ÖZÜRLÜ ÇOCUKLAR ve DİN EĞİTİMİ Yazar: Prof. Dr. Mehmet Emin Ay Görme Özürlü Olanlar İlgi ve yardıma en çok ihtiyaç duyan diğer bir özürlü grubunu da görme özürlülerin oluşturduğuna inanıyoruz. “Görme yetersizliğinden çok ağır derecede etkilenen ve mutlaka kabartma alfabeye ihtiyaç duyan” kişiler olarak tanımlanan(1) görme özürlülere dinin din eğitimi ve öğretiminin katkısı nasıl olacaktır? Bilindiği üzere bu durumdaki özürlüler doğuştan görmeyen ya da sonradan görme yeteneğini yitirmiş

Bu konu 1561 kez görüntülendi 1 yorum aldı ...
Engelli çocuklar ve din eğitimi 1561 Reviews

    Konuyu değerlendir: Engelli çocuklar ve din eğitimi

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1561 kez incelendi.

  1. #1
    Aylin's - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.03.2009
    Mesajlar
    3.559
    Konular
    3321
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    1
    Tecrübe Puanı
    1050
    @Aylin's

    Standart Engelli çocuklar ve din eğitimi

    ÖZÜRLÜ ÇOCUKLAR ve DİN EĞİTİMİ
    Yazar: Prof. Dr. Mehmet Emin Ay


    Görme Özürlü Olanlar

    İlgi ve yardıma en çok ihtiyaç duyan diğer bir özürlü grubunu da görme özürlülerin oluşturduğuna inanıyoruz. “Görme yetersizliğinden çok ağır derecede etkilenen ve mutlaka kabartma alfabeye ihtiyaç duyan” kişiler olarak tanımlanan(1) görme özürlülere dinin din eğitimi ve öğretiminin katkısı nasıl olacaktır? Bilindiği üzere bu durumdaki özürlüler doğuştan görmeyen ya da sonradan görme yeteneğini yitirmiş olmakla birbirinden farklılık arz ederler. Yine onlardan çok az dahi olsa görenlerin hiç görmeyenlere oranla avantajları vardır.(2) Dolayısıyla görme özürlülerle ilgili olarak bireye yönelik kişisel bir din eğitimi ve öğretiminden bahsedilebilir. Az gören bir özürlü için görsel (visual) anlamda birtakım materyal ve teknolojik araçlardan faydalanıla-bildiği gibi hiç görme kabiliyeti olmayan özürlüler için sadece işitsel (audio) anlamda materyal ve teknolojik imkânlara başvurulmalıdır. Her hal ü kârda yapılacak çalışmalarla sahip olduğu karanlık dünyasında özürlü bireyler için anlatılacak dinî nitelikli birtakım anekdotlar onların hayata bağlanmasında ve hayatı kabullenip sevmelerinde yardımcı olabilir. Sözgelimi evladı Yusuf’u kaybettiği için üzüntüsünden gözlerine perde inen ve böylece bir süre göremez duruma gelen peygamber Hz. Yakub’un başından geçenler görme özürlüler için ilgi çekici bir tarihî vak’adır. Onun bir mucize eseri olarak tekrar görmeye başlaması da özürlü kişiler için ümitlerini kaybetmemeleri açısından bir motivasyon sağlayabilir. Yine asr-ı saadet döneminde yaşayan ve gözleri görmeyen Abdullah b. Ümmi Mektûm hakkında Allah Teâlâ’nın ayet indirdiği değerli bir kimsedir.(3) Adı geçen kişinin Kur’ân’da anlatılan olayından bahsedilerek -özürlü de olsa- insanın Allah katında “değerli” olduğu vurgulanabilir. Böylece bu durumdaki kişilerin kendilerine olan sevgileri hayatı bu şekliyle de olsa kabullenmeleri mümkün olabilir. Yine bu kişiler diğer iman esasları çerçevesinde ahirete ve kadere iman ile ilgili sağlıklı ve yeterli bilgiler aktarılabilir; ses kasetleri vasıtasıyla inanç ve ibadetler konusunda bilgilendirilebilir. İnançlarının ve yapabildikleri kadarıyla ibadet-lerinin yine bunun yanında dinledikleri Kur’ân-ı Kerim’in ilâhilerin ve dinî nitelikli müzik eserlerinin onların kendilerini daha güçlü hissetmelerine katkıda bulunacağını söyleyebiliriz.(*)


    Sürekli Hastalığı Olanlar

    “Sürekli bakım ve tedavi gerektiren hastalıklar nedeniyle eğitim-öğretim çalışma-larında özel tedbirlere ihtiyaç gösteren kimseler” olarak tanımlanan bu özür grubu içinde çeşitli hastalıklara sahip kişiler yer almaktadır.(4) Kanaatimizce en çok manevî desteğe ihtiyaç duyan özür gruplarından biri de sürekli hastalığı olanlardır. Zira onlardan bir kısmı bu hastalıklarından dolayı acı da çekmektedirler. Bu sebeple onlara içinde bulundukları durumu unutturacak maddî ve manevî acılarını hafifletecek morale ve dayanma gücüne şiddetle muhtaç olduklarını söyleyebiliriz. İşte bu bağlamda dinin iman ve duanın onlara önemli katkısı olacaktır. Bir peygamber olan ve uzun süren hastalığından dolayı tüm mal varlığını ve yakınlarını kaybeden; ancak bitmez tükenmez sabrıyla şöhret bulan Hz. Eyyûb’un başından geçenler bu durumdaki hastalara anlatılabilir. Kur’ân-ı Kerim’de ondan bahseden ayetlerde Hz. Eyyûb’un sabrına karşılık olarak yeniden sağlığına ve zenginliğe kavuşması bu durumdaki hastalar için bir ümit ışığı olabilir.(5) Yine Hz. Muhammed’in gerek hastalar için gerekse hastalığı esnasında sabırlı olanlar için verdiği müjdeler de sürekli hastalıkların pençesinde kıvrananlar için bir teselli kaynağıdır.(6) Özellikle yatalak durumdaki hastaların Kur’ân-ı Kerim dua ve dinî nitelikli müzik eserleri dinletilerek ruhlarında bir rahatlık ve huzur sağlamak mümkün olabilir. Bu konuda da ilâhiyatçılar ile eğitimciler ve psikologlar el ele vererek böylesi hastalıklara tutulan kimselerin iman ve ibadetler yönüyle bilgilenmesi ve desteklenmesi sağlanmalı böylece kendilerini daha iyi hissetmelerine katkıda bulunulmalıdır. Yıllar önce Dr. Alexis Carrel kliniğinde yaptığı çalışmalar ve incele-meler sonucunda Allah’a inancı olan ve dua edenlerin diğerlerine nazaran hastalıkları daha kolay yendiklerini ifade ederken(7) günümüzde de tedavisi zor ya da imkânsız birçok hastalık türünde kişinin Allah’a ve kadere olan inancı ve duası sayesinde şifa bularak sağlığına kavuştuğunu görmekteyiz. Yine bu tür hastalıklar sebebiyle özürlü durumda olanlara görsel-işitsel (audio-visual) anlamda materyal ve teknolojik araçlar vasıtasıyla dinî bilgilerin verilebileceğini de sözlerimize eklemek istiyoruz.


    İşitme ve Konuşma Özürlü Olanlar

    Bu iki özür grubunu aynı başlık altında ele almamızın sebebi birbiriyle olan bağlantısıdır. Zira işitme özürlü olanların önemli bir bölümü aynı zamanda konuşma yönüyle de özürlü durumdadırlar. Toplumda “sağır-dilsiz” olarak bilinen bu özür grubuna mensup bireylerin özürlülük hallerinin oldukça çeşitlilik arz ettiği söylenebilir. Bu durumda ağır işitenle hiç işitmeyen; kelimelerinde telaffuz bozukluğu olanla hiç konuşamayan elbette bir değildir.(8) Dolayısıyla bu özür grubuna mensup bireylere de kişisel durumlarına uygun olan şekliyle din eğitimi verilmelidir.

    Elimizdeki veriler ülkemizdeki özel eğitime muhtaç en kalabalık grubun “konuşma özürlüler” olduğunu ortaya koymaktadır.(9) Gerek işitme gerekse konuşma özürlü olanların din eğitiminde kullanılacak materyal ve teknolojik araçlar daha ziyade visual (görsel) nitelikli olmalıdır. Bunun yanında dramatizasyon metodu ile olayların aktarıl-ması da mümkün olabilir. Yine parmak alfabesi aracılığıyla da dinî bilgilerin aktarıl-ması söz konusudur. Uzmanlar işitme özürlü çocukların eğitimlerine ne kadar erken yaşta başlanırsa o derece başarılı olunacağı kanaatindedirler.(10) İşitme ve konuşma özürlü olanlar içinde özür düzeyi düşük olanlara kısacası az da olsa işitebilen ve konuşabilenlere tarihteki birçok şahsiyetin de bu durumda olduğundan söz edilebilir. Örneğin bir peygamber olan Hz. Musa(11) filozof Aristoteles devlet başkanları Winston ve Churcill bir konuşma özrü olan kekemelik’ten yana sıkıntı çekmişlerdir.(12) Buna rağmen onların bu durumları başarılı olmalarına herhangi bir engel teşkil etmemiştir. İşitme ve/veya konuşma yönüyle özürlü olanların diğer akranları ve yakınlarıyla birlikte dinî nitelikli toplantılara katılmaları onların sosyalleşmesi açısından önemlidir. Unutulmamalıdır ki Allah Teâlâ hiç kimseyi gücünün yetmediği konuda sorumlu tutmamaktadır.(13) Dolayısıyla bu durumdaki özürlüler –her ne kadar sözle açıklamakta güçlük çekseler de- yaratılıştan beraberlerinde getirdikleri iman duygusunu bir biçimde ifade etmek isteyeceklerdir. İşte bu bağlamda onların bilemedikleri ya da ifade edemedikleri konularda sorumlu olmadıkları düşünülerek daha hoşgörülü ve anlayışlı bir şekilde yaklaşılmalıdır. Unutulmamalıdır ki –bir önceki konularda belirlediğimiz üzere sağır ve dilsize lâf anlatmak sevgili Peygamberimiz (sav) tarafından karşılığı sadece Allah’tan beklenen ve iyi güzel bir davranış biçimi olan “sadaka” sıfatı ile vasıflandırılmıştı.


    Zihinsel Özellikleri Yönünden

    Zihinsel özürlü çocuklar için maalesef fazla bir şey söyleyemiyoruz. Bu durumdaki özürlülerin zekâ düzeylerinin yetersiz oluşu onların idrak ve algılama kapasitelerini oldukça sınırlı hale getirmektedir. Aklî fonksiyonlarının yetersiz oluşu onların dinî anlamda sorumluluğunu da ortadan kaldırmaktadır.(14) “Eğitilebilir” “öğretilebilir” ve “klinik bakıma muhtaç” şeklinde bölümleri olan zihinsel özürlü çocukların(15) kendilerinden ziyade anne-babalarının ilgiye desteğe ve bilgilendirilmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bu durumdaki çocuklara sahip olan anne babaların çocuklarını kabullenme düzeyi yükseldikçe onların eğitim-öğretimlerine gösterilen özen de artmaktadır. Ebeveynlerin kabul düzeylerinin arttırılması için kader inancının yeterli ve sağlıklı bir şekilde işlenmesi dünya hayatının bir sınav yeri olduğundan bahseden ayetlerin hatırlatılması ve sorumluluk sahibi olmayan bu çocuklara ilginin şefkatin ve hizmetin mutlaka Allah tarafından ödüllendirileceğinin ifade edilmesi onlar açısından son derece faydalı olacaktır diyebiliriz.



    Sonuç

    Her toplumda var olan özürlü çocukların ancak bizzat onlara yönelik çalışmalarla sorunları çözülebilir. Bugüne kadar yapılan çalışmaların yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Bunun sebeplerini tartışmakla da vakit kaybedilmemelidir. Ancak biz özellikle özürlü çocukların din eğitimi-öğretimi ihtiyacının son derece önem arz ettiğini ve bunun önemsenmesinin onların problemlerinin çözümünde vazgeçilemez bir konuma sahip olduğunu ifade etmek istiyoruz.

    İslâm dininin insana ve çocuklara verdiği değer açıktır. Özürlülerle ilgilenmenin dinî ve millî kültürümüz içinde de önemli bir yeri vardır. Bütün mesele özürlülere el uzatmak ve onların din eğitimi-öğretimi bakımından ihtiyaçlarını belirleyecek çalışmalara imkân ve fırsat vermektir. Biz bu konuda yapılan spesifik çalışmaların oldukça yetersiz durumda bulunduğunu belirtmek doğrudan özürlüler üzerinde yapılacak çalışmaların devlet ve gönüllü kuruluşlar tarafından desteklenmesi gerektiğini ifade etmek istiyoruz.

    Dinin insan için vazgeçilemez öneme sahip olduğunun artık kesin bir biçimde anlaşıldığı günümüzde yaşama sevincini yitiren özürlülere hayatın yaşanabilir olduğunu telkin eden ahiret ve cennet hayatı inancıyla teselli sağlayan manevi güçten onları mahrum bırakamayız. Modern psikoloji verileriyle desteklenen bir din eğitimi ve öğretiminin özürlülerin hayata bakış açılarında pek çok yönde olumlu gelişmeler sağlayacağını söyleyebiliriz. Bunun için de ilahiyatçılarla psikolog ve eğitimcilerin el ele vererek birlikte çalışmalar yapmasının elzem olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz.



    Kaynak:Yazar: Prof. Dr. Mehmet Emin Ay


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Engelli çocuklar ve din eğitimi

          Kategori: Engelliler İçin Özel Bölüm

          Konuyu Baslatan: Aylin's

          Cevaplar: 1

          Görüntüleme: 1561

    HÜZÜNLER KALDI BENDE...

  2. #2
    Vuslata Hasret - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    12.10.2009
    Mesajlar
    8.961
    Konular
    4260
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    753
    @Vuslata Hasret

    Standart

    Elinize Sağlık Teşekkurler..

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş