Bilal-i Habeşi Hz Peygamber'e ilk iman edenlerden biri ve sonradan ona müezzin olan sahabî İslâm tarihinde unutulmaz yeri olan Bilâl-î Habeşî, aslen Habeşlidir Anasının adı Hamâme, babasının adı Rebah, künyesi Abdullah'tır Bilâl, İslâm'ın ilk tebliğ yıllarında Ümeyye b Halef'in kölesiydi İslâm'ın ortaya çıktığı yıllarda bir çok kimse, soy ve soplarının yüksekliğine, şirk toplumu içindeki nüfuzlarına bakarak kavim ve kabîle taassubuna düşmüş, İslâm'a cephe almış ve sapıklıkta kalmışlardı

Bu konu 1225 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
Bilal-i Habeşi 1225 Reviews

    Konuyu değerlendir: Bilal-i Habeşi

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1225 kez incelendi.

  1. #1
    ŞiMaL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    10.12.2009
    Mesajlar
    21.656
    Konular
    10831
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    2
    Tecrübe Puanı
    100
    @ŞiMaL

    Standart Bilal-i Habeşi

    Bilal-i Habeşi
    Hz Peygamber'e ilk iman edenlerden biri ve sonradan ona müezzin olan sahabî İslâm tarihinde unutulmaz yeri olan Bilâl-î Habeşî, aslen Habeşlidir Anasının adı Hamâme, babasının adı Rebah, künyesi Abdullah'tır

    Bilâl, İslâm'ın ilk tebliğ yıllarında Ümeyye b Halef'in kölesiydi İslâm'ın ortaya çıktığı yıllarda bir çok kimse, soy ve soplarının yüksekliğine, şirk toplumu içindeki nüfuzlarına bakarak kavim ve kabîle taassubuna düşmüş, İslâm'a cephe almış ve sapıklıkta kalmışlardı Bilâl b Rebah gibi kimseler de zayıf ve acizliklerine rağmen hak davete uyup şirkten kurtulmuşlardı İşte Bilâl b Rebah (ra) İslâm davetine ilk icabet edenlerden biriydi

    Ümeyye b Halef, kölesi Bilâl'in müslüman olduğunu anladıktan sonra, onu İslâm'dan çevirmek için yapmadığı eziyet ve işkence kalmamıştı Ümeyye, öğlen vakti güneşinin bir yanardağ kesildiği anda, Bilâl'i alır, kızgın kumların üzerine yatırır, sırtına kocaman bir taş koyar ve şöyle derdi: "Muhammed'e küfret; Lat ve Uzza'ya iman et Yoksa onlara iman edinceye kadar böylece kalacaksın"

    Bilâl'in kızgın kumlar üzerinde sırtı yanar, göğsü yanar, nefesi tıkanır, bu müthiş işkence altında saatlerce kıvranırdı Fakat dudaklarında daima şu sözler dökülürdü: "Allahu Ahad, Allahu Ahad", Onun bu durumu, müşrikleri bile hayrete düşürürdü (İbn Sa'd, Tabakat, III, 232)

    O, geçim için, makam ve mevki için başka ilâhlara sığınmazdı O biliyordu ki hüküm Allah'a aittir, rızık Allah'a aittir Öldürmek ve yaşatmak Allah'ın elindedir Geçici dünyanın çıkarları için put ve tağutları tasdik etmek ve bu arada imandan bir cüz de Allah'a ayırmak iman için yeterli değildir Tam ve kâmil anlamda hükmün, öldürmek ve diriltmenin Allah'a ait olduğunu rızık verenin yalnız Allah olduğunu, Allah'ı bütün sıfatlarıyla tanıyıp ona göre iman etmedikçe ve bu uğurda gelecek sıkıntı ve ezalara katlanmadıkça imanda kemâle ulaşmanın mümkün olmadığını biliyordu Bilâl, rızık ve ölüm korkusu taşımıyordu Yalnız Allah'tan korkuyor ve yalnız ondan ümid ediyordu

    İşkence altında kıvranan Bilâl (ra)'a rastgelen Varaka b Nevfel,

    "Vallahi ey Bilâl, Allah birdir, Allah birdir " der, sonra da müşriklere dönerek: "Siz onu bu yüzden öldürürseniz, biz onu, kendimize örnek alırız" derdi (İbnü'l-Esir, el-Kâmil Fi't-Târih, II, 66)

    Bilâl'in efendileri olan Mekkeli müşrikler onu, çoluk çocuğun oyuncağı yapmışlardı, ona işkence edenlerden biri de Ebu Cehil'di Ama Bilâl'e yapılan işkenceler sırasında gösterdiği sabır ve tahammül hepsini şaşkına çevirirdi Nasıl oluyor da bu derece ağır işkencelere katlanabiliyordu

    Ümeyye b Halef'in Bilâl'e yaptığı işkencelere çok üzülen Hz Ebû Bekir (ra) ona bu işkenceden vazgeçmesini söylemiş o da; "Onun ahlâkını bozan sensin, onu bizden uzaklaştıran senden başkası değildir" demişti Bunun üzerine Ebû Bekir es-Sıddık (ra) ona şu cevabı vermişti: "Benim yanımda senin şu kölenden daha güçlü ve kuvvetlisi var Hem de senin dinindendir İstersen onu al ve bunu bana ver" Ümeyye bu teklifi kabul edip öteki köleyi aldı ve Hz Bilâl'i Hz Ebû Bekir'e verdi Başka bir rivayette Hz Ebu Bekr'in onu yedi ukiyeye satın alıp azat ettiği kaydedilir (İbn Sa'd, Tabakat, III, 232)

    Bilâl'i Resulullah'ın yanına götürüp azat etmiş ve Bilâl işkenceden kurtulmuştu Elbette bu Allah'ın bir takdiridir Bilâl Hz Ebû Bekir'e bu sebeple borçlu değildir İki mümin de görevlerini yapmışlar Allah da onlara ecrini vermiştir Hz Ömer şöyle der:

    "Efendimiz Ebu Bekir, yine efendimiz Bilâl'i azad etti "(İbnü'l-Esîr, Üsdü'l- Gabe, I, 209)

    Bilâl daha sonra diğer ashab ile birlikte Medine'ye hicret etti Orada Sa'd b Hayseme'ye misafir oldu Ensar ile Muhacirler arasında kardeşlik oluşturulunca Bilâl'e de Abdullah b Abdurrahman el-Has'amî kardeş ilân edildiler Bu kardeşlik köklü bir şekilde sürüp gitti Öyle ki Bilâl, Hz Ömer devrinde Şam'da bulunduğu sırada maaş olarak divandan ona ayrılan hissesinden kardeşine de bir hisse veriyordu (İbn Sa'd, Tabakat, III, 234)

    Bilâl, Resulullah (sas)'ın müezzini olarak tanınmaktadır Ve sık sıkezanı Bilâl'e okuttururdu Hatta sabah ezanındaki " " (Namaz uykudan hayırlıdır) ibaresini Bilâl ezana eklemiş Resulullah "Bilâl, bu ne güzel söz!" diye onu tasvip etmişti (Avnu'l-Ma'bud, Şerh Ebû Dâvud, III,185; İbn Mâce, Ezan, 1, 3,) Hz Bilâl, Resulullah'ın bütün gazalarına katıldı Bedir gazasında Hz Bilâl, Mekke'de kendisine her türlü eza ve işkenceyi reva gören Ümeyye'yi görmüş ve şöyle bağırmıştı: "İşte küfrün başı!" Bunun üzerine dikkatleri ona çevrilmiş ve müslümanlar derhal onun ve oğlunun etrafını sararak ikisini de öldürmüşlerdi Resul-u Ekrem Mekke'nin fethi ardından Kâbe'ye girerken has müezzini Hz Bilâl'i yanlarında bulundurmuşlardı İbn Ömer, bu vakayı şöyle nakleder ve der ki:

    "Resul-u Ekrem, Mekke'nin fethi gününde, Mekke'nin yüksek tarafından bir deve üzerinde geldi Üsame b Zeyd, Bilâl ve Osman b Talha da yanlarındaydılar Resul-u Ekrem Kâbe içinde uzun bir müddet kaldılar, sonra çıktılar Arkasında müminler içeri girmek için birbiriyle yarış etti İlk giren bendim Bilâl, kapının arkasındaydı Bilâl'e Resulullah'ın nerede namaz kıldıklarını sordum, yerini gösterdi Ne var ki Bilâl'e, Allah Resulunun kaç rekat namaz kıldıklarını sormayı unuttum" (Buhârî, Meğâzî, 49)

    Resulullah, Kâbe'yi putlardan temizledikten sonra müezzini Bilâl, burada ezan okuyarak, ortalığı tevhîd nameleriyle coşturmuştu (İbn Sa'd, Tabakat, III, 234) Resul-u Ekrem'in vefatı üzerine, ona karşı büyük bir sevgi duyan Hz Bilâl, Medine'de kalmaya dayanamayıp, ayrılmak zorunda kaldı Hz Ebu Bekir, Bilâl'e yanında kalması için ısrar ettiği halde, Hz Bilâl ona şöyle demişti: "Eğer sen beni Allah için azat ettinse bırak istediğim yere gideyim; yok kendi nefsin için azat ettinse beni yanında alıkoy!" Bunun üzerine Hz Ebû Bekir şöyle demişti: "İstediğin yere git!" Resulullah'ın vefatından sonra cihadı, ezana tercih eden Hz Bilâl, Şam'a gitti ve Hz Ebû Bekir devrinde Suriye'de meydana gelen gazalara katıldı (İbn Sa'd, Tabakat III,238)

    Hz Ebû Bekir'in vefatından sonra, Hz Ömer devrinde cihat devam etti Hz Bilâl bu cihatlara da katıldı Hz Ömer, hicrî onaltıncı yılda Suriye ve Filistin'e gittiği zaman, Bilâl onu karşılamaya çıkarak Câbiye'ye gelmişti Sonra halifenin maiyetinde Kudüs'e giderek, bu kutsal şehrin teslimi sırasında bulunmuş ve Hz Ömer ile birlikte Kudüs'e girmişti Hz Ömer, burada, Resulullah'ın vefatından beri ezan okumayan Bilâl'den ezan okumasını rica etmiş, Hz Bilâl de halifenin ısrarına dayanamayarak ezan okumuştu Bilâl Tevhîd'in bu üstün yanı olan ezanı okumaya başlar başlamaz, Hz Ömer ve diğer ashab Resulullah (sas) dönemini hatırlayarak, gözlerinin önüne, geçmiş günleri getirip hüngür hüngür ağlamaya başladılar Bilâl'in ezanını dinleyenlerin hepsi, kendilerinden geçmişlerdi Kudüs'ü teslim alma sırasında Hz Ömer'den başka Ebu Ubeyde b el-Cerrâh, Muaz b Cebel, Amr b el-Âs gibi ashabın ileri gelenlerinden bir çok kimse bulunuyordu

    Hz Peygamber (sas)'in irtihâlinden sonra Suriye'ye giden Bilâl,

    "Havlan" kasabasına yerleşti O burada huzur içinde yaşıyordu Hz Bilâl, Suriye'de bir müddet kaldıktan sonra bir gece rüyasında Hz Peygamber (sas)'i gördü Resulullah ona, şöyle demişti: "Beni ziyaret etmeyecek misin?" Hz Bilâl, uyanır uyanmaz, hazırlığını tamamlayıp Medine yolunu tuttu Medine'ye gece ulaştı Oraya varınca Ravza-i Mutahhara'ya yüzünü sürerek, burada Resul-u Ekrem'le birlikte geçirdiği günlerin hatırasını düşünerek ağladı Bu sırada Hz Hasan ile Hz Hüseyin Bilâl'i görmüş, fecir vaktinde ondan ezan okumasını rica etmişlerdi Bilâl, (ra) onların arzusunu yerine getirerek, Peygamber Mescid'inde ezan okumuştu Bilâl'in sesini duyan Medineliler, İsrafil suruyla uyandırılmış gibi yerlerinden fırlamış ve ezanı dinlemeye başlamışlardı Birinci şehadetten sonra Resulullah'ın risâletini ikrar eden şehadet tekrar okunurken, Hz Peygamber'in kabrinden kalktığını tasavvur ederek evlerinden dışarı fırlamışlardı Bu sabah, bütün Medine'ye, risalet devrini bütün canlılığı ile yaşatan, herkesin hislerini coşturan, bütün müslümanların Resul-u Ekrem'e karşı duydukları sevgiyi canlandıran Bilâl'in sesi idi

    Hz Bilâl, hicretin yirminci yılında altmış yaşlarında iken vefat etti Dımaşk'ın Bâbü's-Sağîr tarafına defnolundu (İbn Sa'd, Tabakat, III, 238; İbnü'l-Esir, Üsdü'l-Gabe, I, 209)

    Hz Bilâl (ra), vefatı yaklaşınca, ölümün ızdırabını, sevgililerine kavuşmasındaki zevk ile mezcetmiş; ömrünün son anlarında onun hastalığını gören zevcesi, teessüründen "ah ne acı" dedikçe, Bilâl: "Oh! ne tatlı!" diyor ve ekliyordu: "Yarın sevgililerle, Muhammed ve arkadaşlarıyla buluşacağım" diyordu

    Bilâl-i Habeşî, İslâm'ın ahlâkıyla ahlâklanmış, fazîlet ve kemâl sahibi bir sahabî idi Hz Bilâl'in, ilk müslümanlardan olduğunu ve İslâm akîdesi uğrunda en büyük çileyi çekenlerden olduğunu, herkes bilir ve ona son derece sevgi ve hürmet beslerdi Hz Bilâl, bütün vaktini, Resul-u Ekrem'e hizmetle geçirdi O, Resulullah'ın meclislerinde daima hazır bulunurdu Her namazda, her durum ve işte Resulullah'dan ayrılmazdı Hz Peygamber'in hazinedarlığını, Bilâl yapardı Çarşı ve pazardan alınacak her şeyi o tedarik eder, icabında ödünç para alır, Resulullah'ın evinin ihtiyaçlarını sağlar, sonra da müsait zamanlarda o borçları öderdi

    Hz Bilâl'in doğruluk ve ahlâkı, İslâm'a bağlılığı bütün çağdaşları tarafından aynı derecede takdir edilmekte ve övülmekteydi Artık o, siyahî bir köle değil, ashab'ın ileri gelenlerinden ve İslâm devletinin yönetiminde söz sahibi olan müminlerden biriydi

    Hz Bilâl, uzun boylu, zayıf, ince ve koyu esmerdi Ömrünün sonlarına doğru saçlarının çoğu beyazlaşmıştı (İbn Sa'd, Tabakat, III, 238-239


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Bilal-i Habeşi

          Kategori: İslamiyete Dair Herşey

          Konuyu Baslatan: ŞiMaL

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1225


Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş