Çin-Türkiye: Bir de bizden okuyun.
Herşey göründüğü gibi mi? Hayır.. Sadece 'bazen' öyledir!
Çin’in Türkiye ziyaretini sadece "iki ülkenin yeni ilişkileri" bağlamına hapsetmek büyük resmi görememek anlamına gelir...
Evet Çin’in Türkiye ziyareti ve Ankara’nın ev sahipliği elbette önemli ama..
Sadece o kadar değil...
1) Çin’in Türkiye’ye gelişi bir yandan Ankara’nın yükselişi ile ilgilidir. Diğer yandan ise Beijing’in bölgesel hatta küresel bir “giriş” hareketidir.
2) O giriş hareketinin ismi “Avrupa” (Çin bu adımları yeni atmıyor; Ama daha önce “parça başı” iş yapıyor, tek tek ülkelerle ilgileniyordu. Şimde rota var.) üst başlığı altında; Türkiye, Yunanistan, Balkanlar ve denizlerdir! Bu bir hattın parçasıdır, uzantısıdır.
3) Çin Türkiye’ye gelince, tüm bakışlar-doğal olarak-ABD’ye çevrildi. Zaten “eksen kayması” tevziratları alıp başını gitmişken Çin işi bu yeniliğe “Washington ne der” denildi.. Yarım yanlış; Rusya’ya da bakılmalıydı!
4) Çünkü bu hamle aynı zamanda Rusya’yı da çevreleyen bir hareket; Hindistan üzerinden başlayıp, Afganistan, Pakistan, İran, (Kimi Orta Asya ülkeleri) Türkiye, Yunanistan, ilgili denizler ve devamı…
5) Peki ABD hiç mi rahatsız olmadı?. Olmaz mı!. Oldu tabî ve en hızlı baktığı yer-Çin Başbakanı’nın ziyaretinden evvel-Konya’daki tatbikattı; İsrail tatbikattan çıkarılmış, ABD, “daha önce geldim, bir dahakine inşallah demiş” ama Çin ve Türkiye savaş uçakları aynı kolda uçuyor! Üstelik “NATO” uçaklarıyla, tabii ki ünlem! Washington bunu gördü, gördü ve başını çevirdi. “Sorun yok” dedi.
6) Çin’e karşı ABD söyleniyor hep ama artık “Batı” demek lazım ve Çin ile Batı arasındaki rekabeti tanımlamak gerekiyor... Sadece rakipler mi? Ama öyle uzun uzadıya analizler yapıp, hemen tüm Batı gazetelerinde sayfa sayfa çıkan “Çin’in insan hakları ihlalleri”ne gönderme yapmaya ihtiyaç yok; Nobel Barış Ödülü’nü bu sene kim aldı? Bitti, bu kadar.
7) Rusya’yı da yazalım… Yani onlar Çin’i nasıl görüyor?. Burada narin denge çok.. Mesela Çin’in yukarı bakan coğrafi tarafı Rusya’ya ağırlık bindiriyor! ‘Nüfuz’ ağırlığı. Bir yandan iki ülke arasında “nükleer işbirliği” anlaşması bile var.. Bir yandan “Kutuplar” yüzünden de birbirlerini doğrayacaklar!
8) Dikkat çeken bir diğer nokta yine elbette “Lira-Yen” meselesi. Dolar’ın iki ülke ticari ilişkilerinde kullanılmayacak olması, otomatikman akla “İran da böyle yaptı” cümlesini getirdi ve bu genel olarak haberlerin içinde yer aldı. Elbette muhalifler eksen kayması çerçevesine sığıştırırlar ama biri de çıkıp bunun ekonomik avantajlarını ve küresel ticaretteki kıyaslarını anlatsın artık.
9) Çin için önemli not: Beijing dünya çevresinde bu girişimleri yaparken “barışçıl profil vermeye” azami özen gösteriyor. İlginç bir de yöntemi var; “Üs” istemiyor, kurmuyor, kullanmıyor! ABD ve Rusya’nın tersine “liman” alıyor! Kaç paraysa.
10) Ve bu limanları dünyanın en büyük ikinci deniz kuvvetleri ile nerede olursa olsun ziyaret edip, bayrak gösteriyor. (Daha yeni Akdeniz’deydiler!)
11) Çin’in en hassas noktalarından biri de enerji. Başbakan, “nükleerde siz önceliklisiniz” diyerek meseleyi kapattı zaten.. Ama daha daha başka bakmak lazım; her iki ülkenin çok önem verdiği Afrika’da ne olabilir?. Olabilir mi?
12) Bir de para var. Çin dünyanın en yüklü döviz rezevrlerine sahip ve tıpkı Türkiye gibi yüksek yüzdelerle büyüyor. Bu para herkesin ilgisini çeker. Hele hele Avrupa da dünya da meteliğe kurşun atarken. “Para her kapıyı açar” mı bilinmez ama “yüzü sıcak” işte.
Nedret Ersanel