Osmanlı Devleti'nde sadrazamlık yapmış kişilerin listesi tarih sırasına göre aşağıdaki şekildedir.
Sütünlarda sırayla: Sadrazamın adı veya lakabı (Sadrazam), sadaret başlangıç tarihi (başl.), sadaret sona eriş tarihi (bitiş), birden fazla sadrazamlık dönemi sözkonusu ise kaçıncı kez bu makama geldiği ve akılda kalıcı kısa notlar (etnik kökeni, ailesi, akıbeti, ölüm nedeni, hakkında önemli bir detay gibi) bilgiler bulunmaktadır.
İsimlerde dönemin yazım ve telaffuzları (Mehmed, Ahmed gibi) esas alınmış, ancak isim bütününün mümkün olduğunda Türkçeleştirilmiş halde sunulmasına çalışılmıştır ("ibn Kemaleddin" yerine "Kemaleddinoğlu" gibi). Madde başlıklarında herbir sadrazamın tarihlerde anılan bütün lakaplarının bir araya getirilmesine özen gösterilmiş, tarihlerde sözkonusu kişinin ölümünden sonra verilmiş lakaplar ("şehit" gibi) daha ziyade madde içinde belirtilmiştir.
Kuruluş Dönemi Osmanlı Sadrazamları
Yükseliş Dönemi Osmanlı Sadrazamları
Duraklama Dönemi Osmanlı Sadrazamları
Gerileme Dönemi Osmanlı Sadrazamları
Dağılma Dönemi Osmanlı Sadrazamları
Sadrazam
Sadrazam ya da Vezir-î Azam Osmanlı Devleti döneminde padişah adına devlet işlerini yöneten en yüksek derecedeki görevliye verilen isimdi.
Osmanlı Devleti'nin kuruluş döneminde sadece vezir tanımı kullanılmaktaydı. Orhan Gazi saltanatındaki dört vezir ilmiye sınıfından vezirliğe yükselmiştir. I. Murad saltanatında Çandarlılar kazaskerlikten vezir olmuşlar, aynı dönemde vezir sayısının artmasıyla, önce "birinci vezir", "ikinci vezir" tanımları, daha sonra da "vezir-i azam" ve nihayet "sadrazam" ünvanı verilmeye başlanmıştır. 15. yüzyıl sonlarına kadar vezir adedi üçü geçmemiştir. Vezirler Divan-ı Hümayun'da, Kubbealtı'nda toplandıkları için, kendilerine "kubbe vezîri" veya "kubbenişîn" ismi de verilmiştir.
Sadrazam hükümdarın mutlak vekili sıfatıyla onun tuğralı mührünü taşırdı. Bu nedenle sadrazamın sözü ve yazısı padişahın iradesi ve fermanı demekti. Nitekim Fatih Kanunnamesi’nde sadrazamın devlet içindeki yeri şu şekilde yazılıdır:
"Bilgil ki vüzerâ (vezirler) ve ümerânın (emirler), vezir-i âzam, başıdır, cümlenin ulusudur, cümle umûrun vekîl-i mutlakıdır ve malımun vekîl-i defterdârıdır ve ol vezir-i âzam nâzırıdır ve oturmada ve durmada ve mertebede vezir-i âzam cümleden mukaddemdir (önce gelir)."
Güçlü hükümdarlar tarafından tayin edilmiş dirayetli sadrazamlar devlete büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Ancak 16. yüzyıl sonlarından itibaren devletin duraklama dönemine girmesinin sonucu ve/veya amili olarak siyasal erk boşluğunu Valide Sultanların, saray personelinin (hanımağası gibi) veya başına buyruk davranabilen Yeniçerilerin doldurması sadrazamların konumunu ve vasıflarını zayıflaştırmıştır. Yine de, duraklama ve gerileme dönemlerinde de çok değerli sadrazamların göreve geldiği olmuştur.
Tanzimat'tan itibaren sadrazamlar daha ziyade Batılı anlamda "kabine şefi" görevini yürütmüşler, bir yandan da padişaha muhalif bir güç olabildikleri gibi, muhalif mihraklara dayanan bir çizgi de izleyebilmişlerdir. Son dönemde sadrazamlar daha sık değişmişlerdir.
Kuruluş Dönemi Osmanlı Sadrazamları
Hacıkemalettinoğlu Alaattin Paşa,: (Osmanlıca yazıma göre Alaeddin Paşa veya Alaeddin Paşa bin Hacı Kemaleddin şeklinde de anılır) padişah Orhan Gazi döneminde, takriben 1320-1331 arasında vezirlik yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır. İlk vezir-i azam kabul edilir. İlmiye sınıfından vezirliğe yükselmiştir.
Mahmudoğlu Nizamettin Ahmet Paşa padişah Orhan Gazi saltanatında, takriben 1331-1348 yılları arasında vezir-i azamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır. İlmiye sınıfından vezirliğe yükselmiştir.
Hacı Paşa padişah Orhan Gazi saltanatında, takriben 1348-1349 yılları arasında vezir-i azamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır. Hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır.
Sinanüddin Fakih Yusuf Paşa Orhan Gazi 'nin son, I. Murat'ın ilk başveziridir. Orhan Gazi'nin 1360 tarihli vakfiyesinde adı geçmekte ve babasının adının Muslihuddin Musa ve dedesinin adının da Mecdüddin İsa olduğu bilinmektedir. Orhan Bey'in vakfiyesindeki sadr-ül-kebir tabirinden ki Ahiler'in reislerine verilen unvandır, Sinanüddin Yusuf'unda Ahi reislerinden olduğu anlaşılıyor.
Ölümünden sonra kazasker Çandarlı Kara Halil Paşa vezir olmuş ve Osmanlı Devleti'nde Çandarlılar dönemi başlamıştır.
Çandarlı Kara Halil Hayrettin Paşa (Hayrettin ismini başvezirliğine getirilmesinden sonra almıştır) Eylül 1364 ile 22 Ocak 1387 tarihleri arasında 22 yıl 4 ay vezir-i azamlık yapmış ve Osmanlı Devleti'nin kuruluş harcında büyük katkıları olmuş bir Osmanlı devlet adamıdır. Tarihe Çandarlılar ailesi olarak geçmiş olan ailenin üst düzey bir mevkiye gelmiş ilk ferdidir ve Osmanlı tarihinde en uzun süre sadrazamlıkta kalan kişi olmuştur. Çandarlı ailesinden ilk tanınan şahsiyet, ilmiye sınıfından yetişmiş olan kadılığı ve kazaskerliği zamanında Çandarlı Kara Halil Efendi, vezirliği döneminde de Çandarlı Kara Halil Hayrettin Paşa ismiyle anılan devlet adamıdır.
Babasının adının Ali olduğunu tesislerinin kitabelerinde görmekteyiz. Kara Halil Efendi 14. yüzyılda Anadolu'da yer yer geniş teşkilata sahip olan Ahilerden olup, aynı zamanda da, Osman Gazi'nin kayınpederi olan, Ahi reislerinden Şeyh Edebalı'nın akrabasıydı. Medrese tahsili görmüş olan Kara Halil, büyük bir olasılıkla Orhan Gazi zamanında Bilecik kadısı olmuş; daha sonra İznik 'te kadılık etmiş ve oradan da Osmanlı beyliğinin merkezi Bursa'nın kadılığına atanmıştır.
Osmanlı vekayii kısmında görüldüğü üzere Kara Halil Efendi bu hizmette bulunduğu sırada beyliğin ilk askeri teşkilatı olan yaya ve müsellim teşkilatını kurmuş ve bu suretle aşiret kuvvetlerinden muntazam askeri teşkilata doğru bir adım atılmıştır. Bu yeni asker ilk Osmanlı fetihlerinde önemli bir etken olmuştur.
I. Murad'ın [1362]'de padişah olması üzerine Kara Halil Efendi, Osmanlılarda ilk defa oluşturulan kazaskerlik makamına getirilmiş ve bu ilmiye mesleği en yüksek kadılık sayılmıştır. Çandarlı Kara Halil Hayrettin Paşa'nın tavsiyesiyle savaşta esir düşen genç hıristiyanların Türk köylüsünün yanına verilmek suretiyle İslam terbiyesi üzere yetiştirilip, Türkçe'yi de öğrendikten sonra acemi ocağına verilmesi ve oradan da yeniçeri olmaları usulü kabul edilmiş ve bu suretle ilk düzenli Osmanlı yaya ocağı kurularak bu ocağa Yeniçeri Ocağı denilmiştir. Böylece Çandarlı Kara Halil Hayrettin Paşa Yeniçeri Ocağı'nın ve devşirme sisteminin kurucusu olmuştur.
Aynı dönemde alim Karamanlı Kara Rüstem'in ikazı ve Çandarlı Kara Halil Hayrettin Paşa'nın padişaha arz etmesi üzerine maliye teşkilatı kurulmuş, ve yeni kurulan Yeniçeri Ocağına harpte esir edilerek olanlardan beşte birinin devlet hesabına alınması ve esire ihtiyaç olmadığı zamanlarda ise beşte bir esir akçesi alınması kanun olmuştur.
Çandarlı Kara Halil Hayrettin Paşa 1372'de Sinanüddin Fakih Yusuf Paşa'dan sonra vezir olmuştur. İlk Osmanlı vezirleri askeri işlerle pek meşgul olmamışlardı. Çandarlı Kara Halil Hayrettin Paşa'nın Selanik'in alınmasında, Makedonya ve Arnavutluk prenslerinin aralarındaki ilişkilerde oynadığı belirleyici rol, kendisinden sonra gelen Osmanlı başvezirlerinin hem idari ve hem askeri işlerle sorumlu olmaları sonucunu doğurmuştur.
Çandarlı Kara Halil Hayrettin Paşa'nın 1387'de Vardar Yenicesi ordugahında hastalanarak Serez'e getirilip orada ölmesiyle, Karamanoğulları üzerine sefer hazırlığı içindeki Osmanlı Devleti'nin başvezirliğine oğlu Çandarlı Ali Paşa getirilmiştir.