Bir çocuk gazetecilikten mezun oluyor ve babasının torpiliyle bir gazetede işe başlıyor. Ama torpilli olduğu için yan gelip yatıyor. Gazetenin sahibi bunu yanına çağırıyor " oğlum tamam torpillisin ama bu kadarı da fazla, şimdi ben sana bir kameraman vericem Ankara' nın bir köyüne gidip mutluluk ve mutsuzluk hakkında bir röportaj yap" diyor. Çocuk kameramanla birlikte yola koyuluyor. Köyün içinde bir kahveye giriyorlar."Mutluluk ve mutsuzluk hakkında röportaj yapıyoruz var mı bizimle birkaç anısını paylaşmak isteyen" diye soruyor. Ordan bir adam " biz anlamayız abicim sen git bizim muhtarla konuş" diyor... Bunlar muhtarın yanına gidiyorlar. Muhtara dertlerini anlatıyorlar soruyorlar " mutlu olduğunuz bir anınız var mı?" Muhtar " olmaa mı" diyor ve başlıyor anlatmaya.
"Bir gün bizim köyün ağasının eşeği kayboldu. Ben hemen benim ekibi topladım
-tabi ekip başı benim- çıktık dağın başında eşeği aramaya başladık eşeği dağda bulduk. Baktım eşeğin gözler sürmeli, dişi gerisini tahmin edersiniz...
Şimdi eşek mutlu mu? mutlu, ben mutlu muyum? mutluyum, ekip mutlu mu? mutlu. Al sana mutluluk" Diyor...
Gzeteciler bu hikayeyi yazamayacaklarını söylüyorlar başka var mı diye soruyorlar. Muhtar " Olmaa mı" diyor ve başlıyor anlatmaya.
" Geçen de bizim imamın karısı kayboldu. Ben yine benim ekibi kurdum -ekip başı yine benim- Yine çıktık aramaya bu sefer dağın başında yakaladık kadını. Gerisini tahmin edin artık. Şimdi İmam mutlu mu karısı bulunduğu için? mutlu, ben mutlu muyum? mutluyum, benim ekip mutlu mu? mutlu al sana mutluluk" diyor.
Gezeteci bunu da yazamayacağını söylüyor ve soruyor " Mutsuz olduğunuz bir an var mı?"
Muhtar " olmaa mı geçen ben kayboldum...