' Çok çok eski yıllarda Akdamar'da yaşayan keşişler badem ağaçlarıyla dolu adaya kimsenin çıkmasına izin vermezlermiş. Kendi içlerinde kapalı yaşarlarmış. Adanın küçük topluluğu içinde Tamara adında bir kız yaşarmış ki güzelliği söze, dile gelmezmiş. Bir gün çevre köylerden bir delikanlı, ki iyi yüzücülüğüyle tanınır bilinirmiş, merak ettiği adaya yüzüp kıyıya çıkmış. Yorgunluk atarken badem toplayan Tamara'yı görüvermiş. Genç kızla delikanlı gözgöze gelmişler ve ikisinin de içine aşkın ateşi düşüvermiş. İki genç her gece Başkeşişten gizli buluşur olmuşlar. Gece ilerleyip el ayak çekilince Tamara bir fener yakıp işaret veriyormuş sevdiğine, delikanlı ışığa doğru sallıyormuş güçlü kulaçlarını. Böylece sürüp giderken, durumu öğrenen Başkeşişin kızı biraz da kıskançlıktan olacak, babasına arkadaşının sırrını ihbar etmiş. O gece de sıkı bir fırtına çıkmış, gölde dalgaların boyu yükselmiş. Tamara gölü tehlikeli gördüğünden feneri yakmamış. Başkeşiş de fırsatı yakalamış. Bir fener yakıp kıyıya çıkmış. Delikanlı feneri görünce fırtınaya aydırmayıp atlamış suya. Eh gönül bu, ferman dinlemez ki, fırtına dinlesin. Genç fenere doğru kulaç atar keşiş feneri adanın etrafında dolaştırır dururmuş. Bütün gece dolaşıp durmuşlar. Delikanlının gücü, dermanı kalmamış, dalgalarla başedemez olmuş, sular onu dibe çekerken bağırmış: 'Ah, Tamara! ...' Tamara çığlığı duyup koşmuş ki, sevdiği yitip gitmiş dalgalar arasında. Başkeşişin oyununu anlamış hemen ve o da kaldırıp atmış kendini sulara. İki sevgilinin cansız bedenleri Van Gölü'nün çırpınan sularında bir birine kavuşmuş. İşte adaya o günden sonra 'Ah Tamara' denilir olmuş, zamanla Akdamar'a dönüşmüş.
Ah Tamara Van'dan Gevaş'tan ve Digor'un altın saçlı kızlarından dinledim bu türküyü.
Tamara... Tamara senin dilin yok; senin incilin, senin narın,senin nazın....
Bu kaçıncı yenilgiaşk uğruna,bu kaçıncı intihar girişimi...
Boşuna deyıl biliyorum; senin afaroz edilişin,benim şehimi kendime küstürüşüm...
Bir ışık diye sana gelişimboşuna deyil
Bırak öldürsünler beni,bırak yok saysınlar
Unutsunlar senin ismini,bırak saklasınlar
Tmara aşk adadır artık aşkın adada...
Ay dolanır geceye kıpkızıl kan gibi
Bulut geçer üstümden,örter beni tül gibi
Sevdanın çölündeyim ıssızlığın gölünde
Yolumda ışığım ol; ah Tamara....
ah Tamara, ah Tamara...
Dokunamam ki tenine, yasaksın bana
Sana giden dikenli yollar,tuzaksın bana
Aşımsın ekmeğimsin,sevapsın bu canıma
Derdime derman ol;
ah Tamara
Yedi boğum akrep gibi koynumda sevdan
Kara hançer,mavzer gibi bekliyor düşman
Bilsinler böyle sevda,böyle bir can alırken
Aşkıma fermanım ol; ah Tamara...
Vur beni hasrete,göm beni göle
Ogluna ver adımı,bin yıllık öfke
Duysunlar böyle bir sevda böyle bir can alırken
Aşkıma ferman ol; ah Tamara...
aşk adadır aşk adadadır bu bir destandır ah Tamara ah Tamara' ...
Tamara hüzündür
vakitsiz yağan yağmurda
özlemdir yaralı serçenin kanatlarında...
Tamara kıvılcımdır
sol göğsün altından başlayan
bütün bedeni tutuşturan...
Tamara sevdadır bütün zamanlarda
Van gölüne sığmayan
sahile vuran yakamoz ışıltılarında
balık sürüleridir
vakitsiz intiharlarda...
Tamara yıldızlardan kopan
kaçak ışıklardır
yürekleri tutuşturan.
Aşktır.
Aşktır sonsuzlukta..