1931 sonbaharıydı. O geceki tartışma, Milli Eğitim Bakanı Esat Mehmet'in bir yakınmasıyla başladı. Esat Mehmet, Atatürk'ün Harbiye'den "tabya öğretmeni"ydi. Kazım Özalp'in "Atatürk'ten Anılar" kitabında (T. İş Bankası Y., 1992, s. 48-49) yazdığına göre konu, kız öğrencilerin kıyafetinden açıldı. Esat Mehmet, "kızların kısa etek, kısa çorap ve kısa kollu gömlek giymelerini uygun görmediğini" belirtti. Bir tamim yayınlayıp daha kapalı giyinmelerini isteyeceğini söyledi. Bunun üzerine Reşit

Bu konu 1593 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Atatürk'ün Reşit Galip ile ilgili iki anısı 1593 Reviews

    Konuyu değerlendir: Atatürk'ün Reşit Galip ile ilgili iki anısı

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1593 kez incelendi.

  1. #1
    Türk Milliyetçisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    20.05.2011
    Mesajlar
    3.825
    Konular
    3630
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    802
    @Türk Milliyetçisi

    Standart Atatürk'ün Reşit Galip ile ilgili iki anısı

    1931 sonbaharıydı. O geceki tartışma, Milli Eğitim Bakanı Esat Mehmet'in bir yakınmasıyla başladı.
    Esat Mehmet, Atatürk'ün Harbiye'den "tabya öğretmeni"ydi.
    Kazım Özalp'in "Atatürk'ten Anılar" kitabında (T. İş Bankası Y., 1992, s. 48-49) yazdığına göre konu, kız öğrencilerin kıyafetinden açıldı.
    Esat Mehmet, "kızların kısa etek, kısa çorap ve kısa kollu gömlek giymelerini uygun görmediğini" belirtti. Bir tamim yayınlayıp daha kapalı giyinmelerini isteyeceğini söyledi.
    Bunun üzerine Reşit Galip söz aldı: "Yanlış düşünüyorsunuz beyefendi" dedi. "Bu bir geriliktir. Kadınlar eski durumda yaşayamazlar. İnkılaplardan en mühimi, kadınlara verilen haklardır. Başka türlü, Batılılaşmakta olduğumuzu iddia edemeyiz."
    Sofra gerildi. Gazi, vekilini zor durumda bırakan bu çıkıştan hoşlanmadı.
    "Bu konuyu uzatmayalım. Kısa çorap giyip giymemek çok önemli değildir, sonra tartışırız" dedi.
    Ama Reşit Galip alttan almadı.
    "Af buyurunuz Paşam! Bu, inkılap ve zihniyet meselesidir. Müsaade buyurursanız fikrimizi söyleyelim. Hatta daha ileri giderek diyeceğim ki, sizin huzurunuzda bu sofrada inkılapları zedeleyeceği icraattan bahsedilmesi küstahlıktır, hoş görülemez."

    "Bu kokuşmuş kafayla..."

    Reşit Galip'in tartışma yaratmasının özel bir nedeni vardı:
    Halkevi'nde sanatı yaygınlaştırmak için tiyatro çalışmaları yapıyor, ancak sahneye çıkacak kadın oyuncu bulamıyorlardı. Buna gönüllü kadın öğretmenler için, Maarif Vekaleti'nden izin alamamışlardı.
    Reşit Galip "Bu kokuşmuş kafayla devlet yürümez" diye kestirip attı.
    Atatürk'ün kaşları çatıldı. "Sözlerinizde müsamahalı, ölçülü olunuz" diye çıkıştı.
    Herkes yaklaşan fırtınayı hissetmişti. Ama Reşit Galip bulutların üstüne gitti. 57 yaşındaki Milli Eğitim Bakanı'nı işaret ederek dedi ki:
    "Devrimci devrimcidir. İnsanlar bir yaştan sonra ister istemez tutucu olurlar. Meclis'te bunca genç, idealist, bakanlık yapacak yetenekte insan varken, böyle yaşlı kimseleri Milli Eğitim Bakanı yapmak hatadır."
    Atatürk yeniden uyarma gereği duydu:
    "Esat Bey yeteneklidir. Davamıza inanmıştır ve benim hocamdır. Beni okutmuş olması sence bir değer taşımıyor mu?"
    "Kusura bakma Paşam, taşımıyor! Okuttuklarının içinde sizin gibi bir devrimci çıkmış ama kim bilir nice tutucu da çıkmıştır."

    "Sizi de eleştiririm!"

    Bunun üzerine Gazi'nin sabrı taştı:
    "Bu sofrada hocama ve bir Milli Eğitim Bakanı'na hakaret etmenize müsaade edemem" diye haşladı.
    Ama Reşit Galip sineceği yerde hepten üste çıktı:
    "Devrimleri korumak için sizden müsaade istemiyorum. Hatayı yapan siz de olsanız, sizi de eleştiririm. "
    İlk kez Atatürk'ün sofrasında Atatürk bu kadar sert eleştiriliyordu.

    Ama genç devrimcinin yılmaya niyeti yoktu. Yıllar yılı bir efsane gibi anlatılacak çıkışını o an yaptı:
    "Burası sizin değil, milletin sofrasıdır. Milletin işlerini görüşüyoruz. Burada oturmak sizin kadar, benim de hakkımdır."
    Atatürk kendi fikirleriyle kendisini vuran bu genç adama baktı, sonra yanındakilere dönüp "Öyleyse biz kalkalım" dedi.
    Sofradaki bütün heyet ayaklandı; Reşit Galip'i sofrada yapayalnız bırakıp çıktılar.

    Sonra neler oldu?

    Bu müthiş sahnenin devamı daha da ibret vericidir:
    Reşit Galip bütün geceyi Dolmabahçe Sarayı'nda pencere kenarındaki bir koltukta geçirir.
    Atatürk uyandığında Genel Sekreteri'ne Reşit Galip'i sorar.
    "Sabaha kadar bekledi, mahcubiyetini size iletmemizi istedi. Ankara'ya gidecek kadar borç para istedi. 25 lira verdik" derler.
    Atatürk "Ankara'ya gidecek adama 25 lira mı verilir. Bari benim hesabımdan birkaç yüz lira verseydiniz" der.
    Sonra "Cebinde beş parası yok ama karakterinden hiç taviz vermiyor. Parası yok ama cesareti var" diye ekler.
    1932 sonbaharında Atatürk, Reşit Galip'in Ankara Radyosu'ndaki bir konuşmasını dinler; "Devrimleri her yerde, herkese karşı savunacağız. Gerekirse babamıza ve çocuklarımıza karşı bile" demektedir.
    Atatürk birkaç gün sonra kendisini yeniden sofraya davet eder.
    Hemen yanındaki sandalyeye buyur eder.
    Onun yanına da, hocası Esat Mehmet'i oturtur.
    Ve orada yeni Milli Eğitim Bakanı'nın 39 yaşındaki Reşit Galip olduğunu açıklar.

    xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

    Atatürk bir gün yakın çalışma arkadaşlarıyla Beyoğlu'nda yeni açılan Turkuvaz isimli bir lokantaya gitti.

    Lokantanın sahibesi, Atatürk 'ü karşısında görünce hemen özel bir masa hazırlamaya girişti. Ama Atatürk onu engelledi, bulduğu boş bir masaya ilişti. Modern görünümlü insanlar keyif içinde yemek yiyor, mekânın şıklığı dikkat çekiyordu.

    Burada gördükleri çok etkilemişti Atatürk 'ü... Böyle bir lokantanın yaşaması gerektiğini düşünerek kadına, "Sizin için ne yapabilirim?" diye sordu.

    Kadın da böyle bir lokali geliştirmek için çok para gerektiğini ama hiç parası kalmadığını anlattı.

    Bunun üzerine, yaverinden çek karnesini istedi Mustafa Kemal ve o günler için hatırı sayılır miktarda bir para yazdı. Çeki kadına uzatacaktı ki tam bu sırada uzanan bir el, onun elini tuttu.

    Bu elin sahibi, genç bir doktor olan Reşit Galip'ti.Reşit Galib Atatürk'ün kulağına eğildi fısıldadı:

    - Bu parayı vermemelisiniz efendim!

    Şaşkınlıkla "Neden?" diye sordu Atatürk ...

    - Çünkü bu para amaca uygun harcanmış olmaz!

    "Allah, Allah..." diye söylendi Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve çıkıştı:

    - Benim param değil mi, nereye istersem oraya harcarım!

    Genç doktor kibarca direndi:

    - Hayır efendim, sizin paranız değil. Milletin parası...

    Size, sadece emanet o para!

    Atatürk genç doktorun gözlerinin içine bakarak önce çeki yırttı,
    sonra da oturduğu yerden kalkarak mekândan ayrıldı, Ankara'ya döndü.

    Birkaç gün sonra İstanbul'da kalan Reşit Galip'e bir telefon geldi. Karşıdaki ses, "Maarif Vekilliği'ne atandığını" (Milli Eğitim Bakanı) müjdeliyordu.

    ***
    Bu anı 1947'nin Kasım ayında Millet Dergisi'nde yayınlanmıştır.

    Daha önce hiç duyulmayan bu öykü, Atatürk'ün ne kadar önemli bir devlet adamı olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Genç doktorun kendisine verdiği dersi unutamamış, kızmak bir yana; onu Türk gençliğinin eğitiminden sorumlu bir makama atamış.

    Keşke bugün de "devlet adamları"nın yanında birer Reşit Galip olsa... Ve onlar da trilyonlarca parayı; gözlerini kırpmadan restorasyona, arabalara, şatafata harcayabilen bu insanların ellerini tutup, engel olabilse...

    Oysa ne bugünkü devlet adamları Atatürk kadar olgun, ne de bugünün aydınları Reşit Galip kadar cesur...



    5 Mayıs 1933
    Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Millî Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip ile
    Ankara Ahlatlıbel'de arkeoloji çalışmalarını izlerken.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Atatürk'ün Reşit Galip ile ilgili iki anısı

          Kategori: Atatürk'ün Anıları

          Konuyu Baslatan: Türk Milliyetçisi

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1593








Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş