-
DİLEK DUALARI
Arzu - Dilek Duaları ve Tesbihler
Niyet Duaları
1
اللهم انى اسءلك بانّى اشهد انّك انت الله الّذى لا اله الا انت الواحد الاحدالصّمد الذى لم يلد ولم يولد ولم يكن له كفوًا احدٌ
Okunuşu: Allâhümme innî es'elüke biennî eşhedu enneke entellâhüllezî lâ ilâhe illâ entel vâhidul ehadüs-samedüllezî lem yelid ve lem yûled ve lem yekûn lehû küfüven ehad. (En kuvvetli senetçe budur.)
2
يا حىّ يا قيّوم يا بديع السّموات ولارد يا ذالجلال و الاكرم
Okunuşu: Yâ Hayyu, Yâ Kayyûmü, Yâ Bedîusemâvâti vel ard, Ya zel Celâli ve'l İkrâm.
3
Cuma gününün hangi saatinde olursa bir insan;
لا اله الا انت يا حنّان يا منّان يا بديع السّموات ولارد يا ذالجلال و الاكرم
Okunuşu: Lâ ilâhe illâ ente yâ Hannânu, yâ Mennânu, yâ Bedias-semâvâti vel ard, yâ zel Celâli ve'l ikrâm...
derse, duâsının kabûl olacağı, hadîs-i şerîfte haber verilmiştir.
4
Duâdan evvel;
اللهم انت خلقتنى و انت تهدينى و انت تطعمنى و انت تسقينى و انت تميتنى و انت تحيينى
Okunuşu: Allâhümme ente halaktenî ve ente tehdînî ve ente tut'imunî ve ente teskînî ve ente tumîtunî ve ente tuhyînî
Senâ-i Celîli ile başlamalıdır.
5
Üç defa "yâ Erhamerrâhimîn" yahud "yâ Rabbî" deyip duaya başlamalıdır.
6
"Lâ ilâhe illâ ente SÜbhâneke innî küntü minez-zâlimîn" i, yani Yunus Aleyhisselam'ın tesbihini okumaktır.
7
Yâsîn-i Şerîf'in ibtidâsında iki Esmâ-i İlâhi vardır ki, "El-Azîz'ur-Rahîm", üçüncü sahifesinde iki esmâ vardır, onlar da "El-Azîzü'l-Alîm". Sâd Suresi'nin iptidâsında da iki Esmâ-i İlâhî vardır ki, "El-Azîz'ül- Vahhâb." Bir insan, bunların cümlesini bir araya getirir; "yâ Azîzu yâ Rahîm, yâ Azîzu yâ Alîm, yâ Azîzu yâ Vahhâb." der, duâya öyle başlarsa, duasının kabul olacağı ekâbir-i ümmet tarafından haber verilmiştir. İmâm-ı Suyûtî'nin "Şerhussudûr Nam" kitabının 92'nci sahifesinde bu tür yazar.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) محمّد رسول الله صادق الوعد الامين , "Her kim beher günde 100 defa "Lâ ilâhe illallâhu'l Melikü'l Hakku'l Mübîn" derse, bu Zikr-i Şerîf ona fukaralıktan (fakirlikten) emniyet ve kabîr vahşetinden ünsiyet olur ve cennetin sekiz kapıları kendine açılır." buyurdular.
Tesbihler
8
Tesbihleri çok çekmektir. Birisi, Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e; "Elim zayıf kaldı, fakir oldum." dedi. Cenab-ı Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz, cevâbında: "Tesbih getirmekten (yani Allah'ı anmak ve O'nu zikretmekten) neredesin? Bütün mahlûkât (tüm yaratılanlar), tesbih getirmekle (Allah'ın anmakla) rızkını hak eder de yaşar. Tesbihi terkedince (Allah'ı anmayı bırakınca) hayvanât bile avcının eline düşer." buyurdu.
Sabah vaktiyle güneş çıkması arasında 100 defa
سبحان الله و بحمده سبحان الله العظيم استغفرالله
Okunuşu: Sübhânallâhi ve bi hamdihî, sübhânallâhil Azîm. Estağfirullâh.
devamlı okunursa, rızık için büyük bir faideyi temin edeceği, Hâdis-i Şerîf'te tasrih olunmuştur. Hatta dünyanın, insanın ayağına geleceği haber verilmiştir.
Cenab-ı Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz, "Bir insan, rızkı bol, muradına nail ve düşmanına galip olmak isterse sabah akşam üçer defa Sübhânallâhi mine'l mîzân ve müntehel ilmi ve mebleğa'r-ridâ ve zinete'l arl. Ve lâ ilâhe illallâhu mil'el mîzân ve müntehel ilmi mebleğa'r-ridâ ve zinete'l arş. Vallâhu ekberu mil'el mîzân ve müntehel ilmi mebleğa'r-ridâ ve zinet'el arş. desin." buyurdular.
Allah'a Hamd Etmek
9
Allah'a çok hamd ve şükür etmektir. Şükür, ağızla olduğu gibi insanın azası ile yaptığı ta'zim, itaat, namaz, oruç, sadaka ve sair makbul hayırların cümlesi şükür sayılır. Cenâb-ı Ecellî ve Alâ, "Şükür ederseniz elbette ziyâde veririm. Küfrân-ı nimet ve nankörlük ederseniz azâb eder, aç bırakırım." buyuruyor. Cennet'e en evvel girenler, Allah-u Azîmüşşân'a çok hamd edenlerdir. Bir insan,
الحمد لله حمدًا يوافى نعمه و يكافى مزيده
Elhamdu lillâhi hamden yuvâfî niamehû ve yükâfî mezîdeh
ve
Elhamdulillâhillezi kefânî ve âvânî velhamdulillâhillezî etamenî vesekânî velhamdulillâhillezî menne aleyye ve efdâl
derse, bütün mahlûkâtın hamdini bu kelamda cem etmiş olur. "Yemek yedikten sonra 3 defa Elhamdulillâh demeyi unutmayalım; günahları affettirir." diye hakkında Hadîs-i Şerîf vardır. Yemeğe Besmele'yle başlamalıdır.[1]
Kaynaklar
[1] Kapaksız ve eski bir kitap'tan. s. 107-110.
-
Allah Dualara İcabet Edendir
Dua Rabbimiz’in Rahman ve Rahim isminin çok üstün bir tecellisi, müminl...ere çok büyük bir lütfudur. Çünkü insan Allah’a dua ederek samimi imanını, sevgisini ve korkusunu ifade edebilir. Tek dost ve veli olarak O’na teslim olduğunu, yalnızca O’ndan medet umup O’ndan yardım dilediğini gösterebilir.
Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. (Bakara Suresi, 186)
İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken Bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara Bizi hiç çağırmamış gibi döner-gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir. (Yunus Suresi, 12)
Din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda, Allah’a dua etmek çeşitli batıl inanç ve hurafelerle zorlaştırılmıştır. İnsanlar, her an Allah’a yönelebilecekleri halde, bunun için özel zamanlar belirlemiş veya çoğu zaman araya aracılar koymuşlardır. Allah bu batıl inançlara karşı insanları şöyle uyarır:
Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah’ındır. O’ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) “Biz, bunlara bizi Allah’a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.” Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez. (Zümer Suresi, 3)
Allah’a dua etmek için çeşitli aracılara gerek olduğunu söyleyen kişiler, aslında din ahlakını zor göstererek insanları doğru yoldan alıkoymaktadırlar. Çünkü “Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.” (Kaf Suresi, 16) ayetiyle bildirildiği gibi, insana en yakın olan daima Allah’tır. Yani insan dilediği zaman Allah’a yönelebilir, dua ile yardım dileyebilir. Sonsuz merhamet sahibi olan Rabbimiz, samimi kalple dua eden kullarının duasına icabet edendir. İnsan Allah’ın varlığını ve yakınlığını hissederek dua etmelidir. Çünkü ancak Allah’ın varlığının farkında olan insan duanın anlamını ve önemini kavrar. Duanın özelliği, Allah ile kulu arasında özel ve sıcak bir bağlantı kurmasıdır. İnsan tüm sıkıntılarını ve isteklerini Allah’a açar, O’na yakarır ve Allah kulunun isteğine icabet eder, duasını karşılıksız bırakmaz. Dua etmek için özel vakitler beklenmesine, özel dua şekilleri oluşturulmasına da gerek yoktur. Her an, her dakika ve her yerde Allah’a dua edilebilir. İnsan bir yerden bir yere giderken, merdivenden inerken, alışveriş yaparken, yemek hazırlarken, televizyon seyrederken, asansördeyken, bir yerde beklerken, gece yattığı zaman, sabah kalktığında, kahvaltı ederken, araba kullanırken kısacası her yerde ve her zaman Allah’a dua ederek, Allah’tan istediklerini belirtebilir. Bunun için, aklından geçirmesi dahi kafidir, çünkü Allah insanın sinesinde gizlediklerini bilen, herşeyden haberdar olandır. Mümin, Allah’ın kendisini işittiğini, gördüğünü, düşüncelerini bildiğini bilerek dua eder. Bu nedenle mümin, içinden geçirdiği bir anlık bir düşünceyi bile Rabbimiz’in bildiğini bilerek bu önemli ibadeti, yer, zaman ayırt etmeden istediği şekilde yapabilir. Böyle önemli bir ibadette Allah’ın verdiği kolaylık mümin için lütuftur.