Hayatınızda mutlaka pek çok yolculuk yapmışınızdır. Yollar uzayıp gider. İnsana bitmeyecek endişesini verdiği yol serüvenlerini kim bilir ne kadar yaşamışızdır. Garip bir sır olmuştur yollar... Şairlere, yazarlara neler yazdırmamıştır ki? Ayrılıkla, kavuşma gibi iki zıttı temsil eden yollara kimler ne duygularla çıkmamış, ne duygularla bakmamış ki. Herkese bir diyeceği, bir getireceği olmuş yolların... Çoğumuz da bu duygulardan uzak yolların kahırlı sıkıntısıyla, ne zaman bitecek

Bu konu 1165 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Sarı çiçeğin öyküsü 1165 Reviews

    Konuyu değerlendir: Sarı çiçeğin öyküsü

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1165 kez incelendi.

  1. #1
    AyMaRaLCaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    11.371
    Konular
    5172
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @AyMaRaLCaN

    Standart Sarı çiçeğin öyküsü

    Hayatınızda mutlaka pek çok yolculuk yapmışınızdır. Yollar uzayıp gider. İnsana bitmeyecek endişesini verdiği yol serüvenlerini kim bilir ne kadar yaşamışızdır.

    Garip bir sır olmuştur yollar... Şairlere, yazarlara neler yazdırmamıştır ki? Ayrılıkla, kavuşma gibi iki zıttı temsil eden yollara kimler ne duygularla çıkmamış, ne duygularla bakmamış ki. Herkese bir diyeceği, bir getireceği olmuş yolların...

    Çoğumuz da bu duygulardan uzak yolların kahırlı sıkıntısıyla, ne zaman bitecek duygularıyla sabırsızlaşmışızdır. Arabanın ritmine uygun müziklerin karamsar hüznüyle yolları bir kat daha büyütüp çekilmez hale getirmişizdir. Önümüzden akıp giden onca değişik ve değişen manzaraları kasvetli bakışlarla kapatıp, karartmışızdır.

    Ne bırakmıştır bizde bu yollar? Boşa giden vakitlerin boş can sıkıntısı ve yorgunluklarından başka. Belki birkaç günde yolculuğun sıkıntısından, yoruculuğundan, şişen ayaklarımızın sızısından dert yanıp durmuşuzdur eşe dosta.

    Bütün bunların dışında başka şeyler olamaz mı, bulunamaz mı bu yolculuklarda? Hayatınızı değiştiren bir bakış. Sizi imanî boyutunuzun çok daha ötelerine taşıyan bir anlık tefekkür. Sıkıntılı halinizi unutturan bir düşünce. Günlerce sizi sarıp sarmalayan bir değişim. Yolculuk hatırası olarak yakınlarınıza anlatacağınız, yol boyunca edindiğiniz şikâyetlerin dışında bir şeyler olamaz mı? Yolculuk anılarımızda yorgun bir vücudun dışında bizi canlı kılan, ruhi bir dinamizim yakalanamaz mı?

    Hayatı yollarda olanlardandır Bediüzzaman. Hapisler, mahkemeler, sürgünler. Onun kalmasına uygun görülemeyen yerler, aranan daha kötü mekanlar. Onun için mecburi olan seyahatlar. Bize göre gariplerin ama “ne mutlu o gariplere” olanların garip hayatı. Ve garip seyahatları, yol boyu garip düşünceleri.

    İstanbul seyahatından sıkıntı duyup duymadığını soran Eşref Edip’e Bediüzzaman’ın ruhunun sırlarını açan, ruh zerafetini ortaya koyan cevabı: “Bana ıstırap veren milletimin maruz kaldığı tehlikelerdir.”
    Ne yaşlılıktan, ne diz ağrılarından, ne yol külfetinden ıstırap duymak yok. Ben eksenli bakış, ben eksenli düşünüş ve ben eksenli yaşayışı olmayanların ben eksenli ıstırapları, şikâyetleri de olamaz.

    İşte o seyahatların bir başkası. Mevsim bahar. Büyük bir ihtimalle yine mecburi bir seyahat. Annesine, babasına, memleketine bir gidiş değil. Garibane bir seyahat, bizlere göre garip bir seyahat. Düşünceli bir seyahat. Kainat kitabı önünde hece hece, dilinde tesbih tesbih. O kitabın sayfalarından biri olan bir tepecikten gözüne ilişen küçük bir harf. Önünde açılan Allah’ı tanıma boyutları. O harfin, o küçük sarı çiçeğin anlattıkları. Ondaki tefekkür ikliminden bize damlattığı yansımalar. Vatanında, sair yerlerde gördüğü, hatırladığı tüm sarı çiçeklere birden gidiş, birden hatırlayış. Esmadaki azami mertebelere ulaşma. Kalbe gelen mana.

    Bu çiçek kimin mührü ise, kimin damgası ise ve kimin sanatı ise elbette bütün zemin yüzündeki o nevi çiçekler, O’nun mühürleridir, O’nun sanatıdır. Akıl ile kalbi elinden tutup götürürken yol kenarındaki küçük bir sarı çiçekten başlayarak tüm sarı çiçeklere ve tüm kainata ulaştırıp her şeyden tek tek “eşhedü en la ilahe illallah” şehadetini akıl ve kalp kulağına işittirme.

    Bilmem kaç kere dinlemişsinizdir Yunus’un sarı çiçek ilahisini? Belki de ninnilerde uyumanıza eşlik etmiştir. Yunus’un konuşturduğu o masum sarı çiçek Bediüzzaman’da, Allah’ı bilmede sarsılmaz bir delil olur. Kazınmaz bir mühür, susturulmaz bir şehadet. Ve tüm sarı çiçekler birden konuşur, Rablerini söylerler.
    “Sordum sarı çiçeğe annen baban var mıdır?
    Çiçek der derviş baba annem babam topraktır.”

    Diyen Yunus’un sarı çiçeğine karşılık Bediüzzaman’ın sarı çiçeği Allah’ın birliğine mühür olur. Toprak perdesini kaldırır Rabbinden gelen bir mektup olur okutur kendini bizlere.
    Artık basabilir misiniz sarı çiçeklere, kırmızı, mor çiçeklere? Tutup kopartabilir misiniz onları? Ya da Bediüzzaman’ı ve tefekkürünü hatırlamadan geçebilir misiniz, bir sarı çiçeğin yanından?

    Nuriye Çeleğen
    -ALINTI-


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Sarı çiçeğin öyküsü

          Kategori: Dini Hikayeler

          Konuyu Baslatan: AyMaRaLCaN

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1165

    Sinemde yanar dağlar bahçeler bağlar yetim
    Sensizken canım ağlar bensizken memleketim
    Özüme bir kez dokun gör nasıl birisiyim
    Aşka aşıkken bile memleket delisiyim

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş