Küçüksünüzdür ve çekingen… Ne yapacağınızı bilemezsiniz. Belki saçmalar belki de sakin sakin oturursunuz. Sonra ilk “Merhaba” gelir. Daha sonra ondan bundan, havadan sudan…
Ve…
Yıllar geçmiştir. Çok yakın iki arkadaş, dost veya “kardeş” dediğiniz birer can yoldaşı olmuşsunuzdur. Beraber ağlayıp, beraber gülersiniz. Bir sorun varsa diğerine koşar, onu paylaşırsınız. İyi günde de kötü gündede, nerede ve nasıl olursa olsun, sırt sırta durursunuz…
Benim dostluktan anladığım budur ve bu şekilde arkadaşım olan, “dostum” dediğim insanlar zaten iki veya üç tanedir. Fakat günü gelirde birgün o arkadaşınız sorunlarını size yansıtmamak adına, sizin canınızı sıkacak bir şeyler yaparsa, sizinle sorunlarını ve heyecanlarını paylaşmayı keserse işte bu çok koyuyor insana. Aynı kavgada dayak yediğiniz, aynı masada yemek yediğiniz, kardeşinizden öte sevdiğiniz insanlar sizi “arkadan vurunca”, afallıyor ve üzülüyorsunuz. Kötü. Çok kötü bir his aslında.
Umarım herkes birgün kendine gelir. Ama yine umarım ki; bazı insanlar kendilerine geldiğinde, arkadaşları veya dostları da bıraktığı yerde olsun.