http://img25.imageshack.us/img25/8297/hasretgltekin.jpg"]http://img25.imageshack.us/img25/8297/hasretgltekin.jpg Hasret Gültekin (d. 1 Mayıs 1971 - ö. 2 Temmuz 1993), müzisyen. Saz sanatçısı. 2 Temmuz 1993 Cuma günü camiden çıkan bir grubun çıkardığı olaylar sonucunda Sivas Madımak Oteli'nin yakılması sonucunda katledilerek öldürülmüştür. Sivas İmranlı'nın Han köyünde dünyaya geldi. Koçgiri aşireti'ne mensup bir Kürt'tür. Süleyman ve Hacıhanım Gültekin'in üçüncü çocuğu olan sanatçı

Bu konu 6289 kez görüntülendi 8 yorum aldı ...
Hasret Gültekin hayatı 6289 Reviews

    Konuyu değerlendir: Hasret Gültekin hayatı

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 6289 kez incelendi.

  1. #1
    Nasid hicrani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    2.197
    Konular
    360
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    716
    @Nasid hicrani

    Standart Hasret Gültekin hayatı


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]

    Hasret Gültekin (d. 1 Mayıs 1971 - ö. 2 Temmuz 1993), müzisyen. Saz sanatçısı. 2 Temmuz 1993 Cuma günü camiden çıkan bir grubun çıkardığı olaylar sonucunda Sivas Madımak Oteli'nin yakılması sonucunda katledilerek öldürülmüştür.

    Sivas İmranlı'nın Han köyünde dünyaya geldi. Koçgiri aşireti'ne mensup bir Kürt'tür[kaynak belirtilmeli]. Süleyman ve Hacıhanım Gültekin'in üçüncü çocuğu olan sanatçı Türkçe'nin yanısıra ana dili Kürtçe'yi de kullanmıştır.

    Gültekin 6 yaşında iken bağlama çalmaya başladı. Girdiği Kadıköy Maarif Koleji ve Anadolu Lisesini yarıda bırakarak müzik hayatına başladı. İlk resitalini Kadıköy Moda Sineması'nda verdi ve ilk albümü "Gün Olaydı"yı 16 yaşında çıkardı. Büyük usta Talip Özkan`ın öğrencisiydi. 1989 yılında çıkardığı "Gece ile Gündüz Arasında" adlı albümü ile sadece sesi ile değil bağlama ve şelpe tekniğiyle de dikkatleri çekti. Çok sayıda sanatçının albümüne müzik yönetmeni olarak imza atmıştır. 1991'de "Rüzgarın Kanatlarında" adlı bir albüm daha çıkarmıştır.

    Sayısız uluslararası festivalde Türkiye'yi temsil eden Hasret Gültekin, 1991'de Yeter Gültekin'le evlendi, Hasret Roni babasının ölümünden sonra doğdu.

    Pir Sultan Abdal Kültür Festivaline katılmak üzere gittiği Sivas'ta,22 yaşında,kundaklanan Madımak Oteli'nde hayatını kaybetti. Ölümünden sonra Kalan Müzik tarafından "Seçmeler" adlı bir toplama albümü ve 1993 yılında Yunanlı Rambetiko grubu Prosechos ile birlikte verdiği "Ege'nin iki yakası" adlı konserdeki bazı şarkılardan oluşan ve aynı adı taşıyan albüm Hasret Gültekin Kültür ve Sanat Merkezi tarafından yayımlandı.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Hasret Gültekin hayatı

          Kategori: Atış Serbest

          Konuyu Baslatan: Nasid hicrani

          Cevaplar: 8

          Görüntüleme: 6289

    Konu Nasid hicrani tarafından (20.04.2009 Saat 21:59 ) değiş;tirilmiş;tir.

  2. #2
    Nasid hicrani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    2.197
    Konular
    360
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    716
    @Nasid hicrani

    Standart

    .............

  3. #3
    aybala__@ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    654
    Konular
    66
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    615
    @aybala__@

    Standart


    İNSAN ÖMRÜNÜ


    Bir insan ömrünü neye vermeli
    Harcanıp gidiyor ömür dediğin
    Yolda kalan da bir yürüyen de bir
    Harcanıp gidiyor ömür dediğin


    Yüreğin ürperir kapı çalınsa
    Esmeyen yelinden hile sezerler
    Künyeler kazınır demir sandıkta
    Tükenip gidiyor ömür dediğin


    Dışı eli yakar içi de seni
    Sona eklenmeli sözün öncesi
    Ayrılık gününün kör dereleri
    Bölünüp gidiyor nehir dediğin


    Bir insan ömrünü neye vermeli
    Para mı onur mu taş diken bir yol
    Ağacın köküne inmek mi yoksa
    Savrulup gidiyor yaprak dediğin

  4. #4
    Nasid hicrani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    2.197
    Konular
    360
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    716
    @Nasid hicrani

    Standart

    sgolun varolun ilginize teşekkürler

  5. #5
    teldentele - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    06.02.2014
    Yaş;
    58
    Mesajlar
    4
    Konular
    0
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    0
    @teldentele

    Standart Cevap: Hasret Gültekin hayatı

    Hasret Gültekin - Egenin İki Yakası


    1.Doğaçlama
    Söz(Enstrumental)
    Müzik(Enstrumental)



    2.Telli Turnam
    SözKaynak kişi: Bahar Gündoğdu
    MüzikDerleyen: Nevzak Üçyıldız

    Aşağıdan gelen telli turnam ey,
    İçinizde telli turnam yok benim,
    Yarenden yoldaştan soran olursa,
    İçinizde telli turnam yok benim.

    Üç derdim var idi,
    Sen de beş etme,
    İçinizde telli turnam yok benim.

    Saçları kara yarim,
    Her sabah tara yarim,
    Tellerinin içinde,
    Gönlümü ara yarim.

    Siyah saçın örmezler,
    Seni bana vermezler,
    Gel beraber kaçalım,
    Karanlıkta görmezler.



    3.Çay Başına Bostan Ektim
    SözYöre: Antalya, Kaynak kişi: Zeki Yantaş
    MüzikDerleyen: Muzaffer Sarısözen

    Çay başına aman aman, bostan ektim bitmedi,
    İnme turnam, susuzda selsiz kadınım da çöllere.
    Ben ölürsem meyil de verme kadınım da ellere.

    İstanbul'dan aman aman, cura dedim saz geldi,
    İnme turnam, susuz da selsiz kadınım da çöllere,
    Ben ölürsem, meyil de verme kadınım da ellere.



    4.Suda Balık Yan Gider
    SözYöre: Kırşehir, Kaynak kişi: Neşet Ertaş
    MüzikDerleyen: Muzaffer Sarısözen

    Suda balık yan gider ,
    Açma yarem kan gider ,
    Geçme kapım önünden,
    Cahilim aklım gider.

    Leyli leyli türkmen kızı,
    Sen allar giy ben kırmızı,
    Yine doğdu tan yıldızı,
    Olmaz olsun tan yıldızı.

    Suda balık yan gidiyor,
    Açma yarem kan gidiyor,
    Düştüm bir merhametsize,
    Hiç halimden bilmiyor.



    5.Gel Efendim
    SözPir Sultan Abdal - Geleneksel
    MüzikPir Sultan Abdal - Geleneksel

    Gel şu benim derdime bir derman eyle,
    Alemler derdine derman olansın, aman aman,
    Özümün hükmüne de bir ferman eyle,
    Efendim, tabibim, gül yüzlüm, cenanım,
    Yandım, yanasıl ey,
    Gel efendim gel,gel.
    Gel tabibim ey...



    6.Bütün Evren Semah Döner
    SözYöre: Hüdai
    MüzikHüseyin Karakuş

    Bütün evren semah döner
    Aşkından güneşler yanar
    Aslına ermektir değer
    Beş vakitle avunmayın.

    Canan bizim canımızdır ,
    Teni bizim tenimizdir ,
    Sevgi bizim dinimizdir,
    Başka dine inanmayız.

    Hüda-i'yim hüdamız var
    Dost elinden bademiz var
    Muhabbette gıdamız var
    Ölüm ölür biz ölmeyiz.



    7.Bu Bir Sevdadır Sevdiğim
    SözKaynak: Ali Murtaza Dede
    MüzikKaynak: Ali Murtaza Dede

    Şu alemi irşad eden,
    Bu bir sevdadır sevdiğim,
    Gahide perişan eden,
    Bu bir dalgadır sevdiğim,

    Severim kaşı karayı,
    Etmem hile duvarayı,
    İstemem yüzü karayı,
    Beni aldatır sevdiğim.



    8.Teke Zotlaması
    Söz(Enstrumental)
    Müzik(Enstrumental)



    9.Hopa Şinanay
    SözÇiftetelli / Prosechos Grubu
    MüzikBağlama: Hasret Gültekin

  6. #6
    teldentele - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    06.02.2014
    Yaş;
    58
    Mesajlar
    4
    Konular
    0
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    0
    @teldentele

    Standart Cevap: Hasret Gültekin hayatı

    Hasret Gültekin - Gece ile Gündüz Arasında


    1- Paramparça

    Benim her günüm karalı
    Paramparça olsun dünya
    Üstünde gamlar dolanır
    Döne dursun çarkın dünya

    Fezai der n'olacağım
    Bent boyumda öleceğim
    Mezarda da diyeceğim
    Dönmez olsun çarkın dünya



    2- Merhaba Çocuk

    Her akşam olmadan önce solgunlaşır gökyüzü
    Ve herşey geçer usulca
    Ve herşey daha yorgun sessiz
    O zaman daha da çoğalır denizler
    Merhaba çocuk
    Göçler ve savaşlar yenilir
    Öğrenmelisin, düşünmelisin, yaratmalısın
    Ve hergün daha umutlu
    Ve herşey yaşanmadı daha



    3- Gece ile Gündüz Arasında

    Gece ile gündüz arasında,
    Bir bileyi taşındayım ben.
    Yer ile göğün arasında,
    Dostumun gözyaşındayım ben.

    Demirciler dövdü canımı,
    Doğrudur, emzirdim anamı.
    Kızıma öğrettim adını,
    Sanki beşyüz yaşındayım ben.

    Yaşadım, yaşamaz gibi,
    İyi iken kötüler gibi,
    Gülerken hep ağlar gibi,
    Toprağın gözyaşındayım ben..



    4- Bir an Yum Gözlerini

    Bir an yum gözlerini,
    Bugün güzel bir gün olacak,
    Bir an yum gözlerini,
    Yarın çok güzel bir gün olacak.

    Çekingen ayak sesleri,
    Yaşlı yorgun trenler,
    Dar zamana kurulu saatler,

    Bir an yum gözlerini.

    Bir topal yarış atı, düş değil.
    Ve görmeyen bir ressam, doğru mu?
    Ve dokuz can alan birisi,
    Kurtardı karıncayı, bir damla denizden.

    Bir an yum gözlerini.

    Anlatılamayan, resmedilemeyen,
    Bembeyaz bir gülüş,
    Bir gelin kızın çeyizi bu.

    Bir an yum gözlerini.

    Dağları eritmeye durmuş demirci,
    Saçları ağarmış eski bir değirmenci,
    Anne demeyi öğrenen çocuk sevinci,

    Bir an yum gözlerini...

    Ahmet Çuhacı



    5- Acıyı Bal Eyledik

    Bak şu bebelerin güzelliğine
    Kaşı destan gözü destan
    Elleri kan içinde
    Kör olasın demiyorum
    Kör olma da gör beni

    Damda birlikte yatmışız
    Öküzü hoşça tutmuşuz
    Koyun değil şu dağlarda
    San kendimizi gütmüşüz

    Hor baktık mı karıncaya
    Kırdık mı kanadını serçenin
    Ya nasıl kıyarız insana

    Sen olmazsan öldürmek ne
    Çürümek ne zindanlarda
    Özlem ne ayrılık ne
    Yokluk ne yoksulluk ne
    İlenmek ne dilenmek ne
    İşsiz güçsüz dolanmak ne
    Gün gün ile barışmalı
    Kardeş kardeş duruşmalı
    Koklaşmalı söyleşmeli
    Korka korka yaşamak ne

    Körolasın demiyorum,
    Körolma da gör beni..

    Ekildik, toprak olduk
    Çekildik, bayrak olduk
    Döküldük, yaprak olduk
    Geldik bugüne

    Ekmeği bol eyledik
    Acıyı bal eyledik
    Sıratı yol eyledik
    Geldik bugüne

    Hor baktık mı karıncaya
    Kırdık mı kanadını serçenin
    Ya nasıl kıyarız insana



    6- Tam da Alışmışken

    Tam da alışmışken, sıcacık gülücüğüne,
    Sebiler haykırırken, çığlık çığlığa,
    Hüzün niye, bu ağlamaklı,
    Hasret kalmak, kahrolmak niye ?

    Tam da alışmışken, parlayan gözlerine,
    Mutluluk yansıtırken, ışık ışığa,
    Nefret niye, bu karamsarlık,
    İsyan etmek, dargınlık niye?



    7- Dağlar Dağlar

    Ovaları birer birer
    Çok gezmişim özüm dağlar
    Kudretimi sizden aldım
    Dizil karlı bizim dağlar

    Kudretimi sizden aldım
    Dizil karlı bizim dağlar

    Bir konuğum bu dünyada
    Bir gün ömrüm gider bağda
    Vurgunu salar yada
    Dizil karlı bizim dağlar

    Kayaları başbaşadır
    Güneylerin temaşadır
    Bitik ömrü çok yaşadır
    Dizil karlı bizim dağlar

    Bir konuğum bu dünyada
    Bir gün ömrüm gider bağda
    Vurgunu salar yada
    Dizil karlı bizim dağlar



    8- Gönül Çalamazsın

    Gönül çalamazsın aşkın sazını
    Ne perdeye dokun, ne teli incit
    Eğer çekemezsen gülün nazını
    Ne dikene dokun, ne gülü incit

    Dinle ki bülbülü, gelesin coşa
    Karganın namesi gider mi hoşa
    Meyvasız ağacı sallama boşa
    Ne yaprağını dök, ne dalı incit

    Bekle dost kapısın sadık dost isen
    Gönüller tamir et ehli dil isen
    Sevda sahrasında Mecnun değilsen
    Ne Leyla'yı çağır, ne çölü incit



    9- Dilek

    Ölü evlerin değil,
    Düğün evlerin olsun.
    Kara kuşların değil,
    Uçan kuşların olsun.

    Göz ne ekecek, sevgin,
    Beşikte gülecek yavrun,
    Güneşin, yağmurlu denizin,
    Açan güllerin olsun.

    Terini serip toprağa,
    Kurutacak güneşin olsun.
    Türküler söyle dağlara,
    Gökyüzü kuşlarla dolsun.



    10- Dört Kurşun

    Bedrettin yiğitleri ufka baktılar.
    Gitgide yaklaşıyordu toprağın sonu
    Fermanlı bir ölüm kuşunun kanatlarıyla.
    Oysa ki onlar bu toprağı,
    Bu kayalardan bakanlar, onu,
    Üzümü, inciri, narı,
    Tüyleri baldan sarı,
    Sütleri baldan koyu davarları,
    İnce belli, aslan yeleli atlarıyla
    Duvarsız ve sınırsız
    Bir kardeş sofrası gibi açmıştılar.

    Bedrettin yiğitleri şehzade ordusunun karşısına çıktılar.
    Dikişsiz ak libaslı ,
    baş açık ,
    yalınayak ve yalın kılıçtılar.

    Mübalâğa cenk olundu.

    Aydın'ın türk köylüleri,
    Sakızlı rum gemiciler,
    Yahudi esnafları,
    On bin mülhid yoldaşı Börklüce Mustafa'nın
    Düşman ormanına on bin balta gibi daldı.

    Göğsümde dört kurşun yarası,
    Göğsümde dört pencere.

    Bir tanesi bile kalmasın kapalı,
    Bir damla kan bile düşmesin toprağa,
    Silerlerse burdan bir gün burdan bu kanı,
    Kalk ayağa kuş ol, beni şakı.

    On binler verdi sekiz binini..

    Yenildiler.

    Yenenler, yenilenlerin
    Dikişsiz, ak gömleğinde sildiler kılıçlarının kanını.
    Ve hep beraber söylenen bir türkü gibi
    Hep beraber kardeş elleriyle işlenen toprak
    Edirne Sarayı'nda damızlanmış atların
    Eşildi nallarıyla.
    Ve teker teker,
    Bir an içinde,
    Omuzlarında dilim dilim kırbaç izleri,
    Yüzleri kan içinde
    Geçer çıplak ayaklarıyla yüreğime basarak
    Geçer aydın ellerinden karaburun mağlûpları..

    Göğsümde dört kurşun yarası,
    Göğsümde pencere.

    Bir pencere, hürriyet yaylasına,
    Bir pencere, kardeşlik ormanına,
    Bir pencere, mutluluk denizine,
    Bir pencere, dünya bahçesine.



    11- Gerizler Başı

    Gerizler başından hopyamadım aman
    Döküldü cephanelerim toplayamadım
    Düşman galip geldi haklayamadım aman
    Amanın da amanın efelerim öldürmen beni
    Bir hiç uğruna da efem, yandırman beni

    Mahkeme önünden eğildim geçtim aman
    Sol yanımdan kurşun yedim bayıldım düştüm
    Ahbap düşman oldu ben buna şaştım aman
    Amanın amanın efelerim öldürmen beni
    Bir hiç uğruna da efem, yandırman beni



    12- Davos Köçekçesi

    Çoktandır yüzüne hasret kaldığım,
    Sorma gardaşımdan, oralıyam ben.
    Oy dost ta bilsin, düşman da bilsin,
    Hele ölmemişim, yaralıyam ben.

    Orda alnı açık insan görseniz;
    Orda yüreklerde isyan görseniz,
    Orda mektepten çok zindan görseniz,
    Şimdi bildiniz mi, oralıyam ben.

    Çoktandır toy bayram görmedi obam,
    Çalışır, iş görür, elinde yabam,
    Sedder Handır atam, Bağdat'tır vatan,
    Şimdi bildiniz mi, oralıyam ben.

  7. #7
    teldentele - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    06.02.2014
    Yaş;
    58
    Mesajlar
    4
    Konular
    0
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    0
    @teldentele

    Standart Cevap: Hasret Gültekin hayatı

    Hasret Gültekin - Gün Olaydı



    Bir insan ömrünü neye vermeli

    Bir insan ömrünü neye vermeli
    Harcanıp gidiyor ömür dediğin
    Yolda kalan da bir yürüyen de bir
    Savrulup gidiyor ömür dediğin

    Yüreğin ürperir kapı çalınca
    Esmeyen yelinden hile sezerler
    Künyeler kazınır demir sandıkta
    Savrulup gidiyor insan dediğin

    Dışı eli yakar içi de seni
    Sona eklenmeli sözün incesi
    Ayrılık gününü kör dereleri
    Bölünüp gidiyor nehir dediğin

    Söz- müzik:Zülfü Livaneli



    Yavaşça

    Söz: Geleneksel-Mesleki
    Müzik: Geleneksel-Mesleki

    Dolanı dolanı gelir
    ölüm yavaşça yavaşça
    Kalem alıp yaz derdimi
    gülüm yavaşça yavaşça

    Garip gönlüm durmaz oldu
    gözüm ırak görmez oldu
    İşe güce varmaz oldu
    elim yavaşça yavaşça

    Şu dünyaya güvenilmez
    Ölmeyince kan kesilmez
    Meslek'im artar eksilmez
    zulüm yavaşça yavaşça




    Bak Ne Hale Geldim

    Bak ne hale geldim senin elinden
    Sen benim başıma neler getirdin
    Kurtulamaz oldum elin dilinden
    Sen benim başıma neler getirdin

    Şirin idin cefa çektirdin cana
    Cefa çektim sitem ettim sultana
    Bunca zulüm çile zordur insana
    Sen benim başıma neler getirdin

    Ne meşkin çekilir ne de hasretin
    Bunca zulme nerden gelir kudretin
    Çok çektim de bu bitmeyen zahmetin
    Sen benim başıma neler getirdin




    Karasaban
    Rıza Aslandoğan

    Toprak yarık yarık toprak
    Basan tabanlar yarık
    Avuçlar da kan ağlar
    Karasaban deyu deyu

    Karasaban avuçlarda
    Avuçlarda kan var
    Bekler yazın yağmuru
    Belki bir gün deyu deyu
    Sür ha sür sür...




    Gün Olaydı Tan Olaydı

    Gün olaydı tan olaydı
    Gittiğin yer Van olaydı
    Yattığın yer han olaydı oy oy

    Gün dolandı dağı taşı
    Dinmiyor gözümün yaşı

    Dağın başı duman duman
    Zalim gurbet vermez aman
    Gurbet elde hayli zaman oy oy

    Gün dolandı dağı taşı
    Dinmiyor gözümün yaşı




    Değirmen Başında

    Değirmen Başında Vurdular Beni Vuy
    Kirli Tütünlüğe (Oğul Oğul Oğul) Sardılar Beni

    Vurma ağam Vurma Nar Danesiyem Vuy
    Anamın Babamın (Oğul Oğul Oğul) Bir Danesiyem

    Vurma ağam Vurma Nar Danesiyem Vuy
    Anamın Babamın (Oğul Oğul Oğul) Bir Danesiyem

    Atımı Bağladım Nar Ağacına Vuy
    Perçemim Dolaştı (Oğul Oğul Oğul) Gül Ağacına

    Vurma ağam Vurma Nar Danesiyem Vuy
    Anamın Babamın (Oğul Oğul Oğul) Bir Danesiyem




    Hasretim Sana
    Abuzer Karakoç

    Senin için ağladım
    Doyasıya sevdiğim
    Aramızda sıra dağlar
    Yollar çok uzak

    Aaah yollar çok uzak
    Uzaklığın ötesinde
    Kalın duvar
    Tel örgüler var
    Aaah hasretim sana

    Param yok ama gülüm
    Sana bir cüzdan yaptım
    Göz nuru emeğimi
    Boncuk boncuk işledim

    Toroslarda fırtına bolu dağında kar var
    İstanbulda sevdiğim yanar yürekler yanar




    Kucaklarım Seni
    Muzaffer Özdemir

    Şair olsam gelsem sana
    Şiirler türküler söylesem
    Zenci dişi aydınlığı alnında
    Ve kestane gözlerinde bakışım

    Akşam olsam gelsem sana
    Uyusan ben de uyusan
    Usulcana öpsem seni
    Aşıkcana kucaklasam

    O seni gülüm o seni
    Kirpiklerin gözleri
    Kucaklaması gibi
    Kucaklarım seni




    DERSİM DÖRT DAĞ İÇİNDE

    Dersim dört dağ içinde
    Gülüm var dağ içinde
    Dersimi halk saklasın
    Bir yarim var içinde

    Ne oldu, ağlama ne oldu
    Sarardı benzin soldu
    Ağam burdan gidelim
    Bu yerler viran oldu

    Harput un altı kelek
    Dersime gidek gelek
    Elin elimde olsun
    Kapı kapı dilenek




    Görüş Günü
    Enver Gökçe

    Bugün görüş günümüz
    Dost kardeş bir arada
    Telden tele el salla
    Mendil salla merhaba

    İzin olsun hapishane içinde
    Seni senden sormalara doyamam
    Yarım kalır cıgaramın ateşi anam
    Gitme dayanamam




    Etme Eyleme (Zaman Yerinde)

    Zaman yerinde sayarken
    Ben niye tükenmişim
    Gözümde yarim canlanmış
    Gülmeye üşenmişim

    Heveslerin kursağımda
    Umudum gözümde kalmış
    Gündüz bana gece olmuş
    Karanlığa bürünmüşüm

    Sevdam gecemde ışık
    Sevdan bağrında ateş
    Hasretinden divaneyim
    Etme eyleme güneş




    İnsanoğluyum

    Ben şu üç günlük dünyada
    Ahvali bin destan olmuş insanoğluyum
    Ayırdolmaz gündüz gece
    Kapkaranlık olmuş dünya

    Karanlıktan aydınlığa
    Erişen yolu
    Ahvali bin destan olmuş
    İnsanoğluyum

    Gülmeye geldim dünyaya
    Sarp yollarda kaldım yaya
    Bahtı kara gönlü yara çekilmez dara
    Aç gözün seyreyle güneşi doya doya..




    Canım Oğlum
    Hasan Hüseyin

    Canım oğlum güzel yavrum
    Gözümün ışıltısı
    Ölümden ölmekten değil korkumuz
    Dalda yaprak açar bir gün
    Güller solar bir gün savrulur
    Karışır toprağa toz olur gider




    Ömrüm Nerde
    Hasret Gültekin

    gözlerim yaşlarla dolu
    paramparça yüreğimle
    geçip gidiyor her anım
    çile ile hüzün ile

    yüreğime sancı saldı
    bile bile, göz göre göre
    çoğu gitti azı kaldı
    Geri kalan ömrüm nerde...

    ağzım dilime tabut
    konuşamaz oldum birden
    bir sancı bürüdü beni
    kalbimin attığı yerden

    yüreğime sancı saldı
    bile bile, göz göre göre
    çoğu gitti azı kaldı
    Geri kalan ömrüm nerde...




    SEVGİ KUŞUN KANADINDA

    Söz: Ahmet Çahacı
    Müzik: Şahabettin Genç

    Ölüm denizin kıyısında anacığım
    Ölüm göğün yüzünde
    Ölüm yerin dibinde
    Ölüm soluk alışında
    Ölüm Başucunda

    Sevgi gözümün kökünde yavrucuğum
    Sevgi kuşun kanadında
    Sevgi ne göğün yüzünde
    Sevgi ne yerin dibinde
    Sevgi başucunda




    Dağlar

    ne güneş yüzü gördüm
    ne de gökyüzü gördüm
    derde düştüm heder oldum beter oldum yar

    laf anlamaz söz dinlemez oldu gönlüm
    dağlar sevdamı atamadım ben...
    dağlar atamadım sevdamı
    dağlar atamadım sevdamı
    dağlar sevdamı söküp söküp atamadım ben

    ... ve yine sevdam, seni bağırabilsem seni
    dipsiz kuyulara akan yıldıza
    bir kibrit çöpüne varana
    okyanusun en ıssız dalgasına düşmüş bir kibrit çöpüne
    yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin yitirilmiş öpücükler
    pay yok apansız inen akşamda bir kadeh bir cigara
    dalıp gidene seni anlatabilsem seni
    yokluğun cehennemin öbür adıdır
    üşüyorum kapama gözlerini



    sür umut tarlalarını

    Yastığım uyandırdı beni
    Bugün görüşgünümüz
    Şafaklar doğurdu gözlerim
    Seni hayalimde

    Yağmurlarla gelen hüzün
    Tükenmez gece gündüzüm
    Kederden bu gece uzun
    Görsün gözüm yüzünü

    Ki sevdam tuz bassın yarama
    Sen yine sür sür sür sür
    Umut tarlalarını
    Ki ufukta belirsin güneş

  8. #8
    teldentele - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    06.02.2014
    Yaş;
    58
    Mesajlar
    4
    Konular
    0
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    0
    @teldentele

    Standart Cevap: Hasret Gültekin hayatı

    Hasret Gültekin - Ruzgarın Kanatlarında



    Güle yel değdi

    Güle yel değdi
    Güneş olursa
    Cana ten değdi
    Ateş olursa

    Oy beni kanlar otağı
    Oy beni dertler ortağı toprak

    Bir bak şu göğe
    Umut doludur
    Bulandı kana
    Zulüm yoludur

    Söz-Müzik : Hasret Gültekin



    Böyle Olur mu ?

    Beni ağlattın güzel
    Derde bağlattın güzel
    Ele bıraktın güzel
    Böyle olur mu

    Dereler çağlar oldu
    Gözlerim ağlar oldu
    Gelmedin aylar oldu
    Böyle olur mu

    Attın gurbet ellere
    Bıraktın yad ellere
    Saldın dilden dillere
    Böyle olur mu


    Eklemedir Koca Kavak

    Eklemedir koca kavak,ekleme aman aman,
    Nazlı da yarim yine yine düştü aklıma...

    Nasıl edeyim, başımdaki sevdaya aman aman.
    Aman aman dostlar,yoldan geldim yorgunum.
    Ortada boylu bir güzele vurgunum.

    Bizim bağa gideriken,serhaya aman aman,
    Çektiler kolumdan da beni tenhaya.


    Şu Kanlı Zalim

    Şu kanlı zalimın ettiği işler,
    Garip bülbül gibi yareler beni.
    Yağmur gibi yağar başıma taşlar,
    İlle dostun gülü yareler beni.

    Dar günümde eşim dostum belloldu,
    On derdim var idi şimdi elloldu.
    Ecel kemendin boynuma dolandı,
    Gerek asa gerek vuralar beni.

    Pir Sultan Abdal'ım can göğe ağmaz,
    Haktan emrolmazsa irahmet yağmaz.
    Şu ellerin taşı hiç sana değmez,
    İlle dostun gülü yareler beni.


    Ben Derdimi Kime Yanam

    Kimse beni anlamıyor
    Ben derdimi kime yanam
    Akbabalar dört dönüyor
    Ben derdimi kime yanam

    Seviyorlar beni seyri
    sanki benim dünyam ayrı
    Dostum yok güneşten gayrı
    Ben derdimi kime yanam

    EMEKÇİ bin yıllık ahlar
    Afaroz etmiş ilâhlar
    Dostum düşmanım silahlar
    Ben derdimi kime yanam

    Söz-Müzik: Emekçi (Ali Haydar Levendiz)
    Müzik Düzenleme: Hasret Gültekin



    Kime Ne

    Ben melamet hırkasını bu demde giydim ise
    Gâh çıkarım gökyüzüne gökyüzü seyran olur

    Yar Ali Yaradan Ali Can Ali Canan Ali

    Gâh çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi
    Gâh inerim yeryüzüne alem seyreder beni

    Nesimî'ye sordular ki yarin ile hoşmusan
    Ben hoşum ve de değilim o yar benim kime ne

    Söz : Nesimi Müzik : Geleneksel
    Yöre: Maraş Derleyen : Emekçi



    Rüzgarın Kanatlarında

    Rüzgarın kanatlarında,
    Munzur'un doruklarında,
    Mapusun kuytuluğunda,
    Güneşin sıcaklığında,
    Kalanlara selam olsun.

    Sevdanın güzelliğinde,
    Canın cana hasretinde,
    İnançlı yürekleriyle,
    Kavganın ateşlerinde,
    Yananlara selam olsun.

    Söz-Müzik: Akkayalar İkilisi
    Müzik Düzenleme : Hasret Gültekin



    Cirigam

    Onlar türkü söyler gündüz ve gece
    Bu türkü dolaşır dört duvarda
    Bu türkü gezer parmaklıkları
    Bu türkü nefestir nefes onlara

    İner camlar akşam cirigam cirigam
    İner camlar akşam ciri ciri cirigam

    Kirli beyaz bir mendil gibi
    Akıyordu gün, gün duvarlara
    Mavi gözleriyle bağıra bağıra
    Gitti aramızdan biri daha

    İner camlar akşam cirigam cirigam
    İner camlar akşam ciri ciri cirigam

    Söz-Müzik : Kerem Güney



    Derman Sendedir

    Vakt-i seherde,
    Açılır perde,
    Düştüğüm yerde,
    Derman sendedir.

    Düşmüşüm kaldır,
    Mihnetim oldur,
    Ağlarım güldür,
    Derman sendedir.

    Benim biçare,
    Kaldım avare,
    Yürek pür yare,
    Derman sendedir.

    Söz-Müzik : Lütfü Gültekin



    Sene Sözüm Var

    Sene sözüm var
    Nazlı duzlu yar
    Naz naz eyleme
    Gel görüşek yar

    Çık salın düze
    Konak gel bize
    Gönlüm hardâdır
    Gözüm yoldadır

    Özün bir çiçek
    Haburdan geçek
    Gözlerin göçek
    Naz naz eyleme




    Yaralı Ceylan

    Yarinden ayrılan yaralı ördek
    Öter dertli dertli güle çevrilir
    Vefasız, derdime olmadı ortak
    Akar gözyaşlarım sele çevrilir

    Yaralı bir ceylan dağlar başında
    Uyur yavrusunu görür düşünde
    Pervâneler gibi aşk ateşinde
    Kerem yanar Aslı küle çevrilir

    Perişan Güzel'im ne yaman halim
    Cevahir satarım bilmez tellâlım
    Cehalet şehrine uğradı yolum
    Nadanlar anlamaz pula çevrilir

    Söz-Müzik: Perişan Güzel
    Derleyen : Emekçi
    Yorum : Hasret Gültekin



    Nar Çocuk

    Nar çocuk naçar çocuk
    Dal olur açar çocuk
    Dişleri erik erik
    Isırır uçar çocuk

    Bakışı yavru geyik
    Yüzünde saçar çocuk
    Ay doğar kumrulanır
    Uykudan açar çocuk

    Nar çocuk naçar çocuk
    Dal olur açar çocuk
    Gün gelir çiğdemlenir
    Dağlara kaçar çocuk

    Söz : Nihat Behram
    Müzik : Hasret Gültekin



    Çeke Çeke

    Çeke çeke ben bu dertten ölürüm,
    Seversen Ali’yi değme yarama.
    Ali’nin yoluna serim veririm,
    Seversen Ali’yi değme yarama.

    Bu yurt senin değil konar göçersin,
    Körpe kuzulardan nasıl geçersin,
    Ali’nin dolusun bir gün içersin,
    Seversen Ali’yi değme yarama.

    Ilgıt ılgıt oldu akıyor kanım,
    Pir yoluna kurban verilir serim,
    Benim derdim bana yeter efendim,
    Seversen Ali’yi değme yarama.

    Abdal Pir Sultan'ım deftere yazar,
    Hilebaz yar ilen olur mu pazar ?
    Pir merhem çalmazsa yaralar azar,
    Seversen Ali’yi değme yarama .

    Söz : Pir Sultan Abdal
    Müzik : Geleneksel
    Intro : Hasret Gültekin

  9. #9
    Turkuaz&Tr. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    08.10.2010
    Yaş;
    64
    Mesajlar
    901
    Konular
    443
    Beğendikleri
    66
    Beğenileri
    54
    Tecrübe Puanı
    100
    @Turkuaz&Tr.

    Standart Cevap: Hasret Gültekin hayatı

    Acıyı Bal Eyledik

    Bak şu bebelerin güzelliğine
    Kaşı destan gözü destan
    Elleri kan içinde
    Kör olasın demiyorum
    Kör olma da gör beni

    Damda birlikte yatmışız
    Öküzü hoşça tutmuşuz
    Koyun değil şu dağlarda
    San kendimizi gütmüşüz

    Hor baktık mı karıncaya
    Kırdık mı kanadını serçenin
    Ya nasıl kıyarız insana

    Sen olmazsan öldürmek ne
    Çürümek ne zindanlarda
    Özlem ne ayrılık ne
    Yokluk ne yoksulluk ne
    İlenmek ne dilenmek ne
    İşsiz güçsüz dolanmak ne
    Gün gün ile barışmalı
    Kardeş kardeş duruşmalı
    Koklaşmalı söyleşmeli
    Korka korka yaşamak ne

    Körolasın demiyorum,
    Körolma da gör beni..

    Ekildik, toprak olduk
    Çekildik, bayrak olduk
    Döküldük, yaprak olduk
    Geldik bugüne

    Ekmeği bol eyledik
    Acıyı bal eyledik
    Sıratı yol eyledik
    Geldik bugüne

    Hor baktık mı karıncaya
    Kırdık mı kanadını serçenin
    Ya nasıl kıyarız insana,
    Ya nasıl kıyarız İNSANA.....

    Yavaşça

    Söz: Geleneksel-Mesleki
    Müzik: Geleneksel-Mesleki

    Dolanı dolanı gelir
    ölüm yavaşça yavaşça
    Kalem alıp yaz derdimi
    gülüm yavaşça yavaşça

    Garip gönlüm durmaz oldu
    gözüm ırak görmez oldu
    İşe güce varmaz oldu
    elim yavaşça yavaşça

    Şu dünyaya güvenilmez
    Ölmeyince kan kesilmez
    Meslek'im artar eksilmez
    zulüm yavaşça yavaşça


    Kime Ne

    Ben yitirdim, ben ararım,yar benimdir kime ne
    Gah girerim öz bağıma,gül dererim kime ne

    Gah giderim medreseye, ders okurum Hak için
    Gah giderim meyhaneye,dem çekerim kime ne

    Sofular haram demişler bu aşkın şarabına
    Ben doldurur,ben içerim,günah benim kime ne

    Ben melamet gömleğini deldim,taktım eğnime
    Ar-u namus şişesini taşa çaldım,kime ne

    Gah çıkarım gökyüzüne,hükmederim kaf ve kaf
    Gah inerim yeryüzüne, yar severim kime ne

    Kelp rakip böyle diyormuş'güzel sevmek pek günah'
    Ben severim sevdiğimi,günah benim kime ne

    Sofular secde ederler mescidin mihrabına
    Yar eşiği secdeğahım,yüz sürerim, kime ne

    Nesimi'ye sordular ki,yarin ile hoş musun
    Hoş olayım olmayayım,o yar benim kime ne

    Kul Nesimi

    SİMAVNA KADISI OĞLU ŞEYH BEDRETTİN DESTANI
    1.

    Sedirde al yeşil, dal dal Bursa ipeklisi,
    duvarda mavi bir bahçe gibi Kütahyalı çiniler,
    gümüş ibriklerde şarap,
    bakır lengerlerde kızarmış kuzular nar idi.
    Öz kardeşi Musayı ok kirişiyle boğup
    yani bir altın leğende kardeş kanıyla aptest alarak
    Çelebi Sultan Memet tahta çıkmış hünkâr idi.
    Çelebi hünkâr idi amma
    Âl Osman ülkesinde esen
    bir kısırlık çığlığı, bir ölüm türküsü rüzgâr idi.
    Köylünün göz nuru zeamet
    alın teri timar idi.
    Kırık testiler susuz
    su başarında bıyık buran sipahiler var idi.
    Yolcu, yollarda topraksız insanın
    ve insansız toprağın feryadını duyar idi.
    Ve yolların sonu kale kapısında kılıçlar şakırdar
    köpüklü atlar kişner iken
    çarşıda her lonca kesmiş kendi pirinden ümidi
    tarumar idi.
    Velhasıl hünkâr idi, timar idi, rüzgâr idi,
    ahüzar idi.

    2.

    Bu göl İznik gölüdür.
    Durgundur.
    Karanlıktır.
    Derindir.
    Bir kuyu suyu gibi
    içindedir dağların.

    Bizim burada göller
    dumanlıdırlar.
    Balıklarının eti yavan olur,
    sazlıklarından ısıtma gelir,
    ve göl insanı
    sakalına ak düşmeden ölür.

    Bu göl İznik gölüdür.
    Yanında İznik kasabası.
    İznik kasabasında
    kırık bir yürek gibidir demircilerin örsü.
    Çocuklar açtır.
    Kurutulmuş balığa benzer kadınların memesi.
    Ve delikanlılar türkü söylemez.

    Bu kasaba İznik kasabası.
    Bu ev esnaf mahallesinde bir ev.
    Bu evde
    bir ihtiyar vardır Bedreddin adında.
    Boyu küçük
    sakalı büyük
    sakalı ak.
    Çekik çocuk gözleri kurnaz
    ve sarı parmakları saz gibi.

    Bedreddin
    ak bir koyun postu üstüne
    oturmuş.
    Hattı talik ile yazıyor
    «Teshil»i.
    Karşısında diz çökmüşler
    ve karşıdan 
bir dağa bakar gibi bakıyorlar ona.
    Bakıyor:
    Başı tıraşlı
    kalın kaşlı
    ince uzun boylu Börklüce Mustafa.
    Bakıyor:
    kartal gagalı Torlak Kemâl..
    Bakmaktan bıkıp usanmayıp
    bakmağa doymıyarak
    İznik sürgünü Bedreddine bakıyorlar..

    3.

    Kıyıda çıplak ayaklı bir kadın ağlamaktadır.
    Ve gölde ipi kopmuş
    boş bir balıkçı kayığı
    bir kuş ölüsü gibi
    suyun üstünde yüzüyor.
    Gidiyor suyun götürdüğü yere,
    gidiyor parçalanmak için karşı dağlara.

    İznik gölünde akşam oldu.
    Dağ başlarının kalın sesli sipahileri
    güneşin boynunu vurup
    kanını göle akıttılar.

    Kıyıda çıplak ayaklı bir kadın ağlamaktadır,
    bir sazan balığı yüzünden
    kaleye zincirlenen balıkçının kadını.

    İznik gölünde akşam oldu.
    Bedreddin eğildi suya
    avuçlayıp doğruldu.

    Ve sular
    parmaklarından dökülüp
    tekrar göle dönerken
    dedi kendi kendine:
    «— O âteş ki kalbimin içindedir
    tutuşmuştur
    günden güne artıyor.
    Dövülmüş demir olsa dayanmaz buna
    eriyecek yüreğim…

    Ben gayrı zuhur ve huruç edeceğim!
    Toprak adamları toprağı fethe gideceğiz.
    Ve kuvveti ilmi, sırrı tevhidi gerçeklendirip
    biz milletlerin ve mezheplerin kanunlarını
    iptâl edeceğiz…»



    Ertesi gün
    gölde kayık parçalanır
    kalede bir baş kesilir
    kıyıda bir kadın ağlar
    ve yazarken
    Simavneli «Teshil»ini
    Torlak Kemâlle Mustafa
    öptüler
    şeyhlerinin elini.
    Al atların kolanını sıktılar.
    Ve İznik kapısından
    dizlerinde çırılçıplak bir kılıç
    heybelerinde el yazma bir kitapla çıktılar…

    Kitaplarının adı:
    «Varidat»dı.

    9.

    Sıcaktı.
    Sıcak. 
Sapı kanlı, demiri kör bir bıçaktı
    sıcak.

    Sıcaktı.
    Bulutlar doluydular,
    bulutlar boşanacak
    boşanacaktı.
    O, kımıldanmadan baktı,
    kayalardan
    iki gözü iki kartal gibi indi ovaya.
    Orda en yumuşak, en sert
    en tutumlu, en cömert,
    en
    seven,
    en büyük, en güzel kadın:
    TOPRAK
    nerdeyse doğuracak
    doğuracaktı.

    Sıcaktı.
    Baktı Karaburun dağlarından O
    baktı bu toprağın sonundaki ufka
    çatarak kaşlarını :
    Kırlarda çocuk başlarını
    Kanlı gelincikler gibi koparıp
    çırılçıplak çığlıkları sürükleyip peşinde
    beş tuğlu bir yangın geliyordu karşıdan ufku sarıp.

    Bu gelen
    Şehzade Murattı.
    Hükmü hümâyun sâdır olmuştu ki Şehzade Muradın ismine
    Aydın eline varıp
    Bedreddin halifesi mülhid Mustafanın başına ine.

    Sıcaktı.
    Bedreddin halifesi mülhid Mustafa baktı,
    baktı köylü Mustafa.
    Baktı korkmadan
    kızmadan
    gülmeden.
    Baktı dimdik
    dosdoğru.
    Baktı O.
    En yumuşak, en sert
    en tutumlu, en cömert,
    en
    seven,
    en büyük, en güzel kadın :
    TOPRAK
    nerdeyse doğuracak
    doğuracaktı.

    Baktı.
    Bedreddin yiğitleri kayalardan ufka baktılar.
    Gitgide yaklaşıyordu bu toprağın sonu
    fermanlı bir ölüm kuşunun kanatlarıyla.
    Oysaki onlar bu toprağı,
    bu kayalardan bakanlar, onu,
    üzümü, inciri, narı,
    tüyleri baldan sarı,
    sütleri baldan koyu davarları,
    ince belli, aslan yeleli atlarıyla
    duvarsız ve sınırsız
    bir kardeş sofrası gibi açmıştılar.

    Sıcaktı.
    Baktı.
    Bedreddin yiğitleri baktılar ufka…



    En yumuşak, en sert,
    en tutumlu, en cömert,
    en
    seven,
    en büyük, en güzel kadın :
    TOPRAK
    nerdeyse doğuracak
    doğuracaktı.

    Sıcaktı.
    Bulutlar doluydular.
    Nerdeyse tatlı bir söz gibi ilk damla düşecekti yere.
    Birden-
    - bire
    kayalardan dökülür
    gökten yağar
    yerden biter gibi,
    bu toprağın verdiği en son eser gibi
    Bedreddin yiğitleri şehzade ordusunun karşısına
    çıktılar.
    Dikişsiz ak libaslı
    baş açık
    yalnayak ve yalın kılıçtılar.

    Mübalâğa cenk olundu.

    Aydının Türk köylüleri,
    Sakızlı Rum gemiciler,
    Yahudi esnafları,
    on bin mülhid yoldaşı Börklüce Mustafanın
    düşman ormanına on bin balta gibi daldı.
    Bayrakları al, yeşil,
    kalkanları kakma, tolgası tunç
    saflar
    pâre pâre edildi ama,
    boşanan yağmur içinde gün inerken akşama
    on binler iki bin kaldı.

    Hep bir ağızdan türkü söyleyip
    hep beraber sulardan çekmek ağı,
    demiri oya gibi işleyip hep beraber,
    hep beraber sürebilmek toprağı,
    ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
    yârin yanağından gayrı her şeyde
    her yerde
    hep beraber!
    diyebilmek
    için
    on binler verdi sekiz binini..

    Yenildiler.

    Yenenler, yenilenlerin
    dikişsiz, ak gömleğinde sildiler
    kılıçlarının kanını.
    Ve hep beraber söylenen bir türkü gibi
    hep beraber kardeş elleriyle işlenen toprak
    Edirne sarayında damızlanmış atların
    eşildi nallarıyla.

    Tarihsel, sosyal, ekonomik şartların
    zarurî neticesi bu!
    deme, bilirim!
    O dediğin nesnenin önünde kafamla eğilirim.
    Ama bu yürek
    o, bu dilden anlamaz pek.
    O, «hey gidi kambur felek,
    hey gidi kahbe devran hey,»
    der.
    Ve teker teker,
    bir an içinde,
    omuzlarında dilim dilim kırbaç izleri,
    yüzleri kan içinde 
geçer çıplak ayaklarıyla yüreğime basarak
    geçer Aydın ellerinden Karaburun mağlûpları..*

    13.

    Rumeli, Serez
    ve bir eski terkibi izafi:
    HUZÛRU HÜMAYUN.

    Ortada
    yere saplı bir kılıç gibi dimdik
    bizim ihtiyar.
    Karşıda hünkâr.
    Bakıştılar.

    Hünkâr istedi ki:
    bu müşahhas küfrü yere sermeden önce,
    son sözü ipe vermeden önce,
    biraz da şeriat eylesin ibrazı hüner
    âdâb ü erkâniyle halledilsin iş.

    Hazır bilmeclis
    Mevlâna Hayder derler
    mülkü acemden henüz gelmiş
    bir ulu danişmend kişi
    kınalı sakalını ilhamı ilâhiye eğip,
    «Malı haramdır amma bunun
    kanı helâldır» deyip
    halletti işi…

    Dönüldü Bedreddine.
    Denildi: «Sen de konuş.»
    Denildi: «Ver hesabını ilhadının.»

    Bedreddin
    baktı kemerlerden dışarı.
    Dışarda güneş var.
    Yeşermiş avluda bir ağacın dalları
    ve bir akarsuyla oyulmaktadır taşlar.
    Bedreddin gülümsedi.
    Aydınlandı içi gözlerinin,
    dedi:
    — Mademki bu kerre mağlubuz
    netsek, neylesek zaid.
    Gayrı uzatman sözü.
    Mademki fetva bize aid
    verin ki basak bağrına mührümüzü..

    14.

    Yağmur çiseliyor,
    korkarak
    yavaş sesle
    bir ihanet konuşması gibi.

    Yağmur çiseliyor,
    beyaz ve çıplak mürted ayaklarının
    ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.

    Yağmur çiseliyor,
    Serezin esnaf çarşısında,
    bir bakırcı dükkânının karşısında
    Bedreddinim bir ağaca asılı.

    Yağmur çiseliyor.
    Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
    Ve yağmurda ıslanan
    yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin
    çırılçıplak etidir.

    Yağmur çiseliyor.
    Serez çarşısı dilsiz,
    Serez çarşısı kör.
    Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü
    Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.

    Yağmur çiseliyor.

    Nâzım HİKMET
    AZERBAYCAN BAYRAĞINDA MAVİ; TÜRKLÜK, BAĞIMSIZLIK VE GÖĞ'Ü İFADE EDER. MAVİ ÖZGÜRLÜK, MAVİ SONSUZLUKTUR.



    ''UYUYAN MİLLETLER YA ÖLÜR,
    YA DA KÖLE OLARAK UYANIR''

    Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş