Suriye Selçukluları’nın ortadan kalkmasından sonra, Dımaşk yani Şam’da kurulan hânedanlık. Atabeg Emir Zahîreddin Tuğtegin’in kurduğu bu hânedanlığa, kurucusunun adından dolayı Tuğteginliler de denir.Sultan Alparslan’ın oğlu olan Tâcüddevle Tutuş, babasının vefâtından sonra Suriye Melikliğine tâyin edilmişti. Tutuş, komutan Atsız Beyin de hizmetleri ile Fâtımîleri bölgeden çıkardı. Güney ve kuzey Suriye’ye hâkim oldu. Ağabeyi Melikşâh’ın vefât ettiği 1093 yılında, hizmetinde bulunan Tuğtegin’le

Bu konu 1257 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Dımaşk Atabegliği (Tuğteginliler veya Böriler) 1257 Reviews

    Konuyu değerlendir: Dımaşk Atabegliği (Tuğteginliler veya Böriler)

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1257 kez incelendi.

  1. #1
    Doktor Amca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    4.252
    Konular
    1062
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    100
    @Doktor Amca

    Standart Dımaşk Atabegliği (Tuğteginliler veya Böriler)

    Suriye Selçukluları’nın ortadan kalkmasından sonra, Dımaşk yani Şam’da kurulan hânedanlık. Atabeg Emir Zahîreddin Tuğtegin’in kurduğu bu hânedanlığa, kurucusunun adından dolayı Tuğteginliler de denir.Sultan Alparslan’ın oğlu olan Tâcüddevle Tutuş, babasının vefâtından sonra Suriye Melikliğine tâyin edilmişti. Tutuş, komutan Atsız Beyin de hizmetleri ile Fâtımîleri bölgeden çıkardı. Güney ve kuzey Suriye’ye hâkim oldu. Ağabeyi Melikşâh’ın vefât ettiği 1093 yılında, hizmetinde bulunan Tuğtegin’le birlikte Diyarbakır’a gitti. Tutuş, orada Tuğtegin’i oğlu Dukak’a Atabeg tâyin ederek, Meyyâfârikîn (Silvan) Vâliliğine gönderdi. 1095 yılında Sultan Berkyaruk ile Tutuş arasında yapılan savaşta, Tutuş öldürüldü. Tuğtegin, esir düştü. Daha sonra yapılan esir mübâdelesinde, serbest bırakıldı. Bu sırada Tutuş’un oğlu Dukak da, Dımaşk’ta hükümdarlığını ilân etti.

    Tuğtegin, Dımaşk’a (Şam’a) gelince, halkın ve idarecilerin sevgi gösterileri ile karşılandı. Kendisine ordu komutanlığı verildi. Melik Dukak’ın annesi Safvet-ül-Mülk Hâtunla evlenince, Melik Dukak dahi onun sözünden çıkmaz oldu. Bu sıralarda Halep Meliki Rıdvan ile kardeşi Dımaşk Meliki Dukak arasında, bazı hırslı emîrlerin kışkırtması sonucu mücadele başladı. İki kardeş arasındaki mücadeleden istifade eden Şiî Fâtımîler, Kudüs’ü ele geçirdiler. Çok geçmeden Anadolu’ya giren Haçlı kuvvetleri de Suriye topraklarına kadar ilerlediler. Ağır bir mide rahatsızlığından muzdarip olan Melik Dukak, Tuğtegin’i bir buçuk yaşındaki oğlu Tutuş’a Atabeg tâyin ettikten bir süre sonra, 1104 yılında vefat etti. Tuğtegin, idareyi ele aldı. Dukak’ın oğlunun ölmesi, onun işini daha da kolaylaştırdı.

    Tuğtegin, önce aleyhinde çalışanları Şam’dan uzaklaştırdı. Sonra da bölgedeki muhaliflerini itaate mecbur etti. İçte durumunu sağlamlaştırdıktan sonra, Haçlılarla mücadeleye başladı. 1105 senesinde Haçlıların elinde bulunan Rafeniyye’yi fethetti. 1108 senesinde Taberiyye üzerine yürüdü ve Haçlılarla yaptığı savaşta onları hezimete uğrattı. Kudüs Kralı Birinci Baudouin, bu zaferden sonra, Tuğtegin’e antlaşma teklifinde bulundu. İki taraf arasında yapılan ve on sene süreyle geçerli olan bu antlaşma, daha çok malî ve ticarî konuları ihtiva etmekteydi. Fakat bu antlaşma, 1113 senesine kadar devam etti. Daha sonra Haçlılar, Suriye’de büyük başarılar kazandılar.

    1113 senesinde Musul, Sincar ve Artuklu askerlerinden müteşekkil Selçuklu ordusu, Emîr Mevdûd komutasında Tuğtegin’e yardım etmek için Hıms şehrinin kuzeyine geldi. Tuğtegin ile Emir Mevdûd arasında yapılan görüşmeler sonucu, Kudüs Krallığı üzerine yürünmesine karar verildi. Türk kuvvetlerinin üzerine geldiğini ve onlarla tek başına savaşamayacağını gören kral, Antakya ve Trablus’dan yardım istedi. Türk kuvvetlerinin âni baskını ve üst üste taarruzları sonunda, Haçlılar ağır bir yenilgiye uğradılar. Bütün savaş ağırlıklarını bırakarak Taberiyye’ye çekildiler. Ele geçen ganimetlerin bir kısmı, zafer armağanı olarak, Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Muhammed Tapar’a gönderildi.

    Atabeg Tuğtegin bundan sonra, Selçuklu sultanının emriyle Haçlılara karşı birçok başarılı seferler yaptı. İlgâzi ve Dilmaçoğlu Toğan Arslan’la birleşerek, 1119 yılında Ensârib ve Zerdâna kalelerini fethetti. Tuğtegin ve İlgâzi, 1120 senesinde Haçlılar ile Tell-Danis’te karşılaştılar. Küçük çaptaki çarpışmalardan sonra, Haçlılar geri çekildi. Bu kadar başarılar elde etmesine rağmen, Fâtımîlerin idaresindeki Sûr şehrinin 1124 senesinde Haçlıların eline geçmesine mâni olamadı. Ertesi sene, Musul Atabegi Aksungur Porsukî, Haçlılara karşı harekete geçerek, Tuğtegin’den yardım istedi. Tuğtegin’in de katıldığı Selçuklu kuvvetleri, 1125 senesi Mayıs ayında El-Azâz’da, Haçlılarla karşılaştı. Haçlıların kazandığı muharebede, her iki taraf da ağır kayıplar verdi. Haçlılar ile başarılı mücadeleler yapan Atabeg Tuğtegin, 1128 senesi Şubat ayının on ikisinde, Şam’da vefat etti.

    Tuğtegin’in yerine oğlu Böri geçti. Böri, gençliğinden itibaren atabegliğin çeşitli merkezlerinde değişik vazifelerde bulunmuştu. Böri Tegin zamanında Dımaşk’ı tehdit eden en önemli meselelerden biri, Bâtınîler idi. Tuğtegin zamanında da vezir olan Tâhir el-Merdeganî, Bâtınîler ile işbirliği yapıyordu. Dımaşk’ta bulunan Bâtınîlerin, şehrin kapılarını açmak ve karşılığında da Sûr’u almak için Haçlılarla anlaştıklarını haber alan Böri, derhal harekete geçerek veziri öldürttü. Daha sonra halkın da katılmasıyla, şehirde Bâtınî temizliği başlattı. Altı binle yirmi bin arasında Bâtınî öldürüldü. Bu karışıklıklardan faydalanmak isteyen Kudüs kralının idaresindeki bir Haçlı ordusu, Dımaşk üzerine yürüyünce, Böri hızla harekete geçerek, yiyecek bulmak için ordudan ayrılmış olan Haçlı birliğini, ağır bir yenilgiye uğrattı. Kışın yaklaşması ve yenilmeleri, Haçlıları, Dımaşk’ı kuşatmaktan alıkoydu.

    Böri zamanında, Dımaşk Atabegliğini tehdit eden diğer bir tehlike ise, Musul Atabegi İmâdeddin Zengi idi. Zengi, bütün Suriye’yi kendi idaresi altında toplamak istiyordu. Bir süre sonra bir hile ile Böri’yi zayıf düşürerek, 1130 senesi Eylül ayının 24’ünde Dımaşk’a bağlı Hama’yı zaptetti. Daha sonra Hıms şehrini muhasara altına aldı ise de, kışın yaklaşması üzerine Halep’e döndü. Dımaşk’ta olan olayları unutmayan Bâtınîler, çok sıkı korunmasına rağmen bir fırsatını bularak 1131 senesinde Böri’yi yaraladılar. Böri, aldığı yaralar yüzünden, 7 Haziran 1132 tarihinde vefat etti. Bâtınîleri temizlemekle İslâmiyet’e büyük hizmet eden Böri, Bâtınîlerin suikastı ile şehid oldu.

    Ölümünden sonra yerine geçen İsmail, önce Baalbek’e hakim olan kardeşi Muhammed’i itaat altına aldı. Sonra da Haçlıların eline geçen Banyâs üzerine yürüyerek, birkaç günlük kuşatmadan sonra şehri ele geçirdi. Musul Atabegligi’nin, Haçlılar ve Abbasî halifesi ile olan mücadelelerinden faydalanan İsmail, gizlice yaptığı hazırlıklar sonunda Hama üzerine yürüdü ve daha önce Zengi’nin hakimiyeti altına giren bu şehri, 7 Ağustos 1133 tarihinde geri aldı. Ardından Şeyzer’i kuşattı ise de verilen büyük haraç karşılığında kuşatmayı kaldırdı. Onun bu başarıları, Haçlıları harekete geçirdi. Kudüs Kralı Fulk, 1134 senesinde Havran’ı zaptetti. Buna karşılık İsmail, Haçlı idaresindeki şehirlere akınlar düzenledi. Başarılarına rağmen, İsmail, halka kötü davrandığı ve ağır vergiler koyduğu için, öldürüleceği korkusuna kapıldı ve Musul Hakimi Atabeg Zengi’ye başvurarak şehri teslim etmek istedi. Durumdan haberdar olan asker ve halk, buna karşı çıktı ve 1 Şubat 1135 tarihinde, İsmail öldürüldü.

    İsmail’in yerine kardeşi Şihâbeddin Mahmud geçti. Zengi, İsmail’in mektubu üzerine, Dımaşk önlerine gelerek, şehri kuşattı. Fakat kuşatmanın ve beklemenin bir faydası yoktu. Tarafların görüşmesi ve halifenin, Zengi’den Musul’a dönmesini istemesi üzerine anlaşma yapıldı. Zengi’nin Dımaşk’tan ayrılmasından sonra, antlaşma şartları yerine getirilmedi. Atabeg Zengi’den korkan Hıms Vâlisi Humartaş, şehri 1135 senesi Aralık ayının otuzunda Şihâbeddin Mahmud’a teslim etti. Atabeg Zengî, bir süre sonra Hıms önlerine gelip, şehri kuşattı. Ancak, buranın kolay kolay ele geçirilemeyeceğini anlayarak, Mahmud ile antlaşma yapıp, 1137 yılında kuşatmayı kaldırdı. 1139 senesinde Mahmud, Banyâs havalisini yağmalayan Haçlılar üzerine yürüdü. Aynı sene Dımaşk’a dönen Mahmud, 23 Haziranda kendi adamları tarafından öldürüldü. Mahmud’un öldürülmesinden sonra, atabegliğin kudretli emirlerinden Muîneddin Üner’in desteği ile Mahmud’un kardeşi Cemaleddin Muhammed başa geçti. Muhammed’in kardeşi Behram Şâh, Zengî’nin yanına kaçtı ve onu ülkesi üzerine tahrik etti. Zengî, bu fırsatları hakkıyla değerlendirdi ve iki aya yakın bir kuşatmadan sonra 1139 senesi Ekim ayının 10’unda Baalbek’i ele geçirdi. Dımaşk üzerine yürüdü ise de zaptetmeye muvaffak olamadı. Cemâleddin Muhammed ise, 29 Mart 1140 tarihinde, yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak öldü.

    Muhammed’in yerine oğlu Mucireddin Abak başa geçti. Ancak, atabegliğin bütün gücü, Muhammed’in annesi ile evlenen Vezir Üner’in elinde idi. Vezir Üner, Emir Zengî’nin ölümünden faydalanarak Musul Atabegliğinin idaresinde olan Baalbek’i ele geçirdi. Daha sonra Halep Atabegi Nureddin Mahmud’un yardımı ile Busra ve Serhat şehirlerini zaptetti. Yine Halep Atabegi Nureddin Mahmud ile beraber Haçlılara karşı taarruza geçerek, El-Arima Kalesini ele geçirdiler. Devlete başarılı şekilde hizmet eden Vezir Üner, 19 Ağustos 1149 tarihinde ölünce, Abak bütün yetkileri eline aldı. Bu arada aleyhine birçok isyanlar patlak verdi ise de, duruma hakim oldu. Bundan sonra Halep Atabegi Nureddin Mahmud, Dımaşk’ı ele geçirmeye çalıştı. 1150 ve 1151 senelerinde, şehri iki defa kuşattı ise de başarılı olamadı. Nihayet, Nureddin Mahmud, 26 Nisan 1154 târihinde, şehri ele geçirerek Dımaşk Atabegliğine son verdi. Atabegliğin son hükümdarı olan Abak ise, 1169 senesinde Bağdat’ta öldü.

    Kültür ve medeniyet: Selçuklu devlet teşkilâtına benzer bir teşkilâtla yönetilen Dımaşk Atabegliği emirleri, başkent Dımaşk’ta mescitler, medreseler, hastaneler ve hamamlar inşâ ettirdiler. Yeni mahalleler ve imalât bölgeleri kurdular, su kanalları yaptırdılar. Dımaşk’ın ilk hastanesi olan Dârüşşifâ, Melik Dukak zamanında yaptırıldı. Safvet-ül-Mülk Hâtunun yaptırdığı mescit, Mescid-i Hâtun-ı Zümrüd olarak bilinmektedir.

    Tuğteginliler devrinde Dımaşk, Suriye’nin kültür merkeziydi. Çevre ülkelerden birçok ilim adamı buraya geldi. Dımaşk’taki medreselerde dînî ilimlerin yanında fen ilimleri de okutulmaktaydı. Sadıriyye, Eminiyye, El-Medreset-ül-Muiniyye, Medreset-ül-Hâtuniyye ve Caruhiyye Medresesi, bu devirde yapılan ilim yuvaları arasındaydı.

    Şeyh Burhâneddin Ebü’l-Hasan, Ali el-Belhî, Şeyh Şeref-ül-İslâm Abdülvâhid, Necmeddîn eş-Şîrâzî, Zeynüddîn el-Fattalî, Cemâleddîn İbn-ül-Müslim es-Sülemî, Kâdı’l-Kudât Müntehibeddîn Ebü’l-Meâlî Muhammed gibi büyük âlimler, Tuğteginliler zamanındaki belli başlı âlimlerdir. Yine Dımaşk’ta yetişen iki büyük târihçi İbn-i Kalânisî ve İbn-i Asâkir de bu atabeglik zâmanında yetişmiştir.

    Tuğteginliler, Suriye’deki deri sanayiini büyük ölçüde geliştirdiler. Kâğıt üretimi endüstrisinde de büyük gelişme görüldü. Pamuklu ve ipekli kumaşlar ile tahıl ticaretinde mühim gelişmeler oldu.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Dımaşk Atabegliği (Tuğteginliler veya Böriler)

          Kategori: Türk Tarihi

          Konuyu Baslatan: Doktor Amca

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1257

    Ben dostlarımı ne kalbimle ,
    Ne de aklımla severim...
    Olur ya... Kalp durur... Akıl unutur...
    Ben dostlarımı ruhumla severim...
    O , ne durur... Ne de unutur...


    Axtardim men seni yuxularimda..
    seninle sensiz oldum xeyallarimda..
    ömür yollarimiz ayri olsada...
    bir ömür yasadim bakislarinda...

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş