Bilgileri belli aralıklarla temize çekme gereği duyuyorum. Temize çekerken, parça bütün ilişkisini yeniden kuruluyor; önemsiz ayrıntılardan kurtuluyor ve olayın anlamını gölgeleyen fazlalıkları ayıklıyorum. Bugün “Ergenekon” adı verilen yapının, ne zaman, nerede, hangi amaçla ve nasıl kurulduğunu ortaya koymadan, günlük olayların peşinden koşarak, gerçek soruların sorulamayacağını ve doğru cevaplarının bulanmayacağını biliyoruz. Ergenekon davasıyla ilgili gündeme yansıyan gelişmelere

Bu konu 1957 kez görüntülendi 3 yorum aldı ...
Başbakan baykal olsaydı... 1957 Reviews

    Konuyu değerlendir: Başbakan baykal olsaydı...

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1957 kez incelendi.

  1. #1
    Watan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    02.09.2008
    Mesajlar
    1.458
    Konular
    151
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    599
    @Watan

    Post Başbakan baykal olsaydı...

    Bilgileri belli aralıklarla temize çekme gereği duyuyorum. Temize çekerken, parça bütün ilişkisini yeniden kuruluyor; önemsiz ayrıntılardan kurtuluyor ve olayın anlamını gölgeleyen fazlalıkları ayıklıyorum.

    Bugün “Ergenekon” adı verilen yapının, ne zaman, nerede, hangi amaçla ve nasıl kurulduğunu ortaya koymadan, günlük olayların peşinden koşarak, gerçek soruların sorulamayacağını ve doğru cevaplarının bulanmayacağını biliyoruz.
    Ergenekon davasıyla ilgili gündeme yansıyan gelişmelere ilişkin “Başbakan, AK Parti Genelbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan değil de, CHP lideri Deniz Baykal olsaydı Ergenekon farklı mı tasfiye edilirdi?” sorusunu sorarsak, konunun geçmişini, bugününü ve geleceğini doğru değerlendirebiliriz diye düşünüyorum.
    Türkiye’de iktidardaki partinin değişmesiyle, yani Başbakan’a göre değişebilen unsurlarla değişmeyen unsurları belirlemeden gündemdeki gelişmeleri takip etmek ve yorumlamak boş bir çaba olarak kalmaya mahkumdur..

    DERİN DEVLET KİME ÇALIŞIR?
    Birinci Dünya Savaşı sonrası şartlarda bütün bir yeryüzünü kuşatacak şekilde kurulan kapitalist dünya sistemi, İkinci Dünya Savaşı sonrasında merkezini ABD’ye taşıyarak yeniden yapılanırken, Türkiye, Kore Savaşı’na katılma karşılığında tanınan hakla, 1945 sonrasında, Birleşmiş Milletler ve NATO’ya üye olmuş ve yeni gelişmelere uyum sağlamıştı.

    1950 sonrasında Türkiye’nin NATO’ya girişiyle orduda oluşturulan Özel Harp Dairesi’nin 60 yıllık tarihini ele alıyoruz: Türkiye NATO'ya üye olunca, Kore Savaşında Amerikan istihbarat subaylarının takdirini kazanan Daniş Karabelen Paşa’nın başkanlığında Özel Harp Dairesi kurulmuş. Bugün derin devlet olarak anılan Özel Harp Dairesi, Kontgerilla, Susurluk ve Ergenekon içiçe hep. ABD'li subaylar gerilla eğitim ve taktiklerini öğretmişler..Her yere üsler kurulmuş. Barış Gönüllüleri de bir taraftan. Türkiye tamamen ABD’nin güdümüne girmiş…

    NATO’nun ordumuz içinde kurduğu Özel Harp Dairesi’nin 60 yıl içinde üç kez yapılandığını görüyoruz. Solcuların 1970'lerde Kontrgerilla adını verdiği örgütlenme Ergenekon'un birinci aşamasıydı. NATO aracılığıyla ABD tarafından kurulmuştu. "Amacımız Sovyet işgaline karşı yeraltı mücadelesi yapmak" denmişti ama asıl hedef Avrupa ülkelerinde ve bu arada Türkiye'de, sol kesimi ezmek ya da en azından etkisiz kılmaktı.


    27 Mayıs askeri darbesi, 12 Mart ve 12 Eylül askeri müdahaleleri Kontrgerilla’nıneylemleriydi. Türkiye’yi 12 Eylül müdahalesine hazırlamak için yaptıkları 1977'deki 1 Mayıs katliamı ve CHP Başkanı Ecevit'e suikast ile Anadolu'da Alevi-Sünni çatışması çıkarma çabası, Turgut Özal’a süikast girişimi bilinenleri.. 1990’a kadar süren Kontrgerilla adı verilen yapılanmanın bu ilk dönemdeki ideolojisi, ABD-Batı yanlısı bir milliyetçilik ve keskin bir komünizm karşıtlığıydı.

    1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla, kısaca Gladio dediğimiz bu yapılanmaya son verildi. Yani ABD ve NATO ellerini bu örgütlerden çekti. Birçok ülkede yeraltı orduları tasfiye edildi. Türkiye'de ise aynı tarihlerde İslamcılık sorunuyla birlikte Kürt sorunu ve PKK vardı. Silahlı Kuvvetler'in denetimindeki Kontrgerilla örgütlenmesi tasfiye edilmeyerek, İslamcı politikaya ve Güneydoğu sorununa karşı kullanıldı. İşin içine polisler, siyasetçiler, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, iş adamları, medya, aşiretçiler, mafyacılar da dahildi. Artık Susurluk aşamasına geçilmişti. PKK'ya yardım ettikleri gerekçesiyle Kürt işadamları yargısız infazla öldürüldü. Onların yönettiği uyuşturucu trafiğinin bir bölümüne Susurlukçular hâkim oldu.


    1991’den 1999’a kadarki 9 yıllık dönemdeki Özel Harp Dairesi’nin, bu ikinci dönemdeki adıyla Susurluk’un varlığını kamuoyu Kasım 1996'daki Susurluk kazası ile öğrendi. Polis, siyasetçi-aşiretçi ve mafyacı aynı otomobildeydi! Susurluk’a, Susurluk adını verdik. Susurluk ideoloji olarak ulusçu, laik ve şovendi. Komünizm karşılığının yerini artık İslamcı ve Kürt karşıtlığı almıştı. Demokrasi ve insan hakları ile dalga geçiliyordu. İttihatçılık hortlamıştı. 28 Şubat askeri müdahalesi bu dönemde gerçekleştirildi. Kanun dışı operasyonlar, Cumhurbaşkanı Demirel'in "Devlet bazen rutin dışına çıkar" ve Başbakan Çiller'in "Bu vatan için kurşun atan da, kurşun yiyen de şereflidir" sözleriyle meşrulaştırıldı. PKK'nın başı Abdullah Öcalan'ın 1999'da Türkiye'ye teslim edilmesiyle birlikte Susurluk’un işlevi hemen hemen bitmişti. Ama 28 Şubat sonrasında İslamcı muhalefet iktidara yürüyordu.

    O kadar tuhaf ki elde gıllıgışlı işlere meraklı bir kadro ve eskiden kalma silahlar vardı. 2000’den sonra yeniden yapılanmaya gidildi. 2002'de AKP'nin iktidar olmasıyla Ergenekon harekete geçti. Bu son Ergenekon'un ideolojisi Laikçilik, Kemalizm, artı Avrasyacılıktı. Yani: ABD ve Avrupa Birliği karşıtlığı, laikçilik, ulusalcılık, küreselleşme düşmanlığı, Rusya-Çin eksenine sempati, vb. Ergenekon’un en önemli özelliği kadro çeşitlenmesi oldu. AKP “karşıtlığı” temelinde bir siyasi hareket örgütlendi. Yapılanmaya yine işadamları, üniversite öğretim üyeleri, medyacılar, solcular da dahildi. 28 Nisan askeri muhtırası bu dönemde gerçekleşti. Ergenekon’cuların karşısında İslamcılar, liberaller ve liberal sol demokrasi cephesini oluşturdu… Türkiye’nin AB sürecinde demokratikleşmesini tamamlayacağını savundular.


    Bu arada AB süreci ve küreselleşme, TSK'de fay hatları oluşturmuştu. Kontrgerilla ve Susurluk devletin (ki merkezi ordudur!) tam denetimindeydi. Ergenekon ise eski ekol emekli generallerin ve TSK'nin bir kısmının (darbe heveslisi otoriter zihniyetin) uzantısı oldu. Hem mutabakat sağlanamadığı, hem de ABD ve AB karşı olduğu için 2004’ten beri darbe yapılamadı. 27 Nisan muhtırasına AK Parti 22 Temmuz genel milletvekili seçimiyle karşılık verince, Ergenekon hem Çankaya Savaşları’ndan yararlanamamış, hem de deşifre edilmiş oldu. 27 Nisan muhtırası, böylece beklenen sonuçları doğurmadı.

    Genelde derin devlet olarak çağrılan ve NATO aracılığıyla ABD tarafından kurulan Özel Harp Dairesi, Kontgerilla, Susurluk ve Ergenekon adı verilen dönemsel yapılarıyla artık ortadan kaldırılıyor. Özel Harp Dairesi’nin kabaca ABD adına ‘darbe gerçekleştirmek’ olarak tanımlanabilecek işlevi bugün niçin tartışılmıyor? Derin devletin kime çalıştığı önemsenirse, ordumuzun NATO’yla ilişkilerini gözden geçirmek gerekmez mi? Bugün NATO-TSK ilişkileri tartışmaya niçin açılamıyor? Böyle bir sorgulamanın sonunda Türkiye’nin NATO’dan çıkması ve bağımsızlaşması fikrini gündeme taşıyacağından mı korkuluyor? Kısaca Ergenekon davası, NATO’yla ilgili olan Özel Harp Dairesi’nden bağımsız mı ele alınacak ve iç politikaya dönük sıradan bir terör örgütü olarak mı yargılanacak? Ergenekon’a gerçekçi, sorumlu ve duyarlı yaklaşımlardan niçin mahrumuz?

    BAŞBAKAN BAYKAL OLSAYDI…

    “Başbakan Baykal olsaydı” demek, 2002’de AK Parti iktidar olmasaydı demek. Bunun anlamı açık: 28 Şubat devam edecekti.

    2002’de AK Parti’nin iktidara geçmesi ve Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığa yerleşmesi, Türkiye’nin AB sürecinde kararlı ilerlemesini sağladı. “Başbakan Baykal olsaydı” demek, Türkiye-AB ilişkileri bugünkü aşamaya gelmezdi demektir. Daha da önemlisi, “Başbakan Baykal olsaydı” derin devlet deşifre olmaz ve bugün Ergenekon yargının önüne çıkmazdı.

    Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti iktidarları, Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecine ağırlığını koyarak demokratikleşmemizi tamamlamaya dönük çabaya girdi ve bu pozisyonu Ergenekon’un sonunu getirdi. Süreç, yeni sivil bir anayasanın yapılmasıyla tamamlanacak.

    Türkiye kendiyle yüzleşiyor. İnsanımız, sessiz bir şekilde Türkiye’nin ABD, AB ve NATO’yla ilişkilerini gözden geçiriyor. Ülkemiz bu değişimden güçlenerek çıkacak. Türkiye, dünya sistemi içinde kendini yeniden konumluyor ve bunu yaparken de içeride güçler arasında yeni bir denge kuruluyor. Türkiye’deki güçler, demokrasi içinde doğru iktidar denklemini kurmayı başarabilirse, dünya güçleriyle de baş edebilecek.. Yeni sivil anayasa, Türkiye’yi hem demokrasiyle özgürleştirecek, hem de güçlü bir ülke olarak dünya güçleri karşısında daha da bağımsızlaştıracak..

    Başbakan Baykal olsaydı, 28 Şubat süreci devam edecek ve Türkiye ABD-İngiltere-İsrail ekseninde sürükleniyor olacaktı. Ergenekon da yargının önünde olmayacaktı.

    Mustafa Yürekli - Kanal 7


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Başbakan baykal olsaydı...

          Kategori: Gazete, Dergi, İnternetten Alıntılar

          Konuyu Baslatan: Watan

          Cevaplar: 3

          Görüntüleme: 1957


  2. #2
    Nasid hicrani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    2.197
    Konular
    360
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    719
    @Nasid hicrani

    Standart

    başbakan baykal olsaydı yaman olacaxmış ha ama olammadım o adam senelerdi uğraşır ama olmammır bunnan sonrada birez zor olar mence adnan menderes zamanında baykal öğrenciyken yakasına yapışmş ve özgürlük istiyorum diye baxırmış bir herifdi bu adam aslında medeni cesareti olan biridi ama olammadı işde şans .emeğine sağlıx emi

  3. #3
    Watan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    02.09.2008
    Mesajlar
    1.458
    Konular
    151
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    599
    @Watan

    Standart

    Alıntı GARA lele Rumuzlu Üyeden Alıntı
    başbakan baykal olsaydı yaman olacaxmış ha ama olammadım o adam senelerdi uğraşır ama olmammır bunnan sonrada birez zor olar mence adnan menderes zamanında baykal öğrenciyken yakasına yapışmş ve özgürlük istiyorum diye baxırmış bir herifdi bu adam aslında medeni cesareti olan biridi ama olammadı işde şans .emeğine sağlıx emi
    boo menderesin yaxasınnan tutup ?
    be menderes ne deyipdi ay lele ?

  4. #4

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş