Bilindiği gibi, Aralık 1914 – Ocak 1915’te, Sarıkamış Harekatında Türk Ordusu büyük biryenilgiye uğramış ve Türk kuvvetlerinin büyük bir bölümü, savaştan çok soğuk ve hastalıklardan dolayı kaybedilmişti. Sarıkamış’ta Rus kuvvetlerine karşı uğranılan bu yenilgi, aynı zamanda Erzurum yolunun ve diğer pek çok bölgenin Rus istilasına açılması sonucu doğurmuştur. Nitekim General Yudeniç komutasındaki Rus kuvvetleri Sarıkamış harekatından bir yıl sonra Erzurum kapılarına dayanmış ve nihayet 16 Şubat

Bu konu 1288 kez görüntülendi 1 yorum aldı ...
Kardaş kömeği 1288 Reviews

    Konuyu değerlendir: Kardaş kömeği

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1288 kez incelendi.

  1. #1
    AyMaRaLCaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    11.371
    Konular
    5172
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @AyMaRaLCaN

    Standart Kardaş kömeği

    Bilindiği gibi, Aralık 1914 – Ocak 1915’te, Sarıkamış Harekatında Türk Ordusu büyük biryenilgiye uğramış ve Türk kuvvetlerinin büyük bir bölümü, savaştan çok soğuk ve hastalıklardan dolayı kaybedilmişti. Sarıkamış’ta Rus kuvvetlerine karşı uğranılan bu yenilgi, aynı zamanda Erzurum yolunun ve diğer pek çok bölgenin Rus istilasına açılması sonucu doğurmuştur. Nitekim General Yudeniç komutasındaki Rus kuvvetleri Sarıkamış harekatından bir yıl sonra Erzurum kapılarına dayanmış ve nihayet 16 Şubat 1916’da Erzurum Rus işgaline düşmüştür[1]. Böylece işgal esnasında şehirden kaçamayan Türkler için iki yıl kadar sürecek acılı, ıstıraplı, karanlık günlerde başlamıştır. Bu ıstıraplı, kara günlerde, Erzurum halkının imdadına Azerbaycan Türkleri yetişmiş ve Bakü Müslüman Cemiyet – i Hayriyesi vasıtasıyla Erzurum halkının imdadına koşmuşlardır.

    Bakü Müslüman Cemiyet–i Hayriyesi Kafkasya Cephesinde Türk – Rus savaşının başlamasından hemen sonra, Rus işgaline düşen ve savaştan zarar gören Müslüman Türklere büyük bir yardım çalışması başlatmış, Kars’ta, Ardahan’da, Kağızman’da, Batum ve Iğdır bölgelerinde binlerce insanı sefalet ve felaketlerden kurtarmışlardır.

    Erzurum’un işgal edildiği haberi alınır alınmaz Bakü Müslüman Cemiyet–i Hayriyesi harekete geçerek, çalışmalarını bu bölgeye de yaymak, bu bölge Türklerine de yardım götürmek için girişimlere başlamış, izin almak için müracaat etmiştir. Ancak bu bölgeye yardım getirmek için izin almak hususunda Cemiyete pek çok zorluklar çıkarılmış ve izin verilmek istenmemiştir. Çünkü Rus Hükümeti’nin “ Şehirler İttifakı” yeni işgal edilen yerlere yapılacak yardımı sınırlı tutuyor ve Cemiyetin, Erzurum’daki Müslümanlara yardım etme teşebbüsüne karşı çıkıyordu. Halbuki yeni işgal edilmiş, bu yerlerdeki Ermeni halka yardım yapılması konusunda hiçbir sorun çıkarılmadığı gibi kendileri de destek oluyorlardı. İşte bu nedenle Bakü Müslüman Cemiyet-i Hayriyesi’nin Tiflis’deki Baştemsilcisi Dr. Hüsrev Paşa Bey Sultanov, “ Şehirler İttifakı” Başkanı ile, yeni istila edilmiş olan yerlerdeki Müslümanlara yardım konusunda sıkı bir irtibata girişerek, bölgede Ermenilere yapılan yardımların, aynı şekilde Müslümanlara da yapılmasını istemiş ve Cemiyetin bu hususta yaptığı bir çok girişimler sonucunda yardım konusunda izin alınabilmiştir[2].

    Bundan sonra Cemiyet-i Hayriye 1916 yılının Haziran ayında[3] General Mayor Han Talişinski ve İlyasov’u Erzurum’a göndermiştir[4]. Halkın durumu ve ihtiyaçları hakkında bir ön araştırma yapan bu temsilciler, Erzurum ve çevresinde 16 bin harpzede Müslüman bulunduğunu belirleyerek, bunların listelerini çıkarmışlardır[5].

    Rus işgali sırasında özellikle Rus ordusunda bulunan Ermeni askerler girdikleri köy ve kasabalarda Müslümanları katletmiş, evleri yakmış, eşyalarını ve yiyeceklerini ellerinden almış olduklarından, Müslüman halkın elinde hiçbir şey kalmamış ve büyük bir yiyecek ihtiyacı doğmuştu[6]. Bu nedenle Cemiyet, ilk etapta bu ihtiyacı karşılamak amacıyla, temsilcilerini İlyasov, ABDULLAH Sultanov ve İsmail Nazaraliyev aracılığı ile önce Kars’tan 400 pud un, daha sonra 5000 pud un getirerek halka dağıtmış, ayrıca Hınıs ve Tortum’a da un gönderilerek ihtiyacın giderilmesine çalışılmıştır. Fakat bunlarda yeterli olmayınca, 5000 pud da arpa gönderilmiştir[7].

    Erzurum’da inceleme yapan Cemiyet temsilcilerinin üzerinde durduğu bir nokta da, şehirde tıbbi malzeme ve hastaneye duyulan ihtiyaç sorunuydu[8]. Çünkü, daha Rus işgalinden önce Erzurum’daki hastahaneler, Köprüköy ve diğer yerlerde yapılan savaşlarda yaralanan Türk askerleri ile dolmuştu. Hatta bütün camiler, kışlalar, okullar ve bazı büyük konaklar hastahane haline getirilmişti. Fakat yaralıların çoğu bakımsızlık ve tıbbi malzeme yokluğundan ölmekteydi. Ruslar şehri işgal ettikleri zaman çoğu ölülerle dolu olan bu binaların büyük bir kısmını boşaltmışlardı[9].

    Cemiyet-i Hayriye temsilcileri işgalden sonra Erzurum’a geldiklerinde hastahanelerin ve Müslüman yaralıların bu kötü durumunu Cemiyet merkezine bildirmişlerdi. Bunun üzerine Baştemsilci Sultanov, Tiflis’te Kızılhaç Cemiyeti’nin yetkilileriyle görüşmüş ve onlardan Erzurum’da Müslümanlar için bir hastahane açılmasını istemiştir[10]. Ancak Cemiyetin, Erzurum’da bir hastahane açılması hususunda yapmış olduğu girişimlerin sonuçsuz kaldığı anlaşılmaktadır. Çünkü bu dönemde Erzurum’da böyle bir hastahane açıldığına dair herhangi bir bilgi yoktur.

    Cemiyet-i Hayriye’nin, ilk etapta üzerinde durduğu meselelerden biri de, diğer bölgelerde olduğu gibi, sahipsiz Müslüman çocuklarının toplanarak, bakımlarının sağlanmasıydı. Cemiyet temsilcilerinin çabaları sonucunda Erzurum ve çevresinde, yüzlerce çocuk sokaklardan ve Rus askerlerinin ellerinden alınarak Bakü ve Tiflis’teki sığınacaklara götürülmüş ve buralarda bırakılmıştır[11]. Cemiyet temsilcilerinin bu çalışmaları sayesinde daha ilk ay içerisinde 250 sahipsiz çocuk ve 150 bakıma muhtaç kadın felaketten kurtarılmıştır[12].

    Cemiyet-i Hayriye’nin Erzurum’a göndermiş olduğu ilk temsilcileri, burada halkın acil ihtiyaçlarının karşılanması hususunda yaptıkları çalışmalardan sonra şehirden ayrılmışlardı[13]. Bundan sonra Cemiyet-i Hayriye Erzurum’da uzun süre kalacak ve halkı teşkilatlandırarak, uyanık tutmak ve aynı zamanda çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak üzere Cemiyetin bir şubesini Erzurum’da açmak amacıyla Seyidov başkanlığında bir heyet göndermiştir[14].

    Cafer Erçıkan, Seyidov’un Erzurum’a gelişi ve Cemiyet-i Hayriye’nin çalışmaları hakkında şunları anlatmaktadır[15]:

    “ Kafkas ( Azerbaycan ) Türkleri, Türklük ve Müslümanlık uğrunda ( 1915’de Kars ile Batum illerinde, Oltu, Şenkaya, Olur ve Artvin’de yaptıkları gibi 1916’da Rusların işgaline uğrayan Erzurum ve Trabzon Vilayetlerimizde) esarette kalan Türklere bir çok muavenette iane ve himaye de bulunmuşlardır. ( Rus istilasındaki) her Kaza ve Vilayette, Türklük için hayatını feda eden birer, beşer Türkler, Türk Müslümanları ( Azerbaycanlılar) gelmişler. Ve bunlar meyanında Kafkas ( Bakü İslam ) Cemiyet-i Hayriyesi Mümessili bulunan ve Kafkas Türkleri’nin verdikleri ianeleri, gazyağıları, unları ve hatta zürra’a çift kotanları ( pullukları) tevzi’ine memur edilen yirmiiki yaşında genç ve dilber simalı ( Genceli aydınlardan ) Saidov ( Seyidov) Erzurum’a büyük hizmetlerde bulunmuş.”

    Kantarcızade Hacı Mustafa hatıratında; “ Seyidov’un Erzurum’a geldiğinde Bakü Müslüman Cemiyet-i Hayriyesi Merkezi’nden Erzurum halkına ve belediyesine hitaben bir mektup getirdiğini anlatmakta ve bu mektubun içinde yazılı olanları şu şekilde dile getirmektedir[16]:

    “ Asırlardan beri sizlerden ayrı düştüğümüzden bugüne kadar da babalarımızdan, annelerimizden duygulu sözlerle tarihlerimizin yazılışından, eski haritaların çizgisinden anlıyoruz ki, bizler sizin haritanızdan çıkarılmış bugün Rus elinde yaşamaktayız. Zaman geliyor ki bu harita birleşecek sizinle birlikte bir harita olarak görüneceğiz. 50 – 100 sene evvel bizlerin başına gelen felaket bugün de sizin başınızdadır.

    Bu acıklı feryadları duydukça iki kol açarak birisi Türkistan, Kafkasya Azerbaycan Cumhuriyetleri, siz kardaşlarımıza yardım için büyük cemiyetimizden siz İslam kardaşlarımıza iane olarak gönderilen bu hedayeleri alınız, halkın ihtiyacı olanlara tevzi ediniz. İkinci kolumuz, düşmanlarınız sizlere bir dakika değil… böyle bir yan bakarlarsa oraya gönderilen bu vekilimiz Seyidov’a hemen malumat veriniz. Vekilimiz derhal bizleri haberdar eder. Bu iki kol kapanmaz, yorulmaz, yumulmaz, yatmaz, uyumaz sizin gibi Türk kardaşlarımızın istirahatını bekler bir cemiyettir

    Bütün özlerimiz halka birlikle selamlar.”

    Cemiyet-i Hayriye heyeti Erzurum’a geldiğinde beraberinde Müslüman halka dağıtılmak üzere çok miktarda yiyecek ve giyecek malzemesi de getirmişlerdi. Bu yardım miktarı 62 bin telis un, arpa, mercimek, buğday, mısır gibi yiyecek maddeleriyle, 13.252 telis ve sandıklar içerisinde kadın, erkek ve çocuk elbisesi ile ayakkabıdan oluşmaktaydı[17]. Ayrıca bu yardım malzemelerinin yanında bir de Bakü ve diğer Kafkas şehirlerinde basılmış gazete, dergi ve bir çok edebi şiir kitapları da getiren Cemiyet temsilcileri bunları tek tek kendi elleriyle halka dağıtıp, bu tür kitap ve dergilerin belirli zaman dilimleri içerisinde yeniden geleceğini bildirmişlerdi[18].

    Seyidov ve arkadaşları Erzurum’a gelri gelmez Müslüman halkı uyanık tutmaya çalışmış, birlik ve beraberlik içinde olmalarını telkin etmişlerdi. Rus işgalinde Erzurum’da bulunan Refik Savaşçı, yardım heyetinde bulunan Azerbaycanlı Türklerin bu konuda gayretlerini şöyle ifade etmektedir[19]:

    “… Hepsi münevver kişiler olan Azeri gençleri taassup ve hurafelerden uyumuş, enerjisini kaybetmiş halkın uyarılmasına çalışıyorlardı. ( kar yağanda elde üşür ayak da ) çare küsüp bir kenara çekilmek değil, çare aramak, çalışmak lazımdır, diyorlardı.”

    Cemiyet-i Hayriye temsilcileri Rus ve Ermeni askerlerin Türklere karşı yaptıkları, hakaret ve saldırıları engellemeye çalışarak ve gerekirse bu askerleri komutanlarına şikayet ederek, Türk halkını koruyorlardı. Özellikle Seyidov’un Türkleri korumak için yaptıkları hakkında Kantarcızade Hacı Mustafa şunları anlatmaktadır[20]:

    “ Bu milletvekili Seyidov, genç, çalışkan, cesur bir Türk evladı idi. Bir Türk’ün burnunun kanamamasına çalışırdı. Hatta çarşılarda gezerken bir Ermeni bir Türk’e en ufak bir harekette bulunduğu vakit bu Ermeniye karşı koyar, bağırır ve söylerdi ki, “ Şark’taki Büyük Türkistan, Kafkasya,Azerbaycan buradaki Türk kardaşlarına sahiptirler.”

    Devamlı bir surette Türklerin ittifak içinde olmaları gerektiğini, bu yapılmazsa Müslüman – Türk halkın büyük zarara uğrayacağını anlatan Azerbaycan heyeti, halkın aydınlatılması ve çocukların yetiştirilmesi amacıyla Erzurum’da okulların açılması girişiminde de bulunmuşlardı. Hatta, ilk, orta okullarının ve lisenin açılması halinde, bütün masrafların Cemiyet-i Hayriye tarafından karşılanacağını bildirmelerine rağmen, bu teklif ne Ruslar tarafından, ne de şehirdeki bazı “gericiler” tarafından kabul edilmemiş, okulların yerine birkaç adet medrese[21] ve çeşitli tarikatlara mensup tekkeler açılmış, bunların başları da dini lider sayılmıştı. Diğer dini teşekküller gibi tekkeler de Ruslar tarafından büyük himaye ve teşvik görmüştü[22].

    Zaten, Cemiyet temsilcilerinin halkı teşkilatlandırma ve uyanık tutma faaliyetleri gerek Ermeniler, gerekse Ruslar tarafından hissediliyor ve bu durumdan rahatsız oluyorlardı. Ruslar, halkın uyanmamasına büyük önem veriyordu. Halka hoş görünmek için, Rus idaresinin, Müslümanların dini vecibelerini yerine getirmelerine çok önem verdiğini göstermek istiyorlardı. Hatta elleri kırbaçlı polislerini Cuma günleri şehirde dolşatırarak, halkı zorla camilere sevkediyorlardı. Dini kıyafet giyen kişilere dokunmuyor ve onlara serbest gezmek için kartlar vererek hürmetkar görünmeye çalışıyorlardı. Ayrıca Belediyenin Ramazan günlerinde top atmasına da izin veriyorlardı[23]. Müslüman halkın bir çoğu bu davranışları Rusların İslam dinine olan hürmetlerine bağlıyor, hatta gizli İslam dininde olan Rus generallerin mevcudiyetinden bile bahsediyorlardı. Papazların en büyük amirlerinin de gizli din taşıdıkları, fakat maddi düşünce ile Müslümanlıklarını belli etmedikleri propagandası yapılıyordu[24].

    Bu sırada Erzurum’un hakiki din adamları, vaizleri ve imamların birçoğu muhacir olup, şehirden gittikleri için buların yerlerini alan, eğitimsiz ve cahil kişilerin kendilerini halkın mümessili olarak gördükleri ve halkı yanlış yönlendirdikleri görülmüştür[25].

    Rusların bütün bu halkı uyutma ve uyuşuk tutma çabalarına karşılık, Cemiyet temsilcilerinin Türklerin birlik içinde bulunmaları ve düşmanlarına karşı uyanık olmaları için çaba göstermesi üzerine, Ruslar tarafından Cemiyet temsilcilerine karşı bir anti propaganda başlatılmıştı. Rusların etkisiyle, halktan bazı kişiler Cemiyet temsilcilerinin şii mezhebinden olduklarını, Şiiliği yaymak için geldikleri, hatta getirdikleri gıda maddelerini bile yemenin günah olduğunu yayarak, Türkçe, gazete ve kitapların okunmasını yasaklamışlardı[26].

    Refik Savaşçı, Erzurum halkının kendilerine yardım için Azerbaycan’dan gelen Türkler’e karşı tutumları hakkında şunları anlatmaktadır[27]:

    “Halk o zamana kadar ne Azerbaycan diye bir memleket ve ne de Azeri Türkü diye bir şey işitmişti. Bunlara şüpheli gözlerle bakıyordu. Azerbaycanlı gençler güler yüzlü, tatlı sözlü insanlardı. Kendilerinin kim olduğunu halka anlatmaya çalışıyorlar, rastgeldiklerine ihtiyar genç kim olursa olsun selam veriyor, hatır soruyorlardı.”

    Bu sırada Ermeniler de Cemiyet-i Hayriye temsilcilerine karşı düşmanca bir tavır içinde bulunuyorlardı. Türklere her fırsatta saldırmaktan geri durmayan Ermeniler, Cemiyet-i Hayriye temsilcilerinin Türk ahaliyi korumaları ve Ermenilere karşı, onların haklarını savunmasından rahatsız oluyorlar, Türkler arasındaki bu yardımlaşmayı önlemek istiyorlardı[28]. Hatta bu yüzden Cemiyet temsilcileri özellikle de Seyidov, Ermeniler tarafından artık istenmeyen kişi olmuştu. Ermenilerin Cemiyet temsilcilerine karşı tavırları hakkında Kantarcızade hatırlarında şunları yazmaktadır[29]:

    “Seyidov, bir günde çarşı, mahallatı yüz defa gezer, halkın istirahatini temin için çalışırdı. Seyidov’un bu hareketinden böyle halka iane getirip dağıtılmasından, İslam milletinin birbirlerine yardım etmesinden, çarşı ve mahallatı gezip ufak ufak teftişinden Ermeniler hoşnut değildiler. Yavaş yavaş kuşkulanmağa başladılar. Ellerinden gelse bir an evvel bu adamı parça parça edeceklerdi. Lakin korkuları da yok değildi. Ermenilerin bazıları Seyidov’a Taşmağazaları çarşısında gözümün önünde hücum etmek, silaha davranmak istedilerse de, Seyidov göğsünü açarak kabara kabara Ermenilere söyledi ki: “ Ben bir tek adam, bana karşı gelmek, hatta Erzurum’da Türk kardaşlarıma ve bana ufak bir hareketiniz sonra sizin başınıza gelen felakettir. Güneşin doğduğu tarafa bakın oradan yüz milyon İslam tarafından sadaya karşı perişan olursunuz.” der bağırırdı.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Kardaş kömeği

          Kategori: Azerbaycan Tarihi

          Konuyu Baslatan: AyMaRaLCaN

          Cevaplar: 1

          Görüntüleme: 1288

    Sinemde yanar dağlar bahçeler bağlar yetim
    Sensizken canım ağlar bensizken memleketim
    Özüme bir kez dokun gör nasıl birisiyim
    Aşka aşıkken bile memleket delisiyim

  2. #2
    ŞiMaL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    10.12.2009
    Mesajlar
    21.656
    Konular
    10831
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @ŞiMaL

    Standart

    GünceLLme..

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş