Bireysel terapi mi almalıyım? Eş terapisi mi ? Terapistin çalışma alanı esas olarak görüştüğü kişinin iç dünyası, özellikle de bilinç-dışıdır. Eğer bir kişi yanında başkalarını da terapiyi getiriyorsa, terapist, görüştüğü kişinin iç dünyasına ve bilinçdışına ulaşmaya çabalarken özel bir engellenme ile karşılaşacaktır. Terapide kişinin yanında getirdiği kişi ile ilişkisi özel bir önem kazanacaktır. Terapiye gelen kişinin yanındaki kişi öncelikle terapi odasına alınacak mıdır, yoksa

Bu konu 1390 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Bireysel terapi mi almalıyım? Eş terapisi mi ? 1390 Reviews

    Konuyu değerlendir: Bireysel terapi mi almalıyım? Eş terapisi mi ?

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1390 kez incelendi.

  1. #1
    Kader - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.08.2008
    Mesajlar
    1.653
    Konular
    1155
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    1169
    @Kader

    Standart Bireysel terapi mi almalıyım? Eş terapisi mi ?

    Bireysel terapi mi almalıyım? Eş terapisi mi ?


    Terapistin çalışma alanı esas olarak görüştüğü kişinin iç dünyası, özellikle de bilinç-dışıdır.
    Eğer bir kişi yanında başkalarını da terapiyi getiriyorsa, terapist, görüştüğü kişinin iç dünyasına ve bilinçdışına ulaşmaya çabalarken özel bir engellenme ile karşılaşacaktır.

    Terapide kişinin yanında getirdiği kişi ile ilişkisi özel bir önem kazanacaktır.
    Terapiye gelen kişinin yanındaki kişi öncelikle terapi odasına alınacak mıdır, yoksa dışarıda mı bırakılacaktır? Birlikte gelen kişi çoğu zaman kızgınlık duyulan, çatışmaya girilen negatif özelikli olarak algılanan bir kişidir. Çoğu zaman terapist bir çatışma ortamının içinde kendini buluverir.

    Benimle görüşmeye gelen insanların, benim yanıma yalnız gelip gelmedikleri, terapinin gidişi açısından özel bir önem kazanır.
    Eğer bir kişi bir psikiyatri uzmanının veya terapistin yanına yanında bir arkadaşı veya bir akrabası olduğu halde gidiyorsa, bu çoğu zaman özel ve önemli bir anlam içerir.

    Örneğin anne ve kızın birlikte geldiği durumlar vardır. Benim bu durumla karşılaşmışlığım kabaca yirmi kişi kadardır.
    Bu örneklerde genellikle anne ve kız arasında bir gerilim ve çatışma mevcuttur.

    Bu anne-kız birlikte gelen örneklerin her biri farklı açılımlara sahip olur. Bazı insanlarla uzun süreli bir terapi ilişkisi kurmayı başarırız, bazıları birkaç seans sonra terapiyi bırakır.

    Liseye giden bir hanım terapilere artık gelmek istemediğini söyledi. Terapinin bir işe yaramadığını düşünüyormuş. Terapi sürecinin başında böyle bir vazgeçişi “normal” karşılamak gerekir. Ama görüşmecinin ifade biçimi içinde bir öfke barındırıyordu. Bu hanım ilk iki seansa annesi ile gelmişti. Annesi ile görüşmeler sırasında gerginlik yaşamışlardı. Daha sonra annesi olmadan gelmeye başladı. Bütün görüşmelerde annesi hakkında negatif düşüncelerini anlattı. Görüşmeleri bitirmeye karar verdiğinde ise şöyle söyledi: Aslında benim değil annemin buraya gelmesi lazım, ben boşuna buraya geliyorum.

    Bu hanım terapide kalmaya devam edebilir miydi?
    Bu mümkün olacaksa bunun yolunun annesi ile birlikte terapiye devam etmesi olduğunu düşünüyorum!
    Başlangıçtaki tavrım, bu liseli kızın bir an önce annesinden ayrılıp tek başına terapiye gelmesi ve hızlı bir şekilde ikimizin “klasik” bir terapi sürecine başlamamızdı.
    Bu tavrımın fazla kuramsal olduğunu ve görüşmecinin terapiden kopmasına yol açtığını gözledim.

    Belki 7 ile 10 seans kadar annesi ile birlikte ikisini görüşmeye almak o sırada onun terapi alma isteğinin artması için onu cesaretlendirmek gerekiyordu.

    Terapist bireysel terapide görüşmesinin bir noktasında görüştüğü kişi ile diğer kişilerin canlı bağlantısını kesmek zorunda kalır. Ama burada zamanlamanın değişik durumlarda özel bir önem kazandığını düşünüyorum.
    Anne ve kızı birbirlerinde hangi zaman diliminde ayırmak daha doğru olacaktır?

    Çatışmalı ilişkiler (sevgi ve nefret ilişkisi) çoğu zaman iki kişinin birbirine bağımlı olduğu gerçeğini unutturur.
    Aslında bu kadar yoğun çatışma bağımlılık ilişkisinin bir maskesidir.

    Liseye giden bir başka hanım benimle görüşmeye başladı. Yine annesi ile, yine ilk seanslarda yoğun bir çatışma yaşamaya başladılar. Annesi ikinci seanstan sonra terapiye gelmedi. Ama liseli kız, bir yıl terapiye düzenli olarak devam etti.
    Terapi sırasında olağan üstü bir değişim yaşadı.
    Sıcak, güven dolu bir ilişki kurmayı başardık. Giderek seanslar sırasındaki ilgisi ve iç-disiplini arttı.
    Çevresindeki insanlar ondaki değişime şaşırdılar.
    Her şeyin çok iyi gittiği bir noktada terapiyi bırakmak istedi. Zamanlaması çok iyiydi, çünkü derinlemesine bir çalışma onun yaşından dolayı henüz erkendi ve terapiye gelmesine neden olan sorunların hemen tamamı çözülmüştü.
    Bir yılın sonunda annesi beni aradı ve teşekkür etti.

    İşte birbirine çok benzeyen iki öykünün nasıl çok farklı sonuçlandığını görmüş oldum.

    Terapiden ayrılan birinci kişinin baba dünyası ile nispeten uzak bir ilişkisi vardı. Babası onunla yakın ve sevgi dolu bir ilişki kuruyor. Bu ilişki onda kaygı uyandırıyor. Öfkeli ve çatışmalı anne dünyasına geri dönüyordu.

    Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi masum sevgi ve erotik sevginin ayrışması insan ilişkilerinde çok önemli.
    Aslında sanıldığının aksine insanlar birbirlerinden çoğu zaman hoşlanmadıkları için değil, içlerindeki yoğun sevgi dolu enerji ile başa çıkamadıkları için birbirlerinden uzak kalmayı yeğlerler.

    Karşınızdaki insanı sevmeye çalışırken, iç dünyanızda önemli gerilimler oluşur. Çoğu zaman bu gerilimlerle başa çıkamadığımızda, karşımızdaki insandan hoşlanmayız. Hatta o kişiyi sevme çabamız nefrete dönüşebilir.

    Aslında burada kendi egomuz için karşımızdaki insanı kurban ederiz. İçimizdeki ego sunağı pek çok kurban istemektedir.

    Eş terapisi


    Eğer eşler birlikte terapiste geliyorlarsa. İkisi de terapistle görüşmeye istekli ise. İkisi de temel sorun olarak partneri ile olan sorunları anlatıyorsa, bu durumda bu iki kişi için ideal olan eş terapisidir.
    İşte bu durumda iki kişinin birden terapistle görüşmeye gelmesi, bireysel terapidekinin tersine olumlu bir durumdur.

    Eş terapisinde veya ilişki terapisinde artık bir kişi ile değil iki kişi ile birlikte bir çalışma yaparız.

    Bireysel terapi üç ila beş yıl gibi bir zamanda sonlanırken, eş terapisi iki ay ile bir yıl gibi bir sürede sonlanır.
    Bireysel terapide kişiliğin en iç katmanına en çekirdek katmanına ulaşılır ve terapist ve terapi alan kişi bu çekirdek katman üzerinde zor bir çalışmayı yürütürler.
    Eş terapisinde ise iki kişi arasındaki gerginlik noktalarının çözülmesine dayalı bir strateji oluşturulur.

    Kişisel olarak, basit görünmesine rağmen, eş terapisinde ben daha çok zorlanıyorum. Bunun sebebini şuna bağlıyorum:
    Psiko-analize dayanan bir teknikle çalışmam ve iki kişi için aynı anda psiko-analize dayalı kurgular üretmenin zor olması.
    İki kişilik aktarımın yerine üç kişilik bir aktarımın alması, terapi ortamını çok zenginleştirir ve aynı zamanda bu zengin içeriğin bir işe yaramadan havaya uçup gitmesine neden olabilir. Üstelik zaman kısıtlı olduğu için kısa zamanda sorunlara ulaşmayı başarmak ve çözüm yollarını denemek gerekir.
    Derinlemesine duygular, eş terapisinde kolayca çalışılamaz. Çünkü kişi onu eleştirmeyen bir terapist ve kendisi (egosu) ile yalnız değildir artık.

    Eşler arasındaki sorunlar paralel (ayna görüntüsü) bir kompozisyon içinde bulunur. İlişkinin aksamasının nedeni kadın ve erkek tarafında da eşzamanlı ve aynı kısırdöngülerin var olmasıdır.
    Bu sorunlar paraleldir çünkü insanların eş seçiminin aslında kendi içinde güçlü bir mantığı vardır.

    Bilinç dışı, eş seçimini tesadüflere bırakmaz. Aslında seçtiğimiz eş bizim için “en-uygun” olan eştir.

    Birinci örnekte, eşlerin ikisi de babaları ile çatışmalı ilişki kurmuşlardır. Terapi seanslarında baba sembolü yerine koydukları terapiste karşı “saldırgan ve kötü” davranabilirler. Bütün bunları farkına varmadan yaparlar. Terapistin söylediğini dinlemeyebilir, sözünü bölebilirler vs vs. Bu çok küçük dozlarda yapılan “saygısızlıklar” iki tarafında baba sembolünü aradan çıkarıp, birbirlerini ilksel bir aşkla sevme çabalarıdır. Ama bu çaba yoğun bir suçluluk duygusu ile iki tarafın çatışmasına dönüşür. Terapist terapi odasında eşlerle iyi ilişki kurmayı başarırsa, onlar da iç dünyasındaki baba sembolünü yeniden onarmanın bir fırsatını yakalayabilirler.

    Bir başka örnek eşlerin ikisinin de babaları ile uzak ve mesafeli bir ilişki kurmasıdır. Diyelim bu çiftin anneleri ile de çatışmalı ilişkileri vardır.

    Eğer anneniz veya babanız sizin büyüme sürecinde sizden uzakta ise, kaza geçirmiş, ölmüş, kaybolmuş, evi terk etmiş vs vs. Çocuk bu olmayan anne veya babasına karşı iki temel duygu hisseder.
    Bir pozitif bir imaj vardır. Olmayan anne ve babası dünyanın en mükemmel insanlarından biridir.
    İki negatif bir imaj vardır. Anne ve babası onu bırakıp giden sevgisiz, kötü bir insandır.

    Bu eşlerin de babaları ile ilişkileri bu çift değerli duyguya sahiptir.
    Anne ile olan ilişkileri ise çatışmalı bir ilişkidir.

    Bu terapideki strateji, negatif baba imajı ile pozitif baba imajı arasında bir köprü oluşturmaya çalışmaktır. Bu süreçte, terapi alan kişinin ve bu kişinin iç dünyasındaki anne sembolünün babaya karşı öfkesi kontrol altına alınmış olur. Böylece anne baba ve çocuk ilişkileri ve dış dünya arasındaki denge yeniden oluşturulur.

    Dr.Kubilay Boğoçlu
    Psikiyatri Uzmanı


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Bireysel terapi mi almalıyım? Eş terapisi mi ?

          Kategori: Psikoloji

          Konuyu Baslatan: Kader

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1390


Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş