"Aşk gelince bir kere gönüle önce tatlı bir gülümseme yerleşiyor gamzelere
Peşi sıra sanki görmek istermiş gibi sevincini denizler çağırıyor insanı en mavi günlerinde.
Sonra bir pazar günü deniz kenarında buluyorsun kendini. Çığlık çığlığa martıları kıskanıp "Ey İstanbul bu adamdır aşk! Bu adamdır mutluluğum, huzurum artık!" diye anlatmak istiyorsun uçsuz bucaksız mavine.
Yüzündeyken en tatlı gülümsemen karşındaki adamsa martılardan bihaber oturuyordur işte. Günlük telaşlarından bahsediyor belki de..
Böyle bir gündü… Kadın hassas, kadın huzurlu, kadın heyecanlı, adam bihaberdi..
Ve bir gün bihaber adam yanından geçiverir kadının. Sunduğu aşkını itmiş elleri dolu, kadının titremesini farkedemeyen gözleriyse dalgın..
İşte o an durdurmak istersin zamanı. Yanına gitmek, yüzünü avuçlarının arasına alıp -bütün yarım kalmışlıklarınla en sevgi dolu
öpücüğünü kondurmak istersin dudaklarına...
Ardından eski konumunu alıp bağırırsın yukardakine; "Sağol kaptan, hadi şimdi devam edelim koşturmacamıza."
Derken yelkovan yola koyulur..Martılar her pazar deniz kenarlarında aşıkların aşkını haykırırken
ve denizler her aşka mavisinin farklı tonlarını gösterirken
Deniz de yelkovanla yarışına devam eder.. "