Zikrin canlı örneklerinden biri olan Kur’an okuma, büyük bir öneme sahiptir. Zikir ve Kur’an, insana öyle bir güç verir ki, insan bu güç sayesinde günaha düşmez. İnsanın kemal ve olgunluk yönünde ilerleyebilmesi için erdemleri kuşanması gerektiği gibi, ruhunu kötü huylardan arındırması da kaçınılmazdır. İşte bu bağlamda zikir ve Kur’an çok uygun bir etkendir. Yüce İslam Peygamberi (s.a.a), Ebuzer-i Gifari’ye hitab ettiği bir hadisinde, Kur’an okumayı ve yüce Allah’ı anmayı tavsiye ederek şöyle

Bu konu 3145 kez görüntülendi 6 yorum aldı ...
Kur’an Okumanın Önemi 3145 Reviews

    Konuyu değerlendir: Kur’an Okumanın Önemi

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 3145 kez incelendi.

  1. #1
    MELEKLIKIZI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    501
    Konular
    81
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    581
    @MELEKLIKIZI

    Standart Kur’an Okumanın Önemi

    Zikrin canlı örneklerinden biri olan Kur’an okuma, büyük bir öneme sahiptir. Zikir ve Kur’an, insana öyle bir güç verir ki, insan bu güç sayesinde günaha düşmez. İnsanın kemal ve olgunluk yönünde ilerleyebilmesi için erdemleri kuşanması gerektiği gibi, ruhunu kötü huylardan arındırması da kaçınılmazdır. İşte bu bağlamda zikir ve Kur’an çok uygun bir etkendir.
    Yüce İslam Peygamberi (s.a.a), Ebuzer-i Gifari’ye hitab ettiği bir hadisinde, Kur’an okumayı ve yüce Allah’ı anmayı tavsiye ederek şöyle buyurmaktadır:

    Ebuzer şöyle rivayet etmektedir: “Allah Resulünden (s.a.a), bana tavsiyede bulunmasını istedim.
    Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.a) buyurdu: "Allah’tan sakınmayı sana tavsiye ederim; çünkü Allah’tan sakınma, her şeyin başıdır."Daha fazla tavsiyede bulunmasını istedim.
    Allah Resulü (s.a.a) buyurdu: Çokca Kur’an oku ve Allah’ı zikret.Yine tavsiye etmesini istedim;
    ve Allah Resulü (s.a.a) buyurdu: "Uzun süreli susmaları seçmelisin."Başka tavsiyelerini istedim ve buyurdu:
    "Çok gülmekten sakın."Yine tavsiye istedim ve buyurdu:
    "Yoksulları sevmeli ve onlarla haşır-neşir olmalısın.Yine tavsiye etmesini istedim ve buyurdu:
    "Hakkı söyle, her ne kadar acı da olsa."Yine tavsiyede bulunmasını isteyince

    Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Allah yolunda (olduğun sürece) hiçbir kınayıcının kınamasından korkma.” Allah Resulü (s.a.a) bu yüce irfani reçetede bazı kilit noktaları Ebuzer’e tavsiye etmektedir:
    1-Takva edinme (Allah’tan sakınma)
    2-Kur’an okuma ve Allah’ı zikretme
    3-Uzun süreli suskunluk
    4-Gülmeyi azaltma
    5-Yoksulları sevme ve onlarla birlikte olma
    6-Hakkı söylemek ve hakka uymak
    7-Allah yolunda, düşüncesiz insanların kınmasından korkmamak [Bildiğiniz üzere bu reçetenin her bir maddesi, hacimli bir kitap konusunu teşkil etmektedir.]
    Kur’an okumanın öneminden dolayı namaz farz kılınmıştır. Gerçekte namazın farz oluş nedenlerinden biri, Kur’an’ın korunması ve okunmasıdır; Kur’an okumanın faydaları da namazın kılınmasıyla gerçekleşmiş olur.Bu bağlamda İmam Rıza’dan (a.s) rivayet edilen bir hadis şöyledir:
    “İnsanların namazda Kur’an okumaya emrolunmalarının nedeni Kur’an’ın terkedilmemesi, unutulmaması, zayi edilmemesi, korunması ve meçhul kalmamasıdır.
    Namazın sadece Hamd (Fatiha) sûresiyle başlamasının nedeni de Hamd (Fatiha) sûresindeki hayır ve hikmetin hiçbir sûrede ve hiçbir sözde mevcut olmayışıdır.

    Çünkü yüce Allah’ın ‘el-hamdu lillah’ buyruğu, kulları üzerine farz kıldığı şükrün yerine getirilişini ifade etmektedir.

    ‘Rabb’il alemîn’; Allah’ı birleme ve övgüdür ve O’ndan başka yaratıcı ve malik olmadığını ikrardır.

    ‘Er-Rahman’ir Rahîm’; yüce Allah’ın bütün varlıklara (bahşettiği) nimetleri hatırlatmaktadır.

    ‘Malik-i yevm’id din’; yeniden dirilişi, hesaba çekilişi ve yüce Allah’ın hem dünya ve hem de ahiretin maliki olduğunu kabullenmedir.

    ‘İyyake ne’budu’; hem Allah’a rağbet ve yakınlığı, hem de amellerin sadece Allah için olması gerektiğini ifade etmektedir.

    ‘İyyake nesteîn’; ibadette başarıyı, ilahi nimet ve yardımların idamesini talep etmektir.

    ‘İhdine’s sirat’el musteqim’; dinî hidayet, ilahi halata tutunma ve alemlerin Rabbini daha çok tanıma dileğidir.

    ‘Sirat’ellezine en’amte aleyhim’; hem istek ve dileğe vurgudur, hem de yüce Allah tarafından evliyalara verilen nimetlerin anılışıdır ve aynı zamanda da o nimetlere duyulan rağbeti gösterir.

    ‘Ğayr’il meğdubi aleyhim’; Allah’ı, emir ve yasaklarını hafifseyen inatçı kafirler zümresinde olmaktan Allah’a sığınmaktır.‘

    Ve le’d dâllîn’; bilinçsizce Allah’ın yolundan sapan ve iyi iş yaptığını zannedenlerden olmamak üzre Allah’a dayanmak ve tevekkül etmektir.
    Böylece Hamd (Fatiha) sûresi, hiçbir sûre ve kelamın içermediği dünya ve ahiret hayır ve hikmetlerini içermektedir.”Bu hadis-i şerif üzerinde yoğunlaşmak ve bazı noktalara değinmek gerekir:
    1-İmam Rıza’nın (a.s) ‘Bismillahirrahmanirrahim’ hakkında her hangi bir şey buyurmamasının nedeni, ‘Bismillahirrahmanirrahim’ cümlesinin her sûrede var oluşudur; her ne kadar her sûredeki ‘Bismillahirrahmanirrahim’ başlı başına bir ayettir ve kendine has bir manası vardır.

    2-Bu hadisin Hamd (Fatiha) sûresine getirdiği yorum itibariyle bu sûre, şu konuları içermektedir: Şükür, tevhid inancı, Allah’ın rab oluşu ve malikiyeti, yüce Allah’ın Rahmanî ve Rahimî nimetinin anılışı, ölüm sonrası dirilişe ve hesaba ikrar, yüce Allah’a yakın olma istek ve rağbeti, yalnız Allah için amel etme, ibadette başarıyı ve dinî hidayeti yüce Allah’tan dileme, Allah katından evliyalara verilen nimetlerin anılışı ve bu nimetlere duyulan meyil ve rağbet, sapıkların yol-yordamından sakınma.

    3-İmam Cafer-i Sadık (a.s), Hamd (Fatiha) sûresinin fazileti hakkında şöyle buyurmuştur: “Hamd sûresi yetmiş defa bir ölüye okunsa ve ölü de ruhunun geri gelmesiyle dirilecek olsa, buna şaşırmamak gerek.” Mufazzal b. Ömer şöyle rivayet etmektedir:

    “İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) huzuruna hasta birini getirdiler. İmam (a.s), hastaya hitapla buyurdu: Rengin neden böyle kaçmış, perişansın?Hasta dedi: Bir aydan beridir ki ateşim var.
    İmam (a.s) buyurdu: Gömleğinin düğmelerini aç ve gömleğini başına geçir; ezan ve ikame oku ve yedi defa da Hamd (Fatiha) sûresini oku!Hasta şahıs, İmamın (a.s) buyurduklarını yerine getirdi ve şifa buldu.”

    Amaca ulaşmak ve belaları defetmek için Cumartesi 70, Pazar 60, Pazartesi 50, Salı 40, Çarşamba 30, Perşembe 20 ve Cuma günü ise 10 defa Hamd (Fatiha) sûresi okunur.Hamd (Fatiha) sûresini hatmetmenin bir diğer yolu da şöyledir:

    Cuma gününden başlayarak 41 gün boyunca her gün 41 defa Hamd (Fatiha) sûresi okunur. Hamd sûresinin bitiminden sonra da 13 defa şu dua okunur: “Ya mufettihu fettih, ya muferricu ferric, ya musebbibu sebbib, ya museyyiru yessir, ya musehhilu sehhil, ya mutemmimu temmim.”


    Konu Bilgileri       Kaynak: www.azeribalasi.com

          Konu: Kur’an Okumanın Önemi

          Kategori: Dualar, Ayetler, Hadisler

          Konuyu Baslatan: MELEKLIKIZI

          Cevaplar: 6

          Görüntüleme: 3145

    -------------------------------------------------







    --------------------------------------------------



  2. #2
    MELEKLIKIZI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    501
    Konular
    81
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    581
    @MELEKLIKIZI

    Standart

    Yüce Peygamberimiz (s.a.a) hem şefaat edicidir ve hem de şikayetçi. Peygamberimiz (s.a.a), Kur’an’ı terkedenlerden ve itina göstermeyenlerden şikayetçi olacaktır. Kur’an-ı Kerim şöyle buyurmaktadır: “Ve Peygamber, yâ Rabbi dedi, bu kavmim, şu Kur'ân'ı ihmâl etti, terkedilmiş bir hale getirdi.”Ayette geçen “resul” kelimesi ile kastedilen şahıs, yine ayetteki Kur’an kelimesinin varlığı hasebiyle yüce İslam Peygamberidir (s.a.a). Ayet hakkında değinmem gereken bir diğer nokta da, kıyametin gerçekleşmesinin kesin olduğundan dolayı gelecek zaman kipi (yegulu) yerine, geçmiş zaman kipinin (gale) ayette kullanılmış olmasıdır. Bir başka hadis şöyle buyurmaktadır:
    “Kiyamet günü üç grup şikayetçi olacaktır: Bir toplumun içinde yaşayan, ancak ilminden ve amelinden faydalanılmayan alimler; layıkıyla kullanılmayan ve terkedilen camiiler; tilavet edilmeyen Kur’an-ı Kerim.”Aslında bu hadis, çok yüce bir irfanî noktaya temas etmektedir. Bahsi edilen nokta şöyle izah edilebilir:
    Din görüngesinde zaman, mekan ve Kur’an da dahil olmak üzere bütün varlıklar, insanların çoğunda mevcut olmayan masumâne bilinç, algı ve anlama gücüne sahiptirler.
    Bu esas doğrultusunda kıyamet günü zaman, mekan ve Kur’an’ın şahitliği geçerli ve makbuldür. Varlıkların tanıklığının Allah katından kabul edilişi ise, bu varlıkların dünyada olup biten olayları masumâne (hataya düşmeksizin) algıladıklarını kanıtlamaktadır.
    Hem yerde hem gökte olan her zerre

    Seninle konuşur her gün her gece

    Biz duyar, görürüz ve algılarız

    Namahrem sizlerle biz konuşmayız

    Cansızlığa doğru gidecekseniz

    Cansiz cana mahrem olamazsınız

    Cansızlıktan cana doğru can olun

    Her zerrenin zikir sesini duyun Kur’an Okumanın Getiri Ve Bereketleri Her zaman, her yerde, bütün hallerde ve özellikle de Kur’an’ın indiği mübarek ramazan ayında Kur’an okumak çok iyidir.İmam Muhammed-i Bakır (a.s) şöyle buyurmaktadır:“Her şeyin bir baharı vardır; Kur’an’ın baharı ise ramazan ayıdır.”[1]1- Kur’an-ı Kerim, insanı üstün melekler seviyesine yüceltir ve insan ile cehennem arasında engel olur. İmam Cafer-i Sadık (a.s) konuyla ilintili olarak şöyle buyurmaktadır: “Her kim genç yaşta ve iman halinde Kur’an okursa, Kur’an onun et ve kanına karışır; yüce Allah böyle birini üstün meleklerle birlikte kılar ve Kur’an da cehennem ateşiyle onun arasında engel olur. Kur’an şöyle der: ‘Allah’ım! Bana amel edenin dışında her kes yaptığının mükâfatını aldı; öyleyse bunu da mükâfatların en güzeline ulaştır.’Yüce Allah, o insana iki altın cennet elbisesi giydirilmesini, başına keramet tacı konulmasını emreder ve sonra da Kur’an’a şöyle buyurur: ‘Sana amel edene verdiğimizden razı oldun mu?’
    Kur’an arz eder: ‘Allah’ım! Ben, bana amel eden kimse için daha fazlasını isterim.’
    Bunun üzerine yüce Allah, şahsın sağ eline güvence ve sol eline de ebedîliği verir. (Kur’an’a amel eden) şahıs böylece cennete girer ve ona şöyle hitap edilir: ‘Kur’an oku ve makamını yücelt.’Yüce Allah, Kur’an’a buyurur: ‘Sana amel eden şahısa verdiklerimizden razı oldun mu?’
    Kur’an, ‘Evet’ der.”[2]
    -Kur’an bir insanın ruhuna işleyecek olsa, cehennem ateşini emrine alır ve cehennem ateşi ona eziyet etmez.
    -Kur’an, Kur’an’ın saygısını gözeten kimsenin makamını yüceltmek ister.
    -Kur’an kiyamet günü altın elbise olur; elbise, insanı olumsuzluklardan koruduğuna göre cennet elbisesi de ahiret aleminin olumsuzluklarından korur.
    -İnsan okuduğu ve uyduğu her ayet karşılığında kiyamet günü bir makam kazanır.2-Kur’an-ı Kerim, gerçek anlamıyla kendisini okuyan kimseye alçak gönüllülük, bağlılık, yücelik, izzet ve ziynet kazandırır ve Kur’an’ı hatmeden kimseye de teyidî peygamberlik nimeti verilir.
    Yüce Allah Resulü (a.s), bu bağlamda şöyle buyurmaktadır:Kuşkusuz ki gizlide ve açıkta alçak gönüllü olmaya daha liyakatli olan kimse, Kur’an taşıyıcısıdır; gizlide ve açıkta namaz kılmaya ve oruç tutmaya daha layık olan kimse, Kur’an taşıyıcısıdır.Bu sırada yüce Peygamberimiz (s.a.a) yüksek sesle şöyle buyurdu: Ey Kur’an taşıyıcıları! Kur’an sayesinde alçak gönüllü olun ki Allah sizi yüceltsin; Kur’an taşıyıcısı olmakla böbürlenmeyin ki Allah sizi zelil eder. Ey Kur’an taşıyıcısı! Allah için Kur’an sayesinde güzellik edin ki Allah seni onunla süslesin; Kur’an’ı alet edinerek kendini insanlara güzel gösterme ki Allah seni çirkin kılar. Kur’an’ı hatmeden kimsenin göğsüne adeta peygamberlik yerleştirilir, ancak ona vahiy gelmez.”[3]Uyarı: Peygamberlik iki kısımdır: Teşriî peygamberlik ve teyidî peygamberlik. Teşriî peygamberlik, nebi ve peygamberlerin özelliklerinden olup yüce İslam Peygamberinin (s.a.a) peygamberliğiyle son bulmuştur. Teyidî peygamberlik ise peygamberlerin özelliklerinden olmadığı için hem Peygamberimizin (s.a.a) döneminden sonra ve hem de Peygamberimizin (s.a.a) kendi döneminde melek ile bu tür irtibat halinde olan insanlar vardı.İmam Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Ben çocukluk dönemimde yüce Peygambere (s.a.a) demiştim ki: ‘Ey Allah’ın Resulü (s.a.a)! Bu nâle, inilti sesi nedir?’ Allah Resulü (s.a.a), ‘Bu, şeytanın nâlesidir.’ buyurmuş ve sonra da şöyle devam etmişti: Ey Ali (a.s)! Benim duyduğum her şeyi duyuyor ve gördüklerimi de görüyorsun; ancak şu var ki sen peygamber değilsin.” [4]Yüce Allah Resulü (s.a.a) yine konuyla ilintili olarak şöyle buyurmaktadır:“Eğer gönüllerinizin dağınıklığı ve çok konuşmanız olmasaydı, mutlaka siz de benim duyduklarımı duyardınız.”[5]Yüce Peygamberimiz (s.a.a) bir diğer hadisinde ise şöyle buyurmuştur:“Kur’an’ın üçte birini okuyan kimseye adeta peygamberliğin üçte biri verilmiş olur; Kur’an’ın üçte ikisini okuyan kimseye adeta peygamberliğin üçte ikisi verilmiş olur; Kur’an’ın tümünü okuyan kimseye ise adeta peygamberliğin tümü verilmiş olur.”[6]3-Kur’an okumak hafızayı güçlendirir. Yüce Allah Resulü (s.a.a), İmam Ali’ye (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Ey Ali! Üç şey hafızayı güçlendirir ve balgamı yok eder; süt, misvak ve Kur’an okumak.”[7]4-Kur’an okumak, vatanında bulunanların mertlik/cömertliğidir:“İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) huzurunda mertlik/cömertlikten bahsediliyordu. İmam (a.s) buyurdu: ‘Mertlik/cömertliğin günah ve kötülükle ilintili olduğunu mu zannedersiniz? Bilesiniz ki mertlik/cömertlik; bahşedilen yemektir, güzel şeylerin bahşedilmesidir, insanlara eziyet etmemektir.’ Daha sonra da buyurdu: ‘Mertlik/cömertliğin ne olduğunu söyleyin!’
    İmamın (a.s) huzurunda bulunanlar, ‘Biz bilmiyoruz.’ dediler.
    Bunun üzerine İmam (a.s), ‘Andolsun Allah’a! Mertlik/cömertlik, insanın sofrasını evinin eşiğine yaymasıdır ve mertlik/cömertlik iki kısımdır: Vatanda mertlik/cömertlik, yolculukta mertlik/cömertlik.
    Vatanda mertlik/cömertlik; Kur’an okumaktır, mescidin ayrılmazı olmaktır, ihtiyaçların giderilmesinde din kardeşlerinin yanında yer almaktır.
    Yolculukta mertlik/cömertlik ise; bol ve güzel yol azığı götürmek, onları yol arkadaşlarına vermek, yolculuğun bitiminden sonra da onların durumunu başkalarına açmamak ve yüce Allah’ı gazaplandırmayan hususlarda şaka yapmaktır.’ buyurdu.”[8] Kur’an Okumak, Dostun Kitabını Okumaktır Kur’an okumak, dostun kitabını okumak ve onu anmak olduğu için insana zindelik, mutluluk, neşe ve gençlik verir. Yüce Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmaktadır:
    “Aradığım dostluğu Kur’an okumakta buldum.”[9]İmam Zeyn’ül Abidin (a.s), Kur’an’a duyduğu dostluğu ve alışıklığını şöyle buyurmaktadır:
    “Kur’an benimle birlikte olduğu müddetçe, doğu ve batı arasındaki insanlar ölse bile korkuya kapılmam.”[10]İmam Cafer-i Sadık (a.s), yüce Allah Resulü’nün (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:“Doğrusu ben, Kur’an okuduğum zaman yaşlanmadığıma şaşarım.”[11]Kur’an-ı Kerim şöyle buyurmaktadır:“İnananlar, öyle kişilerdir ki Allah'ı anmakla yatışır, kuvvetlenir gönülleri. İyice bilin ki gönüller, Allah'ı anmakla yatışır, kuvvet bulur.”[12]Hafız-ı Şirazî şöyle der:“Yaşlandım, gönlüm yoruldu ve güçsüz düştü isem de
    Senin cemalini andığım her an gençleştim ben”
    Mevlana Celaleddin şöyle demektedir:

    “Dostları anmak dosta hoş gelir Özellikle bu Leyla ve o Mecnun ise.”
    Baba Tahir’in tabiri ise şöyledir:

    “Hayalini gece aldığımda koynum Seher yatağımdan gül kokusu gelir.”Yüce Allah Resulü (s.a.a), insanların fazilet ve üstünlük ölçüsünü Kur’an ekseninde arar ve bunu pratize ederdi:“Ebu Übeyde şöyle diyor: İmam Cafer-i Sadık’a (a.s), bazı dostlarımızın namaz vaktine kadar bir araya toplanmaları ve namaz vakti gelince de birbirlerine ‘Filani, sen öne geç (namaz kıldır).’ demeleri hakkında sordum. İmam (a.s), ‘Allah Resulü (s.a.a) daha çok Kur’an okuyanı öne geçirirdi; Kur’an okumada eşit oldukları zaman daha önce hicret edeni öne geçirirdi; aynı zamanda hicret etmiş olsalardı yaşça daha büyük olanı öne geçirirdi; aynı yaşlarda oldukları taktirde ise din hususunda daha bilgili olanı öne geçirirdi.’ buyurduktan sonra şöyle devam etti: Hiçbiriniz ev sahibinden öne geçmeyin.”[13] İmam Ali (a.s), hırsızlık yapmış olan Kur’an okuyucusunun elini, Kur’an’ın ihtiramına kesmemişti. Bu husustaki rivayet şöyledir:
    “İmam Ali’nin (a.s) huzuruna gelen bir insan, hırsızlık yapmış olduğunu itiraf etti.
    İmam Ali (a.s) adama, ‘Kur’an’dan okuduğun bir şey var mı?’ sordu.
    Adam, ‘Bakara sûresini okurum.’ dedi.
    İmam Ali (a.s), ‘Bakara sûresinin ihtiramına kolunu bağışladım.’ buyurdu.
    Eş’as, İmam Ali’ye (a.s) dedi: ‘Allah’ın belirlediği cezayı mı askıya alıyorsun?’
    İmam Ali (a.s), ‘Sen bilmiyorsun. Eğer birinin hırsızlık yaptığına dair kanıt getirilirse, imam cezayı affedemez; ama eğer şahsın kendisi itiraf edecek olsa, imam dilerse cezayı affeder veya şahsın elini kesmek suretiyle cezayı uygular.’ buyurdu.” Kur’an Okumak, Gönüle Parlaklık Verir Kur’an okumak, insanın gönlüne parlaklık kazandırır.
    Kur’an-ı Kerim zikirdir. Kur’an bu alanda şöyle buyurmaktadır:
    “Şüphe yok ki Zikr’i (Kur'ân'ı) biz indirdik ve şüphe yok ki onu mutlaka koruyacağız.”[14]Bu alandaki bir diğer ayet şöyle buyurmaktadır: “Ve biz, ona şiir belletmedik ve bu, ona yakışmaz da; bu, ancak bir zikirdir (öğüttür) ve her şeyi açıklayan Kur’ân.” [15]Zikir konusuna girmeden önce bir giriş bölümü sunmak durumundayım: İlahi bir ayna konumunda olan gönül, ancak günah pasından arındıktan sonra gaybı yansıtma gücüne sahip olabilir. Kur’an-ı Kerim, kiyamet de dahil olmak üzere hakikatlerin kafirler tarafından yalanlanmasının günah kökenli olduğunu ve bunun da hak ve hakikati görmemeye neden olduğunu şöyle buyurmaktadır:
    “Vay hallerine o gün yalanlayanların. Onların ki yalanlarlardı cezâ gününü. Ve o günü, yalnız haddini aşan ve boyuna suç işleyip duran kişiler yalanlarlar. Onlara âyetlerimizi okuyunca derler ki: Öncekilere âit masallar. İş öyle değil, hayır, kazandıkları şeyler, üstüste kalplerine yığılmıştır da kalpleri pas tutmuştur. İş öyle değil, hayır, şüphe yok ki onlar, o gün elbette Rablerinin lütfünden, bir perdeyle, bir engelle uzak kalırlar.” [16]
    Bilir misin aynan niye berrak değil?

    Çünkü yüzündeki kir-pas alınmamıştır

    Saf bir göğüse sahip olan

    Gaybî resimlere ayna olur

    Bizim sırrımız şüphesiz ki kesindir

    Çünkü mümin Mümin’in aynasıdır.[17]

    Gönüle işleşmiş pası temizlemenin ve arındırmanın etkenleri şöyle sıralanabilir:
    a-Gönüle parlaklık kazandırma vesilesi olan “takva”:

    Müminler Emiri İmam Ali (a.s) bu hususta şöyle buyurmaktadır:«“Kuşkusuz ki ilahi takva (Allah’ın emirlerine uyma ve yasaklarından sakınma), gönüllerinizdeki hastalığının ilacıdır; kalplerinizdeki körlüğün basiretidir/görüş gücüdür; bedenlerinizdeki hastalığın şifasıdır; göğüslerinizdeki fesadın islahıdır; canlarınızdaki pisliklerin temizleyicisidir; gözlerinizdeki karanlığa aydınlıktır; kalplerinizin ıstırabına emniyet vericidir ve (cahillik) karanlığınızın siyahlığına nur yansıtıcıdır...” [18]b-Gönül pasını gideren etkenlerden bir diğeri; “nefsini arındırmış erlerin nasihatını dinlemek, onların maiyetinde bulunmak, görüşmek, konuşmak ve haşır neşir olmaktır”.
    Mevlana bu hususta şöyle demektedir:

    Gönül gıdasını şimdi ver bir gönül ehlinden

    Git de devleti devlet sahibi nezdinde ara [19]

    Hafız-ı Şirazî şöyle demektedir:

    Şahlık aynası olan gönül tozlanır bazen

    Allah’tan dilerim aydınlıkla birlikteliği

    Müminler Emiri Ali’nin (a.s) bu alandaki buyruğu şöyledir:

    “Nasihatler, canların berraklığı ve gönüllerin parlaklığıdır.” [20]

    Yüce Peygamberimizin (s.a.a) buyruğu ise şöyledir:

    “Birbirlerinizle müzakere edin, görüşün ve konuşun; çünkü (semavî) söz, gönüllere parlaklık verir. Şüphesiz ki gönüller de kılıçlar gibi paslanır ve onların parlaklığı ise konuşmakladır.” [21]c-Gönüllere berraklık ve parlaklık veren bir diğer etken ise “zikirdir”.Yüce İslam Peygamberinin (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
    “Demirin paslandığı gibi gönüller de paslanır.”
    Allah Resulüne (s.a.a) sordular: “Ey Allah’ın Resulü (s.a.a)! Peki, gönüllerin parlaklığı ne iledir?”
    Allah Resulü (s.a.a) buyurdu: “Kur’an okumak ve ölümü anmak.” [22]
    Müminler Emiri Ali (a.s), konuyla ilintili olarak şöyle buyurmaktadır:
    “Zikir; aklın nuru, canların hayatı ve göğüslerin parlaklığıdır.” [23]
    Mevlana’nın bu husustaki dizeleri şöyledir:

    Demir kadar kararmış isen de

    Kendini temizle, parlat, arındır ki

    Gönlün resimli bir ayna olsun

    Onun içine her güzel altın taşısın

    Demir kararmış ve ışıksız olsa da

    Celâ bu kararmışlığı giderir

    Demir celâyı görünce yüzü açıldı

    Çünkü artık resimler gösterecekti

    Hâki beden de katı ve kararmıştır

    Parlat onu, çünkü parlayabilir

    Böylece gaybî resimler belirir

    Hûri ve melek resmi de ona yansır

    Aklının celâsı ona vermiştir hak

    Ki onunla aydınlanır ve yumuşar gönül[24] Demirin tuttuğu pasın giderilerek parlatılacağı gibi gönülün tuttuğu pas da Kur’an zikri ile giderilebilir.Gönülün, alemin hakikatlerinin gerçek anlamıyla algılayabilmesi için düştüğü heva ve heves hastalığından kurtulması ve bu pastan arındırılması gerekmektedir.Gönül gözünü hastalıktan temiz tutİşte o zaman köşke çıkmaya göz dik Her kim canını heveslerden arındırdıysaO hazreti ve arı eşiğini çabuk görmüştürMuhammed (s.a.a) bu ateş ve dumandan arındı diyeNereye yöneldiyse Allah’ın yüzü oradaydıKötü amaçlı vesvese dostu isenNerden bilirsin “Allah’ın yüzü ordadır” sözü nedir?[25] İnsan gönül gözünü hastalıklardan ve pisliklerden arındırdığı vakit her yerde Allah’ı görebilecektir. Müminler Emiri Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır:«“Kuşkusuz ki münezzeh olan Allah, kimseyi Kur’an gibisiyle öğütlememiştir; gerçek şu ki Kur’an, Allah’ın sağlam ipi ve emin vesilesidir. Gönülün baharı ve ilim pınarları ondadır ve Kur’an dışında bir şey gönüle berraklık kazandıramaz.” [26]Müminler Emiri Ali’nin (a.s) bu husustaki bir diğer buyruğu şöyledir:“Şüphesiz münezzeh Allah, kendini anmayı gönüllerin parlaklığı kılmıştır; (gönüller) sağırlık sonrası bu anma/zikir aracılığıyla duyar, körlük sonrası bu anma/zikir aracılığıyla görür ve hakla düşmanlık sonrası bu anma/zikir aracılığıyla boyun eğerler. Kuşkusuz bir zikir ehli vardır ki onlar, dünyaya bedel olarak zikri almışlardır; ne ticaret ve ne de alış-veriş onları zikirden alıkoymaz. Allah’ı anarak dünya hayatını katederler; gafillerin kulaklarına Allah’ın yasaklarından sakınmayı ulaştırırlar; adaleti buyurur ve adalet üzere hareket ederler; kötülükten sakındırır ve kendileri de sakınırlar. Adeta dünya hayatını katetmiş ve ahirete yönelmişlerdir; adeta dünya ötesini görmekteler; adeta berzah aleminde konaklayanların ikamet ettikleri andan başlayan gizli haberlerini ve kiyametin onlar için verdiği vaatlerin gerçekleştiğini bilmekteler. İşte bunlar, bu perdeyi dünya ehli için aralamışlardır; adeta dünya ehlinin görmediklerini görüyor ve duymadıklarını duyuyorlardır.” [27]İmam Ali’nin (a.s) bu buyruğunda dikkat çeken nokta şudur:
    İmam Ali (a.s) zikri, gönülün “celâ” vesilesi bilmektedir. “Celâ” iki anlama gelmektedir: Parlatmak ve göç ettirmek. Göründüğü kadarıyla İmam Ali (a.s) bu hutbede, her iki manada kullandığı için zikir ehlinin zikir ve Kur’an aracılığıyla mülk aleminden melekût alemine, tabiat aleminden gayb alemine kanat açtıklarını, alemin hakikatlerini orada gördüklerini ve duyduklarını, bu göç ve hakikatlerin keşfi sayesinde de gerçek anlamıyla teslimiyet sunduklarını buyurmaktadır.

    -------------------------------------------------







    --------------------------------------------------



  3. #3
    ?MASKAP? - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    09.02.2009
    Mesajlar
    249
    Konular
    178
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    570
    @?MASKAP?

    Standart

    emegine saglık ablam

  4. #4
    Sibell36 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    13.03.2009
    Mesajlar
    106
    Konular
    21
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    556
    @Sibell36

    Standart

    S.A.
    Özlemiştik seni ve bu güzel paylaşımlarını.
    Bilgilerini ve emeğini bizimle paylaştığın için teşekkür ederiz.
    Ayrıca foruma daha sık bekleriz MELEKLİKIZI .

  5. #5
    MELEKLIKIZI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    501
    Konular
    81
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    581
    @MELEKLIKIZI

    Standart

    Kur’an Okumak, Kalplerin Allah’a Yakınlaşmasını Sağlar Kur’an okumak, hem ruh ve hem de bedeni etkiler ve böylece kalplerin Allah’a yakınlaşmasını ve bedenin de huşu edinmesini sağlar.
    Gerçek şu ki bu, gerçek manada Kur’an okumanın özelliklerindendir ve bu özellikten yoksun olan Kur’an okuma, gerçek manada Kur’an okuma sayılmaz.

    İnsanın kalbi, günah işleme sonucunda katılaşır/taşlaşır ve sonuc olarak da o kalbe mühür vurulur; artık ne Allah’ın ayetlerinden etkilenir ve ne de o ayetleri algılayabilir.
    Kur’an-ı Kerim bazı insanları, onların iç dünyasını göz önünde bulundurarak ve gaybi gerçekleri algılama konusuna atıfta bulunarak kör, sağır ve dilsiz olarak tanımlamakta ve şöyle buyurmaktadır:

    “Kâfirler, hiçbir şey duyup dinlemeden bağırıp çağıran kimseye benzerler. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, akıl da edemez onlar.” [28]Hakkın kahrı mühürlemiş gözleriKi ayı görmez de, amma Suha`yı görür Allah’ın mührü kulakta ve gözdedir Perde ardındaysa nice suret ve sesler var [29]Hak kulaklarınıza mühür vurduKi Allah’ın sesine kulak vermesin [30]
    Mağara da, yar da ezgide O’nunla Ama ne fayda ki gözde ve kulakta mühür var [31]
    Sen de Firavun gibisin; gözü ve gönlü kör Düşmanla hoş, günahsızları horlayan Ey Firavun, ne zamana dek suçsuz öldüreceksin Bunca zarara düçar cisminle övüneceksin Onun aklı, şahların aklını artırırdı Hakkın hükmü, onu akılsız ve kör kılmış idi Hakkın mührü göz ve kulağa vuruldu mu Eflatun da olsa hayvanlaştırır [32]
    İnsan kendini aşmadıkça ve nefsinden kurtulmadıkça gözü, kulağı, dili ve gönlü iş yapmaz hal alır ve işlevini yerine getiremez. Gözler ve kulaklar kapatılmıştır

    Özden kurtulanlar bunun dışındadır [33] Yüce Allah, Peygamberine (s.a.a) şöyle buyurmaktadır:“Şüphe yok ki sen, ölüye duyuramazsın ve arkalarını çevirip giderlerken çağırsan da sağırlara sesini işittiremezsin.” [34]

    Yüce Allah bir diğer ayette ise batıni algılamalardan yoksun gönülleri şöyle tanımlamaktadır: “Ama bundan sonra kalpleriniz katılaştı, taşa döndü, Hattâ taştan da katı bir hale geldi. Çünkü öyle taşlar var ki içinden nehirler kaynar. Öylesi var ki çatladı mı bağrından su fışkırır. Öylesi de var ki Allah korkusundan yerlere yuvarlanır. Allah, yaptığınızdan gafil değil ki.” [35]

    Varlıkların doğal sebep ve nedenlerden etkilenmesi, gerçekte şuura dayalı olarak yüce Allah’ın emrinden etkilenmesidir ve bu da, ilahi korkunun özüdür. Kendi bendini aşamayan, özünden kurtulamayan ve ilahi emre boyun eğmeyen bir varlığın kalbi ise Allah’a itaat etmez ve taştan daha katıdır. Çünkü katılık ve yumuşaklığın ölçüsü, Allah’ın emrine boyun eğmek veya eğmemektir. Bizli, benli nice kalpler vardı ki Sıfatları “hatta daha da katı” oluverdi Mevlana, günahkar kalbin taşa benzetilişinin, gerçekte tabir yetersizliğinden kaynaklandığını ve örnek türünden olduğunu buyurduktan sonra, hakikatin daha farklı olduğuna ve bu benzetmenin uyumlu olmadığına dikkat çekmiş ve şöyle demiştir:
    Gunahkar kalbin taşa benzetilmesi, kelime yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Çünkü günahkar kalp asidir; taş ise itaatkar. Asinin itaatkara benzetilmesi de yakışık almaz. Katı kalbi taş diye nitelemek Uygun değildir; bu sadece bir misal

    Bakınız Kur`an-ı Kerim şöyle buyurmaktadır:ل “Bu Kur'ân'ı, bir dağın üstüne indirseydik elbette görürdün ki dağ, Allah korkusundan eğilip çatlamış, paramparça olmuş ve işte insanlara bu örnekleri, düşünsünler diye getirmedeyiz.” [36]
    Gerçek de şu ki, eğer Kur`an bir dağa inmiş olsaydı ve dağ, Kur`an`ın öğütlerini, öykülerini, eğiti ve öğretilerini, müjde ve azap vaadlerini duysaydı, parçalanır ve huşu ederdi.
    Hak diyor ki: Ey mağrur kör Adımla parça parça olmadı mı TurKi biz kitabı bir dağa indirsek Parçalanır, dağılır ve göçer Eğer Uhud dağı benden haberdar olsaydı Dağdan oluk oluk kan akardı [37]

    Yüce Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmaktadır:Hadisi rivayet eden şahıs diyor ki: Allah Resulü (s.a.a), Kur`an okumamı istedi. Ben de Nisa suresini okumaya başladım. Şu ayete “Ne olacak halleri her ümmetten bir tanık getirdiğimiz, seni de hepsine tanık tuttuğumuz gün? (Nisa, 41)” vardığım zaman, Allah Resulünün (s.a.a) gözlerinden yaşlar akmaya başladı.

    Allah Resulü (s.a.a) bana şöyle buyurdu: “Bu kadarı yeter... Kalpleriniz bir araya toplanıncaya ve derileriniz onunla yumuşayıncaya kadar Kur`an okuyun. İhtilaf ve çekişmede olduğunuz zaman bilin ki, gerçek Kur`an okuyucusu değilsiniz.[38]
    Kur`an-ı Kerim bu hususta şöyle buyurmaktadır:Bir Allah'tır ki sözün en güzelini indirmiştir bir kitap halinde, bir kısmı, bir kısmına benzer, bir kısmı, bir kısmını gerçekleştirir, her şeyi tekrar-tekrar bildirir; Rablerinden korkanların tüyleri diken-diken olur onu dinlerken, sonra da bedenleri ve gönülleri, Allah'ı anmak için yumuşar; işte bu, Allah'ın bir hidâyetidir ki dilediğini, onunla doğru yola sevk eder ve Allah, kimi doğru yoldan saptırırsa ona yol gösterecek yoktur.” [39]
    Bu ayetin içerdiği bazı noktalara dikkat etmek gerekmektedir:
    Allah`ı anmak ve Kur`an okumak, hem korkuya düşürücü ve hem de huzur vericidir. İnsan, büyük bir komutanın huzurunda olduğunu hisseder; hem korkuya kapılır ve hem de huzur içinde olur.
    Kur`an-ı Kerim bir ayette, mümin insanların vasıf ve özelliklerini şöyle sıralamaktadır:

    “İnananlar, ancak onlardır ki Allah anılınca yürekleri titrer, onlara âyetleri okununca da inançlarını arttırır ve Rablerine dayanırlar. Onlardır ki namaz kılarlar ve rızıklandırdığımız şeylerin bir kısmını harcarlar. Onlardır gerçek inananlar, onlarındır Rableri katında dereceler, yarlıganma ve dâimî, bitmez-tükenmez rızık.”
    -------------------------------------------------







    --------------------------------------------------



  6. #6
    MELEKLIKIZI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    24.08.2008
    Mesajlar
    501
    Konular
    81
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    0
    Tecrübe Puanı
    581
    @MELEKLIKIZI

    Standart

    Alıntı Sibell36 Rumuzlu Üyeden Alıntı
    S.A.
    Özlemiştik seni ve bu güzel paylaşımlarını.
    Bilgilerini ve emeğini bizimle paylaştığın için teşekkür ederiz.
    Ayrıca foruma daha sık bekleriz MELEKLİKIZI .


    A selam. Çok teşekkür ederim sibel.Ramazan geldi hayırlısıyla,ramazanla,kuranla ilgili biraz konu eklemek istedim.ALLAH nasip ederse daha da ekliyeceğim.
    Konu MELEKLIKIZI tarafından (18.08.2009 Saat 12:05 ) değiş;tirilmiş;tir.
    -------------------------------------------------







    --------------------------------------------------



  7. #7
    Emine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik Tarihi
    14.08.2008
    Mesajlar
    20.276
    Konular
    10681
    Beğendikleri
    0
    Beğenileri
    13
    Tecrübe Puanı
    100
    @Emine

    Standart

    ellerine saglik can

Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Giriş