Kars şehri, Ani harabelerinin yaklaşık 50 km kuzeybatısındadır. Yerleşim alanı olarak Kars, Ani'den muhtemelen daha eskidir ve Ani'nin aksine, Kars hiç bir zaman terk edilmemiştir. Bu yerleşimin sürekliliği, Kars'ta çok daha az sayıda Ortaçağ Ermeni tarihi yapısının günümüze gelmesinin ancak aynı zamanda çok daha geniş bir dönemden binaların olmasının nedenidir. Gelecekte bu sitenin Kars hakkında daha ayrıntılı bilgiye sahip olması söz konusu olabilir; bunların arasında, Ortaçağ kalesi, 19uncu

Bu konu 1748 kez görüntülendi 0 yorum aldı ...
KARS TARİHÇESİ 1748 Reviews

    Konuyu değerlendir: KARS TARİHÇESİ

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 1748 kez incelendi.

  1. #1
    GARAGIZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    31.07.2008
    Mesajlar
    2.041
    Konular
    545
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    675
    @GARAGIZ

    Standart KARS TARİHÇESİ

    Kars şehri, Ani harabelerinin yaklaşık 50 km kuzeybatısındadır. Yerleşim alanı olarak Kars, Ani'den muhtemelen daha eskidir ve Ani'nin aksine, Kars hiç bir zaman terk edilmemiştir. Bu yerleşimin sürekliliği, Kars'ta çok daha az sayıda Ortaçağ Ermeni tarihi yapısının günümüze gelmesinin ancak aynı zamanda çok daha geniş bir dönemden binaların olmasının nedenidir. Gelecekte bu sitenin Kars hakkında daha ayrıntılı bilgiye sahip olması söz konusu olabilir; bunların arasında, Ortaçağ kalesi, 19uncu yüzyıl istihkamı, Rus döneminde yapılmış mahalleler, vs.yi konu alan sayfalar da olabilir.

    Kars Tarihi
    928 ila 961 yılları arası gibi kısa bir dönem için, Kars, Ermeni Bagratid Krallığı'nın başkenti olmuştur ve bugün Havariler Kilisesi olarak bilinen Katedral'in inşası bu dönemde gerçekleşmiştir. Bagratid başkentinin Ani'ye naklinden kısa bir süre sonra, 963 yılında Kars, Ermenilerce Vannad olarak bilinen bölgenin adı altında bir bağımsız krallığın başkenti olmuştur. Bu krallık, Ani krallığından daha uzun ömürlü olacaktır.
    Selçukluların Ani'yi ele geçirmesinden sonra, 1064'te, Kars'ın son Ermeni kralı, şehrini Bizans'a teslim etmiştir ve karşılığında Amasya şehriyle kuzey Kilikya'da toprak almıştır. Bizans, Kars'ı savunmakta, Ani'de olduklarından daha başarılı olamamıştır ve şehri 1071'de Türklere kaybetmiştir. Kars'ın Türk nüfusu küçüktür, ama Erzurum emirlerinin desteğiyle şehri 1206'ya kadar, Gürcülerin Türk yöneticilerini çıkarana dek elinde tutabilmiştir. 1236'da Moğollar bölgeyi işgal etmiştir. Başka yerlerde olduğu gibi, Ermeni çoğunlu nüfusa muhtemelen geniş özerklik tanımışlardır: 1284'te, Kars'ı bir Ermeni prensinin yönettiği bilinir.

    Moğol İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra, 1534'te Osmanlı İmparatorluğu'na dahil edilmesine kadar, Kars, irili ufaklı Türk beyleri tarafından yönetilmiştir. 1579'da Osmanlılar, Acem saldırılarına karşı şehrin ve istihkamının geniş çaplı onarımına başlamıştır. 18inci yüzyılın ortalarından 19uncu yüzyılın başına kadar, İstanbul'un Kars üzerinde hakimiyeti o kadar zayıflamıştır ki, Kars paşaları yarı özerktir.

    Rusların 18inci yüzyıldan itibaren Kafkasları zapt etmesi, Müslüman muhacirlerin, özellikle de Çerkezlerin, Kars'a akın etmesine neden olmuştur. Kars, Osmanlı İmparatorluğu'nun doğu sınırını ve Erzurum yolunu koruyan stratejik ve ağır donanımlı bir sınır kasabası halini almıştır. O vakte kadar Ermeni nüfusu artık muhtemelen küçülmüştür ve Ermeni mahallesi eski kalenin batısında, ehir surlarının hemen altında olmalıymış, çünkü bu mahalde iki yıkık Ermeni kilisesi ve eski Ermeni mezarlığı vardır. Ruslar Kars'ı, 1828'de, yedi ay süren meşhur bir kuşatmanın ardından 1855'te ve yine 1877'de ele geçirmiştir. Bu defa şehir, onlarda kalmıştır.

    Müslüman halkın önemli bir kısmı, Rus egemenliğinde kalmamayı tercih edip 1877'den sonra şehri terk etmiştir. Ruslar, geri kalan Türk vatandaşlarına pek iyi davranmamıştır; bazı camiler yıkılmış, diğerleri ahır yapılmıştır, her ne kadar genel siyasetleri kasti ihmalkarlık olsa dahi. Halen Kars'ta kalan Müslümanlar,
    önceden Ermenilerin oturduğu mahallelere taşınmışa benzer. Ermeniler ise zamanla eski şehrin güneyine ızgara (kare) planlı, Avrupai binaların inşa edildiği yeni mahalleye geçmiştir ve eski şehir surlarının neredeyse tamamı yıktırılmıştır. Rus himayesindeki Ermenistan'ın başka bölgelerinden ve Osmanlı İmparatorluğu'nun zulmü ve katlinden kaçan Ermeniler akın etmiştir ve böylece Kars, birden bire zenginleşmiş ve genişlemiştir.

    Britanyalı gezgin Lynch, 1894'te Kars'ın nüfusunun 4,000 olduğunu yazmıştır (ve buna büyük garnizonu dahil etmemiştir), dağılım ise şöyledir: 2500 Ermeni, 850 Türk, 300 Rum, ve 250 Rus. 1913'te, kasabanın Ermeni nüfusu 10,200, Türk nüfusu ise 900'dür.

    19uncu yüzyılın sonuna doğru Kars ovası, Rusya'nın kendi bünyesinde hoş görülmeyen birçok tarikata, başta Protestan Hıristiyanlara ev sahipliği yapmıştır. Molokanlar olarak bilinen bir grubun mensuplarının varlıklarını halen Kars ve civarında sürdürdüğü farz olunur. Kimi Alman ve Estonyalı göçmenlerin torunları halen Kars bölgesinde yaşar, ve artık hiç biri kalmamış Rumlar da yaşarmış. Rusların Ermeni olmayanların Kars'a yerleşmelerine izin verme politikası, Ermeni nüfusunun artması ve zenginliğini kısıtlamak içindir. Lynch, Erivan civarında tarım yapılmayan toprakların çoğunun, bunları Ermenilere satmak veya kiralamak değil de Ruslara saklamak isteyen Rus yönetiminin elinde olduğunu iletir.

    Kars'ı geri almak, Osmanlı için Birinci Dünya Savaşı'nın ilk aylarının kilit askeri hedefidir, ancak hücum eden ordusu, Sarıkamış Muharebesinde ağır yenilgiye uğramıştır. Bu yenilgi, gerçekte Kars'ı boşaltmaya hazırlanan Ruslardan çok, kış ve plansızlık yüzünden olmuştur.


    Daha birçok muharebeden sonra, Rus kuvvetleri, Erzincan kadar batıya ilerlemeyi başarmıştır, ancak Rus ordusunun 1917 Devrimi'nden sonra geri çekilmesi, seyrek Ermeni birliklerini Osmanlı ordusunun kaçınılmaz karşı hücumuyla yüz yüze bırakmıştır. 1918'e doğru Osmanlı ordusu, yeni kurulmuş Ermenistan Cumhuriyeti'ni kasıp kavurur, 1918'in Nisan ayında Kars'ı ele geçirir ve Hazar Denizi kıyılarında Bakü'ye ulaşır.

    Diğer cephelerdeki yenilgiler, Osmanlı İmparatorluğu'nun teslim olmasına ve savaş-öncesi sınırlarına geri çekilmesine neden olmuştur. 1920'de bu defa Milliyetçiler saldırmıştır ve Kars (Ekim 1920'de) ve Alexandropol Türklerin eline geçmiştir. Saldırı, General Kazım Karabekir tarafından düzenlenmiştir. Kars tren istasyonunun dışında da Atatürk'ün değil, Kazım Karabekir'in heykelinin durması anlamlıdır.

    Kasım 1920'de Bolşevikler, Ermenistan Cumhuriyeti'nin kalan kısmını topraklarına ekler. Ermenistan'ın artık Sovyet "koruması" altında olmasıyla Türk hükûmeti, ilerlemesini durdurur, hatta ve hatta, Alexandropol de dahil olmak üzere, ele geçirdiği bazı toprakları terk eder. Bolşevikler, Türkiye Cumhuriyeti ile iyi ilişkide bulunmak istemektedir ve 1921'de, Kars, Sarıkamış, Iğdır, Kağızman, Ardahan, Artvin ve Oltu'yu Türkiye'ye devreden Kars Antlaşması imzalanır. Antlaşmanın imzalandığı tren vagonu, halen Kars Müzesi'ndedir.

    1920'de, ehrin Ermeni nüfusunun çoğu, yaklaşan Türk ordusunun korkusundan kaçmıştır. Geriye kalanlardan ise yüzlercesi tutuklanmış ve ardından ya idam edilmiş ya da Erzurum'a yol çalışmalarına esir işçi olarak gönderilmiştir. Halen hür olan Ermenilerin kalmak için bir nedenleri yoktur. Şehrin zaptından sonra Kars'ta hapsedilen Oliver Baldwin, şunları yazmıştır:

    "Eğer bir Türk, herhangi bir Ermeni kadını arzuluyorsa, yapması gereken tek şey, kocasını ihbar etmektir. Eğer kocası tutuklanmakta direnirse, derhal vurulur, ve bahane her zamankinin aynısıdır: 'Ermenilerin 1915'te Erzurum'u ele geçirdiğinde, bu adam benim emmi oğlunu öldürmüştür.' Gariban, ölü olduğu için 1915'te Amerika'da olduğunu ispatlayamazdı; böylece katil, serbest bırakılır ve suçu haklı intikam olarak işlenir.
    Yüzüğünü vermek istemeyen bir Ermeni öldürülmüştü, ve aynı bahane kullanılmış, aynı sonuç meydana gelmişti.
    Bu olaylar, benim Kars'ta bulunduğum zaman, günlük yaşamın bir parçasıydı, ama hepsi, Ermenistan'da Ermeni bırakmama ve bu bölgenin Türkiye'ye ait olmasını haklı çıkarma politikasının bir parçasıdır".

    Kars Antlaşması, geriye kalan Ermenilerin sürülmesini sağlamıştır. Reitlinger adında bir gezgin, 1931'de Kars'ı ziyaret eder ve şehrin çoğunu terk edilmiş ve harap görür, sivil nüfusu ise sadece birkaç yüzdür. 1960'ların sonlarına doğru nüfus 25,000'e yükselmiştir. Bugün resmi sayıma göre, aynı adı taşıyan ilinin başkenti Kars'ın nüfusu 78,000'dir.


    KARS KATEDRALİ
    Havariler Kilisesi (Surb Arak'elots)

    Tarihçe


    Katedral, Kars'ın eski Ortaçağ mahallinin batı kenarında, Kars nehrine bakan, biraz yüksek zemindedir. Eski gravürler, onu, Ortaçağ surlarının hemen içinde gösterir.
    Katedral'in, Bagratid döneminin çok önemli bir yapısı olmasına karşın, duvarlarında yazıt (kitabe) yoktur. Yazılar bir olasılıkla vardı ancak, binayı sonradan kullanan Müslümanlar tarafından sökülmüştür. Bütün Ortaçağ yazarları, ondan, "Katedral" diye bahseder. "Havariler" ismine, ilk defa 19uncu yüzyılda rastlanır ve bu ad kubbenin alnındaki on iki figürden esinlenmedir.

    10uncu yüzyıl Ermeni tarihçisi Stefanos Asoğik'e göre, 929-953 yılları arasında hükmeden Bagratid kralı Abas "...çelikle perdahlanmış taş bloklarla ... süslemeleri cenneti andıran yuvarlak kubbenin üzerine geldiği ... Kars kentinin kutsal Katedral'ini inşa ettirmiştir". Stefanos, devam edip, bunun, "...Anania Efendi'nin patrik tahtında oturduğu" zamanda olup bittiğini söyler. Anania, 943-967 yıllarında patriklik yapmıştır. Katedral'in inşası da, muhtemelen Abas'ın cülusundan kısa bir süre sonra başlamış ve 940'ların ortasına doğru bitirilmiştir.

    Katedral'in, Selçuklular'ın Kars'ı 1064'te almasından sonra yüzyıllarca boş bırakıldığına dair iddialar, yapının ihtişamına bakılırsa, akla yatacak gibi değildir. Taş duvarlardaki izlerden, batı cephesinde jamatun olduğu da varsayılabilir. Bunun 1064 öncesi olması olası değildir ve belki de 13üncü yüzyıla aittir.

    1579 yılında, Osmanlılar, bu kiliseyi cami yapmıştır. Ruslar'ın 1877'de Kars'ı almasıyla, kilise Rus Ortodoks kilisesine çevrilmiştir. Çoğunlukla Rus ordusunca kullanılmış ve "kale başkilisesi" olarak anılmıştır. Kuzey, güney ve batı girişlerinin önüne küçük revaklar ve de doğu duvarına bir "sacristy" (kiliseye ait eşyanın tutulduğu yer) yaptırılmıştır. Kilisenin içindeyse, apsise süslü taş oyması "iconostasis" yapılmış ve duvarlar boyanıp onlara yaldızlı boyayla süs yapılmış ve Kiril yazıları yazılmıştır. Daha sonra (1890'ların ortalarında mı?), Katedral'in hemen kuzeyine ince işli bir çan kulesi inşa edilmiştir. O sırada Rus Ortodoks kilisesi olarak kullanıldığı göz önünde bulundurulursa, Hağbat Ermeni manastırının 13üncü yüzyılda yapılmış çan kulesinin taklidi olmasına şaşılacaktır.

    Kars'ın 1918'de Türklerin eline geçmesiyle, Katedral yeniden camiye dönüştürülmüştür. 1919'da Türklerin Kars'ı terkiyle, kısa bir süre için ilk işlevi olan Ermeni kilisesi vazifesini görmüştür ancak, Kars'ın 1920'de yeniden Türk himayesine geçmesiyle bir daha camiye dönüştürülmüştür. Kars'taki çoğu Ermeni malları gibi, kiliseye de devlet tarafından el konmuştur. Bunu, kiliseyi yıkıp yerine okul inşa ettirmeyi tasarlayan Kars belediyesine devretmiştir. Ne iyi ki, bu plan gerçekleştirilmemiştir ama Ruslar'ın yaptırdığı çan kulesi yıktırılmıştır. 1950'lerde, kilise, benzin deposu, 1960 ve 1970'lerde ise müze olarak kullanılmıştır. Bundan sonra müze, yeni inşa edilmiş bir binaya taşınmıştır ve kilise kaderine terk edilmiştir. 1999'da, kiliseyi camiye çevirme çalışmalarına başlanmıştır.


    Yapının İncelemesi
    Kars Katedral'i, merkez planlı, kubbeli ve dört taraktonozlu(tetraconch)dur: üzerinde yuvarlak alın üstüne yerleştirilmiş kubbenin bulunduğu merkez kare neften dört apsis doğar. Zeminin kare planından kubbenin yuvarlaklığına geçiş, karenin her köşesinden çıkan köşe kemerleriyle gerçekleştirilmiştir. Yapı, kesili taş blokların yüzünü örttüğü moloz taşı kullanılmış beton çekirdekten ibarettir. İçerisi, alındaki on iki pencereyle ve her apsis ile kuzey ve güney apsislerini birleştiren duvarlardaki pencerelerle aydınlatılır. Güney ve doğu apsislerini birleştiren duvarlarda da (mazgal) yuvarlak pencereler vardır.

    Katedrali'nin tasarımı, Mastara'daki 7nci yüzyıl Aziz Yahya kilisesininkiyle çok benzeşmektedir.

    Altar apsisinin yanlarında, belki de şapel olan küçük odalar vardır. Rusların doğu yüzüne sacristy yaptıklarında, her odanın doğu ucuna bir birleştirici geçit açılmıştır. Bu yüzden, doğu duvarlarının düz mü çukur mu olduğu bilinmez. Sonraki Rus eklemelerini göstermeyen yukarıdaki çizim, duvarın çukur olduğunu kabul eder.


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: KARS TARİHÇESİ

          Kategori: Türk Tarihi

          Konuyu Baslatan: GARAGIZ

          Cevaplar: 0

          Görüntüleme: 1748


Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş