"Ramazan gelir gelmez ince saz heyeti Çankaya Köşkü'ne giremezdi.
Kandil geceleri de saz çaldırmazlardı. Sadece beni huzurlarına
çağırır, Kur'an-ı Kerim'den bazı sureler okuturlardı. Ben okurken
gözleri bir noktaya takılır, derin bir huşu ile dinlerlerdi." Bu
sözler Çankaya Köşkü'nde uzun yıllar Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal
Atatürk'ün saz heyetinin başkanlığını yürüten Binbaşı Hafız Yaşar
Okur'a ait.
Ramazan'da Kur'an-ı Kerîm dinleyen Atatürk, kendi mak***** ait saz
heyetini bir ay boyunca huzura kabul etmiyor ve ülke genelinde
şehitler için mevlit okutuyordu. "Atatürk'ün İslam anlayışı Türk
Müslümanlığına daha yakındır." diyen Marmara Üniversitesi Tarih
Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Beyoğlu, şu yorumu
yaptı: "Toplumumuzda Ramazan'ın gereklerini yerine getirenlere saygı
duyulurdu. Atatürk öyle yapardı." Cumhuriyetin ilk yıllarında
Çankaya Köşkü İnce Saz Heyeti Şefliği görevini yürüten Binbaşı Hafız
Yaşar Okur, hatıralarında, Atatürk için Ramazan'ın ifade ettiği
değeri ayrıntılarıyla anlatıyor.
Hafız Yaşar Okur, Atatürk'le On Beş Yıl Dini Hatıralar adlı eserinde
Ramazanların Atatürk için önemini şöyle ifade ediyor: "Ben Kur'an-ı
Kerim okurken ruhen çok mütelezziz olduğu her halinden anlaşılırdı.
Bayramın birinci günü akşamı Çankaya Köşkü'ne davet ediliriz, geç
vakitlere kadar huzurlarından ayrılmazdık ve namütenahi
iltifatlarına mazhar olurduk."
Hafız Yaşar, Atatürk'ün Ramazan ayında Hacı Bayram Veli ve
Zincirlikuyu camilerinde şehitlerimizin ruhuna hatm-i şerif
okunmasını emrettiğini hatırlatarak, şunları kaydediyor: "O günlerde
civar kasaba ve köylerden gelenlerle de cami hıncahınç dolardı.
Atamın emirleriyle şehitlerimizin ruhuna hediye edilen bu hatm-i
şerif kıraatlerinde ilahi nağmeler cami duvarlarında ihtizazlar
yaparak dalga dalga yayılırdı. Bu sırada cemaat huşu içinde dinler,
şehit kardeşlerinin, babalarının ve dedelerinin ruhlarının
istirahatı için dua ederler, sıcak gözyaşları dökerlerdi."
Müzik Ansiklopedisi Yayınları arasında çıkan ve Halil Erdoğan Cengiz
tarafından hazırlanan Riyaset-i Cumhur İnce Saz Hey'eti Şefi Binbaşı
Hafız Yaşar Okur'un Anıları-(1924-1938) isimli kitapta da Atatürk'ün
Ramazan ayına ait yaşantısından ilginç örnekler yer alıyor.
Yaşar Okur'un, burada anlattığı bir hatırası Atatürk'ün Mevlid-i
Şerif'i bölümlerine kadar bilecek kadar bilgiye sahip olduğunun
göstergesi: "Bir gün beni huzuruna davet etti. Sure-i Yusuf'tan bir
sahife okumaklığımı söyledi ve okudum. Atatürk derin bir müşahedeye
vardı. Sessiz sedasız dalgın ve kendinden geçiyordu. Kıraatı
(okumayı) müteakip pek sevdiği Süleyman Çelebi'nin Mevlit'inin
Viladet bahrini (bölümünü) okumamı söyledi. Okudum. Çok mütehassis
oldular. Ve Mevlid'i ne zamandan beri okuduğumu ve hafızlığımın
tarihini sordu..."
İbadethanelerin cahil görevlilerin elinden alınıp ehline verilmesini
sık sık dile getiren Atatürk'ün camiler hakkındaki düşünceleri de
camileri sadece ibadet için görenlerden farklı olduğunu gösteriyor.
Hafız Yaşar bu konuda hatıralarında şöyle diyor: "O (Atatürk)
camileri ibadet için olduğu kadar, düşünmek, meşveret etmek için de
birer mukaddes yer olarak telakki ederdi. Peygamber Efendimiz'den de
büyük bir takdirle bahsederdi. O devirler için hep `Hazret-i
Peygamber'in zaman-ı saadetlerinde' diye iyi devlet adamı, iyi bir
başkumandan olduğunu da sık sık tekrarlardı." Hafız Yaşar,
Atatürk'ün Beylerbeyi Dergahı Şeyhi Seyyid Efendi'nin torunu ve
Nesip Efendi'nin kızı Nebile'ye Kur'an okuttuğuna dikkat
çekiyor: "Bayan Nebile'nin sesi gayet güzel ve muhrik idi.
Küçüklüğünden beri tekkelerinde dinî musiki ile ülfet etmiş
olduğundan o muhrik sesiyle bazı geceler Atatürk'ün huzurunda Yâsin
Sûresi'ni okur, Atatürk'ün gözleri yaşarırdı ve çok mütehassis
olurdu. Ve Bayan Nebile'yi çok severdi."
Atatürk'ün Türkiye'yi ziyaret eden İran Şehinşahı Pehlevi için
kendisine Kerbela şehadetine ait mersiye okuttuğunu anımsatan Hafız
Yazar, bu olayı şöyle anlatıyor: "Beylerbeyi Sarayı'nda Şehinşah
Hazretleri'nin şerefine verilen ziyafette iki yüz kişi vardı. Atamın
emirleriyle ben de bu ziyafette bulunmuştum. Riyaset-i Cumhur
Orkestrası Heyeti marşlar terennüm ediyordu. Şehinşah Pehlevi
Hazretleri, salonun ayrı yüksek bir locasında Atatürk'le beraber
oturuyordu. Bir aralık Atatürk, seryaver bey vasıtasıyla beni
huzurlarına çağırttı. Kemal-i tanzimle giderek Şehinşah Pehlevi
Hazretleri'nin ellerini öptüğüm zaman Atatürk, `Bu benim
hafızımdır.' diyerek müsaadeleriyle yanına oturttu. Biraz istirahat
ettikten sonra Atatürk, Kerbela şehadetine ait bir mersiye okumamı
söyledi. Emirleri üzerine şu mersiyeyi okudum: Kurretü'l-ayn-ı Habib-
i Kibriyasın ya Hüseyn/Nur-ı çeşm-i Şah-ı Merdan Murtazasın ya
Hüseyn."
Atatürk'ün her yıl Çanakkale şehitleri için mevlit okutturduğuna
dikkat çeken Hafız Yaşar, bunun için kendilerine Gülcemal vapurunun
tahsis edildiğini yazıyor.
Atatürk, dinî konularda İnönü'ye göre daha hassastı
Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman
Beyoğlu, Atatürk'ün İnönü'ye göre dini konularda daha hassas
olduğuna dikkat çekerek, bu hassasiyetin annesi Zübeyde Hanım'dan
kaynaklandığına dikkat çekiyor. Atatürk'ün dinî yaşayanlara saygı
gösterdiğini dile getiren Beyoğlu şu örneği veriyor: "Dinî konularda
çok hassastı. Örneğin Mareşal Fevzi Çakmak geldiğinde Atatürk'ün
sofrasında içki bulunuyorsa kaldırtırdı. Karşısındaki kişiye saygı
gösterirdi." Atatürk'ün dini yaşama noktasında daha rahat olduğu
görüşüne katılan Prof. Dr. Beyoğlu, "Ramazan ayında Kur'an ve mevlit
okuturdu. Bunu yaverinin yazmış olduğu günlükten veya başka
eserlerden anlayabilirsiniz. Atatürk bu tür konularda İnönü'ye göre
daha rahat davranırdı. Yaşadıklarını dışa yansıtırdı. İnönü ise
hayatına din işlerini karıştırmamak isterdi. Bu tür konuların,
yanında dahi konuşulmasına müsaade etmezdi. Bu tür ibadetler kapalı
kapılar ardında yapılmalı, duyulmamalı şeklinde düşünürdü."
değerlendirmesini yapıyor. Bu farklılığın Atatürk ve İnönü'nün
İslam'a bakış açılarının farklılığından kaynaklandığının altını
çizen Beyoğlu, sözlerine şöyle devam ediyor: "Annesinin etkisiyle
Atatürk Kur'an veya mevlit okutmaktan hoşlanırdı. Adeta zevk alırdı.
İnönü'de ise bu tür bir olay söz konusu değil. İnönü'nün sadece
hanımı dindar. Bunu torunlarının yazmış olduğu kitaplarda
görebilirsiniz. Atatürk'ün İslam anlayışı Türk Müslümanlığına daha
yakındır. Ramazan'ın gereklerini yerine getiremesen de yerine
getirenlere saygı göster anlayışı söz konusu."
alıntı