Ehl-i Beyt Mektebindeki İmamet Anlayışı: Ehl-i Beyt mektebinde Ehl-i Beyt İmamları Allah tarafından belirlenmiş masum ve vehbi ilimlere sahip kişilerdir Onlar, hiçbir hareketlerinde Allah'ın emirlerinden bir kıl payı bile çıkmazlar. Bize onlara uymak ve onların emirlerine teslim olmak emredilmiştir; hatta imanlı olup olmadığımızın en önemli ölçülerinden biri, onlara kayıtsız şartsız tabi olup olmamamızla belli olur. Esasen Peygamber'e ve masum imamlara bu kayıtsız şartsız itaat tevhid

Bu konu 1381 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Ehl-i Beyt Mektebindeki İmamet Anlayışı 1381 Reviews

    Konuyu değerlendir: Ehl-i Beyt Mektebindeki İmamet Anlayışı

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1381 kez incelendi.

  1. #1
    Aybalam76 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    10.08.2008
    Mesajlar
    2.619
    Konular
    479
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    100
    @Aybalam76

    Standart Ehl-i Beyt Mektebindeki İmamet Anlayışı

    Ehl-i Beyt Mektebindeki İmamet Anlayışı:
    Ehl-i Beyt mektebinde Ehl-i Beyt İmamları Allah tarafından belirlenmiş masum ve vehbi ilimlere sahip kişilerdir Onlar, hiçbir hareketlerinde Allah'ın emirlerinden bir kıl payı bile çıkmazlar.
    Bize onlara uymak ve onların emirlerine teslim olmak emredilmiştir; hatta imanlı olup olmadığımızın en önemli ölçülerinden biri, onlara kayıtsız şartsız tabi olup olmamamızla belli olur. Esasen Peygamber'e ve masum imamlara bu kayıtsız şartsız itaat tevhid inancından sonra dinin bize öğrettiği en önemli emirdir. Diğer emirler Allah Teala'nın iradesi gereği ancak bunun çerçevesinde anlam kazanır ve kabul olur.
    Bizler zayıf aklımızla onların davranışlarının hikmetini anlasak da anlamasak da bu böyledir.
    Bu konunun daha iyi anlaşılması için aşağıdaki ayet ve hadislere dikkat edin:
    Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor:
    "Rabbine and olsun ki, kendi aralarında çıkan ihtilaflı konularda seni hakem kılıp sonrada senin verdiğin hükme hiçbir sıkıntı duymaksızın tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olamazlar." (Nisa: 65)
    Ehl-i Beyt İmamlarından gelen sahih hadislerde şöyle nakledilmiştir.
    "Bilin ki, eğer bir adam geceleri ibadetle gündüzleri oruçla geçirir, tüm malını Allah yolunda sadaka verir ve ömür boyunca her yıl hacca gider de Allah'ın velisinin velayetini tanımaz; onun velayetini kabul etmez ve tüm amelleri onun kılavuzluğu ile olmazsa yaptığı amellerin mükafatı konusunda Allah'a bir hakkı olmaz ve iman ehlinden de sayılmaz". (El-Kafı c.2, s. 18; Vesailu'ş-Şia c. 18, s. 44.)
    Diğer bir hadiste şöyle yer almıştır: "İblis Adem (a.s)'a secde etmeğe emredildiğinde Allah'tan istedi ki, beni bu emrini yerini getirerek Adem'e secde etmemekten mazur gör; bundan sonra sana öyle bir ibadet edeyim ki hiçbir mukarreb melek sana öyle bir ibadet etmemiş olsun. Bunun üzerine Allah Teala tarafından hitap geldi ki, senin ibadetine ihtiyacım yoktur."
    Demek Allah kendisine kulluk etmeği ve ona tapmayı ancak kendi Peygamberine ve yeryüzündeki halifesine boyun eğmek ona itaat etmeğe bağlı kılmıştır. Bu yüzden Allah, başka türlü bir ibadeti, insan kendisini onun için çok fazla yorsa da kabul etmez.
    Kısacası Ehl-i Beyt mektebine göre Peygamber (s.a.a)'ın ve onun Ehl-i Beyt'inin yaptıkları işlere tam bir teslimiyet göstermeyen ve o işlere itirazda bulunan ve kendinden aksı görüşler ortaya koyan kimseler gerçek manada Peygamber ve Ehl-i Beyt'ini tanımayan zayıf imanlı ve bazen imandan yoksun kimselerdir. Örneğin Peygamber'in Hudeybiye sulhunu yapması veya hac mut'asını teşri etmesi veya kendinden sonrası için bir vasiyet yazdırmak istemesi vb. olaylarda Peygamber'in görüşüne karşı görüşler ortaya koyanlar ve Peygamber'e itiraz edenler bu gruptan insanlar sayılırlar. Çünkü Peygamber'in Peygamberliği kesin delil ile örneğin mucize ile bize ispatlandıktan sonra böyle bir itiraz gerçekte Allah'a karşı itiraz sayılır ve cehaletin alametidir.
    Ehl-i Beyt İmamlarının hayatında olan ve bizlerin basit bir düşünceyle onları yorumlamakta zorluk çektiğimiz gerçeklerin şu veya bu şekilde Peygamberlerin hayatında da olduğu kesindir; bizlere düşen bunların hikmetini anlamaya çalışmanın yanı sıra her halükarda onlara uymak ve ittiba etmekten başka bir şey değildir.
    Buna bazı örenkler verelim:
    1. Allah Teala, Hz. İbrahim'in ailesinden ve soyundan çok sayıda Peygamber göndermiştir. Hz. İbrahim ve iki oğlu İshak ve İsmail İsahak'ın oğlu Yakup Yakup'un oğlu Yusuf hepsi peygamberdirler. Hatta Kur'an'da ismi geçen diğer bir çok peygamber de aynı soydan ve ailedendir. Kur'an Kerim "Birbirinden gelen bir soydur" diye nitelendirmiştir. Aynı durum Peygamber'ın Ehl-i Beyti için de söz konusudur.
    2. Hz İsa (a.s) çok fakirce bir hayat yaşadığı hatta barınacak bir evinin olmadığı ve kuru toprağın üzerinde yattığı ve insanları dünyaya karşı zahit olmaya davet ettiği bellidir; ama diğer yandan büyük bir Peygamber olan Hz Suleyman bir sultan olarak yaşamış ve bir Sultan layık olan tüm ihtişamı taşımıştır.
    3. Hz Yusuf bir Peygamber olarak bir kafir olan Mısır'ın Padişah'ına vezir olmayı kabul etmiştir. Hatta böyle bir görev için kendini aday göstermiştir.
    Kısacası biz bu benzeri konularda Peygamberler ve onların masum olan varislerinin tutumlarının hikmet ve felsefesini anlasak da anlamasak da onları kabul etmek tabi olmakla yükümlüyüz.
    Peygamber (s.a.a):
    "Hasan ve Hüseyin iki imamdır İster kıyam etsinler ve isterse kıyam etmeyip otursunlar" diye buyurmuştur.
    keza
    "Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendileridirler."
    Bu vb. hadisler bize sahih olarak ulaştıktan ve özellikle onları masum imamlar olarak kabullendikten sonra onların davranışlarındaki hikmeti barış ve savaşlarının felsefesini anlasak da anlamasak da her halükarda onlara uymaya onarı imam kabul etmeye mükellefiz.
    İşte Bu cevaba işaretle Muhammaed Hasan Necefi, Cevahir'ul-Kelam adlı eserinde şöyle diyor:
    "Hz. Hüseyn'in kıyamına gelince bu kıyam ilahi sırlardan bir sırdan ve gizli ilimlerden bir ilimdir." Sonra birkaç fıkhı açıklamaya yer veriyor ve şöyle devam ediyor:
    "Üstelik İmam'ın özel bir mükellefiyeti söz konusudur. O özel mükellefiyetini yerine getirmek için hareket etmiş ve o emri icabet etmiştir. İmam hatadan uzak olduğu için onun söz ve işlerinde itirazın anlamı yoktur. İşte bu yüzden de, delillerin zahirine uymak ve delilin umum ve genel kaideleri çerçevesinde hareket etmek ve bu delillerin birbirleriyle çeliştiği konularda zanni tercihlerle birini tercih etmekle yükümlü olan kimsenin mükellefiyeti ona mukayese edilemez."




    alıntı


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Ehl-i Beyt Mektebindeki İmamet Anlayışı

          Kategori: İslamın Temel Esasları

          Konuyu Baslatan: Aybalam76

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1381

    Kralların taçları beni bağlar büyümü
    Orduları açamaz gönlümdeki düğümü
    Saraylarda süremem dağlarda sürdüğümü
    Bin cihana değişmem şu öksüz TÜRKLÜĞÜMÜ..

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş