Bilinç ve Bilinçaltı Nedir? İnsan Psikolojisine Etkileri Nelerdir? Bilinç Nedir Bilinçaltı Nedir ? Bilinç ile bilinçaltını karşılaştırdığımızda bilinçaltının, varoluşumuzun en ufak ayrıntılarını dahi içinde barındıran olağanüstü ve kusursuz bir belleğe sahip olduğunu görürüz. Bu anlamda bilince göre daha güvenilirdir. Aynı zamanda bilinçaltı, söylenenleri sorgulamaksızın kabullenen ve kolayca yönetilebilen bir yapıya sahiptir. Her birey farklı alışkanlık ve inanışları, istek ve arzuları,

Bu konu 4751 kez görüntülendi 1 yorum aldı ...
Bilinç ve Bilinçaltı Nedir? İnsan Psikolojisine Etkileri Nelerdir? 4751 Reviews

    Konuyu değerlendir: Bilinç ve Bilinçaltı Nedir? İnsan Psikolojisine Etkileri Nelerdir?

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 4751 kez incelendi.

  1. #1
    Dygsuz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    30.07.2008
    Mesajlar
    10.793
    Konular
    3263
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    3
    Tecrübe Puanı
    1048
    @Dygsuz

    Standart Bilinç ve Bilinçaltı Nedir? İnsan Psikolojisine Etkileri Nelerdir?

    Bilinç ve Bilinçaltı Nedir? İnsan Psikolojisine Etkileri Nelerdir?
    Bilinç Nedir Bilinçaltı Nedir ?


    Bilinç ile bilinçaltını karşılaştırdığımızda bilinçaltının, varoluşumuzun en ufak ayrıntılarını dahi içinde barındıran olağanüstü ve kusursuz bir belleğe sahip olduğunu görürüz. Bu anlamda bilince göre daha güvenilirdir. Aynı zamanda bilinçaltı, söylenenleri sorgulamaksızın kabullenen ve kolayca yönetilebilen bir yapıya sahiptir. Her birey farklı alışkanlık ve inanışları, istek ve arzuları, korku ve endişeyi bilinçaltına iter. Bu nedenle Bilinçaltı subjektiftir. Bilinç ise daha objektif ve nesneldir denilebilir. Bilinç; mantıklı, sorgulayıcı, dirençli, kritik eden bir işleyişe sahiptir.

    Doğduğunuz andan itibaren size söylenen her sözcük doğrudan bilinçaltına gitmektedir. Kendi yemeğini yemek isteyen çocuğa ‘’dur dökersin, beceremezsin! ’’ ,’’ Dokunma kırarsın ’’ … gibi cümleler gençlik ve yetişkinlik dönemlerinde becerememe, cesaret edememe, özgüvenini kaybetme gibi davranışlarımızın temelini oluştururlar. Bu nedenle çocuğun yaşamının ilk yılları çok çok önemlidir. Bu yüzden izlediğimiz, okuduğumuz, gördüğümüz herşey bilinçaltımız tarafından kaydedilir ve sorunlu bir bebeklik herzaman sorunlu bir gençlik ve erişkinliğe neden olur.

    Bilinçaltına yerleşen bu bilgiler, çocuğu tüm hayatı boyunca etkiler. Bilinçaltı kendisine gönderilen her şeyi kabul eder. Bilinçaltı değerlerimizi, inançlarımızı depolar, beden fonksiyonlarımızı kontrol eder. Akıl yürütmez. Hayal ,gerçek ayrımı yapmadan her şeyi gerçek gibi algılayarak hareket eder. Bilinçaltına yerleşen bilgiler tüm yaşamı etkileyen davranışlarımıza yön veren temel esasları oluştururlar. Bireyin edinmiş olduğu bu çarpıtılmış düşünüş , inanış ve davranış kalıplarını ; olumlu inanış, düşünüş ve davranış kalıpları haline getirmek için bilinçaltının Hipnoz ve Hipnoterapi ile yeniden yapılandırılması gerekir.

    Öyle insanlar vardır ki yaşamlarının gerçek anlamı gerçek önemleri bilinçantındadır. Bilinçli zihinleri aldatmadan ve yanılgıdan ibarettir.
    Carl Gustav Jung

    En parlak gelecek unutulmuş geçmişin üzerine bina edilecektir. Geçmiş başarısızlıklar ve kalp kırıklıklarını bırakmadan hayatta ileri gidemezsiniz..


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Bilinç ve Bilinçaltı Nedir? İnsan Psikolojisine Etkileri Nelerdir?

          Kategori: Psikoloji

          Konuyu Baslatan: Dygsuz

          Cevaplar: 1

          Görüntüleme: 4751


  2. #2
    Aydın - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    01.11.2009
    Mesajlar
    221
    Konular
    53
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    100
    @Aydın

    Standart

    bu konuya değinmen ne güzel olmuş. rumuzunun aksine hep duygulu işlerle ilgilisin. ironi olsun diye mi bu rumuzu seçtin?
    neyse, şaka bir yana bu bilinç ve bilinçaltı (bilinçdışı?) konusu biraz karışık. henüz "bilinç" kavramı yeterince anlaşılmamışken "bilinç" in altı ya da üstü nasıl bilinir diye yaklaşan yazarlar da var. tartışmalar muhtelif. bir de Jung "bilinçaltı" kavramını hiç kullanmaz, hatta karşı çıkar, yerine "bilinçdışı" kavramını tercih eder.

    ben de yakınlarda "bilinç" ile ilgili bir derleme makale hazırlamıştım. izninle burada paylaşmak istiyorum. konuya bir yaklaşım sağlayabilir.

    bilinç

    kavram olarak iki farklı düzlemde ele alınmaktadır. birincisi, fizyolojik anlamda uyanık olmayı (ingilizcede consciousness) yani fiziksel çevreyle yeterli iletişim kurmayı ifade eder. ikincisi, iletişimde bulunduğumuz fiziksel dünyaya ilişkin öznel farkındalık durumumuzu (ingilizcede awareness) yani daha geniş kapsamda düşünsel faaliyetlerimizi ifade eder. burada, birinci anlamı yer yer vurgulamakla birlikte, daha çok ikinci anlamı üzerinde durmaya çalışacağım.

    bu yazının, kendisini ele almadan önce, "bilinçaltı" kavramının ne olup olmadığına ilişkin bize bilimsel bir zemin hazırlayacağını umuyorum.

    bu kavramın üzerinde tartışılan yanlarından önce, üzerinde anlaşma sağlanmış yanlarına bakalım: birincisi, "farkındalık" öznel bir durumdur; başkalarına doğrudan aktarılması zordur. ikincisi, bilinç, teklik ve bütünlük duygusu içerir. farklı ve çelişkili görünen (burada paradoksal deyimi daha uygun) bilgilerin, sadece "an"ın değil, geçmiş ve gelecek tasarımının bütünlüğünü de içeren akıcılığı içerisinde kendini gösterir. üçüncüsü, dış dünyadan nisbeten bağımsız bir biçimde, öznel ve sonsuz bağlantılılık içerisindeymiş gibi görünen zihnimizin bir fonksiyonunu ifade eder.

    nörobilimler penceresinden bakıldığında, dil, duygu, hayal ve rüya gibi fenomenlere dayanarak açıklamalar ileri süren teoriler, henüz "varsayımsal" kalmaktadır. bu ihtiyatlı duruşun arkasında, bu yaklaşımların kesin olarak yalanlanmasından çok, pek çoğunu henüz kanıtlanamamış olması yatmaktadır.

    bugün için elimizde neler var?

    temel fenomenler

    1-körgörüş

    "ihmal sendromu" diye de bilinir. beynin sağ yarım küresi tedavi gerekçesiyle geniş ölçüde alınmış (ya da hasarlanmış) bireylerdeki bulgulara dayanır. bunlar, (çapraz bağlantı nedeniyle) sol birincil görme alanını kaybetmiş kişilerdir. bu kişilere bir nesne gösterildiğinde sol görme alanında bulunan görüntüleri algılayamazlar ve nesneye dair "eksik" tanımlama yaparlar.hatta, gördüklerini resmetmeleri istendiğinde, şuna benzer bir resim çizerler:


    [Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]


    buna rağmen, bu kişilerin sol görme alanına bir ışık tutulduğunda ve bu ışığın yerini belirlemeleri istendiğinde, büyük ölçüde doğru bilmişlerdir. ek olarak, bir artı işaretini, bir çemberden ayırt edebildikleri de gözlenmiştir. ancak, gördüklerinin farkında olmadan! yani sorulduğunda "'hiçbir şey görmediklerini"' söylemektedirler..

    bu fenomen kesin bir biçimde açıklanamamakla birlikte, görüntülerin, görme alanında değilse de farklı bazı beyin alanlarına etki yaptığı, ve bu alanların motor bölgelere uyarı sağlayacak kadar güçlü bir uyarı ortaya çıkarabildikleri, fakat "bilinç" oluşturacak kadar güçlü uyarı ortaya çıkaramadığı biçiminde bir "varsayıma" bağlanmıştır.

    2-çevrim-içi ve bilinçli görsel sistem

    sporcuların hızlı olmalarının önemli olduğu durumlarda, birçok gözlem, sporcunun yapacağı hareketin bilincine ulaşmadan "önce" isabetli bir biçimde harekete geçebildiklerini göstermiştir. (en son atletizmde 100 metre rekoru saniyenin yüzde onu kadar bir farkla kırıldı ve bu büyük bir "fark" olarak yorumlandı). buna benzer daneyimler, bu kadar dikkati çekmese bile, her birimizin gündelik pratiğinde vardır (sezgi?: oraya sonra geleceğiz).

    bu durumu, görsel (ya da diğer) deneyimlerimiz ile, bunun "farkındalığı"nı sağlayan sistemlerin ayrı sistemler olduğunu ileri süren "varsayımlarla" açıklayan teorisyenler vardır. bu yaklaşıma göre, görsel merkezlerden "bilince" ulaşan yol nisbeten uzundur (görme merkezimizin kafamızın en arkasında bulunan yerleşimine atfen). bundan daha hızlı olması muhtemel bazı "alternatif" yolların (gören sistem) olması muhtemeldir.

    bu noktada çevrim içi sistemle, "'gören sistem"' arasındaki bazı farklılıkları belirtmek yararlı olacak:

    çevrim içi sistem:

    basit olmak zorunda
    stereotipik (basmakalıp)
    çok kısa
    ego merkezli
    algısal illüzyonlara kapalı
    bilimçli değil

    gören sistem:

    karmaşık olabilir
    çok sayıda olsı tepkiye açık
    uzun olabilir
    nesne merkezli
    illüzyonlara açık
    bilinçli

    bu iki ayrı sistemin bulunduğuna ait en önemli dayanak, karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu beyninde önemli derecede hasar oluşmuş bir olguya ilişkindir: bu kişi kendisine gösterilen nesnelerin rengini ve dokusunu tanıyabilmektedir. fakat şeklini ve yönelimini ayırt edememekte, ne olduklarını bilememektedir. kendisine doğru fırlatılan bir nesneyi tutabilmekte, fakat nereden geldiğini farkedemediğini söylemektedir. bir başka olgudaysa farklı olarak, nesneleri tanıyabilmekte, fakat onu "'alması"' istendiğinde, uzanıp almakta "'koordinasyon"' sorunu yaşamakta ve beceriksiz davranmaktadır.

    bu iki olgudan hareketle elde edilen sonuçlar, bir nesneyi "'tanımak"' ile, onu koordineli bir biçimde "'manipüle etmek"' konusunda iki ayrı sistemin devrede olduğudur. sonuç olarak, hedefe yönelik bir davranışta, her iki sistemin de tam bir yeterliliğe sahip olması gerekmektedir. biri hedefe yönelmenin "'anlamlılığı"' ile ilgiliyken, diğeri, bu eylemi gerçekleştirecek "'motor kalıplara"' ihtiyaç duymaktadır.

    3-dikkat ve bilinç

    farkındalıkla dikkatin yakın ilşkili olduğunu, hatta aynı şey olduğunu söyleyen birçok araştırmacının bulunmasına rağmen, bu iki işlevin birbirinden bağımsız olabildiğini gösteren bulgular vardır. yani dikkat etmeden farkında olabilmemiz ve farkında olmadan dikkat edebilmemiz mümkündür.

    seçici dikkat iç kaynaklı (yukarıdan aşağı) ve dış kaynaklı (aşağıdan yukarıya) etkilerle oluşabilir. dış kaynaklı olan, yıldırım, çığlık gibi şiddetli bir uyarıcıdır, bunlar daha çok dikkatimizi "'çeker"'. iç kaynaklı olan ise, bilgi işlem devrelerimizi harekete geçirerek bir nesne ya da konuya "'odaklanma"' biçimindedir. bazı araştırmacılar, uyaranın niteliğine göre dikkatin, bilinç dışında, bilinç öncesinde ve bilinç düzeyinde diye tanımladıkları üç farklı biçimde işlendiğini önermektedirler.

    seçici dikkat mekanizmasının dört ayrı bileşeni olduğu öne sürülmektedir: birincisi, dikkatin (bir önceki odaktan) çekilmesi; ikincisi, yeni odağa hareket etmesi; üçüncüsü, yeni duruma odaklanması; ve dördüncüsü, dikkatin sürdürülmesidir.

    4-dikkatin hücresel temelleri

    gözlerimizi bir noktaya odaklayıp baktığımızda, "'net"' olarak ayrıntılarını seçtiğimiz alan, kolumuzu uzatıp başparmağımıza baktığımızda gördüğümüz "'başparmağımızın ucu kadar"' bir alandır. aynı zamanda, tek hücre çalışmalarında beynimizde, göz hareketlerinden daha hızlı bir dikkat mekanizmasının olduğu gösterilmiştir. ek olarak, odaklandığımız noktada beliren bir değişikliğe karşı, odağın dışında kalan bölgede ortaya çıkan değişikliklere beynin farklı merkezlerinin farklı düzeylerde tepki verdiği saptanmıştır. daha ilginç olan, odakta bulunan görüntüler, (retinanın foveasından beyne iletilir) saniyede 3 ila 5 uyarı verirken, odağın çevresindeki alanlardan saniyede 90 uyarı iletilebilmektedir. bu son bulguyu, "'farkında olmadan dikkat"' olgusu tartışmaları için rezervde tutmakta fayda var.

    5-dikkat, bağlanma problemi ve bilinç

    algıladığımız bir nesneye ilşkin hareket, derinlik, yönelim, renk ya da ses özelliklerinin beynimizde farklı bölgelerde ayrı ayrı işlendiği bilinmektedir. peki bizim tasavvurumuzda, bu nesneye ait farklı özellikler nasıl birbirleriyle bağlanıp tek bir temsilde birleşebiliyorlar? bu soru "'bağlanma problemi"' olarak tanımlanmıştır.

    bu soruya karşılık olmak üzere ortaya atılan "'spot ışığı"' teorisine göre, beyinde bir mekanizma, nesneye ait bilgileri toparlamak üzere görme alanını bir spot ışığı gibi taramakta ve bu sayede o nesneye ilişkin bilgiler bulunarak birleştirilmektedir. odaklanmış dikkatin, bağlanma probleminin çözümünde önemli bir rol oynadığına ilişkin kanıtlar, iki defa felç geçirmiş bir olgunun bulgularına dayandırılmıştır. her iki beyin yarımküresinin ön-üst kısımları (parietal) hasar görmüş bu olgu, çeşitli görme bozukluklarının yanısıra, nesnelerin yerini eliyle ya da sözel olarak saptayamama ve aynı anda birden fazla nesneyi algılayamama belirtileri göstermekteydi. daha da önemlisi, aynı nesneye ait renk ve şekil özelliklerini bağlantılandıramıyordu. kendisine örneğin iki farklı renkte ve şekilde nesneler gösterildiğinde, hangi rengin hangi şekle ait olduğunu ayırt edmiyordu. hatta hangisinin sağda hangisinin solda olduğunu bile söyleyemiyordu.

    bu tipik bağlanma problemi gösteren olgudan hareketle, nesneye ait farklı özelliklere tepki veren farklı hücrelerin senkronize olarak ateşlendikleri, bu senkronizasyonun, söz konusu özelliklerin aynı nesneye ait olduğu bilgisini oluşturduğu öne sürülmüştür. kedi ve maymunlarda nesnelere verdikleri tepkilerin değerlendirildiği bir deneyde elde edilen sonuçlar bu görüşü destekler niteliktedir.

    gelinen noktada, bu bulgulardan esinlenerek, bilincin oluşmasındaki nöronal mekanizmanın bu "'senkronize ateşlenme"' temelinde teklik, bütünlük, zaman içinde akıcılık gibi özelliklerini ortaya çıkarabileceği önerilmektedir.

    bilinç beynimizin neresinde?

    bizim beynimize ulaşan uyarılar, doğrudan bir farkındalığa mı yol açar, yoksa farkındalık, bağlı diğer alanlara giden iletilerle ek bazı işlemlerin sonucu olarak mı ortaya çıkar? bu soruya karşılık bulmak üzere yapılan bir dizi deney, uyarıların ilk gittiği birincil alanların bilinç oluşturmaya yetmediği sonucuna varmışlardır. ek olarak, şiddetli uyaranların (örneğin güçlü bir ışık kaynağına bakmak) o alanda geçici bir algı ketlenmesi (körlük) oluşturduğu bilinmektedir. ard-imge olarak adlandırılan bu etki, ekranda sürekli olarak yatay seyirli bir ışığı takip etmekte olan bir deneğin, ardışık gelen bazı ışık geçişlerini algılamakta zorlanmasına neden olur. ama yatay ışığın hemen ardından gönderilen dikey yönelimli bir ışık geçişini hemen algılayabilir. göz kırpma sırasında odaklandığımız nesnenin algılanmasında genellikle bir kesikliğin oluşmaması da aynı etki nedeniyledir.

    binoküler rekabet

    sağ ve sol göze ayrı ayrı nesneler gösterildiğinde, beynimizde bu nesnelerin bir karışımı yerine, bu iki nesneyi dönüşümlü olarak algılama durumu gerçekleşir. burada "'bilincin"' bir "'düzeltme"' yapıyor olması muhtemeldir. maymunlarda yapılan benzer çalışmalarda, maymunların bu algısal dönüşümden etkilenmediklerini, nesnelerin biçim ve oryantasyonlarına tepki verdiklerini göstermiştir ("'bilincin düzeltici özelliği"' burada çalışmıyor gibi görünmektedir).

    birincil görme alanlarıyla bilincin ilişkisi

    beynin sınırlı alanlarında ortaya çıkan hasarlanmalar, bir işlevin çeşitli özelliklerinin korunarak, belirli bazı algı biçimlerinin bozulması ile sonuçlanır. sadece renk, sadece hareket, sadece derinlik algısının kaybı gibi.. insanda sadece "'insan yüzlerini tanımaya"' özelleşmiş hücre topluluklarının bulunduğu da vaka çalışmalarında gözlenmiştir.

    bu konuyla ilgili iki farklı çalışmanın sonuçları özellikle dikkate değerdir: biri, farklı geometrik şekilleri zihninde tasarlaması ve bu şekli döndürmeleri istenen bir grupta saptanan nöronal ateşlenme bölgeleri ile, aynı gruba bu sefer bir insan yüzünü hatırlayıp onu döndürmesi istendiğinde ateşlenen bölgelerinin farklı olmasıdır. daha ilgi çekici olarak ikincisi, altı aylığa kadar olan bebeklerde, gösterilen aynı cins hayvan yüzlerinde, her bir resim için ayrı tepki verdikleri, bu bebekler altı aydan daha büyük hale geldiklerinde ise, sadece "'ayı"' ya da "'maymun"' olarak farklı tepki verdikleri ve fakat aynı cins hayvanların yüzlerini ayırt etme "'yeteneklerinin"' kaybolduğunun gözlenmesidir.

    halisünasyonlar

    dış uyaranlardan bağımsız olarak ortaya çıkan görsel, işitsel vb. algılardır. klinik hastalık tablolarında çoğu kez bu algı dış uyaranların varlığı ile ifade edise de (varsanı), nörobilimlerde bu, birincil görme alanındaki ateşlemenin artışı olarak izah edilmiştir. burada kaynak ne olursa olsun (dışsal ya da içsel), uyarılar bağlantılı oldukları daha alt sistemlere ulaştıklarında, oradaki tepkiler, algının "'gerçek"' olduğu üzerinden hareket eder. ve bilinç bu seviyelerde kuruluyor olabilir..

    beynimizin üst-ön lobu ve bilinç

    birincil görme alanlarıyla üst-ön beyin bölgemizin ortaya çıkardığı bilinç durumu niteliksel olarak farklı görünmektedir. birincil alanların sınırlı hasarlarında işlevlerin kısmi olarak ortadan kalktığını gösteren gözlemlerden söz ettik. iş üst (parietal) kısım hasarlarına gelince, durum farklılaşmaya başlıyor. tek taraflı üst beyin hasarlarında, bir nesne doğru olarak tanımlanabilirken, iki ayrı nesne iki görme alanına ayrı ayrı gösterildiğinde, hasarlı bölgede algılanması beklenen nesne (birincil merkezler sağlam olduğu durumda) tümden algılanmıyor. (tam farkındalık kaybı). benzer biçimde, yukarıda sözü edilen dönüşümlü algı sistemleri de bu bölgelerin hasarında düzgün çalışmıyor. yapılan daha başka çalışmaların da ışığında, bu üst-ön bölgelerin (parietal ve frontal) birincil alanlarda oluşan imgelerin, yeniden tasarımlandığı (bilinç?) bir işleve sahip olduğuna işaret etmektedir.

    beynimizin ön bölgesine dair bir başka ve literatürde çok atıf yapılmış olan olgu, phineas gage'in hikayesidir. (olay 1850'lerde geçiyor). çok kısa olarak bahsedersek, bir yol işçisi olan bu kişinin, kayalara demir çubukla dinamit sıkıştırırken bir kaza sonucu oluşan patlama esnasında suratından giren bir metrelik demir çubuk kafasından çıkıyor. demir çubuk 100 metre ileride bulunuyor. suratıyla beraber beyin ön lobu tamamen parçalanıyor. zamanın koşullarında, dönemin ünlü bir cerrahı tarafından tedaviye alınıyor mucizevi bir biçimde "'iyileşiyor"'. bütün bedensel ve zihinsel faaliyetleri de "'yerinde"' görünüyor. birçok yerlerde geziyor ve çeşitli işlerde çalışmaya devam ediyor. önemli bir değişiklik, "'karakterinde"' ortaya çıkıyor. önceki halinden farklı olarak, geçimsiz, istikrarsız, düşüncesiz bir kişiliğe bürünüyor. tam bir sosyal uyumsuzluk örneği sergiliyor ve yıllar sonra bir ayyaş olarak yaşamını noktalıyor. yüzelli yıldan fazla bir zamandır, bu olgudan elde edilen bilgiler büyük oranda geçerliliğini sürdürnektedir..

    aydın
    Konu Aydın tarafından (10.11.2009 Saat 11:43 ) değiş;tirilmiş;tir. Sebep: düzeltme

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş