Iğdır halkının çok büyük bir sevinç ve sabırsızlıkla beklediği ve kutladığı bayramlardan biri de Nevruz Bayramıdır. Nevruzda her şeyin yeniden doğduğuna inanılır. Nevruz tabiatın uyanışı ve İlkbaharın gelişinin habercisidir. Kar çiçeği bu haberi ilk olarak halka müjdeler. Nevruz kutlamalarının başlangıcı 21 Mart gece ile gündüzün eşit olduğu ve zaman hesaplamasında bir başlangıç olduğu gündür. Iğdırda Nevruz kutlamalarında şu etkinlikler yapılır: 1-Evler yeniden temizlenir, boya-badana

Bu konu 4175 kez görüntülendi 3 yorum aldı ...
21mart nevruz bayram!(ıgdır) 4175 Reviews

    Konuyu değerlendir: 21mart nevruz bayram!(ıgdır)

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 4175 kez incelendi.

  1. #1
    BALACAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    18.11.2008
    Mesajlar
    192
    Konular
    103
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    571
    @BALACAGIZ

    Harika 21mart nevruz bayram!(ıgdır)

    Iğdır halkının çok büyük bir sevinç ve sabırsızlıkla beklediği ve kutladığı bayramlardan biri de Nevruz Bayramıdır. Nevruzda her şeyin yeniden doğduğuna inanılır. Nevruz tabiatın uyanışı ve İlkbaharın gelişinin habercisidir. Kar çiçeği bu haberi ilk olarak halka müjdeler. Nevruz kutlamalarının başlangıcı 21 Mart gece ile gündüzün eşit olduğu ve zaman hesaplamasında bir başlangıç olduğu gündür.

    Iğdırda Nevruz kutlamalarında şu etkinlikler yapılır:

    1-Evler yeniden temizlenir, boya-badana yapılır, bahçeler temizlenir, halı ve kilimler yıkanır.
    2-Aile fertlerine imkânlar ölçüsünde bayramlıklar alınır ve giydirilir.
    321 Marttan iki hafta önce semeni ekilir ve yetiştirilir.
    4-Yeddi-Levin denilen en az yeddi çeşitten oluşan çerez ve meyve alınır.
    5-Fakir ve yoksullara yardım edilir ve giydirilir.
    6-Küs olanlar barıştırılır.
    7-Hasta ziyaretlerine gidilir.
    8-Baca baca yapılır.( Ateş yakılıp üzerinden atlanılır.)
    9-Kapılarda kulak asılır.
    10-Yumurtalar kırmızıya boyanır ve tokuşturulur.
    11-Bacalardan şal sallanır. (Kapılara şal atılır)
    12-Çeşitli eğlenceler düzenlenilir.
    13-Kabir üstüne çıkılır.
    13-Nevruzda Nişanlı kıza nevruz hediyesi götürülür.
    14-Nevruzda küfür edilmez
    15-Nevruzda eşe, dosta şefkat gösterilir.
    16-Nevruzda tatlı dağıtılır.
    17-Nevruz günü başkası hakkında konuşulmaz.
    18-Nevruz günü kavga edilmez.
    19-Nevruzda korkak insanların gizlice üzerlerine su dökerler.
    20-Nevruz günü düşmanlıklar sona erdirilir.Nevruz bayramı yıllarca aileler arasında coşkulu bir şekilde kutlanırken, 1995 yılından itibaren Iğdırda uluslar arası olarak resmi tören niteliğinde kutlanmaya başlandı.
    IĞDIRDA NEVRUZ

    Yüzyıllardır Türk topluluklarının ortak olarak kutladıkları bir bayram olan Nevruz Bayramı, sosyal hayatın tabiatın akışıyla ahenk içerisinde yürümesini sağlamaya yönelik derin bir varlık felsefesi ürünüdür. Bu felsefenin ayırıcı özelliği, varlıktaki uyuma, birliğe ve kaynaşmaya atfettiği önemdir. Bunun toplum hayatındaki tezahürü ise Farklılıklardan ziyade benzerliklere, ortak unsurlar üzerinde güçlü bir beraberliğe imkân sağlamasıdır.

    Nevruz'un sadece Türk toplulukları arasında değil, Orta Asya, Kafkasya ve Orta Doğu'da da çok yaygın olarak paylaşılan geleneksel bir bayram haline gelmiş olması, bu beraberliğin tarih içerisinde gerçekleşmiş olduğunun bir kanıtıdır. Bu aynı zamanda kültürün evrenselleşmesinin de en güzel örneklerinden biridir. Farklı toplumlar bugün bu aynı gelenek etrafında şekillenen, şiirden musikiye, folklardan tarım ve zanaata, zengin bir kültürel mirası paylaşabilmektedirler. Milletimizin böyle bir zenginliğe vesile oluşturan bir felsefeyi benimsemiş ve yaygınlaşmasını sağlamış olması gurur duyulacak bir başarıdır. Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün gerçekleştirdiği Türk inkılâbını iki cümle ile özetlemek gerekirse bunu, yine O'nun iki güzel vecizesi ile yapmak mümkündür. Bildiğiniz gibi O, bir taraftan "bilelim ki milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin avdır" derken, Diğer taraftan da "medeniyet öyle bir ateştir ki, ona bigane kalanları yakar, mahveder" diyordu. Yani, Türk halkı kendi benliğine, kendisini millet yapan kültür değerlerine sahip çıkacak; dilinden, tarihinden, kültürel değerlerinden kopmadan, çağdaş medeniyetin bütün gereklerini bilen, anlayan; bilimi, tekniği, teknolojiyi kavrayan, çağın medeni değerlerine göre yaşayabilen bir millet olacaktı. Büyük Önder Atatürk; 10. Yıl Nutku'nda ifade ettiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temeline bir milli harç olarak "Yüksek Türk Kültürü"nü koyarken de, aynı konuşmasında, "milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız" derken de, vurgulayarak üzerinde durduğu iki temel konu vardı. "Milli Kültür" ve " Çağdaş Medeniyet". Çünkü Atatürk, ortak kültürün, millet olma açısından ne kadar hayati bir unsur olduğunu çok erken idrak etmiş nadir İnsanlardandı. Artık, Adriyatikten Çin Seddi’ne kadar uzanan geniş bir alanda Türk dilini konuşan, Türk soyundan gelen, sayıları 250 milyonun üstünde büyük bir Türk Dünyasının varlığı inkâr edilemeyecek bir vakıadır. Bu varlık, Divan-ü lügat-it Türk’e göre 21 boydan ibarettir. Ancak, bu 21 boyun hepsi, bu büyük, ulu çınarın birer dalıdır. Bunların hepsi aynı kökten, aynı ağaçtan güç ve kudret almaktadır. Ve böylece 11 milyon kilometre kare, Avrupanın iki misli coğrafyada, kimsenin zorlamasıyla değil, tarihin koyduğu şartlarla biz aynı kökten geliyoruz diyen, biz dildaşız diyen, biz dindaşız diyen, biz soydaşızdiyen, bizim ninnilerimiz bir, destanlarımız bir, ananelerimiz, göreneklerimiz bir diyen, efsanelerimiz bir diyen 250 milyon insan meydana çıkmıştır.Her milletin kendine özgü bir kültürü, milli bir ruhu ve bunların bağlandığı biz öz kökü vardır. Azerbaycanlı şair Vahapzade bunu çok güzel açıklıyor.

    AğaçlarKök üstünde boy atır Ucalır.
    Ağaçlar,Kökünden güç alır.
    Dünyada her şeyin kökü var
    Kökü var,Toprağın, daşın da...
    Adam&sa kökünü Gezdirir başında.
    Nevruz, Türkler tarafından diğer fonksiyonlarının yanında bir kurtuluş günü olarak algılanır yani; Ergenekondan çıkış günü olarak idrak edilir ve Ergenekon Efsaneleriyle bağlantılı olarak değerlendirilir. İşte Ergenekondan ayrılış tarihi, yeni yılın da başlangıç tarihi olarak kabul edilerek, daha sonraki Göktürk Hakanları her yıl bu tarihte kızdırdıkları demiri örs ve çekiçle döverek, o günü simgeleştirirler. Bu tarih Türkler için bir kurtuluş günü olarak kabul edilir ve doğadaki dirilişle özdeşleştirilir. Bugün gece ile gündüzün eşit olduğu Miladi 22 Mart, Rumi 9 Mart gününe rastlamaktadır. Nevruz, bir başka söyleyişle Yenigün tabiatın kıştan kurtuluşunun bolluk ve berekete kavuşmanın simgesi olma yanında, toplumların yaşamlarındaki hareketliliklerin, başlangıçların ve dönüm noktalarının da ifade edildiği bir gün olarak kabul edilir. Oğuz Hanın 24 torunundan 21'cisi olan Iğdır Bey'den ismini alan Iğdır ilimizde Nevruz bayramı, yüzyıllardan beri bütün canlılığı ve görkemliliğiyle aileler arasında kutlanmaktadır. Bayram hazırlıkları çok önceden başlamakta, tabiatın canlanışı ile manevî diriliş birlikte anılmaktadır. Iğdırda kış ayı üç döneme ayrılır. Büyük Çile, Küçük Çile ve Nevruz olarak adlandırılır. Büyük Çile, gecenin en uzun olduğu 21 Aralıktan sonra gelen 40 günlük süredir. Küçük Çile, Büyük Çilenin bitiminden sonra gelen 20 günlük süredir. Küçük Çilenin bitiminden sonra Nevruz ayı başlar.

    Iğdır'da Mart ayının başlaması ve havaların ısınmasıyla birlikte bayram hazırlıkları da başlar. Ev ve çevre temizliği yapılırYine bayram hazırlıklarına esas olmak üzere yumurta boyama geleneğinin ayrı bir yeri vardır. Kırmızıya boyanan yumurtalar tokuşturulur.Iğdır yöresinde, baharın gelişi birtakım değişik oyunlarla da ifa edilir. Bunların içinde "Kosa kosâ ve keçi oyunu dikkate değerdir. Kosa oyununun ana teması şudur: Kosa, kış mevsimini temsil etmektedir Keçi ise bahar mevsimini. Kosa'nın ölmesiyle kış mevsimi sona ermekte, keçinin galibiyetiyle de baharın gelişi müjdelenmektedir. Nevruz bayramının idrakinden önce "Kabir üstü" veya "Ölü bayramı" diye adlandırılan güzel bir gelenek de vardır. Bayramdan bir önceki haftanın Salı ve Perşembe günleri, yöre sakinleri, mezarlıklara giderek, ölülerini fatihalarla yâd ederler. Mezarlıklarda Kur'an okunduğu gibi, eski tahrip olan mezarlar tamir ettirilir. Yeni ölenlere de mezarlar yaptırılır. Bayram gelenekleri çerçevesinde, Iğdır'da, Baca baca denilen bahçe ve sokaklarda ateş yakılarak üstünden üç defa atlama geleneği de vardır. Yakılan ateşte Özellikle bayramdan önceki son çarşambada, bu gelenek daha canlı bir şekilde icra edilir. "Ağırlığım, uğurluğum odlara" denilerek bu merasimin gereği yerine getirilmiş olur. Ateş yakma geleneğinde özellikle bahar temizliği yapıldığında çevreden toplanan çalı-çırpı kırıntılarının yakılmasına özen gösterilir. Yine yeni yılın son çarşambasında, bayram kutlamaları çerçevesinde "Yeddi levin” adı verileri yedi çeşit meyve ve çerez alınarak aile bireyleri ve akrabalar arasında pay edilir. O anda evde bulunmayan aile bireyinin payı ayrıca muhafaza edilir. Nevruz bayramı kutlama âdetlerinden birisi de bayramdan bir gün önce "kulak asmak" veya "kapı pusmak"dır. Komşu veya akrabalar, gerçekleşmesini arzu ettiği bir niyet tutarak, dinlemek istediği ev sakinlerinin haberi olmadan, gizlice dinlemeye başlar. Duyulan ilk kelime veya cümle tutulan niyetin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği için bir ölçü kabul edilir. Bunun içindir ki Nevruz günlerinde kötü söz söylenmemeye özen gösterilir. Iğdırda Nevruz kutlamalarının birisi de genç kızlar bir araya gelerek suya iğne salmak ve suya yüzük atmaoyunu oynamalarıdır. Ayrıca bayramdan bir gün önce gerçekleştirilen "mendil atma, desmal atma veya şal atma" diye isimlendirilen bir gelenek de vardır. Kapı kapı dolaşanlar ellerinde getirdikleri mendilleri ve şallarını açık kapıdan, pencereden içeri atarlar. Ev sahibi, evin içine atılan mendili alarak, içine bir hediye koyarak iade eder. Iğdır&da Nevruz Bayramı etkinlikleri içerinde:Küs olanlar barıştırılır, Fakir ve yoksullara yardım edilir ve giydirilir. Hasta ziyaretlerine gidilir. Nevruzda küfürlü konuşmalar yapılmaz, Nevruzda eşe, dosta şefkat gösterilir. Nevruzda kavga edilmez. Nevruz günü başkaları hakkında konuşulmaz. Nevruz günü düşmanlıklar sona erdirilir. Kısacası Nevruzda güzellikten yana ne varsa yapılır.TUM AZERIBALASINDAKI DOSTLARIN NEVRUZ BAYRAMINI KUTLARIM


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: 21mart nevruz bayram!(ıgdır)

          Kategori: Azerbaycan Önemli Günleri

          Konuyu Baslatan: BALACAGIZ

          Cevaplar: 3

          Görüntüleme: 4175

    Eklenen Resim Ön İzlemesi Eklenen Resim Ön İzlemesi
    SEN! BEN!M KADAR SEVEN VARSA SANA BEN!M KADAR HASRET KALS!N

  2. #2
    UFUK_36 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.01.2009
    Mesajlar
    263
    Konular
    43
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    0
    @UFUK_36

    Standart

    Sevgili balagiz mende öz payima senin nevruz bayramını kutlar heyirli olması ve sağlık mutluluk getirmesi dileği ile temenni eder saygılarımla...

  3. #3
    BALACAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    18.11.2008
    Mesajlar
    192
    Konular
    103
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    571
    @BALACAGIZ

    Standart

    Azerbaycan’da Nevruz, üç gün sürmektedir. Her yıl Mart ayının 21-23. günleri, büyük törenle kutlanır. Nevruz’dan sonraki en önemli gün,”ahir çerşenbe / son çarşamba” dır. Bu güne, “ılin ahir tek tek” günü de denir. Bayram ayı içindeki dört haftanın Çarşamba günleri de önemlidir. Buna “üskü” denilmektedir.”Ahir çerşenbe”den önceki Salı günü mezarlığa giden erkekler, Fatiha okuyup dönerler. Kadınlar ise mezarlığa, hazırladıkları helva, pilav ve daha başka yiyecekler ile giderler. Mezarlıkta Kuran-ı Kerim okunur, Fatihaların ardından yemekler fakirlere dağıtılıp,1-2 saat sonra mezardan ayrılınır. Böylece Nevruz’da Kabir-üstü uygulaması da sona erer.

    Azerbaycan’da salıyı çarşambaya bağlayan gece “ahir-çerşenbe” denir.”Ahir çerşenbe” de yapılması gerekli işlerin başında evin, eşyanın, kap kacağın yıkanması ve temizlenmesi işi gelmektedir. Ahir çerşenbe’de, Pülenberi adı verilen üzerliğin yakılması âdetinin yanısıra, en az yedi yemişten oluşan “yeddi-levin” gecesi yapılır. “Gapı pusma” adeti, gençlerin niyet tutarak komşu kapılarını dinlemeleri ile ilgilidir. İlk duyulan söz, yeni yılın lehine veya aleyhine yorumlanmasına neden olur.

    “Ahir çerşenbe” nin diğer bir âdeti de,”suya yüzük atma” oyunudur. Odanın ortasına su dolu leğen getirilir, leğenin etrafını saran kızlar yüzüklerini leğenin içine atarlar. Üstü bezle örtülü leğenden, kızlardan birisi bayatı söyleyerek (silindi) yüzük çıkarır. Çekilen yüzük kime aitse, bayatı da onun olur.

    Su-Başı Adetleri: Ertesi gün, gün doğmadan su kaynağına gidilir, el yüz yıkanır. Kızlar önce iki ellerinin başparmaklarını ip ile bağlayarak, suyun üzerinden atlarlar, daha sonra parmaklarındaki ipi keserek suya atarlar. Böylece kısmetlerinin açılacağına inanırlar. Su başına gidenler, kaynağın gözünden yedi küçük taş alarak, su kabının dibine koyarlar. Bu taşlar, bir dahaki âhir çerşenbeye kadar kabın dibinde kalır.Su dönüşü, üç böğürtlen dalı koparılarak eve getirilir ve bir sonraki âhir çerşenbeye kadar takıldığı yerde kalır. Nevruz’dan bir gün öncesine,”baca-baca” denir. Çeşitli renklere boyanmış, suda pişirilmiş yumurtalar, kapı kapı dolaşan çocuklara verilir. Çocuklar o gün gruplar halinde dolaşarak;


    Nevruz, Nevruz bahara
    Güller güller nahara
    Bağçamızda gül olsun
    Gül olsun, bülbül olsun

    şeklinde bayatılar, maniler söylerler, (silindi) yeşil alanlarda (silindi) boyalı yumurtalar ve aşıklarla oyun oynarlar.”Baca-baca” günü gecesinde, “bacadan şal atma” âdeti yerine getirilir.Buna göre; akşamüzeri yine tongallar yakılır, üzerinden atlanır, gece olunca, çocuklar uçlarına uzun ip bağlı heybeleri, hısım ve akrabalarının bacalarından sallandırılır, gençler bellerine bağladıkları şalı bacadan sarkıtırlar. Ev sahibi de,şalı sarkıtan tahmini kişi için, en uygun armağanı şala bağlar.

    Yeddi-levin gecesinin sabahında, bir ağaca kalın bir iple küflen (salıncak) asılır. Genç kızlar ve delikanlılar sıra ile salıncakta sallanır. Küflende sallanan kişi, mani okur, etrafındakiler ona cevap verir. Bu oyuna “küfdibi”, “küfyeli” gibi adlar verilir.

    Bayram günü erkekler ve kadınlar, ayrı ayrı toplanarak bayramlaşırlar. O yıl ölenlerin, evleri ziyaret edilir ancak o gün yas tutulması günah sayılır. Evler dolaşılarak şeker, pirinç, yumurta vb. yiyecekler fakirlere dağıtılır. Hasta ve dost ziyaretleri önemlidir.

    Nevruz: Karapapaklar’da Nevruz, Kırım Türkleri’nde Navrez, Gündönümü; Batı Trakya Türkleri’nde Mevris, Makedonya ve Kosova Türkleri’nde Sultan-ı Navrız adlarıyla kutlanmaktadır.

    Türkiye

    Anadolu’da “Sultan-ı Nevruz”, “Nevruz Sultan”, “Mart Dokuzu” ve “Mart Bozumu” gibi adlarla bilinen Nevruz, gelenekleriyle bütün Türk toplumu içinde yaşamaya devam etmektedir. Ağaç işleriyle uğraşmaları nedeniyle tahtacı olarak isimlendirilen ve Türkiye’de yaşayan Tahtacı Türkmenlerin de; Nevruz Bayramı eski Martın dokuzudur ve Sultan Nevruz olarak adlandırılmaktadır.Nevruz, Tahtacı Türkmenlerinin yayla çıkışında; 22-23 Mart tarihlerinde kutlanmaktadır. Tahtacı, Türkmenlerinde Nevruz; ölülerin yedirilip içirildiği gün olarak kabul edilir. Burada eski Türk inanç sisteminin atalar kültü kendini göstermektedir.

    22 Mart, Nevruz’dan bir gün önceyi karşılar ve o gün, Nevruz hazırlıkları yapılır; çamaşırlar yıkanır, yemekler hazırlanır. Nevruz günü yenilen yemekler ve ikram edilen yiyecekler arasında ıspanaklı börek, soğan kabuğu ile boyanmış yumurtalar, yufka, sarı-burma, şeker, leblebi, lokum sayılabilir. Bu arada yakın akraba ve komşular, birbirlerine Nevruz ziyaretine gidip gelmeye başlarlar.

    23 Mart sabahı erken kalkılır. Yeni ve temiz elbiseler giyilerek, önceden hazırlanan yiyeceklerle birlikte mezarlığa gidilir. Mezarlığın başında bulunan ocaklarda kahve pişirilir, sohbet edilir. Herkes komşu mezarları ziyaret etmek ve çay, kahve içmek zorundadır.Daha sonra topluca yemek yenir. Bu arada sazlar çalınır, şarkılar, türküler söylenir, ağaçlarda salıncaklar kurulur ve çocuklar “bayrak” adı verilen uçurtmaları uçururlar.

    Öğleden sonra kadınlar geniş bir tabağa çerezler koyarak, “hak üleştirir” ler. Yiyecekler gelen geçene dağıtılarak,”ölünün ruhuna değsin” dileğinde bulunur. Yemekten sonra aile fertleri teker teker mezar taşını öperler, daha sonra mezarlıktan dönülür.

    Akşam komşu ve akrabalar, eğlencelerini ve sohbetlerini, yeme ve içmelerini sürdürürler, sohbetler sabaha kadar devam eder. Bu bayramda herkes güler yüzlüdür. Suçlar bağışlanır. Bayrama katılmak zorunludur, katılmayan köy halkınca dışlanır.

    Yörükler arasında; Nevruz ile birlikte kışın bittiği ve bahar mevsimin başladığı kabul edilir. Köy ve yaylalarda 22 Mart’ta şehirlerde ise Nevruz Pazar gününe rastlamazsa, bu tarihi takip eden Pazar günü kutlanır. Köy halkı, 22 Mart sabahı yaylalara doğru yola çıkar, daha önceden “davar evleri” ne yerleşmiş olanlar, köyden gelen akraba ve komşularına ev sahipliği ederler. Köylerden gelen grupla yayladakiler karşılaştıklarında, bir el silah atarak “Nevruzunuz kutlu. Dölünüz hayır ve bereketli olsun” şeklinde selamlaşırlar. Gelen misafirler çadırlara yerleşir, kendilerine ikramlarda bulunulur.

    Sürü sahipleri tarafından kesilen kurbanlar, hep birlikte yenilir. Sünni olan Yörüklerde, imamlar tarafından yapılan dualara halk da katılır ve şükredilir. Gençler tarafından yapılan eğlenceler düzenlenir, yemekler yenir, şarkı ve türküler söylenir, oyun oynanır. Eğlenceler geç saatlere kadar devam eder.

    Bazı bölgelerde, Nevruz’un Hz. Ali’nin doğum günü olduğuna dair inanışın yanı sıra Hz. Ali ile Hz. Fatima’nın evlenme günü olduğuna dair bir inanış da vardır. Ayrıca, kışın sona ererek baharın geldiği, kışlaklardan yaylalara doğru göçlerin başlamasının zamanının geldiği kabul edilir. Nevruz sabahı mürşidin okuduğu duadan sonra, süt içilir. Nevruziye adı verilen şiirler, nefesler ve Hz. Ali’nin Mevlidi okunur. Gün şeker, şerbet ve içeceklerle kutlanır.

    Gaziantep ve çevresinde 22 Mart gününe “Sultan Navrız” adı verilir. Halk arasındaki inanca göre 21 Mart’ı 22 Mart’a bağlayan gece Sultan Navrız, belli olmayan bir saatte gökte, ayaklarındaki halhalları gıcırdatarak, önünde gergefini işleyerek, batıdan doğuya göç eden güzel bir kızdır. Başka bir inanca göre ise, “kuş donuna” giren ve ayaklarındaki halhalı gıcırdatarak uçan, bir ermiştir. Nevruz gecesi Sultan Navruz’ın geçtiği saatte uyanık olanların, bütün dileklerinin gerçekleşeceğine inanılır.

    Bu sebeple evdeki bütün kap kacağa su doldurulur, sabaha kadar beklenir ve Nevruz gecesi, ay ışığında avluya bir tekne içerisinde su bırakılır ve sabaha kadar ibadet edilir. Yöresel inanca göre dilek kabul edilirse, teknedeki suyun altına dönüşeceğine inanılır. Ertesi sabah (silindi) bütün halk kırlara, bostanlara gider, orada çiğ köfte, şareli pirinç aşı, yumurta, maş piyvazı (piyvaz mı, piyaz mı?) yerler, çeşitli oyunlar oynarlar,eğlenirler.

    Diyarbakır’da Nevruz günü halk, eğlence ve mesire yerlerine giderek Nevruz’u kutlarlar. Doğu Anadolu halkı için Nevruz gecesi, kutsallık taşır. O gece, canlı cansız bütün varlıkların Tanrı’ya secde ettiklerine inanılır. O gün, herkesin yıllık rızkı ve mukadderatı belirlenir. Herkes, güzel ve yeni elbiseler giyerek yeni yıla hazırlanır. Evler de yemekler yapılır, karşılıklı ziyaretler birbirini takip eder, fakirlere yardım edilir.17 Mart gününe bağlanan gece, aile reisi aile mensuplarının sayısı kadar küçük taş toplar, bunları evin bacasının dış kısmında bir yere koyar. Taşların kimi temsil ettiği, daha önceden belirlenir. Bayram sabahı bu taşlar yoklandığında, hangisinin altında kırmızı böcek bulunursa, uğur ona atfedilir. Bununla ilgili olarak, ailenin o uğurlu ferdi yüzünden Tanrı’nın rızkının kendilerine verildiğine inanılır.

    Mart ayı içinde Anadolu’nun bazı yörelerinde görülen bir başka gelenek de, Mart ayının ilk çarşambasını içine alan “kara çarşamba” geleneğidir. Bu tarihte törenler yapılır, çeşitli yiyecekler hazırlanarak birlikte yenilir.Aynı gece gençler bir dilek tutarak, komşularının kapısını dinlerler. Konuşmadan yayık yaymak da, yaygın bir gelenektir. Kars ve çevresinde; bu tarihte kapı dinleme, baca-baca âdetleri görülür. Evde bulundurulan çeşitli meyvelerden, baca-baca gezenlere verilir.

    Tunceli çevresinde o gün, erkekler alınlarına kara sürerek su kaynaklarına giderler. Bu karaları orada temizleyerek, dua ve niyazda bulunurlar. Bunun yanında, kötülük ve sıkıntılardan kurtulma dileği taşıyan farklı uygulamalara da rastlanır.

    “Kara Çarşamba” geleneğine bağlı olarak, baca çizmek ve taş dizmek olarak anılan uygulamada, bacaların kenarına ev halkını temsil eden taşlar dizilir. Sabaha kadar orada kalan taşların altı, sabah erkenden kontrol edilir. Taşların hangisini altından böcek çıkarsa, o taş için belirlenen kişinin, evin kaderi üzerinde etkili olacağına inanılır.

    “Pamuk iğne” olarak adlandırılan oyunda ise, köyden iki genç kız abdest alarak, kalaylanmış bir karavana ile, buz tutmuş suyun başına giderler. Buzu kırıp, karavanayı suya daldırırlar, yedi kez ihlâs suresi okuduktan sonra kabı sudan çekerler.

    Çarşamba akşamı “tuzluk gılik” olarak adlandırılan çöreği yiyen erkek yada genç kızın, kiminle evleneceğini yönelik yorumlarda bulunulması bir diğer uygulamadır.

    Özellikle Orta Anadolu’da Nevruz, “Mart Dokuzu” olarak bilinir. Diğer bölgelerde olduğu gibi 22 Mart sabahı oldukça erken kalkılır, mezarlar ziyaret edilir, niyet tutulur. Niyetlenecek kişi mezarlardan birer taş alarak, kırka tamamlar.Taşları bir torbaya koyup, niyet tuttuktan sonra evine asar ve bir yıl bekler. Niyet kabul olursa, taşların kırkbir adet olacağına inanılır. Bir dahaki Mart Dokuzu’nda, niyet kabul olsa da olmasa da taşlar, iade edilir.

    Ziyaretlerden sonra çeşitli yemekler yenilir, oyunlar oyanır, dilekler tutulur, eğlenceler düzenlenir, büyük ateşler yakılır.21 Mart’ı 22 Mart’a bağlayan gece de seyirlik oyunlar oynanır, eğlence ve sohbetler geç saatlere kadar sürer.

    Nevruz’la ilgili olarak Anadolu’da görülen diğer gelenekler arasında; ağacın güneşten etkilenmemesi için ağaca bez bağlanarak yapılan “Mart ipliği” âdeti ve özellikle Giresun’da “Mart bozumu” âdeti önem taşımaktadır. Mart bozumunda, akarsulardan alınıp getirilen su evlere serpilir, ayağı uğurlu bir misafirin gelmesi ve “Mart’ınızı bozuyorum” demesi beklenir.

    Tekirdağ’da Nevruz; soğukların sonu, baharın başlangıcı olarak kabul edilir ve “Nevruz Şenlikleri” adıyla kutlanır.

    Edirne’de, 22 Mart günü yapılan Nevruz kutlamalarında mesire yerlerine gidilir, eski hasırlar yakılarak üzerinden atlanır. Kırklareli’nde Nevruz, “Mart Dokuzu” adıyla kutlanır, çeşitli yiyecekler hazırlanarak kırlara gidilir.

    Nevruz, İzmir Urla’da “Mart Dokuzu Şenlikleri” adıyla kutlanırken; Tire’de “Sultan Nevruz Bayramı” olarak bilinir. Uşak’ta Nevruz kutlamaları oldukça yaygındır. O gün için, “yıl yenilendi” tabiri kullanılır. Sivas’ta Mart Dokuzu’nda gök gürlerse, o yıl ürünün bol olacağına inanılır. Şebinkarahisar’da 22 Mart sabahı akarsularda yıkanıldığı takdirde, kuvvet ve sağlık kazanılacağına inanılır.

    Bilindiği üzere eski takvim, Mart ayından başlardı. Mart ayının ilk on iki günü ayrı ayrı ayları temsil etme suretiyle, o yıl içinde neler olacağı ilk on iki günden tespit olunurdu. O gün yedi çiftin, bir tek baş harfi S ile başlayan yiyeceklerden yemesi gelenektendir.

    Osmanlı Padişahlarınca da Nevruz’a özel önem verildiğini görüyoruz. Padişahlara Nevruz günlerinde “Nevruziye” adı verilen telhisler yazılarak, padişah kutlanırdı. Nevruz günlerinde müneccimbaşı, yeni takvimi padişahlara sunar, o anda aldığı bahşişe de “Nevruziye Bahşişi”adı verilirdi. Saray hekimbaşları tarafından hazırlanan ve Nevruziye denen çeşitli baharatlardan yapılmış macunlar, padişah ailelerine ve büyüklere sunulurdu.O gün için yapılmış olan macunlar, porselen kapaklı kâseler içinde takdim edilir ve müneccimbaşılar tarafından Nevruz günün hangi saatinde yenmesi gerektiğini yazan bir kağıt, bu kâselere iliştirilirdi.

    Geçmişte Nevruziyeler sadece fakirlere ve hastalara verilirken, zamanla (silindi) talebin artması nedeniyle, haksızlık olmaması için çevreye saçılmaya başlanmıştır. Mesir ile Nevruz Macununu aynı uygulamadan kaynaklanmakta ve her ikisinin de sağaltım niteliği bulunmaktadır.

    Nevruz geleneği, uygulamada bazı farklılıklar görülmekle birlikte, Orta Asya Türk Toplulukları, İran, Anadolu ve Balkanlarda, aynı tarihler arasında her toplum tarafından kendine özgü bir nedense dayandırılarak kutlanan, geleneksel bir bayram niteliği kazanmıştır.

    İran’da günümüzde de kutlanmakta olan Nevruz, efsanevi bir niteliğe sahiptir. Bu efsanelerde ateşi bulduğuna inanılan Cemşid, ağırlık taşımaktadır. İran’da Tanrı’nın, Adem’i Nevruz günü yarattığı ve yıldızların o gün, burçlarına ayrıldığına inanılmaktadır. İran’da Nevruz,13 gün sürer.
    SEN! BEN!M KADAR SEVEN VARSA SANA BEN!M KADAR HASRET KALS!N

  4. #4
    €crin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    08.08.2008
    Mesajlar
    439
    Konular
    129
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    746
    @€crin

    Standart

    şu tuzlu gılık var ha evimizi yıxdı her sene yeyirdik gençken içimizin yandıgıyla galırdıq
    Bir ben var ki benim içimde
    Benden öte benden ziyade....

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş