Fotoğraf makinesi icat edilmiş en etkili aletlerden biridir. Bütün resim kaydetme cihazları basit bir temel ilkeye dayanır. Bu ilkeyi ise bin yıl önce Müslüman bilim adamı İbnü’l Heysem’in keşfettiği pek bilinmez.
İBN’ÜL Heysem, 965 yılında Basra’da doğdu ve 1039’da Kahire’de öldü. Zamanının en önde gelen álimlerinden biriydi ve iki yüzün üzerinde eser bıraktı. Matematik, astronomi, tıp ve kimya gibi alanlarda yaptığı katkıların yanında fizik ve optikte önemli başarılar kaydetti.
İbnü’l Heysem, Nil nehrini taşması ile her sene büyük sıkıntı yaşanan Mısır’daki Fatımî Halifesi el Hákim’in hükümdarlığı devresinde Kahire’ye gitmişti. Halife’ye Nil’in su akışını kontrol etmek için bir hidrolik projesi sunMuş -bu, Asuan barajının ilk projelerinden biridir- ancak zamanın imkánları bu projeyi gerçekleştirmeye yetmemişti. Böylece inzivaya çekilen İbnü’l-Heysem el-Ezher Üniversitesi’nin bünyesinde ölümüne kadar çalışmalarına devam etti.
Isaac Newton’dan (1642 - 1727) altı yüzyıl önce ışığın düz hatlarla hareket ettiğini ilk ispat eden oydu. Mercekler, aynalar, yansımalar üzerine sayısız deney yaptı. Geometrik optikte temel bir gelişme olan ışık ışınlarının yansıyan ve kırılan ışınlar şeklinde yatay ve düşey parçalara ayrılması yaklaşımını ilk geliştiren de oydu.
Onun el-beytü’l-muzlim’i yani karanlık odası (Latince camera obscura) bugünkü fotoğraf makinelerinin prototipiydi. Karanlık oda tabiri onun eserlerinin çevirisiyle Batı’ya geçmişti. Aydınlık bir cisimden gelip küçük bir delikten karanlık bir odanın içine giren ışınların duvara yansımasıyla oluşan görüntünün baş aşağı olması esasına dayanıyordu. Bu devrim niteliğinde bir buluştu. Camera obscura terimi Batı bilim literatüründe ilk olarak Joseph Kepler (1571 - 1630) tarafından kullanıldı.
Kitabu’l-Menázir (Optik Kitabı) adlı eserinin ilk cildinde ayın cilalı bir ayna olmadığı halde ışığı yansıtma kabiliyetini ele alır. Bu onu bütün renkli cisimlerin ışık yaydığı ve renklerin aslında özdeş oldukları sonucuna onu götürdü. Bu teorileri ispatlamak için el-beytü’l-muzlim’i yaptı. Bu, karanlık bir odaydı ve duvarında bir delik vardı. Ters dönmüş görüntü duvara yansıyordu. Gözlemci de evin içindeydi.
Öklid ve Batlamyus’un teorilerinin hákim olduğu antik dünyada görmenin gözden çıkan ışınlar vasıtasıyla olduğu kabul edilirdi. İbnü’l-Heysem ise ‘Göz görmeyi etkileyen bir ışın yaymaz, görülebilecek cisimler göze birçok ışınların yansıması ve göz merceğinden geçmesiyle görünür’ demiştir.
İbnü’l-Heysem ‘in geometri ve sayı teorisine kattığı zenginlik, Arşimet’in tesiri altında devam edegelen yaklaşımların çok ötesine geçmiştir. Ayrıca, ilmî araştırmalarda deneye öncelik veren İbnü’l-Heysem, modern bilimin temellerinin atılmasında inkár edilemez bir yere sahiptir.
Batı’da Alhazen olarak bilinen İbnü’l-Heysem’in ana kitabı Kitabu’l-Menázir’in Latince çevirisi, Batı bilimi üzerinde büyük bir etki yaptı. Örneğin Roger Bacon ve Kepler eserlerinde onun adını zikrederler.
İki yüzün üzerindeki eserinden bugüne ancak birkaçı gelebilmiştir. Bunlardan bir kısmı da ancak Latince çevirileri halinde mevcuttur.
Birûni ve İbn Sina ile çağdaş olan İbnü’l-Heysem devrinin pek çok ilminde söz sahibiydi. Aristo ve Batlamyus’un eserlerini inceleyerek hatalarını gösterdi. Bunları özetleyerek Arapçaya tercüme etti. Eski dünyada kabul gören dünyanın, kainatın merkezi olduğu şeklindeki görüşleri üzerindeki şüphe ve tereddütlerini ifade etti. Çukur aynaların yakma ve büyültme etkisini merceklerde de denedi. İlk okuma gözlüğünü bulan oydu.
Allah’a ve ahiret gününe imán eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe imán eden misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe imán eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun.
Buhárî, Edeb, 31, 85; Müslim, ëmán, 74, 75.
Kendilerinden önce o yurdu hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin ‘cimri ve bencil tutkularından’ korunMuşsa, işte onlar, felah bulanlardır.
(Haşr Suresi, 9)
BİR RÜYA BİR YORUM:
BARBAROS Hayrettin Paşa’nın Preveze savaşı öncesinde gördüğü rüya: ‘O gece, ‘Allah’ım İslám’ı káfirler üzerine kuvvetli kıl! İslam’a nusret ihsán eyle!’ diye sabaha kadar tazarru ve niyaz eyledim. Seher vaktinde uyku ile uyanıklık arasında şunu gördüm: ‘Yattığımız limanın yalı kenarında sanki karada birçok ufacık serdin balığı çıkmış. Amma ol ufacık serdin balıklarının içinde iki tane karnı yarık balık vardı. Bunları seyreder dururken, bir şahıs bir al ata binmiş doludizgin yanıma geldi, atın başını çekip durdu. Bir peştamal dolusu ufacık balığı elime verip, ‘Al bunu yá Hayreddin! Halife-i ruy-i zemîn olan şevketlü Sultan Süleyman’a peşkeş (hediye) ver’ dedi. Sonra çıkarıp elime bir rıka (not) vererek kayboldu. Ben de rıkayı açıp baktım. Gördüm ki, beyaz káğıt üzerine yeşil hat ile ‘Nasrun minAllahi ve fethun kárîb ve beşiril mü’minine yá Muhammed’ (Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih ile müminleri müjdele ey Muhammed) deyu yazılmış. Bunu okuyup yüzüme gözüme sürdüm. ‘Sana hamd olsun yá Rábbi!’ diyerek uykudan uyandım. Rüyayı kendim tábir ettim: ‘İnşAllah ol ufacık balıklar káfir donanmasının firkatleri ve sandallarıdır. Erzak ve ganimetlerle İslám askerinin tok doyum olacağına işarettir. Karnıyarık balıklar ise káfirlerin kadırgalarıdır. Gáib bilinmez amma, içinde olan káfirleri firar etmiş olmalı. Padişah-i álem-penah hazretlerine peşkeş ver dediği peştamal dolusu ufacık balık, inşAllah yakında Boğdan’ın fetih haberi geleceğine işarettir. Çünkü şimdilerde Pádişah-ı álem-penah Boğdan üzerine gitmiştir. İçinde nusret áyetleri yazılı olan rıka ise, inşAllah, Allah’ın yardımı, Peygamberin mucizesi, evliyaların himmeti ile düşmana mansur ve muzaffer olmamıza işarettir’ diyerek hamd ü senalar ettim.’
RAMAZAN MANİSİ
Dinle kelamımı hálá
Bahşeylesin bizlere safa
Ramazan’da pişirirler
Helvacılar türlü helva
Görmedim gayri zamanda
Hayli şey gördüm cihanda
Yahniye bumbara hardal
Mahsus çıkar Ramazan’da
Ağam geldiğime bakar
Mum yakmağa çakmak çakar
Aliciğim baliciğim
Ekser Ramazan’da çıkar