HALK MÜZİĞİ Bir sanat endişesi olmadan, halkın duygu ve düşüncelerini, sevinç ve acılarını, yiitlik, göç, sevgi, sıla özlemi ve daha nice güncel yaşamın toplumsal olaylarını, sade fakat içten gelen ezgilerle anlata bilen ve halkın ortak yaratma gücünün ürünü olan MÜZİK'tir. Halk müziği iki şekilde kendini gösterir: Sözlü ve sözsüz olarak. Sözlü halk müziği, bütün türleriyle halkın türkülerini, sözsüz halk müziği ise tüm halk oyunlarının ezgilerini kapsamaktadır. Halk türküleri

Bu konu 2454 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
HALK MÜZİĞİ 2454 Reviews

    Konuyu değerlendir: HALK MÜZİĞİ

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 2454 kez incelendi.

  1. #1
    -
    - - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart HALK MÜZİĞİ

    HALK MÜZİĞİ
    Bir sanat endişesi olmadan, halkın duygu ve düşüncelerini, sevinç ve acılarını, yiitlik, göç, sevgi, sıla özlemi ve daha nice güncel yaşamın toplumsal olaylarını, sade fakat içten gelen ezgilerle anlata bilen ve halkın ortak yaratma gücünün ürünü olan MÜZİK'tir.
    Halk müziği iki şekilde kendini gösterir: Sözlü ve sözsüz olarak. Sözlü halk müziği, bütün türleriyle halkın türkülerini, sözsüz halk müziği ise tüm halk oyunlarının ezgilerini kapsamaktadır. Halk türküleri Koşma, Yiğitleme, Taşlama, Ağıt, Ninni, Uzun hava, Destan, Kız ağlatma gibi konuları işler ve sevgi, özlem, gurbet, ayrılık, ölüm, askere gidiş, düğün, yerleşme, göç, kan davası, kına, nişan, gibi temaları konu alır ve içtenlik, sadelik, gösterişsizlik, alçak gönüllülük niteliği gösterir ve gercekci renk ve özellik taşırlar. Hiç bir halk türküsünün sözünde veya bir halk oyununun havasın'da yapmacık, iki yüzlülük ve kabalık görülmez. Şakacılık teması işleyen türkülerin sözlerinde bile insanı çabucak kavrayan sıcak bir hava vardır. Sözsüz halk müziğine Ezgi sözlü halk müziğinede Türkü denir.
    Türküleri kaynaklarına göre;
    A - Anonim
    B - Aşık Ağzı, olarak ayırabiliriz.
    A - Anonim;
    Anonim türkülerin de elbette bir yakıcısı vardır. Kişinin veya kişilerin, çeşitli toplumsal olaylar karşısında etkileniş süreci içinde duygulanarak, sözü ezgiyle bütünleştirme sanatına yakım denir.Bu müzik olgusunda, yakımcı hiçbir zaman kişiselliğini ortaya koymaz, yaratısına damgasını vurmaz. Yakılan ezgi uzunhava veya kırıkhava biçiminde olabilir. Çeşitli duyguları işler. Bazen; elemi, kederi, yası ağıt olarak, bazen; özlemi, ayrılığı kına havası olarak, bazende; neş'eyi, sevinci düğün havası olarak yaratır. Bu yaratılan ezgiler zaman ve mekan kavramı içinde, telden tele, dilden dile, kulaktan kulağa, nesilde nesile ve ustadan çırağa sanat kültürlenmesi yöntemiyle hiçbir yan etki olmadan yayılır ve yaşamını sürdürür, değişime uğrar. Bu değişim müziği açısından olduğu gibi, sözleri açısından da olur. Sürecin sonunda, türküyü yakanın adı silinir, türkü halkın ortak malı olur. yani Anonim'leşir. Bu anlamda Türkü'yü yeniden tanımlarsak "Yöresi, kimden alındığı belli; ama yakanı belli olmayan sözlü ezğilerdir" diyebiliriz.
    B - Aşık Ağzı;
    Ağşık ağzı dediğimiz tür ise, yöresel sanatçıların, çeşitli olaylar karşısında yaktıkları, kendi adıyla çalıp söyledikleri türdür. Destanlar, koşmalar, koçaklamalar, güzellemeler, taşlamalar ve deyişler, aşık müziği içinde birer türdür. Ancak, bu yaratıların oluşumunda, aşık, kendisini toplumdan soyutlayamaz. Yöresinin anonim halk ezgilerini kullanarak şiirlerini çalıp söyler. Yörenin çalıp-söyleme tavır ve üslubuna sıkı sıkıya bağlıdır.Günümüzden örneklersek, Aşık Mahzuni Şerif'in "İşte gidiyorum çeşmi sayahım", "Nem kaldı", "Dumanlı dumanlı oy bizim eller" Aşık İsmail Daimi'nin "Buda gelir buda geçer" gibi eserleri örnekleyebiliriz. Aşık ağzı türkülerin çoğu, süreç içinde halkın değişimine uğrayarak Anonim'leşir.
    Halk Müziği'de Türler
    Genel olarak türkü
    a) Karadeniz Türküsü
    b) Teke zortlatması
    c) Konya türküsü
    d) Yozgat türküsü
    e) Rumeli türküsü
    f) Azeri türküsü
    Müstezat
    Zeybek
    Maya
    Bozlak
    Gurbet
    Barak
    Hoyrat
    Divan
    Güvende takımı
    Barana takımı
    Müzikli öykü
    Şimdi bu türleri biraz acıklayalım.
    Genel olarak türkü
    a) Karadeniz türküsü:Tümüyle halk müziğinin özelliklerini gösteren bu bu türün en belirgin özelliği, oyuna eşlik amacıyla üretilmiş olmalarıdır Türü belirleyen en belirgin en önemli öğe , 7/16, 7/8 ve 5/8'lik düzümlerin kullanılmış olmasıdır. Bunun yanın da karadeniz kemencesi ve tulum zurna bu türü belirleyen calgısal ögelerdir. Seslendirme sırasın'da kullanılan ağız ve özellikle bağlama türü calgılar la oluşturulan Karadeniz tezenesi 'de denilen tavır türü oluşturulan diğer Ögelerdir.
    b) Teke zortlatması: Bu Tür adını teke yöresi olarakda bilinen bölgeden almaktadır.Bölgenin adı, Teke beyliğinden gelmektedir. 1277 yılında karaman oğlu mehmet bey'in izniyle, teke paşa bir beylik kurmuş ve bu beyliğe kendi adını vermiştir. Günümüzde teke yöresini kapsayan yerler şunlardır; Burdurun tamamı, Fetiye, ortaca(Muğla), Acıpayam, Kızılhisar, Honaz(Denizli), Dinar, Başmakçı (Afyon), Yalvaç, Şark-i Karaağaç (Isparta), Cevizli, Akseki, Manavgat, Alanya (Antalya). Türe adına veren Teke zortlatması deyimi ise şuradan gelmektedir: Yörede çok yaygın olarak beslenen keçinin erkeğine teke denmektedir. Bu hayvanların özellikle eşleşme zamanın da yaptığı sıçramalar ve haraketler bu türün oyunlarına yansımıştır. Ancak bazı araştırmacılar bu adın, yörenin adından da geldiğini söylemektedir. Türün en belirgin ögeleri usül, Bağlamadaki çalış tavrı ve oyunlara eşlik olarak okunmasıdır. 9/8'lik usülün sanat müziğindeki aksak ve raks aksağı olarak bilinen şeklinin 9/16 'lık türevi teke zortlatmasının en belirgin unsurudur. Muzaffer sarısözen Teke yöresinde özellikle ısparta cevresinde kullanılan 9/16'lık usüle Gakgili havası dendini belirmiştir. Hamit çine de Köy kadınlarının, tepsi, tencere kapağı, leğen çalarak teke oyunlarını oynamasına Dımıdım dendini söylemektedir.
    c) Konya türküsü: Bu türü oluşturan öğeler, seslendirme sırasında sıkca yapılan tril ve konya tezenesi denilen tavır'dır
    d) Yozgat türküsü: Bu türü belirleyen en önemli öge, bağlamadaki, yozgat tavrı olarak veya sürmeli olarak bilinen bir tavırla türkülerin çalınışıdır. Ayrıca seslendirmede yapılan tril ler ve gırtlak hareketleri ağız olarak da bu türe bir başka özellik kazandırır. Bağlamada ağır (andante) bir calış tarzı içinde, tezene ile uzun süreli seslerde ve senkoplarda triller yapılırken, klavye üzerindeki elin yeptığı çarpmalar da tavrı tanımlar. Yozgat tavrını radyolara getiren, tanıtan ve yaygınlaşmasını saglayan nida tüfekçi'dir. Türk halk müziği repertuvarı içinde, bazı türkülerin belirli yerlerinde yozgat tavrı kullanılmaktadır.Ancak bunlar kısa pasajlar yer yer olmaktadır. Yaptığımız araştırmalara göre gercek yozgat tavrını gösteren yozgat türküleri mevcut repertuvar icinde sekiz tanedir.
    1) Asker yolu beklerim
    2) Ali'min çamda buldum izini
    3) Çamlığın başında tüter bir tütün
    4) Dersini almışda ediyor ezber
    5) Eğdim kavak dalını
    6) Hastane önünde incir ağacı
    7) Sabahınan eser seher yelimi
    Karizmatik Yaz gelirse
    e) Rumeli türküsü: Bu türkülerde, usul, agız ve bağlamadaki tavır türü belirleyen en önemli ögedir. Bu türkülerin bir kısmı oyunlara eşlik olarak okunur. Genelde 5/8'lik 7/8'lik 7/16'lık usuller kullanılmıştır. Seslendirmede , yöresel agız şive , baglama ile icrada tırakya tavrı görülür kentmerkezlerinde bağlamanın yanı sıra , keman, kanun, ud gibi sanat müziği calgılarıda kullanılmaktadır.
    f) Azeri türkü: Türü belirleyen en önemli öge 6/8 ve 12/8'lik düzümlerin kullanılmış olmasıdır. bunun yanında yoğun olarak kullanılmış olan segah ve nihavend makamları, türü belirleyen makamsal ögelerdir. onyedili perde dizgesi'nin yanında tampere dizge'nin de kullanıldığı bu türü belirleyen diğer ögeler ise, tar ve akordiyon ve garmon türü çalgıların kullanılması yanın da , agız dır. Ayrıca seslendirme sırasında, uzun süreli seslerde tremola ve tril yapılması türü belirleyen bir başka ögedir.
    Müstezad:
    Divan edebiyatında müstezat adı verilen şiir anlayışı , bu türü belirleyen sözel ögedir. Bunun yanın da, halk müziği içinde genel bir anlatımla müstezad olarak nitelendirilmiş rast,mahur ve acemaşıran makamlarından birinin mutlak suretle kullanılması türü belirleyen makamsal ögelerdir. Usullü yada usulsüz olabilir.
    Zeybek:
    Oyunu, icradaki özel tavrı ve ağzı, usulü ile başlı başına bir tür olan zeybekler'in türsel özelliklerine geçmeden önce Zeybek kelimesinin kökeni hakkında bilgi verilecektir. gerek zeybek kelimesi, gerekse zeybek oyunlarının kökenleriyle zeybeklerin yaşadıları yerler hakkında yıllardır çok çeşitli ve farklı görüşler ileri sürülmüştür ve sürülmektedir. Orta asyadan, Balkanlara, Yunanistan'dan Ege denizi adalarına kadar birçok yerde zeybek kelime ve oyunlarına sahip cıkmaya çlışılmıştır. Bu konuda son yıllarda çok geniş araştırma yapan Onur Akdoğu türk kültür dergisinde yazdığı geniş acıklamaların sonun da kelimenin tamamen Türkçe kökenli olduğu çeşitli kaynaklar göstererek açıklamış tır bu bilgiye ulaşmak ulaşmak icin tıklayınız En önemli ögeleri ; usul, tavır ve oyun eşlikli olmalarıdır. Dokuz zaman lı usulun değişik mertebeleri kullanılırken bu dokuz zaman lı9 usulün Evfer ve raks Aksağı dışın da kalanların olması şarttır. Daha basit bir ifade ile üç'lünün başta veya sonda olması gerekmektedir. Zeybeklerin (2+2+2+3) veya (3+2+2+2) şekilde olması şarttır Bazı istisna hallerde (3+3+3) tarzıda görülmektedir.örneğin "Ah bir ataş ver cigaramı yakayım" . Dört zaman lı olan zeybek tavrı ile calınıp oynana bilen parçalar ise zeybek çeşnisi olarak kabul edilirler. Zeybekler hız tempo olarak; çok ağır, ağır ve kıvrak olmak üzere çeşitli şekillerde, yani adagio, andante yada moderato veyaallegretto olabilirler. Kıvrak zeybeklerin çoğunluğu kadınların oynadığı zeybeklerdir. Ağır zeybeklere örnek : Kocaarap, Harmandalı, Kerimoğlu. Kıvrak zeybeklere örnek: Serenler, Damardı, Cemilem. Genellikle bir oktav icinde seyir etmelerinin yanın da oktavı aşan oniki, onüç ses içinde seyreden zeybeklerde çoktur. makamsal olarak; hüseyni, karcıgar, nikriz, hicaz, eviç en çok kullanılanlardır. Bağlamadaki icrasın da özel tavır özel bir tezene kullanımı vardır.
    Maya:
    Usulsüz bir sözel tür olup, türü belirleyen temel öge mutlaka Hüseyni makamında ezgilendirilmiş olmasıdır. genlik bir oktavı aşmaz . Çok zaman, seslendirme sırasın da asıl sözlere yavri yavri , of , ah gibi katma sözler eklenir. Genellikle sözel bölmeden önce, usullü ve çalgısal bir bölme gerek girişte, gerek sözlerin arasın da seslendirilir. Söz konusu bu çalgısal bölmede hemen hemen yalnızca curcuna usulü kullanılmıştır. Küme ve motif sekilemesinin sıkca yapıldığı mayalarda, resitatif seslendirmeler yogun olarak yapılmıştır.
    Bozlak:
    Usulsüz bir sözel tür olup, türü belirleyen ögelerden ilki kürdi dizisi icerisinde seslendirme yapılmış olmasıdır.Bunun yanın da muhayyer dizisinde bozlaklar görülmesine karşın, bu diziyle yapılan seslendirmelerde durak ve tiz durakta kalınacağı zaman, üst yeden olacak şekilde Si sesleri ters glisando'yla pestleştirilir. Dolayısıyle yine kürdi makamlarının etkisi oluşur. Ses genliginde en geniş olan bir türdür. Küme ve motif sekilemeleri sıkca yapılmıştır. Seslendirme, genel olarak durak sesinin bir küçük üçlü üzerindeki sesten , veya bu sesin bir oktav tizinden, yani tiz duraktan başlar. Sözel bölmeye başlamadan önce, tek calgı tarafın dan yol gösterme adı verilen bir usulsüz acış yapılır . Sözel bölümün seslendirilmesi sırasın da ise calgılardan biri dem tutabilir.
    Gurbet:
    Sözel olarak keder , hüzün, sıla hasreti, ayrılık hatta ölüm gibi konuları içeren sözlerin, usulsüz olarak ezgilendirilmesi, türü belirleyen temel ögedir. Bunun yanın da, Gerdaniye ve gülizar makamlarının içiçe kullanılması, türü belirleyen makamsal ögelerdir. Seslendirme sırasın da cok sık kullanılan ters glisando, ayrıca (sol-mi) küçük üçlü aralığı, türün seslendirme ögeleri olarak karşımıza çıkmaktadır.Türü belirleyen calgısal ögeler sipsi, üctelli ve kabak kemane'dir.
    Barak:
    Ses genligi bir oktavı gecmeyen, cok sık resitatif lerin, tril lerin ve zaman zaman ters glisando ların yapıldığı usulsüz bir sözel türdür. Motif ve küme sekilemesi türü belirleyen diger bir özelliktir.
    Hoyrat:
    Cinaslı uyaklardan oluşmuş halk edebiyatına ait şiirlerin usulsüz olarak ezgilendirilmesi, türü oluşturan başlıca ögedir. Usüllü ve calgısal bir girişten sonra sözel bölmeye gecilir. Genel olarak, her dizeden sonraya aynı , yada , yeni bir calgısal bölme seslendirilir. Çalgısal bölmelerin sonun da yapılan puandork'luses, sözel bölmenin başlıyacagı sestir. Sözel bölmeler birer dizeden oluşur.
    Güvende Takımı:
    Bursa ve balıkesir'de aynı adla anılan geleneksel güvende oyunlarına eşlik etmek amacıyla üretilmiş bir türdür.Güvendenin kelime anlamı , iddia edildiği gibi, kişinin güvendiği bir kişiyi oyuna kaldırarak birlikte dans etmenin verdigi güven'den kaynaklanmıştır. Güvende türü sanat müziğin'de kullanılan köcekce takımından esinlenerek oluşturulmuş bir eğlence müziği türüdür. Güvende takımlarında türü belirleyen en önemli ögeler 2/4, 4/4, 9/8 lik usullerin karışık olarak kullanılması, temponun agırdan hızlıya dogru akışı, birbirine yakın ve benzer makamların kullanıldığı türkülerin calgısal bölümlere geckiler yapmasıdır.Aslında oyuna yönelik bir tür eğlence müziği olup bir bakıma süit tir
    Barana Takımı:
    Barana kelime anlamı olarak degişik yörelerimizde çok çeşitli olarak kullanılmaktadır. Derleme sözlügünde verilen acıklamaya göre; Fasulye sırığı veüzüm çubuklarını dayamaya yarayan catal ağaç , Deve hamudunun ön ve arka kısmı , demir tırmık , Baklava biçimi mayın , İnce döşeme, Lop yumurtanın üzerine sarımsaklı yogurt dökülerek yapılan yemek , Ispanak ve semiz otu gibi sebzelerin pirinçle pişirilip yapılan yemek gibi ceşitli anlamları verilmiştir. Ancak halk müziğinde barana kelimesi Özellikle balıkesir ve manisa illerimizin, Dursunbey, Soma, Tarhala yörelerinde özelbir tür olarak karşımıza çıkmaktadır. Sanat müziğindeki Fasıl anlayışına benzeyen bu türde, çeşitli türdeki halk müziği ürünleri, solo koro icralarının yanı sıra zeybek karşılama gibi oyunlarla ard arda bağlanarak oluşturulur. Bu ezgiler, fasılda olduğu gibi aynı makamda değildirler. Ancak birbirine yakın ve gecki yapabilen makamlardan oluşur.
    Müzikli Öykü:
    Günümüzde çok az kullanılan bu türün en güzel örneklerini Ferruh Arsunar'ın Gaziantep folkloru adlı kitabında görmek mümkündür. Bunda esas, nazım veya nesir şeklinde değişebilen metinlerin ezgilendirilmesidir. Bu seslendirmeler, uygun sahne düzeni icinde, bir kişi tarafından çeşitli jest ve mimiklerle yapılır. Ezgiler çeşitli makam ve usullerde olabilir
    Telli, nefesli, rtim çalgılar olarak 3 gurupta toplamak mümkündür.bunlar kendi içinde;

    Telli Çalgılar
    a) Tezeneli - Mızraplı çalgılar
    1. Tahta kapaklı (Bağlama Ailesi)
    2. Deri kapaklı (Tar)
    b) Yaylı çalgılar
    1. Tahta kapaklı çalgılar (Karadeniz Kemençesi, tırnak kemane(heğit))
    2. Deri kapaklı çalgılar (kabak kemane)

    Nefesli (Üflemeli) Çalgılar
    a) Direkt Üflemeli
    1. Dilli (Kaval, çifte, çimon)
    2. Kamışlı (Zurna, mey, sipsi, çığırtma, Çifte kaval)
    b) Hava Depolu (Tulum)

    Rtim Çalgıları
    a) Vurmalı çalgılar
    1. Bagetli (davul, debildek, koz)
    2. Bagetsiz ( def, darbuka, koltuk davulu)
    b) Çarpmalı çalgılar
    1. Tahta çarpmalı ( kaşık, çalpara)
    2. Metal çarpmalı (zil, zilli maşa)

    Bağlama ve Ailesi
    Bağlama ve Ailesi sazlarını tanıyabilmek için önce bu sazların atası olarak bilinen KOPUZ`un tanınması gerekiyor.
    İnsanlar, su kabağının üst kısmına ince deriler gerdirip sap ilave etmişler ve kiriş tellerini deri üzerinden geçirmek sureti ile sesin daha net çıkmasını sağlamıslar. Yay ile çalınanlara IKLIĞ parmak veya mızrap türünden maddelerle çalınan türlerinede KOPUZ adnını vermisler.
    IKLIĞ yaylı sazların, KOPUZ ise mızraplı sazların atası olarak bilinmektedir. Kopuz, sonraları su kabağı yerine armudumsu şekilde ağaclardan oyularak yapılmış, üzerine yine deri gerilmiş, kiriş teller takılarak uzun yıllar çalınmış, daha sonraları da derinin yerini ağaç (göğüs-ses tablosu), kiriş tellerinin yerini ise metal teller almıstır.
    Mızraplı sazların atası alarak bilinen Kopuz, Türklerin en eski sazlarından biridir. En az 15 asırdan beri kullanılmış olan bu ünlü mızraplı saz, bugün yerini Anadolu`da bağlama ve ailesi sazlarına bırakmış olmakla beraber, Orta Asya ve Sibirya Türkleri tarafından halen kullanılmaktadır.
    Bağlamanın ses sahası 2,5 oktav olup, ses taplosu üzerine yapıştırılan ilave perdeler ile ses sahası 3 oktava çıkarılabilir.
    Bağlama ailesi sazlarını büyükten küçüğe aşağıdaki gibi sıralıyabiliriz.
    MEYDAN SAZI
    Meydanlarda çalınmasından dolayı Meydan Sazı denilmistir. 12 teli bulunması nedeniyle bazı yörelerde 12 telli sazda denilmektedir. Meydan sazı bağlama ailesinin en büyük sazıdır. La sesine akort edilir. Form boyu 52,5cm, sap boyu 70cm, tel boyu 112cm, form eni ve derinliği 31,5cm dir. En ince teli 0,35 - 0,40 numaradır. Çoğunlukla kalın bam telleri kullanılır.
    DİVAN SAZI
    Meydan sazından biraz daha küçüktür. Dokuz telli yada yedi telli olarak kullanılabilir. Meydan sazından dört ses daha tiz akort edilir. Form boyu 49cm, sap boyu 65cm, tel boyu 104cm, form eni ve derinliği 29,5cm dir.
    ÇÖĞÜR
    Divan sazına yakın büyüklükte 9 ile 6 tel takılmakta ve 15 kadar perdesi bulunmaktadır. Akordu alt iki tel(La), orta iki tellerin birisi(La) diğeri ise(Re), üst teller ise(Sol) sesine akort edilir. Çöğür ile; Nefes, Ayin ve Semai gibi havalar çalınır. Bugün daha çok curası kullanılmaktadır. Çöğür Curası, çöğürün bir oktav daha tizi ve küçüğüne denir.
    BAĞLAMA
    Adını alan ailenin temel sazıdır. 17-24 perdesi vardır. Meydan sazından bir oktav, Divan Sazından ise beş ses daha tizdir. 6-9 tel takılır. Alt telleri(La) sesine akort edilir. Düzen değişikliklerinde orta ve üst tellerin akortları değiştirilir. Form boyu 42cm, sap boyu 55cm, tel boyu 88cm, form eni ve derinliği 25cm dir.
    BOZUK
    15-18 perdesi vardır. Üçerli gruplar halinde 9 tel takılır. Bağlama ebatlarındadır. Ortaya iki sarı ve bir ince çelik tel, üste ve alta ise birer kalın sarı ve ikişer çelik tel takılır. Sarı teller çelik tellere göre bir oktav daha pest akort edilir.
    Genellikle Güney ve Ege yörelerimizde bozuk olarak bilinir ve çalınır. Bozuk düzeni oldukça yaygındır. Akortları ise alt(La), Orta(Re) ve üst (Sol) seslerine düzenlenir.
    ASIK SAZI
    Aşıkların ( Halk Ozanlarının ) çalmış oldukları bağlamaya aşık sazı denilmekdetir. Normal bağlamaya göre sapı daha kısadır. 13-15 perdesi vardır. Dip perdesi (Re) değil Do`dur. 6-9 telli olarak kullanılır.
    TANBURA
    Bağlamadan daha küçüktür. Divan sazından bir oktav tizdir ve divan sazının curası olarak bilinir. Bağlamadan da dört ses daha tizdir. Alt(Re) orta(Do) seslerine akort edilir. Form Boyu 38cm, sap boyu 50cm, tel boyu 80cm, form eni ve derinliği 22.8cm dir.
    CURA
    Bağlama ailesinin en küçük sazıdır. 7-16 perdesi 3-6 teli bulunmaktadır. Genellikle altı tellidir.Üç tek telli veya allta iki, ortada iki, üstte ise tek telli olanlarının yanı sıra iki telli olanlarıda vardır. Bağlama ve Bozuk düzenlerine akort edilir. İki telinin akort düzeni alt tel(La) üst tel(Re) dir.
    BAĞLAMA CURASI
    La sesine akort edilir. Bağlamadan bir oktav tanburadan ise beş ses tizdir. Form boyu 26,5cm, sap boyu 35cm, tel boyu 56cm, form eni ve derinliği 15,5cm dir.
    TANBURA CURASI
    Re sesine akort edilir. Tanbura`dan bir oktav, bağlama curasından dört ses daha tizdir. Form boyu 22,5cm, sap boyu 30cm, form eni ve derinliği 13,5cm dir


    Çifte
    Dilli nefesli (üflemeli) çalgılar gurubuna girer.

    Yan yana iki kamış borunun bağlanmasıyla yapılmaktadır. Her iki kamışında uç kısımlarında ses veren iki küçük kamış eklenmektedir. Dil görevi gören bu küçük kamışlar ağız boşluğuna alınır ve aynı anda hava üflenerek çalınır. Kamışlardan biri süreğen ses elde etmek için kullanılır ve ya hiç delik delinmez ya da bir, iki perde deliği açılır. Ezgi çalınan kamışta ise yedi, sekiz perde deliği bulunur. Değişik yörelerde Argun, Argul, Kargın, Zambır gibi adlarla da bilinmektedir.


    Çığırtma
    Dilsiz doğrudan üflemeli Türk halk çalgısıdır. Çığırtma, kartalın kanat kemiğinden yapılır. . 15-30 cm uzunluğundadır. Daha çok çobanlar tarafından kullanıldığı bilinen bu çalgı, günümüzde unutulmaya yüz tutmuş çalgılardandır. Altısı üstte birisi altta olmak üzere toplam yedi tane ezgi perdesi vardır. Kartalın kanat kemiği tüylerden ve kaba bir biçimde etten arındırılır. Toprağa gömülür. Bir süre beklenir, ilik ve et parçalarının toprak içerisindeki canlılar tarafından tüketilmesinin ardından süt içerisinde kaynatılır. Kaynatmanın amacı kemiğin beyazlamasını ve işlemek için yumuşamasını sağlamaktır. Bu işlemin ardından perde delikleri açılır.


    Davul (Kasnaklı Davul)
    Davul (Kasnaklı Davul) ; Oluşumundan başlayarak tarih içinde çağlar boyu Anadolu uygarlıklarında ve daha sonra Orta Asya topluluklarında da kullanılarak gelmiş olan en eski çalgı türlerindendir. Gerek biçimi ve gerekse yapım tekniklerinde bazı değişiklikler yaşayarak günümüze kadar gelen bu vurmalı çalgı, aslında bilinen geleneksel yapısı uzun yıllardır değişmeyen ya da çok az değişmiş çalgılarımız arasındadır. Geleneksel müziğin en temel çalgılarında biri olup çok çeşitli amaçlar için de kullanılmıştır. Bunlar arasında yerel ve mehter müzikleri ile haber verme, ilan etme, uyarma gibi çok temel olguları da sıralayabiliriz. Davul, özellikle zurna ile birlikte geleneksel bir ikili oluşturarak meydan sazı olarak kullanıldığı gibi tek başına da bir çok yerde kullanılmıştır. Davul, zaman içinde tuğ, tavul, köbürge, küvrüg, tuvıl ve tabl gibi isimleri ile anılmıştır. Davul çalanlar da süreç içinde ; tablzen, davulzen, davulcu gibi adlar verilerek nitelenmiştir. Şamanların en temel çalgısı olan “Davul”, Türk geleneklerinde düğün, sahur, cirit oyunu, at yarışı, güreş, bayram v.b. gibi alanlarda uzun yıllar boyu kullanılmış ve hala kullanılmaktadır.
    Diğer taraftan “davul”, müjde, güvenlik, savaş, yangın v.b. amaçlı da kullanılmıştır.
    Davullar genel bir değerlendirmeyle, üç boya ayrılabilirler. Bunlar, küçük (Çapı, 60 cm. civarı), orta (çapı 70 cm. civarı), büyük (çapı 80-90 cm. civarı) boylardadır. Kasnak eni ise yörelere ve kullanıcıya bağlı olarak büyük değişiklikler göstermektedir. Temel olarak bir “germe çemberi”ne geçirilmiş deri ve bunların bağlandığı “kasnak” denilen ağaç bölüm olmak üzere iki ana kısımdan oluşur. Bu iki yandaki germe çemberine geçirilmiş deriler, ton tutmasını sağlamak için bağlantı elemanlarının yardımıyla gerekli ya da istenilen oranda gerdirilir. Davul kasnağı, çoğunlukla ceviz, ıhlamur, köknar, ceviz gibi ağaçlardan yapılmaktadır. Bunlardan en çok kabul gören ya da beğenilen ise meşedir. Bu kasnağa dana, köpek ya da koyun/keçi gibi hayvanların derileri gerilmekte ve davulun alt / üst kısımlarına takılmaktadır. Deriler “germe çemberleri”ne ıslak olarak geçirilir ve gerilmeyi sağlamak ve kurumaya bırakılmak için üstten ve alttan “davul kasnağı”na yerleştirilir. Alt ve üst “germe çemberleri”, zikzaklı olarak geçirilmiş sağlam sicimler ile bağlanır. Deri kuruduktan sonra da istenilen gerginlik sağlanana kadar sıkılarak tutturulur. Deri kurumaya bırakılırken çatlamasını önlemek amacıyla susam ya da zeytin yağı ile yağlanır.
    Davul bir meşin kayışla boyuna asıldıktan sonra, genellikle sağ elde “tokmak” (çomak, meççik, metçik, çomaka) ve sol elde “ince değnek” ya da “çubuk” (çırpı, zipzibi) ile vurularak çalınır. Ritmin güçlü vuruşları “tokmak”, zayıf vuruları ise “çubuk” ile belirtilir. Ortalama boyu 40-50 cm. olan “çubuk”, “tokmak”tan biraz daha uzundur.


    Def
    Bagetsiz vurmalı ritim çalgılar gurubuna girer.

    Yaklaşık 20 - 40 cm çapındaki kasnağın bir yüzüne deri gerilmesi sonucu elde edilen araçsız vurmalı çalgıdır. Kasnak üzerine açılan yuvalara yerleştirilen üç, beş çift pirinç zil, tınıyı zenginleştirmektedir. Zilsiz olanları da görülür. Genelde kadın oyunlarında kullanılır. Daha büyük olanları daire olarak anılır.



    Kabak Kemane
    Deri kapaklı telli yaylı çalgılar sınıfına girer.
    Su kabağı sap kısmından 1/3 oranında kesilir. Bu bölüme tekne adı verilir ve üzeri eskiden tavşan, günümüzde ise yürek zarı ile kaplanır. Tekne çapı yaklaşık 10-15 cm arasındadır. tekneden sonra sap ve burgular gelir. Gövdenin en alt kısmında, çalgıcının kabak kemaneyi dizine dayayıp çalması için demir çubuk vardır. Bu çubuk aynı zamanda kabak ile sapın birbirini tutmasını da sağlar.
    Yörelere ve biçimlerine göre farklılık gösterir; Kabak Kemane, Iklığ, Rebab, Hegit olarak adlandırılır. Yay için at kılı kullanılması tercih edilir.


    Karadeniz Kemençesi
    Doğu Karadeniz bölgesinde yaygın olarak görülen telli, yaylı,tahta kapaklı sınıfına giren çalgıdır. Boyu 40, 50 cm kadardır. Genellikle tek olarak çalınır. Üç tellidir ve 4’lü aralıkla paralel sesli kullanılabilir. Kemençenin tekne kısmı dut,erik,ardıç ağaçlarından yapılmaktadır. Burgularına kulak adı verilir. Yayın çubuğu genellikle gül ve şimşir ağaçlarından yapılır. Yayına at kuyruğu kılları bağlanmaktadır. Perde bağı yoktur. Genellikle sol - do - fa, do - fa - sib, la - re - sol sesleri ile düzenlenir. Ezgi zil telinde çalınmakta, diğer tellere boş olarak yay çekilir.


    Kaval
    Nefesli (üflemeli) çalgılar gurubuna girer.

    Dilli ve dilsiz şekilleri bulunmaktadır. Her iki grup da kendi içerisinde diatonik ve kromatik perdeli biçiminde sınıflandırılır. Ön yüzeyde yedi, arka yüzeyde bir olmak üzere sekiz perde deliği vardır. Genelde tek parçadan oluşmakla birlikte, birbirine geçen ve taşımada kolaylık sağlayan üç parçalı kırma kaval örneği de görülmüştür. Erik, Gül, Davulga, Sandal gibi bir çok ağaçtan yapılabilmektedir.
    “İzmir ili Bergama ilçesi Tavukçukuru köyünde, yörede yaygın bir biçimde kullanılan kırma kaval örneği görülmüştür. Davulga ağacından yapılan kaval, üç parçadan oluşmaktadır.


    Kaşık
    Tahta çapmalı ritim çalgılar gurubuna girer.

    Özellikle şimşir ağacından yapılanı makbuldür. Sap kısımları parmaklar arasına alınır, oval kısımları ise sırta gelecek şekilde avuç içine alınarak çalınmaktadır. Bunun dışında farklı tutuş biçimleri de vardır. Bursa çevresinde sapın sonunda oyma tekniği ile hareketli parçacıklar oluşturulmuş ve buna tongurdaklı kaşık adı verilmiştir.


    Mey
    Kamışlı nefesli (üflemeli) çalgılar sınıfına girer.

    Erik ağacından yapılanı makbul sayılan mey, halk çalgılarımız içinde önemli bir yer tutar. Balaban diye de adlandırılan Orta Asya Kökenli bir çalgıdır. Büyüklüklerine göre,Ana, Orta ve Cura Mey olarak sınıflandırılır.Daha çok kapalı ortamlarda, oda toplantılarında düğün ve eğlencelerde kullanılan bir çalgı olup, Doğu Anadolu’da Erzurum, Kars, Iğdır,Hakkari, Ardahan, Artvin, Bayburt Gümüşhane, Van ve Ağrı gibi yörelerimizde oldukça yaygındır. Tok ve mistik bir ses rengine sahip olan mey’in yedi üstte bir altta olmak üzere sekiz ses deliği vardır. Özel bir yöntemle yassılaştırılan kamış, kıskaç ve gövdeden meydana gelir. Kıskacın kamış üzerinde aşağı veya yukarı doğru itilmesiyle yaklaşık bir perdelik ses değişimi yapılabilmekte ve özelliği ile çalgı gruplarına hemen uyum sağlayabilmektedir. Zurna gibi kesintisiz üfleme tekniği ile çalınır. Halk arasında bu tekniği geliştirmek amacıyla, su dolu bardağa pipet ya da ince kamışla hava üflenmesi, kabarcıkların kesintisiz sürdürülmeye çalışılması yaygın bir uygulamadır


    Nağara (Koltuk Davulu)
    Bagetsiz vurmalı Rtim çalgılar sınıfına girer.

    Daire biçimindeki ağaç kasnağa deri gerilmiş çemberlerin, çapraz bağ ile bağlanması sonucu elde edilir.Koltuk altına alınarak ve ellerle vurularak çalınmaktadır. Normal davula göre daha uzundur. Çapı ise normal davuldan daha küçüktür.


    Sipsi
    Kamışlı nefesli (üflemeli) çalgılar gurubuna girer.

    Yörelere göre kaval, düdük, çoban düdüğü gibi adlar verilen dilli ve doğrudan üflemeli çalgımızdır. Orta Toroslardan başlayarak Ege bölgesini de içine alan bir alanda yaygın olarak çalınır. Boğaz, Gurbet, Teke, Zeybek ezgileri seslendirilir. Genellikle kamıştan yapılır ve iki parçalıdır. Borusu kemik ve ağaçtan yapılanları da vardır. Altta bir, üstte beş, altı ya da yedi delik olanları bulunur. . Kuvvetli bir nefesle çalınır. Gür bir sesi vardır.


    Tulum
    Hava depolu nefesli (üflemeli) çalgılar gurubuna girer.

    Rize, Artvin Kars, Ağrı gibi Kuzeydoğu Anadolu yörelerimizde yaygın olan hava depolu üfleme çalgısıdır çalgıdır. Lülük (goda), Gövde ve Nav olmak üzere üç bölümden oluşur. Oğlak derisinin tüyleri temizlenir, ayakları yukardan kesilir, hava kaçırmaması amacıyla arka ayaklar ve ön ayaklardan biri özel bir bağlama yöntemi ile sıkıca bağlanır. Diğer ayağa bir tür çifte düdük eklenir. Düdüklerden birisi süreğen ses elde etmeye yarayan bir veya iki perdeli diğeri ise sipsi (dillik) adı verilen beş perdelidir ve ezgi çalınır. Parlak, etkileyici bir ses rengine sahiptir. Bazı yörelerde Tulum, Tulum Zurna, Gayda, Kayda gibi adlar verilmektedir.


    Zil
    Metal çapmalı ritim çalgılar gurubuna girer.

    Sarı pirinçten yapılan, yassı tabak biçiminde, iki parçalı bir çalgıdır. Hafif çıkıntılı olan orta kısmında açılan deliklere geçirilen tasmalardan tutularak çalınır.


    Zilli Maşa
    Metal çarpmalı rtim çalgılar gurubuna girer.

    Maşa biçimindeki iki ana kolun uçlarına yerleştirilen karşılıklı zillerden oluşur. Kollar kapandıkça ziller üst üste gelerek ses çıkartmaktadır. Genelde kadınlar arasındaki eğlencelerde kullanılır.


    Zurna
    Kamışlı nefesli (üflemeli) çalgılar gurubuna girer.

    Üflemeli halk çalgılarımızın başında gelen zurna, çoğun davul ile birlikte düşünülür. Oyun eşlik çalgısı olması nedeniyle açık hava çalgısı olarak adlandırılan zurnanın geçmişi Orta Asya’ya dayandırılır.Boylarına göre kaba, orta ve cura (zil) zurna olmak üzere üçe gruba ayrılır. Erik, zerdali, şimşir, ceviz ve zeytin ağaçlarından yapılır. Önde yedi, arkada bir perde deliği bulunur. Ayrıca kalak kısmında yedi adet (bazı seslendiriciler birkaçını sonradan kapatabilmektedir) şeytan ya da cin deliği bulunur. Özel bir solukalma tekniği ile çalınır. Trakya Ege gibi yörelerde kaba, Karadeniz yöresinde ise cura zurnalar kullanılır. Orta zurna ise her yörede yaygındır.
    Üç kısımdan oluşur: Kamışın yumuşatılıp ezilmesi ve kısmen yontulmasıyla elde edilen Düdük (sipsi-nezik) ince bir boruya geçmekte, nefes alma tekniğinin uygulanmasında kullanılan sedeften yapılmış, yuvarlak ve geniş bir yüzey olan Avurtlak dan (avurtluk) sonra üzerinde perde deliklerinin de bulunduğu kalak (boru, gövde) bölümü gelmektedir.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: HALK MÜZİĞİ

          Kategori: Müzik

          Konuyu Baslatan: -

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 2454


Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş