BU ÇENGELLER NEDİR? Rivayete göre, İblis'in elinde farklı çengeller olduğu halde, Zekeriyya'ya göründü. İblis'i o halde gören Hz. Zekeriyya (a.s.) ona şöyle sordu:"Bu çengeller nedir?" İblis'in cevabı şu oldu:"Ben Ademoğlu'nu bunlarla yakalar ve bunlarla aldatırım."Hz. Zekeriyya (a.s.): "Bana da bir çengel vurabilir misin?" diye sorunca, İblis: "Evet, karnını iyice doldurduğun zaman, namaz ile zikirden sana ağırlık veririz." Hz. Zekeriyya (a.s.) bu cevabı alır almaz şöyle buyurdular:"O

Bu konu 1803 kez görüntülendi 1 yorum aldı ...
GÜLÜMSEMEK-2 1803 Reviews

    Konuyu değerlendir: GÜLÜMSEMEK-2

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1803 kez incelendi.

  1. #1
    ilhan64 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    25.12.2008
    Mesajlar
    53
    Konular
    35
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    561
    @ilhan64

    Standart GÜLÜMSEMEK-2

    BU ÇENGELLER NEDİR?

    Rivayete göre, İblis'in elinde farklı çengeller olduğu halde, Zekeriyya'ya göründü. İblis'i o halde gören Hz. Zekeriyya (a.s.) ona şöyle sordu:"Bu çengeller nedir?" İblis'in cevabı şu oldu:"Ben Ademoğlu'nu bunlarla yakalar ve bunlarla aldatırım."Hz. Zekeriyya (a.s.): "Bana da bir çengel vurabilir misin?" diye sorunca, İblis: "Evet, karnını iyice doldurduğun zaman, namaz ile zikirden sana ağırlık veririz."
    Hz. Zekeriyya (a.s.) bu cevabı alır almaz şöyle buyurdular:"O halde ben de asla karnımı tam doldurmayacağım." Bunun üzerine İblis söylediğine pişman oldu ve dedi ki:
    "Ben de bir daha hiç fikir vermeyeceğim."

    YAŞLILARA NE OLUYOR Kİ?

    Hz. İsa'ya (a.s.) bir gün sormuşlar:"Yaşlılara ne oluyor ki dünyaya gençlerden daha fazla bağlanıyorlar" Hz. İsa'nın cevabı ise şöyle olmuş:"Çünkü onlar, dünyadan gençlerin tadamadıklarını da tatmışlardır."

    DOKTORUN İŞİ

    Hz. İsa'yı (a.s.) insanlarca iyi bilinmeyen birinin evinden çıkarken gören havarileri:
    "Orada sizin nasıl bir işiniz olabilir ki?" diye sorarlar. Hz. İsa'nın (a.s.) cevabı şöyle olur:
    "Doktorun işi, hastaların bulunduğu yerlerdir."

    BÖYLE DENİR Mİ?

    Hz. İsa'nın (a.s.) yanında geçen bir domuza:
    "Selametle geç," dediğini duyanlar:
    "Domuza da böyle denir mi? derler.
    Hz. İsa (a.s.) ise şöyle cevap verir:
    "Dilimi kötü söze alıştırmak istemedim."

    NE PARLAK DİŞLERİ VAR
    Malik bin Dinar anlatıyor: İsa (a.s.) havarileri ile birlikte bir köpek leşinin yanından geçerken havarilerin: "Bu ne pis kokuyor," demesi üzerine İsa(a.s.) ise şöyle buyururlar:
    �Ne parlak dişleri var."

    HERKES YANINDAKİNDEN VERİR

    Bir gün adamın biri Hz. İsa'ya (a.s.) hakaret etmiş. O sırada orada bulunup da hakareti duyanlar Hz. İsa'ya (a.s.): Niçin karşılık vermediniz? diye sorduklarında Hz. İsa'dan (a.s.) şu cevabı alırlar:"Herkes yanındakinden verir, onda bulunan benim yanımda yoktu ki."

    ***

    ARKADAŞI TİTREME

    Abdullah bin Yusr bir gün Peygamberimizi (a.s.m) ziyarete gelmişti. Efendimizi görünce birden titremeye başlamıştı. Bu durumu fark eden Peygamberimiz (a.s.m.) buyurdular ki:
    "Arkadaş! Titreme! Ben kral değilim,Kureyş'ten kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum."

    YANINDAKİ KİM?

    Hicret sırasında Hz. Peygamber (a.s.m) önde, Hz. Ebu Bekir(r.a.) ise arkadaydı. Uğradıkları yerlerde Hz. Ebu Bekir'i tanıyanlar çıkıyordu.
    Bir yere Hz. Ebu Bekir,daha önce geldiği için kendisini tanıyanlar çıkmış ve:"Ey Ebu Bekir! Yanındaki kim?" diye sormuşlardı. Bu soruya Ebu Bekir Efendimiz şu cevabı vermişlerdi:"Bana yol gösterendir."

    - KİM SATIN ALIR?

    Resülullah (a.s.m.) Zahir isimli bir sahabisi vardı. Zahir çölde yaşardı. Arasıra Allah Resülune,çöl çiçek ve meyvelerden hediyeler getirir, peygamberimiz de onu çölde lazım olabilecek hediyelerle sevindirirlerdi. Efendimizin şakalaştığı sahabilerden biri de Zahir idi.

    GEÇİMİNİ KİM SAĞLAR?

    Hz. İsa (a.s.) bir adama:"Ne yapıyorsun?" diye sormuş ve:"İbadet ediyorum," cevabını almış. Bu kez de:"Geçimini kim sağlar?" diye sormuş:
    "Kardeşim," cevabını alınca da şöyle buyurmuş:
    "Asıl ibadet eden kardeşim, desene."

    KRİSTALLERİ GÖTÜRÜYORSUN

    Allah Resülu (a.s.m.) hanımlarıyla birlikte yolculuk yapıyorlardı. Bir ara, Enceşe isimli bir köle,şiirler okuyarak hanımların bindiği develeri hızlandırınca Resülu Ekrem (a.s.m.) şöyle buyurdular."Enceşe, dikkatli ol. Kristalleri götürüyorsun."

    <Devam Edecek>

    Yansıtan: Hamdi Canik


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: GÜLÜMSEMEK-2

          Kategori: Tasavvuf

          Konuyu Baslatan: ilhan64

          Cevaplar: 1

          Görüntüleme: 1803


  2. #2
    ilhan64 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    25.12.2008
    Mesajlar
    53
    Konular
    35
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    561
    @ilhan64

    Standart

    SERVET İLE ÖVÜNMEK

    Harun Reşit ile Behlül Dânâ Hazretleri sohbet ediyordu. Bir ara Hazret:

    -Ey Halife! Farz et ki büyük bir çölde kaybolmuşsun. Susuzluktan ölmek üzeresin. O anda birisi gelip , elinde ki su dolu kırbayı sana satmak istese kaç para verirsin ? diye sordu.

    Halife gülerek:

    -Ne kadar isterse veririm, dedi.

    -Peki, o suya karşılık servetinin yarısını istese verir misin?

    -Veririm.

    Şeyh :

    -Doğru söyledin , dedi ve devam etti : Ey Halife! Diyelim ki servetinin yarısı ile o suyu alıp içtin ve bir müddet daha yaşama imkanı buldun. Fakat az sonra içtiğin suyu çıkarman gerekir. Ama buna muvaffak olamasan, bütün uğraşmalarına rağmen idrarını yapamasan ve âdeta ölecek hale gelsen... o anda yine birisi karşına çıkıp: "Seni tedavi edebilirim, ancak servetinin öbür yarısını isterim!..." dese, ne dersin?

    Halife hiç düşünmeden:

    - Elbette razı olurum, dedi.

    Bunun üzerine Behlül Dânâ :

    - Öyleyse Ey Emirül Mü'minin ! Önce içtiğin, sonra da idrar yolu ile dışarı attığın bir yudum su kıymetinde bile olmayan servetine sakın güvenme!... Hiç kimseye karşı mal, mülk ve servetinle övünme, buyurdu.

    BU YÜZ ÇİĞNEMEYE DEĞİL ÖPÜLMEYE LAYIKTIR

    Ebû Zer Hazretleri anlatıyor:

    Bir gün Bilâl-i Habeşî ile sohbet ederken, bir mesele hakkında anlaşamayarak işi münakaşaya döktük. Bilâl�e :

    -Sen bundan ne anlarsın siyah kadının oğlu, diyerek hakâret ettim.

    Hazreti Bilâl bunu Efendimiz � e söylemiş, Resulüllah beni huzuruna çağırdı. Hemen koştum , bana:

    - Sen rengi siyah diye Bilâl�i küçük görmüş ona hakaret etmişsin. Doğru mu?

    Çok maçup olmuştum, utancımdan hiç bir şey söyleyemedim. Rasûlullah devamla:

    - Demek sende hala cahiliye devrinin âdetlerinden eser var. Halbuki islamiyette insanın derisinin hiç bir ehemmiyeti yok. İslamiyet ırk, renk, ve soy - sop farkını ortadan kaldırmıştır. Müslümanlıkta Allah'tan kim daha fazla korkarsa o öbüründen daha üstündür. Sen bu hali nasıl işledin?... buyurdular.

    Efendimizin bu sözleri karşısında ziyadesiyle üzülmüş ve ne yapacağımı şaşırmıştım. Rasûlullâh�ın huzurundan ayrıldıktan sonra doğru Bilâl-i Habeşî�nin evine gidip , başımı eşiğine koydum:

    - Ey Bilâl, mübârek ayakların bu kaba başın üzerine basarak geçmedikçe kendimi affetmeyeceğim ve buradan ayrılmayacağım, dedim.

    Biraz sonra Bilâl içeriden çıktı, beni tutarak kaldırdı ve :

    - Ey kıymetli kardeşim ben seni affettim, Allah da affetsin. Bu yüz çiğnenmeye değil öpülmeye layıktır , dedi ve kucaklayarak içeri aldı beni . Bilâl�in bu hareketine çok sevinmiştim, gözlerinden öptüm.

    PAŞANIN ATLARI

    Cimriliği ile meşhur paşa ; atlara arpa verilmesi gerektiği yolunda kendisini her seferde uyaran seyislerine kızar , �Lâ havle!...� çekermiş. Bir gün atları dermansızlıktan yığılıp kalınca gürler :

    -Atlarıma neler oluyor ?...

    Seyis cevap verir :

    -Ne olacak efendim ... �Lâ havle...� yiye yiye , �ve lâ kuvvete!...� oldular.

    MEZARTAŞI

    Behlül Dânâ � ya biri sorar :

    -Oğlum öldü , mezar taşına ne yazdırayım?...

    -Şunları yazdır der : Dün altında olan çimenler , bugün üstünde yeşerdi. Ey yolcu anla ki ; şu toprak , günahtan gayri her şeyi örter!...

    ÖLÜM NEDİR

    Öğrencilerinden biri Konfiçyüs�e sorar .

    -Ölüm nedir ?...

    -Hayat hakkında ne biliyorsun ki , sana ölümden bahsedeyim, diye cevap verir.

    MISIR EŞEĞİ

    Mısır asıllı Osmanlı paşalarından birisi senenin yarısını memleketinde , yarısını da başkent İstanbul�da geçirirdi. Bir seferinde memleketine gitme vakti gelmiş, Sadrazama uğrayarak vedalaşıp bir isteğinin olup olmadığını sorar.

    -Unutmazsan Paşa , dönüşte bana bir Mısır eşeği getir , der Sadrazam.

    -Baş üstüne , der vedalaşır ayrılırlar.

    Aradan aylar geçer Mısırdan dönüş vakti gelir , paşa İstanbul�a avdet eder. Hazırladığı hediyelerle huzuruna çıkmak için beklerken aklına Sadrazamın ısmarladığı Mısır eşeği gelir. Kaynar sular dökülür âdeta başından , �Nasıl da unuttum?...� diye dövünürken , �unutmuştur , bunca gaile arasında o mu aklında kalacak?...� diye telkinler verirken kendine , içeri davet edilir. Hoş beşten sonra hediyelerini takdim eder. Sadrazam sorar :

    -Mısırdan eşek getirdin mi Paşa ?...

    Paşa utana sıkıla , ezile büzüle :

    -Affı şahanelerinize sığınıyorum Efendim. İnanın ki unuttum!...der.

    Sadrazam gülümseyerek :

    -Ziyanı yok Paşa. Üzülmeyiniz. Siz geldiniz ya!...

    ADAMA GÖRE

    İncili Çavuş Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralına gönderildiğinde elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış. Kral bunu fark edince sormuş :

    -Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı?...

    -Osmanlılar adama göre adam gönderirler. Beni de sana göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek, der İncili Çavuş.

    <Devam Edecek>

    Yansıtan: Hamdi Canik

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş