Hz. Mevlana’nın aşkı tarifi
Ateşin olduğu yerden nasıl dumanlar çıkarsa bir gönüle aşk şimşeği düşünce artık o gönülde bir başka gönül kesilir. Katır çobanı incinin kıymetini bilmediği gibi sıradan adamlar da âşıkların halini bilemez. Âşık kimse bir an dünyaya dalıp huzur bulursa aşk ondan yüz çevirir. Maşuk da araya binlerce perde çeker. Aşk hançerinin ciğerde açtığı yara ilaç kabul etmez. Onun şifası sevgilinin yüzüdür. Şimdi aşk padişahı Hazret-i Mevlânâ konuşsun. O söylerse güzel söyler:
“- Aşk yüzüme binlerce nükteler yazdı; aşıksanız gönlümün halini görün de okuyun.
Ne kadehtir her an aşıklara sunulup duran kadeh; erseniz siz de bu çeşit kadehi alın çekin!
Balıkların suyu da denizdir ekmeği de; balıksanız ne diye ekmeğin dudağına aşıksınız?
Mihnetlerle eziyetlerle dopdolu bir kırba var adı benden. Atın taşı kırın o kırbayı da tamamiyle kurtulun gitsin.”
.....
“Sevgilinin gam güneşiyle zerre-zerre olduk; senin içindeyse böyle bir heves belirmedi bile; uyuyakal.
Onun razılığını aramak için su gibi koşup duruyoruz; o nerdeymiş derdin bile değil uyu sen.”
“Gökyüzünde aydın ay yıldızların arasında nasıl belirir görünürse aşık da yüzlerce kişi arasında öyle belirir öyle görünür.
Akıl bütün yolları-yordamları bilir de aşkın yolunu-yordamını bilmez şaşırır kalır.
Aşk ab-ı hayatından tadan kişi Hızır’ın gönlüne sahiptir; arı-duru sular güzelim kaynaklar hiç olur hiçe sayılır onca.”
Evet: Aşk kuşu her başa konmaz âşıkların derdini de her tabib bilmez.
Ey dünya fidanında meyveler yetiştiren kimse; bir de gönül fidanında meyveler yetiştirmeyi dene... Sabah-akşam gündüz-gece dünya ile boğuşup duruyorsun da eline gamdan başka ne geçiyor? Gam köyüne çadır kuranlar yine bin türlü dertle bu dünyadan kopup gideceklerdir.
Şimdi dikkat kesil kulağındaki dünya pamuğunu çıkarıp at dostun dosta ettiğine iyice bak...
Belh Sultanı İbrahim bin Edhem tacâ tahta tekmeyi vurup Allah ( C.C) yoluna revan olmuştur. Bu yol çok çetin ve zahmetli bir yoldu.
Zehirle pişmiş aştan yemedikçe menzile varmak da mümkün değildi...
Nice belâlara dertlere felâketlere uğraya uğraya yoluna devam ediyordu...
Kıvrım kıvrım uzayan yollar onu nereye götürüyordu? Gidiyordu ya canı da dudağına gelmişti sanki. Dehşetli bir yağmur yağıyor rüzgâr onu kuru yapraklar gibi savuruyordu. Soğuk ve tipi nefesini donduracak haldeydi.
Nihayet bin türlü zahmetle bir kasabaya ulaştı. Gariplik boynunu bükmüştü. Gidecek sığınacak bir yeri yoktu ki...
Hz. Mevlana...
Dertli insan içi duman dolu bir odaya benzer.Onu dinlemek;o odaya bir pencere açmak gibidir.
Hz.Mevlana
Sevenle sevileni ayrı varlıklar sanırdım meğer onlar bir imişler bense biri iki görmüşüm...
Hz.MEVLANA
"Aşk bir uçurumdan düşmek gibi bir şey işte bu yüzden sevgili'ye " yar " denir..."
Hz. MEVLANA
Güzelim ben aşığım sen de sevgilisin.
Benim her sözümden incinmemen gerekir.
Benden aldığın gönlümü ya geri verirsin veya aşıklığımdan ötürü ne yaparsam katlanırsın."
Hz.MEVLANA