XIX yy. Azerbaycan'ın Bakü, Gence, Şamanı, Şuşa, Küba, Derbent, Tebriz, Erdebil, Nahçıvan, Ordubad gibi kültür merkezlerinde, bu arada Azerî Türkçesinin bir şiir dili ve genellikle milletlerarası anlaşma dili fonksiyonu taşıdığı İrevan, Tiflis gibi şehirlerde, devrin şairlerini bir araya getiren, birbirlerinin bilgi ve tecrübesinden yararlanmalarını sağlayan edebî meclisler faaliyet gösterirdi. XX. yy. başlarından itibaren, adları geçen şehirlerde kurulan bu meclisler, aslında daha eski

Bu konu 5659 kez görüntülendi 9 yorum aldı ...
Azerbaycan'da Edebî Meclisler 5659 Reviews

    Konuyu değerlendir: Azerbaycan'da Edebî Meclisler

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 5659 kez incelendi.

  1. #1
    Sinan-KILIC - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2008
    Yaş;
    45
    Mesajlar
    133
    Konular
    50
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    576
    @Sinan-KILIC

    Standart Azerbaycan'da Edebî Meclisler

    XIX yy. Azerbaycan'ın Bakü, Gence, Şamanı, Şuşa, Küba, Derbent, Tebriz, Erdebil, Nahçıvan, Ordubad gibi kültür merkezlerinde, bu arada Azerî Türkçesinin bir şiir dili ve genellikle milletlerarası anlaşma dili fonksiyonu taşıdığı İrevan, Tiflis gibi şehirlerde, devrin şairlerini bir araya getiren, birbirlerinin bilgi ve tecrübesinden yararlanmalarını sağlayan edebî meclisler faaliyet gösterirdi. XX. yy. başlarından itibaren, adları geçen şehirlerde kurulan bu meclisler, aslında daha eski tarihlere ve geleneklere dayanıyorlardı. XII. yy.dan sonra Atabeyler, Şirvanşahlar, Sefeviler vb. sülalelerin saraylarında toplaşan şairler, aslında edebiyat meselelerinin sıkı surette tartışıldığı meclisler oluşturmaktaydılar. Tabii ki, edebiyatın ve sanatın gelişmesi ülkenin daha fazla huzur ve barış içerisinde olmasına bağlı bulunduğundan; XIX. yy. Azerbaycan'ındaki asayiş, iç savaşların bitmesi, ülke hayatındaki huzur ve nisbî durulma edebî meclislerin de yeniden eski faaliyetlerini canlandırmalarına imkân yarattı.

    Azerbaycan'ın XIX. yy. edebî meclisleri, edebiyata yeni meyledenlerin, şairliğin inceliklerini öğrendikleri, bilgi ve eğitimlerini artırdıkları bir yerdi. Bu meclislerde, üstad sanatkârlarla ilk şiirini yazanlar, ünlü şairlerle amatörler bir araya gelir, ikinciler birincilerin bilgi ve tecrübesinden yararlanırlardı. Şairlerin yeni yazdıkları eserler meclisin toplantılarında okunup gözden geçirilir, müellifin başarı ve eksikleri gösterilirdi. Diğer taraftan, üstad sanatkârların bir beyti örnek alınarak ona nazireler yazılırdı. Ayrıca bu tür şiir yarışmaları, Azerbaycan'ın yalnız ayrı ayrı şairleri değil, bölgeleri temsil eden edebî meclisleri arasında da yapılırdı. Basın ve yayının gelişmediği, bölgeler arasındaki kültürel bağlantıların zayıf olduğu bir dönemde edebî meclisler, milletin edebî ve medenî açıdan bütünleşmesini sağlıyor, tek bir edebiyatın oluşmasını destekliyorlardı. Bu açıdan da Seyid Ezim Şirvanî'nin henüz basılmamış şiirleri Karabağ'da ve Bakü'de, Nâtevan'ın lirik gazelleri Gence'de ve Ordubad'da, yazıldığı dönemden hemen sonra yayılmış olurdu. Mesela, Nâtevan'ın "Ölürem" redifli meşhur gazeline, XIX. yy. 70-80. yıllarında, Azerbaycan'ın ayrı ayrı bölgelerindeki edebî meclis üyeleri tarafından ondan fazla nazire yazılmıştı. "Gülüstan" edebî meclisi Küba'da, "Divan-ı Hikmet" Gence'de ve Tiflis'te, "Mecmeü'ş-Şüera" Bakü'de, "Fövcül-Füseha" Lenkeran'da, "Meclis-i Üns" ve "Meclis-i Feramuşan" Şuşa'da, "Beytü's-Sefa" Şamahı'da yeni, çağdaş bir edebî-kültürel muhitin yetişmesini sağlamışlardı.

    Kuşkusuz, edebî meclislere dahil olan şairlerin hepsi, edebiyat tarihlerine girecek seviyede üstad sanatkârlar değildiler. Aralarında sadece nazım ustaları olan, yalnız kafiyeli söz söylemeyi becerenler de az değildi. Ama bunun yanı sıra XIX. yy. Azerbaycan edebiyatının Seyid Ezim Şirvânî, Abbasgulu Ağa Güdsî, Hurşid Bânu Nâtevan, Mirze Şefi Vazeh, Mirze Nesrullah Bahar vb. istidadlı şairlerin yetişmesinde onların katıldıkları edebî meclislerin de belli bir ölçüde etkisi olmuştu.
    Edebî meclisler, yalnız yeni yazılmış şiirlerin okunup tartışıldığı bir yer değildi. Buralar, bir yandan da eski geleneklerle, millî ve evrensel dünya kültürünün kaynaklarıyla tanışılan ve onlara sahip olunan yerlerdi. Edebî meclislerde Firdevsî'nin "Şahnâme"si, Nizâmi'nin "Hemse"si, Nevâzî ve Fuzûlî'nin divanı okunur ve bu şairlerin edebî eserleri, edebî kişilikleri, eserlerinin meziyetleri araştırılırdı.

    Ama bütün bu gerekli, olumlu tarafları yanında, edebî meclislere katılan şairlerin büyük bir kısmının, esas dikkatlerini nezireciliğe vermeleri, ister istemez bazılarını taklitçilik yoluna çeker, yeni, çağdaş ve orijinal edebî çalışmalardan uzaklaştırırdı. Bu açıdan da, edebî meclislerde aynı konular döne döne ele alınır, aynı benzetmeler ve teşbihler kullanılır, sosyal hayattaki değişiklikler gözden kaçırılırdı. Meclis şairleri, genellikle kültürün ve eğitimin taraftarları olarak ortaya çıksalar da, bu fikirlerin gerçekleştirilmesine toplumdan destek bulamıyorlardı.

    Tabii ki, bütün başarı ve başarısızlıkları, bütün olumlu ve olumsuzlukları ile XIX. yy. boyunca, Azerbaycan'ın farklı bölgelerinde faaliyet gösteren edebî meclisler, millî kültürün bir parçasıydı ve devrin şiiri hakkında tam, yeterli bir fikir edinmek açısından bu tür şiir örneklerinin belirli bazı ipuçları verebileceği inkâr edilemezdi.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Azerbaycan'da Edebî Meclisler

          Kategori: Azerbaycan'dan Haberler

          Konuyu Baslatan: Sinan-KILIC

          Cevaplar: 9

          Görüntüleme: 5659

    Eğer yarsan gel sarmaşak gol boyun,

    Durup daldalardan baxmagın nedir?

    Yar değilsen çek ayağın, geri dur,

    Canımı odlara yaxmagın nedir?



    Sinan KILIÇ

  2. #2
    Emine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.08.2008
    Mesajlar
    20.276
    Konular
    10681
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    13
    Tecrübe Puanı
    100
    @Emine

    Standart

    ellerine saglik

  3. #3
    Sinan-KILIC - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2008
    Yaş;
    45
    Mesajlar
    133
    Konular
    50
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    576
    @Sinan-KILIC

    Standart Azerbaycan'da Edebî Meclisler

    Beyt'üs-Sefa Meclisi

    "Beyt'üs-Sefâ" (Sefa Evi) edebî meclisi, 1867'de Şamahı'da kurulmuştur. Ama bazı kaynaklar mec-lisin daha evvel kurulduğunu, Seyid Ezim Şirvânî, Necefte ve Şam'da tahsilini bitirip vatana dön-dükten sonra, "Beyt'üs-Sefâ"nın faaliyetinin daha da geliştiğini göstermektedir. Seyid Ezim'in, Arabistan'dan şair dostlarına gönderdiği bazı menzum mektuplar da bunu ispat etmektedir.

    "Beyt'üs Sefâ"nm kurucusu ve başkanı XIX yy. gazel edebiyatının büyük temsilcisi Seyid Ezim Şirvânî (1835-1888) idi. Aslen Şamahı'lı olan ve 1858'den sonra "Melikü'ş-şüera" sıfatıyla Tahran sarayında tanınan Mirze Nesrullah Bahar Şirvânî de, Şamahı'ya her gelişinde, "Beyt'üs-Sefâ"nın toplantılarına katılırdı. Meclis üyelerinden Molla Mah-mud Zui'nin yazdığına göre bu edebî toplantılara, "Beyt'üs-Sefâ" adını da Bahar Şirvânî vermişti.

    Bu edebî meclisin toplantılarına Şamahı'nın hayırsever zenginlerinden, adı Aleksandry Düma'nın (Ata) "Kafkaz" eserinde büyük hayranlıkla anılan Mahmud Ağa ve Kerimbey de katılır, maddî sorunların ortadan kaldırılmasına yardımcı olurdular. Azerbaycan'daki diğer edebî meclislerden farklı olarak, "Beyt'üs-Sefâ"nın pek çok toplantıları Şamahı'nın mahir müzik ustalarının iştirakiyle geçirilir, hanende ve sazendeler meclis üyelerinin şiirlerini ifa eder, onların okudukları şiirlere müzikle eşlik ederlerdi.

    "Beyt'üs-Sefâ" şairleri, Azerbaycan'ın diğer bölgelerindeki edebî meclislerde, o cümleden Lenkeran'daki "Fövc'ül-Füseha", Bakü'deki "Meclis'üş-Şüera", Karabağ'daki "Meclis-i Üns" ile sıkı bağlantılar kurmuşlardı. Meclise önceleri Seyid Ezim Şirvânî, onun ölümünden sonra ise Molla Ağa Bîhud başkanlık ediyorlardı. "Beyt'üs-Sefâ"nın faaliyeti 1892' ye kadar sürmüştür.

    "Beyt'üs Sefa" üyelerinden MİRZE NESRULLAH DIDE, 1797'de Şamahı'da doğmuş, Tebriz'de tahsil almıştır. Fars ve Arap dillerinin yanı sıra Rus ve Ermeni dillerini öğrenmiş, resmî makamlarda çalışmış ve öğretmenlik yapmıştır. Talebeleri için, Azerî Türkçesi ile "Kitab-i Nesayeh" adlı ders kitabı yazmıştır. 1870'te Şamahı'da vefat etmiştir.
    MEHEMMED SEFA, 1851'de Şamahı'da doğmuş, burada medrese bitirmişti. "Beyt'üs-Sefâ"nın en genç üyelerinden ve Seyid Ezim'in büyük umutlar beslediği ve çok sevdiği talebelerindendi. 1876'da bir kan davası yüzünden, Şamahı'da öldürülmüştür. Eserlerinden az örnek kalmıştır.

    ELEKBER GAFİL, 1828'de Şamahı'da doğmuş, 1891'de burada ölmüştür. Mollahane tahsili almış, klâsik üslûpta şiirler yazmıştır.

    GAFAR RÂĞIB, "Beyt'üs-Sefâ"nın kuruluş döneminden sonuna kadar faal üyesi olmuştur. 1818'de Şamahı'da doğmuş, mükemmel dini eğitim görmüştür. Kaynaklarda 1892'de Şamahı'da yayılan veba hastalığından öldüğü anlaşılmaktadır. Eserlerinin büyük bir kısmı kaybolmuştur.

    Meclisin faal üyelerinden biri ve başkan yardımcısı olan MOLLA AĞA BÎHUD, 1830'da Şamahı'da din görevlisi bir ailede doğmuş, Şamahı medresesini bitirmişti. Azerî Türkçesi ve Farsçayla klâsik şiir üslûbunda yazmıştır. "Divanının olduğu yolunda kaynaklarda bilgi verilse de, henüz bu divan elde edilememiştir. 1888-1892 yıllarında "Beyt'üs-Sefâ"nın başkanlığını yapmıştır. Bîhud da, şair dostu Gafar Râğıb gibi 1892'de, Şamahı'da veba hastalığından ölmüştür.

    AĞABABA ZÜHÛRİ, 1848'de Şamahı'da doğmuş, medrese bitirmiştir. Önceleri Şamahı'da, 1892'den sonra ise Bakü'de hocalık yapmıştır, Başka kalem dostları gibi o da eserlerini iki dilde-Azerî Türkçesi ve Fars dillerinde-yazmıştır. 1895'te Bakü'de vefat etmiştir.

    MİRZE MAHMUD ZUÎ, 1843'te Şamahı'da doğmuş, medrese bitirerek hocalık yapmıştır. Aynı zamanda güzel bir hattat olarak da tanınmıştır. Divanı vardır. "Oğru ve Gazı", "Nesihet-i Loğman" gibi didaktik eserleri, 1913'te Tiflis'te yayınlanmıştır. Vefat tarihi belli değildir.

    "Beyt'üs-Sefâ"nın genç ve faal üyelerinden AĞAELİ BEY NASEH, 1856'da Şamahı'da doğmuş, medresede ve Rus mektebinde tahsil almış, şehir mahkemesinin sekreteri olmuştur. Arap, Fars, Rus dillerini bilirdi. Sâbir'in ve Selıhet'in yakın dostu ve akıl hocası olmuştur. Eserlerinden az örnek kalmıştır. Naseh, 1914'te Şamahı'da vefat etmiştir.

    MİRZE MEHEMMEDHESEN NÂLE, "Beyt'üs-Sefâ"nın şair ve müzikçi üyelerinden olmuştur. 1850'de Şamahı'da doğmuş ve tahsilini burada almıştır. Konser programları ile Transkafkas'ın farklı yerlerinde bulunmuştur. Hayatının son yıllarında gözleri kör, kulakları sağır olmuştur. Eserleri 1916'da Bakü'de, "Nâle" adı altında yayınlanmıştır. Şair 1917'de, Şamahı'da vefat etmiştir.

    MÜŞFİG, Meclisin doğum ve ölüm tarihi bilinmeyen üyelMİRZE NECEFQULUerindendir. Kaynaklarda "kasideseralıkta, vesf ve medhde" misl-i beraberi olmadığı bildirilmektedir.
    HİLÂLİ ŞÎRVÂNÎ'nin de doğduğu ve öldüğü tarih kesin olarak bilinmemektedir. Şiir yazmakla beraber, hanendelik ve mersiye okuyuculuğu yapmış, "Meclis-i Üns" üyeleri ile sıkı dostluk ilişkileri kurmuştu.

    MEHEMMED TERRAH ŞİRVÂNÎ hakkında da kaynaklarda bilgi yoktur. Sâbir ve Sehhet'in dostu olmuş, Fars dilinde, 1902 Şamahı depremini tasvir eden bir kaside kaleme almıştır.

    Meclis üyelerinden ELEKBER GENNÂDİ hakkında da bilgi yok derecesindedir. Yalnız onun Şamahı'da doğduğu, esnaf tabakasından olduğu bellidir. Birçok şiirlerinde Seyid Ezim Şirvânî'yi hicvetmesine rağmen, "Beyt'üs-Sefâ"nın başkanı onun sanatkâr yönünü devamlı takdir etmiştir.
    Eğer yarsan gel sarmaşak gol boyun,

    Durup daldalardan baxmagın nedir?

    Yar değilsen çek ayağın, geri dur,

    Canımı odlara yaxmagın nedir?



    Sinan KILIÇ

  4. #4
    Sinan-KILIC - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2008
    Yaş;
    45
    Mesajlar
    133
    Konular
    50
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    576
    @Sinan-KILIC

    Standart Azerbaycan'da Edebî Meclisler

    Divan-ı Hikmet Meclisi


    "Divan-ı Hikmet" ("Hikmet Evi") XIX yy. Azerbaycan'da kurulan ilk edebî meclislerden biridir. 1820-1830 yılları arasında, Gence'de, şair Mirze Şefi Vazeh tarafından kurulmuş, 1841'de onun Tiflis'e göçmesi sebebiyle, 1841-1846 yılları arası faaliyetini Tiflis'te sürdürmüştür. Faaliyetlerine Azerî şairleriyle bir arada Ruslar, Almanlar, Ermeniler vb. de katıldığı tek edebî dernektir. Bu da her şeyden evvel o dönemde Azerî Türkçesinin tüm Transkafkasya'da bir şiir ve edebiyat dili olmasından kaynaklanıyordu. "Divan-ı Hikmet'in faaliyetleri ve toplantıları, Tiflis'te 1852 yılına, Mirze Şefi Vazeh'in ölümüne kadar, Gence'deyse 1882 yılma, Mir Mehdi Naci'nin ölümüne kadar devam etmiştir.

    "Divan-ı Hikmet'in faal üyelerinden olan FAZİL HAN ŞEYDA Tiflis'e Güney Azerbaycan'dan, Tebriz'den, gelmişti. Doğum tarihi bilinmiyor. Tebriz'de mükemmel dinî tahsil almıştı. Vatanındayken "Molla Fetulla" adıyla tanınırdı. 1838'de Tebriz'i terk ederek Tiflis'e gelmiş, burada ilk önce devlet hizmetinde çalışmış, daha sonra ise, 1847'den başlayarak şia mektebinde öğretmenlik yapmıştı. Şiirlerinin yanı sıra yayınlanmamış bir kaç ders kitabının da yazarıdır. 1852'de Tiflis'te vefat etmiş ve buradaki Müslüman mezarlığında defnolunmuştur.

    ŞEYH İBRAHİM QÜDSİ 1815’te Gence'de doğmuştur. Mensup olduğu Şeyhzamanlı soyunun Nizami Gencevî neslinden olması hakkında kaynaklarda bilgiler verilmektedir. Gence medresesinde tahsil almış, Arap, Fars dillerini ve İslam ilimlerini öğrenmiştir. "Divan-i Hikmet'in Gence döneminin toplantıları bazen onun evinde geçirilirmiş. Şiirlerini "Qüdsi", "Şeyh" ve "Naseh" takma adları ile yazmıştır. "Gence tarihi" ve dinle ilgili "Tarih-i Müqeddes" araştırmalarının da müellifidir. Şeyh İbrahim 1865'te Gence'de vefat etmiş ve İmamzade mezarlığında defnolunmuştur. Şiirler divanı kalmıştır.

    AĞA İSMAYİL ZEBİH 1781'de Gence'de doğmuştur. Tahsilini burada almış, "Divan-ı Hikmet'in Gence kurucularından biri olmuştur. Sonralar göçüp Tebriz'e gitse de, meclisle ilişkilerini kesmemiştir. 1868'de Tebriz'de vefat etmiştir. Şiirlerinden az örnek kalmıştır.


    1805 doğumlu şair, mimar ve hattat MİRZE MEHDİ NACİ yalnız "Divan-ı Hikmet" meclisinin değil, kendi şehrinin de kültürel hayatında oldukça önemli rol oynamıştır. 1882'de Gence'de vefat etmiştir.
    MOLLA ABBAS ŞÖLE'NİN doğum tarihi bilinmiyor. Lakin İsfahan doğumlu olduğu, XIX. yy. 60 yıllarında Gence'ye göçüp geldiği ve hayatının sonuna kadar burada yaşadığı bilinmektedir. Seyahatlere gitmiş, Arap ülkelerini, Hindistan'ı, Rusya'yı, Mısır'ı, İran ve Türkiye'yi gezip dolaşmıştır. Bir dizi şiirlerin konusunu gezdiği ve gördüğü yerlerin hayatı, tarih, manzaraları vs. oluşturmaktadır. 1899'da Gence'de vefat etmiş ve burada defnolunmuştur.

    "Divan-ı Hikmet" in meclislerinde ve toplantılarında Alman şairi ve tercümecisi Fridrik Bodenştedt, Ruslardan, Fars ve Azeri Türkçesini bilen Ivan Qriqoryev vb. iştirak etmişti. Sonralar Fridrik Bodenştedt Almanya'da yayınlattığı "Şarkda Bin Bir Gün" adlı anılar kitabında bu meclisin toplantılarını, orada ele alman konuları, şiirleşmeleri geniş bir şekilde tasvir etmiştir
    Eğer yarsan gel sarmaşak gol boyun,

    Durup daldalardan baxmagın nedir?

    Yar değilsen çek ayağın, geri dur,

    Canımı odlara yaxmagın nedir?



    Sinan KILIÇ

  5. #5
    Sinan-KILIC - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2008
    Yaş;
    45
    Mesajlar
    133
    Konular
    50
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    576
    @Sinan-KILIC

    Standart Azerbaycan'da Edebî Meclisler

    Encümen-i Şuara Meclisi


    "Encümen-i Şüerâ" (Şairler Meclisi) XIX. yy. Azerbaycan'da meydana çıkan ilk edebî meclislerden biriydi. 1831'de Nahçıvan'ın eski kültür merkezlerinden biri olan Ordubad'da kurulmuştu. Meclisin kurucusu, şiir ve sanatla yakından ilgilenen Ordubad genel valisi Şeyheli Han Kengerli olmuştur. Meclisin faaliyetinin en canlı devri asrın ikinci yarışma tesadüf eder. 60-70. yıllarda "Encümen-i Şüera"ya Fecir Ordubadî, onun ölümünden sonra ise Mehemmedtağı Sıdkî başkanlık etmişdir. 1892'de Sidkî'nin Nahçıvan'a göçmesinden sonra meclisin faaliyeti durmuştur.

    "Encümen-i Şüera"nın yirmi beş üyesi vardı. Yapılan şiir toplantılarına genellikle amatörler gelirlerdi. Şiir anlayışları ve kaleme aldıkları eserler açısından meclisin üyelerini iki kısma ayırmak mümkündür. Bir kısmı klasik edebiyat prensiplerini esas alır, ikinci kısmıysa, halk edebiyatı türünde eserler yazmayı tercih ederlerdi. Meclis üyelerinin ekseriyeti, yaşadıkları doneme göre iyi eğitim görmüşlerdi.


    Meclisin faal üyelerinden FEGİR ORDUBADÎ 1836'da Ordubad'da doğmuş, Tebriz ve Şiraz medreselerinde tahsil almıştı. Şiirlerini Azerî Türkçesi ve Farsça yazmıştır. 60. yıllardan itibaren "Encümen-i Şüera"nın başkanı olmuştur. Yoksulluk içerisinde yaşamış, hayatının son yıllarında gözleri görmez olmuştu. 1885'te Ordubad'da vefat etmiştir.
    Fegir Ordubadî'nin ölümünden sonra meclisin başkanı olan MEHEMMED TAĞI SIDKÎ, devrinin tanınmış eğitimcisi ve şairiydi. Sidkî 1854'te, Ordubad'da doğmuşdu. Mükemmel, medrese tahsili almış, bir süre İran ve Türkistan'da yaşamıştı. Fars, Arap, Rus dillerini bilirdi. 1885'te Ordubad'da "Exter" adlı mekteb açmış, 1892'deyse Nahçıvan'da "Mekteb-i Terbiye"yi kurmuştu. Azerî Türkçesi ve Farsça şiirleri ile bir arada pedagojik konularda yazılmış "Tenvir-i Efkâr ve Tehfim-i İnsaniyyet", "Numûney-i Ahlâk", "Hikmetli Sözler", "Kızlara Hediyye" eserlerinin bu arada Azerî Türkçesi ile ilk coğrafya ders kitabının ve otuz bin kelimelik Rusça-Farsça lügatin (Cümşüdbey Sultanov'la birlikte) müellifidir. 1903'te Nahçıvan'da vefat etmiştir.


    MİRZE AĞAREHİM KUDSÎ tahminen 1800'de Ordubad bölgesinin Venend köyünde doğmuş, tahminen 1880-1885'te, kendi köyünde vefat etmiştir. Büyük Azerî alimi Nesireddin Tusî'nin soyundandı. Klasik tarzda ve halk şiiri tarzında eserlerin müellifidir.
    Meclisin bir başka üyesi olan USTA ZEYNAL NEKKAŞ'ın doğum ve ölüm tarihleri hakkında bilgi yoktur. Kaynaklarda, şiir yazmakla bir arada ayrıca ressam olarak tanındığı, taş ve ağaç üzerinde oymacılık ve hattatlıkla uğraştığı belirtilmektedir.

    "Encümen-i Şüera"nın faal üyelerinden biri olan AHMETAĞA ŞEMİ’nin de hayatı hakkında bilgimiz yoktur.
    Eğer yarsan gel sarmaşak gol boyun,

    Durup daldalardan baxmagın nedir?

    Yar değilsen çek ayağın, geri dur,

    Canımı odlara yaxmagın nedir?



    Sinan KILIÇ

  6. #6
    Sinan-KILIC - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2008
    Yaş;
    45
    Mesajlar
    133
    Konular
    50
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    576
    @Sinan-KILIC

    Standart Azerbaycan'da Edebî Meclisler

    Fövc’ül Füsehâ Meclisi


    "Fövc'ül-Füsehâ" (Nâtıklar Meclisi) edebî mec-lisi, tahminen 185Û'de Lenkeran'da, şair Mirze İsmayıl Gasir'in teşebbüsüyle teşkil edilmiştir. Meclisin kırka yakın üyesi olmuş, toplantıları genellikle meclis üyelerinden Usta Hüseyngulu Şûri'nin ve Müellim Molla Möhsün'ün evinde ger-çekleştirilmiştir. Kaynaklarda verilen bilgiye göre, meclis üyeleri her haftanın cuma günleri bir araya gelir, yeni şiirlerini okur yahut şiirleşme ve nazire yazmakla meşgul olurlarmış.

    "Fövc'ül-Füseha" edebî meclisinin toplantıları XIX. yy. sonuna kadar yani meclisin kurucusu Gasir'in ölümüne kadar devam etmiş, buraya Lenkeran edebiyat meraklılarının iki üç nesli katılmıştır.

    Meclisin kurucusu MİRZE İSMAYIL AHUNDZÂDE-GÂSİR, 1805'te Kuzey Azerbaycan'ın Ağdaş bölgesinin Leki köyünde doğmuş, gençlik yıllarını Güney Azerbayeanın Eher ve Tebriz şehirlerinde yaşamış ve buradaki medreselerde tahsil almıştır. Sonraları Lenkeran'a göçerek öğretmenlik faaliyetiyle meşgul olmuştur. Klasik üslûpta, Azerî Türkçesi ve Fars dilinde yazmıştır. Edebî eserleri gazel, kaside, muhammes, mersiye şiirleri, koşmalar vs. oluşmaktadır. Gâsir 1900'de, Lenkeran'da vefat etmiştir.

    MOLLA FETTAH SEBHAN, 1813'te Lenkeran'ın Gomşevan köyünde doğmuş, 1898'de Lenkeran şehrinde ölmüştür. Eserlerinden pek az örnek kalmıştır. Şiirlerinden, dinî tahsil aldığı anlaşılmaktadır.

    Meclis üyelerinden ELEKBER ÂCİZ, 1836'da Güney Azerbaycan'ın merkezi olan Tebriz şehrinde doğmuş, burada medrese tahsili almıştır. Sonraları göçüp Lenkeran'a gelmiştir. Tamamlanmamış bir "Divan-ı" mevcuttur. 1899'da Lenkeran'da vefat etmiştir.


    MİRZE ELEKBER MÜHEKKİR, 1867 de Lenkeran'da doğmuştur. Hayatı boyu esnaflıkla uğraşmış, tahsil yapamamıştır. Lakin elde kalmış şiirlerinden fıtraten kıvrak bir zekâya sahip olduğu gözükmektedir. 1917’de vefat etmiştir.
    MİRZE İSA HEYÂLÎ, Lenkeran'a Güney Azerbaycan'dan göçüb gelmişti. Tahminen 1850'de, Er-debil'de doğmuş, orada medrese bitirmiştir. 189Tde Lenkeran'a yerleşerek önce hocalık, daha sonraysa ticaretle uğraşmıştır. Heyâlî, "Fövc'ül-Füseha"nın son dönemindeki en faal üyelerinden biri olarak tanınmaktadır. Gazeller, mizahî şiirlerle bir arada, XIX. yy. Tebriz ve Erdebil şairleri hak-kında bilgi veren ve onların eserlerinden örnekleri ihtiva eden "Kitab-i Heyaliyye" adlı tezkirenin de müellifidir. Hayalî 1917'de Lenkeran'da vefat etmiştir.

    USTA HÜSEYNQULU ŞÛRİ, 1826'da Lenkeran'da doğmuş, 1894'te burada ölmüştür. Mollahane tahsili görmüş, lakin hayatını kunduracılıkla sürdürmüştür. Şiire, edebiyata hayranlığı ile tanınmıştı. Meclisin çoğu toplantıları onun evinde geçirilmişti.
    Eğer yarsan gel sarmaşak gol boyun,

    Durup daldalardan baxmagın nedir?

    Yar değilsen çek ayağın, geri dur,

    Canımı odlara yaxmagın nedir?



    Sinan KILIÇ

  7. #7
    Sinan-KILIC - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2008
    Yaş;
    45
    Mesajlar
    133
    Konular
    50
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    576
    @Sinan-KILIC

    Standart Azerbaycan'da Edebî Meclisler

    Gülüstan Meclisi


    "Gülüstan" 1835'ten başlayarak Küba'da faaliyet gösteren edebî meclistir. Kurucusu ve ilk başkanı Küba yakınlarındaki Emsar köyünde yaşamış, şair ve ilim adamı Abbasgulu Ağa Bakihanov (1794-1846) olmuştur. Firudinbey Köçerli bu hususta şöyle yazmaktadır: "Hacı Abbasqulu Ağa'nın ehtimamı ile Küba'da bir ürefa meclisi tertib olunmuşdu. Bu işde ona artık derecede kömek eden Hacı Molla Abdulla Ahund olubdur. Bu meclise Abbaskulu Ağa'nın vefatından sonra bir müddet meclis pozulur ve şiir bazarı kazad olur. Amma sonradan Küba'da yeniden ürefa meclisi tertib olunur ve o meclisin de adı nece ki, Küba şairlerinin kelamından görünür-"Gülüstan" imiş." (Azerbaycan Edebiyatı, c. 1, s.291-292). Buradan da anlaşıldığı gibi, Küba'da, Abbaskulu Ağa Bakıhanov'un zamanında kurulmuş "Gülüstan" edebî meclisi, asrın sonlarına kadar faaliyetini yürütmeye devam etmiştir.



    Meclis hakkında çok az bilgi vardır. Üyelerinin eserleri de, Abbaskulu Ağa hariç, bütün olarak günümüze kadar gelip çıkmamıştır. Kaynaklardan, meclis üyelerinden MIRZE MÖHSÜN HEYÂLÎ, HACI KUBALI vs. gibileri klasik şiir üslûbunda, Hanılıklı Emin, Sedi Haltâni vb. ise halk şiiri üslûbunda yazmış oldukları anlaşılmaktadır.



    "Gülüstan" edebî meclisinin faaliyeti şimdiye kadar araştırılmamış, edebî örneklerinin çok az bir kısmı yayınlanmıştır.



    [B]MİRZE MOHSUN XEYALİ
    Eyb etmegilen, sen kimi cânâne yanında,

    Ac yatsam eğer quş kimi men dâne yanında.

    Yanında sevgilin varsa şikâyet ederek ayıp etme! Ben kuş gibi yem tanesinin yanında aç yatsam da şükrederim.



    Rüxsârm eğer cennet olur âşiqe dâim,

    Düşdüm niye men âteş-i sûzâna yanında.

    Senin yanağın âşık için daima cennet hükmündedir. Ben senin yanımdayken niye yakıcı ateşe düştüm?



    Qurbanın olum, türre-yi terrâra ne lâyiq,

    Batmış göre öz dilberim qane yanında.

    Sana kurban olayım. Kendi âşığını yanında kana batmış olarak görmek saçlarının kıvrımına yakışır mı?



    Huşyâr günüzler üze hemsöhbetem, amma,

    Mestem geceler, nergis-i mestâne yanında.

    Gündüzleri akıllı insanlarla konuşur, sohbet ederim; ama geceleri sarhoşça bakan nergis gibi gözlerin yanında sarhoş olurum.



    Leylâsifetin vesfi bu dünyâya dağılmaz,

    Ger olmaya Mecnûn kimi dîvâne yanında.

    Eğer yanında Mecnûn gibi bir çılgın olmazsa Leylâ'ya benzeyen sevgilinin özellikleri dünyaya yayılmazdı.



    Sen hüsnde bir şem'i bu âlemde nişan ver,

    Yanmış ola bir men kimi pervane yanında.

    Sen güzellikte bir mumsun. Bir işaret ver de benim gibi bir pervane senin yanında, etrafında yanmış olsun.



    Açmam gözümü bir kese sensiz qalar olsam,

    Tâ heşre kimi mescid ü meyxâna yanında.

    Senden ayrı kalırsam kıyamete kadar gerek mescitte, gerekse meyhanede hiç kimseye bakmam.



    Bax hâle, tutub qelb-i xeyâlide meqâmın,

    Bu fikrile kim, gene ola vîrâne yanında.

    Hâle bak! Sevgili; gönlümde, kalbimde yer tutmuş. Buna göre viran gönlümün yanında hazine olması gerekir.


    --------------------------------------------------------------------------------[/
    B]


    HACI QUBAU
    Ne seyr-i bağdan zövg ü ne gülden bir sefa gördüm,

    Kime etdim vefa ondan cefâ bîintehâ gördüm.

    Vefa yox, men vefanı çün hümâ vü kimiyâ gördüm,

    Günüm hicr ile keçdi, bextimi dâim qara gördüm,

    Cefâlar çekdi canım, yârı qeyre âşinâ gördüm.

    Ne bahçeyi seyretmekten bir zevk duydum, ne de gülü görünce gönlüm açıldı. Kime vefa gösterdiysem ondan sonsuz cefa gördüm. Vefa yoktur, çünkü ben vefayı hümâ kuşu gibi erişilmez ve kimya ilminden elde edilebilen bir maden gibi düşünüyorum. Günlerim daima ayrılıkla geçti, bahtım daima kara oldu. Sevgiliyi yabancılarla ah-baplık ederken görünce ruhum eziyetler çekti.



    Qamu âşiqlerin qelbi qem-İ hicrile qân olmuş,

    Bu hicran derdi âşiqin dilinde dâstân olmuş,

    Yetişmek vesl-i dildâra ki, bir sirr-i nihân olmuş,

    Yetişmez yâr eli dildâra, hergiz imtahân olmuş,

    Bu sirr-i türbeti Mecnûne keçdim, bermelâ gördüm.

    Bütün âşıkların kalbi ayrılık derdiyle kan dolmuş. Bu ayrılık derdi âşığın dilinde destan olmuş. Sevgiliye kavuşma duygusu bir gizli sır hâline gelmiş, imtihan olmuş hiç kimseyi sevgiliye kavuşmuş olarak görmedim. Mezara kadar götüreceğim bu sırrı Mecnûn'a söyledim, çöllere gitti.



    Cahânın cümle ehvâlı müsâid hâl-i cühhâle,

    Edib âdet, qoya âşiqleri dâim bed ehvâle,

    Eğer qem çekmese âşiq yetişmez eşqi ikmâle,

    Enisin âşiqin mohnet yazıblar, munisin nâle,

    Ezel günden tebibin qem, ciğer qanın gezâ gördüm.

    Dünyanın bütün işleri cahillerin durumuna uygundur. Âşıkları daima kötü hâllere koymayı âdet hâline getirmiştir. Eğer âşık üzüntü çekmezse aşkı tamam olmaz. Aşığa dost olarak eziyet ve sıkıntı; can yoldaşı olarak da ağlayış ve inleyiş yazılmıştır. Ezel gününde senin doktorunu üzüntü ve dert; ciğer kanını ise kader olarak gördüm.



    Bu bağ-i hüsnde bir qonçe qemsiz olmayıb xendan,

    Kimin çox olmuş olsa eşqi, hem derdidürür çendan,

    Yetib âşiqlerin feryadı erse dest-i hicrandan,

    Yetişse çerx-i devvâre elim, allam xeber ondan,

    Neden, ey bîmürüvvet, yarı yarından cidâ gördüm?

    Bu güzellik bahçesinde hiçbir gonca dertsiz, üzün-tüsüz ve neşeli değildir. Kimin aşkı çok olursa onların derdi de o kadar olur. Ayrılık yüzünden âşıkların feryadı göklere yükselir. Elim dönen feleğe ulaşsa da bir haber alsam. Ey insaniyetsiz felek! Nedense sevgiliyi sevgiliden ayrı gördüm.



    Yazıbdır sergüzeştin âşiqin nâkâmhq ustâd,

    Terîq-i eşqde nâkâmhqdır âşiqe irşâd,

    Evet, nâkâmlıqda kâmranlıqlar ohıb bünyâd,

    Eceb kâm aldı xosrov, nâmurad oldu neden Ferhâd,

    Güler gâh kûhsar, ağlar, ecâyib mâcerâ gördüm.

    Kaderi yazan ustan (Allah), âşığın hayat macerasını sevgiliye kavuşmama olayı şeklinde yazmıştır. Aşık için aşk tarikatında doğru yola giriş, sevgiliye kavuşamamaktır. Evet, sevgiliden mahrum oluşta pek çok mutluluklar vardır. Husrev nasıl mutlu oldu? Ferhat neden muradına eremedi? Dağlar bazen ağlar, bazen güler! Acayip bir mâcerâ gördüm.



    Meriz-i eşqe yox çâre, devâ-yi bîşümâr olsa,

    Erestü vü Felâtun tek müâlic sed hezâr olsa,

    Geder mi dağ-ı hicran, cümle âlem lâlezâr olsa,

    Göyermez âşiqin qebri, min il Haci, bahar olsa,

    Keçen âşiqlerin qebrin açıb mâtemsarâ gördüm.

    Sayısız derman olsa da, Aristo ve Eflâtun gibi yüz binlerce hekim bulunsa da, aşk hastalığına çâre yoktur. Bütün dünya lâle bahçesi olsa bile ayrılık yarası yok olur mu? Bin yıl bahar olsa da âşığın kabri yeşermez. Eski âşıkların kabrini açınca hepsinin bir matem evi olduğunu gördüm.
    Eğer yarsan gel sarmaşak gol boyun,

    Durup daldalardan baxmagın nedir?

    Yar değilsen çek ayağın, geri dur,

    Canımı odlara yaxmagın nedir?



    Sinan KILIÇ

  8. #8
    Sinan-KILIC - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2008
    Yaş;
    45
    Mesajlar
    133
    Konular
    50
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    576
    @Sinan-KILIC

    Standart Azerbaycan'da Edebî Meclisler

    Meclis-i Ferâmuşan


    "Meclis-i Ferâmuşan" (Unutulmuşların Meclisi), 1872'de Şuşa'da, Mir Möhsün Nevvab'in teşebbüsü ile teşkil olunmuştur. Meclisin adı Hurşid Bânu Nâtevan'ın "Meclis-i Üns" üyelerini saraya çekmesiyle ilgiliydi. Böylece, saraya götürülmeyenler, yani unutulanlar kendi meclislerini kurmuşlardı. Buradan da anlaşılıyor ki, yeni meclisin çoğu üyeleri, başlangıçta "Meclis-i Üns"ün üyeleri olarak faaliyet göstermiştiler.

    "Meclis-i Ferâmuşan"ın kırka yakın üyesi vardı. Şairlerle beraber, buraya hanende ve sazendeler de iştirak ediyorlardı. Meclis başkanı Mir Möhsün Nevvab aynı zamanda güzel müzikçi ve müzik nazariyatçısıydı. Toplantılar da onun evinde yapılırdı.

    Karabağ'ın kültürel muhitine büyük etkisi olan "Meclis-i Ferâmuşan" XX. yy. başlarına kadar devam etmiştir.

    Meclisin başkanı MİR MÖHSÜN MİR AHMED OĞLU AĞAMİRZÂDE NEVVAB,1833'te Şuşa'da doğdu. Mükemmel tahsil almış, Fars ve Arap dillerini, felsefeyi, astronomiyi, matematiği, müziği, Şark Edebiyatını, tarihini, İslâm hukukunu vb. ilim sahalarını bir uzman seviyesinde öğrenmişti. Bütün hayatı boyunca hocalık yapmış, evi yalnız Şuşalı olanların değil, tüm Karabağ aydınlarının ocağına çevrilmişti. İlmin farklı sahalarıyla ilgili Azerî Türkçesi ve Fars dillerinde yirmiden fazla araştırmanın müellifidir. Müzikle ilgili "Vüzuhül-Ergam", didaktik ve pedagojik konularda "Pendnâme" ve "Keşf'ül-Heqiqe", astronomiden söz eden "Kifayetü'l-Etfal" bu eserler sırasındadır. Nevvam, ayrıca kendi döneminin tanınan ressamlarından biriydi. 1919'da Şuşa'da vefat etmiş ve şehirdeki Mirze Hesen mezarlığında defnolunmuştur.


    ABDULLABEY ELİBEY OĞLU ÂSİ, 1841'de Şuşa'da doğmuştu. Şair Kasımbey Zâkir'in kızdan torunuydu. Arap, Fars, Rus dillerini, bunun ya-nında, Nevaî eserlerini derinden öğrenmesi neticesinde Çağatay Türkçesini mükemmel bilir, hatta bu dilde şiirler yazardı. Bohem hayatı geçirir, kurallara uymazdı. İsyankâr tabiatından dolayı, kendisine "Âsi" mahlasını seçmişti. Gazellerinin yanı sıra güzel mersiye şiirleri de yazmıştır. Abdulla Bey Asi 1874'te, 33 yaşında iken vefat etmiştir.
    SE'Dİ SÂNİ KARABAĞÎ, 1854'te Karabağ'ın Cinli köyünde doğmuştu. Tahsilini Şuşa'da almış, Nakşibendî terikatının üyesi olduğundan, daha sonra Türkiye'nin Amasya şehrine göçerek, mürşidi Hacı Mir Hemze Seyid Nigarî'nin yanında yerleşmiştir. Klâsik üslûptaki şiirleri, Azerî Türkçesi ve Fars dillerindedir. Çok genç iken 1879'da Amasya'da ölmüş ve orada da defnolunmuştur.

    İBRAHİM BEY AZER, Abdullabey Âsi'nin büyük kardeşi, Zâkir'in torunuydu. 1836'da Şuşa'da doğmuş, Karabağ'ın sonuncu egemen hanı Mehdikulu Han'ın himayesinde büyümüştü. Rus dilinde mükemmel tahsil almış, Rus mah-kemelerinde avukat olmuştur. Farsça ve Azerî Türkçesiyle yazmıştır. 1885'te Şuşa'da vefat eden İbrahimbey Azer'in eserlerinin küçük bir kısmı günümüze intikal etmiştir.

    "Meclis-i Ferâmuşan" iştirakçilerinden MİRZE MEHEMMED KÂTİB İse, 1833'te Şuşa'da doğmuş, orada tahsil almıştır. Halk şiiri üslûbunda yazdığı güzel şiirleriyle ve hattat olarak tanınırdı. Mirze Feteli Ahundzâde'nin dostu olmuş, onunla mektuplaşmıştır. Kâtib, bütün hayatı boyu Şuşa'da yaşamış ve 1888 'de burada rahmetli olmuştur.

    MİRZE İSMAYIL MEHZÛN, 1821 Şuşa doğumlu ve "Meclis-i Ferâmuşan" üyelerinden biridir. Şuşa'nın mahir hattatlarından sayılırdı. 1894'te vefat etmiştir.

    Firudinbey Köçerli'nin, "Karabağ'ın üçüncü şairey-i-möhteremesi" dediği FATMA HANIM KEMİNE, Karabağ'daki her iki edebî meclisin -"Mcclis-i Üns"in ve "Meclis-i Ferâmuşan"ın- toplantılarına katılırdı. Köçerli'nin yazdığına göre; "Fatma Hanım hakikatde çok gözel ve zarif bir can idi ve zahirî gözelliyine muvafık bâtinî ve manevî tarafdan dexi ehlak-i hesene sahibesi olub, ziyade hoşhülk, mülayim ve hoşreftar bir nadereyi zemane idi". Fatma Hanım 1841’de Şuşa'da doğmuştu. Babası Beybaba Bey de "Fena" mahlasıyla şiirler yazardı. Fatma Hanım, Nâtevan'ın yakın arkadaşıydı. Diğer kalem arkadaşları ile birlikte XIX. yy. Şuşa'sının manevî-kültürel hayatında önemli rol oynamıştı. Her iki dilde güzel gazeller yazmıştır. 1898'de Şuşa'da vefat etmiş ve Mirze Hesen kabristanlığında defnolunmuştur.

    MİRZE EBDÜL HÜSEYNELİ OĞLU ŞAHİN, 1849'da Şuşa'da doğmuş ve orada tahsil almıştır. "Meclis-i Ferâmuşan"ın başlangıç dönemdeki faaliyetine katılmış, sonraları Kuzey Kafkasya’ya göçmüştür. Şiirlerinden az örnek kalmıştır. Kaynaklarda 1900'de vefat ettiği belirtilir.


    MEŞEDÎ EYYUB BÂKİ "Meclis-i Ferâmuşan" şairlerindendir. 1866'da Şuşa'da doğdu. Medresede ve özel muallimlerden ders aldı. Klâsik üslûpta ve halk şiiri üslûbunda eserlerin müellifidir. 1909'da vefat etmiştir.
    Şuşa'daki her iki meclisin faaliyetine katılan, ama "Meclis-i Ferâmuşan"in üvesi olan MEHEMMED BÜLBÜL GARYAĞDI, tahminen 1863'te Şuşa'da doğmuş, mollahane tahsili almıştır. Şairliğin yanı sıra hanendelik de etmiştir. "Bülbül" mahlasını da bu yüzden kazanmıştır. 1918'de vefat etmiştir. Yarım bir "Divan"ı kalmıştır.

    HESENELİ HAN KARADAĞÎ, aslen Cenubi-Güney-Azerbaycan'ın Karadağ bölgesindendi. Dedeleri 1804'te Şuşa'ya göç etmiş, Heseneli Han 1847'de burada doğmuştu. Şuşa'daki Rus okulunu bitirmesine rağmen kişisel çalışmasıyla Arap ve Fars dillerini de öğrenmişti. Orijinal şiirlerinin yanı sıra Rus Edebiyatından tercümeler de yapmıştır. 1868-1922 yıllan arasında Şuşa'da hocalık yapmış, 1929'da ölmüştür.

    NECEF-QULUBEY ŞEYDA, 1858'de Şuşa yakınlarındaki Baharlı köyünde doğmuş, Şuşa'da medrese tahsili görmüştü. Her iki edebî meclisin toplantılarına katılmıştı. Vefat tarihi belli değildir.

    Burada adları zikredilen ve eserlerinden örnekler verilen şairlerden başka, Hesen Kara Hadi, Mehemmedeli bey Mehfi, Abdullabey Abış, Behrambey Fedai, Mirze Eli Müherrir, Mirze İbrahim Miriş vb. Karabağ şairleri de "Meclis-i Ferâmuşan"ın üyesi olmuş, onun toplantılarına devamlı surette katılmış, onların bir şair olarak yetişmesinde bu meclisin büyük rolü olmuştur.
    Eğer yarsan gel sarmaşak gol boyun,

    Durup daldalardan baxmagın nedir?

    Yar değilsen çek ayağın, geri dur,

    Canımı odlara yaxmagın nedir?



    Sinan KILIÇ

  9. #9
    Sinan-KILIC - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2008
    Yaş;
    45
    Mesajlar
    133
    Konular
    50
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    576
    @Sinan-KILIC

    Standart Azerbaycan'da Edebî Meclisler

    Meclis-i Üns

    "Meclis-i Üns" (Dostluk Meclisi) 1864'te Şuşâ'da devrin tanınmış âlimlerinden sayılan Mirze Ebülkasım'ın medresesinde teşkil olunmuştu. Meclisin ilk kurucuları Şair Mirze Rehim Fena ve Hacı Abbas Agâh olmuştur. İlk toplantılar da Ağâh'ın evinde geçirilmişti. 1872'de Nâtevan'ın isteği üzerine, meclis onun sarayına taşınmış ve o günden sonra "Meclis-i Üns" adını almıştır. Karabağ şairleri ile beraber güzel sanat adamlarının da katıldığı meclisin, otuzdan fazla üyesi olmuştur. "Meclis-i Üns" Şuşa'daki diğer edebî meclisle -"Meclis-i Ferâmuşan"la- sıkı ilişkiler içerisinde faaliyetini sürdürmüştü. Lakin bu meclislerin tartıştığı problemler de yok değildir."Meclis-i Üns"ün toplantıları 1897 yılına-Nâtevan'ın ölümüne kadar devam etmişti.

    İSMAYIL BEY DARUĞE, 1842 Şuşa'da doğmuş, 1891'de vefat etmiştir. Şuşa şehrinin belediye başkanı olduğundan, şiirlerinde "Daruğe" mahlasım kullanmıştır.

    MEHEMMEDELİ BEY ESEDULLA BEYOĞLU VELİZÂDE-MEHFÎ, 1821de Şuşa’da doğdu. Fars ve Rus dillerinde tahsil almış, Şuşa, Şamanı ve Trevan'da devlet hizmetinde çalışmıştır. "Ekinci" gazetesinde şiirleri yayınlatmıştı. 1892'de vefat etmiştir.

    HACI ABBAS AGÂH Meclis-i Üns"ün kurucularındandı. Doğum tarihi belli değildir. Klâsik üslûpta Azerî Türkçesi'yle ve Farsça şiirler yazmıştır. 1892'de Şuşa'da vefat etmiştir.

    MİRZE SÂDIK PİRAN, 1811'de Şuşa'da doğmuştur. Her iki meclisin de faaliyetine katılmıştır. Firdevsî'nin "Şahnâme" destanını baştan sona ezbere bilmesi ve şiir meclislerinde güzel okumasıyla şöhret kazanmıştı. Gençliğinde müzikle de uğraşmış, hanendelik etmiştir. Eserlerinden az örnek kalmıştır. Mirze Sâdık 1892'de, Şuşa'da vefat etmiştir.

    MEHDİQULU HAN VEFA, Şaire Nâtevan'ın Hasay Han Usmiye'yle evliliğinden doğmuş oğludur. 1856'da Şuşa'da doğmuştur. Şuşa'da ve Tiflis'te Rus dilinde tahsil almış, Rus ordusunun albayı olmuştu. Azerî Türkçesi ve Farsça şiirlerini "Vefa" mahlasıyla yazmıştır. 1900'de Tiflis'te vefat etmiştir.


    MİR HESEN, Şaire Nâtevan'ın ikinci eşi Seyid Hüseyn'den olma oğludur. 1869'da Şuşa'da doğmuş, genç yaşlarında, 1902'de vefat etmiştir. Fars ve Rus dillerinde mükemmel eğitilmiştir.
    MİRZE ELESGER NÖVRES, XIX. yy. Şuşa'sının kültür hayatında Önemli rol oynayan şahıslardan biriydi. Şuşa'daki her iki meclise de iştirak etmiş, üstelik düğün meclislerinin "padişahı" olarak isim yapmıştı. 1836'da Şuşa'da doğmuş, Rus ve Fars dillerinde iyi tahsil görmüştü. Çocuklar için yazdığı "Pend-i Etfal" kitabı, 1900'de Tiflis'te yayınlanmıştı. Növres 1911'de Şuşa'da vefat etmiştir.

    MİRZE HESEN YÜZBAŞOV, Köklü bir Karabağlı aileden gelir. 1824'te Şuşa'da doğmuştur. Divan edebiyatının bütün türlerinde eserleri vardır. Şiirleri bir divan halinde toplanmıştır. Azerî Türkçesi ve Fars dilinde yazdığı şiirlerde Nizamînin, Fuzûlî ve Nevâî'nin etkisi görünmektedir. Nevâî'nin etkisi altında Çağatay Türkçesiyle gazeller ve mesneviler yazmıştır. Mirze Hesen, 1904'te Şuşa'da vefat etmiştir.

    EBDÜSSEMED BEY ÂŞİG, Karabağ hanlığının kurucusu Penah Han Cevanşir'in neslindendir. Şair Mehemmed Bey Âşiq'in oğludur. 1845rte Ordubad'da doğmuş, tahsilini Şuşa'da almıştır. Her iki meclisin de faaliyetlerine katılmıştır. Klâsik şiir üslûbu yanı sıra halk şiiri türünde de şiirler yazmıştır. 1915'te, Şuşa'da vefat etmiştir.

    İSKENDERBEY RÜSTEMBEYOV, "Meclis-i Üns"ün faal üyelerinden ve devrinin açık fikirli aydınlarından biri olarak tanınırdı. 1845'te Şuşa'da doğmuş, 1918'de burada vefat etmiştir. Şiirlerinde ilme, eğitime, gelişmeye ve uygarlığa davet çok kuvvetlidir. Eserleri halk şiiri üslûbundadır.

    1834’te Şuşa'da doğan MEMO BEY MEMAÎ, "Meclis-i Üns"ün en faal üyelerinden biriydi. Zengin bir külliyat bırakarak gitmiştir. Rusya'ya, Orta Asya'ya, İran ve Türkiye'ye seyahatlerim anlatan "Seyahetnâme" adlı eserinin de olduğu kaynaklarda belirtilmektedir. Memo Bey Memaî 1918'de, Şuşa'da vefat etmiştir.

    MİRZE REHİM FENA, "Meclis-i Üns"ün kurucularından biriydi. 1841'de Şuşa'da doğdu. Babası Mirze Memmedbağır, hanlığın maliye işlerine bakan görevlisiydi. Babasının ölümünden sonra, 1872'den başlayarak bu görevi Mirze Rehim Fena sürdürmüştü. Her iki dilde "Fena" ve "Âşik" mahlaslarıyla şiirler yazmıştır. Fars dilinde "Tarih-i Cedid-i Karabağ" ("Karabağ'ın Yeni Tarihi") eserinin müellifidir. 1931'de Bakü'de vefat etmiştir.


    BAKIŞ BEY SEBUR, Kasımbey Zâkir'in torunudur. 1863'te Şuşa'da doğmuş, Rus ortaokulunda ve özel hocalardan tahsil almış, Rus, Arap, Fars dillerini mükemmel öğrenmişti. Bir süre Şuşa'da ve Bakü'de devlet idarelerinde hizmet etmiş, sonra Orta Asya'da -Taşkent'te- yaşamıştı. Salman Mümtaz'ın yazdığına göre; Taşkent'te "Maarif ve medeniyyete değerli yardımlarda bulunmuştur". 1931'de Taşkent'te vefat etmiştir.
    HÜSEYN AĞA CAVANŞÎR, 1856’da Şuşa'da doğdu. "Neva" mahlasıyla şiirler yazan, General Ceferkulu Ağa'nın torunuydu. "Meclis-i Üns"ün iştirakçilerindendir. Bilinmeyen sebeplerden dolayı hapsolunmuş, Sibirya'ya gönderilmiştir. Sibirya'dan "Meclis-i Üns"e şiirler yazıp göndermiştir. Şuşa'daki şair dostları onun bu şiirlerine etkili nazireler yazmıştır. Vefat tarihi belli değildir.

    MEHEMMED AĞA MÜCTEHİRZÂDE, 1875'te Şuşa'da doğdu. Mollahanede mükemmel tahsil aldı. Karabağ şairlerinin hayatı hakkında bilgiler ve onların eserlerinden örnekler toplayarak "Riyaz'ül- Âşikin" adı ile 1910'da İstanbul'da yayınlatmıştır. 1956'da Bakü'de vefat etmiştir.
    Eğer yarsan gel sarmaşak gol boyun,

    Durup daldalardan baxmagın nedir?

    Yar değilsen çek ayağın, geri dur,

    Canımı odlara yaxmagın nedir?



    Sinan KILIÇ

  10. #10
    Sinan-KILIC - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.10.2008
    Yaş;
    45
    Mesajlar
    133
    Konular
    50
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    576
    @Sinan-KILIC

    Standart Azerbaycan'da Edebî Meclisler

    Mecme'üş-Şüera



    "Mecme'üş-Şüera" (Şairler Meclisi) XIX yy. 80. yularında Bakü'de kurulmuştur. Kurucusu ve başkanı Şair Mehemmedağa Cürmî olmuştur. Faaliyetinin muhtelif devirlerinde "Mecme'üş-Şüera"nın sıralarında otuzdan fazla şair olmuştur. Meclis üyeleri Şamahı, Şuşa, Derbend, Lenkeran, bu arada Erdebil ve Tebriz şairleri ile karşılıklı iliş-kiler kurmuşlardı. "Mecme'üş-Şüera", faaliyetini tehminen 1915 yılma kadar sürdürmüştür.

    Meclisin kurucusu ve başkanı MEHEMMED-AĞA CÜRMÎ'nin XIX. yy. ikinci yarısında yaşadığı bilinse de, şiirlerinden çok az örnek kalmış, doğum ve ölüm tarihi açıklığa kavuşturulamamıştır.

    AĞADADAŞ SÜREYYA, 1850'de Bakü'de doğmuş, mollahanede tahsil almıştır. Gazel ustası olarak tanınmıştır. Aynı zamanda "Meclis-i Üns"ün sekreterliğini de yapmıştır. 1900'da Bakü'de vefat etmiştir.

    MİRZE MEHEMMED MÜSEVVİR 1855te, İran'ın Kazvin şehrinde doğmuş, 1876'da Bakü'ye göçmüştür. "Mecme'üş-Şüera"nın faal üyelerinden biriydi. Şairlikle beraber ressam olarak tanınırdı. Aynı zamanda devrinin ve çevresinin kuvvetli sanatçılarından biri sayılırdı. Bakü'de vefat etmiştir.


    Şair, hanende ve müzikşinas AGAKERİM SALIK, 1859'da Bakü'de doğmuştur. Müzik eğitimini Erdebil'de, meşhur Mirze Settar Erdebilî'den almıştı. "Mecme'üş-Şüera"nın toplantılarına, şairhanende olarak katılırdı. Şiirlerinden az bir kısmı muhafaza olunmuştur. Ağakerim Sâlik, 1910'da Bakü'de vefat etmiştir.

    MİRZAAĞA DİLHÛN, 1870'te Bakü'nün Fatmayı köyünde doğmuş, mollahanede tahsil almıştı. Klâsik üslûptaki şiirlerini "Dilhûn" ve "Müzter" mahlasları ile yazmıştır. 1912'de düşmanları tarafından öldürüldü.

    SEYİD ZERGER, 1880'de Bakü'de doğdu. Mollahane tahsili görmüş, Bakü'de mahir bir kuyumcu olarak tanınmıştı. Mahlasını da buradan almıştı. Orijinal eserleri ile bir arada tercümeleri de vardır. Sa'di'nin "Bostan" eserini "Mizanül-Edalet" adıyla Azerî Türkçesine çevirmiştir. Seyid Zerger, 1920'de Bakü'de vefat etmiştir.

    Şaire MEŞEDİHANIM LEYLÎ, "Mecme'üş-Şüera" üyesi Seyid Zerger'in hanımıydı. 1892'de Bakü'de doğmuş, 1912 de çok erken -20 yaşında-hayattan göçmüştür. Birçok gazeli kalmıştır.

    EBDÜLHÂLIK YUSİF, 1853te Bakü'de doğdu. "Mecme'üş-Şüera"nın en verimli üyelerinden biridir. Divanı kalmıştır. Şamahı ve Derbend şairleri ile şiirleşmeleri meşhurdur. 1924'te Bakü'de vefat etmiştir.



    Meclisin başka bir faal üyesi, EBDÜLHÂLIK CENNETİ 1855'te Bakü'de doğmuştur. Azerî Türkçesi ve Fars dillerinde Ettar, Vâsif, Heccarzâde, Daşkesenoğlu, Cenneti mahlaslarıyla klâsik üslûpta şiirler yazmıştır. Devrin kültür hayatına katılmış, şiirlerini "İkbal", "Tekamül", "Hayat", "Füyuzat", "Babayi emir" gibi gezete ve mecmualarda yayınlatmıştır. Şiirlerinde yeniliği alkışlar, halkı her açıdan gelişme ve kalkınmaya çağırırdı. Ebdülhâlık Cenneti, 1931'de Bakü'de vefat etmiştir.

    AĞADADAŞ MÜNİRİ, 1863'te Bakü'nün Hövsan köyünde doğmuş, 1940"ta vefat etmiştir. Divan şiirleri ve manzum eserlerin müellifidir.
    Eğer yarsan gel sarmaşak gol boyun,

    Durup daldalardan baxmagın nedir?

    Yar değilsen çek ayağın, geri dur,

    Canımı odlara yaxmagın nedir?



    Sinan KILIÇ

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş