demre deresinin taşıdığı alüvyonlardan oluşan Demre Ovası üzerinde kurulmuştur.

    Tarihi
    DemreMyra (Demre) her zaman Likya'nın en önemli şehirlerinden birisi olarak bilinir. En erken sikkeler M.Ö. 3. yüzyıl tarihlenir. Fakat şehrin en azından M.Ö. 5. yüzyıl da kurulduğu tahmin edilmektedir. Roma egemenliği döneminde Myra gelişmiş ve zenginleşmiş şehirliler sivil projelere cömertçe para yardımında bulunmuşlardır. Sen Pol Roma'ya gitmek için Andriake Limanından hareket etmeden evvel M.S. 6. yüzyıl da şehri ziyaret etmiştir. Bizans döneminde Myra önemli bir idari ve dini bir merkez olmuştur. Piskoposluk merkezi de olan Myra'da St. Nicholaus IV. yüzyıl başında Piskopos olarak görev yapmış; halka kendini sevdirmiş, inancı uğruna çok acılar çekmiştir. Myra o zamandan sonra hep haç yollu yapılan bir yer olmuştur. Bu bakımdan Demre Hıristiyan Dünyasının her bakımdan ilgisini çekmiştir. Her yıl 6 Aralık'ta Noel Baba etkinliklerini yapmak geleneksel hale gelmiştir. Myra gibi önemli bir şehirden kalabileceği beklenen kalıntıların bir çoğunu bugün Demre'de göremiyoruz. Likya'nın en büyük tiyatrosundan kalanlar bugün ayaktadır ve bu aynı zamanda Likya'nın en iyi korunmuş tiyatrosudur. 29 oturma sırası ve 9-10 bin seyirci kapasiteli tiyatro tepeye yaslanmıştır. Bugün bile bazen festival ve oyunlar için kullanılmaktadır.

    Myra metropoli muhtelif tip Likya mezarlarını önemli örneklerini ihtiva etmektedir. Tiyatro doğu ve batı metropoli diye ikiye ayrılmış ve Myra'nın arkasında yükselen kayalık, tepede kurulmuştur. Kayalar oyularak mezarlar kabartma ve yazılarla süslenmiştir. Başka önemli bir kalıntı St. Nicholaus kilisesidir. Kilise bugün 7 m. toprak seviyesinin altındadır. St. Nicholaus kemikleri kilise içindeki mermer bir mezarda bulunuyordu. Fakat bazı kemikler İtalyanlar tarafından çalınmış ve Bari'ye kaçırılmıştır. Bir Rus Prensi 1862 yılında Kiliseyi restore ettirmiş olup, St. Nicholaus Rusya'da çok kutsal sayılmaktadır. Ruslar bir kilise çanı ilave ederek kubbeyi bir ilaç tonozu ile değiştirmişlerdir. Bazı kemikleri bugün Antalya Müzesi'nde teşhir edilmektedir. St.Nicholaus çocukları, gemicilerin ve ağır işlerde çalışan işçilerin koruyucu azizidir. Bilindiği üzere de bütün Dünya çocuklarının Noel Babasıdır.

    İlk defa 1904 yılında Eynihal adıyla köy statüsüne kavuşan Demre; 6 Haziran 1968 yılında 4 köyün birleşmesiyle Belediyelik; 4 Temmuz 1987 günü Kale adıyla ilçe olmuştur. İlçe 2005 yılında Demre adını almıştır.

    Coğrafyası Demre, Antalya körfezinin batısında Teke Yarımadası'nın güneyinde yer alan bir ilçe olup, doğusunda Finike İlçesi, batısında Kaş İlçesi, güneyinde ise Akdeniz ile sınırdır.

    Üç tarafı dağlarla çevrili bulunan ilçenin kurulduğu arazi Demre Çayının getirmiş olduğu verimli alivyonlu topraklardan meydana gelmiştir. Akdeniz ikliminin tipik karakteristik özelliklerinin görüldüğü Demre İlçesinde yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağmurlu geçer.

    İlçenin toplam olarak yüz ölçümü 47.322 hektar olup, tarım arazisi 5.350 hektar, çayır mera 50 hektar, orman arazisi 31.922 hektar, su yüzeyi 300 hektar, tarım dışı arazi ise 9.600 hektardır.

    Ekonomik Yapısı İlçenin ekonomisi %90 tarıma dayalıdır.İlçe aslında turizm cenneti olmasına rağmen turizm tesislerinin yetersizliği nedeniyle halk geçimini Tarım ile sağlamaktadır.Türkiye'nin en çok Sivri Biber üreten yeridir. Demre Sivrisi adını buradan almaktadır.

    Nüfus Yapısı 2007 tarihinde yapılan Genel Nüfus Sayımı verilerine göre merkezde 15.700, Beymelek Beldesinde 4.600 ve Köylerde 5.000 kişi olmak üzere toplam nüfusu 25.300 dür.

    İlçenin nüfusu 2000 genel nüfus sayımına göre 'dir. Bunun 'si ilçe merkezinde, 'i ise kasaba ve köylerde yaşamaktadır.

    İlçe bağlısı olarak merkez hariç olmak üzere ilçe merkezine bağlı; ? belde, ? köy ve ? mahalleden oluşmaktadır.

    Yıllara göre ilçe nüfus verileri
    Yıllar Merkez Köyler Toplam
    2007
    2000
    1997
    1990
    1985
    1980
    1975
    1970
    1965
    1960

    Turizm İlçe tarihi geçmişi ve coğrafi konumu itibari ile turizm beldesidir. İlçede tarihten kalan Noel Baba Kilisesi, Myra Antik Kenti ve Tiyatrosu, Andreake Antik Kenti, Kaya Mezarları, Simena Antik Kenti turizm için cazibe oluşturmaktadır. Kekova adaları, Batık Kent'in tertemiz denizi ve iklimi ile de beldemiz coğrafi yönden de turizm açısından şanslı bir yerleşim yeridir, ilçenin bütün bu özelliklerine rağmen turizmden yeterli derecede faydalandığı söylenemez. Bunun sebebi ulaşımın zorluğu, konaklama tesislerinin azlığı, bu yüzden hizmet sektörünün gelişmemesidir.

    Spor İlçede 3 adet spor klübü bulunmaktadır.Bunlar ;

    Demrespor -- Antalya süper amatör liginde mücadele etmektedir.
    Kekovaspor -- Antalya süper amatör liginde mücadele etmektedir.
    Beymelekspor -- Antalya 1.amatör liginde mücadele etmektedir

    Elmalı

    Likya bölgesi içerisinde yer alan Elmalı'nın kesin kuruluş tarihi bilinmemektedir. Doğuda Semahöyük yakınlarında Karataş'ta, batıda Beyler Köyü yakınındaki Beyler köyünde yapılan kazılar bölgenin bronz çağından bu yana iskan edildiğini göstermektedir.

    Coğrafi konumu Elmalı ilçesi, Güney Anadolu’yu kapsayan Toros Dağları'nın Batı Akdeniz Bölgesi'nde uzanan kıvrımları arasına sıkışmış çanak şeklindeki bir plato üzerinde kutulmuştur. Kuzey yarımküre 46-46 doğu meridyen düzleminde ve 2503 m yüksekliğe varan Elmalı Dağı'nın güney eteğindedir.

    Elmalı, Toros Dağları'nın bir kolu olan Beydağları ile çevrili olup, şehir merkezinin bulunduğu yer adeta bir çanağı andırır. Bu çanak içinde ilçenin kuzeyinde Elmalı Dağı, doğusunda Tilkicilik Tepesi, batısında Topdağı Tepesi, güneyinde de Elmalı Ovası yer almaktadır.

    Akarsuları düzenli bir rejim göstermez. Dağların eriyen karlarından oluşan çay ve dereler yukarıda belirtilen ovaların bazı yerlerin sulanmasında önemli rol oynar. 4 tarafının dağlarla çevrili olmasından dolayı İlçe, Akdeniz'den gelen ılık ve nemli hava kütlelerinin etkisine kapalı kalır dolayısıyla Akdeniz Bölgesi'nde bulunduğu halde karasal iklimin özellikleri daha ağır basmaktadır. İlçenin alçak kesimleri antropojen bozkırlarla kaplı iken yüksek kesimlerde yer yer ardıç ve sedir topluluklarına da raslanır.


    Tarihi Elmalı ilçesinin tarihi M.Ö. 5. - 4. yüzyıllarda bölgede yaşayan eereı]]'lar ile başlar. Bölge, Roma İmparatorluğu'nun, Bizans İmparatorluğu, Selçuklu Devleti'nin, Teke Beyliği'nin, Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetiminde kalmıştır.

    Elmalı, Likya'nın kuzeyine temsil eden önemli şehirlerden biridir. İlçe çeşitli medeniyetler ile iç içe yaşamış bir yöredir. Bunları sırasına göre tesbit etmek günümüz için imkânsızdır.

    Yıldırım Bayezid zamanında Osmanlı idaresine geçen Elmalı, Osmanlı Devleti'nin ilk zamanlarında Anadolu Eyaletine bağlı Teke Livasının merkezi ve Teke Paşalarının ikametgahı olmuştur. İdare merkezinin Antalya'ya nakledilmesi üzerine Elmalı kaza haline gelmiştir. İlçe sıra ile "Kabalı, Emelas, Elmalı" gibi isimlerle anılmıştır.


    Nüfusu 2000 yılında yapılan Nüfus Sayımı sonuçlarına göre; İlçenin merkezinde 14.610 kişi, 2 belde ile 49 köyde 80.356 kişi olmak üzere toplam 100.966 kişi yaşamaktadır. 1997 yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre nüfus artış oranı %0 12.34 dır. Nüfusun yaklaşık olarak %62 'ü köylerde, % 38'si ise ilçe merkezinde yaşamaktadır.


    İlçe bağlısı olarak merkez hariç olmak üzere ilçe merkezine bağlı; 2 belde, 89 köy ve 20mahalleden oluşmaktadır.

    Yıllara göre ilçe nüfus verileri
    Yıllar Merkez Köyler Toplam
    2007
    2000 14610 25356 39966
    1997
    1990 12384 22940 35324
    1985
    1980
    1975
    1970
    1965
    1960


    Ekonomisi Genel olarak Elmalı ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır. Meyvecilik ön plandadır. Türkiye'deki elmanın %12 si ilçede üretilir. Son 5 yıldır yeni ürün çeşitleri ve üretim teknikleri ile meyvecilik değişim göstermiştir. Verilen destekler ile seracılık gelişmiştir. İlçede sanayi çok gelişmiş değildir ve sanayide büyük işçi grubu çalıştıran kuruluşlar yoktur. Zaten mevcut sanayi kuruluşları da ilçenin bu yapısı nedeniyle meyve ve meyve suları ile ilgilidir.2008 yılı Eylül ayında tekke köyünde üzüm ve meyve şarabı fabrikası faaliyete geçerek üretime başlamıştır. 2009 yılında 2000 ton kapasiteye ulaşacak olan Elmalı şarap fabrikası , 2010 yılında da ihracata başlıyacaktır.

    İlçe turizm potansiyeli yönü itibariyle pek canlılık göstermemektedir. Bazı yabancı turist kafileleri, günübirlik ilçeyi ziyaret etmektedir. Dışarıdan gelecek olan turistler için ilçe, sadece bir geçiş yolu durumundadır. Bu da ilçe için az da olsa ekonomik bir değer ifade etmektedir. İlçenin yayla iklimi karakterinde olması, yaz aylarının serin geçmesi nedeniyle, bu aylarda Finike, Demre, Kaş, Fethiye, ve Kumluca gibi yerleşim yerlerinden ilçeye yazlıkçılar gelmektedirler. Bu durum ilçeye ekonomik katkı sağlamaktadır. Elmalı Belediyesi'ne bağlı Hacımusalar beldesinden ve semahöyük köyünün karataş mevkiinden küp mezarları çıkarılmıştır. Çoğu yerinde tarihi eserler ve sit alanları vardır.


    Turizm Elmalı'da sınırları içinde bulunan tarihi ve arkeolojik yapılar ile kültür turizmi bakımından pek çok olanak vardır. İlçenin Teke Emirliği'nin merkezi olması dolayısıyla o çağlardan itibaren çevrenin kültür merkezidir. Osmanlı'lar devrinde ilçede 7 medrese olduğu bilinmektedir.

    Bölgede yapılan arkeolojik kazılar sonucunda yapılan tarihe ve tanrıçalara ev sahipliği yapan birçok tarihi eser gün ışığına çıkartılmıştır. Bunlardan bazıları olan Kızılbeli Mezarları, Likya Yolu, Fildişi Çocuklu Kadın Heykeli, Gümüş Kral Heykeli, Semahöyük Küp Mezarları, Yapraklı Köyü Yazılı Kaya, Armutlu Köyü Kaya Mezarı, Söğle Yaylası Arı Serenleri tarihsel ve kültürel zenginliğin göstergesidir. Ayrıca Elmalı'da, Çobanisa-Gilevgi köyü arasında tarihi Helenistik devri Gilevgi Kalesi bulunmaktadır.

    İlçe sınırları içerisinde tarih öncesine ait hayat izleri taşıyan kalıntılar olan höyükler, eski eserler bakımından bakir inceleme alanlarıdır. Semahöyük ve Müren höyükleri en önemlilerindendir. Bölgede yapılan kazılarda, M.Ö. 2000-2500 yıllarının yerleşim kalıntılarını gün ışığına çıkarmıştır. 1963 yılında başlayan bu kazılar yaz aylarında devam etmektedir. Halen Karaburun ve Kızılbel Kral Mezarları'nın onarım ve koruma çalışmaları sürdürülmektedir. M.Ö. 450 yıllarında yapıldığı rivayet edilen bu mezarların duvarlarının iç alanları çepçevre renkli mozaik ve fresklerle süslenmiş av ve savaş sahneleri renk ve canlılığını koruyarak günümüze kadar ulaşabilen nadir eserlerdendir. Hacıyusuflar ve Yuva köyleri yanındaki Likya ve Roma kalıntıları da tarihi ve turistik yerlerdendir. Ömer Paşa Camii, Kesik Minare ve medreseler gibi Osmanlı dönemine ait pekçok görülmesi gereken yer de ilçede mevcuttur.



    Finike

    Akdeniz Bölgesi'nde Antalya ili'ne bağlı bir ilçe olan Finike'nin doğusunda Kumluca, batısında Kaş, kuzeyinde Elmalı ilçeleri, güneyinde de Akdeniz ile çevrilidir.







    Tarihçe Finike ilçesi antik çağda ise Likya (Teke Yarımadası) olarak adlandırılan bölgede bulunmaktadır. Teke Yarımadası'nda M.Ö. 3. bin yıldan beri şehirleşme vardır. Fakat yapılan arkeolojik araştırmalar bu bölgede 2. Bin yıldan eskiye giden bir kent henüz tespit etmemiştir.

    Elmalı yakınlarında yapılan kazılar erken bronz çağı yerleşimini ortaya çıkarmıştır. Finike ilçe sınırlarında ve yakın çevrede birçok tarihi kalıntı bulunmasına rağmen bunların tarihi Semahöyük kadar eskiye gitmemektedir. Bu kalıntılarda yapılan arkeolojik araştırmalarda elde edilen bulguların en eskileri Likya uygarlığından kalanlardır.

    Doğu Akdeniz ticaretinin gelişmesi önce Persler'i, daha sonra Büyük İskender'i Likya'ya çekmiş ve İskender M.Ö. 330 yılında bütün Likya'yı denetimi altına almıştır. Likyalılar bu istilaya karşı koymamışlar ve teslim olmuşlardır. Büyük İskender'in ölümünden sonra denetimin zayıflaması, zaman zaman Suriye, Mısır ve Rodos'un Likya'da hegomonya kurmalarına yol açmıştır. Erken Hristiyanlığın başlamasıyla Myra (Demre) bölgede yayılan Hristiyanlığın merkezi haline gelmiştir. Helenler ve Romalılar döneminde her türlü değerlerini kaybeden Likyalılar Bizans hakimiyeti ile eriyip gitmişlerdir.

    Bizans döneminde kısa dönemli Arap saldırı ve işgallerini yaşayan bölge, Bizans hakimiyetinden sonra 1207-1308 yılları arasında Anadolu Selçuklu Devleti'nin hakimiyetinde kalmıştır. 1426 yılında Osmanlı idaresi başlamıştır. Osmanlı idaresinde Elmalı kazasına bağlı bir nahiye merkezi iken 1914 yılında kaza olan Finike 1919-1921 yılları arasında İtalyanların kısa süren işgaline uğramıştır.


    Ekonomi Finike ilçesi ve çevresinde hakim olan ekonomik yapı tarımsal karakterlidir ve varolan ticaret ve sanayi de tarımsal yapıya dayanmaktadır. Yörede en büyük geçim kaynağı turfanda sebzecilik ve narenciyedir. Yörede tarımın ve turizmin mevsimlik oluşu, farklı zaman dilimlerinde yoğunluk kazanmaları yörede yeni gelişmeye başlayan turizmin, tarıma alternatif bir gelir kaynağı olmaktan ziyade, bir ek gelir kaynağı olabileceğini göstermektedir. Bu da yöre tarımın ve turizminin birbirlerini mevsimsel özellikleriyle dengelemesi, yörenin mevsimsel işsizlik sorunun kısmen çözülmesi demektir.


    Limyra taşı Antalya iline 112 km. uzaklıkta, Finike kazasının denize 5 km. mesafede ve tarihi Limyra bölgesindeki ocaklardan çıkarılmaktadır. Açık krem renginde homojen bir yapıya sahip kireç taşıdır. Taşınabilir büyüklükte, istenilen ebatta blok vermektedir. Hafif ve yalıtkan özelliğinden dolayı dış kaplama malzemesi olarak aranılan iç ve dış pazarda beğeni kazanan bir yapı taşıdır.


    Teknik Özellikler Ağırlıkça su emme ve birim hacim ağırlığı deney sonuçları bu taşın orta yoğunlukta bir yapı taşı olarak sınıflandırılabileceğini göstermektedir.
    Mekanik dayanımlar kuru ve yaş numuneler üzerinde yapılmıştır. Kuru numunelerde elde edilen basınç dayanımı, eğilmede çekme modülü ve eğilme dayanımı değerleri bu taşın yüksek yoğunluklu bir yapı taşı olarak sınıflandırılabileceğini göstermektedir. Ancak taşın suya doygun hale gelmesi durumunda bu mekanik dayanımlarda önemli azalmalar gözlenmiştir. Doygun numunelerde ölçülen dayanım değerlerine göre ise bu taş orta yoğunlukta bir yapi taşı özelliği göstermektedir. Söz konusu kireç taşının mekanik dayanımlarının su ile doygun hale gelmeye olan hassasiyeti pratikteki uygulamalar açısından dikkate alınmalıdır.
    Donma çözülme deneyindeki gözlemler ve ölçülen ağırlık kayıpları açısından bu taş TS deki yapı taşlarının donmaya dayanımı için verilen sınırları sağlamaktadır.
    Aşınma deney sonuçları genellikle yaya ve lastik tekerlekli araç trafiğine maruz dogal yapı taşları için TS de verilen şartları sağlamaktadır.
    Genel bir değerlendirme yapılmak istendiğinde, doğal kireç taşından kestirilip laboratuvarlara getirilmiş olan numuneler üzerinde yapılan deneyler sonucunda, bu taşın ilgili ASTM ve TS standartlarına dogal yapı taşları için verilen sınır değerleri sağladığı sonucuna varılır. Ancak, suya doygun halde dayanımlardaki kayıpların taşın kullanım imkânları için dikkate alınması gerektigi görüşündedir.


    Nüfus İlçenin nüfusu 2000 genel nüfus sayımına göre 42087'dir. Bunun 9746'si ilçe merkezinde, 32341'i ise kasaba ve köylerde yaşamaktadır.

    Yıllara göre ilçe nüfus verileri
    Yıllar Merkez Köyler Toplam
    2007
    2000 9746 32341 42087
    1997
    1990 6700 27876 34576
    1985


    Balıkçılık Gerek kayalık, gerekse kumsal dip yapısı ile Finike Körfezi, birçok Akdeniz balığına, deniz memelisine ve deniz kaplumbağasına ev sahipliği yapmaktadır.

    Mercan ve Beyaz Lahos (yöre dilinde Kum Gridası), yöre halkının ve balıkçılarının en çok talep ettiği balık türleridir. Finike kıyı şeridindeki kumsal alanlarda, çay ağzı ve limanlarda Akya, Lüfer, Lahos, Çipura, Levrek, Minakop, İspari, Kefal, İzmarit, Yasemin, Mercan, Hani, Sarıkuyruk, Iskarmoz, Barbunya gibi ekonomik değeri yüksek birçok balık avlanmaktadır. Körfezin kayalık bölgelerinde ise Orfoz, Lahos, Fangri, Sinarit, Sarıkuyruk, Sargos, Sokar, Iskaroz, Karagöz gibi balıklar balıkçıların ağ ve oltalarına takılmaktadır.

    Açık deniz balıklarından Sardalya, Kolyos, İstavrit, Yazılı Orkinos, Lambuka, Kılıç Balığı, Orkinos gibi balıklar da Finike Körfezini Gırgır balıkçılığına uygun bir konuma getirmiştir.

    Yakın bir tarihe kadar bütün Finike Körfezi içerisinde yasak olan Trol(Trata) ile yapılan avcılık, son yıllarda tekrar başlamış ve büyük bir kısmı kumluk olan körfez sularını tekrar talan etmeye başlamıştır. Bu sebeple yöre balıkçıları için çok değerli ve aranan bir balık türü olan Mercan Balığı, yoğun av baskısı ile karşı karşıyadır

    Balıklar dışında, kumsal olan uzun kıyı şeridi, birinci derecede Caretta Caretta üreme alanı olarak tanımlanmıştır. Nesli büyük tehlike altında olan Akdeniz Foku, körfezde yaklaşık 2 birey ile yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır.


    Marina Finike,tarih boyunca önmeli bir yükleme ve boşaltma liman kenti olmuştur. Denizci bir millet olan Fenikeliler, Finike ve Akdeniz'in değişik limanlarından yükledikleri malları, başka limanlara satarak, kendi devirlerinde ticareti geliştirmişler ve zengin olmuşlar. Tarihin seyri içinde Finike limanının durgun zamanlarıda olmuştur. Cumhuriyet döneminde de uzun süre atıl kalan limanda, uzun yıllar sadece balıkçı teknekeri barınmıştır. 1966 yılında balıkçı tekneleri ve yatların fırtınalı havalarda barınabilmeleri için yeni bir barınak yapımına başlanmış ve bu barınak 1970 yılında tamamlanmıştır. Finike marina, Finike'nin coğrafi ve kültürel konumuyla yat turizmini birleştirerek, ilçemiz ve ülke ekonomimize önemli katkılar sağlamaktadır. Bu konum Finike marinasını önemli bir yatçılık merkezi yaparak, Finike'ye de uluslararası bir liman kenti ve yat turizmi merkezi statüsü kazandırmıştır.


    Turizm Turizm bakımından çevre ilçeler kadar bozulmaması ile ayrılır. Ancak son dönemdeki yoğun yapılaşma ile önemli turizm noktalarından biri haline gelmiştir. Yine de 1980'lerden sonra bu bölgedeki turizm yatırım politikası, Finike'de pek rağbet görmemiştir. Çünkü ilçe toprakları tarıma daha uygundur. Bu yüzden turizm sektörü diğer çevre ilçeler kadar hızlı bir gelişme göstermemiştir. Yakın tarih içinde Finike Limanı'na ek olarak yapılan marina ile yat turizminde söz sahibi olmaya başlamıştır. 10 km'lik kumsalı ile ülkenin en uzun plajlarından birine sahiptir.

    Arykanda (Arif) ve Limyra (Turunçova, Zengeder) gibi antik kentlerin yanında Suluin Mağarası da ilçede ilgi çeken yerlerdendir


    Gazipaşa

    Antalya'ya 180 km. mesafedeki Gazipaşa, 10 km. uzunluğundaki kumsalı, orman kaplı alanları, turkuaz mavisi koyları, doğal güzellikleriyle şirin bir ilçedir.

    Tarihi Gazipaşa'nın bilinmeyen veya tahmin edilen tarihi, tarihi perspektif içerisinde oldukça derinlere uzanmaktadır. Ana hatlarıyla bu tarihsel serüveni M.Ö.2000'lerde başlar. Hititlerin bir kolu olan Luviler yine Hititlerin Kizzuvatna (Çukurova bölgesi) ve Arzava (Antalya yöresi) ülkeleri diye adlandırdıkları bölgede yaşamışlardır. Gazipaşa'da bu bölge içinde kalması nedeniyle ilçenin tarihi yolculuğa Luvilerle - Hititlerle başlamış olması kuvvetle muhtemeldir. Nitekim Karatepe (Sivaslı) civarındaki harabaler içinde yer alan aslan kalıntıları bu bilgiler doğrular niteliktedir.

    Gazipaşa'nın tarihsel yolculuğu içindeki önemli bir kilometre taşı da M.Ö. 628 yıllarıdır. Selinus adıyla tarihte iki kent mevcuttur. Sicilya'da Yunanlı Mağara - Hyblaia halkı tarafından bu tarihte bir site devleti olarak kurulan Selinus, diğeri Anadolu'nun güneyindeki Selinus. Kilikya Bölgesi'nde ve Hacımusa (Kestros) Çayının iki yakasında kurulmuş liman kentidir. Kalesi ise şimdiki kale kalıntılarının bulunduğu yerde olup o zamanlar ada konumunda idi. Buradan başta Mısır olmak üzere, o günün ticaret merkezleri ile deniz ticareti yapılmakta idi.

    Yunan yönetiminden M.Ö. 197'de Antiokhos dolayısıyla Roma egemenliğine geçen kente M.S. 1. yüzyılda Akdeniz kıyılarının doğu seferine çıkan Roma Kralı Trojan hastalanarak Selinus limanına gelmiş ve bir tüccarın evine konuk olmuş, daha sonra iyileşemeyerek burada ölmüştür. Yerine tahta geçecek olan Hadrianus, Selinus' a gelerek cenazeyi Roma'ya götürmüş, anısmada bir mezar yaptırmıştır. Bu nedenle de Selinus'un bir süre Traianapolis adıyla anıldığı Hıristiyanlık döneminde ise Seleukeia - Silifke Başpiskoposluğu'na bağlı Piskoposluk merkezi olduğu bilinmektedir. M.Ö. I. yüzyılda başlayan Roma İmparatorluğu dönemi, bu devletin Anadolu sınırları içinde bulunan Gazipaşa'da VI. yüzyıla kadar devam etmiştir.

    M.S. VI. yy'den başlarak Güney Akdeniz Bizans İmparatorluğu'nun egemenliğine girmiş, bu yeni dönemde Gazipaşa, Antalya ve Alanya ile birlikte Pamfilya'nın Türkleşmesi süreci içinde Selinus, Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat'ın 1221 yılında Alanya'yı, 1225'e kadar da buradan itibaren belki de Toroslar'dan kaynaklanıp şehir merkezinden geçerek denize karışan beş büyük çayın zaman zaman sel baskınına neden olması dolayısıyla Selinti olarak anılmaya başlanmıştır. 1268'lerde Moğollar'ın Anadolu işgali sırasında Selinti, Anadolu Selçuklu Devleti'nin Konya ve bağlı bölgeleri sınırları içinde yer almaktaydı.

    Anadolu beylikleri döneminde 1335 yılından itibaren Antalya ve civarı Teke Beyliği'nde kalırken Alanya, Selinti ve doğusu ile Kuzey yöreleri merkezi Konya olan Karamanoğulları hakimiyetine girmiştir.

    Osmanlı Döneminde Fatih Sultan Mehmet'in Deniz Kuvvetleri Komutanı (Kaptan'ı Derya) Gedik Ahmet Paşa, 1470 yılında Alanya'yı, 1472 yılında ise Selinti, Anamur ve Silifke yöresini Karamanoğlu Beyliği'nden alınarak Osmanlı hakimiyetine dahil etmiştir. Ünlü gezgin Evliya Çelebi meşhur Seyahatname'sinin 126. sayfasında "XVIII. yy'da Selinti kazası, İçel (Mersin) sınırları içerisinde Silifke Sancağı'na bağlı 26 köyü olan ve yıllık 80 akçe vergi veren bir kazadır. Deniz kenarında bakımlı cami ve evler ile yemyeşil dağlara sahiptir. Kıbrıs'a 70 mil uzaklıkta iskelesi vardır." demektedir.



    Coğrafi konum Antalya'nın 180 km doğusunda 10 km uzunluğu, 7 km eninde Akdeniz kıyısında Gazipaşa Ovası üzerine kurulmuştur. Doğusunda İçel ili Anamur İlçesi, kuzeydoğusunda Karaman ili Ermenek ilçesi kuzeyinde Sarıveliler ilçesi ve batısında ise Alanya ilçesiyle komşudur. Güney sınırları teşkil eden Akdeniz sahiline paralel bir şeklilde yaklaşık 35 km içerde batıdan doğuya doğru uzanan Toroslarla çevrilidir. Yüzölçümü 931 km olup ilçe merkezi sahilden 3 km içerde yer almakta ise de yeni yerleşimler sahile kadar uzanmıştır.

    İlçenin kıyı şeridi uzunluğu yaklaşık 50 km.dir. Denize girmek için çok uygun plajlara sahiptir. Kıyı şeridinin yarıya yakını kumsal olup diğer kısmı kayalıklardan oluşur fakat kayalıkların arasına gizlenmiş müthiş güzellikte koylar da denize girmek için ideal mekanlardır. İlçe merkezi ile deniz kıyısı arasında alçak tepeler yer almaktadır. Ovanın kuzeyinde dağlık plato bulunur. Nisan ve mayıs aylarında ilçe de bir saat arayla hem kayak yapma hem de denize girme imkânı vardır.

    Kuzeyindeki kütle olan Torosların batı kıyı sıradağlarının adı Akçal Dağları adıyla bilinir ve en yüksek tepesi "Deliktaş" noktası 2253 m'dir. Alçak kısımlar ise kıyı boyunca uzanan alüvyal bir ova meydana getirmektedir. Alivüyol ovadan yüksek dağlık sahaya geçiş nispeten dik yamaçlarla olmaktadır. Güneyde Selinus harabelerinin bulunduğu tepenin ön kısımında yalıyarlar vardır. Kıyıda bulunan tepenin iki tarafında plajlar uzanır. Plajlar ince kalker kumlardan meydana gelmiştir. Yalıyarlar kalkerlerden oluşup yer yer 50-100 m yüksekliğe kadar ulaşmaktadır.

    Toprakları kıyıda kızıl kestane renkli olup bu topraklar sebze, narenciye ve muz tarımına uygundur. İçerilere doğru kızıl renkli (Terrarossa) topraklar olup bu topraklarda da tahıl tarımı yapılır. Dağılık kesimlerde de hayvancılık ağırlık kazanmaya başlar.


    Nüfus İlçenin nüfusu 2000 genel nüfus sayımına göre 44541'dir. Bunun 16536'sı ilçe merkezinde, 28005'i ise kasaba ve köylerde yaşamaktadır.

    Yıllara göre ilçe nüfus verileri
    Yıllar Merkez Köyler Toplam
    2007 21556 29685 50341
    2000 16536 28005 44541
    1997
    1990 13697 27143 40840
    1985


    Ekonomisi Gazipaşa'da da ekonomik yaşam hava şartlarına bağlı olarak kuru tarım , küçük el sanatları ve ticaret, ormancılık ve hayvancılığa dayanmakta idi. Ancak 1970 lerden itibaren başlayan sera ve seracılık faaliyetleri o günden bu güne artan ölçüde ilçenin ekonomik yaşamla İlçenin ekonomik yaşamında en önemli gelir kaynağı olmuştur.

    İlçede herhangi bir büyük sanayi kuruluşu mevcut olmamakla beraber orta ve küçük çaplı imalathaneler ve atölyeler mevcuttur.

    İlçe ekonomisinde hakim olan sektör tarım sektörüdür.Tarımda da en büyük pay örtü altında yapılan turfanda sera sebzeciliği ve muzculuğa aittir. Son yıllarda örtü altında çilek yetiştiriciliği ve enginar yetiştiriciliği hızla artmaktadır.Ancak arazi yapısının genel olarak engebeli olması nedeniyle ilçe yüz ölçümünün yalnızca % 18'i tarımsal faaliyet için kullanılabilmektedir.

    Sebzecilikte halkın yönelimi seracılığa doğru olmuştur.Tarımla uğraşanların %80'i geçimi seracılıktan sağlamaktadır.İlçe merkezi ve Kahyalar Beldesi ile ilçedeki 41 köyün 36 sında seracılık yaygınlaşmıştır.

    İlçede güzlük ve baharlık olmak üzere yılda iki sezon halinde seralarda sebze üretimi yapılmaktadır.Seralarda üretilen sebzelerin başlıcaları salatalık,domates,taze fasulye,patlıcan ve biberdir.Açık alanlarda ise taze fasulye, domates,biber,patlıcan ve enginar yetiştirilmektedir.

    İlçede mevsim koşulları hayvancılık için son derece uygundur.Ancak orman köylerinde doğal yapının son derece sarp olması ve hayvancılık için uygun şartlar taşıyan ova kesimlerde tarımsal uğraş olarak seracılık ve muzculuğun tercih edilmesi nedeniyle hayvancılık yeterince gelişmemiştir .Ova kesimlerde aile işletmeciliği tarzında süt sığırcılığı yapılmaktadır.Orman köylerinde ise kıl keçiciliği temel hayvancılık uğraşı olarak yapılmaktadır.

    Balıkçılık ve ormancılık ilçenin diğer önemli gelir kaynaklarındandır.


    Turizm Gazipaşa mevcut durumuyla daha ziyade tarım toplumu görünümünde ise de 13 Eylül 1989 tarih ve 20281 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla turizm bölgesi ilan edilmesi nedeniyle özellikle havaalanı ve yat limanı inşaatlarının başlamasıyla turizm sektörüne hızlı bir geçiş yapmaya başlamıştır. Her ne kadar havaalanı tamamlanmasına rağmen açılamasa da el altında çürümekte olan bir tesis hazır beklemektedir. Halen 2 normal ticari otel, 2 adet turistik ( biri apart ) otel, Gazipaşa Belediyesi Deniz Tesisleri İşletmesi'ne ait bungalovlar ve 1 adet tatil sitesiyle yatak kapasitesi 600'e ulaşmış olup hızla otel ve motel inşaatları devam etmektedir.

    İlçenin ören yerleri itibariyle diğer yörelere göre oldukça zengin durumdadır. Ancak bunların tamamına yakının yol ve koruma hizmetleri yoktur veya yetersizdir.

    Gazipaşa Akdeniz sahilinin Caretta Caretta türü deniz kaplumbağalarının yumurtalarını bıraktığı 17 merkezden biridir.

    Yalan Dünya Mağarası başta olmak üzere tarihi kale ve şehir kalıntıları, tertemiz deniz ve kumsalları, bol yeşil ve oksijenli yaylaları, özetle bozulmamış doğasıyla turizm bakımından çok büyük bir potansiyele sahiptir.



    Gündoğmuş

    Antalya'ya 182 km. mesafedeki Gündoğmuş ilçesinde pek çok antik kent kalıntısı bulunmaktadır. Güzel Bağ Bucağı'nın kuzeyinde 7 km. mesafede ve halen kazı yapılmamış olan Ayasofya Şehri..

    Tarihi Geçmişi antik çağlara dayanan Gündoğmuş'un bugünkü yeri Romalılar döneminde iskan edilmiş bir yerdir. İlçe sınırları içerisindeki Roma harabeleri, Taşahır mevkiindeki Kaseyir Şehri harabeleri, Senir köyü yakınındaki Kese mevkiindeki Roma harabeleri en eski harabeler olma özelliğini taşıdığı söylenebilir. Daha sonra ki dönemlerde özellik Malazgirt Zaferi sonrasında Anadolu'nun Türkleşmesi döneminde şehir Selçuklular'ın egemenliğinde kalmış ve 2. Beyazıt döneminde de Osmanlı Devleti topraklarına katılmıştır.

    Bir rivayete göre; Konya'nın İksile Köyü'nden çeşitli sebeplerle ayrılan bir ailenin bu bölgeye yerleştiği ve sonralarıda buraya "Eksere" denildiği söylenmektedir. Eksere Köyü 1936'ya kadar Akseki'ye bağlı bir köy iken 1936'da "Gündoğmuş" adıyla ilçe yapılmıştır.


    Coğrafi konumu Batı Toros Dağları'nın, Geyik Dağı eteklerine kurulmuş bir ilçedir. Yüz ölçümü 1323 km² olup denizden yüksekliği 900 m'dir. Dağlık alanları ormanlarla kaplıdır. Alara çayı doğu- batı yönünde ilçeyi böler.

    Akdeniz İklimi'nin hakim olmasına karşın kışın biraz daha Karasal İklim özellikleri gösterir. Bu nedenle kışın biraz sert geçer.

    Antalya'ya 149 km uzaklıkta olan Gündoğmuş ilçesi, Akseki - Manavgat Karayoluna da 36 km'lik asfalt bir yolla bağlanır.

    Ekonomisi İlçede işsizlik oranı çok yüksek düzeyde olup genç işgücü sahil ilçe ve beldelerindeki turizm sektörüne yönelmiş olduğundan ilçe sürekli göç vermektedir. İlçe istihdamında en önemli payı, mevsimlik işçi istihdam eden Orman İşletme Müdürlüğü almaktadır.

    İlçede önemli bir sanayi kuruluşu mevcut değildir. Engebeli arazi yapısından dolayı tarım alanları sınırlı olması, tarımın teras şeklinde küçük alanlarda yapılmasına neden olmuştur.

    Köylerde hayvancılık önemli bir yer tutmaktadır. Arıcılık merkez dahil ilçe ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır.Köylerde kısmi olarak sebze ve meyve yetiştirilmektedir ancak sadece ihtiyaca yöneliktir. Mevsimlik işçilik yaygın olup halk yazın sahil ilçelere pamuk toplamaya gitmektedir.


    Nüfus 2007 yılında yapılan Nüfus Sayımı sonuçlarına göre; İlçenin toplam nüfusu 9700'dür. İlçe merkezinde nüfusu 2095'dir.Köy ve belderlerdeki toplam nüfus ise 7605'dir. İlçedeki gelir kaynaklarının azlığı sebebiyle dışarıya sürekli göç veren bir ilçedir.

    Yıllara göre ilçe nüfus verileri
    Yıllar Merkez Köyler Toplam
    2007
    2000 5021 16492 21513
    1997


    Kültürel değerler Arkeolojik kalıntılar olarak; Taşahır mevkiinde Kaseyir, Senir köyünün iki kilometre doğusunda Kese harabeleri, Merkez ilçe içerisinde Gedefi harabeleri , Karadere köyü, Hisar ve Kiliseönü mevkiindeki tarihi harabeler, Penbelik, Çayırözü ve Narağacı köyleri arasındaki tepelerdeki harabeler, Köprülü bucağına bağlı Karaköy, Bedan ve Balvi (Akyarı) köylerindeki tarihi harabeler, Güzelbağ bucağı içerisindeki henüz kazısı yapılmamış Ayasofya şehri sayılabilir.

    İlçe merkezinde ise; Cem Sultan'in Silifke Valiliği döneminde yaptırıldığı sanılan Cem Paşa Cami ilçenin kültürel değerlerindendir.

    İlçede çok fazla yayla yeri bulunmaktadır. Bunların bir kısmı Aliahmetler, Elibeyler, Kadılar gibi aile isimleriyle bilinir. Bir başka yayla da Çaşır yaylasıdır. İlçenin bu doğal güzelliğini keşfedenler tarafından yayla turizmi anlamında ekonomik bir faaliyet son yıllarda gelişmeye başlayan bir konudur.

    İlçe merkezinde de birçok piknik alanı bulunmaktadır. Pınarbaşı mevkindeki bu ormanlık alan koruma altına alınarak milli park olması için çalışmalar sürdürülmektedir.


    Eğitim İlçe merkezinde Merkez İlköğretim Okulu, Şehit Orman Mühendisi Abdullah Aydın Yatılı İlköğretim Bölge okulu (
    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
    ) ve Gündoğmuş Lisesi olmak üzere üç okulda eğitim verilmektedir. Yatılı okulda uzak köylerin okuma imkânına sahip olmayan çocuklarına eğitim ve öğretim verilmektedir.



    İbradı

    Akdeniz Bölgesi'nde, Antalya'nın ilçesi olan İbradı'nin doğusunda Beratlı, Trabeza, Kurkur, Çuvallı, Aktepe; batısında Melik, Toka, Geçkar ve Çeçkar, Uluçukur, Kesik; kuzeyinde Zimbit, Obet, Gaydan, Uluçukur, Akpınar, Lök, Pınarcık, Enerli; güneyinde Katara, Karadağ, Akıncı, Kurtgediği dağları ile çevrilmiştir.

    Tarihi Psidya sınırları içinde yer alan İbradı'nın kuruluş tarihi tam olarak bilinmiyor. Ancak, İbradı ve çevresinde bulunan kalıntılardan Roma devrine uzandığı tahmin ediliyor Örneğin, İbradı'ya 2 km. mesafede kurulu Ormana Belediyesi ile 7 km. mesafedeki Ürünlü Köyü' nün arasında helenistik dönem Erymna Antik Kenti'nin kalıntıları mevcuttur. Kentin nekropolü ise Ormana'yı çevreleyen kayalık sırtlardır.

    Yine Ormana'ya 11 km. uzaklıkta Çukurviran Köyü çevresinde Helenistik dönemlere ait kalıntılar görülmektedir. İbradı kervan yolunun Kesikbel mevkiinde bulunan Selçuklu Kervansarayı'ndan geriye sadece temel taşları kalmıştır. Evliya Çelebi, ünlü Seyahatname'sinde ibradı'nın 17. Asırda oldukça mamur ve mühim bir belde olduğunu yazar.


    Coğrafyası İlçe doğusunda Beratlı, Trabeza, Kurkur, Çuvallı, Aktepe; batısında Melik, Toka, Geçkar ve Çeçkar, Uluçukur. Kesik; kuzeyinde Zimbit, Obet, Gaydan, Uluçukur, Akpınar, Lök, Pınarcık, Enerli; güneyinde Katara, Karadağ, Akıncı, Kurtgediği dağları ile çevrilmiştir. Gembos ve Gemboğazı ovası İbradı'nın kuzeyinde Dereköy ile Göynem ve İbradı arasındadır. Rakamı 1300 metredir. Dağlardan inen sularla dolar göl halini alır. En kuzey ucu Taşköprü, en güney ucun da Başpayam İbradı belidir. Ortası, Ortapayam ve Erilikli adıyla anılır. Kapladığı arazi aynı bir bademi andırır. Bu ovanın genişliği 2 km. uzunluğu 15 km'dir. Bir diğer ova olan Eynif Ovası Toka, Karadağ ve Cimriği Dağları arasındadır. Genişliği Gembos'a yakındır. Üzümcü Ovası ise Başlar Köyü yakınında olup, İbradı'nın Çukurviran Mahallesi yanındadır. Ekim ve meraya elverişli bir sahadır. Bu üç ovadan ilçede başka küçük çapta ovalar bulunmaktadır.

    Ancak İbradı'nın kendisi bir yayladır. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'ın İbradı'yı yazlık konaklama yeri olarak kullandığı söylenir. Denizden yüksekliği 950 metre olan İbradı'de yaz aylarında ortalama sıcaklık gündüz 30 derece gece ise 10 derecedir. Nem ise yok denecek kadar az olduğu için insan vücudunda terleme olmaz.

    Yöre halkından özellikle hayvancılıktan geçimini temin edenler ise 1200-1500 metre yüksekliğindeki ardıç, sedir ve çam ormanlarıyla kaplı Sütleğen, Söbüce, Sülek, Elmaağacı yaylarına çıkmakta, buraların doğa güzelliğinin yanısıra serin havası ve soğuk kaynak suları ile insanların ilgisini çekmektedir. Çadırlı olarak kamp yapmak için ideal yerler, İbradı - Beyşehir yolu üzerindeki yaylalardır.

    Bodamya'dan başlayarak Gümüşdamla'da (Zilan) İbradı konağı adındaki yerde çıkan pınarlardan meydana gelen ve Üzümdere önünden geçtikten sonra Unulla (Ürünlü) ile Menerye arasından geçerek, Manavgat'a inen Manavgat Çayı bölgenin en büyük ırmağıdır. Bu ırmak üzerinde Üzümdere Köyü civarında Gavuryolu denilen yerde başka bir pınar suyunu alarak İbradı Değirmeni yanında epeyce çoğalmış olur. Irmak kenarında zeytin, incir gibi iklime has bitkiler yetişmektedir ve özellikle turistlerin ilgisini çeken Alabalık bulunmaktadır.

    İlçede ayrıca turistik yönden önemli yere sahip olan Altınbeşik - Düdensuyu Mağarası vardır.


    Nüfusu İlçenin nüfusu 2000 genel nüfus sayımına göre 10826'dir. Bunun 6991'si ilçe merkezinde, 3835'i ise kasaba ve köylerde yaşamaktadır.

    Yıllara göre ilçe nüfus verileri
    Yıllar Merkez Köyler Toplam
    2007
    2000 6991 3835 10826
    1997
    1990 4215 3837 8052
    1985


    Ekonomisi İlçenin dağlık bir bölgede bulunuşu hayvancılık faaliyetlerini geliştirmiştir. En çok beslenen hayvan kıl keçisidir. Tarımsal faaliyetlerde pazara dönük bir üretim yapılmamaktadır. Tahıl ve meyvecilik başlıca yer tutmaktadır. Yüksek kesimlerdeki ormanlardan kesim ve dikim işçiliği yapılmaktadır.


    Turizm İlçede turizm açısından değer taşıyan en önemli varlık 1994 yılında çevresindeki alanla birlikte milli park ilan edilen Altınbeşik Mağarası'dır. Henüz Turizme açılmamış olan mağara bu haliyle bile yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.

    İlçede Roma devrini ait olduğu tahmin edilen tarihi kalıntılarda bulunmaktadır. Ormana Beldesi Ürünlü Köyü arasında Roma dönemi Erimna Antik Kenti ile Çukurviran Mahallesi civarındaki kalıntılardan söz edilebilir.

    İlçenin dağlık coğrafyası kendisine özgü doğal bir turizm potansiyeli oluşturmakta, özellikle safari turları ve günü birlik geziler için uygun bulunmaktadır. Yine İbradı Merkezi'nde 7 adet tarihi konak koruma altına alınarak turizme kazandırılmıştır.

    İbradı Antik Melas Irmağının çıkışına yakın dağlık kısımdadır. Vaktiyle Psidya sınırları buraya kadar uzanırdı. Psidya hudutları içinde olan Erimna şehrin meydana getirdiği Ormana Beldesi ile Unulla (Ürünlü) Köyü arasındaki küçük bir tepe üzerinde bazı burç ve sarnıç harabeleri ile çeşitli taşlara rastlanmaktadır. İbradı'nın Çukurviran Soğukoluk ve Kayadibi mevkiilerinde Yunan Kadim devrine ait taş ve yapılara rastlanmaktadır. Eynif ve Kesik Beli yolu üzerinde Bahadır Oluğu Pınarı bir Selçuklu eseridir. Yine bu çevrede Tolhan canlılığını korumaktadır. İlçede 7 adet eski konak (ev) bir adet cami, bir mezarlık, korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarındandır. İbradı Mezarlığı Arkeolojik sit alanı kapsamında, Çukurviran Mahallesi'ndeki anıt mezar, İbradı'daki asırlık Arabastı Kestanesi ağacı da korunması gereken kültür ve tabiat varlıklarındandır.



    Kaş

    Akdeniz Bölgesi'nde Antalya ili'ne bağlı bir ilçe olan Kaş'ın kuzeydoğusunda Elmalı, doğusunda Finike ilçeleri, batı ve kuzeyinde Muğla, güneyinde de Akdeniz bulunmaktadır.

    Tarih Ters kayık biçimli tipik bir Likya lahtiKaş'ın etrafında adı bilinen Istlada, Apollonia, İsinda, Kyaenai gibi antik kentler yanında ismi bilinmeyen birçok harabe yeri vardır. Bunlar irili ufaklı antik yerleşimlerdir. Örneğin Tüse Köyü'nün yakınındaki alçak bir tepe üzerinde Tysse adında küçük bir yerleşme bulunur.

    Coğrafya [değiştir]Yüzölçümü 2.231 km²'dir. Batıda Eşen Çayı ile Muğla'nın Fethiye ilçesinden ayrılır. Doğuda Kale (Demre)'ye kuzeyde ise Elmalı ilçelerine komşudur. Akdeniz'de tam karşısında, 1.300 m mesafede Yunanistan'a bağlı Meis Adası bulunur. Antalya il merkezine 168 km mesafede yer alan Kaş'ın sahil uzunluğu 70 km civarındadır.

    Kaş'ta Akdeniz İklimi hüküm sürer. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Deniz seviyesinden 700 m. yüksekliğe kadar Akdeniz iklimi etkisi görülür. Yüksek kesimler ise Karasal İklim etkisindedir.

    Ekonomi [değiştir]Kaş halkı geçimini yaz aylarında turizm amaçlı pansiyon, otel, ve motel işletmeciliği yaparak sağlamaktadır. İlçe halkının çoğunun yayla köylerinde toprakları mevcuttur. Ova ve yaylalarda yurdumuzun önemli yaş sebze, meyve ve çiçek üretimi yapılmaktadır. Kış aylarında da üretim seralarda yapılarak içte ve dışta pazarlanmaktadır. Yine yüksek ve dağlık yerlerde elma üretiminde önemli bir tarım girdisidir. Aynı zamanda balıkçılık da önde gelen geçim kaynaklarındandır.

    Nüfus İlçenin nüfusu 2000 genel nüfus sayımına göre 47.519'dur. Bunun 7.800'ü ilçe merkezinde, 41.158'i ise kasaba ve köylerde yaşamaktadır.

    İlçe bağlısı olarak merkez hariç olmak üzere ilçe merkezine bağlı; ? belde, ? köy ve ? mahalleden oluşmaktadır.

    Yıllara göre ilçe nüfus verileri
    Yıllar Merkez Köyler Toplam
    2007
    2000 7800 41158 47519
    1997
    1990 4560 35685 40245
    1985
    1980
    1975
    1970
    1965
    1960

    Turizm İlçe merkezi, Kalkan ve Gelemiş Köyü'nde son yıllarda turizm, hızlı bir şekilde gelişmektedir. Bu nedenle turistik tesislerin sayısı hızla artmaktadır. Kaş özellikle dalgıç turizmi bakımında ülkemizin önde gelen merkezlerinden biridir.

    Meis Adası'na en yakın noktayı oluşturan Kaş'ta tarihi eserleri ve doğa güzellikleriyle önemli turizm potansiyeli vardır. Bir dil gibi denize uzanan Çukurbağ Yarımadası üzerinde yakın zamanda yapılan oteller bulunur. Kaş'ın içinde Büyük Çakıl Plajı, Küçük Çakıl Plajı ve Akçagerme Plajı'nda denize girmek mümkündür. Ayrıca kayıkla Limanağzı plajı'na gidilebilir.

    Kaş'ın etrafında yer alan 6 adet mağaradan Kaş'a 18 km. uzaklıktaki Mavi Mağara, Aşırlı Adası Deniz Mağarası, güvercinleri ile ünlü Güvercinlik Mağarası en ünlü olanlardır.

    Kaş'ta artan turizm faaliyetleriyle birlikte, trekking, dağcılık, rafting gibi doğa sporları da gelişmektedir. Gömbe'deki Yeşilgöl ve Uçarsu Şelalesi turist çeken doğa alanlarındandır. Akdağ'ın dibinde bulunan Gömbe, Kaş'tan 70 km uzaklıktadır. Akdağ ise Batı Toroslar'da Kızlar Sivrisi'nden sonra en yüksek zirvesidir.[kaynak belirtilmeli]

    Gömbe'de Komba antik kenti ve buradan 13 km. uzaklıkta Nisa antik kenti vardır. Ayrıca Kaş içinde Kandyba antik kenti vardır. Kaş'a 12 km uzaklıkta Phellos antik kenti bulunur.

    Turistik açıdan önemli olan Kekova'daki batık şehre Kaş'tan tekne ile gidildiği gibi karadan Üçağız'a gidilip kayıkla da gezilebilir. .

    İlçede dalgıçlık ve yamaç paraşütü başta gelen sporlar arasındadır. Türkiye'nin en iyi dalgıçlık bölgesi olarak kabul edilir.

    Beldeleri
    Gömbe
    Kalkan
    Kınık
    Ova
    Yeşilköy


    Kemer

    Akdeniz Bölgesi'nde, Batı Toros Dağları'nın eteklerinde, Antalya'ya 43 km. uzaklıkta ve 52 km. kıyı şeridi boyunca uzanan Kemer ilçesi dağınık bir yapıya sahiptir. Doğusunda Akdeniz, güney ve batısında Kumluca ilçesi, kuzeyinde de Merkez ilçe ile çevrilidir.

    Kemer, Akdeniz kıyısında, Antalya'ya 40 kilometre uzaklıkta olan bir ilçesidir. 1980'li yılların başına kadar küçük bir köy iken son 20 sene içinde açılan tesislerle Türk turizminin en önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir.

    Batı Toros Dağları'nın eteklerinde ve 52 kilometre kıyı şeridi boyunca uzanan Kemer ilçesi, Türkiye'nin en önemli turizm merkezlerinden biridir. Bugün Kemer'in bulunduğu yerde, 1910'lu yıllarda Eski Köy adı ile bilinen ve dağlardan gelen seller sonucu göl ve bataklıklardan oluşan bir yerleşim yeri vardı. Eski Köy halkı, kendilerini bu sellerden korumak için, dağların eteklerinde 23 kilometre uzunluğunda bir taş duvar ördüler. Sonraları, bu duvar nedeniyle köylerine Kemer diyeceklerdir.

    Kemer in en eski tarihi M.Ö. 690 yılına dayanmaktadır. Phaselis antik kentinin kuruluşu bu tarihe dayanmaktadır.

    1960'lı yıllara kadar karayolu olmadığı için, ulaşımı sadece deniz yolundan sağlanan Kemer, 1980 sonrasında uygulanan Güney Antalya Turizm Projesi kapsamında yol ve diğer altyapı değerlerine kavuşarak hızla gelişmiş ve bugün Türkiye'nin en gözde turizm merkezlerinden birine dönüşmüştür. Kemer ilçesi ile Kiriş, Tekirova, Çamyuva, Arslanbucak, Kuzdere, Beycik, Çamyuva, Göynük, Beldibi, Çıralı gibi yerleşim yerleri, antalya turizminden son derece önemli bir yer tutar.

    Kemer’ in başta gelen çekiciliklerinden birisi doğal güzelliğidir. Deniz, orman ve dağlar bir noktada birleşmektedir. Denizin berraklığı, ormanın yeşilliği, deniz dalgalarının çam ağaçlarına kadar uzanmasıve çam ağaçlarının plajlarda gölgelik olarak kullanılması oldukça cazip gelmektedir. Beldibi mevkiinden başlayarak Tekirova’ ya kadar olan tüm kıyı tamamen doğal plajdır. Girintili çıkıntılı kıyılarında birçok koy ve küçük doğal limanlar bulunur. Kemer merkezinde bulunan plajlar Belediye plajı, yat limanı yanında bulunan Ayışığı Plajı'dır. Antik kentin hala ayakta durduğu ve milli park olan Phaselis plajı gibi yerlerde rahatlıkla denize girmek mümkündür. Konaklama tesislerinin havuz ve plajlarından da ücret karşılığı yararlanmak mümkündür. Kemer’den yakınında bulunan Olympos ve Phaselis antik kentlerine ulaşmak mümkündür. Son yıllarda Söğüt Cuması, Altınkaya, Dereköy gibi yüksek yerlere safari turları da oldukça ilgi çekmektedir.

    Ayrıca yöredeki diğer çekiciliklerde mağaralardır. Bu mağaralar : Beldibi mağarası Antalya’nın 27 km güney batısında denizin kıyısındadır. Tarih öncesi kalıntılar da bulunmaktadır. Bir diğer görülmeye değer mağara ise Molla deliği olup. Kemer‘ in batısında yükselen Tahtalı Dağı’nın doğu yamacında yer alır. Bu mağaraya ancak Kemer – Kumluca karayolu üzerinde bulunan Aşağı Kuzdere veya Tekirova köylerinden yaya olarak ulaşmak mümkündür. Her iki köyden de 3–4 saat yürümek gerekir.

    Kemer, 320 yat kapasiteli modern marinasıyla yat turizminde de önemli bir yer teşkil eder. Marina ve 52 km'lik sahil şeridi Avrupa Çevre Eğitim Vakfı (FEEK)'in belirlediği kriterleri sağlayarak Mavi Bayrak almaya hak kazanmıştır.

    Kemer bölgesi turistik dönem boyunca birçok etkinliğe ev sahipliği yapmaktadır. Phaselis Sanat Etkinlikleri, Kemer Off-Shore Yarışları, Dünya Ralli Şampiyonası Türkiye ayağı (WRC Rally of Turkey), Kemer Karnavalı gibi değişik etkinlikler sezon boyunca düzenlenmekte ve bölgenin sosyal ve turistik hayatına büyük katkılarda bulunmaktadır.

    Kemer çevresinde mutlaka görülmesi gereken yerleri şöyledir: Idryos, Phaselis Antik Kenti, Olympos Antik Kenti, Chimera (Yanar taş), Adrasan, Üç Adalar, Göynük Kanyonu, İkiz Kayalar, Ekopark, Ulupınar ve Selçuklu Av Köşkü'dür.



    Korkuteli

    Akdeniz Bölgesi'nde, Antalya ili'ne bağlı bir ilçe olan Korkuteli'nin doğusunda Antalya Merkez, batısında Muğla Fethiye, Burdur, Gölhisar ve Çavdır ilçeleri, güneyde Kumluca ve Elmalı ilçeleri, kuzeyde Burdur, Bucak ve Tefenni ilçeleri ile çevrilidir.

    Coğrafyası Korkuteli ilçesinin ilk temelini teşkil eden Aladdin mahallesi ilçenin ilk yerleşim merkezidir. Korkuteli ilçesi Antalya iline bağlı Akdeniz bölgesi ilçelerindendir. Doğusunda Antalya merkez ilçesi, batısında Muğla Fethiye ilçesi ve Burdur, Gölhisar ve Çavdır ilçeleri, güneyde Kumluca ve Elmalı ilçeleri ve kuzeyde Burdur, Bucak ve Tefenni ilçeleri ile çevrili bulunmaktadır.

    Yüzölçümü 2471 km2'dir. Deniz seviyesinden yüksekliği 1020 metre olup 1/4 oranında Akdeniz iklimi, 3/4 oranında göller bölgesi karasal iklim hüküm sürer. Soğuk hava göller bölgesinden, sıcak hava Akdeniz bölgesinden intikal etmektedir. Yılın dört mevsimi bariz olarak görülen ilçemizde hava sıcaklığı ortalaması kış aylarında genel olarak -5 derece ve yaz aylarında +25 derece olmaktadır.

    Torosların başlangıcını teşkil eden Bey Dağları'nın Akdeniz'e bakan yüzünün arka kısmında oluşan düzlüklerin ve tepeciklerin hakim olduğu bir arazi yapısı mevcuttur. Doğal yapı olarak Bey Dağları'nın yamaçları ve etekleri çamlık fundalık ve ormanlarla kaplı olup, düz alanlar ise tarım alanı olarak kullanılmaktadır.

    Korkuteli ilçesinin ilk temelini teşkil eden Aladdin mahallesi ilçemizin ilk yerleşim merkezidir. Korkuteli ilçesi Antalya iline bağlı Akdeniz bölgesi jlçelerindendir. Doğusunda Antalya Merkez İlçesi Batısında Muğla Fethiye ilçesi ve Burdur, Gölhisar ve Çavdır ilçeleri, güneyde Kumluca ve Elmalı ilçeleri ve kuzeyde Burdur, Bucak ve Tefenni ilçeleri ile çevrili bulunmaktadır. Yüzölçümü 2471 km2`dir. Deniz seviyesinden yüksekliği 1020 metre olup 1/4 oranında Akdeniz iklimi, 3/4 oranında göller bölgesi kara iklimi hüküm sürer. Soğuk hava göller bölgesinden, sıcak hava Akdeniz bölgesinden intikal etmektedir. Yılın dört mevsimi bariz olarak görülen ilçemizde hava sıcaklığı ortalaması kış aylarında genel olarak -5 derece ve yaz aylarında +25 derece olmaktadır. Torosların başlangıcını teşkil eden Bey Dağları`nın Akdeniz`e bakan yüzünün arka kısmında oluşan düzlüklerin ve tepeciklerin hakim olduğu bir arazi yapısı mevcuttur. Doğal yapı olarak Bey Dağları`nın yamaçları ve etekleri çamlık fundalık ve ormanlarla kaplı olup, düz alanlar ise; tarım alanı olarak kullanılmaktadır. Korkuteli ilçesinin 101.465 hektarı tarım alanı, 5800 hektarı çayır-mera, 100.339 hektarı orman ve fundalık, 351 hektarı su yüzeyi, 40.313 hektarı tarım dışı ve meskun sahalardan oluşmaktadır. Tarım alanının 116 hektarı orman sahası içerisinde bulunmaktadır

    Ayrıca burada ÜNLÜ osmanlı sehzadesi sultan korkut eğitim görmüştür ve lalalığını burada yapmıştır. Bu yüzden korkut un eli anlamındaki Korkuteli ismi şehrin adı olmuştur.

    korkut:yavuzun sultan selimin kardeşi Mehmet Fatih Yılmaz


    Tarihi HAMİTOĞULLARI VE TEKE BEYLİKLERİ DEVRİ Korkuteli ilçesinin Hamitoğulları ve Teke beyliği devrinide yaşadığını görürüz.Korkuteli Isparta` da hükümet kuran Hamitoğulları tarafından Antalya`dan daha önce alınmıştır.Antalya Hamitoğulları tarafından 1321 de alınmıştır. Hamitoğlu İlyas beyin ölümünden sonra oğlu Yunus bey Antalya Teke Beyliğinin kurucusu olmuştur.Alaaddin mahallesinin kışla semtinde mevcut Hamitoğullarının Taş medresesinin 1319 tarihli kitabesinde Emir SİNANÜDDİN-ÇALIŞBİR-İLYASBİN HAMİT ismi mevcuttur.Tekeoğulları (1300-1423) Yunus beyin ölümünden sonra yerine oğulları Mahmut ve Hızır Bey Teke Beyi olmuşlardır.Yunus beyin diğer oğlu Sinanüddin Çalışbey Korkuteli Beyi idi.1393 tarihinde Teke Beyi Osman beyin elinden Osmanlı Devleti Hükümdarı Yıldırım BEYAZIT tarafından alınarak Osmanlı Devletinin eline geçmiştir. 1423 tarihinde Osman Beyin öldürülmesi ile Karahanlı Oğulları tarafından alınmak istenmiş isede Osmanlı Hükümdarı II.Murat Hamitoğulları ve Teke Beyliklerini ortadan kaldırmıştır.1423 yılında topraklarını kendi topraklarına katmıştır.

    Tekeoğulları 1300-1392 tarihine kadar 92 yıl,1392 den 1423 yılına kadar 31 yıl toplam 123 yıl iktidarda kalmıştır.Korkuteli bu tarihler içerisinde Teke Beyliğine 1402 den 1423`e kadar 21 yıl başkentlik yapmıştır.Mehmet Fatih Yılmaz


    Nüfus İlçenin nüfusu 2000 genel nüfus sayımına göre 51.580'dir. Bunun 16.521'si ilçe merkezinde, 35.059'i ise kasaba ve köylerde yaşamaktadır.

    İlçe bağlısı olarak merkez hariç olmak üzere ilçe merkezine bağlı; 6 belde, 43 köy ve ? mahalleden oluşmaktadır.

    Hernekadar ilçe nüfusu tabelada 16.521 olsa da gerçekte merkezin nüfusu 25.000'e yakındır. Yaz aylarında Antalyanın bunaltıcı sıcağından kaçıp yazlamak için rakımı 950 metre olan ilçeye kalmaya gelenler ile birlikte üç aylık dönemde nüfus 50.000 ila 100.000 arasında değişkenlik gösterir.Özellikle 2005 den beri müdaitlerin gözdesi olan ilçede bahçelik müstakil evler yıkılmakta ve çok katlı yazlık evler yapılmaktadır böylece denizi olmamasına rağmen yazlıkçıların akımına uğrayan 1 bölgedir.bölge sakindir ama genç nüfusun varlığı yok sayılamaz

    Yıllara göre ilçe nüfus verileri
    Yıllar Merkez Köyler Toplam
    2007 18971 29188 48159
    2000 16521 35059 51580
    1997 15043
    1990 13381 32734 46115
    1985 11704
    1980 7051
    1975 3044
    1970 1709
    1965 815
    1960 863

    Ekonomi İlçenin ekonomik olarak kalkınması yakın zamana rastlamaktadır. 1960 yılından sonra başlayan meyvecilik ve makinalı tarım ile sulama barajının yapımı vasıtasıyla kalkınma hızlanmış ve büyük ölçüde artmıştır. Bu gelişmelere paralel olarak da ilçe merkezi, kasaba ve köylerin de modern konutlaşma kendini göstermeye başlamıştır. Geleneksel olarak bağ evi niteliğini taşıyan konutlar yıkılmakta, yerini birden fazla çok katlı betonarme konutlar almaktadır. Antalya'daki turistik hareketlilik yaz aylarında ilçede de görülmektedir. Kırsal arazi kesiminde gizli bir işsizlik vardır. Halkın genellikle uğraşı alanı tarım, meyvecilik, hayvancılık ve arıcılık ile orman işçiliğidir. Bölgede son yıllarda yaygınlaşan kültür mantarı üretimi de ilçe ekonomisine büyük katkılar sağlamaktadır.bu mantarlar türkiyedeki amntar üretimini 100de 70 ini karşılar ama nüfusu mantarı pek sevmez İlçede çok hızlı gelişen bu sektör ülke genelinde büyük bir paya sahiptir.

    ilçede üratilen kültür mantarı miktarı ülkemizin %60 ı gibi büyük bir oranına sahiptir. bu üretimin temel kaynağı ev altı işletmeleri olduğu için kadınların ve çocukların ekonomiye katkısı yatsınamaz büyüklüktedir. korkuteli , mantar üretiminin gelişimi sayesinde 2001 ekonomik krizinden hiç etkilenmeden geçen bir ilçedir . büyük firmaların üretimde ki paylarıı arttırmaları ile yeni pazar arayışı büyük önem kazanmıştır. bu mantar üreticileri aracılığı ile yurtdışına pazarlama olması ve ev altı işletmelerinin devamı sağlanmalıdır.



    Kumluca

    Kumluca ilçesi, Batı Akdeniz bölgesinde, Antalya Körfezi'nin batı kısmındaki Teke Yarımadası diye adlandırılan Antalya Körfezi ile Fethiye Körfezi hizasında Akdeniz'e doğru uzanan uzantı üzerinde bulunur. Güneyinde Akdeniz, batısında Finike ilçesi, batı ve kuzeybatı yönünde Elmalı ilçesi ile çevrilidir.

    Tarihi : Kumluca'nın ilk yerleşimi ilçenin merkezinin 5 km kadar doğusunda, tepelerin eteklerinde Sarı Kavak adıyla 1830 yıllarında kurulmuştur. Elmalı'dan ayrılan Finike ile Antalya'ya bağlı Iğdırmağardıç Bucağı Kumluca ve Kemer diye ikiye ayrılarak, Kemer Antalya'ya, Kumluca'da Finike'ye bağlanmıştır. Bu sırada Sarıkavak, Iğdırmağardıç Bucağının bir köyüdür. Bu günkü Kuzca Köyü ise o zaman ayrı bir bucak idi. 1924 yılında Kuzca Bucağının merkezi Gödene'ye (Altınyaka) alınmış ve zamanla göçebe halkın yerleşerek kalabalık bir merkez haline getirdiği bugünkü ilçe merkezinin bulunduğu yerde kumluca bucağı kurulmuştur. Kumluca bucağı sonraları daha da büyümüş, 7033 sayılı kanunla 1958'de Finike'den ayrılarak ilçe olmuştur.


    Adı henüz bugünkü ilçe merkezinde hiç, yerleşme yokken, Sarıkavak'tan bir köylü Gavur deresinin batı kıyısında kumluk ve fundalık bir arazi olan şimdiki şehir merkezinin bulunduğu yere karpuz ekmiş. Kumsal ve verimli arazide karpuzlar oldukça iri olmuş. Yetişen karpuzları yetiştiricisi köylere götürüp satarken, köylüler bu karpuzları nerede yetiştirdiğini sormuşlar. O da "derenin kıyısındaki kumluca yerde" diye cevap vermiş. Bu köylünün meşhur karpuzlarının methi, karpuzların yetiştiği yerin adının zamanla "Kumluca" olmasına neden olmuştur.


    Coğrafya Kumluca İlçesi, Batı Akdeniz bölümünün, Antalya Körfezi'nin batı kısmındaki Teke Yarımadası diye adlandırılan Antalya Körfezi ile Fethiye Körfezi hizasında Akdeniz'e doğru uzanan uzantı üzerinde ve Antalya'ya 90 km uzaklıktadır. İlçenin yüzölçümü 1253 km2'dir. İlçenin güneyinde Akdeniz, batısında Finike ilçesi, batı ve kuzeybatı yönünde Elmalı ilçesi bulunmaktadır.

    İlçe üç tarafı dağlarla çevrili, denizden kuzeye doğru uzanarak tatlık mevkiinde son bulan verimli bir ova üzerinde yer almaktadır. Bu ovanın doğuya doğru uzantısı üzerinde Mavikent beldesi bulunmaktadır. Ova üzerinde Mavikent'ten başka altı köy daha vardır. İlçenin kuzeyindeki dağlar gittikçe yükselerek Beydağları'na kadar uzanan engebeli bir arazi oluşturmuştur.


    İklim Kumluca'da yazları kurak ve sıcak, kışları ılık ve yağışlı geçen tipik bir Akdeniz İklimi hüküm sürer. İlçe merkezine hemen hemen hiç kar yağmaz. Fakat Altınyaka, Gölcük, Kuzca, Büyükalan ve Dereköy gibi yüksek yerlere kış aylarında kar yağar. Bu iklim Seracılık için dünyanın en uygun iklimidir.Kumluca çok güzel bir yerdir


    Turizm İlçede; Olympos, Corydella, Rhodiapolis, İdebessiois, Gagae gibi önemli antik kentler bulunmaktadır. Özellikle, Olympos çok fazla yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilmektedir. 1991 yılında bu antik şehirde yapılan çalışmalar ve ortaya çıkarılan tarihi eserler, buranın tarihi ve turistik değerini daha da artırmıştır.

    İlçenin sahil şeridi 30 km.'dir. Bu sahil şeridinde Çavuşköy Kasabası'ndaki Adrasan koyu ile Olympos koyu; otel, motel, pansiyon ve restoranları ile yerli ve yabancı turistlere hizmet vermektedir. Mavikent Kasabası Karaöz Koyu'nda ise, tatil siteleri bulunmaktadır. Mavikent beldesi ile Finike ilçe sınırı arasındaki sahil şeridi, şu anda sadece yöre halkı tarafından inşa edilmiş ahşap evler (obalar) ile iskan edilmiştir. Ancak, Mavikent ve Beykonak sahillerinde tatil siteleri inşaatları yapımı da devam etmektedir.Ayrıca yayla turizmi olarak yerli halkın yaz döneminde yaylalara göç etmesiile olur.Ayrıca yabancı turistler yaylalara turlar düzenleyerek günibirlik olarak yaylaların o muhteşem havası suyu ve görüntüsüyle başbaşa mutlu saatler geçirirler.


    Nüfus Kumluca, Türkiye'nin nüfusu en hızlı artan ili olan, Antalya'nın nüfusu en hızlı artan ilçesidir.

    Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi çerçevesinde yapılan 2007 Nüfus Sayımına göre ilçenin toplam nüfusu 265.904. Toplam nüfusun 133.570’i erkek, 132.334’ü kadınlardan oluşmaktadır.

    İlçenin merkez (Kumluca) nüfusu 31.581, beldelerin nüfusu ise Beykonak 7.240, Çavuşköy 2.435 ve Mavikent 8.033.

    Köylerin nüfusları: Altınyaka 276, Belen 331, Beşikci 523, Büyükalan 234, Çaltı 172, Çayiçi 202, Dereköy 85, Erentepe 606, Gölcük 284, Güzören 435, Hacıveliler 2.963, Hızırkahya 904, İncircik 290, Karacaağaç 164, Karacaören 748, Kavak 620, Kuzca 377, Ortaköy 440, Salur 2.225, Sarıcasu 2.867, Toptaş 712, Yazır 883, Yenikışla 141, Yeşilköy 133

    İlçe bağlısı olarak merkez hariç olmak üzere ilçe merkezine bağlı; 3 belde, 24 köy ve 20 mahalleden oluşmaktadır.

    Yıllara göre ilçe nüfus verileri
    Yıllar Merkez Köyler Toplam
    2007 31.581 34.323 65.904
    2000 61,561
    1997 23,443 32,760 56,203
    1990 16,908 27,571 44,479
    1985 12,341 18,623 30,964
    1980 10,321 17,564 27,885
    1975 8,340 14,549 22,889
    1970 ???? ???? ????
    1965 ???? ???? ????
    1960 ???? ???? ????
    Belediye/Köy Population(2007)
    Kumluca 31.581
    Altınyaka 276
    Belen 331
    Beşikçi 523
    Beykonak 7.240
    Büyükalan 234
    Çaltı 172
    Çavuşköy 2.435
    Çayiçi 202
    Dereköy 85
    Erentepe 606
    Gölcük 284
    Güzören 435
    Hacıveliler 2.963
    Hızırkahya 904
    İncircik 290
    Karacaağaç 164
    Karacaören 748
    Kavakköy 620
    Kumlucayazarı 883
    Kuzca 377
    Mavikent 8.033
    Ortaköy 440
    Salur 2.225
    Sarıcasu 2.867
    Toptaş 712
    Yenikışla 141
    Yeşilköy 133
    Toplam 65.904


    Ekonomi İlçe ekonomisi'nde ana gelir kaynağı seracılıktır. Seracılık ilçe nüfusunun %95 ini doğrudan etkilemektedir. Çünkü ilçede yaşayan tum halk seracılığın ve portakal bahçelerinin ekonomisi ile işlerini yönlendirmektedir. İlçede turizm Çavuşköy Kasabası'ndaki Adrasan koyu ile Olympos koyu'ndaki otel, motel, pansiyon ve restoranları ile yerli ve yabancı turistlere hizmet vermektedir. Mavikent Kasabası Karaöz Koyu'nda ise, tatil siteleri bulunmaktadır. Mavikent beldesi ile Finike içe sınırı arasındaki sahil şeridi, şu anda sadece yöre halkı tarafından inşa edilmiş ahşap evler (obalar) ile iskan edilmiştir. Ancak, Mavikent ve Beykonak sahillerinde tatil siteleri inşaatları yapımı da devam etmektedir. Ayrıca yayla turizmi olarak yerli halk yaz döneminde yaylalara göç etmektedir. Ayrıca yabancı turistler yaylalara günübirlik turlar düzenlemektedirler. İlçede sanayi tesisi bulunmamaktadır.

    Sanılanın aksine milli geliri en yüksek ilçe değildir.


    Köyleri Altınyaka, Belen, Beşikci, Büyükalan, Çayiçi, Dere, Çaltı, Erentepe, Güzören, Gölcük, Hacıveliler, Hızırkahya, İncircik, Karacaören, Kavak, Karacaağaç, Kuzca, Ortaköy, Sarıcasu, Salur, Toptaş, Yazır, Yenikışla, Yeşilköy


    Manavgat

    Akdeniz Bölgesi'nde, Antalya ili'ne bağlı bir ilçe olan Manavgat'ın doğusunda Akseki, güneydoğusunda Gündoğmuş ve Alanya ilçeleri, güneyinde Akdeniz, batısında Serik ilçesi, kuzeyinde de Isparta ve Konya illeri ile çevrilidir.

    Manavgat, Antalya iline bağlı bir ilçedir. 2283 km²'lik yüzölçümüyle Antalya ilinin birinci büyük ilçesi konumundadır.Manavgat Şelalesi ,Türkiye'nin en düzenli akan akarsuyu Manavgat Irmağı ,Sorgun Çamlığı ve Titreyengöl,Manavgat Irmağı ve Akdeniz'in birleştiği nokta boğazı ile ünlüdür. İlçe merkez nüfusu 75.163 (2007 sayımı), köyler nüfus toplamı 89.951 (2007)'dır. Bu şekilde ilçe nufusu toplamda 165.114 (2007)'tür.Şehrin 2008 nüfusu ise 77.320'dir.


    Coğrafyası Manavgat'ın kuzeyi Toros Dağları ile çevrilidir. Sahil şeridi plajları ve eşsiz kumsallarla kaplıdır. Denizden iç bölgelere gidildikçe ekilebilen düz ovaların yanında engebeli bir arazi yapısı gözlenir. Toros Dağları arasında gizlenen Eynif Ovası ünlüdür. Toros Dağları üzerinde yörüklerin konakladığı yaylalar vardır. İlçenin Doğuda sınırını oluşturan Alara Çayı, Karpuz Çayı ve ilçe merkezinden Manavgat Nehri ile üzerindeki Manavgat Şelalesi ülkemizde olduğu kadar dünyaca da ünlüdür. Bunun yanında irili ufaklı dereler vardır.

    İlçe sınırlarında Manavgat Nehri üzerinde Oymapınar Barajı ve Manavgat Barajı adında iki tane hidroelektrik santrali vardır. Nehir üzerinde ikisi yaya ikiside araç trafiğine açık 4 küprü vardır.

    Nüfus Kentin nüfusu 2007 nüfus sayımına göre 75.163'dür. Bunun 38.522'si erkek, 36.641'i kadındır.

    ilçe bağlısı olarak merkez hariç olmak üzere ilçe merkezine bağlı; ? belde, ? köy ve ? mahalleden oluşmaktadır.

    Yıllara göre kent nüfus verileri
    Yıllar Kent
    2008 77.320
    2007 75.163
    2000 71.679
    1990 38.498
    1985 21.520

    İklim ve bitki örtüsü Manavgat'ın iklimi Akdeniz İklimi'dir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Don olayı tüm yıl boyunca ancak birkaç gün görülmektedir. Bazı yıllarda ise hiç don olmadığı gözlenmiştir.

    Sahil şeridinden itibaren, Toroslar'a kadar uzanan alan, tamamen ziraat alanıdır. Değişik bitkiler, meyveler ve ağaçlarla kaplıdır. Tarım arazilerinden sonra Toroslar'a çıkıldıkça maki ve orman alanları başlar. Toros dağları ise tamamen çalı ve maki türü bitkilerle kaplıdır. Maki türü bitkiler genelde mersin, çilek, geven ve kara dikendir. Torosların güneyinde alçak kısımlarda kızıl çam yer almaktadır. Yükseklere çıkıldıkça kızılçam'ın yerini kara çam, ladin, sedir ve ardıç almaktadır. Akarsu vadilerinde ise söğüt ve çınar yaygındır. yazları oldukça sıcak geçer ve 45 dereceyi geçtiği görülür.

    Tarihi Manavgat İlçesinin kuruluş tarihi ile ilgili olarak kesin bir tarih verilmese de sınırları içerisinde bulunan Side (Selimiye Köyü) ve Selge (Altınkaya Köyü) antik kentlerinin M.Ö. 6. yüzyılda kuruldukları sanılmaktadır.


    Manavgat 1220 yılında Selçuklu, 1472 yılında ise Osmanlı İmparatorluğu'nun idaresine geçmiştir.

    Manavgat adı buraya ilk yerleşen kendilerine manav adını veren türkler tarafından verilmiştir. 1071 Malazgirt Savaşından sonra Anadolu'ya ilk gelen Manavlu boyu Türkleri dokuz yıl içerisinde Bizans Rumlarının boşalttığı bölgelerde yerleşik hayata geçmişlerdir. Üsküdar kıyılarını dahi fetheden bu öncü Türkler, Bizans İmparatoru ile yaptıkları anlaşma sonucu Üsküdar'dan geri çekilmiş ve İzmit'in güneyinden itibaren İznik merkezli bir devlet oluşturmuşlardır. Günümüzde Şile'den Çanakkale'ye değin yerli Türk olarak kendilerini Manav olarak adlandıranlar bu devirdeki atalarımızın torunlarıdır. Osman Gazi ve Kayı boyunun ortaya çıkmasına daha 200 sene vardır. 1096 senesinden itibaren yüzbinlerce çapulcu ile defalarca saldıran Haçlılara karşı vuruşarak geri çekilinmiş ve Sultan Alaaddin Keykubat'ın yanında yer alan Manav Türkleri bu hizmetlerine mükafaten yeniden oluşturulan Manavgat şehrine isimlerini vermişlerdir. Sultan Alaattin Keykubat ise 1221'de fethettiği şehre Alaiyye ismini koyarak Manav Türkleri ile Alaaddin'in kader birliğini sonsuza kadar kayıt altına almıştır. Bu bölgeye gelen Manavlar ilk yerleştikleri Güney Marmara ile irtibatlarını koparmamış, Osmanlı ile birlikte yeniden buralara yerleşmişlerdir. Kuruluş devirlerinde Bursa medreselerinde birçok Manavgatlı ve Alaiyyeli (Alanyalı) talebe yetişmiştir.

    Ekonomi İlçenin doğal yapısı kısmen tarıma uygun olup bu bölgelerde tarım gelişmiştir. Geri kalan bölgeler olan orman ve fundalık alanlar ve hayvancılığın geliştiği köyler olarak ayrılır. İlçe köylerinde büyük ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin yanında hububat, susam, karpuz yetiştiriciliği ve özellikle son yıllarda zeytinciliğin giderek önem kazanmaktadır. Orman ürünleri işçiliği ve mevsimlik tarım işçiliği başlıca kazanç yolları olup sınırlı tarım arazilerinde hububat yanında son yıllarda kekik, kiraz ve ceviz gibi meyve yetiştiriciliği yapılmaya başlanmıştır.

    Son yıllarda pamuk üretimi azalmakta narenciye, açık alan ve örtü altı sebze yetiştiriciliğinde artma görülmektedir. İlçede sanayi gelişmemiştir. Ancak tarıma dayalı olarak pek çok fabrika bulunmaktadır.

    Bunlar dışında bölgenin doğal getirisi olarak turizm ilçenin en önemli gelir kaynaklarındandır.

    Turizm İlçeye her yıl binlerce turist gelir. Turizm ilçenin en çok istihdam yaratan iş koludur. 64 kilometrelik sahil şeridi ve Manavgat Şelalesi, özel çevre koruma alanları, tatil köyleri ile ilçede turizm oldukça gelişmiştir.

    Beldeleri
    Çolaklı
    Evrenseki
    Ilıca
    Kızılot
    Oymapınar
    Sarılar
    Side
    Taşağıl
    Kızılağaç
    Gündoğdu
    Karacalar

    Serik

    Akdeniz Bölgesi'nde, Antalya iline bağlı bir ilçe olan Serik, doğuda Manavgat, güneyde Akdeniz, batıda Merkez ilçe, kuzeyde Burdur ve Isparta illeri ile çevrilidir. Güney kesimi dışında oldukça dağlık olan ilçe toprakları kuzeyde batı Toroslardan, güneyde Akdeniz kıyısına kadar uzanır.

    Coğrafi durumu Serik ilçe merkezi, Antalya'nın 38 km doğusundadır. Akdeniz' de 22 km kıyı şeridine sahip olan ilçe, merkezi 8 km içeride, denizden 26 m yüksekliktedir. Kısmen dalgalı ovalık bir arazi üzerinde kurulmuştur. İlçenin yüzölçümü 1.550 km²'dir. Bunun 45.360 hektarı tarım arazisi, 65.764 hektarı da orman arazisidir. Serik, Antalya Ovası'nın doğuya doğru uzanan bir parçasını teşkil eder. Serik İlçesi batıda Antalya merkez ilçe; doğuda Manavgat; kuzeyde Burdur'un Bucak ilçesi ile Isparta'nın Sütçüler İlçes; güneyde ise Akdeniz ile çevrilidir.

    Dağlık kesimlerinde hayvancılık, ormancılık, ova kesimlerinde de ziraatçılık özellikle turfanda sebzecilik yapılmaktadır. Ticari hayatı Antalya şehir merkezine bağlıdır. İlçenin kuzeyinde batı Toros Dağları yükselmeye başlar.

    İlçede Akdeniz İklimi hakimdir. Yazlar kurak ve sıcak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Bu iklimin sonucu olarak doğal bitki örtüsü de makilerdir. Bölgenin en önemli akarsuları, Köprüçayı ve Aksu çaylarıdır.

    Tarihi Serik'te ilk yerleşim yeri, M.S. 2. yüzyılda Bergama Krallığı'na bağlı olarak bugünkü Yanköy Köyü yakınlarında bulunan Sillyon (Koçhisar tepesinde) da ve Belkıs Köyü'nde Aspendos olarak iki yerde kurulmuştur.

    Osmanlı maliye ve tapu kayıtlarında serikli, seriklü cemaat ya da aşiret boyunun yerleştiği ve ismini verdiği ilçe. Serik , Seriklü konar göçer yörükan taifesinin anadoluda ki diğer yerleşim alanları : Kayseriyye, Kırşehri, Beğşehri,İçel ve Aydın sancakları.

    Osmanlı son zamanında nahiye merkezi bugünkü Çandır beldesi ve SERİK sancağı diye anılır. Bugünkü ilçe merkezi o zaman Şevketiye isminde ve 1895 yılıda 49 hane olarak Teselyanın kaybedilmesiyle oradan gelen Hacı ismailli aşiretince kurulmuştur. Göç ettikleri için kendilerine muhacır (macır) demişlerdir. Birkısmı İzmirde diğer birkısmıda evveli Şam ahiride Şam diyerek bugünkü Şam şehrindedir.

    Batı Trakya Türkleri Balkan Savaşı sırasında Muhacir olarak, Girit Savaşı sırasında ise, Girit Türkleri Serik'e gelip yerleşmişlerdir.

    Ekonomisi [değiştir]İlçenin çalışma hayatı mevsimlere göre değişiklik göstermektedir. Özellikle yaz aylarından turizm sektöründeki canlılık ilçenin gelir kaynaklarındandır. Kışın ise nüfusun büyük çoğunluğu tarımla uğraşmaktadır. Bunun dışında ilçenin ekonomisinin büyük bir bölümü turizme ve tarıma dayalı olup, halkın % 90'ı turizmle ve tarımla uğraşmaktadır. Tarımsal faaliyetler için ihtiyaç duyulan insan gücünün bir kısmı kendi bölgesinden, bir kısmı da çevre il ve ilçelerden karşılanmaktadır. Otomotiv sektöründe Antalya piyasası için belirleyici bir rol oynamaktadır.

    İlçe ve bağlı beldelerde birçok sanayi tesisi de bulunmaktadır. Gerek 250 işyeri kapasiteli sanayii sitesi, gerekse fabrikalar ve büyük işletmeler ile canlı bir ekonomik yapısı vardır.

    Turizm
    Köprülü Kanyondan bir bölüm22 kilometrelik kıyı şeridine sahip olan ilçenin turistik yerlerin başında kıyı kesimindeki Belek gelmektedir. Bu belde son dönemlerde gerek ülke genelinde, gerekse dünya çapında turizm açısından sayılı yerlerdendir. Özellikle çağdaş tesisleri ve golfle anılan lüks tatil köyleri ile ünlüdür. Yılda 3 milyon turistin uğradığı Belek'te 50'den fazla 5 yıldızlı otel bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Belek kumsalının uzantısında Boğazkent de yazlıkları ve turistik tesisleriyle önem kazanmaktadır.

    Deniz turizmi dışında Serik'in dünyaca bilinen tarihi ve turistik ören yerleri olarak, Aspendos ve Sillyon gibi yerler sayılabilir. Bunlar dışında turizme kazandırılması için çalışmalar sürdürülen Akbaş Köyü'ndeki Zeytinlitaş Mağarası da ilçe turizmi için önemlidir.

    Ayrıca, Gebiz Bucağına bağlı Akçapınar köyünde bulunan Uçansu Şelalesi önemli bir doğa harikasıdır. İlçede Köprülü Kanyon ve Toros Dağları'nın uzantıları da mevcuttur.
    Konu aZaT07 tarafından (08.10.2009 Saat 15:22 ) değiş;tirilmiş;tir.
    DeĞeR VeRDiĞiN iNSaN SeNiN DeĞeRiNi BiLMiYoRSa;
    BıRaK KeNDi DeĞeRi iLe KaLSıN !!!!!!!!!!

  4. #4
    Emine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.08.2008
    Mesajlar
    20.276
    Konular
    10681
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    13
    Tecrübe Puanı
    100
    @Emine

    Standart

    antalya denilince akan sular duruyor ahhh antalya ahh ismi bile guzel
    asklar sehri sairler sehri varmi senden guzeli elinize saglik

  5. #5
    Emine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.08.2008
    Mesajlar
    20.276
    Konular
    10681
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    13
    Tecrübe Puanı
    100
    @Emine

    Standart Antalya - Manavgat - Genel Bilgiler

    28/6/2008
    Antalya - Manavgat - Genel Bilgiler
    Genel Bilgi
    İlçenin yüzölçümü : 2283 km2
    Denizden yüksekliği : 8 m-2500 m'dir.

    Sınırları: Kuzeyde Isparta ili Sütçüler ilçesi ile Konya ili Derebucak ilçesi, Doğuda; İbradı, Akseki, Gündoğmuş ve Alanya ilçeleri, Batıda; Serik ilçesi ile komşudur. Güneyde ise Akdeniz ile çevrilidir. 64 km.lik bir sahil şeridine sahiptir.

    İlçenin 423.360 Dek. Tarım Arazisi (%18.5), 106.950 Dek Çayır-Mera (%4.7), 1.658.480 Dek. Orman ve fundalık (%72.6), 16.350 Dek. su yüzeyi (%7.07), 77.860 Dek. (%3,4) Tarım dışı meskun mahallerdir.

    İklimi: Akdeniz iklimi hakimdir. Kışları ılık ve yağışlı, yazları sıcak ve kuraktır. Yıllık ortalama sıcaklık 29.1 C° dir(Temmuz). En yüksek sıcaklık 41.0 C°, en düşük sıcaklık 3.4 C° (Aralık ayında) olarak ölçülmüştür (2002). Yıllık metrekareye düşen yağış miktarı yaklaşık 945.6 kg/m2 dir. En fazla yağış 236.9 kg. ile Aralık ayında, en düşük yağış ise 0.2 kg. ile Ağustos ayında gerçekleşmiştir.

    Bitki Örtüsü: İlçenin güneyinden kuzeye doğru 5-15 km. arası engebeli bir arazi yapısından sonra dağlık bir yapıdadır. En önemli bitki örtüsü maki ve çam ormanlarıdır.

    Akarsular: İlçenin en önemli akarsuları, Manavgat Irmağı, Köprüpazarı Çayı, Alaraçayı ve Karpuzçay ' dır. Dünyaca ünlü Manavgat Şelalesi Manavgat Irmağı üzerinde ve ilçeye 2 km uzaklıktadır. Manavgat Irmağı üzerinde bulunan Oymapınar ve Manavgat I barajları elektrik üreten barajlardır.

    Nüfusu:
    Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre:
    1990 yılı
    Şehir nüfusu: 38.498
    Köylerinin nüfusu: 80.399
    Toplam nüfusu: 118.897

    2000 yılı
    Şehir nüfusu: 71.679
    Köylerinin nüfusu: 127.706
    Toplam nüfusu: 199.385

    Turizm bölgesi olması sebebiyle özellikle bahar-yaz dönemlerinde, Manavgat şehir nüfusunun üç kat daha arttığı unutulmamalıdır

  6. #6
    aZaT07 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    27.04.2009
    Mesajlar
    1.746
    Konular
    156
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    816
    @aZaT07

    Standart

    Alıntı Emine Rumuzlu Üyeden Alıntı
    antalya denilince akan sular duruyor ahhh antalya ahh ismi bile guzel
    asklar sehri sairler sehri varmi senden guzeli elinize saglik
    Hadi fotoğrafLarı da senden oLsun... Ama güzeL oLsun!!!
    DeĞeR VeRDiĞiN iNSaN SeNiN DeĞeRiNi BiLMiYoRSa;
    BıRaK KeNDi DeĞeRi iLe KaLSıN !!!!!!!!!!

  7. #7
    Emine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.08.2008
    Mesajlar
    20.276
    Konular
    10681
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    13
    Tecrübe Puanı
    100
    @Emine

    Standart

    tabikiiiii hemennnnnnnnnn isin icinde antalya var

  8. #8
    Emine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.08.2008
    Mesajlar
    20.276
    Konular
    10681
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    13
    Tecrübe Puanı
    100
    @Emine

    Standart




  9. #9
    Emine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.08.2008
    Mesajlar
    20.276
    Konular
    10681
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    13
    Tecrübe Puanı
    100
    @Emine

    Standart

    Antalya’nın 18 km. doğusunda Düden ve Aksu akarsuları arasında kurulmuştur. Antalya’dan Alanya yönüne giden yolda Aksu’dan kuzeye dönülür ve 2 km. sonra Perge’ye ulaşılır. Deniz kıyısında bulunmadığı için Korsanların baskı ve yağmalarından uzak kalmıştır. Bu nedenle gelişme sürecinde duraklamalar görülmez.Pamphylia’nın önde gelen şehirlerinden biri olan Perge, Kestros (Aksu) Nehri’nin 4 kilometre batısında iki tepe arasındaki geniş bir ovanın üzerinde kurulmuştur.

    M.Ö. IV. yüzyılda yaşayan ve Perge’den söz eden ilk yazar olan Skylax, şehrin Pamphylia’da olduğunu ifade eder. Yeni Ahit’de Havarilerin Faaliyetleri bölümünde “… Paul ve yoldaşları Paphos’tan ayrıldığı zaman Pamphylia’daki Perge’ye geldiler” cümlesi eski çağlarda Perge’ye denizden ulaşılabiliyor olduğunu gösterir. Tıpkı Kestros’un bugün uygun iletişim sağlaması gibi, eski çağlarda da dalgıçlar bölgeyi daha üretken kılıp Perge’de deniz ticaretine olanak sağlayarak önemli rol oynarlardı. Perge denizden 12 kilometre içerde olmasına rağmen, Kestros sayesinde bir kıyı şehri gibi denizin avantajlarından yararlanabiliyordu. Üstelik, içerde olmasından dolayı denizden gelen korsan saldırılarından da korunmuş oluyordu.

    Üçüncü ya da dördüncü yüzyıl dünya haritasının geç dönem kopyalarında Perge, Pergamon’da başlayan ve Side’de biten ana yolun yanında gösterilir. Strabon’a göre, şehir Truva Savaşı’ndan sonra Mopsos ve Kalkhas isimli kahramanların liderliğinde Argos’tan gelen koloniciler tarafından keşfedilmiştir. Dilbilimsel araştırmalar Achaean’ların Pamphylia’ya M.Ö. ikinci bin yılın sonlarına doğru girdiğini doğrular. Bu çalışmalara ek olarak, 1953’te Perge şehrinin Helenistik giriş kapısının avlusunda yapılan kazılarda bulunan M.S. 120 – 121 yıllarına ait yazıtlar da bu kolonileşmeye tanıklık eder; heykellerin altlarındaki yazılarda şehrin kurucularından Mopsos, Kalkhas, Riksos, Labos, Machaon, Leonteus ve Minyasas adlı yedi kahramandan söz edilir.

    Dördüncü yüzyılın ortalarına kadar Perge ile ilgili daha fazla yazılı kayıt yoktur. Bununla birlikte, Büyük İskender’in gelişine kadar Perge’nin Perslerin yönetiminde bulunuyordu. M.Ö. 333’te Perge, İskender’e teslim olmuştur. İskender’in ölümünden sonra, Perge kısa bir süre Antigonos’un nüfuz alanına ve daha sonra Seleucid egemenliği altına girmiştir. Seleucidler ve Pergamon kralı arasındaki sınır anlaşmazlığı, Apamea Antlaşması’ndan sonra da devam edince Roma Konsolosu Manlius Vulso M.S. 188’de arabulucu olarak Roma’ya gönderilmiştir. Manlius Vulso, III Antiochos’un Perge’de bir garnizona sahip olduğu öğrenince Pergamon Kralı’nın ısrarı ile şehri kuşatmıştır. Bu noktada, garnizon komutanı, konsolosu Antiochos’un izni olmadan şehri teslim edemeyeceği konusunda bilgilendirmiş ve bunun için otuz güne ihtiyacı olduğunu söylemiştir. Bu sürenin sonunda da Perge Pergamon’un eline geçmiştir.
    Yaklaşık olarak M.Ö. 133’te Pergamon Krallığı Roma’ya devredildiğinde Perge, tam bağımsız olmuştur.

    Perge’de kutsal sayılan tanrı ve tanrıçalar arasında Artemis’in önemli bir yeri vardır. Pamphylia lehçesinde Vanassa Preiia denilen bu eski Anadolu tanrıçası, Helenistik dönem madeni paralarının üzerinde bu adla görülür ve Yunan kolonileşmesinden sonra Artemis Pergaia adını alır. Madeni paraların üzerine kült heykel ya da kadın avcı olarak basılmasının yanı sıra, Perge’nin Artemis’i kazılarda bulunan bir çok heykel ve rölyefin de konusudur. Kare taş blok üzerinde kült heykel biçimindeki bir rölyef özellikle ilginçtir. Artemis Pergaia kültü, daha birçok şehirde görülür.

    Artemis Pergaia’nın bu kadar ünlü olmasına rağmen, ona ait tapınağın izleri henüz bulunamamıştır. Yalnızca Artemis’in altınla bezeli heykelini koruyan ve boyutları, güzelliği ve mimarisi antik yazarlar tarafından göklere çıkarılan bu ünlü anıtın madeni paralardaki şematik betimlemelerinden edinilen bilgiler bulunmaktadır. M.S. 46’da , Perge Hıristiyan dünyası için önemli bir olaya ev sahipliği yapmıştır. Yeni Ahit, Havarilerin Faaliyetleri bölümünde, St. Paul’ün Kıbrıs’tan Perge’ye oradan da Pisidia’daki Antiocheia’ya gittiği ve sonra Perge’ye dönerek bir vaaz verdiği anlatılır. St. Paul daha sonra şehirden ayrılarak Attaleia’ya gitmiştir.

    İmparatorluk döneminin başlangıcından itibaren, Perge’de iş projeleri hayata geçirilmiş ve M.S. ikinci ve üçüncü yüzyıllarda şehir yalnızca Pamphylia’nın değil, tüm Anadolu’nun en güzel şehirlerinden biri haline gelmiştir. Dördüncü yüzyılın ilk yarısında, Büyük Konstantin (324 – 337) krallığı sırasında, Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğu’nun resmi dini olmasıyla birlikte, Perge, Hıristiyanlığın önemli merkezlerinden biri olmuştur. Şehir beşinci ve altıncı yüzyıllarda da bir Hıristiyanlık merkezi olmayı sürdürmüştür. Sık görülen isyan ve akınlara karşı, kendilerini yalnızca akropolisin içinde savunabilen vatandaşlar, şehir surlarının içine çekilmişlerdir. Perge yedinci yüzyılın ortalarında baş gösteren Arap akınlarıyla kalan gücünü kaybetmiştir. Bu dönemde şehrin bir kısmı Antalya’ya göç etmiştir.

    Şehre giren bir kişinin karşılaştığı ilk bina, Kocabelen Tepesi’nin güney eteklerine inşa edilmiş Yunan-Roma tipi tiyatrodur. Yarım daireden biraz daha büyük olan cavea (seyirci oturma yerlerinin bulunduğu alan), ortasından geçen geniş bir diazomayla (yatay geniş basamak) ikiye ayrılmıştır. Toplam 13.000 kişilik tiyatro diazomanın altında 19, yukarısında 23 oturma sırasından oluşur. Roma tiyatrosu mimari kurallarına uygun olarak, giriş ve çıkış yolu olarak kullanılan tiyatro galerilerinde, izleyiciler diazomaya her iki uçtan, kemerli geçitlerden ve merdivenlerden geçerek her iki tarafta da bulunan paradoslardan (yan çıkış kapıları) ulaşırlar ve buradan da oturacakları yerlere dağılırlardı.

    Cavea ve sahne arasında orkestraya ayrılan alan, yarım daireden biraz daha geniştir. Orkestra alanı, üçüncü yüzyıl ortalarında gladyatör ve vahşi hayvan dövüşlerinin popüler olduğu zamanlarda arena olarak kullanılmıştır. Bu alanın etrafı, hayvanların kaçmasını engellemek için Herme formunda yapılmış mermer toplar arasından geçen oyma panellerle çevrilmiştir. Kısmen ayakta duran iki katlı sahne harabesi, sütunlu mimarisi ve heykel süslemeleriyle M.S. II. yüzyılın ortalarına tarihlendirilebilir. Harabenin cephesinde sanatçıların girişlerini ve çıkışlarını sağlayan beş kapı arasındaki sütunlar yukarıdaki dar bir podyumu destekler.

    Tiyatronun en belirleyici özelliği, podyumun bu yüzünü süsleyen mitolojik konulu rölyeflerdir. Sağdaki ilk rölyef, mitolojide nymph (su, dağ ve ormanlarda yaşayan periler) olarak bilinen kadınlardan biri ile Perge’nin can damarı Kestros (Aksu) Nehri’ni kişileştiren yerel bir tanrıyı betimler. Buradan itibaren rölyefler sırasıyla, şarap tanrısı ve tiyatroların kurucusu ve koruyucusu olan Dionysos’un tüm hayatını anlatır. Dionysos, Zeus’un ve bir kralın kızı olan ve baharla karşılaştırılan güzelliği dillere destan Semele’nin oğludur. Kocasını sürekli kıskanan Tanrıça Hera, oğlu ile birlikte Semele’den kurtulmak ister. Tanrıça, Semele’yi kandırmak için kızın annesinin kılığına girer ve Semele’den Zeus’u tüm ihtişamı ve gücüyle görmesine izin vermesi konusunda ikna etmesini ister. Her şeye inanan Semele oyuna gelir ve Zeus’a razı olması için yalvarır. Sevgilisinin yalvarışlarına dayanamayan Zeus, iki tekerlekli at arabasıyla Olympos’tan iner ve onlara görünür ancak, ölümlü Semele, Zeus’un parlaklığına dayanamaz ve alevler içinde kül olur. Ölürken, doğmasına henüz zaman olan aşkının meyvesine hayat verir ve onu alevlerin dışına fırlatır. Zeus bu erkek bebeği alır, kendi kalçasını yararak bebeği yerleştirir, yarayı diker ve bebeği normal doğum zamanı gelene kadar orada saklar. Bu nedenle önce annesinin rahminden daha sonra da ikince kez babasının kalçasından dünyaya gelen çocuğa Dionysos-born (çifte doğan) adı verilir. Böylece, bebek Hera’nın kötülüklerinden korunabilmesi, beslenebilmesi ve yetişkinlik çağlarına erişebilmesi için, Hermes tarafından Nysa Dağı’ndaki nymph’lere götürülür. Nymphler, burada çocuğu özel ilgi ve sevgiyle büyütürler. En sonunda, genç bir adam olan Dionysos bir gün mağaranın duvarlarında yetiştirilen asmalardaki tüm üzümlerin suyunu içer. Şarap, böylece keşfedilir. Yeni içkisini dünyanın her köşesine tanıtmak ve asma kültürünü yaygınlaştırmak için şarap tanrısı, iki panterin çektiği iki tekerlekli arabasıyla dünya turuna çıkar.
    Ne yazık ki, bu güzel kabartmaların önemli bir bölümü sahnenin çökmesi sonucu hasara uğramıştır. 1985’de başlayan kazılar süresince bulunan bu parçalar, orijinalinde yapının değişik konulardaki daha fazla frizle süslendiğinin kanıtıdır. Yapının hangi bölümüne ait olduğu anlaşılamayan 5 metre uzunluğundaki bir frizin konusu özellikle ilginçtir. Bu frizde, Tyche sol elinde bir bereket boynuzu ve sağ elinde bir kült heykel taşır. Bunun her iki tarafında tanrıçalarına kurban etmek için boğalar getiren bir yaşlı adam ve iki gencin figürleri vardır.

    Tiyatrodan şehre giden asfalt yolun sağında eski çağlardan günümüze kalan en iyi korunmuş stadyumlardan biri vardır. 34×334 metre ölçülerindeki bu büyük dikdörtgen yapı, kuzey ucunda at nalı şeklindedir ve güneyi açıktır. Binaya büyük olasılıkla bu noktadan anıtsal ahşap bir kapıdan geçilerek girilmekteydi. Stadyumun altında, uzun kenarlarının her birinde otuzar ve kuzey ucundaki kısa kenarında on tane olmak üzere toplam yetmiş kemerli oda bulunmaktadır. Bu odalar birbirlerine bağlıdır ve her üç bölmede bir tiyatroya giriş vardır. Bu bölmelerin günümüze kadar ulaşabilenlerinin üzerindeki, sahiplerinin adının yazılı olduğu ve çeşitli malların listelendiği yazıtlardan bu yerlerin dükkan olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Kemerli odaların üzerinde bulunan oturma sıraları 12,000 kişilik oturma kapasitesi sağlar. Üçüncü yüzyılın ortalarında gladyatör vahşi hayvan dövüşleri popüler olunca, stadyumun kuzey ucu koruyucu kafeslerle çevrilmiş ve arenaya dönüştürülmüştür. Mimarisi ve taş işçiliği, bu büyük yapının M.S.II. yüzyıla ait olduğunu kanıtlar.

    Şehir surlarının dışında kalan dikkate değer bir başka kalıntı da Bithynia Valisi Plancius Verus’un kızı Plancia Magna’nın lâhdidir. Şehrin anıtlarla ve heykellerle bezeli birçok yerine sahip olan ve Perge’deki kamusal işlerin başını çeken Plancia Magna, varlıklı ve yurttaşlık bilincine sahip bir kadındı. Topluma yaptığı hizmetlerden ötürü, halk, meclis ve senato Plancia’nın heykellerini dikmiştir. Çeşitli yazıtlarda Plancia’nın adı şehrin idaresindeki en üst düzey memurluk olan “demiurgos” sıfatı ile birlikte yazılır. Buna ek olarak, Plancia Magna, ömür boyu tanrıların anası rahibesi, Artemis Pergaia rahibesi ve imparatorluk kültü baş rahibesi idi.

    Perge’nin büyük bir kısmı, bazı bölümlerinin tarihi Helenistik döneme kadar uzanan surlarla çevrilidir. İstihkam duvarlarının üzerine 12-13 metre yüksekliğinde kuleler inşa edilmiştir. Ancak sürekli barışın ve sükunetin sağlandığı Pax Romana döneminde surlar önemini yitirmiş ve duvarların ötesinde tiyatro ve stadyum gibi yapılar hiç korkmadan inşa edilmiştir. Dördüncü yüzyılda yapılan surlardaki geç döneme ait kapıların birinden geçerek şehre giren biri, daha sonraki dönemlerde yapılan duvarlarla çevrili 40 metre uzunluğunda küçük, dikdörtgen bir avluya gelir. Bu avludan zafer takı formunda ve oldukça süslü ikinci bir kapıya, güney kapısına geçilir. Bu kapı, 92 metre uzunluğunda ve 46 metre genişliğinde trapezoid biçimli avluya çıkar. İmparator Septimus Severus ( M.S. 193 – 211) hükümdarlığı süresince tören alanı olarak kullanılan bu avlunun batı duvarında anıt çeşme ya da nymphaeum vardır. Yapı, geniş bir havuzun arkasında iki katlı zengin süslemeli bir bina cephesinden oluşmaktadır. Yazıtından yapının, Artemis Pergaia, Septimius Severus ve karısı Julia Domna ve oğullarına ithaf edildiği açıktır.

    Nymphaeum kazılarında bulunan binanın cephesine ait bir yazıt, bina cephesinin parçaları ve Semptimius Severus’un ve karısının mermer heykelleri, şimdi Antalya Müzesi’ndedir. Nymphaeum’un tam kuzeyindeki anıtsal koridor, Pamphylia’daki en geniş ve en muhteşem hamama açılır. 13×20 metre ölçülerindeki geniş havuz (natacia), kamuya açık büyük spor alanının (palaestra) güney portico’sunda (sütunlu giriş) yarım daire formunda bir odanın içini kaplar. Palaestra, ön tarafta bir portico ile sınırlandırılır. Pergeliler palaestra’da spor yaptıktan sonra bu havuzda temizlenirlerdi. Ön cephenin dinamik mimarisinden, cephede kullanılan renkli mermerlerden ve dekor olarak kullanılan Genius, Heracles, Hygiea, Asklepios ve Nemesis heykellerinden, bu alanın göz kamaştırıcı bir güzelliğe sahip olduğu açıktır. Buradan bir başka kapı, gene havuzlu bir alan olan frigidarium’a (soğuk su odası) çıkar. Hamama girecek insanlar bu havuza girmeden önce havuzun kuzey kenarı boyunca sığ bir kanaldan akan suda ayaklarını yıkarlardı. Varolan kanıtlar frigidariumun Muse (Zeus ve Mnemosyne’nin dokuz kızının, dokuz sanat dalı tanrıçası kız kardeşin her birine verilen genel ad) heykelleriyle bezendiğini gösterir. Buradan sonra birbirine bağlantılı tepidarium ve caldarium vardır. Bu odaların altında kazan dairesinden gelen sıcak havanın dolaşımını sağlayan ısıtma sistemine ait tuğla dizileri görülür. Roma hamamında yıkanmak çok aşamalı bir işlemdi. Hamama giren kişi ilk olarak apodyterium denilen bir odada giysilerini çıkartır ve bundan sonra spor yaptığı palaestra’ya girerdi. Gösterdiği fiziksel efor sonucu oluşan terinden ve kirinden arınmak için havuza girer ya da caldrium’daki sıcak suyla yıkanırdı. Buradan sonra, soğuk su banyosu için tepidarium’a ya da frigidarium’a giderdi.

    Roma döneminde hamam sadece yıkanmak için kullanılan bir yer değil, aynı zamanda erkeklerin günlerini geçirmek için buluştukları ya da çeşitli önemli konuları tartıştıkları bir yerdi. Frigidarium’un kuzeyindeki uzun dikdörtgen bölüm muhtemelen hamama gelenlerin gezindiği ve sohbet ettiği bir yerdi. Bu odanın batı duvarlarında uzun, mermer bir sıra vardır. Kazılar süresince birçok sütun tabanında bulunan yazıtlar, sütunların üzerinde bulunan heykellerin Claudius Peison isimli biri tarafından bağışlandığını gösterir. İçerdeki avlunun kuzey ucunda Perge’nin en görkemli yapısı olan Helenistik giriş kapısı vardır. Tarihi M.Ö.III. yüzyıla uzanan ve arkasında at nalı şeklinde bir avlu olan iki kuleden oluşan bu kapı, çağın savunma stratejisine uygun olarak akıllıca tasarlanmıştır. Kuleler üç katlıdır ve koni şeklindeki çatılarla örtülmüştür. Plancia Magna’nın yardımıyla, M.S. 120 ve 122 yılları arasında bu avlunun dekorasyonunda çeşitli değişiklikler yapılmış ve savunma için kullanılan bu yapı şeref avlusuna dönüştürülmüştür. Bina cephesini oluşturmak için kat kat renkli mermerler döşenmiş, birkaç yeni niş açılmış ve korinth tarzı sütunlar ilave edilmiştir. Alt kısımlardaki nişlerde Afrodit, Hermes, Pan ve Dioskouroi gibi tanrı ve tanrıçaların figürleri yer almaktaydı. Avluda yapılan kazılarda dokuz heykelin yazılı kaideleri bulunmuştur ancak heykellere henüz ulaşılamamıştır. Yazıtlara göre, muhtemelen yukarıdaki nişlerin içinde yer alan bu heykeller, tarihi belgelerde de anlatıldığı gibi Truva Savaşı’ndan sonra Perge’yi kuran efsanevi kahramanları temsil etmekteydi. İki heykel kaidesi üzerindeki yazıtta, M. Plancius Varus ve oğlu C. Plancius Varus’un isimleri Perge’ye karşı olan cömertliklerinden ve yüceliklerinden dolayı “kurucu” sıfatıyla yer almaktadır, kendilerine bu şeref uygun görülmüş ve Perge’nin ikinci kurucuları olarak kabul edilmişlerdir. At nalı şeklindeki avlu kuzeyde Plancia Magna tarafından yaptırılan zafer takı şeklindeki anıtsal giriş kapısı ile sınırlandırılmıştır. Kazılarda ortaya çıkartılan heykel kaidelerindeki yazılar, giriş kapılarındaki nişlerde Nerva’dan Hadrian’a kadar olan süreçte hükümdarlık süren imparatorların ve karılarının heykellerinin durduğunu göstermektedir. 65 metrekarelik agora, Helenistik giriş kapısının doğusunda yer alır. Geniş bir stoa (kenarları sütunlu gezinti caddesi), dört bir kenardan dükkanlar dizili bir merkezi çevreler. Bu dükkanların zeminleri renkli mozaiklerle döşenmiştir. Kuzey portico’daki bir dükkanın önünde eski oyunlarda kullanılan ilginç bir taş görülebilir. Kişi başına altı taş ile oynanan ve bu taşların zar gibi atıldığı oyunun, benzer taşlara komşu şehirlerde de rastlanmasından dolayı, o dönemlerde bölgede popüler olduğu sanılmaktadır. Avlunun ortasında Side’deki agora’da (çarsı) olduğu gibi yuvarlak bir yapı vardır; bu yapının kesin özellikleri henüz bilinmemektedir.

    Kuzeyden güneye şehir merkezi boyunca, restorasyon çalışmaları halen süren sütunlu bir cadde, acropolis’in (hisar) yakınında bulunan Demetrios-Apollonios Zafer Takının altından geçerek uzanmaktadır. Bu cadde doğudan güneye inen bir başka cadde ile kesişir. 250 metre uzunluğundaki bu caddenin iki kenarında, arkalarında sıra sıra dükkanlar bulunan geniş portico’lar vardır. Bu şekilde, iki tarafı sütunlu mimari, Romalıların perspektif anlayışlarını yansıtan çeşitli örnekler sunar. Ayrıca bu portico’lar insanlara kışın şiddetli yağışlardan ve yazın Perge’nin kavurucu sıcaklarından korunabilecekleri yer sağlardı. İklim koşullarına uygun olmasından dolayı, bu tip caddelere güney ve batı Anadolu şehirlerinde sık sık rastlanırdı. Perge’nin sütunlu caddesinin en ilgi çekici yanı yolu ortadan bölen havuzumsu su kanallarıdır. Nehir tanrısı Kestros tarafından akıtılan bu temiz ve berrak su, caddenin kuzey ucundaki anıt çeşmeden (nymphaeum) çıkar, oradan da durgun bir şekilde kanallara akar ve Pamphylia’nın kavurucu sıcaklarında Pergelileri bir nebze serinletirdi. Hemen hemen caddenin tam ortasında, portico’ya ait rölyeflerle bezeli dört sütun göze çarpar. İlk sütunda dört atın çektiği bir savaş arabasına binen Apollo; ikinci sütunda avcı kadın Artemis; üçüncü sütunda şehrin mitolojik kurucularından Calchas ve son olarak dördüncü sütunda şans tanrıçası Tyche tasvir edilmiştir.

    Ana yol, akropolisin ayağında M.S.II. yüzyılda inşa edilen bir başka nymphaeumda (anıt çeşme) son bulur. İki katlı yapının zengin cephe mimarisi ve sayısız heykelleri, yapıyı Perge’nin en dikkat çekici anıtlarından biri yapar. Kaynaktan getirilen sular, çeşmenin tam ortasındaki nehir tanrısı Kestros heykelinin altından aşağıdaki havuza boşalır ve buradan kanallar yoluyla caddelere akardı. Caddelerin kesiştiği Apollonios Zafer Takından sola dönüp Helenistik kapıdan geçince Perge’nin en eski binası olarak bilinen palaestra ile karşılaşılır. Burada, öğretmenleri denetiminde şehrin gençleri güreş antrenmanı ve beden eğitimi yaparlardı. Bir yazıta göre, odalarla çevrilmiş olan açık alandan oluşan bu büyük kare yapı, C. Julius Cornutus tarafından M.S. 41–54 yılları arasında hüküm süren İmparator Claudius anısına yaptırılmıştır.

  10. #10
    SaiL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    13.11.2009
    Yaş;
    40
    Mesajlar
    3.857
    Konular
    680
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    100
    @SaiL

    Standart

    evet, antalya güzel şehirdir, Adana kadara olmasa da....
    Konu SaiL tarafından (17.11.2009 Saat 06:14 ) değiş;tirilmiş;tir.

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş