Ölümü, yok oluş, bitiş ve neticesiz olarak gören insan, hayatın mânâsından da uzaktır. Onun için hayat, tesadüfler oyuncağıdır, kabir karanlıklara açılan bir kapı, ecel bütün sevdiklerinden bir daha kavuşmamak üzere bir ayrılıştır. Bunun için âhirete inanmayan kimsenin ruhu acı ve ıstırap içindedir; dehşet ve vahşet içindedir, mânen kıvranmaktadır. Böyle bir insana hangi şey teselli verebilir? Her mevsim yaşanan olaylar gösteriyor ki, ölüm yeni bir hayatın başlangıcıdır ve o hayata

Bu konu 1178 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Ölüm bir Son Değildir;Yeni başlangıçtır,köprüdür (mead) 1178 Reviews

    Konuyu değerlendir: Ölüm bir Son Değildir;Yeni başlangıçtır,köprüdür (mead)

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1178 kez incelendi.

  1. #1
    MELEKLIKIZI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    501
    Konular
    81
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    576
    @MELEKLIKIZI

    Standart Ölüm bir Son Değildir;Yeni başlangıçtır,köprüdür (mead)

    Ölümü, yok oluş, bitiş ve neticesiz olarak gören insan, hayatın mânâsından da uzaktır. Onun için hayat, tesadüfler oyuncağıdır, kabir karanlıklara açılan bir kapı, ecel bütün sevdiklerinden bir daha kavuşmamak üzere bir ayrılıştır. Bunun için âhirete inanmayan kimsenin ruhu acı ve ıstırap içindedir; dehşet ve vahşet içindedir, mânen kıvranmaktadır. Böyle bir insana hangi şey teselli verebilir?

    Her mevsim yaşanan olaylar gösteriyor ki, ölüm yeni bir hayatın başlangıcıdır ve o hayata ulaşabilmek için geçirilmesi gereken bir arınma hareketidir. Diğer bir ifadeyle, dünyanın ağırlıklarından kurtulma faâliyetidir. Sonbaharda çürüyen, kuruyan ve kendisinde hayattan eser kalmayan kökler, dallar ve tohumlar, ilkbaharın o her yerden hayat fışkıran bayramına hazırlanır ve vakit geldiğinde yeni bir hayata kavuşurlar. İşte bir gün biz de, o tohumlar gibi toprağa düşeceğiz. Her ne kadar bir müddet için toprağa karışsak bile, bizim de ebedî bir baharımız vardır ve gelecektir.

    Evet, doğumla bu âleme kavuşulduğu gibi, ölümle de bir başka âleme kavuşulacaktır. Ve tohum, toprakta çürümesine rağmen oradan nasıl bir başka hayata kavuşup gökyüzüne doğru dal budak salıyorsa, insanın cesedi de ölümle çürüyecek, fakat ölümsüz ruhuyla ebedî bir âlemde hayat bulacaktır. Yer altındaki tohum, nasıl yer üstündeki ağaç halini ve güneşli dünyayı idrak edemez, onu önceden düşünemez ve bilemezse, biz de bu kayıtlı ve sınırlı halimizle, ebedî hayatı ölümden önce anlayamayız.

    İnsan için ölüm, ipek böceğinin koza içindeki krizalit dönemi gibidir. İpek böceğine, kabir gibi daracık kozasından çıktıktan sonra kelebek olacağı ve kendisine birer kanat ihsan edileceği bildirilse, böcek ona inanmakta zorluk çekecektir. İşte insan da, ebedî âlemdeki hayatını anlamak noktasında o ipek böceği kadar âcizdir. Çünkü bütün duyguları, bu dünya ölçülerine göre çalışmaktadır. Ancak içinden gelen bir ses, ona ebedî âlemlerin var olduğunu haykırır durur.

    İlim adamları tarafından da doğrulanan ve bütün insanların yaratılışında var olan bu sonsuzluk arzusu, bize ebedî âlemlerin varlığını bildiren en kuvvetli bir psikolojik delil olarak kabul edilmektedir. Tıpkı açlık ve susuzluk gibi. İnsanın susaması, suya işaret eder ve onun varlığını gösterir. Bu, su ile insan arasındaki özel ve içten bir alâkadır. İnsanın âhiret âleminin varlığını iç dünyasında sezmesi âhiretin varlığına en büyük delillerden biridir. Veya en azından böyle bir âlemin olmasını ve yaratılmasını gerektirir.

    En küçük bir canlıyı, karıncayı dahi mükemmel bir şekilde besleyen ve istediğini veren Rabbimiz, bize de bütün duygularımızla istettiği âhireti, elbette verecektir. Zaten âhireti vermek istemeseydi, onu istemek duygusunu da biz insanlara vermezdi. Bütün insanlığı etkileyen ve kuşatan bu gerçeğin, boş ve kuru bir iddia olmadığı açıktır. Bu arzuyu insanın kalbine koyan kim ise, onu verecek olan da ondan başkası olmayacaktır elbette.

    “Her nefis ölümü tadacak!” Bunu herkes biliyor, ama pek az insan, üstünde düşünüyor. Nefis, kendini bu kesin hükmün dışında tutmak istiyor. Ölümü hatırlasa bile başkaları için hatırlıyor. Unutmak için de elinden geleni yapıyor. Nereye kadar?! Ölümü düşünmek zorundayız. Ölmeyi öğrenmek, onun öğrencisi olmak zorundayız. Ömrün sonudur belki, ama hayatın da sonu mudur? Elbette hayır! Hayat, bedensiz bir biçimde yaşamaya devam edecek. Ölümle yüzleşenler, ölmeyi bilenler farkındadır bunun. Ölümü hatırlamak acı vermez onlara. Ölüm bir başlangıçtır çünkü.

    Aslında ölümü kendimize biz düşman yapıyoruz. Zamana ve mekâna sığmayan arzularımızı, duygu ve düşüncelerimizi kırk elli yıllık dar bir şeride sığdırma gayretimiz, bizim için ölümü tatsız kılıyor. Susuzluğu isteyen akıl ve kalbimizi, bir gün işlemez olacak vücudumuzun emrine verdiğimiz; kabirden öteye geçemeyecek sevdaların, ancak kabre kadar sürecek dostlukların ağına kendimizi hapsettiğimiz an, iç dünyamızda bir bocalamadır başlıyor. Her şeye endişeyle baktıran, hayatın tadını kaçıran bir bocalama.

    Ebediyet arzusu; yaratılış toprağımıza ekilen en kudretli tohum bu olsa gerek. Gelip geçici şeyler, bize huzur vermiyor. Her ayrılık bizi acıya boğuyor. Asırlardır ebedî bir hayatın formülünü arıyor insanlık. İnsan ruhu, sonsuzluğa meftun olduğu içindir ki, bütün peygamberler, tebliğ ettikleri âhiret inancı, yani ebedî bir hayat müjdesiyle, ölümün dehşet veren yüzünü aydınlığa çevirmişlerdi.

    Batıda özellikle son iki asırda ortaya çıkan ve daha ziyade bir kargaşa şeklinde göze çarpan fikrî ve sosyal hareketliliğin ebedî hayatın inkârından kaynaklandığını söylemek fazla zor olmamalı. Ölümün bir yok oluş olarak kabulüyle insanın mutlaka öleceği gerçeğinin yol açtığı çelişki, Batı insanını ve Batı düşüncesini benimseyen dünya insanlarını birtakım yollara sevketti. Bir kere, intihara yeni bir kapı açıldı. İnkârcı düşünceler içinde bocalamaktan, kurtuluşu intiharda arayan insanlar görüldü.

    Özellikle 19. asır şiirlerinde olmak üzere nice mısrâlarda sonsuzluk iştiyakının yanında, ölüm korkusu sık sık konu edilir. Yok olma acısının olmadığı huzurlu bir ölüm arzusu dile getirilir. Fakat, korkusunu kendine bile itiraf edemeyen pek çok insan, hayalî oyuncaklar formülünü bulmuştur. Servetlere servetler eklenir. Huzur, istatistik rakamlarındaki büyüme özelliklerinde aranırken, yeni yeni oyuncaklar piyasaya sürülür. Radyo, sinema, otomobil, televizyon, bilgisayar, internet oyuncaklarıyla eğlenir, gezer. Gününü gün eder, gündelik yaşar. Alkol ve uyuşturucu gibi “unutturma” âletleriyle ne dünü, ne yarını düşünüp hatırlamamaya çalışır. Bazı insanlar ise, geride bıraktıkları eserlerle yok olmaktan kurtulmuş olacağı ümitleriyle tesellî bulur.

    Âhiretin varlığını öldükten sonra anlamak, insanoğlunun ne dünya huzurunu, ne de ebedî hayatın kurtuluşunu netice vermeyecek. Bizi bekleyen sonsuz hayat için açılan imtihanı başarmak, ömrümüzü hesap gününün sahibinin emrettiği istikamette geçirmemizi gerektiriyor. İşte o zaman, ölüm bir darağacı, bir ebedî ayrılış, hiçliğe, yokluğa, çürümeye, unutulmaya, kopkoyu bir karanlığa açılan kapı hüviyetinden çıkıp, ölümün olmadığı, gelmiş ve gelecek bütün sevdiklerimizin toplandığı, ALLAH’ın emirlerine uymuş olmanın mükâfatının verildiği âleme geçmek için bir basamak haline gelecek. Ancak bu sayede ölüm, hayatımıza bir mânâ, huzur ve mutluluk katacak.

    Kimler yok ki orada?! Dede ve ninelerimiz, gönülden sevdiğimiz anne, baba ve kardeşlerimiz... Nice büyük insanlar, ALLAH dostları, sıddîklar, şehidler, sâlihler, peygamberler ve en önemlisi, iki cihan güneşi Efendimiz (s.a.s.) hep orada... Sevdiklerimizle dolu olan âleme geçmek için, bir başka doğuş olan ölüm, tek çare... (4)



    alıntı


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Ölüm bir Son Değildir;Yeni başlangıçtır,köprüdür (mead)

          Kategori: İslamın Temel Esasları

          Konuyu Baslatan: MELEKLIKIZI

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1178

    -------------------------------------------------







    --------------------------------------------------



Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş